15 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

15 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 3 Yıkılan Put Son Postanın tetrikası : 22 mını üzerine aldığını söylemiş ve nut- kunu bu sözlerle bitirmişti. Görünüşe göre ortalıkta hüküm sürüyordu, Polis müdürü miralay Vayinberg eski rejimin yeni rejime devrettiği me- murlardandı. Büyük şöhreti, suikast- ları keşfetmek, canileri yakalamak hu- susunda gösterdiği liyakata Yazan: Ronald Knox İngilterenin en tanınmış altı za- bıta rornancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Vills Grofts, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıla romanı yazıyor ve katillerin keşfi ni İngilterenin en maruf zabıta mi sükünet dayanı - | SON POSTA UçiMRNadıl? Gül niçin dünyada en çok sevilen çiçektir ? Küçük kardeşim Rodolfa dsir beledi - yedeki şu iki kayıttan başka yazılı bir tek satır yok: Bu kayıtlardan biri doğuşuna, diğeri üç hafta sonraki ölümüne nmittir. Onun başından geçenleri — anlatımaktan maksadım, zavallıcık için gösterilen bu a- Tâkasızlığı gidermektir. Küçük Rodolfun dünyaya gelişi benim Piçin beklenmiyen bir hâdiseydi. On bir İyaşlarındaydım © vakit... Anneine bir çey- İler olmuştu amma ben anlamıyordum. Mektepten dönerken o gün, mektebi a- san bir arkadaşım, bana annemin doğu, Kardeşim Rodolf Sa; Nakleden: Faik Bercmen turursa sabahleyin kucağına alabileceğini söylüyor. Sabahleyin.. Daha henüz herkes yataks ha görebileceğini ve Kız kardeşim kalkmış. Küçüğü kuca * ğına alacak. Annem, babam yataklarından kalkmıyorlar, Ve küçüğe müsaade verili- yor. Rodolfu ihtimamla beşikten çıkarıp ve: ziyorum. Dört yaşındaki kız kardeşimin kolları, küçüğü kundağile saracak kadar büyük değiller. Gene öyleyken zor zah -« met kucaklıyor, ve sevincinden şarkı söye yordu. Vayinberg'in siyasi prensipleri | gerçi meçhuldü. Fakat polislikteki li-| yakati âşikârdı. Onun için mevkiinde fettişi «George Cornish» € bırakı- yorlar. Bunlardan Freeman VıH.ı Grofts ile Doroty Sayers'in eserleri- ni okudunuz. Polis müfettişi de fik- duğunu söyledi. Alay ediyor sandım. Ve | lüyor.. bu yüzden kavga ettik. Annem ögetir biraz da biz göreli; Mutfağa girdim. Zaten, her akşam ilk|diyor. Ben Rodolfu anneme vermek için işim ocaktaki tenceremizi muayene etmek tutuyorum.. Vücudu tamamile soğumuş. kalmış ve henüz eski şöhretini boza - cak bir şey yapmamıştı. Polis müdü - ründen başka bir belediye reisi vardı ve şehirde çıkacak - iğtişaşlarla onun meşgul olması lâzim geliyordu. Bun - üsdüm başka 'biz'de züilk disiplin Şefi namını taşıyan bir makam vardı. Ha- pishaneler onun emri altında idi. Bu evvel zabıtanın raporunu almahl, ve | retle polis müdürünün selâhiyet; hir (Vayinberg)e gitmeliyim. . İkaç parçaya bölünmüş olduğu halde Vayinberg, polis müdürü olduğu | miralay Vayinberg'den yine istifade halde neden burada değil. ediliyordu. — Dışarda bekliyor. Kendisi ufak tefek bir adamdı. Fa- Varkos anlattı: kat gözünü bir şeyin üzerine dîkxî rıfi — Tafsilât şimdilik sizi meşgül ct-|onun diplerine ve kşmnlık köşeleri- memelidir. Düşünülecek meseleler da-| »e kadar dalar giderdi. ha mühimdir. Ben Vayinberg'i görür. | — pojis müdürü ertesi sabah, kolunun irim. Fırkanın toplantı -| altında bir yığın reım_î evrak, general ;::;::ımı: Ye“ı',ı:ııum:; tafsilât vermek | Almeda'nın evine gitti. Bu evrak, o - lâz: v ;u" nun gece yaptığı tahkikatın neticesi i- T E;,,ı di. Fakat polis müdürü bütün geceyi N L irleşirii /kusuz geçirdiği ve mütemadiyen ça- — de birleşiriz. uy ; AÇA Mlîı:li"ı:der::mlîkeıinde iktidarı & İJıştığı halde çok zinde görünüyordu. le alanlar gurubu çok küçüktü. Var -| — General, polis müdürüne vaziyeti kos Gamba'nın en yakın adamı oldu- | yordu. O da anlatmağa başladı: ğu halde onun fırkasına mensup değik | —— (llham kaynağı) radyo ile ver- di diği nutku saat dokuzu 17 dakika ge- ılmadan önce |< bitirdi. Siz de yanında idiniz. Nut - bir G.;:îî’:l“hîh:::ld.i:ıw ku bitirmesi üzerine yanından ayrılmış — Vayinberg yarın er okcdlfIHIZİ SŞi Ka ni görsün. Memlekette türi — Evet, bir 'hd.hh adardasm ç c Dü ile|tuk. Sonya müsaadesini aldım. Çünkü lar ilacağı için yarın radyo ilelti Si K C Te T k Tâzımdır. Şimdi çok yorgun görünüyordu. İstirahatini beyanatta bulunmal yerg n Söğillim de hâdiseyi haber vereceğim ve tİl -İtemin için yahından ayrıldım. —. » ham kı 'Y ğ kazara öldüğünü| —— Yatağına m gitmek _uuı'enıdı) barc:cğî: ':e nı::wı bürmetle &-| — Hayır biraz çalışacağını söyle - 5 iseyi sükü - |miştı. nacağım. Sonra halkın hbdıı?l sül 5 SAZEĞKİ nük netle karşılamasını isteyeceğim- — Demek çalışma odası! ğ mı? anmasının sebebi bu idi. Noktayı ka bir ç daha twnık." y.ı.n;mnbl""”' bekleyen zabıta memuru çet ıo::“: en—kü ükyılz_l"' (de balkon penceresinden oman çal a kilıııç "p_' ““mpı_"ey'ndmı "ulleri derhal ğını ve iç xıııîı: tutuştuğunu .oruı- yakalıycağını bildir. Bu çeşit sözler -|müştür. Fakat kapı zor arak açı! den zarar gelmez, fakat devletin otori- |ğı için i'::.::îtmkm_;_' s",,.,h",.':: tesini kuvvetlendirir. başı Vari S il hâdisenin habcı — Hay, hay. Bu noktaya da işaret değil. Fakat v uğı belli a N T ederim. Ben erduyu her ihtimale kar- | yerilmeninden bir kaç dakika sonra İt şı hazır bulunduracağım. Sen de Lu - faiye yetişti. 'Tahkikatımıza göre itfa- naro matbuat ile meşgul ol- İşler ta - iyenin faaliyeti saat 10,57 de hqhb- nni |mıştır. «İlham kaynağının» cesedi bir ü b e ":’ı:k sonra ele geçmiştir. O halde fe- n it -|Ci hdi 10,20 geçe ile 11,15 geçe a- Ge eral Almeda evine gider git - |ci hâdise A şde: mi nrîlayo mü;—ıileıinin önünde © -|rasında vul u' uldu.. 5 İ“':u ve bir nutuk söyledi. Nutku dı:;ı e Varkos'un çalışma odasında leyenlerin hepsi de nukln(ı;ıı hararel vvel mi söndü- gü işık, yınııım%ın € yi odi lJatıyorlardı. rüldü?. Nöbetçilerin bunu görmüş ol olduğunu anlatı' y K idarenin y v rini anlattı. Şimdi üçancu muharrir Rovald Kvox'un eseri bııılıınııçfıı Bu eser bitince gene ıd_ıı_ngdı'- tişinin hatili nasıl tayin ettiğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. Gel I cevap verdi — Saat on birde! Çünkü her şeyden kenden be- ü türlü şa- maları icap eder. Üskül vaz) memlekette emniyet ve asayişin Gül, dünyada en çok sevilen çiçektir. Her şeyden evvel şunu söyliyelim ki gülün asıl vatanı Anadoludur, Anadolunun gö- beğinde vücut bulan eski Frikya devleti- nin gül bahçeleri bütün dünyanın en gü- zel gülleriyle dolu idi. O günden bu güne kadar bu güller şöh- olurdu. Bu sefer, büyük tencerede sudan başka bir şey yoktu. Bande telâş.. Hemen salona girdim, Keskin bir lizol kokusu. nemi görmek özere Odaya girmek istedim. Kapıda babam duruyordu. Döndüm mutfağa... Bir dilim —ekmek kestim, Ve doğruca demin kavga ettiğim arkadaşımı bulmağa giültim. Ortalık kararıyordu. Karnım da açtı. Bu sebep beni tekrar eve sürükledi. retini muhafaza ediyor ve gül bülün — çi- geklerin kraliçesi sayılıyor. Exki Yunanlıların gül hakkında bir çok efsaneleri vardır. Bunların birine göre Ve nüs elindeki şarap ile Adonis'e giderken a- rabasından inmek istemiş, ayağına bir di- ken batmış, kan fışkırarak — fidana — siçra- |maş, elindeki şaraptan bir kaç damla — da Üüzerine serpilmiştir, ve bu kan ile şarabın değdiği yerden kırmızı bir gül peyda ol müuştur. Babamdan izin kopardım. Beşik, İçin- dekinin ne olduğunu seçemiyorum bile. Şu küçücük et parçasına kızdım. Annemi ne (hale uğratmıştı. Annem, babam, sessiz sessiz oturuyor- lardı. Bu, onların beşinci çocuğu idi. Küçük Rodolf üç gün bağırmadı. Üç gün geçince hastalandı. Artık — beşikten inilti.. Gece gündüz hiç kesilmiyordu. Bu an'ane dolayısiyle gül, sevinç. sev- Kardeşim kolorine tutulmuştu. gi ve güzelliğin senbolü olan Venüs'e tak- dim olunurdu. görüyorum.. Ve anlıyorum... hastalığı hep bundan. Hatırlıyorum, bu yüzden anneme ba - | — Diğer bir an'aneye göre (Aşk İlâhı) Cufarid Aşk İlâhesi Venüsün — ihtiyatsız- hklarını ifşa etmemesi için Söküt — İlâhı (Hippokrotes) € bir gül, hediye etmişti. Sefabatiyle meşhur olan eski bir Yunan şehri olan Syboris halkı gül yapraklari doldurulmuş yataklarda yatarlard bugün darmıştım. Ve annem, şefkatle bana, ak. limin ermediği ve beni alâkadar etmiyen işlere burnumu sokmamaklığımı rica et - mişti. Babam işsiz.. Her işsiz gibi her şeye kı- zıyor.. Küçüğün inlemesi, ve dünyı Bir sinirlenme vesilesi olup sekiz gün Avrupa illerinde servet ve relah içinde ya- kalan | lişi.. sonra annem tanınmıyacak bir halde ya - .|tağından kalktı Beşikten çıkan iniltiler bazan kesiliyor.. Her kesilişte annem, babam beşiğe yak - laşıyorlar.. Örtüyü hafifçe kaldınyorlar. Öldü mü, ölmedi mi? diye bakıyorlardı. Bir defasında öldü dediler. Fakat iki saat geçince Rodolf tekrar şayan, hayat endişelerinden uzak |kimselere, gül yatağında yatıyor, denilir N ü Şeffaf yelkenler ten dört saat ses çıkmadı. Babam bit ta- but almak için çarşıya gitti. Gider gitmez de beşikten bir ses duyuldu. Küçük bacaklarımın bütün kuvvetile ye- tişiyorum babama. Ve soruyorum: Neden bir doktor getirmiyor? Kızgın kızgın, ken- dime ait olmıyan işlere burnumu sokmama- mı ihtar ediyor. İşsizim diyor, beş param bile yok... O zaman, bizim muallimin «Ailelere ö. gütler» adlı kitabı geldi batırma, Buldum Kolorin bahsini. Yumurta akı kolorine bire- birmiş.. Komşuların kümesi yanıbaşımızda, İlk partı.. Üç yumurta çalıyorum. Annem görmeden Rodolla beş kaşık yu- murta akı içirdim. Artanı, yatağın — altına saklıyorum, Akşam babam eve giriyor. Cene iş bu- lamamış. Annemle konuşuyarlar: — İş buldun mu?> Kotmulai ve biltös yelkön kullanan ka-| |— — Hlayır. yıkları, su ile alanmayan, şeffaf — yelkene| C Deyanamıyorum artık... Ya küçük irdece lerle sevketmek artık imkân altına gir- miştir. Bu şeffaf yelkenler Celloloid'den — yapıl- mıştır. Bunlar en sağlam yelken bezinden daha çok sağlamdırlar. Ne deniz suyu, ne yağmur tesir etmektedir. Şimdilik bu çe- yit yelkenler yalnız kayıklar ve küçük kot- raların işine yaramaktadır. Çünkü bunlar diğer yelkenler gibi toplanıp sarılamamak- tadir. HzaneaeceLeNaE aT LenEALASSADADEELA DA SELEDaRSceSEnEELAcAAnA 5 inci İcra Memurluğundan: Mahcuz olup paraya çevrilmesine ka- werilen ev eşyası 19/5/936 — tarihine müsadif salı günü saat 12 den 14 de ka- — Ne yapalım. Ölürse ölsün. Kendimi- ze yiyecek yok. Bir de bu solucan mi ek- sikti... Uyuyakalmışım. Küçük Rodolf ta gece hiç bağırmadı. Sabahleyin ebe geliyor. Onun bu gelişi küçüğü yoklamaktan ziyade ücretini al - mak için. Annem beklemesini rica ediyor, Ebedn sonra komşu kadın.. -Annemle anlıyamadığım bir sürü garip şeyler konuş- tular. Ben fırsattan istifade ederek küçüğü yanına gittim. Son yumurta aklarını içir - meliydim ona... Yatağı kaldırıyorum. Yu- murta aklarını fareler yemiş. Kümease tek- rar gitmek lâzum. Tam © arada kardeşle- Küçüğe bozuk süt veriliyor.. Ben bunu | * Küçüğün kadavrası büyük odadaki ma- sanın Üstünde üç gün kaldı. Üçüncü günün akşamı, babam mezarcı İgetirdi. Rodolfu bir marka mezarlığa götü- recekti. Bu ucuzluğa sebep te babama © * lan dostluğuymuş.. Küçücük tabut bir iple bağlanıyor. Me: zarcı koltuğuna sıkıştırıyor onu. Ben de e- nunla gidiyorum.. Mezarlığın yolunu tu « tuyoruz. Daha çok gitmemiştik, ki herif rakı içe mek üzere bir meyhaneye giriyor. Yolu » muza ancak iki saat sonra tekrar koyulu- yoruz. Mezarcı, sağdan sola yalpa vuru « yor... Biraz daha yürüyünce tabutcuğu bir pencere içeriliğine koyarak işemeğe gidi- yor. Ben taşımak istiyorum, bırakmıyor. Bana, sarhoş olmadan daha bir fıçı içe bileceğini ilâve ediyor ve bunu isbat etmek için de tekrar bir meyhaneye giriyor. Bu herif, lâzım geldiği gibi kardeşimi gömemiyecekti. Bir kazanın önüne geç bep peşi sıra yürüdüm. &u zor belâ taşıyor. Üstüne, iki: de birde cebindeki şişeden bir yudum çe « kiyor. Herife, çok içmemesini söylüyo » rum. O vakit bana dönüyor ve kendim « den daha yaşlı bir adama nasihat vermek küstahlığında bulunmamamı ihtar ediyor Ve tonra protesto makamında şişenin hep- sini dikiyor, Bir kaç gün böyle geçti. Bir gün beşik- | Mezarlığa on dakika kalmıştı. Fakat bu halde yarım saatten önce varamıyacaktık Tabutu zorla alamıyacktım. Kendi kendi - me sufak bir sarsıntı ile kınlır» diye mı tıldanıyorum. Adama: — Amca, diyorum, yoruldun mu? — Niye yorulayım? — Belki biraz daha içersin. İstersen içki alayım. Büyük bir memnuniyetle kabul ediyor. Boş şişeyi ve para veriyor ve gecikmememi tenbihliyor. Ben gidiyor gibi yapıyorum. Biraz uzakta bekliyorum. Ben ayrılınca herif kusmağa başlama « sın mı? Bir elile de tabuta dayanıyor ve yanm zsaat böyle geçti. Derken biri yaklaşıyor. Mezarcıya: — Hey, Karl diye bağırıyor, bugün ka: İzandığımı içtin mi be? Bizimki kızıyor: — Boynunun borcu değil ya senin, Sen kendi işine bak. Benim kimseye verecek hesabım yok anladın inı? Sönra- yerinden — döğrülüyor. — Tabutu koltuğuna — sıkıştıriyor. — Va sallanmadan dimdik yürüyor. Şaştım.. Demek kusunen ayılmıştı. Kardeşim Rodolfu gömdüğümüz zaman gece epeyce basınıştı. Mezarlığın karanlığı beni korkuteyor. Herif çabuk işini bitirip dönüyor. Bön bekledim. Yanımdaki kabir; lerden birinin çelengini alarak, kardeşimin mezarına koydum. Ve o vakit ağlamağa başladım. Karanlık ve göz yaşlarım mezar taşımın numarasını okumama mâni oldu. Fakat zannediyorum, ki küçük kardeşim Rodol- fun mezar taşının numarası 361 di. Gevee seveeERaKEEENEREELERA BesA aK AAA LenAn AA S NL SST ÜN B SEE SA RİL A Dermansızlık VÜCut ve dımağın yorgunluğunda yi z. Hergün dişlerini .sınımDuviığedeüArc“yNU bir 5ıuıık =_A" ;'t*:"_ : dar birinci açık artırma suretiyle Fındık- hda Monla Bayırında 26/28 38/40 No. lu hânede paraya çevrilece- den talip olanların mahallinde hazır numarada KoZMil yıkarlarsa / güzellikleri hınur. (22,980) — Fia ” Fiatı her yerde İ bulunacak memuruna muracaatları ilân o* onu vaz geçirtiyor. SEKSÜUÜLİN z İA AA rimi gezmeğe götürmüş olan teyzem giri- yor. Üç küçük kardeşim yeni kardeşlerini görmek istiyorlar. Kız kardeşim Rodolfu kucağına almağa kalkışıyor, Annem: Ala - mazaın yavrucağım, daha küçüksün diye Ş T RİRLA LN ilâçtır Kutusu 200 Kuruş USLAT S M BAA L L | Ağlıyor, çırpımıyor. Nihayet annem, us- |

Bu sayıdan diğer sayfalar: