22 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

22 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Dünyanın en zengin, en güzel Herkesi evliyalığına inan- ve en mesut Kadını Fakat her insan gibi onun da büyükbir derdi var: Gezetecilerin elinden kalmıyor çekmed Avrupa gazetecilerinin bir gün bi-| le rahat vermedikleri, peşin bırakma-| dıkları, ne yaptığını, nereye - gittiğini, | kimlerle konuştuğunu öğrenmek iste- ! dikleri bir genç kadın vardır. Eski adı | Barbaro Huttondu. Baba ve anasının | ölümü üzerine elli milyon dolara te - varüs eden bu genç kadın, dünyanın en zengin mirasyedisi dır. Ortunla evvelâ Amerika gazeteleri meşgul oldular, kendisini bütün dün- yaya tanıttılar. Daha sonra Avrupa gazeteleri, ayni alâkayı gösterdiler. Barbara elli milyon dolar sahibi o - hanca ilk önce «prensesp lik ünvanına karşı bir incizap duydu ve eaki Rus| prenslerinden Mdevani ile evlendi. Fa- kat bu evlilik hayatı uzun sürmedi, karı koca pek çabuk ayrıldılar. Genç kadın bundan sonra kont Re- venbov ile evlendi. Bugün de onunla evlidir ve e nbüyük şikâyeti gazeteci - lerin kendisini hâlâ takip etmeleridir. Barbara Hutton henüz Amerika - Barbara Hutton ve kocası sokaktı sayılmakta -| Barbara Hutton yeni koca !d' yaşıyor ve prens Aleksi Mdivani - |den ayrılmakn üzere — bulunuyorke şimdiki kocası Avrupadan Amerika - ya müste'ar bir isimle gidiyordu. Kont Nevyorka çıkar çıkmaz yetmiş sekiz p|gazeteci ile karşılaşmış, buna rağmen kendisini gizliyerek müstakbel karı - sının evine girdi ve saklandı. Fakat gazetecilerin elinden kurtul- mak mümkün mü? Bunlardan biri evin bahçesinde bir ağaca tırmanarak bekledi ve bir aralık bahçeye çıkan kont ile prensesin re - simlerini aldı. Kont Revenbov Danimarkalıdır. 'Barbara Hutton ile evlenerek memle- ketine döndükten #onra orada da ga- zetecilerin hücumu ile karşılaştı ve ka< rısiyle birlikte Berline kaçmağa mec - bur oldu. Fakat ayni büyük alâkaya şahit ol- duğu için nihayet gazetecilere baş eğ- mekten başka çare bulamamıştı. Kont ile kontes Avusturalya ile Çi- ne gittikleri zaman bile gazeteciler ta- Evli Bir Adamla Evlenen Bir Kızın Faciası Ben evlendim. Kocamı sevgi kelimesinin bütün mana- hayatta çok erken sile sevdim. Benim için bayatta — yalnız © vardı. Ana, baba ve kardeş, velhasıl benim için her şey bütün bir varhk © ol- du ve o idi. Günler haftaları kovaladı, haktalar seneleri buldu, nihayet kocam beni bıraktı. Nasıl mı Teyze?.. Dinle: Onun benim bilmediğim bir kansı varmış. Beni aldığı zaman da onun ka- dını köyde imiş ve zaten © da © köyün adamı imiş Ben hayatımın en sevgimle, ona harcadım. Fakat bugün bir tek çocuğumla yalnızım. daha da gok gencim... Mecburen bir dairede ça- kşıyorum. — Benimle nikâhla istiyen bir çok kat kocamı elân seviyorum. Çocuğ mu da üvey babanın hırpalayışlarına bi çılgın zamanını alâkadar olan ve insan var.., Fa- sakamiıyorum. Düşünün çocuğum benim çılğınca sevgimin yegâne izi. Onu hırpalatmak, yapamıyacağım şey.. güzelliğimi, gençliğimi müsrif bir mil - Bu çok onu kaybetmek ühayet ; zaman yöner gibi harcayacak, sonra... feci değil mi> Teyze, —— ——— çılgın bir aşık gibi peşimde geziyor, yine beni istiyor Fakat onun yine o ka- rısı ve iki de çocuğu var. O kadını fırsat bekliyerek — bırakacağını, yine evimin erkeği olacağını söylüyor. Ben ciddi ve anut neticeyi bekliyorum. Fakat xe- neler güzellik ve gençlik bekçisi olmu- yor. Ya o beni aldatıyorsa Teyze>. E. Aysel İşte sevği ile gözleri kararıp — erkeği bakkında tahkikat yapmağa lüzum gör- miyen bir genç kızın faciası. Fakat çim- di iş işten geçmiş. Bu adamın bu kadını sevdiği görünüyor. Fakat kanun onu bu kadınla evlenmekten menediyor. Anlaşılan birinci kadın artık erkeği doyuürmüyor. Bu kadınla evlenebilmek bir yol var: Erkeği eski karısını bırak- mağa mecbur etmek. Kanun dairesinde bir sebep bulunabilir. zannederim. * Bir kaç güne kadar evleniyorum, Fa- kat ailemin biricik kızıyım. Şimdiye ka- dar elimi sıcak sudan soğuk suya sok- madım.. Yemek pişirmesini, ev idaresini bilmem. Ev işi üzerime kalınca şaşıra- cağım. Adetâ Ne yapa- bilirim ? Cahide Bunu bilen kaç kız gösterebilirsiniz ki! Evlendikten sonra öğrenmeğe çalı- pıramız. İlk günlerin — kusurlarını zalen kocanız görmez. Onun gözü açılıncıya kadar da siz her şeyi öğrenmiş olursu - evrE korkuyorum. SON 'POSTA sile beraber lokantada rafından muhasara edildiklerini lemektedirler. Kontesin geçenlerde bir çocuk do - öy * ğurması, bütün Amerika gazetecileri- nin yeniden faaliyete geçmesine se - bep oldu. Hülâsa karı koca gazetecilerin elin- den kurtulmak - için bir çok çareler düşündülerse de bunların hiç biri fayda vermedi. Bugün, vaziyet ilk günde olduğu gibi devam ediyor. Karı koca bir da « kika rahat yüzü görmiyorlar. Bir Amerika gazetesi bilhassa A- merikalıların bu genç kadını bu kadar merak ile takip etmelerinin sebebini i- zah ederek diyor ki: «ÂAmerika gazetelerini bu genç ka- dına bu kadar ehemmiyet sevkeden sebepleri bulmak güç de - gildir. Bu genç kadının tevarüs ettiği mil- yonlar Amerikada kazanılmıştır. Bin- İlerce Amerikalı bu serveti yığmak için Jalın teri döktü. Genç kadın, dilesey - di, bu servetin Amerikadan göç etme- sine mâni olabilirdi. Halbu ki kendisi |yabancılarla evlenerek ve memleket imımıleket dolaşarak bu serveti peşin- |den sürükliyor. Amerikahlar da bu servetin mem- leketlerinden nasıl çıktığını, öteye be- Tiye nasıl dağıldığını yakından - takip etmek merakından kendilerini alamı - yorlar . Amerika gazetecilerinin eski - Mis Barbaraya, bugünkü kontes Reven - lov'a büyük bir ehemmiyet verip onu rahatsı zetmelerinin sebebi budur. Yani Amerikaya ait bir servetin Amerikadan çekilmesi Amerikalhıarı rabhatsız ettiği için Amerikallar da köntesin peşini bırakmıyarak onu ra- hatsız ediyorlar.» O halde bu servet erimedikçe ve - yayut kontes Amerikada bir köşeye yerleşmedikçe Amerikalılar peşini bı- Pöx — S n 9 LA d vermeğe | Mart 22 dıran kurnaz dolandırıcı Üsküdarda—gîüya kayıptanr haber vererek kadınların saffetinden istifade etti, bir haylı mücevher dolandırdı, fakat yakalandı Üsküdar müd - delumumiliği — ç g rükçü ve büyücü - | fön yaptığı mühim bir dolandırıcılığın tahkikatile meşgul bulunmaktadır. Kız İrfanın inanılmıya- cak kadar garip bin bir macerası var - dır. Bir çok safdil- leri kendi kerame - Osman Yümnü tine inandıran bu sabıkalı adam Üskü- darda Toygarda Dürbali mahallesinde G4D) — mumaralı evde — oturmakta - dır. İrfan sakalını bıyığını tiraş ederek ek- #eriya kadın elbisesile gezer ve kadın gibi ince sesle konuşurmuş. Bir sene evvel bir üfürükçülükten mahküm olmuş, hapisane- ye getirildiği zaman: «Ben hünsayım. Beni kadınlar hapisanesine koyunuze — demiş. Adliye doktorları kendisini muayene et - mişler, tam bir erkek olduğunu söylemiş - ler ve erkek hapisanesinde müddetini bi - tirmiş ve çıkmıştır. İrfan bilbassa yaşlı ve zengin kadınların bulundukları — yerlere girip çıkar fala bakar, kayıptan habe vir, büyü yaparmış. Arada da - kendisinin kadın olduğunu — söylermiş. — Kız İrfanın uğradığı evlerden birisi de Üsküdarda Sul- tan tepesinde saraylı hanım denilen sek - senlik Esmanın evidir. Famanın komgularından genç Va gae | bir kadın ara sıra Esmaya gelirmiş. Dört ay evvel yine Esmaya uğramış. Fakat kapı mda karanlıkta garip tavırlı bir ada- mın kıpırdanması bu misafiri örkütmüş: — Esma teyze burada bir adam var di- ye bağırmış. Esma da: — Kızım ondan korkma. O ermiş bir adamdır. Gelsin bize birer kahve pişirsin de içelim, hem de falımıza baksın baka - hm ne söyliyecek. Cevabını vermiştir. Kız İrfan başında mavi bere, truvakar ceket, ayağında kısa elifi şalvarla Esmanın odasına girmiş. Esmaya ve misafire kahve pişirmiş. Bunlardan onar kuruş aldıktan ıımın misafirin fincanına bakmış ve: — Kızım sende bir hastalık var. Öğle İzamanları sana müthiş bir sıkıntı geliyor. |Sen yakında müthiş bir hastalığa tutula - caksın. Fakat merak etme ben seni kurta- ana ve babasından ayrılarak kocasile be - raber yeni başka bir eve çıktıkları için ara ara sıkıliyormuş. Hiç tamımadığı kız İrfa- na bağlanmaya başlamış. Kız İrfan iki gün zenin falına bakarak şunları söylemiş: Kızım senin kocan Beyoğlu tarafın- da bir memuriyete tayin edilecek, Sen de dün deniz yolile bir yere gittin. Filhakika bir gün evvel İstanbula in - miş fakat kocasının başka bir yere tayin edileceğini hiç hatırından bile geçirmiyor- muş, Akşam kocası eve dönünce Beyoğlu- na nakledildiğini söyleyince — kadının kız İrfana bağlılığı artmış ve: — Bu adam tekin değil.. Her şeyi vu - kuundan evvel biliyor. Kansati hâsıl ol - muş. Kız İrfan üç gün sonza bu genç kadının evine gitmiş, oturup konuşurken 1 — Kızım demiş sen merak etme senden bu hastalık geçecek. Ben zaten tamamile insan değilim. Perilerle, cinlerle karışığım. Cinlerin en büyüğü olan Rüküş hanım ve Dağlı beyle görüştüm. Sen kolundaki — şu altın bileziği vereceksin. Onlara götürece- Ü, okuyacaklar, senin koluna takaca - öm. Sen de bu sıkımtıdan halâs olacak - sın. Genç kadın pek sevdiği bileziğini ver - mek istememiş, fakat kız İrfan israr etmiş: — Keyfine.. Eğer vermezsen bu hasta- hktan kurtulamazsın, bilezik tılısımlana - cak. Diyorum sanal.. | — Bu amrar karşısında kadın bileziğini çıka- İmp İsfana vermiş, o da iki gün sonra iade etmiş ve: — Bunu al demiş. Bu bilezik 20 gün karanlıkta kalacak. Rüküşün selâmı var. Senin sandıkta lâcivert mahfazanım içinde parlanta bir küpen varmış. Onu istiyor. O- nu da okuyacak. Ben getireceğim, küpeyi kulağına, bileziği de eline takacağım. Has- talıktan bir eser kalımıyacak. Genç kadının sandığında böyle lüciveri mahfaza içinde|rarı vermi racağım. Demiş. Hakikaten bu genç kız| bir de pırlanta küpe varmış, kadıncağıt sandığındaki bu küpenin mahfaza renginiğ bile bilen kız İrfanın kerametine büsbütün inanmış, ve yüksek — bir kaymeti - olan bu küpeleri vermekte tereddüt göstermemişe tir. İrfan dört gün sonra yine kadının evine dedir. — Rüküş hanımla Dağlı bey selâm sö lüyorlar. Rüküş hanım kırmızıya meftune dur. min elindeki şu yakut taşlı yüzüğü de istiyor, demiş. Üsküdar müstantiği | — Kadın itiraz etmiş: — Arnan bunu veremem. Sonra kocani görür demiş. Hem küpeyi ne zaman ge « tireceksin! — Küpe Rüküş hanımda, yüzükle bee yaber iade edecek. Bu teminat üzerine kadın parmağında« ki yüzüğü değil ama, sandığındaki iki pıt« lanta yüzüğü vermiş ve Rüküş hanıma gön- dermiş. Fakat iki gün sonra kız İrfan ying kapıdadır. — Proeriler muvafakat etmiyorlar. İllâ ki yakutlu yüzüğü istiyorlar. Çünkü — Rüküş hanım kırmızıya meftundur. Bu sefer genç kadınım aklı başına gelir gibi olmuş ve: — Sen beni aldatıyorsun küpelerle yüzükler?... demiş, hanğ Periler dün gece geldiler Kız İrfan sonra tekrar saraylı Esmanın evinde bu ta-| Onları verme kendisinden bir senet al di« yorlar. Senedi yapalım. Yarın sana ema« netlerini getiririm. Kadın buna razı olmuş,; hemen oradan arzuhalci Şükrünün dükkâ« nana gidilmiş ve elli liralık bir alacak sene« di yazılmış ve kadın bunu imza etmiş. Ertesi gün İrfan gelecek emanetleri ge « tirecektir. Fakat İrfan bir daha eve uğra « mamişlir. -Aradan bir kaç gün geçtikten sonra da icradan 50 liralık bir ödeme emri gelmiş, kadın neye uğradığını şaşırmış. İşi bir akrabasına açmış. O da: — Kızım bu dolandıncılıktır. Haydi gi« delim babana haber verelim demiş, yola çıkılmış, fakat Bülbül deresinden geçilir « ken mezarlıkların içinde İrfana rasgelin « miş. İki kadın İrfanı görünce işi polise habeş vermeği daha muvafik bulmuşlar, ve gidip keyfiyeti polise anlatmışlar, işte mesela budur. Polis bittabi İrfanı yakalamış müd- delimumiliğe vermiştir. Müddeiumumiliğin yaptığı tahkikat neticesinde de pırlanta küpe ile yüzüğün ve kaşıkların bir bakkala, bileziğin de bir Rum sarrafa veril laşılmış, bunlar istirdat edilmiş ve dolane dırıcıya inanan genç kadına iade olunmuş tuür. Fakat kadıncağız: — Aman onlar büyülüdür Satırız, atınız bana vermeyiniz diye kabul etmekten istinkâf etmiştir. Kız İrfan kadı nın üzerinde o kadar tesir yapmıştır ki, bi istemem. çare bir evliyaya fenalık ettiğine inanaralı bu herif tevkif edilip hapse atılınccaya ka « dar yemek bile yememiştir. İtfan Üsküdar müstantiği Osman Yümnüye havale edil » miş, Osman Yümnü de hakkında tevkif ka«

Bu sayıdan diğer sayfalar: