9 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

9 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. Fakat Maliyesi Galip . Radyoda Ajans Haberleri * D” gelen İngiliz gazetelerinden biri N soruyor: «Nereye gidiyoruz? İngiliz hükümeti bir gün Almanya ie| top oynayor, ertesi gün Fransa ile, Bir gün Habeşistan asker gönderdiği için İtalya- ya çatarız, ertesi gün Ren havalisine be- faber asker göndermek için onunla arka-| daşlık etmek isteriz. Daha ertesi gün Mu- © solimiyi Habeşistanda barbi gayri insani bir şekilde idare ettiği için o muahazaya kalkıyoruz. Nereye gidiyoruz, ne yapmak © istiyoruz?» İngiliz gazetesini bu suale sevkeden se- karşısında bep, İngiliz siyasetinin İtalya mağlüp olmuş görünmesidir. İngiltere Ren meselesiyle İtalyayı ihmal citi. Hattâ daha ileri gide- © yek Akdenizdeki donanmasının da bir kız “mını geri çekti. Milletler Cemiyeti tarahın- dan taibikihe karar verilen zecri tedbirleri de gevşetti. Musolini İngilterenin bu vazi- meşçulken Hesapsiz iş görenin eli çenesinden ayrılmaz. Bunu ataları- mız sayağını yorganına göre uzatmıyan üşür» şeklinde ifade etmişler. Yalnız para hususunda değil, iş hususunda da bu söz doğru- dur. Hesapsız sarfeden nasıl nihayel bir gün iflâsla karşılaşırsa, vi ve plânsız ir yapanın.da bir gün eli böğründe kalır. yetinden istifade ederek Habeşistanda as- keri harekâta kuvvet verdi. İtalyan ordu- arı Habeş ordularını şimalde ve cenupta mağlöp ederek Habeşistan içlerine ilerle- ineğe muvaffak oldular. Nihayet | İtalyan askerleri Tsana gölü civarında görününce İngilterede şafak attı Bunun üzerine ga- zetelerde, Avam kamarasında o hükümete bücumlar başladı. Şimdi Mister Eden telâşta. Derhal Ce- nevreye gidetek On üçler komitesini faa- İiyete getirecek, zerri tedbirlerin (o tezyidi için yanda bıraktığı teşebbüsleri | tazele- yecek ve İtalyayı tekrar sıkıştırmağa çalı- şacak. , i * İş Bankacıların Elinde B: defa iş diplomatların elinden çı- kıp bankacların eline geçinmek isti- ciye nezmretini maliyeciler idare o ediyor. Son üç ay içinde İtalyanın altın mevcudu dörtte birini kaybetti, Şimdi İtalyanın bir gözü Tsann gölünde, öteki gözü Londra bankasında. İtalyanın Londra sefiri Gran di, İngiliz menfaatlerine dokunulmayaca- ğ bakkında teminat vererek İngilterenin gönlünü almağa ve İngiliz bankasını kız- dırmamağa çalışıyor. İtalyanın maliye işlerini Londra, Lon- dında da İngiliz bankası idare eder, İngi- “liz bankasının Montayue isminde esrarem- © giz bir müdürü vardır. Şimdi Musolini 0- “Onun dudakları arasından çıkacak (sözlere, Mister Eden'in tehditlerinden daha ziyade ehemmiyet veriyor. İngiliz siyaseti mağlüp oldu, fakat İn- © giliz moliyesi galip vaziyettedir. Binaenaleyh İtalya henüz elinden kurtulmuş değildir. * Radyoda Ajans Haberleri » stanbul Radyonu havadis vermek bu- I susünda dünyanm en kötü haber ver- me yasıtasıdır. Anadolu ajansı gelen ha- © berleri tasnif etmeksizin gelişi güzel bül “tenlerine geçirir, radyoya (verir. Radyo Spikeri, ehemmiyetine ve lüzumuna bak- maksızın bu haberleri sera ile okur. Siz za- — vallı dinleyici şaşırır kalırsınız. Almanyanın © notasından bahsederken Spikerin birden- bire yeni Zelendda buğday piyasasından İ bahsettiğini işitirsiniz. Bu suretle radyodan © haber almaktansa makinenizi o kapamayı W tercih edersiniz. Bütün diğer işleri gibi bu haber verme k işini de radyo bir tasnife tabi tutarak in- zama koyamaz mı? Özlü sözler: Şiiri yaratanlar şiiri nasıl anlatıyorlar? © Şür felsefeden evvel öğrenilmelidir. © Felsefe şirden daha ince olmasına rağmen Üşür felsefeden daha sade, daha hisli, daha l coşturucudur. | İngilterenin ş i i t John Milton (1608 » 1674) Şür rahun maüziğidir; bibasa ulu ve duyan ruhların. Voltaire (1694 - 1778) | Şiir küvvetli duygüların kendiliğinden taşınasadır: Kayrinin. Sişkardığı “yer, #es- sirlikte biriken o heyecanların / toplandığı rdi r. William wordewdetk (1770 - 1850) SON POSTA BD Hesapsız b İşte daima istikbali gözönünde bulundurarak, ihtiyat tedbir. lerimizi bir an unutmıyarak bareket edersek ani, beklenilmiyen hâdiseler karşımda şaşırmak mecburiyetinde kalmayız. Beklenmiyen hâdiseler yalnız ihtiyatsızları, tedbirsizleri, he- sapsız iş görenleri altüst edebilir. (söz (SÖZ ARASINDA) Ceza mahkemesinde Yanan kandil Kurumu vüstada Venedikte bir mahke- mede bir maznunun muhakemesi yapılmış, bütün zahiri deliller maznunun aleyhinde olduğu için, mahkeme tereddüt etmeksi- zin idam hükmünü vermiş ve adamcağın Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra aml mücrim meydana çıkmış ve idam edi- len adamın suçsuz olduğu anlaşılmış. Hâkimler bu vaziyetten çok mütcessir | olmuşlar. salona kendilerini affettirmek i- çin gece gündüz yanan bir kandil asmış- lar, ve her celse açıldığı zaman, mübaşire üç defa asâsını yere vurdurarak: — Haksız yere idam ettiğiniz masumu unutmayınız! diye bağırtmışlardır. Bugün Venedik ağır ceza mahkeme- sinde mübaşirin bağırmam kaldırılmış fa- kat kandil el'an yanmaktaymış. Tankların babası 76 yaşında olduğu halde geçenlerde ve- fat eden general Estienne Fransız ordusun- da tankları kullanan ilk adamdır. Ve bu sebepten dolayı kendisine (Tank babası) 1915 de Joffre'ye yazdığı bir mektup- da, satte altı kilometre süratle, her türlü muniaları aşabilecek, ve tüfek (o mitralyöz ateşine dayanabilecek zırhlı otomobillerin yapılabileceğini zannediyorum demişti.» Ölürken de şu sözleri söylemiştir: — Ben zırhlı otomobillerin saatte 6 ki- Venedik ağır İT HERGÜN BİR FIKRA .. dum... Halbuki şimdi 60 kilometre sür- atle gidiyorlar. Bu günleri de gördüğüm için çok bahtiyanm! Vapurda şapkası denize düşen yahudi Filistinden Yahudi müşterilerle Tiryes» teye gelen Jerusalem vapurunda acayip bir hâdise olmuştur. Rüzgâr güvertede arka- daşlariyle konuşmaktı o olan yahudi bir yolcunun şapkasını denize uçurmuş. Yolcu hiç tereddüt &tmeden, kendisini gemiden aşağıya atmış, Vak'a üzerine vapur dur- | muş aşağıya bir sandal indirilmiş ve yüz- mek bilmediği için neredeyse in hale gelen yolcu kurtarılmıştır. Bu kadar fedakârlığa katlanan yolcu, şapkayı eline geçiremediği için, çok müte- €ssir bir halde Tiryeste çıkmış ve vapuru seferden alakoyduğu için şiddetli bir ceza- ya çarpılmıştır. HERGÜN BİR FIKRA Ne yapacaksın annemi? Rahmetli Kuvuklu Hamdi anla- tırdı: — Ben, derdi, ömrümde kimseye mat olmadım. En hazırcevap kimseler- İe karşı karşıya orta oyunu oynadım. Beni fena halde skıştırdıler, yine de Karşılığını yetiştirdim. Fakat bir defa beş yaşında bir kız çocuğu beni hap- tetti. Hâlâ hatırladıkça içerlerim. Bir gün Merdiven köyünde, Ma- mada oyundan çıkıyordum. Baktım, bacak kadar bir kızcağız avazı çıka- raktan ağliyor. Yanina yaklaşıp sor- dum: — Nen var, çocuğum? Neye ağlı yorsun? — Annemi kaybettim. — Burada otur, bekle beni. Ben senin anneni bulayım. Fakat adı ne annenin? Söyle ki, ona göre arayalım. Çocuk, burnunu çeke çeke, bana — Kaybolan benim. Ne yapacak- sın annemin adını? demez mil, ” RULMACA Soldan sağa: I — Olmıyacak şey yapmak, çok de - gil 2 — Fazlalık, iplik geçer. 3 — Elbise, e azl yer, 4 — İri hayvan. 5 — Bir sebze, üçüncü şahıs. 6 — Nota, 7 — Ba - öeşlamak, deli nota. 8 — Bir erkek is - mi, nota. 9 — Kemanin çıkardığı ses, sür- gün yerlerinden biri, bir baba ini. 10 — Çok değil, anmaktan i hazır, genişlik. 11 — Beyn, âb, üçüncü şa Yukarıdan aşağıya: | — Başına bir U ilâvesile gökle yerin birleştiği yer olur, çirkin bir kuş. 2 — Vü- Günde yüz bin dolar Kazanan adam Amerikada iş gören ve Pierre Samuel İsminde olan bir adam top imalâtiyle işti- gal eden bir Tröet vücuda getirmiş ve günde 100,000 dolar kazanmağı" bagla işte; İananlığı Şıkinuki İml alimlen Esi diği kader çalışan Sanmel ayii | sanienda çek eyi kalpli bir inandır. Kazandığı pe- ranin bir kısmını, Gakirlere, hastanelere, ve hani sulh cemiyetine vermektedir. —.. Kedilere karşı mücedele İsveç şehirlerinden biri olan Upsalada müthiş bir tehlike baş göstermiştir. oo Ba tehlike kedilerin çoğalması tehlikesidir. Filhakika bu şehirde bir tarihlerde o ka- dar çok fare varmış ki bunların hakkından başka çare bulamamışlar. Şimdi ortada fare kalmamış, fakat bu sefer de üreyen kediler, ortalığı biribirine katmağa başlamıştır. Şimdi kediler için de böyle bir mücadele başlamıştır. Kedileri kovalamak üzere şeh- re köpek idhal edilmektedir. .. Fransız kadınlarının zoferi Fransada Niort belediye reisi, şehirde ki kadınlardan, gayri resmi olarak dört ta- ne mütehassıs (seçilmesini, ove kendisine yapacağı işlerde müşavirlik etmelerini rica etmiştir. * Bu talebi Feminizm Jehinde kazanılmış büyük bir zafer telâkki eden kadınlar, şe hirde şenlik yapmışlardır. cudumuzdan çıkan pislik, işliyen opatanın getirdiği para, 3 — Ehil 4 — Eski dere - beyleri, ramazanın akşam yemeği, 5 — Süt veren hayvan, baston. 6 — Yılan, büyük. 7 —- Asmaktan emri hazır, Anadoluda meşhur bir harabe. 8 — Sima, Fasta bir yer, işaret edatı. 9 —- Lâmba yakar, buğ- dayın eşi, 10 — Başına bir T, sonuna bir | ilâvesile Allah oler, üçüncü şahıs, köpek. 1 — Akıllı, su, üçüncü şahıs. Dünkü Bulmacanın Helli: Soldan sağa: I — Serencam, pas. 2 — Ra'şe, acar <1 Alezi E—İ as:5 SE kin, İrma. & — Eşkiya. 7 — İş, ken& 8 — Aş, Rakım. 9 — Artış, irili 10 — Sal, denk. 11 — İp, ek, arka. Soldan sağa: I — Acemi, asi. 2 — Erkek, şarap; 3 — Rasuk. 4 — Eg kaide, 5 — Nine yek, 6 — Fen 7— Seç, şerik 8 — DANE sık, ar. 9 — Cimri, ki, 10 — Panama, ılık, VW — Âr, emi YE a ŞE ee EA ARTA RAM El DE Aİ İ miş ve posta ile geri göndermiş. ie STER İNAN Bir arkadaşın başından geçen şu hikâyeyi lütfen okuyunuz: Bu arkadaş vaktile bir fotoğraf makinesi almış. Bu makine- ün poz müddetini tayin eden bir de âleti varmış. Bu âlet ziyayı ölçüyor, resim alınan yere göre kaç saniye poz vermek lâzımı geldiğini gösteriyormuş. Bir müddet sonrka bu âlet bozulmuş. Tamir edilmek üzere Almanyaya göndermiş. Fabrika tamir ct- İSTER İNANMA! Postahane aleti tetkik etmiş, bunun ziya ölçen âlet olduğunu görünce, bir defa da ölçüler müdüriyetinin fikrini anlamak iste- miş ve oraya göndermiş. Ölçüler müdüriyetinden cevap bekler- ken aradan on beş gün geçmiş. Postahane bu kabil eşyayi on beş günden fazla alakoyamazmış. Bu âleti geri göndermiş. Arkadaş uğraşa uğraşa makinesinin bu küçük parçasını an- cak bir buçuk senede eline geçirebilmiş, İSTER İNAN İSTER İNANMA! Sözün Kısası Hepimiz Hauptman olduk! E.Ekrem-Talu tuz seneden beridir tanırım... Harbiumumiden evvel, bir kol çeneli idi. Neş'esine payan yoktu. Şenlendirimesi! matlüp olan herhangi bir cemiyete, onu kır»! mızı balmumlu davetiye ile çağınrlar, erken” bırakıp gitmemesi için de ayaklarını kapan nırlardı. Gam, kasavet onun kapısnı çalmamış, semtine uğramamıştı. Kayserilinin merkebi gibi, kurumuş otlara yeşil, kâinata pembe gözlük arkandan bakmak adetiydi. Balkan harbinin bile dağıtamadığı bu heş'enin, harbiumumi canına okudu. Evvel: ce,"daimi bir tebessümle yayılan dudakları endişe ile takallüs etti, Gittiği yerlerden istiskal gördü. Dostları, âşinaları, kendi sinden bahsederlerken: — ÖF, aman! Bir tuhaf oldu.. On da kika başbaşa oturdun mu idi, insana me“ il ârz oluyor. Demeğe başladılar. Bir adam bu kadar değişir nü? Deği: şir! Hâğisatin hâletiruhiye Üzerindeki te- sirleri o derece mühimdir. Son zamanlarda ona sık sık rastlar ol dum. Şimdi, manen daha da kötülemiş Dalgın nazatlarının önünde, bizlere gü rünmeyen bir facianın daimi kâbusu duruş yor gibi. Geçen gün bir yerde yine buluştuk, Ya: mma sokuldu ve sordu: — Ne var, ne yek, azizim? — Ne gibi? — Ortehiği nasil görüyorsun? — Şöyle, böylet — Harp olacak mı? — Zannetmem. Maamafih bilinmez del Başını salladı: — Vallahi azizim. Ne olacaksu olsa Sinirlerimizin bundan ziyade gerginliğe ta hammülü yok. Ne bir iş tutabiliyoruz, ne bir şeye niyet edebiliyoruz, tereddüt içeş risinde bocalayıp duruyoruz. o Her bifiş imiz, kulak kirişte, gözler ufukta: «Ortalık, ha bugün karışacak. Ha yarın nitüst olan caki» diye bekleşmekteyiz. Ben bü Vİ yette kendimizi neye, kime benzetiyorum; biliyor musun? — Kime? diye sordum. O, yüzüme melül melül baktı ve: — Hauptman'a, azizimi dedi. Biz büş tün insanlar da, tıpkı onun gibi, âkıbeti kısa kısa vadelerle mütemadiyen tehir eş dilen ve bu yüzden dünyanın en tahami mülsüz işkencesine tahammül eden, zavak h idam mahkümlarıyız!, Pam & bim Talu DR tm Mim: 1 — Bonspart İskenderiyeyi ne vakif zaptetmişti? 2 — Beynelmilel Esperanto dili ne vas kittenberi vardır? » (Cevapları Yarın) (Dünkü suallerin cevapları) | — Fransanın meşhur Lejyon donöş sişamı 8 mayıs 1602 tarihinde ihdas edil « miştir. 2 — İrtırap çekmekten korkan korku sunun ıztırabını esasen çekmiye başlamış- tr, cümlesini söyliyen Fransız mütefekkiri Montaignedir. Montnigne 1533 te doğmuş 1592 de ölmüştür. 3 — İralin Dirijapli 25 mayıs 1929 ta- 5 — İngilizler Frknhrlanın Mirze. döse cesine çıkardıkları Jan Darkı 30 mayıs 1431 teribinde öldürmüşlerdir. Özlü sözler: Şiiri yaratanlar Şiiri nasıl anlatıyorlar? Şür muhayyelenin öyle bir lâyadır ki hakınşı akılda vukubulabilecek bir depre- me mâni olur. Lord Byron (1788 - 1824) işi; r — En iyi Kelimelerin en iyi dizili- 1834) * güzel Samuel T. Coleridge (1772 - Şür acaipliğinin çokluğuyla deği liğinin çokluğuyla göze çarpma! John. Keatı (1795 - 1821)

Bu sayıdan diğer sayfalar: