24 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

24 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa Amerikada misli olmıyan bir adalet hatası Mahküm bir kadın 13 ay sonra Serbest bırakıldı. Mahkeme yanılmakta mazurdu. Hakiki mücrim, bu suçsuz kadına şayanı hayret derecede benziyordu Geçenlerde A- Mmerikanın — İndiana tilkesinde çok ga - rip bir «hâdise vu - ku bulmuştur. Bu hâdisenin kahıra - manı İ3 aydanberi mahpus yatan — bir kadındır. Mesele şudur: Bundan iki yıl önce — İndiaropolis ülkesinin bir çok şe birlerinde elden ele sahte çekler dolaş - tığı görülmüş, bun- ları genç ve güzel bir kadının sürdü- Sahte çeklerden zarara resimlere — bakarak bir uğrayanlar, zabıtala — göslerdiği ğü anlaşılmıştır. canlarını yakan kadını — gösteriyorlardı. Kadının eşkâli zabı — Bu kadın hem hapiste idi, hem sokaklarda geziyordu!. taya haber verilmiş, zabıta tarife göre|tolünü fevkalâde hünerle oynadığı - araştırmalarda bulunmuş ve nihayet|na inanmıştır. Bota namında bir kadini yakalamağa| — Nihayet kadına son sözü sorulmuş, muvaffak olmuştur. © da bütün kuvvetiyle bağırmıştır. : Madam Bots züman, | — Suğsüzüm, yanhığıbiz vazi. zabıta memurlarına ettiklerini| Fakat hiç kimse bu feryada kulak söylemiş, fakat sözünü dinleyen bulun-/asmamiış, mahkeme kadını suçlu say - mamıştır. Çünkü verilen eşkâl yalnız 'mış, mahküm etmiş ve Madam Bots bu kodına uygun çıkmıştır. kadınlar hapishanesine gönderilmiş - Kadın, zabıtanın hata ettiği iddiası |tir. üzerinde bütün gayretiyle israr ettiği| Bu suretle hâdise kapanmıştır. hakle bu israrlar fayda vermemiş, bilâ-| - Madam Bots'un hapishaneye giri - kis hakkındaki — kanaati bir kat daha|şinden 13 ay geçtikten sonra garip bir kuvvetlendiren yeni deliller bulmuş - hâdise vuku bulmuştur. tur. Şık, zarif ve itimat telkin eden bir Zabıta memurları bir sürü kadınlar kadının bir çok gehirlerde mağazalara arasına Madam Bots'u da koymuş, ve /girdiği, alacaklarını aldığı, #onra bir sahte çeklerin kurbanı olanları - birer| çek vererek paranın üstünü geri aldığı, yakalândığı hâata SON POSTA BİZİM Dı'ın. sırtınızda hafif, zarif, —sıhhi| Terbiye sistemimiz de başka idi, bi - ve bir örnek esvaplar.. yanları-|zim. Gülmek ayıptı.. türkü çağırmak nızda genç ve dinç, vakur fakat güler|delilik, hoppalık alâmeti! En neş'eli yüzlü muallimleriniz.. ellerinizde, si-|çağınıza eriştiğimizde melankolik o- birer kadını teşhise davet etmişlerdir. Bunların hepsi de Madam Botsu tanımakta geçikmemislerdir. Bunun üÜzerine Madam — Bost'un — suçlu olduğunda şüphe kalmamıştır. Zabıta tahkikatını - tamamladıktan sonra hâdiseyi adliyeye devretmiş ve muhakeme başlamıştır. Madam Bots burada da bu - işlerle alâkası olmadığını anlatmış ve şu söz- leri söylemiştir: —Bildiğim bir tek şey varsa © da bu işlerle alâkam bulunmadığıdır. Mahkeme şahitleri dinlemiş ve bun- ların hepsi bu kadının sahte çekler sürdüğünü yemin ederek anlatmışlar- dır. 4 Bu katti şahadet karşısında müda - faa avukatları bir şey yapamamışlar, müdafaa son derece zayıf olmuş ve ka- dının bütün feryatları, boşa gitmiştir. Herkes onun adaletten kurtulmak için kurnazca uğraştığına ve masumiyet GassanacencevELELAE KEcASELEKELANE SA SEERLELELAACERARALALARAL A “GÖNÜL İŞLERİ Okuyucularıma Cevaplarım Hayraboluda: Bayan (B. H. 8. E.) yer Babanız tamamen baklıdır: Genç bir kmın babası yaşında bir ihtiyarı sev - Mmesine inanamam, sevgi sandığımız şey bir hürmet veya merhamet — hissinden başka bir şey değildir, aksi halde ma- razi bir bağlılık sayılır, tedaviye ihti - yaç gösteren bir şeydir. Bunun haricin- Je size sevgi bissini verir görünen şey, adamın içtimai mevkünin ve servetinin gözleriniz önünde uyandırdığı parıltı da olabilir, Fakat unutmaymız ki, serve- tin biç bir zaman telâfi edemediği ve edemiyeceği başlıca iki şey vardır. Bi. Fincisi uhbattir, ikincisi de gençlik! Tavsiyem çar Babanın — kürmayıez ve babanız yerinde olduğunu söyledi - #iniz adamdan vaz geçiniz! * kstanbulda Bayan (Suzan) a: Hayatım kazanmıya — başlamiş — bir bu çekin sahte olduğunu da bilâhare |zin için kayıtsız, serbeet bir yurt yara- anlaşıldığı zabıtaya haber verilmiştir. |'tan, bir istikbal hazırlayan yüce var- | Zabıta kadını yakalamış, bu kadı -|liğiın anıtına, minimini gönüllerinizin |o bapiste yatan Madam Bots'un tıp-| Minnet duygulariyle beraber - koyma- kisi olduğu hayretle görülmüştür. Ayni şahitler, bu kadını da görmüş- lerinizde sevinç ve ümitle, sizleri ler ve Madam Bots olduğunu söyle -|deden geçerken gördüm, çocuklar!. lurduk; büyüklerimiz © zaman bize: Ağır başlı ! derlerdi. Doökuz, ön yaşında (Efendi) kıyafe- tine girer, vücudumuzu, kollarımızı, ğa götürdüğünüz bahar çiçekleri.. guı-wl.—ıcıklanmızı. ayaklarımızı ve başı - cad- mizı ceket, uzun pantalon, kaloş kun- dura ve mavi püsküllü bir fesin hem mişlerdi. Nihayet her şey meydana çıkmış, Madam Botsun bir müşabehete kur - ban gittiği anlaşılmıştır. Bundan sonra yapılan ilk iş tabit Madam Bostu tah- liye etmek olmuştur. Alacak Yüzünden Kavga Beşiktaşta Türk Ali mahallesinde tütüncü 20 yaşında Nazif ile seyyar koltukçu Arif arasında bir alacak me- selesinden kavga çıkmış, Arif kama ile Nazifi 3 yerinden ağır surette yarala- mıştır. Yaralı hastahaneye - kaldırıl - mıştır. genç kız olmanıza rağmen pek tecrü. besizce bareket ettiğiniz muhakkak « tır. Bir defa haysiyetini bilen bir kız göyle böyle tanıştığı bir genç ile bir ay içinde bir gönül macerasına girişemez. Bu, öyle kısa bir müddettir ki iki kişi. ain yekdiğerini tanımasına bile yetiş - mer. Siz bunu yapıyorsunuz, fazla olarak bir de bu müddet içinde bu gençle kav- ga edip barışmıya da vakit buluyor « sunuz, Aradan vakit geçiyor, bir gün sokakta karşılaşıyorsunuz, hemen bar- Şaveriyorsunuz, ve hemen randevula - gıyorsunuz. Adam gelmiyor, meraka dü- şüyorsunuz. Bu da gösterir ki pek tec- rübesizsiniz. Bir erkek bemen kolları a- rasına düşen kadını sevmez, ondan gör- düğü iltifatı yılışıklık telâkki eder. Ya- nından kaçar. Çocuğum hatırında ol - sun: Bir kadın sevdi mi sevgisini göz « termemeli, amin olunaya, evleninciye kadar yürde doksan dokuzunu kalbinin içinde saklamalıdır. TEYZE En arka safta olanlarınızın da sesi, 'gülünç, hem de kasvet verici çendere- caddenin müntehasında kavbolluktan sine sokardık. sonra, dertlerimi tazelemekten haz| Senelerce okuduktan sonra kıpkı - duyan birer düşman gibi beynime hü- zıl cahil kalmak için bizi, dört yaşın - cum eden bir yığın elemli hatıranın e- da ve dört aylık iken, ilâhilerle, alay - linden kurtulmak için kendimi attığım la mektebe başlatırlardı. kahvede bitkin, oturdum ve düşün-| — Bu ilk mektebimiz görülecek — şey- düm... di! Sizin bugünkü bol ışıklı, yüksek Bundan kırk sene evvel ben de si- ımvınlı. geniş, tertemiz irfan yuvanız- zin yaşnızda idim. Bugün ıopnğı[lı bizim © mahalle mektebi arasında kalbolan babamla annem çok n - sakın bir benzerlik aramayın; boşuna sanlardı. Bana ziyadesiyle düşk Bd | ler. Benim behtiyar bir çocuk “olarak| - Benim mektebim cami “avkümünda; yaşamamı, okuyup adam olmamı her çürük ve karanlık bir merdivenle çıkı- yorulursunuz. ana - baba gibi can ve gönülden ister- lerdi. Arzularımı, emellerimi, hevesle- rimi mümkün mertebe tatmin edecek kadar hal ve vakitleri de vardı. Hele babam, o zamanlar bizim mahrum bu- Tunduğumuz medeni vasıtaların kıy - metini takdir eden bir adamdı.. Benden hiç bir şey — esirgemediler. Fakat.. Fakat, bilir misiniz, çocuklar? A- na - babanın istemesiyle onların feda- kârlik göstermeleriyib ber şev tammam olmuyor. O zaman, benim için at var, lâkin meydan yoktu! Hasılı ben, gayri sıhhi bir evin dört duvarı arasında büyüdüm. Vaziteleri- mi, beş numara bir idare kandilinin kör ışığı altında yaptım. Spor yerine, mezarlıklar arasında kaydırak oyna - dım. Kitap olarak Elifbai Osmaniden başlayıp Karabaş Tecvidi, Miızraklı İllmihal, Emsile, Bina, Tohfei Vehbi, Gülistan, adında bile bir ürkütücü zorba edası bulunan: «Okul» diye bir kıraat silsilesi İlmihesab, topu 28 yap- raklı bir Coğrafyayı muhtasar, Kısa- sı Enbiya, ve Sultan Osmandan başla- yıp, Abdülmecitte biten bir de tarih e- |kudum. Yılda iki bayram bilirdik. Birinde şekerden, ötekinde taze kavurmadan, muntazaman midelerimiz bozulurdu. hr, basık, loş, daracık bir yerdi. Hepi- miz, kızlar sağda, erkekler solda, ev- lerimizden getirmiş olduğumuz renk renk minder, kurban postu, kilim par- çası gibi şeylerin üzerinde otururduk. Kışın kürk, yazın da yavru ağzı sof cübbe giyen «hocafendi» nin sediri ile çekmecesi kapının hizasında ve köşeleme dururdu. Bunun yanı başın- da boy boy değnekler.. birde ipli, mipli, odunlu, sopalı acip bir işkence aleti, falaka vardı. Evet, çocuklar! Biz. hocamızdan, sebepli, sebepsiz dayak yerdik.. bazan içimizden coşup dudaklarımızdan - fış- kıran bir gülüş, bir kalem istemek se- bebiyle hasıl olan bir fısıltı, hızlı bir aksırık, okurken bir kekeleme.. içimiz- den birinin yere yatırılarak, çorapları da çıkarıldıktan sonra, bayılıncıya ka- dar dövülmesini mucip olurdu. Kafalarımızın almadığını, tabanla - ryımıza vurmakla bize zorla öğretmek isterlerdi: Kâle aslında Kavele imiş!. Bünu öğrenip te adam olacaktık. İleri- de atılacağımız çetin hayat — savaşın- da, üstünlüğümüzü temin için Kalka- le'nin, İdgam maelgunne'nin Keremâ- nın kefinin ne olduğunu öğrenmek mecburiyetinde idik!. Zavallı bizler! Mektebimizin yan pencereleri ca - mün tabutluğuna bakardı. Ben, o pen- ÇOCUKLUĞUMU Yazan: Ercümend Ekrem Talu cerelerden birinin önünde kendisi yer temin etmiş bahtiyarlardan bi idim. Hiç olmazsa bahar — geldiğinder hizama tesadüf eden yabani erik ağar cında cıvıldayan yavru kuşları dinlet mekle gönlümün bahar — ihtiyacıniş neş'e ihtiyacını giderirdim. Fakat, gün olurdu ki, mahalle bek * isinin imamla birlikte tabutluğa gir * diklerini, orada duran kararmış, köh * ne, ölüm sandukalarından biriyle be * raber topal bir teneşir, bir de paslı kâ* zanı sırtlayıp tekrar — çıktıklarını gö * rürdüm, O zaman, içten gelen bir tazyik ile kendi kendine dumanlanan gözleriıa benim de çocukluğuma mevut ol ayni istikbalin bayali önünde cezbeyii dalardı.. gönlümü garip bir yeis bürüfe beynim zonklamağa başlar, şuurumlj hızla işlemeğe koyulur, ısırganlı duvarla mahdut olan ufukta ne zamafi doğacağını bilmediğim halde hissetti * ğim kurtarıcı, can verici güneşi göz * lerdim. İşte benim, bizim çocukluğumuz.. Ve işte sizin neş'eli, havalı, 'ünqlı hür, yüksek, nezih, ümit dolu günleri niz. Şimdi ben sizin önünüzde utanç V8 gıpta duyuyorum. Bugünün- çocul m, ne bahtiyarsınız, siz! Ercümend Ekrem TALU Kaçak Sigara Kâğıdı KocaMlustafapaşa da Atanın evin de araştırma yapılmış, 15 defter ka * çak sigara kâğıdı bulunmuştur. , —__.——._.—_—/1 TAKVİM |

Bu sayıdan diğer sayfalar: