8 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

8 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTÂ kahrimınlık, ığk, heyecan ve macera KORSANIN KIZ Yazan : Kadircan Kaflı Son Pcs'a'nın tariht tefrikası İyas bu şak ve genç atlının kuman- dan olduğunu anlamış ve ona karşı di- gerlerinden daha büyük bir hınç duy - muştu, Önun miğferindeki yüz sipe - rini kaldırdı ve bir yumrukta yere ser- di. Sonra yumruk vurduğu yere kılı - cını da saplamak için davrandı. Lâkin Palabıyık onun elini tuttu: — Öldürme! Lâzım olur... Ayni zamanda İspanyol kumanda - nni kolundan tutup geriye attı: —Koca Mehmet, ona göz kulak ol İshak reis kaleye döğrü epeyce iler- lemişti. Palabıyık ta leventlerile birlikte çe- kilmiye başlamıştı. Sağdan, soldan, önden gelen taze düşman kuvvetlerini hep o karşılıyor, yanındaki yüz kadar leventle yürüyen bir kale duvarı gibi yolu kesiyordu. Düşman askerleri Türklere yaklaşa- mayınca kısa mızraklarını birer cirit gibi fırlatmağa başlamışlardı. Levent - lerin zırhsız vücutları bu sivri çeliklere karşı koyamıyor, ikide bir onlardan bir ikisi yaralanıyordu. Bir mızrak İlyasın tam göğsüne ge- Tiyordu. Palabıyık onu gördü ve genç yolda- şını sola çekti. Fakat bu sefer kendisi onun yerine geçmiş oluyordu: — Ahhhi.. Kolum!... Diye inledi. Kısa İspanyol mızrağı onun sol ko- hunun dirsek yukarısından girmiş, di - ğer taraftan çıkmıştı. İlyas ona döndü —-Sen geri çeki ol! Dedi. Ömer reis güldü: — Geri çekilmek mi? Sonra elini koluna saplanmış olan mızrağın sap tarafına doğru uzatarak kavradı ve çekti. Onu bütün kuvveti- | le kendisinin üzerine gelen di kerlerinden en önde olanın doğru savurdu. Islığa benziyen bir ses... Düşman askeri yüzüstü boğazından bir hırıltı çıktı. Ömer reisin attığı kanlı mızrak - nun göğsünden girmiş, sırtından çık - mıştı. Ömer reis gömleği: ... Haydi... Çabuk güğsüne düçerken in yakasını tut- tu. Bir çekişte boydan boya yırttı ve İlyasa uzattı: — Kolumu bağla... Çok kan akıyor: İlyas bu işi bir saniyede yaptı. Düşmanın ilerleyişi — yavaşlamış, Türklerin kaleye dönüşleri hızlanmış- ti Palabıyıkla leventleri kale kapısı - nın yirmi adım ilersinde dövüşüyorlar, bir adım bile gerilemiyorlardı. İshak reisle Mustafa reis son yara- hları içeri alıyorlar, hattâ ölenleri de düşman eline bırakmamağa çabalıyor- lardı. Palabıyık Ömer reis yarı yarıya aza, lan leventlerile düşmanın önüne çe- likten bir duvar örmüş gibiydi. Kılıcı- ni korkunç bir hız ve çeviklikle savu- Tüyor, her vuruşta bir düşmanı yere seriyordu. Fakat düşmanın hücumu yalnız kılıç, balta ve topuzla olmuyor, ayni zamanda sıkı bir saf kurarak tü - fek ateşi de açıyorlardı. Arap atlıları- nın attıkları oklar, bazı İspanyol piya- delerinin fırlattıkları kısa mızraklar da sağnak halinde geliyordu. İshak reis haykırdı: — Ömerl Artık çekilin... Sizden başka kimse kalmadı dışarıda... Palabıyık, arkasına, sağına ve solu- na baktı. Leventlerine emir verdi: — Kaleye... Vuruşa vuruşa çekiliyorlardı. Hepsinin kılıçlarından kan damlı - yor, üstleri başları kandan pençe pen- çe kızıla boyanıyordu. Saldırırken en ileride olan Palabı- yık, çekilirken en geride bulunuyor - du. Tam kapıdan girerek kapayacakları sırada İspanyol tüfekçileri son defa a- teş açtılar. Kırk elli tüfek birden patladı ve yüksek kale duvarlarının dibini kırk Bir kaç levent sendeliyerek düştü. Palabıyık ta sendeledi. Onun yanından ayrılmıyan İlyas ön- ce bunu bir ayak kayması filân sandı. Fakat yanılıyordu. Palabıyık düşüyordu. Kılıç tutan eli sarkmış yaralı elini de göğsüne götürmüştü. Göğsünün sağ tarafından ve omu - zünun asağısından kan fışkırıyordu. İlyas hemen onu kucakladı ve kale kapısından içeriye daldı. Düşman da onların ardını bırakma- mıştı. Hattâ sekiz on tanesi Türklerin ardından içeri girmişlerdi bile Fakat hendek üstündeki köprü tüste yığılmış gibi üşüşen atlı ve yaya |askerlerin ağırlığı altında çatırdadı. Üstündekilerle birlikte hen- değe yuvarlandı. İçeri girmiş olan İspanyol askerleri |esir ediliyor, diğer taraftan da kalenin kapısı kapanarak kocaman kalaslar ve demirler onun arkasına dayatılıyordu. * üLÜĞ birdenbire | Numara : TIT yorlardı ve — belki de — kaledeki erzak büsbütün bitmediği için daha bir zaman dayanabileceklerini umuyor - lardı. Bunda yanılmıyorlardı, sahiden er- zak büsbütün bitmiş değildi, fakat el- bet bir gün bitecekti. İshak Reisin ümidi Oruç Reisten zi- yade Hızır Reisteydi. Çünkü Oruç Re- isin de yanında bir avuç levent vardı ve aşağı yukarı o da Cezayire giden | ün yollar kesildiği için muhasarada | sayılırdı. Hızır Reise haber yollamak gerek -| ti. Bunu kim yapabilirdi Herkes gitmeğe hazırdı. Fakat yal - nız cesaret maksada yetmiyecekti. Ay- ni zamanda bu işi başarmak gerekti. İyası hatırladı. O da yanına Mansuru aldı. Mazgeldan sallanan ip onlara kale- den çıkılacak yolu göstermişti. Ertesi gece ve karanlıkta ipten sark- tılar. Ayakları yere değdiği zaman Man - sur bir an durdu: — Sen beş altı adım geriden gel. Be- raber olursak karaltı büyük olur ve daha çabuk göze çarparız. Zifir gibi bir karanlıkta ayakları - nin ucuna basarak hendeğe indiler, son- ra karşıya çıktılar. İkisinin de elleri kı- |Benim asıl yüzür düşünüyor, ne yapabileceğini kestire- İlerek onları kurtarmalıydı. Gerek Hi |zır ve gerek Oruç Reisler onların ne | ayrıca bir sandık odası olan diğer bir oda, ikinci katta: Bir sofa hıçlarının saplarını tutuyor, bir anda on- ları sıyırmak için hazır bulunuyorlar- dı. Sağdan iki arap atlısı göründü ve yirmi otuz adım ileriden geçtiler. İki arkadaş küçük çalıların, otlarm Laralarına sinmişler, sanki yerle bir ol-| muşlardı. Doğrüldular. Fakat iki atlı birdenbire dönerek on- ların üstlerine gelmeğe başlamışlardı. Arkadan iki atlı daha geliyordu: —— Hbocoyu. Küçumayın.ı.ğara ” da bir karaltı var... (Arkam var) BİR KARALTI... Yeniden mazgallara çıkan ilk asker oradan aşağıya sarkan ipi görmüş, he- men İshak Reise haber vermişti. İshak Reis avluyu dolduran yaralı ve ölülerin karşısında dişlerini sıkarak miyordu. Mademki içeriden dışarıya çıkmak kabil olmuyordu, dışarıdan imdat ge- hakde bulunduklarını şüphesiz bilmi- İstanbul Dördüncü İcra Memurluğundan : Eminenin Emniyet Sandığına birinci derecede ipotekli olup tamamına yeminli üç ehli vukuf tarafından (1949) lira kıymet takdir edilen Boğaziçinde, Beylerbeyi mahallesinin Çamlıca caddesinde eski 27 yeni 47, 47/1 numaralı bir tarafı Ayşe Zülfiyo veresesi ev ve bahçesi, bir tarafı Ayşe Zülfiye veresesi ev ve yolu, bir tarafı bahriye mütekaidi İhsan zevcesi evi, ve tarafı rabii yol ile mahdut, Zemin katında : Zemini çimento ve iki gömülü küpü olan bir taş- hk, (buradan bir kapu ile diğer kısma geçilir.) Birinci katta: Bir sofa üzerinde iki oda, zemini malta döşeli, bahçeye kapusu ve içinde üzerinde birinde yük dolabı olan üç oda, bir sabit dolabı, bir helâ. Bahçesinde: Erik, ayva, incir ağaçları ve istinat dıvarlı ön bahçesi olan ve ayrıca bir kuyusu, 47/1 numaralı kısmında; zemini malta Yazan: Pierre CHAİNE Niçin iki hafta da- ha beklemek isteme - diniz? Zannederim ki bir zaman Biribirimize — saadeti tattaabilirdik... — Ben size: «Başka bir gün... Sonrab dedikçe — siz naz ettiğimi, sadece sizi üzmek istediğimi sanıyordunuz; haki -« kat hiç de öyle değil- olsun Dün beni Hermann Enstitüsünden — çıkar- ken gördüğünüz za - ne kadar yalvardım; © ticala - man Hize B rım olsun sizi müteessir etmeli değil di? Yüzümün bütün bi kü niçin öyle zorla çektiniz? Deli mi oldu- | g nuzdu? Kürkü çel gördüğünüz şeyi mahsus gizlemiştim; onu bilmemek sizin için elbette dahâ iyi idi. Onu görünce ko -« pardığınız çığlık sizin de içinizden vurul - duğunuzu, güzel bir Ümidinizin mahvol - duğunu söylüyordu. Artık öğrendiniz... Fakat daha işin iç yüzünü bilmiyorsunuz, bari onu da öğre- nün. Ben size yüzünün yarısı kocakarı, ya - ti bir taze kadın yüzü olan bir ifrit şek- linde göründümse, iki yanağım arasında belki yirmi yıllık bir yaş farkı varsa bu ne bir hastalığın izidir, ne de bir kaza eseri. ğum yüzdür; buruşuk yanaklar, uykusuz- lukla feri sönmüş sun'idir. Ben de, bizim evin Üst katında oturan eski sinema yıldızı kadar zengin olsay - dım... Onun benden ç yaş büyük oldu ğunu herkes bilir ama Hermann Enstit gözler... Öbür çehre tüne gideliberi sanki yeniden hayata atıl- di. Peling niye derler bilir misiniz? İnsanı gençleştirmek için yeni bir usul: altından tazesi gelir diye in: diri diri yüzüyorlar. Gerçekten yenisi ge- liyor; bu sayede zengin kadınların kendi- lerimi birtakım boyalarla — güzelle, iyacı kalmıyor, ilânların söylediği gibi esahici bir gençliğer kavuşuyo: Ama bu usul her keseya elverişli değil; © abı-hayatı çarşıda, pazarda satmıyorlar. Her fırsat düştükçe mecmunları, bilhas- sa kadınların güzelleşmelerinden bahse - denleri açar bakardım; birinde göyle bir ilân gördüm: Kullandığımı diğini isbat velce güzel olduğu halde sonradan yüz buruşmuş bir kadına ihtiyacımız var. Ar onların msulün kat'i neticeler ver- n kırk ilâ elli yaşında, ev - zu edenler bir mektupla Hermann Ensti - tüsüne müracaat edebilirler. Hemen gittim; beni bizzat Elisa Hermann kabul etti ve: — Biz de tam sizin gibi istiyor - duk, dedi. Fena düzgünler kullanıp teni madamc nizi bozmuşsunuz, gözlerinizin altında ke- seler hâsıl olmuş... Tam istediğimiz gey: hepsini düzeltiriz... Ben bu güzel vaade nasıl teşekkür ede- döşeli bir taşlık ve bir helâsı bulunan (buradan birinci kattaki odaya çıkılır.) Umum sahası *173-m? -olup 74 m? bina ve geri kalanı bahçe olan, zemin kat pencereleri demir parmaklıklı ve ikinci katta iki çık- ma mevcut bulunan bir evin tamamı açık arttırmaya vazedilmiş oldu- gundan 10-5-936 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 14 ten 16 ya kadar dairede birinci arttırması icra edilecektir. Arttırma bedeli kıy- meti — muhammenenin * 75 ni bulduğu takdirde — müşterisi üzerinde — bırakılacaktır. Aksi takdirde en son arttızanıı taahhüdü baki kalmak üzere arttırma 15 gün — müddetle temdit edilerek — 25-5-936 — tarihine müsadif Salı günü saat 14 ten 16 ya kadar keza dairemizde yapılacak ikinci açık arttırma- sında arttırma bedeli kıymeti muhammenenin & 75 ni bulma- dığığtakdirde satış 2280 No. lu kanun ahkâmına tevfikan geri bıra- kılır. Satış peşindir. Arttırmaya iştirak etmek isteyenlerin kıymeti muhammenenin * 7,5 nisbetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu hâmil bulunmaları lâzımdır. Hakları tapu sicilli ile sabit olmıyan ipotekli alacaklarda diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair olan iddialarını evrakı müsbiteleri ile birlikte ilân tarihinden itibaren niha- yet 20 gün zarfında birlikte dairemize bildirmeleri lâzımdır. Aksi takdirde hakları Tapu sicilli ile sabit olmıyanlar satış bedelinin pay- laşmasından hariç kalırlar. Müterakim vergi, tenviriye, tanzifiyeden mütevellit — Belediye rüsumu — ve Vakıf icaresi ve 20 senelik Vakıf icaresi tavizi bedeli müzayededen — tenzil olunur. Daha fazla malümat almak isteyenler 20-7-936 tarihinden itibaren herkesin örebilmesi için dairede açık bulundurulacak arttırma şartnamesi ile 934-3199 No. lu dosyaya müracaatla mezkür — dosyada mevcut vesaiki görebilecekleri ilân olunur. (3815) ceğimi bilmiyordum. O devam ettit — Ama, dedi, iyice anlaşalım: yüzü - nüzün yalnız yarısını gençleştireceğiz; hep- sini düzeltirsek müşterilerimize, usulümü- zün iyi neticeler verdiğini nasıl jebat ede- riz? Hepsi de sizi zaten genç bir. kadın zanneder... Beni elden kaçıracağını anlayınca: — Sizinle altı aylık bir kuntrato yapa - tız, dedi. ki taralı $ Altı ay sonra yeniden genç ve güzel ol mak... İnsan böyle bir vaadi nasıl kabul etmez? Razı oldum. Usülün ne kadar iyi Altı ay geçince yüzünüzün öte- da gençleştiri neticeler verdiğini siz de kendi gözleri nizle gördünüz. Ben penceremin önünde eturmuş dikiş dikerken sizin gördüğünü çehre, hakikaten bir genç kadın değil miydi? Siz bana bakarken bilseniz yürı kadat — çarpıyordu... gehrek Ben çoktanber bir erkeğin dikkatini çekememiştim... De erkekle kendime baktırmak kudretini elde etmiş mek ki yine güzelleşmiş, yine tim... Hâlâ inanamıyordum; fakat önü me gelen saadeti tepmeğe de gönlüm olmadı; h mış olan vücudumun, yeni yüzümü yalan Fakı kuntratonun bitmesine daha bir ay vare Sizi sabır ettirmek Kâzımdı. Ben penceremde, siz balkonunuzd taz henüz büsbütün ihtiyarlama çıkarmıyacağından da — emindim. sizden saklamış oldu -| ğ üzel bir roman hayatı yaşıyorduk. Faw t bunun için benim ne kadar mehnret tmem İâzım geldiğini şimdi siz de an- hyorsunuz, değil mi? Benim ikide birde düşünceli bir tavır takınmam, çenemi eli « me alıp bir yanağımı parmaklarımlı mem hiç de cilve olsun iribirimize Âşkane mektuplar yazdık; bunlar ne güzel şeylerdi. İki haft tacık daha geçseydi, ben birkaç gün orta. dan kaybolacak, sonra tam sizin arzu et < tiğiniz gibi güzel, ortaya çıkacaktım. 1 akşamki sabırsızca hareketiniz büs a, iki haf ları mahvetti. Artık sihir bozuldu, 1m yine kırıldı. yle karşıdan çekilmiş, iki yana« da gösteren bir fotoğraf... Fakat ben © resimde ne kadar genç, ne kadar güzel olsam nafile, siz artık gözünüzle gördü « günüze de inanamazsınız. Benim yeni çeh« rem sizin için eskisini hiç bit zaman sile « mez, sadece onu örtebilen bir maske © « kur. İnsan, gençliğini gördüğü bir kadını ihe tiyarladıktan sonra da, eski günleri, eski hali hatırlayıp sevebilir; eski çehra ona bir güzellik, bir tazelik verir. Fakat ilk gördüs ğü zaman buruşuk, soluk olan bir yüzük tk ne kadar güzelleştirirlerse güzelleş < tirsinler, ne kadar gençleştirirlerse genç « leştirsinler, bir daha beğenip sevemez. Bir kadının güzelliği tarihi, tersinden okun « ması da hoş olacak kitaplardan değildiri İnsanı tiksindirir. İnsan Bu hususta tarihk hi kabul eder, gençlikten ilk yolu hoş görse de ihtiyar « çliğe gideni de hoş görmeğe razi ** Yani başkaları için; kendisi içir belki daha tatlı bulur. Bilmem hatırlıyor musunuz? Bana gü | bir hikâye göndermiştiniz. Yolunu şa> gnp periler memleketine düşen bir insag olğu,' birdenbire etrafında beyaz atlara bina miş, girin kızlar görüyor. Hepsi de gülümr süyorlar; anların bu tebessümü ile sarhoşa dönen insan oğlu hemen atılıyor, fakat onları tam yakalıyacağı vakit sihir bozulur yor ve perileri hakiki çehreleri ile görüyort at diye süpürge sopalarına bin; acuze... lisa Hermann'ın büyüsünden, iş işten geçmeden kurtulduğunuz için belki sevinir, hamdedersiniz. Görünüşe aldanıp da ihe tiyar bir kadına kapılmanız ihtimali, talh hin sizinle böylece eğlenmiş olması (l mali hazrınıza geldikçe titriyorsunuz, tü; leriniz ürperiyor, değil mi? Fakat, kima bi lir? hayatta karşılaşacağınız saadet belki bundan da boş, bundan acı bir hayale da« yanacak, Benim hiç olmazsa muhabbetim gerçekten bir muhabbetti. Size bilhassa bunu söylemek istiyordum. Veda etmeden önce bunu itiraf etmek isti. yordum. earemaa ea emn ereeDane e aİReLenana . eee

Bu sayıdan diğer sayfalar: