28 Aralık 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3

28 Aralık 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bürhan Belge Bir memleketin gençliği arasında, bir çok kimseler bir çok yabancı dil- lere âşinâ olabilirler. Fakat bu kimse- lere âşina olabilirler. Ve bu gibiler için GUlusal — kütüphane» — mevzuubahs olmiyabilir. — Fakat bu — kimse - lerle bunların kabiliyetleri şaz bir ha- li ifade eder. Normal hale göre bir| memlekette kültürün ileri bir derece- ye varmış olması o memleketteki «Ulu- | sal kütüphanenin» arsıulusal — kültür | kataloğuna giren bütün eserleri — bu- | lundurması demektir. Türkiye, böyle bir memleket - ola- | mamıştır. Bizim nesil keandini - bildi| bileli, Halbuki, böyle bir kütüphanenin mutlak lüzumunu müdafaa eden ya-| bunun çoktan susmuş- zılar okunmuştur. Demek ki, doğruluğuna itiraz — edenler, mezarlarına çekilmişler ve lardır. Kültür. kaynağı sayılan - eser- lerden ise, hâlâ ne iz vardır ne de ha- ber.. Bir gün bir münakaşada Fazıl Ah- met demişti ki aGördüğüm ve tanıdığım kültürlü onu kaynaklarından — takip ; olanlardır. Kültürlü diye — geçi- nepler ise, kültürü — kaynaklarından değil, sulandırılmış olan kültürlü in- edenler- adamlar etr şanlecin mrerleririden. : takip dir. Hocamın bu mütaleası çok doğru- dur. Hattâ o kadar ki, teşmil edilerek şu iddiada bulunmak da kabildir GKültürlü milletler, kültürü kay - Sakleamdan takip otmiş olütlardır. Kültürlü geçinen milletler ise, kültürü kaynaklarından değil, — sulandırılmış olarak kültürlü milletlerin den takip edenlerdir.» Ve bu bizi Hümanist tahsil ve Hü-| ka- eserlerin- manist kütüphane meselelerine dar götürebilir. Nitekim Türkiyede bugün yeni biıwı Hümanizım dalgasını haklı kılacak â- iller ardı sıra birikmektedir. Şefin kontrolü altında bulunan Dil ve Ta-| rih hareketleri, bizlere Avrupa kütüp- hanesinin sadece bir revizyonunu de- ğgil, Greko - Lâtin devrinden önceye | ait — tetkiklerimizle yüklemektedir. Şüphe yok ki, Türk kültürünün «Ulusal kütüphanesi»n ni tamamlanmasını A) idealist ve genç bir ilim sınıfı, B) Dil ve T yandırmakta olduğu ilginin genişle- Mmesi ve deri C) Kütüphanenin meydana gelme- sine yardım edecek kurumlarla insan- ları teşvik edecek olan tahsisat, Meydana getirecektir. Fakat bu, bütün bir kültür politi- kasıdır. Nasıl meslek mekteplerine ö- nem veriyor ve bunlar arasında iş ve zenaat ihtiyaçlarımız bünyesine uy- gun olmıyanları kapıyor veya tadil e- diyorsak, «Ulusal Kültür kütüphane- si vde bizde, bir devlet proğramına dayanmalıdır. rih hareketlerinin u- resi, Bir zamanki telif ve tercüme cn- cümeni neden işe yaramamıştir?. E - ğer bunun sebebi o zaman — araştırıl- mış olsa ve gerek prensipler değiştiri- lerek gerek ise fazla tahsisat konarak çaresine bakılsa idi, o günden bu güne kadar, Türk kütüphanesi bir kaç yüz standart eser kazanmış olacaktı. Bihassa tahsisat işinde cöm ranmak, ulusal müdafaa i; terilen yart severlik ve uza gibi faziletlerin kültür işinde de göste- | rilmesi demektir ki, Türk tüleğini bir kurşun ve Türk kafasını bir fikir ile techiz etmek arasında, milletin varh- gını korumak bakımından aslâ - fark yoktur. Bayram çocukların günüdür. Bayramda en çok onlar ve- vinir, onlar eğlenirler. Evde çocukların cıvıldayışı, ortalığı şen | kahkahalarla dolduruşu kadar büyük bayram olur mu? Fakat bir de bu babasır yavruyu düşününüz. O diğer ço- cuklar gibi gülüp oynamak hakkından mahrumdur. O bayramı diğer çocukların kahkaha atarak değil, annesinin koynunda —— mahzun ve mütcessir geçirmeğe mahkümdur. Babasız çocuk, ebedi bayramsız kalmağa mahkümdur. Onlara bayramı biz getirebiliriz. Onları sevindirmek te bize düşen vazifedir. Çocuğunuzun saadetini, başka çocukları mesut ederek kazanınız. MUHTELİF HABERLER Lavalın Fransız Parlâmentosunda Mühim Sözleri Ingiltere, Italya Tarafından Tecavüze Uğrarsa Fransa Karada, Havada, Paris, 27 (Telsizle) — Saylavlar kurulunda bugün dış siyasanın mü - zakeresine başlanmıştır. Parlâmento Denizde Yardım Ed_e__celg dinleyicilerle dolmuştu. Kabine azasi ve hemen bütün saylavlar - toplantıda bulunmuşlardır. Celse açılır açılmaz başbakan Laval söz alarak kürsüye çıkmış, uzun bir söylev vererek kabinenin takip ettiği dış siyasa ile İtalya - Habeş ihtilâfının halledilmesi için yapılan barış nisbet - lerini anlatmıştır. Laval demiştir ki: «Zecri tedbirlerin tatbikı dolayısi - üyük Biritanya İtalya tarafından | tecavüze uğrarsa Milletler Cemiyel paktının 16 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrası mucibince Fransa - tarafından kendisine karada, denizde ve havada yardım taahhüdü alınmasında bir da- kika tereddüt etmedim. Zamanında ngiliz büyük elçisine yapılan bu be - yanat, sonradan Paris'te bizzat Hoa - re de tekiden bildirilmiştir.» Bu mevzu üzerinde izahatına de - vam eden Lavalın sözleri -sol cenah meb'usları tarafından bir çok defalar kesilmiştir. aa Hitlerin, projenin lüm değildir. VeE ClA İyi veya kötü, farksız olarak, herkesi seven ve herkese iyilik yapan, insanların en iyisidir. Hazreti Muhammed * İnsanlar, birbirlerini sevmekle hem Tanrıya, hem de bir- birlerine yaklaşmış olurlar. Tolstoy * Herkese :a nasıl hareket ediyorsam, siz de öyle hare- ket edinizv diş -bilmek için sen de öyle hareket etmelisin. Kant Yani edüşkünlere yardım et, zavallıları koru, açları do- yur». diyebilmek için senin de düşkünlere yardım etmen, za- vallıları koruman, açları doyurman lâzımdır. * Kardeşler! Birbirimizi sevelim, sevgi Tanndandır, ber- kesi seven Tanrıdır ve Tanrı sevgi ile tamlabilir. Çünkü Tanrı sevginin tâ kendisidir. Tolstoy * Vücudümüz yiyecek istediği ve muztarip olduğu gibi ru- hu beşer de böylece sevgi ister ve sevgisiz muztarip olar. Yok- sullara yardım ediyorsamız, bu yardımımza sevginizi de ka- tmız, Çünkü onlar yalnız ekmeğe, yemeğe değil, sevgiye de muhlaçtırlar. * İnsanların bütün felâket ve bedbahtisi zaruretten, yan: Hitler İngiliz Elçisne Bir Proje Vermiş Almanlar Eski Müstemlekelerinin De | İadesini İstiyorlar Paris 27 (A.A.)— Öcuvre gazetesinin çe ve İngiltere tarafından Almmanyanın bü- d_inıouıı(ııi'ıywı Bahığdıklı’hl:hz elçisni- üK harpten mesul olmadığı kabul olun -| nin tekzibine rağmen, Sir pain geçen | 5 j atin llli Hiltler tarabzdan kabol sdlmlğ |A Alamn dran detrallerkaie; söni, olduğunu teyit ötmektedir. Bu gâazetenin öğrendiğine göre, Hitler, 13 ilkkânunda iki taraflı bir İngilir - Al- man hava misakı akdinin İtalyan , Habeş ihtilâfi halledilmedikçe mevsimsiz olaca- | Mitinde Hitler tarafından kabul edil- | fanı söylemiş bulunmasına rağmen, — İngiliz Mit ve Almanyanın İngiltereye bir ha-| elçisine böyle bir misak projesi vermiştir.| YA misakı akti teklifinde bulunmuş ol- tilmesini kabul edemiyeceğini beyan etmiş olduğunu ilâve eylemektedir. Berlin, 27 (A. A.) — Alman istih - barat bürosu, Sir Phipps'in bu ayın yir- teforrünti henüz ma- | duğuna dair Fransız gazetelerinde çı- İkan havadisi tekzip etmektedir. Res - Ayni aytar, Alman Başbakanının harp- / men bildirildiğine göre böyle bir gö - ten evvelki müstemlekeleri inde edilmedik- rüşme olmamıştır. — - —a mamanaaam S OZLE'R gından, cani ve fena kimselerden değil, ancak insanların bir- birinden ayrı yağamalarındandır. Kendilarinde yaşıyan — ve onları birleşmeğe, kavuşmağa çağıran sevgi sesine inanmadık- ları için insanlar perişan ve ayrı yaşarlar. t t Tolstoy * Suyun yukarıdan aşağıya akması nasıl tabii ise ayni şe- kilde iyilik, sevgi, yardım, şefkat te o kadar insan için tabüdir. Şark darbimeseli * Bir anne bir tanecik küçük yavrusunu nasıl koruyor, ona nasıl ihtimam ediyor ve onu nasıl terbiye ediyorsa, sen de dünyada mevcut olan en kıymetli şeyi nefsinde yetiştirip ge- liştirmeyi nefsine öğret. İnsanlara ve bütün yaşıyanlara sevgi, iyilik, yardım, şefkat... Dünyada en Çök lâzum olan budur. Bir Hind vecizesi * Ey benim ruhum, sen ne vakit vücut Üüzerine hâkim (âmir) olacaksın? Sen ne vakit her çeşit dünya isteklerinden, gam ve hüzünden sıyrılacaksın? Ve ne vakit sana hizmel eden insanların hayat ve mematlarına düşkün olmaktan — feragat edeceksin? Hakiki saadetin her zaman senin elinde olduğunu ve o, yegâne saadetin de ancak bütün insanlara sevgi, yardım, şefkat göslermeklen ibaret olduğunu ne zaman anlıyacaksın? Ateşe tapan Roma İmparatoru Mark Awrel Sayıa 3 öyen eeei Gelişi Güzel — | Ukala Kalemim Diyor Ki.. Eskiden bayramlar yaklaşırken ço-. cuk babalarımı: " — Yine çoluğa çocuğa bayramlıl dlakağiri 4 Diye bir tasa, çocukları da: — Cici cici esvaplar giyeceğiz, a« ta, eşeğe, arabaya, salıncağa, kayık sa-” hncağına, atlı karıncaya bineceğiz! Diye bir sevinçtir alırdı. Şimdiki babaların çoğu bu - türlü tasalardan kurtulmuş sayılabilir. Bu günkü çocuklar da bu sinema ve fut - | bol asrında, artık, o eski eğlenceleri boş ve zevksiz buluyorlar. | — Şimdi bayram yaklaşırken beni ta- İsa alıyor. Bu tasa, ne çoluk çocuğa lelbise alacağımdan, ne de hısım akra- baya kutu kutu, şeker yollayıp bekçi- ye, tulumbacıya para, komşu çocuk- larına mendil vereceğimdendir. Yıllardır, bırakılmış bir melekemi bayramdan bayrama denemek zorun- da kaldığım için bu tasam. ğ Eskiden öyle değildi: Şehremini * Emin Bey bir beyanatta bulunurdu. Ondan üç fıkraya yetişecek — mevzu. çıkarırdık. Celâl Muhtar Beyin serveti, çenemizi değilse bile, kolay - kolayı | kalemimizi yorardı. Ebnülemin Mah-s mut Kemal Beyin- bir eserinden alta — yedi mevzu çıkarmak işten bile der © gildi. ü Şimdi bayramlar yaklaştı mı ve «Kıs zılay gazetesine gelişi güzel yazılar yazacaksın» denildi mi, eski zamanın — çok çocuklu babaları gibi, bayram üs- tü beni bir tasadır alıyor. Yıllardır, daha ağdalı mevzular ü- | zerinde yürüyerek huyunu değiştiren kalemime: — Bayram geldi; yine gelişi güzel yazacaksın, aslanım, göreyim - seni.. İdediğim zaman onun kalım - kenarlı gözlük takmış bir ulema suratı takın- — dığını, âdetâ farkediyo- rum. t — « Ne yazayım, diyor, uzaklardan mevzu mu istiyorsun? Ogaden, A - dua, Cicika, Musavva gibi - çetrefil i- çakan — Habeşistan © için ne yazabili: b yeni - kurumuş yamaçlarda, uçurum kenare. | ve suyu, seli çekilmiş kumlar« da boğuşan karalı, beyazlı insanların dökülen kanlarından kahkaha çıkara- cak kadar duygusuz musun? Kızılhaç işaretli bir hastahanenin ü- zerine düşen bombardımanla eğlene « © cek kadar katı yürekli bile olsan Kızıl — ay gazetesinde bunu neşretmek yııkı-_ küstüğünü İsimleri zihnimize yuru İşık almaz. Ne yapabilirsin? Negüs'ün bir tür « lü kapanmak bilmiyen saçaklı şemsi - yesi, azçok komik te olsa, Habeş sema- larından ateş yağar, topraklarından kan fışkırırken bunu diline dolama « — malısın... : Diyelim ki değiştirilen İtalyan ku - mandanı Mareşal Dö Bononun sakalı huvesi huvesine haciyvadınkine ben - ziyor. Habeşistanı fethedeceğim der - — ken gerisin geriye Romaya dönen a-, damcağızın kendi derdi kendine yetişe mezmi? Tam bu sırada sakalına ya « — |pışıp ne yapacaksın? Aklına Vehib Paşanın geldiğini an« hyorum. İstanbul sokaklarında — saçlı, sakallı iken Ogaden çöllerinde bıyık- sız, sakalsız dolaşan bu eski kumana — da gel, dokunma... Ağırbaşlı kalemim bir iki nefes da- ha abyor. Ben susacak — sanıyorum; fakat o devam ediyor: — Avrupaya — geçebiliriz: Orad Hitlerin kâhkülü, Musolininin külo - — Doxtaor ci LİR” ŞEKİB HAtİB 'in muayereha esi Eşi tarafından maddi bir menfaat ö « zetilmiyerek Kâbel Verem — Sunatoryomu — sabık Baştabibi doktor - Ferhan devredilmiştir. — Hastalarının caddesinde 43 numarada ayni muayene - — İhaneye müracaatleri bildirilmektedir. Yücer' Yerebatan

Bu sayıdan diğer sayfalar: