21 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

21 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Sayfa Mart 21 1 OLUM MANGASI “Son Posta,, nın Tefrikasıı Cemil, Yatağına Uzanmış Hülyalar Arasında Çırpınıp Dururken, Odadan İçeri Bembeyaz Bir Gölge Kaymıştı — Çocuklar!.. Başım çok fena dö- füyor. Artık yatmayalım mı?.. Ülfet kalfanın bu sualine, en evvel Cemil cevap verdi. — Evet.. Artık, istirahat etmelisi- niz. Yarın fena halde sersemlersiniz. Şimdi bana müsaade edin. Gideyim, Bize birer şilte sereyim. Ben misafir o- dasındaki sedire uzanacağım için kar- yolam, bomboş kalacak. Yalnız, belki kirlidir biye size onu ikramdan çekini- yorum. Artık, kusura bakmazsınız. Sedirlerin üzerine sereceğim birer şil- tenin rahatsızlığına katlanırsınız. Ülfet kalfa atıldı: ” — Rica ederim, efendim. Siz rahat- siz olmayınız. Karyolanızda o yatınız. Zaten sabaha, ne kadar var. Cenan da söze karıştı : — Benim fena halde başim dönü- yor. Eğer yatarsam, belki uyür kalı- rim. Geç kalırsam, köşke nasıl döne- rim?. Dilfirip, Cenanın sözünü kestir — A.. Vallahi olmaz, Cenan... Bizi Böyle bırakır da, nasl gidersin. Ben, bir saat sonra seni uyandırırım. Hiç merak etme, Hadi şimdi Cemil beyle gidelim de, ona yardım edelim. Dedi. Cemilin menetmek istemesine rağ- men, iki kız onun arkasına takılmış- lar; yukarı kota çıkmışlardı. Sofadaki yüklükten şilteleri taşımağa başlamış- Tardı. Dilfiriple Cenan: — Aman,. Biz beraber yatatız. Tek, Ülfet kalfa rahat etsin. Ona, bir şilte daha koyalım. Diyorlardı. Tertemiz yataklardan ve takımlar- dan, her tarafa tatlı bir sabun kokusu yayılmıştı. Dilfirip kalfa, Ülfet kalfayı getirmek için aşağı inmiş; Cenanla Ce- mili yalnız bırakmıştı. Cemil, bu fır- sattan istifade ederek derhal Cenana yaklaşmış, ellermi o avuçlarının içine almıştı. Bu mimini ve yumuşak eller- de için için yanan bir ateş vardı. Cemil, Cenanın kulağına eğilmiş; bir yaranın üstüne dokunmaktan kor- kuyormuş gibi çekinerek: yapacağımı. Cenan, münimini elini tekrar Cemi- lin ağzına kapadı. Ve yalvardı: — Kürbanın olayım Cemil, sus... Eğer bu kadının kulağına bir tek söz gideree, sarayda benim mevkiimi çok müşkülleştirirsin?.. — Sarayda mevkiin müşkülleşirse, sen de kalkar buraya gelirsin. — Ah yavrum!.. Sen, sarayın ne ol- duğunu bilmiyorsun. İnsanı, kendi a: sun. Merdivenden ayak sesleri işitilmiş- ti. Cenan, Cemilin ellerine sarıldı: — Allahaşkına.. Beni seversen Ce- mil, Ülfet kalfaya sakm bir şey hisset- tirme. Ona, mümkün olduğu kadar yu- muşak görün. Diye mırıldandı. Ve sonra, Ülfet kalfayı karşılamak için kapıya fırladı. na girmişti. Artık eni konu sarhoşla- yan bu genç kadını yatak odasına ge- İtirmişti. Cemil, Cenanın verdiği anda daya- namıyarak onun hatırı için öfkesini yenmek mecburiyetini hissetmişti. O da kalfaları karşılamış, söylemeğe baş- lamıştı: — Buyurun, efendim; o buyurun. Herhalde epeyce rahatsız olacaksınız amma.. Artık bir kaç saat, bu rahat- sızlığa katlanırsınız. Hepinize allah ra- hatlık versin. Ben, bitişik (oodadayım. Gideceğiniz zaman, duvarı vuruver siniz. Ben, derhal kalkarım. Başka bir emirleriniz var m, efendim. Ülfet kalfa, derin ve mütebessim bir verdi: — Asıl, biz sizi rahatsız ettik, efen- dim. Yalnız bir şey var. Allah vere, uyuyup kalmasaydık. Şayet vaktinde uyanamazsak, ne yaparız?.. —E, yabancı yerde değilsiniz ya; i kalfa hanım. Bir gece daha kalırsınız... — Tamam... Sonra, saraydan s0- kaklara dökülsünler, takım takım bizi arasınlar. .. Son sözler, hep beraber hafif bir gü- İlüşme ile neticelenmişti. Cemil, bir da- zularında serbest bırakırlar zannediyor-| “Venizelos Yakından Tanırım!,, | Rİ Uzun bir müddet sonra Romada tekrar karşı Yazan: AR. söyledim. Güldü ve derken İstanbulu da Tonlara yazsam... Diye düşünüyordu. ye Dakikalar geçtikçe bu düşünceleri! o O tarihteki müzakeratimızın esası süzülüyor; bütün teferrüatı birer birer bizim 250,000 asker ve 500 topla Yu- eriyerek Cenan üzerinde temerküz e- nanlılara göstereceğimiz yardıma mu- İdiyordu. kabil adalardan mühim bir kısmı bize — İşte, hayatımın ilk temiz aşkı. jinde edilecekti. Diyordu... Ve sonra; artik düşün-! OO Bu müzakerat akim kalınca sulh cesini yalnız Cenan üzerinde yürütü- müzakeratına girişildi ve netice Atina- yordu. Zahiren haşin, hissiz, Jâkayıtlda sefir olarak kaldım. Ondan sonra görünmesine rağmen ne munis, ne Yunanislanla münasebatımız daha hassas, ne candan bir kızdı. Hiç şüphe |dostane bir şekle girmeğe başladıysa dat siz ki onun sevgisi, saman alevi gibi Makedonya Türk unsuruna karşı mun- bir anda parlayan ve sonra çarçabuk İtazam ve büyük mikyasta mezalim tat- nazarla Cemili süzdükten sonra, cevap! — Söyle Cenanl... Neyin var?.. Sen)ha: — Allah, rahatlık versin!. Dedikten sonra, oda kapısını çek- Cenan, derin derin içini o çekerek İmiş. kendi yatak odasına gelmişti. Öte- cevap vermişti: ki odada, daha hâlâ gülüşmeler ve mi- — Başım dönüyor, Cemil. Hiç birİ yıllar devam etmekteydi. şeyden müteessir değilim. Cemil, biraz fazlaca içtiği rakıdan — Hayır. Hayır. Ben farkında-İğe yorgunluktan. epeyce sersemlemiş- yım. O karı senin fena halde o canımı|şi, Çarçabuk soyunmuş. sıktı, — O karı kim?... İm karyolasına uzanmıştı. — Ülfet kalfa. Şimdi; bugünün bu garip macera- — Aman sus, Cemil.. Ne söylüyor-| sı, karmakarışık bir daha hayalinden sun?.. Karı, mari deme.. geçiyor: — Neden?.. — Olur şey değil... Bunu başkala- —E, Arkadaşım. Kalfam, yavrum. İrina anlatsam, kimse inanmaz. Sarayın Eğer kulağına gidiverirse... - İböyle nefis üç kadınını gizlice eve al- — Gidiverirse, gidiverir... Sen bili-İmak.. Bunları, kaldırımlar üzerinde aç yor musun, sana söylediği © sözler, | kalmış sürtük sokak karıları gibi kapat- benim üzerimde ne tesir hasıl etti. Val-|mak.. Vallahi olur şey değil... Ah, bi- lahi, billâhi, birer ok gibi kalbime tesir |zim arkadaşların kulakları çınlasın. etti... Dua etsin gene sana. Eğer senin| Bu macerayı duysalar, kim bilir nasıl misafirin olmasaydı, ben bilirdim ona |hayrette kalırlar. Ah, mümkün olsada, müteessirsin. Demişti. elbiselerini, beyaz patiska örtülü sedirin üstüne at- —— — hesap etmişti, Lokantanın kibar ve meşhur kapıları —— > o kadar istiyordum kil: Dedi. Fakat yüzünde beliren tebessüm, hiç te sönen bir aşk olmayacaktı... Kim bilir, belki de bu aşk, onlara ebedi bir saa- det doğuracaktı. | — Ah, ne olurdu. Bu gün şu saray- İlılar karşımıza çıkmasalardı... Bu ge- ce Cenanla başbaşa kalsaydık. Onun, İince hislerini dinleseydim. Ben ona, Sadece hislerimizle yaşasaydık. Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Dans musikisi, 19: Çocak saati, hikâyeler (Mesut Cemil tarafından), keman ve piyano (PL), 20: Ses musikisi (PL), 20,30: Stüdyo orkestralari, 21.30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansınin, gazetelere muhsus havadis servisi verile - cektir. ANKARA 19,30: Muzik hakkında konuşma, 19, 45: Plâk neşriyatı. 20,10: Ajans haberleri 20,20: Karpiç şehir lokantasından nakil (orkestra). 12,30-15,10: Plâk ve sjans haberleri. 18: Askeri bando. 19,15: Radyo selon orkestram, 20,50: Konferans, 21,10: Fran- mx rmusikisi, 21,40: Çift piyano konseri, 22,15: Şarkılar. 22,45: Konser nakil 24: Hafif musiki. BUDAPEŞTE 18: Macar şarkılar. 18,0: Sözler. Opera orkestrası, 20: Konferans, 2 Radyo orkestrası. 21.30: Piyes 23,0 Haberler. 23,30: Kare. 24,15: Çingene rousikisi, BERLİN 17: Hafif musiki. 19: Muhtelif. 20,15: Küçük konser. 20,45: Aktüalite, 21: Ha» berler. 21,10: Kanşık neşriyat. 23: Haber- ler. 23,30: Em-De orkestrüsi, 1: Dans, VARŞOVA 16;30: Triyo salon orkestram: 17; Sö ler. 17,15: atro * muhtelif, 19; Piyano- keman (Beethoven, Debussy, Folla). 19, Şarkılar - Muhtelif. 21: Hafif mus Uzüktaki yurddaşlara yayım. 22,3 Şen emisyon. 23: Senfonik konser. 24,05: Hafif musiki, PRAG 17,05: Askeri bando. 17.50: Çocuklar ra. 18,15: Plâk. 16,35: Köylüye 19,05; Radyo skeçi - muhtelif. 20,35: Eğlenceli, şarkili neşriyat. 21,40: Franz Leham «flk- bahar» adlı opereti. 23,30: Gece musikisi, VİYANA 18,15: Plâk. 19,30: Halk şarkılar 20: Haberler. 20,10: Hrebynin radyo için mu. sikili bir kompozisyonu. 21,10: Şen mü. sikli #keç. 23: Haberler. 23,10: Şarkılar dan çıktıktan sonra genç kız Börk'e döndü |işe düsgün bir kadının gülümsemesine ben-| ve hafif havalar. 24,05: Eğlenceli musiki. ve küstuh bir bakışla: — Nasıl..; kazanıyor mıyım? Diye sor- du. Erkek: — Örümceğe on sent mi verdi idiniz? dedi. — Evet. Genç erkeğin, kendinden bir hararetle: is öse kazandınız... Hem de tam baştan basa kazandınız, dedi. vınulmadık Thani K çeke — Oh ne iyi oldu... Dairenizdeki o işi a bir az daha sokuldu ve içini zemiyordu. * İki gön sonr Dujardin: Tokantasının müdürü on dolarlık bir banka çeki aldı. Kimden geldiği belli değildi... İlişik bir tezkerede: «Yemeklerinizden memnun kal- muş, minnettar bir müşleri tarafından» ibaresinden başka bir şey yazılı değildi. Başını kaşıdı, içini çekti ve omuzların silkerek bu muaınmayı halletmekten vaz geçli... Lokantalarda o kadar anlaşılmaz vak'alar olur kit... 22 Mart Pazar “İSTANBUL 12.30: Muhtelif pik neşriyatı, 18: Dans musikisi (piâk), 19: Haberler, 19,15: 0. mresikisi (pâk), 20: Zirant Bakanlığı namma konferats: M. Santur tarafından (Kuduz vak'ası hakkında), 20,30: Stüd- yo orkestralar, 21: Eminönü Halkevi gös- terit kolu. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının bazan © kadar garip, | gazetelere mahsus havadis servisi verile -/le adliye nazırı Halil beyler Bükreşe cektir, bik edildi. Şimdi Wberal fırkası reisi olan, sa- bik Sisam ihtilâlcisi, Mösyö Sofoulis, vali umumi ve sabık meb'usumuz İKozmidis efendi de muainiydi, Veni- zelos Makedonyada bir Rum ekseriye- ti tesis etmek maksadiyle Balkan harbi Dilfirip kalfa, Ülfet kalfanın kolu-(bütün kalbimdekileri söyleseydim...| yasında Kafkasyadan 20.000 muhar cir getirtmiş bunlar, Trakyadan gelen Rumlarla elbirliği yaparak zavallı müs- İman köylülerini tazyik ve tehdit ile İ yerlerinden kaçırmağa muvaffak olu- yorlar, bunların adedi bir senede iki yüz bini buluyordu. Bu vaziyet karşı- sında Venizelosa bir «mübadelei ahali» mwakavelesi aktetmemizi teklif etmiş- tm. Bir türlü yanaşmmyordu. Nibayet günün birinde Ayvalıkta bir hâdise çı- 19,30: Sonate (Şeytan trilleri) o Tarüniİg rak binlerce Rum civar müslüman | Yünanistanın iades köylüleri tarafından kovalandı ve Mi- milliye ilticaya mecbur oldu. O sırada ben de Makedonyadaki mezalimi tah- kik için Selânik baş şehbenderimiz Fuat Selim Beyle Dırama ve havali- sinde tahkikatla mesguldüm. Hemen Atinaya döndüm ve iki devlet arasın- İda bir harp çıkmasına mani olarak; © fırsattan bilistifade «İzmir Vilâyeti sa- İhillerinde meskân tekmil Rumların Makedonyaya nakilleri ile © nisbette müslüman ahalinin İzmire gönedril- mesi» yolunda bir itilâfi İ7/Tem- muz/914 te hayli güçlükle Mösyö Ve- nizelosa kabul ettirdim. Muhtelit komisyonlar toplandı fa- karşıya gelmiş bulunuyorduk. Kendisine İzmir işgalinin Yunanistana çok pahalıya mal olacağını “ Siz İzmiri kurtaralım kaybedeceksiniz ,, dedi Yazan; Galip Kemali 200 Ül İl Venizelos Lozan muahedesini imzalarken Zaimis (sabık cumur reisi) , hariciy”! müsteşarı Mösyö Politis (şimdiki Pari sefiri) ile orada yirmi gün kadar müz” keratta bulunduktan sonra, Avrupad' ki ahvalin inkişafına intizaren bu baf taki görüşmelerin daha müsaid bir 78 mana talikine karar verilmiş idi. B# ini kabul ettiği bi takım küçük adalardan başka uLim” İni», «Midilli» ve «Sakız» adaların!” da «hâkimiyeti Osmaniye» altına a narak padişahın tayin edeceği hırii yan bir vali tarafından idare edilmesi İni, gümrük, posta, telgraf ve düyu# İumumiye varidatından gayrisinin ağ lar idaresine sarfını taklif ediyorde” Yunan delegeleri de son söz olarak «Muayyen bir müddet zarlında Yun” fistan tarafından bir bedel m tasarruf edilmek üzere Sakız ile Mid İlinin Devleti Aliyyeye iadesinin sürmüşler, Babıâli ise bu kayıtları yanı kabul görmemişti. Bizim müza” İratı daha müsaid bir zamana bır: kat işi bitirmeğe vakit hulmadan umu-| mızın, o sırada Almanlarla ittifak 4 mi harp çıktı. Venizelosun bizimle u-İmiş bulunmaklığımızda ileri geldiği) yuşmak hakkındaki istidadından isti- sonra öğrenmiştim. fade ederek adalar meselesini tekrar i- leri sürdüm. Balkan harbinden sonra Almanya imparatoru İslavlara karşı, Balkanlarda o Türkiye - Romanya ve| Yunanistandan İbaret bir kütlenin te- şekkülünü faydalı görüyor, bu siyaset devletin de işine geliyordu. Bunun çin adalar işinde Almanya da Roman- sa da bize manen yardım ediyorlardı.” Hattâ müteveffa, kral Karol yaverlerin- İden general Coanda'yı gizli olarak Ati- İreya göndermiş ve Babiâlinin teklifa- | ini hüsnü nazarla tetkik etmesini kral "Kostantine tavsiye eylemişti. Nihayet | bu mühim mesele hökkında görüşmek üzere Venizelosla sadrazam Said Ha- İlim paşanın tesadüfi olarak Brükselde buluşmaları kararlaştı. Venizelos 21 temmuz 914 de Brüsele hareket ettise de, Münihe vardığı zaman Avusturya veliahtı Arşidük Ferdinandın katli hâ- disesi üzerine sadrazam Said Halim pa- şa yola çıkmadan Atiwaya döndü. Ben Umumi harp başladıktan ve 30/* $14 te donanmamızın Rus liman »1 topa tutması üzerine biz de müf tiklerimizle birlikte harekâtı har başlamak mecburiyetinde o kaldıkf sonra Venizelosun Türkiyeye Ks tuttuğu politika da değisti. Hele boğazlara hücum edileceği © bakkuk edince, Rusların İstanbula rebilmeleri ihtimali karşısında bü müvazene ve muhakemesini kayb? rek, itilâf devletleriyle teşriki mesâi meğe yol aradı. Bunu sezince kral Kostantinden mülâkat istedim ve bize düşman rak harbe girmenin mahzurlarını # latıp kendisini ikna ettim. Bunun £ | ticesi olarak Vemizelos istifa etti: kat bir kaç ay sonra yeniden P intihabatta ekseriyeti kazandığı" tekrar mevkii iktidara geldi. Bulgar tehlikesini ileri sürerek Kostantinden bir de seferberlik # r) ön peşini bırakmadım. Bu defa her fkisinin birer vapura binerek Boğazlar haricinde biribiriyle o karşılaşmalarını teklif ettim. Ağustosun beşinde İmroz adası açıklarında buluşmaları kararlaş- roşken dünyayı altüst eden umumi #a-| ves başladığından, bu karar da tatbik edilemedi. Pu sefer —Romanya her İki tarafı uzlaştırmak hakkında göster-| İdiği samimi arzuya dayanarak— ta-! yin edilecek murahhasların Bükreşte toplanmasını teklif ettim ve Ağusto-! sun 17 sinde dahiliye nazıri Talât bey-| si bile aldı. Fakat kralı harbe sü: yemedi. Tekrar çekilmeğe mecbur oldu feberlik emrini alması üzerine © «Tatoy» daki sayfiyesinde süre susada görmüş ve «bu tehlikeli | yete nasil girdiğinin sormuştum. »u rak etmeyin! Ben bitaraf kala” musrrim. Venizelos beni uçur! kenarına kadar sürükleyebilir. oraya gelince bir tekmede ben içine yuvarlarım!» diye teminat İ dü imişti. hareket ettiler. Sabık basvekil Mösyö (Arkası veri

Bu sayıdan diğer sayfalar: