8 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

8 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Temmuz Mill SON POSTA etler Cemiyetinde neler gördüm, neler duydum? * * * İki Alman konuşuyorlardı. Biri sordu:“Yeni Milletler Cemiyeti sarayı T0 sene sonra ne olacak dersin? ,, Öteki kestirip attı: “ Ya müze, ya üniversite! ,, Cenovra 3 temmuz (Sureti mahsusada gönderdiğimiz muhabirimizden) — Ce - nevrede yüksek bir kuleye çıkanlar şehir dışında, uzaktan kışlayı andıran muazzam bir bina görürler. Bu, Uluslar Kürumunun yeni binasıdır. —İlk taşının konuluşun - danberi beş seneye yakın bir zamanın geç- miş olmasına rağmen henüz bitmemiştir. İnşaatı iki, belki üç yıl daha sürecektir, fa- kat artık iç kımlarının süslenmesi üze - rinde çalışılmaktadır. Bunun içindir ki is - tiyenler bu modern kubbealtı sarayının bi- ten kısımlarını gezebilirler, Yazım saatte bir büyük bir otobüs bura- ya yerli ve yabancı akın akın seyyah geti- rir. Büyük çokluğu siyasetle alâkadar ol- mıyan bu seyyahlar kapının önünde bü - yük bir kafile teşkil ettikten sonra Ulus - lar Kurumunun tayin ettiği bir memurun arkasına düşerler. Konsey salonunu, a - sample salonunu, komisyon odalarını bi rer birer dolaşırlar. Nihayet —binanın en yüksek tarasasına çıkarlar, oradan heyeti umumiyesine bir göz atarlar ve inanırlar ki bu koca bina gerçekten bir sulh sarayı ola- caktır. Bununla beraber sarayi gezenler arasın. da dünyayı bütün çürük ve bütün kuvvetli taraflarile olduğu gibi görenler de vardır. “Habeş bayrağı nerede ? ,, Sarayın en üst kat taraçasında memur kâh fransızca, kâh almanca, bazan da in- Bilizce anlatıyordu: — Sağ taraf demin gezdiğimiz kitabet dairesidir, sol taraf komisyon — daireleri. Orta yer konsey ve asample salonları... Şu bahçe, gü orman hep sarayın müşte « milâtındadır. Yanıbaşımda duran karı koca bir Al - man ailesi, nihayet Üç yüz metre uzakta bayraklarla süslü başka bir binayı göste - rerek sordu: — Şu bina Karliston oteli değil midir, ve şu Türk, Fransız; İngiliz, Rus bayrak - ları. Bu devletlerin murahhas heyetleri o- rada oturdakları için çekilmemiş midir? — Eveti — Fakat Negüs te orada oturuyor, am- ma ben Habeş bayrağını göremiyorum. — Binanın öteki cephesinde, diğerleri- nin arasına sıkışmış olacak! Gene Alman, başka bir gezicinin — sesi Muhavereye karıştı: — Henüz bitmiyen sulh mabedini u - tandırmamak istemiş olacak! Milletler Cemiyeti Sarayının istikbali Kusa boylu, yaşlı Almanın maksadını anlıyan oldu mu, bilmem, zannetmem. Yal nız ben onunla, karı koca irkdaşı arasında başka bir muhavereye şahit oldum: — Bu şaray on sene sonra ne olarak kullanılacak dersiniz? — Ya müze, yahut ta üniversite! * Yeni binası yapılmıya ve gösterilmiye devam edilirken Uluslar Kurumu eski bi « nasında dördüncü vitesle işlerini bitirmiye çalışıyordu. Asamplenin ilk celsesi, bilhas- sa Habeş imparatorunun mecliste hazır bu- hanuşu ve söz alışı dolayısile heyecanlı ol- muştu. Salon gazeteci ve dinleyici ile tık- hm tıklım doluydu. İkinci celsesi de Blum, Eden, Litvinof gibi siyaset âleminin başlıca yıldızlarının söz almaları dolayısile ma epeyce alâka çekti. Fakat Üçüncü, düncü celselerde ilk günlerin doğurduğ alâkanın yerine büyük bir lâkaydi kaim ol- du. Evvelâ dinleyicilerin sraları, sonra fo- toğrafçıların tribünleri, daha sonra gâzete- kuru cilerin yerleri yavaş yavaş boşalmıya baş- | ladı, en nihayet bizzat murahhasların ma- saları da seyrekleşti. Neredeyse koca sa - londa mutlaka bir şeyler söylemek istiyen hatiplerden başka kimse kalmıyacaktı. Mektep dershanesine benziyen gazeteciler salonu Uluslar kurumunun bugün işgal etmekte olduğu muvakkat binanın üst katında doğ- Tüudân doğruya güzetecilerin galerisine m.l lan büyücek bir salon vardır ki münhasıran f Yazan: Ekrem Uşaklıgli gazetecilere mahsustur. İlk bakışta — bir mektep dershanesine benzer, Baştan başa mektep sırasile doldurulmuştur. Gazeteci bu sıraya oturur, daima birlikte dolaştır - dığı yazı makinesile müsveddesini yazar, sonra ya hoca yerinde duran kürsüye ko - şar, Burada telgraf memuru vardır, müs- veddesini ona tevdi eder, yahut ta salonun dip tarafını dolduran telefon hücrelerinden birine girdr, yazısını gazetesine — oradan dikte ettirir. Sen Bris'in hayreti Pariste çıkan Journal'in bizim gazete- lerde adı sık s&ık geçen siyasi muha: (Sen Biriş) şalonun bir duyarına Uluslar Kurumunda temsil edilen gazetelerin isim- lerini göslermek üzere asılmış olan levha « nin önüne durmuş, ekuyordu, yanında be- ni görünce: — Anlaşılan Türk — meslekdaşlarımızı Cenevrede görebilmek — için bir boğazlar konferansının toplanmasına ihtiyaç var - mış dedi. Gerçekten epeyce kalabalık ge- mişsiniz! Ve birer birer saydı: — Tam on kişisiniz! Yalan değil kemiyet itibarile dör- dünçü, yahut üçüncü derecede gelen Türk matbuatı, bu kadar kalabalık bir halde, Cenevre muhitinde kendisini ilk defa göz- teriyordu. Dünya gazetecileri arasında dedikodular Yazılacak telgraf, telefonla dikte edile- cek makale bitmişti. Şimdi sayısı 250 yi geçen gazeteciler, ya bu salonda, yahut ta salona bitişik barda birer küme teşkil et. mişler, konuşuyorlardı: — Leon Blumun nutkunu nasıl buldu- nuz? — Beni hayal sukutuna uğrattı. Sosya. bizi alıştırdığı — vüzuhu, kat'iyeti beklerdim.. — O halde darılmazsanız söyliyeyim, Tit Ederinden, hata etmişsiniz, vazıh ve kat'i olduğu za- manlar sadece fırka Hideriydi, şimdi hükü- met reinidir.. İki İngiliz gazetecisi konuşuyordu. — Edene ne dersiniz? — Heyeti umumiyesi bana henüz ka - ranını vermemiş bir adamın muhakemesi gibi geldi, tereddüt içindedir.. İki Fransız gazetecisi konuşuyordu. * — Uluslar Kurumunun 16 inci asamhle- sinde temsil edilen 16 ınci piyesin son per- desi biti, heyeti umumiyeden senin anla- dığın ,mana nedir? ı — Uluslar Kurumu yaptığı denemede iflka etti. Ne harbin önüne geçmiye, ne har- bi durdurmaya, ne de Gâzasından birinin is- tiklâlini korumuya muvaffak olamıyacağı- mı, büyük devletlerin arasında olduğu gi- bi küçük devletlerin arasında da anla - mıyan kalmamıştır. Buna tağmen Fran sa günün birinde Almanyaya karşı kulla- nilabileceği ümidile Kurumu yerinde tut- mak arzusundadır. İngiltere ise Habeş işinin ilk günlerinde muvaffakiyetsizliğin verdiği sinirle Kurumu |ıııiçırî bir meclis haline getirmeyi düşünür. ken son zamanlarda © da Fransaya yak- laşmıştır. Küçük devletlere gelince, haki » kati görmekle beraber hayalin çekici kuv- vetinin tesiri altındadırlar. — © halde? — Şimdilik mesele kalmadı. Eylâl top- |lantısına kadar gazeteler arasında mün kaşalar yapılacak, devlet adamları ara * sında istiharelere yatılacak, nihayet Fran- vanın istediği gibi bir şey yapılacak! — Yanit — Yani Uluslar Kurumunun nizamna - İmesine dokunulmıyacak, 11 inci ve 16 ma maddelerin tefsiri yapılacak, ihtilâf halin- de iki tarafı uzlaştırma teşebbüslerinin 'da- ha kısa zamanda, daha pratik şekilde yapı - Tacağı, mütnarriza katşı zecri tedbirlerin tatbiki içap ettiği zaman da buna karar verilebilmesi için bizzat — mütaarrızın da dahil olduğu meclisten ittifakla karar al - ra kıt'avi ve mintakavi bloklar çalışılacak.. — Peki bu tedbirlerle müstakbel bir taarruzun önüne geçilebileceğini zannoder misin? — Eğer taarruzu yapan büyük bir deve let ise hayır. Çünkü karar verecek meclir te kendisi bulunmasa dahi, diğerlerinin it- tifakla karar verebilmelerinin önüne geç - mek için bir dost teminine dajma mukte- dirdir. — Netice: Uluslar Kurumu küçük dev- letlerin istiklâllerini sahiden koruyacak bir hale getirilemiyecek demektir. — Sanınm! İki Alman gazetecisi konuşuyordu. ... Bütün bu mubaverelerden ben kendi he- sabımıza bir netice çıkarmıya lüzüm gör- müyorum. Düşüncemize — gelince apaçık meydandadır: Sulh taraftarıyız. — Bunun içindir ki, Uluslar Kurumunun kuvvetlen. Mesini isteriz, bu mümkün olabilir mi, ola- maz mı? Üzerinde fazla nikbin veya bed- bBin olmıya lüzum yok. Biliriz ki her şey- :i'n evvel ve her şeyden sonra güvenece- x_imiı kendi kuvvetimizdir. Kendi kuvve- Tmiz de her şeye ve her ihtimale karyı.. kâfidir. Hattâ göğsümüzü şişirtecek kadar fazladır. Ekrem Uşaklıgil Muallimlere ev idaresi kursu , 13 temmuz pazartesi günü İstanbul, Üsküdar, Beyoğlu ve Kadıköy Akşam Kız San'at Mekteplerinde ilk tahsil ho- calarına verilmek üzere bir ev idaresi kuru açılacaktır. A kuru 81 ağustosa kadar devam edecektir. B. kuru da ted- risat başladıktan sonra haftada iki de- fa olarak devam edecektir. -|Üsküdar köylerindğ fenni arıcılık Üsküdar kaymakamlığı hududu da- hilindeki köyleri fenni arıcılığa alış - tırmak için her köye ferni bir arı ko- yanı vermiştir. v Bir. Müiye müz esİ İsteriz, Yazan: Reşat Ekrem Koçu Belediyemizden bir belediye müzesi is- teriz. Paris belediyesinin Carnavalet zesi ayarında bir mülessese, Ne zamandanberi, yazacağım — plânda bir belediye müzesi- ihtiyacını duymakta- yım. Bugün Kızılayın «Bebek sergisin habe- ri, beni hayli düşündürdü, ve bu — yazının hareket noktası oldu: «Taksim Bahçesinde bir Bebek sergisi açılacaktır. Bu sergi için pek çok meşhur simaların bebekleri yapılmıştır. Bunlı rasında lüks hayattaki kıyaleti ile Hâzım, Vasfi Riza, İ. Galip, Bay Amca, — Bedia Muvahhit, Çoban Mehmet, Karagöz, Ha- civat, Komik Naşit, Cemal Reşidin bebek- leri çok güzeldir.v Sergi kapandıktan sonra bu bebekler ne olacaktır?. Eğer sergide aklarsa, onları belediye almalıdır. İşte bunun için dir ki bir belediye müzesi lâzımdır. Pari- sin Carnavalet müzesinin bir eşini kurmak İstanbal şebzi tarihinin temelini atmak o- Tacaktır. Ve gelecek asırlar, bu müzeyi kurmuş olan belediye reisini daima netle yadedecektir. Hazım, Vasfi Riza, I. Galip, Bedia Mü- yahhit ve Naşit, İstanbulu sevmiş, güldür- müş, ağlatmış, düşündürmüş Bay Amca h mez İejandıdır. mü- min- simalardır orist Cemal Nadirin öl Bundan başka güuzetemin — «pek çok meşhur simaların bebeklerin — cümlesinde topladığı kalabalık, günlük terihin — eşsiz vesikalarıdır. Bir belediye müzesini kurar- ken: 1 — Gönlük tarihin meşhur simaları- nn bebekleri bu müzede ilk açacağımız paviyonu dolduracaktır. Ve her yıl bu pa- wiyona yeni parçalar girecektir. Meselâ, i- lerde Türk sahnesi hakkında ctüd yapan biz muharrir, burada yirminci asır buşların- daki ilk Türk aktörlerini en canlı çizgilerile bulacaktır. Sonra: 2 — Bir karikatüir ve desen paviyonu, 3 — Esnaf kıyafetleri paviyonu, 4 — İstanbulun muhtelif — asırlardaki manzaralarına tahsis edilmiş paviyonlar, 5 — Mühtelif devirlerde — İstanbulun nakil vasıtaları paviyonu, 6 — Müuhtelif devirlerdeki İstanbulun ye nizamları ile İstanbul şehrine ait kitap, risale, —mecmua, vesikalardan mürekkep bir arşiv ile bir kütüphane, gâzete ve bütün dairesi 7 — Bu anda ad koyamadığım diğer pas viyonlar, bu müzeyi vücuda getirecektir. İsa tanbul şehri tarihi diyip geçmiyelim, bir te- sadüfün karşıma çıkardığı İstanbulun tari» hi topografyasına ait dört metin beni ay-« lardanberi uğraştırıyor, bu metinler üzerine de geçen saatlerim, her an yeni bir heyecan ve sürprizle karşılaşarak farkında olmadan tükeniyor. İstanbul Belediye Müzesi, —İstanbulun yeni plânı yapılmadan kutulması lâzım bir mücssesedir. Beyazıttaki İnkılâp müzesinin geniş kadrosu, arzuladığım belediye müze. sinin açılması için yer bırakacaklır Tım. sanı- Reşad Ekrem Koçu Dünyanın en şişman kadını Otuz beş yıl önce Pariste doğan ba- yan Elsa Hilde kendini dünyanın en iri kadını saymakta ve bunu bütün dün- yaya tanıtmak istemektedir. Bayan Hilde'ye göre dünyanın en iri kadını olduğu bütün dünyaca tanınacak olur- sa Fransanın şerefi artar ve kadınlığın mevkii yükselir. Bayan Hilde'nin iri yarı bir kadın olduğu şüphe götürmez. Resimde gö- rüldüğü gibi bu kadın ortadan daha fazla iri olan kadınlara nisbetle son derece büyüktür. Boksör Karnera gibi -erkekler bile onun yanında ufak tefek görünüyor - lar, Çünkü bayanın boyu resmen öl - çülmüş ve 225 santim uzunluğunda olduğu tahakkuk etmiştir. Bayan Hilde bir hayli de ağırdır. Onun bir rop yapmak için kullan - dığı kumaştan, bir manga askere ça- dır yapmak mümkündür. Bayanın üstü başı gibi ayakkapları da sureti mahsusada yapılmakta ve bayan mağazalara reklâm teşkil ettiği için bunlar bedava verilmektedir. Bayan Hildenin en bütün dünyada irilik şampiyonluğu ka- zanmaktır. Fakat muvaffak - olacağı zannedil - memektedir. Çünkü Almanyadaki Ba- yan Droysen'in kendisinden daha boylu olduğu ve dünyanın en iri kadını sayıldığı anlaşılmaktadır. Madam Droysen 240 santim uzun - luğundadır. — En çok hoşuna giden ve kendisini en çok gururlandıran bir tek kimsenin karşısına geçip gözlerine bakamamasıdır. Bunu yapmak için bir merdiven kurmak ve merdivene çıka- rak bayanla karşılaşmak lâzım geliyor. Fransız Bayan Hildeyi dünyada en iri yarı kadın olmak ve irilik tacını başına geçirmekten alıkoyan bir kai dın daha var ki o da Bayan Droyseniri hemşiresidir. Bayan Hilde bu iki Alman kadınına nisbetle üçüncü derecede kalmaktadır. İstanbulda panayır komisyonu İzmir Beynelmilel Panayirı için İs- tanbulda bir kamisyon teşekkül etmiş- tir. Bundan maksat İstanbul — tüccar - larını İzmirde temsil edebilmektir. Bu husus için İzmirde ayrı bir servis açık miştir. Tersane havuzlarının ıslahi Havuzların islâhı için bir rapor ha- zırlamakta olan havuzlar mütehassısı Hans Kravze tetkikatını ikmal etmiş ve hazırladığı raporu vekâlete gönder- miştir .

Bu sayıdan diğer sayfalar: