25 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

25 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TU Ç10 Sayfa SON POSTA ©OLUM MANGASI * Son Posta ,, nın tefrikası: 90 O kanlı kütüğün kokusu, Cemile dayanılmaz bir ışkence gibi gelmişti... ; “—AH, Nâsır Mebhüt.. seni, nasil “bldu da öldüremedim?.. Sen, hakika - — lben ölüme müstahak bir adammışsın .'mürekkep kalın bir zinciri duvardan Diye söylenmişti. indirmiş, sürükleye sürükleye Cemilin Fakat Nâsır Mebhüt, yüzündeki ta-| yanına getirmişti. — bi tebessülmü değiştirmeyen bir soğuk| — Sert ve vahşi seali reis, elindeki bü- hıılılıklı cevap vermişti: yük çekici sallıyarak gelmiş; — — Baunları hakaret maksadile söy-| — Buraya getirin. — İlüyorsan, aldanırsın Cemil Bey. Biraz| Diye, bodrumun ortasında duran bir — evvel, söylediğin daha acı sözleri nasıl|kütüğü göstermişti. * telekki ettisem, bunları da ayni şekilde| - Cemilin artık karanlığa alışan göz- — kabul ediyorum... Ben siyast maksatla| leri,bu kütüğe ilişmişti. Kütüğün üstü, ortaya atılmış bir adamım, Emrimin al-|etrafı ve bulunduğu yerler, pıhtılan- Yamlının biri, yirmi beş halkadan | * — Hinda, binlerce silâh var. Fakat bu si- lâhlardan daha müessir olan bir kudre- — tim daha var ki; bu da, hileye karşı hi- dedir... Siz, isterseniz buna zekâ deyin.. )&ytanlık deyin.. Ne derseniz deyin... Hayat, sonu gelmiyen bir mücadeledir. Hüner,bu mücadelede galip gelmektir. .'ıiğnr ben, kulağı delik ve gözü açık bir şadam olmasaydım; biraz evvel senin — (Bavurduğun hançer darbesile çoktan îumüş. gitmiştim... Fakat, zekâm saye- — Binde sana galebe ettim. Bunun için ağa ne hakkın var?.. Bahusus ben, Ğ::uk bir âlicenaplıkta bulunuyorum. mış ve kurumuş kanlar içinde idi. Reis, homurtuyu andıran korkunç bir sesle: — Efendimiz, Nâsır Mebhüt, bazan bizi zahmetlere sokuyor. Şu kırmızı kulaklı herifi, zincire vurmak için u- zun uzadıya uğraşmakta ne mana vâr, Kafasını şu kütüğün üstüne koyup ta bir kılıç veyahut bir balta indirmek daha kolay değil mi?. Diye söyleniyor; ayni zamanda Yamlılara emirler veriyordu. — Yatırın şu kâfiri yere... Boynu- Ç:neamı i bir anda parça parça etmek hakkı-| yukarı kaldırın... ha ve kudretine malik olduğum halde, nu uzatın kütüğün üstüne.. Reis bir tmftın bunları söylüyor; i affediyorum. Ayni zemanda, be-|diğer taraftan da zincirin ucundaki iki le çalışmanı teklif edecek kadar da uluvvücenap gösteriyorum. Cemil, tekrar yerinden sıçradı, sesi- parmak kalınlığındaki halkayı muaye- ne ediyordu. — Lâle sağlâm. Yalnız biraz ge- jıhı bütün kuvvetile, sanki boğuluyor-|nişçe.. bu zayıf şehirlinin boğazına uy- kmuş gibi: — , — Asla.. Diye bağırdı. durmak için biraz daraltmak lâzım. Cemil, yere yatırilmış; boynu, iğ- renç bir surette kan kokan © kütüğün /Nâsır Mebhüt, büyük bir itidal ve| üstüne uzatılmıştı. ,;Hinr.(lz başını kapıya çevirdi: | — YÂA, veleti.. ! Diye, dışarıya seslendi. Bir anda, o-|Huna takmıştı... Reis, elindeki halkanın ikl uçlarını açmış; bu soğuk demiri, Cemilin boy- Ondan sonra, bu hal- içeri yarı çıplak bir kaç Yamlı kanın iki ucundıkı deliklere bir parmak li. Nâss Mebhüt, parmağının ucu | kalınlığında ve bir karış uzunluğunda Cemili gösterdi. — Bunu, zincire vurunuz. B Diye, emir verdi. kal Yamlılar, derhal Cemile - sorıldılar, | Yam etmişti... bir demir geçirmiş; elindeki büyük çe- kiçle vura vura bu demiri halkanın uç- Bu ameliyat, on dakikadan fazla de- (Lâle) denilen ve Ce- Bir tüy gibi yerden kaldırdılar. Nâsır | milin bogazını geçirilen o kalın halka- — Mebhütun odasından çıkardılar Evve-|Ya indirilen her çekiç darbesi, Cemile lâ o kısa dehlizi ve sonra sofayı geçir- | fevkalâde ıstırap vermişti. Hele, — örs j k'ülex Beş altı ayak bir merdivenden in- gibi kullanılmak için başını dayadık- “Kirdiler. Büyücek bir bodruma getir -|lari o kanlı kütüğün kokusu, Cemile dayanılmaz bir işkence gibi gelmişti... Hiler. — Bu badrum kalenin temel taşları hi-| Fakat Cemil, bu vahşi va iptidat IUİ'IİII gasında bulunuyordu. İki dar mazgal- adamlara gülünç olmamak için taham- n, içeri hafif birer ışık huzmesi sızı-| Mül göstermiş; çektiği 1stıraba büyük bir metanetle sabretmişti. “yordu. Ü — Duvarlarda, bir takım baltalar, ağır| — Reis, emir vermişti: hhçlar uzun ve kısa, kalın ve ince bir kım zincirler asılı bulunuyordu. — Bu iş,bitti. Bu lâleyi onun boğa- zından çıkarabilmek için, ancak kafa- — Yamlıların reisi olan iri ve - çıplak |sını kesmek lâzım, O da bu lâleyi tak- Ncuılu bir adam bağırdı: mak kadar güç değil... Haydi bakalım. — Çözün şu kırmızı kulaklı herifi.. |Şimdi de sağ hıagını getirin, İndirin şuradan yirmi beş baklalı bir llnciı' Zincirdeki lâle, kuvvetli >e . Reis bu emirleri verirken, duvarda Cemili ayağa kaldırmışlar; sağ ba- uzatmışlardı. Geçenki Bilmecemizde Yazana.R. | Kazananlar (Dünkü nüshadan kalan kıııııı) MÜREKKEPLİ İstanbul kız orta mektep 523 Şukuiı Ziya, Küçükpazar Saatçi yokuşu & de Sa- kımıldamasına meydan vermiyorlardı. m“dd'" Beyoğla 21 inci mektep 19 Nec- let Şengür, LOSYON İst. 44 üncü mektep 416 Nejat, Fatih 18- inci mektep 2/B den 292 Fatma. MUHTIRA DEFTERİ İst. 43 üncü mektep 2/A dan 45 Ve - dat, Kayseti lise 1/B den 338 Settar, İst. Erkek Lisesi Vedat Uzman, Ankara Ulu « canlar Cad. 125 de Âkile Eriş, İst. Erkek Lisesi 2/C den 766 Fikret, Ankara De- nizciler cad. 22 de Necati, İst. 49 uncu mektep 4 den Şahabeddin, Konya Erkek orta mektep 1/D den 729 Hikmet Öz - genler. LÂSTİK TOP Kumkapi orta mektep 104 Turgut Pe- çel, Vefa Lisesi 3/B den 773 Sermet, İet. |Küçükayasolya Medrese sokak 14 de Z. S. Celey, BOYA KALEMİ Sivas D. D. Y. kısım şefi Aydaş kızı Sabahat, İst. 11 inci mektep 5/A dan 212 Halil Dinçean, Ankara İktisat Vekâleti de- niz nakliyatı umum müdürlüğü Ulviye kar- deşi Behzat, İst. 20 ni m:lııep 34 den l67 Nüzbet. * » BÜYÜK SULU BOYA Pangaltı Rus sokak 20 de Mari Var - daryan, Ankara İktisat vekâleti zât işleri müdürlüğü Zekiye kızı Cünay, Başabahçe ilk mektep 285 Orhan Enç, 49 uncu mek- tep 4 üncü sınıf 98 Müşerref, Ankara Ce- beci cad. No. 29 da Şeref Özdemir. KÜÇÜK SULU BOYA Ankara Atatürk kız mektebi 4/A 'dan 577 Hatice, Salihli belediyede Bayan Rağ- bet oğlu Cemil, Edirnekapı Bahçivan oğlu sakak 4 de Muhterem Anfo, 44 üncü mek- tep 436 Sedat, İst. 44 üncü mektep 74 Muhlis, ALBÜM Ankara Atıf bey mahallesi 193 Bayan Süheylâ, Süleymaniye cad. No. 6 da Ek - rem, Vefa Erkek Lisesi 245 Tarık Erman, Konya Askeri orta mektep hesap memuru Mesut oğlu Hikmet, Bursa Şekerci mahal- lesi No, 16 da Muzafler, İst. Tophane eski Salıpazarı çıkmazı 6 da Ali, İst, Erkek Li- pesi 1/E den 569 İbrahim, Afyon Jisesi 1/C den 21 Hulüsi. KART Heybeli sanatoryomu 2 de Hayri, Şeh- remini Mimar Acem 2/1 de HL Şen. Ba » bkesir Milli Kuvvetler cad. Başaaran 80 - kak 8 den Müşerref, Ankara Hacı Doğan mahallesi Abdullah cad. 49 - 51 de Zü - hal, Ankara Hacı Doğan Abdullah cad. 49 - 51 de Hasan, Tarsus Misakı milli o- kula 4 üncü sınıftan 126 da Yecihe, Mer- zifon İrfan ilk okul | den 231 Hayrünni- sa Uşak tütün inhisarlarında — muhasebeci oğlu Muzaffer, Yalvaç orta okulu M. İhsan Dilmaç, Ödemiş Zafer ilk mektep 5 inci sınıf 59 5. Kiraz, İzmit Bornava Fars o - kulu 263 Sıdıka Özduran, Sökede Bakkal Dobranlı Süleyman oğlu Mehmet, Ankara Cebeci Eriç sokak 26 da Rıdvan Nazmi, Samsüun Çarşamba merkez ilk mektap 3- Üncü sinıf 49 Alp Onan, Vezir köprü Süt- ol -|cağını tutarak yine lmtuiün üÜzerine hane civarı eski ayakkabı tamircisi Mus » tafa, Tarsun küçük minare karşısı sebzeci Reis, şimdi de zincirin öte ucundaki (Stlih oğlu Hüseyin, Tarsus Hakkı maha - “radaki bir tahta sandık içinden, par -Jaçmış; Cemilin sağ ayağının bileğine —mak kalınlığında ve bir karış uzunlu-| takmıştı. Bunda demir parçaları seçiyordu. “Tar çözülürken birdenbire - sıçramayı.. “Bu vahşi adamlara esir olmaktansa, — bunların üzerine atılarak boğazlaşma- — ya.. Bu suretle kendini parçalatarak çe- keceği ıztıraplardan bir an evvel kur- tülmayı düşünmüştü. — Fakat bir anda dımağına doğan bir ümitle, bu fikrinden vazgeçmişti. De- erin içini çekerek şu kararı- ver- — — Modemki her ıstırabı ve ölümü “göze alıyorum... O halde biraz daha beklemeliyim... Hiç olmazsa, büyük bir iş görürken ölmeliyim. —© bunları düşünütken, bütün bağ- çözülmüştü. em ılın Iıollnmıdın simsıkı hıluyvdıı -ılı olan büyük bir çekici indiriyor; o-|halkayı almış; iki uçlarından tutarak | VSi 69 da D. Saner, Konya Dumlupınar mektebi 148 Makbule, Ankara Hacı Do - ğan Abdullah cad. 49 - 51 de Selâhaddin; Kartal — Rihtim caddesi 29 da Baniye, Ağır çekiç darbeleri, şimdi de Cemi-| Kocamustafapaşa 28 inci mektep Sevinç Cemil, omuz başlarından topukları- |lin ayağına takılan bu halkanın üstüne |Suna, İst. Erkek Lisesi B03 Nihat Özcan, kadar bütün vücudunu saran bağ - ınmıyı başlamıştı. Bazan bu çekiç de-|İst. Erkek Lisesi 828 S, Erdeniz, Kurtuluş mirin üzerinden kayıyor, Cemilin bü-|ilk mektep 4 üncü sınıf E. T., İst, Kız Mu- tün vücudünü titreten bir ıstırap hu-| *İlim mektebi 32 İrfan. sule getiriyordu. Reis bir taraftan bu çekiç darbeleri- ni indirirken, diğer taraftan da ıoyle- niyordu. — Ey kırmızı kulaklı, beyaz derili adam!... bilirim. Siz de bizim gibi ke- limei şahadet getirir.. ve.. Allah, birdir; dersiniz. Fakat bu, zahiridir. Siz; he- piniz, Nasranisinizdir... Size merhamet caiz değildir... Fakat ben yine mer- hameti elden bırakmıyorum. — Perçini mema lll eee Her cins yerli ipekli kümaşlar, erkek ,|ve kadın ipekli çamaşır takımları, pija- malar, brode, pentür ve aplike yorgan sırasıkı çakıyorum. Eğer biraz gevşek | sakımları, sabahlık ve — robdöşambrlar, ğıpeam ayağının şu bıl:âı bıî* îıuP 'banyo havlularının iyi ve ucuzunu BURSA ir seneye varmaz, Çürül iplil PAZARINDA bulu: Uzun boylu kalın kemikli iki Yamlı,|bi kopar. S KBeyoğ (Arkası var) Sultanhamam, 24,Beyoğlu, İstiklâl cad- desi376 e YUSUF | Eski Osmanlı Veli Öldü mü, ö!dürüldü mü? ZZEI][IİN ahtı katledılmıştır Yazan: Ziya Şakir Yusuf İzzeddin efendi ekseriya - ve bilhassa yatacağına yakın - şerbet içer; portakal şerbelini diğerlerine tercih e- derdi. Bu şerbete, azdan başlamak su- retile karıştırılacak olan mayi halinde- ki kokain, tedricen arttırılacak olursa, maksat, daha kolay ve daha çabuk hu- sule gelecekti, Kokainli şerbetin de verilmesi için, gece vakti intihap edilmişti. Veliabtın hemen hemen hiç değiş - miyen yirmi dört saatlik hayat prog- ramı, şundan ibarelti: Sabahları; oldukça erken kalkar, banyo yapar; çamaşır değiştirir; der- hal selâmlık dairesine geçerdi. Orada, yalnız başina kahvaltı ederdi... Kah « valtıdan sonra, öğleye kadar ufak te - fek şeylerle, - meselâ; dairesine ait a- lacak verecek işleri, günlük gazetele- ri okumak, dairesinin yüksek erkânile konuşmak, kısa gezintiler yapmak, ya- ya olarak bahçede dol vesaire ile - vakit geçirirdi... Öğle yemekleri - ni, daima muayyen zamanlarda yerdi. Yemek yenilmesi de, bir hususiyete ta- bi'di. Her gün mutlaka yirmi kişilik ol- dukça mükellef bir sofra hazır edilir- di. Veliaht, büyük mustatil masanın tam ortasında otururdu. Sağında so - lunda, sarayın yüksek erkânile yaver- | di, leri - şayet varsa, misafirleri - bulunur- du. Kendisi, pek az yemek yerdi. Her lokmayı aldıktan sonra, sureti mahsu- sada kesilerek önüne konulmuş olan küçük küçük tülbent parçalarına ağzı- nı silerdi. Bu tülbent parçalarına yal- nız bir defa ağzını siler ve siler silmez yere atardı. Yemekte, herkese ayrı ay- ri iltifateder; söylenen sözleri dikkat- le dinlerdi. Yemekten sonra, bir saat kadar vak- tini istirahatle geçirirdi. Ondan sonra, doktorların tavsiyesi mucibince gezme zamanı gelirdi. O zaman o günkn nö- betçi yaverini yanına alır, otomobiline binerdi. Gezecek yerler, muayyen de- ğildi. Âdeta şoförün arzusuna tabidi. Ve bu gezintiler saatlerce imtidat e - derdi. Şehir dahilinde yapılan gezintilerde, mutlaka (Fatih) in türbesine uğra - mak, orada bir kaç dakika durmak â - detti. Bu bir kaç dakika zarfında veli- aht bir fatiha okur ve ceddinin merka- dine doğru üflerdi. Resmi merasim ve ziyaretler hari - cinde yapılan bu gezintiler, ekser ak- şama doğru nihayet bulurdu. Akşam yemeğine, gene ayni surette oturulur- du, Yemekten sonra veliaht bazan hu - susi odasına çekilerek kitap ve mec - muaları okur; bazan saray erkânı ve S yaverlerile konuşurdu... Nihayet, saat dokuz buçuğa li. O zaman veli - aht harem dairesifte geçeceğini söy « lerdi. Derhal iki büyük fener yakılır, se - lâmlıkta bulunan saray erkânı ile nö - betçi yaverler, kapının önündeki binek taşında toplanırdı. Veliaht, ağır ağır kapıdan çıkar. Orada duranları, selâm- lar; yavaş yavaş harem dairesine doğ- ru ilerliyen fenerlileri takibe başlar - di. Harem kapısı önünde, (Başağa, Be- şir ağa) ile diğer ağalar veliahtı kar - şılarlar; içeri alırlardı... Beşir ağa, ek- seriya veliaht ile yatak odasının kapı- sına kadar beraberce gelir; ertesi gün için efendinin bir emri olup olmadığını öğrendikten sonra, çekilirdi. Ondan sonra hizmet sırası, veliahtın sevgili dadısı, (Dilsaz kalfa) ya gelirdi. (1) Dilsaz kalfa - ilk iş olarak - pek zi - yade sevdiği efendisini soyar; çama - (1) Yusuf İzzeddin Efendi hakkında neşriyatta bulunanlar, bir (Ferah) kalfa- dan bahsediyorlar. Efendinin — sarayında, şırını değiştirir. (2); ağır IHıl ku « dmıılın yapılmış geceliklerini giydirir- K Veliaht,pek çok gecelerini odasın- da yalnız geçirirdi. Bazan refikalarının ziyaretlerine giderdi. Fakat bir iki saat görüştükten sonra, avdet ederdi. Dör- düncü refikası, veliahtın husust dai - resile karşı karşıya olan dairede ika « met ederdi. Ve efendi yatağına girin - ciye kadar hizmetinde kusur edilme - mesi için ihtiyar Dilsaz kalfa ile onun yardımcısı olan diğer kalfalara neza- ret eylerdi. Veliaht, yatağına girdikten sonra w yuyuncıya kadar Dilsaz kalfa onu bek ler. Ve sonra çekilir, kendi odasına gi derdi. Yatmadan evvel bir bardak şerbe içmek, Yusuf İzzeddin Efendinin âde- ti idi. Bu şerbet, ya Dilsaz kalfa ve ya- hut diğer saraylılar tarafından efen - diye takdim edilirdi. İşte, Beşir ağa; - sigara yapılmasi meselesini nasıl üzerine aldı ise - efen- diye takdim edilecek şerbetlere neza - ret etmeyi de kendine iş güç edinmiş- ti. Fakat kurnaz ağa bu işi o kadar me- haretle, o kadar sudan bahanelerle gö- rüyordu ki; bu şerbetleri hazırlıyan kılfalaı bile bunun farkında değiller « Kolnuı. esrardan daha kuvvetli bir ssurette tesirini göstermişti. Veliahdın husust tabipleri arasında bulunan sinir doktoru Hilmi Kadri Bey bile - o ka - dar dikkat ve ihtimama rağmen - veli- ahdın sinirleri üzerinde husule gelen tahavvülden endişe etmişti. (Arkası var) (2) Yusuf İzzeddin Efendi, fevkalâde temiz ve titizdi. Çamaşırlarına vücut ko - kusu sinmemek için 24 saatte ikl defa ça- maşir iş Bu Akşamki Program İSTANBUL 171 İnkilâp dersi. Üniversiteden nakil. Mahmut Esat Bozkurt — tarafından, — 18: Senfonik musiki — (Plâk), 19: Haberler, 19,15: Mühtelif plâklar, 19,30: Türk ha- va kurumu namına konferans: Tayyateci Nuri Kızılkanat tarafından, 20: Halk mu- sikisi: Sivaslı Veysel ve Ibrahim tarafın - dan, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,301: Son haberler, Saat 22 den #onra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. ANKARA 12,30: Plâk yayımı ve mjans haberleri, 19,30: Çocuklara öğütler, 19.50: Hafif plâk yayımı, 20,10: Karpiç şehir lokanta- sından nakil, 20,30: Ajans haberleri, 20, 40: Karpiç lokantasından nakil. BÜKREŞ 18; Örkestra, 19,20: Konserin deyamı, 20,20: Plâk, 21,30 (1875 M.) : Oda kunr- teti, 22,05 Halk şarkıları, 22,30 (364 M.)1 Süel bando, 22,45: Çift piyano konseri, 23,20: Konser nakli. BUDAPEŞTE 18,30: Şarkılar, 19,30: Öpera örkes » trası, 20,50: Viyanadan nakil, 21.50: Çin- gene musikisi, 23: Plâk, 24.20; Salon mu- sikisi. VARŞOVA 18.20: Hafif musiki, 19: Piyano kon » seri, 19,30: Muhtelif, 21,30: Trio konseri (Şubert), 22: Operet musikisi, 22,30: E- debiyat, 23,05: plâk. PRAG 17.10: Hafif musiki, 18,40: Richard Sıraus'un şarkılarından, 19,10: Almanca neşriyat, 20.25: Eğlenceli parçalar, 21: şarkılar, hafif havalar, 22,35: Piyano ku- arteti, 23,40: Almanca baberler. MOSKOVA 19,15: Klâsik Rus musikisi, 20: Mikro» fon piyesi, 214 Dinleyicilerin arzu ettikleti parçalar, 22: Yabancı dillerle neşriyat. BELGRAT 20,30: Milli neşriyat, 20,50: — Plâk, 21,30 Belgrat operanında verilecek piye- bu ismi taşıyan biç bir saraylı yoktur. — İ sin nakli. ç ğ İ |

Bu sayıdan diğer sayfalar: