May 25, 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

May 25, 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 Mayıs SON POSTA Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: . Yıkıla Son Posianın Yazân: Rönald Knox İngilterenin en tanınmış olt za- Bıta romancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Vills Grofta, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıta Tomanı yazıyor ve khatillerin keşfi- ni İngilterenin en maruf zabıta mü- fettişi «George Cornish» e bırakı- Yorlar. Bunlardan Frecman Vüle Grofta ile Doroty Sayers'in eserleri- Ni okudunuz. Polis müfettişi de fik- rini anlattı. Şimdi üçuncu muharrir Rovald Kuox'un eseri başlamıştır. . _." €ser bitince gene polis müfet- "glııı'ıı hatili nasıl tayin ettiğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. Vlyiııbçı._ her tarafı arayıp tara - BŞ fâhl bir tek kimsenın buraya gir- ini, buııı(;ı. gezip dolaştığını, yahut yolile konağa girdiğ'ni göste- "'*ı:üu:ık iz bulamamıştı. — bal n — verdiği ifade vi $ papası ği H"kten bir kimse girmeriğine gö: Te cinayetin içerde işlendiğin » hükmet- ten başka çare yoktu. _ŞüPheler yine Varkos'la alamları ü- Zrinde toplanıyordu. Varkos aleyhinde yapılan - takibata vam etmek lâzım geliyor ve onu bu Sinayete sürüklemesi muhtemel olan â- Milleri arayıp bulmak icap ediyordu. ayinberg buna karar vermiş, bil - a Varkos'un şüpheleri üzerinden Attığına dair hâsıl ettiği kanaatten isti- © etmeğe ve ona sezdirmeden çalış - "'“3_8 karar verdi. Filhakika o gün gazetclerde yapılan Reşriyat, tabkikatın mühim bir safhaya "'ğiği"iı yeni ve mühim izlerin bulun- Oğunu anlatıyor, Varkosun adını an- Madan üzernde biriken şüpheleri dağı- TYyordu. v'yiııbeıg © gün general Almeda - yf 8örerek yaptığı tahkikatın neticesi- 'ı'.'"" tutmak istediği hattı hareketi an- . & General bu hattı hareketi tasvip et- F, *Pılacak iş başka türlü olamazdı. akal işin esrarını sür'atle keşfet - ::'ı' lâzımdı. Yarın öbür gün sızlanma !Yacak ve yeni hükümet halk na - Zarındaki mevkini kaybetmeğe yüz V"yi"ıkl'u. Varkosun yakın dostla- ::" akrabalarını, tanıdıklarını — birer &_:' fakat maksadını sezdirmeden is- V 'aba başladı ve bunlardan bilhassa ,v:' kosun gizli bir dostu bulunup bu- ö "f“d'f(lnl anlamağa — ehemmiyet “î'd' -Böyle bir şey keşfederse, kadını Htırır, belki de bu sayede bir çok anlardı.' ü ayinberg çok geçmeden aradığını ?::?'_’_ Ve Varkos'un herkesten gizli Uğu evinin nerede bulunduğunu anladı. "ıy.'ko' fırsat el verdikçe lıuı-'a?'u Yorge” *Sveilisile bir kaç saat geçiri - İ Vuyi"b"& general Almedaya gi - ©rek Varkosu yanıma çağırmasını ve ","r'akl_ç saat alıkoymasını rica etti. Ge- ve V A_"“Cdı Varkosu hemen çığıl_'"! eyiş, “Yinberg derhal Varkosun - gizli Tne giderek kadınla görüştü. adın, güzel, sevimli, ve gayri meş- Ocasına bağlı bir kadındı. hatı aberg maksadını kolaylıkla an -| M Bayan, dedi, sizi son derece gizli 4 için görmeğe geldim. Bu görüş - et zi yer yüzünde bir kimseye ifşa Tiyeceksiniz. Buna söz veriyor mu- Süunuz> — Elbet yü:k:"hıkou ta bundan haberdar olmu- Haziran 936 perşembe günü ayni saatte n Put teirikası : 31 kif eder ve sizinle öylece konuşurdum. Sizi rahatsız etmemek için ayağımza kadar geldim. Onun için size soraca - iğnm' her şeye, devletin selâmeti namı- na dosdoğru cevaplar bekliyorum, bu- na söz veriyor musunuz? — Evet, - Kadın bu verdiği sözün kıymet ve ehemmiyetini anlamıyordu: Vayinberg anlatmağa başladı: — Bayan! Buğün son derece mühim meseleler karşısındayız. Bu meseleleri vereceğiniz cevaplarla aydınlatacağız. Sözün doğrusunu söylerseniz işin için- den kolaylıkla çıkacak ve topumuz ra- |. hat edeceğiz. Yalan söylerseniz ceza - ya uğrarsınız. Kadın ancak bu son sözleri lâyıkile anladı. Yalan söylediği takdirde ce - 'a caktı. "!ı'(.î:” ceza kelimesinden korkarak rica etti: — Ne sorarsanız doğrüsunu söyli - yeceğim. — Âlâ, Yüzbaşı Varkosu ne za - mandanberi tanırsınız? — Üç senedenberi. — Yüzbaşı kaç günde bir buraya lir? İC_ Haftada üç dört defa gelir. Bura- sı onun evidir. — Yüzbaşı Varkosla nelerden bah- sedersiniz? — Ev işlerinden... — Başka?. z — Hiç bir şeyden bahsetmeyiz.. — Yüzbaşı Varkosun nerede çalış- tığını biliyor musunuz? — Biliyorüm. İlham Kaynağının muhafızıdır. — Yüzbaşı İlham Kaynağımı sever miydi? — Pek iyi bilmiyorum. Fakat ondan bahsettikçe gözleri parlardı. leden — Anlıyamadım. Fakat galiba bu llham Kaynağı denen adamla yüzbaşı arasında vaktile bir mesele geçmiş... — Ne gibi? (Arkası var) ——— İLÂN Tera dairesinden: Kozluda 379 sayılı ocak harmanında mevcut ve mahcuz beher tonu iki lirm mu- hammen kiymetli (350) üç yüz elli ton tuvenan kömürünün paraya esine karar verilerek arttırmaya çıkarılmıştır. Birinci arttırması 4/Haziran/936 per- şembe günü saat 14 den on altıya kadar icra dairesinde yapılacaktır. Verilen pey muhammen bedelinin yüzde yetmiş beşini bulmadığı takdirde — ikinci arttırması 18 yapılacaktır. Taliplerin muhammen bede- ir 'de yedi buçuğu nisbetinde pey vet Di ae ibalesi yapıla- Bıfazla malümat almak isteyenlerin icra e acaatları ilân olunur. dairesine müt: üsarelerile Nazır En noş meyvü S Ğ kolaylaştırır. denmıştır. — Hazmi İnkıbazı İzale eder. Öpmek ve öpüşmek, insanlarfın iptidai yaşayışlarındanberi tanınmış bir âdettir. Afrika kabileleri — reislerinin — karşısma geldikleri zaman yeri öperler. Avusturalya- da yeri öpmek,, bir nevi selâmlaşmaktır. El ve ayak öpmek en eski zamanlardanberi hürmet ve muhabbet alâmetidir. «Cins psikolojisin —muharriri — H. Ellis hayvanlar arasında öpüşmeğe benzer ha - reketler görüldüğünü anlatır. Lombrosoya göre öpüşmek Kafkasya- hlara mahsus bir âdettir. Ve menşei ana - ların yavrularını okşayışıdır. .| Fakat bu okşamaların türlü türlü şekil- leri vardır. Samoalıların öpüşmeleri — koklaşmadır. Polonezyada burunlar birbirine sürtü- lür. Eskimolarla Lâplarla da ayni şekilde ha- rteket ederler. Öpüşmenin bir sevgi alâmeli olarak ta- ninması milâdın altıncı asından — başlar. Fakat busenin en çok revaç bulduğu yer, Fransadır. Ve Fransadan — Avrupanın her tarafına yayılmıştır. , Bugün öpmek ve öpüşmek en samimi sevginin bi Fen adamlarının Floridada keşfettikleri ne batların en tuhaflarından biri Kohu kuşu- na benziyor.* Bu nebatın gıdası, avladığı haşarattır. Haşarat, bu nebatın güzel ko- kusuna aldanarak yanına yaklaşıyor ve ü zetine konuyorlar. Aldananlar nebatın mi- desine gidiyorlar. ( Baştarafı 6 incı savfada ) «Maupassantv dan Akşam yemeğinden kalkmışlardı. Her- kes yediği etlerin ve içtiği likörlerin tesi - rile tatlı bir mahmurluk içinde idi. Sipa - ralarının dumanlarını büyük bir hazla sa- vuruyorlardı. Bir aralık manyetizmadan bahis açıldı. Söz manyatizmacılardan Do - nato ve doktor Charcot'ya geçti. Herkes * |fırsattan istifade edip mucizeli ve inaml- ması imkânsız vak'alar anlatmağa başla - dı. Kimisi anlattığı hâdisenin hakikat ol - duğunda ısrar ediyor, kimisi de bu esraren- giz vak'aları ilimle telif ve izaha çalışı - yordü. Aralarında ömrünü aşk ve kadın pe - ginden geçirmiş biri vardı. Münakaşalara burnunu sokmadan dinliyor. Her anlatı - Jan hikâyeye bıyık altından — gülüyordu. Nihayet dayanamadı. O da söze karıştı: — Hepiniz çok salhsınız. Donato dedi - iiniz adam hilekârın biridir. Büyük bir âlim dediğiniz dokter Charcotnun Edgar Poğ - den farkı yok. Edgar Poâ bu işlerle uğraşırken aklını kaçırmıştı. Anlaşılması mümkün olmıyan esrarlı haller içinde çırpındı. Ve büsbütün şaşkına döndü. Ortalığı bir sessizlik kapladı. Birisi atı- Tarak: — Fakat dedi, eskiden böyle şeyler çok olurmuş Diğeri cevap verdi: — Kat'iyyen... Şimdi neden olmuyor. Mademki eskiden vardı, şimdi neden yok. Ara yerde gene horkes bir mucize bir vak'a anlatmağa başlayınca, havardalı - ğile tanınmış zat — Amma çocukluk.. Amma saflık di- ye mırıldandı. Ayağa kalktı. Sigarasını yere atarak el- lerini cebine soktu. — Bakınız, ben de size iki hikâye an - latacağım. Ve sebeplerini de izah edece - Kim: K aEtretat kasabasının hemen hemen bü- tüb halkı gemicidir. Her yıl Terre - Meuve kıyılarına morina avlamağa giderler. Bu balıkçı ailelerinden birisinin oğlu bir gece bağıratak uykusundan firliyor ve baba - sının boğulduğunu söylüyor. Hakikaten bir ay sonra babanın denize düşüp öldüğü haberi kasabaya geliyor. Dul kalan ana, oğlunun rüyasını hatırlıyor. Herkes bu iş- te bir mucize olduğuna inanıyor. Çünkü rüya ile boğulma hâdisesi ayni güne tesa- düf ediyor. İşte esrarengiz, bir manyatiz « ma vak'ası..» Buraya gelince biraz durakladı. Dinli- yenlerden biri heyecanla bağırdı: — Peki izah edin bakalım bunu! — Anlatayım. Ben bu hâdiselerdeki sır- rı buldum. Evet önce bu, beni şaşırtmıştı. Meraklandım. Prensip itibarile inanmıyor- dum. Herkes inandığı halde ben şüphe - keniyordum. Hakiki sebebi bulmadıkça ruhların bütün telepatik vaziyetlerini inkâr ediyordum. Netice: Boğulan bütün balık- çıların ailelerini sorguya çektim. Hepsi de Yü rüyorlar. Ve tüya gördükleri haf- tada ya çocukları veya kocaları boğulu - yor. Facia artık akıllarından çıkmıyor. Ga- DÜNYANIN EN MEŞHUR CÜCESİ Lavinia yine acziçinde gülüyor. Bunun |şu şarkıyı söyliyerek kapıdan çıkmıştır. zamanlarındaki hava yavaş yavaş — gayri| üzerine Komgdor iki kılıcı kınından çe - kabili tahammül oluyordu. Tompus neş'e- sini kaybetmisti. Hemen hemen hiç konuş- muyordu! Bu vaziyet nihayet Barnum'un kiyor. Kapıdan sahneyi gözütleyen Barnum bir felâketin yaklaşmış olduğunu sezerek nazari dikkatini celbetti ve bir akşam tem- | derhal içeri giriyor: sil bittikten sonra, cüceler arasında geçen gu esrarlı mükâlemeyi duydu. Komodor: Tompus'a: — Delikanlılar, ne zamandanberi — bu kadar kabadayı oldunuz? diyor. Mukave- le ile iki sene müddetle bana bağlısınız. E- — Bu gece saat üçte anladın mı? Bi-|ğer bu işi muhakkak yapacaksanız hiç 6l- lârdo salonunda.. dedi. Tompus sert bir cevap verdi: — Evet anladım. Lavinia ise korku ile karışık dudakla- rını titretti. Cücelerin düellosu Barnam derhal düelle yapılacak — ma- hallin yanındaki cdasma çekildi ve bekle- meğe başladı. Saat biri, ikiyi, Üçü çaldı. Biraz sonra, bir iki ayak sesi duyuldu. Barnum dorbal gözünü anahtar deli- ğine uydurdu. Lavinia masanın üzerine oturmuş, yal- #anyordu, iki rakip bir müddet süküt etti- let, nihayet Tompus: —— Bak beni dinle Komoder dedi. Ben Lavinlayı #eviyorum. Zannediyorum ki o | sene g d bana karşı bigâne değil, artık kendisini | de güzelliği ile meşhur bir kadın sevgili- mazsa sahnede yapınız. Size gelince La- vinia: Siz de kocanızı derhal seçiniz! Lavinia Barnum'u yanına çağrıyor ve kulağına bir şeyler fısıldıyor. Barnum sö- zü aleniyete vuruyor ve Tompusu Lavini- anın kucağına alyor. Nikâh Bu hâdiseden sonra evlenme merasimi 10 şubat 1863 de Nevyorkta yapıldı. La- vinia beyaz gelinliklerini, Tompus ise bir frak giymişti. General Tompus ve Lavini a binlerce insanın alkışları arasmda sevet» dediler ve parmaklrama yüzükler takıldı... Tompus'un İhaneti Tompus ömründe karısına bir kere is- | temiyerek ihanet ediyor. Aradan bir kaç | i. 1869 yılında Cora Pearl ismin- Faik Bercmen —— — yet tabii ve basit bir tesadül eseti olarak — rüya ile ölüm tetabuk ederse işi mucizeye yeruyorlar. Çünkü o sırada ölümün sebe -« bini düşünmüyorlar. Dinlediklerimden al tısı gördükleri rüyaları haftasında unut » muşlar.. Dediğim ancak rüyadaki vak'a tas — hakkuk edince bunu bir manyatizma telâk: ki ediyorlar,.» Bir başkası: — Bu anlattıklarınız akla yakın, dedi gelelim diğer hikâyenize.. — İkinci hikâyem mi? Ah.. Onu bizzat yaşadım. vAkrabalarımdan bir genç kadın vardı.. Ben bu kadına hiç bakmazdım. Ve bir ke re bile onu düşünmüş değildim. Beni alâ- kadar etmiyen bir tip. Soğuk ve manasız” — bir kadın. Bir gece, arkadaşımın birisine mektup yazıyordum. Mühayyilem gıcıklandı. Bire den kalbimde bir çarpıntı, gözümün & - nünde ©o akrabam kadın canlanıverdi.O- nu yanımda hissediyordum. Nefesini du 4 yuyordum. Hayret... Halbuki aklımda bile yoktu. Bu haaylde öyle bir güzellik, öyle — bir tatlılık vardı ki. Ona âşık — oluyorum sandım. Bu kâbustan sıyrılmak lâzım ııl-' di. Silkindim. Odama geçtim; ve hemen uyudum. Uykumda bir rüya. Siz de böyle rüya- Jar görmüşsünüzdür. Bazı rüyalar hayat « taki imkânsızlıkları yok eder. Kendinizi ol ak, ve aklınıza gelmedik yerlerde gi rürsünüz. Neyse., O gece rüyama akrabam olan kadın gir« di. Bana © kadar yaklaştı ki.. Ihk vücudu- nu, kokusunu duydum. Kulağımda berrak sesi. Bütün bunlar rüyadan çok zaman son- ra bile tesirlerini ve sıcaklıklarını kaybet » mediler. Ayni gecede bu güzel rüyayi üç defa gördüm. l Gördüm.. Ve dayanamaz bir hale gel- dimm, Aklımda yalnız o.. Giyiniyordum. O nu görmeğe gidecektim, j Evinin merdivenlerini çıkarken beye 4 candan titriyordum. Başımdan tırnağıma kadar şimşeklenmiştim sanki, İçeri girdim. Beni görünce yatağından fırladı. Gözlerimiz uzun uzün — birbirinin, — içinde kaldılar. Oturdum, bir çok şeylen söyledim — galiba, anlaşılmaz bir kuvve beni tahrik etti. Onu kucakladım. Bütün kuvvetimle sıktım. Rüyam © kadar çabuk ve hızlı tahakkulg etmişti ki. O halimde gene rüyada olun olmadığımdan şüphelendim. 1 İki yıl metresim kaldı.v ğ — Sonra nağil bıraktınız? diye bir aç duyuldu. * — Tesadüfen ayrıldım. Kim bilir., Bel ki hiç dikkat etmediğim bir bakışı, bir ku: suru vardı. Ayrıldığım akşam gözüma ili » şiverdi ve soğudum birdenbire. ©O vakit biri atıldı: — Her ne halse.. Manyatizmadan gi « kâyet etmeğe hiç te hakkınız olmadığı an« Taşıldı. Nankörlük etmemelisiniz dostum., Bilmiş olun artık dedim Aradığım koca budur. Karışmayın ben çok sevdim, Demeyiniz ona bodur. Bu vezaleti Lavinia affediyor. Ve bu hâdiselertlen sonra, Tompus'un bir kızı dünyaya geliyor. Yavrı ilk dela” ababala» deyince cücenin gözleri yaşarm iyor. Ve evlâdma uzun bayat vermesi içim - Allahtan niyaza başlıyor. Fakat çocuk ilâ buçuk yaşında iken onu Meningite alıp gi« türüyor. ! Baç dökülmesi ve kepeklerden kurtulmak iİçin en mücssir ilâe ü Pi İsinden ayrılmış ve ena gösteriş yapmak Kanı temizliyerek — vücuda tazelik ve canlılık bahşeder. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beyoğlu - İstanbul Kadin birdenbire anlıyamadı ve: Ç Neden? 'y'_nb'll derhal anlattı: — Çünkü bu iş, devlet işidir. ve osun dahi bu işten haberdar ol ©aması lâzımdır. İsteseydim, sizi tev rahatsız etmekten vazgeç — Ben aşkımı kendisine senden evvel|için Nevyork'un meşhur barlarından “İPETROL İbildirdim rucban hakkım var. Şi TERRRNA İ aG Anlarir & Dözak Z — Öyle ise kocasını Lavinia intihap et- | berce eeki sevgilisinin önünde yemek ye- | Üygm> N' z AM miş, sonrada Tampus'u koluna — takarak |

Bu sayıdan diğer sayfalar: