9 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

9 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Temmuz ——— Şehir tıîyaîfîısu San'atkârlarının - | Mehtap safası Karanlığın içinde biribirine karışan sandallardan bir ses yükseldi: “Siz aktör değil doktorsunuz, be! Dirilttiniz. şu Boğaziçini!,, Yazan: Selim Tevfik Dün matbaada, tam yazılarımı bitirdi- #im sırada telefona çağrıldım. Telefonda- ki muhatabım: — Ben, dedi, Polis Müdiri Salih Kılıç... Bugün akşam üstü İstinyede — vukubulan cinayet hakkında lütfen fazla tafsilât ver- meyiniz. Çünkü bu, bizim tahkikatımızı güçleştirecektir. Bu isteğe; yürekten bir: — Başüstüne! bastırıp telefonu kapatır- ken gözlerim sevinçle parlıyordu. Çünkü polia müdirinin sözlerinden, İs- tinyede bir cinayet işlendiği anlaşılıyordu. Halbuki hiç birimizin bundan — haberimiz yoktu. Böyle henüz orta malı olmamış tapta- ze bir havadis almak ta #üphe yok ki ga- zeteciye hergün nasip olabilen nimetlerden değildi. Derhal matbaadan fırladım, ve rasıla- dığım ilk taksiyi çevirerek İstinyenin yolu- BU ltuttum. İstinye karakolunun önünde taksiden indiğim zaman karşıma çıkan iki yakın dosttan birisi koluma girdi, ve gülerek: — Nerede kaldın yahu, dedi, alay ha- reket edeli bir saat oluyor! Ben, ikisinin de yüzlerine garip garip baktıktan sonra, hayretle sordum: — Ne alayı? Ahbaplardan birir — Piyade alayı olacak değil a? Fener alayı tabit! dedi. Ben, bu sözlerden hiç bir şey anlaya- Mamiştim : — Alayı bırakın Allah aşkınıza! — İşimi var benim! Diğer ahbap güldü: — Yahu, hâlâ anlayamadın mı daha) Fakat tam o sırada, karşı sahilden k - ,pan bir ışık kordonu, bize doğru süzülm » miz © işıklar, içinde san'atkârları taşıyan alamananın fenerleriymiş. On dakika geçmeden alamana yanı- mıza varmıştı. Önu takip eden tek fenerli sandallardan taşan kahkahalar, — Boğazın İkaranlık kuytu sahillerinde tatlı akisler ya- ratıyordu. Alamana, san'atkârları İstinye sahilin- deki Nuri paşa yalısının geniş bir rıhtımına çıkardığı zaman, vakit gece yarısını hayli geçiyordu. Ve mehtap, seyrine doyulmaz -| bir kıvama gelmişti. bi Az sonra Tıhtımın etrafi yüzlerce san- iızıçınş. sabahlara — kadar, — bir taraftan | dalla çevrilmişti. mey, bir taraftan kürek, bir taraftan da| — Sandallarda kafayı bayli tütsülemiş ©- hey hey çekerler. lan ehlikeyifler bağınıyorlardı: Bu seneki mehtap safasını da bu akça-İ, — Vasfi ağabey! Bir gazel isteriz. pa düşürmüşler. Biz, geçen yıl bayli eğ- || — Sadi ağubey... Hicazdan bir taksiın isteriz. — İsteriz! San'atkârlar, ardı arkası kesilmeyen bu isteklerden kurtulamıyacaklarını — anlamış olacaklar ki, rıhtıma çıkıp hey beye yeni- den başladılar. Yalının rıhtımı, bir alaturka saz sahne- İsine dönmüştü: Kemani Sadi keman, meş- hur Artaki kemençe çalıyorlar, Hâzımla /Vasfi de durup dinlenmeden — 1marlanan şarkıları, gazelleri okuyorlardı. Yanağını kemanına daha büyük — bir aşklâ yapıştıran kemani Sadi, mehtabın al. tında, Jülyetsiz' kalmış bir Romeoyu andı- Tıyordu: Çünkü daima bir adım önünde görme- üe alıştığımız Eftalyası eksikti. Rahatsız olduğu için gelemeyen deniz kızının yokluğunu gidermeğe — çabalamak vazifesi Vasfi Rizaya yüklenmişti. Bu ağır vazile, biçare #an'atkâürın be. line, Ertuğrul Muhsin ağırlığında bir yük ibi çökmüşe benziyordu. ” Dinleyicilet kanmak. bilmiyorlar, habi” Cfımıı-ııı seni de çekti. Fakat —atlatıl mak ihtimalini süreti — kat'iyede kaktırabilmek için, bir telefon hilesine baş vurmaktan başka çare bulamadık! Diğer ahbap, yüzümün, — acı ilâç içmiş :;'_" #aratı gibi buruştuğunu görünce gül- slaşmış kadar üzülüyor. Ve hayretle dudak bükerek ilâve etti: — Tuhaf meslek gu gazetecilik! x ,nhDo;mmun höı:k düşünmekte —hakkı ü dersem yi 5| HSi u.: n söylemiş olurum. Fa- — Haydi, dedi, çabuk te bağırıyorlardı: Yetllimi y Şövencer P TC FRE Zai Diğeri: câli bir biddetle cevap verdi: — Öyle, dedi, — Sensin zama! | — Karanlığın içinde biribirine karışan sandallardan bir başka ses yükseldi: — Siz aktör değil, doktoramuz Dirilttiniz şu Boğaziçini... yanm saatte aralarına Beykoza doğru gitmi şh Az sonra, İstinyı n doğru açılmağa blol: sahilinden Beykoza bel Nefie bir hava, nefi x Fakat biz, .:, ::hht'l'"’h_"*’v verdi.| — "Sebaha kaipı. kayığımızı, — dağılmağa yan işıklarını görmeğ kenlimiz, aha | dayan' sandallürin : ekmtüne “bireksrka çabalıyorduk. © sarkılarını duymağa | gostlarımdan biri: Arkadaşlardan bi, dahlanan cıhz bir ışı — Oradalar galiba) Güldüm: — © fener alayı değil cehaze alayı! Ve hayli kürek çekip alayı bulmaktan #mit kestikten sonra: — Nasıl) dedi, pişman olmadın ya? Güldüm: — Eğer sizin telefon olmasaymış, akşam cinayeti ben işliyecekmişim. O, biraz daha gülmeğe medar olacak bir cevher yururtlayacağımı sezdiği; Tatan bir tebessümle sordu: Ka — Neden? Azizim, dedim, Şehir Tiyatrosu ak- | — Güldüm: terlip etmemişler, Bo- | —— Böyle bir geceyi kaçırmaktan büyük '& açıktan açığa alay rı,lhiı <inayet mi olur? Tisi, uzaklarda — pey- bu Selim Tevfik ğe başladı. Meğer bizim, sahilde sandı h- Etibba Muhadenet iti kongresinde neler görüşüldü? Ü e d Ni Doktorların duası - Herkes reis olmak istiyor - Vizitelerin arttırılması ve hastaların azlığile mü- cadele mevzuları mevkii müzakerede - Bedava hasta muayene edenleri protesto Cemiyetin içtima salonu hıncahınç do-| — Muzafler Şevki ü kesmezee-. — Birimci . sörü Bi dde hakkındı Ni ha. O kadar çok doktor var ki bir hap ai |niz ben de fikrimi söyliyeyim.. ZST FU R er SAAT SDNMN san aralarından yere düşmiyecek.. M. Kernal — Biz söz kesmeyiz; apan:| — Bir çok ses birden — Var, var, var. Saat altı. Kürsüye Doktor Hafız Ce-|disit keseriz.. Sütöyyü Hideyü — Halilke Vd mal çıkar. Sandalyenin üzerinde bağdaş kurup oturur. Eliyle kürsüye bir kaç defa vurduktan tonra söze başlar: — Ey cemaat, bilmiş olun ki diyarı ef- renç İisaniyle göngre tesmiye edilen işbu içtima kebiri bir kere daha aktetmek ve- — Muzaffer Şevki — Bunu söylemek- le kesiyorsunuz.. Biz şu koöngre olsun bitsin diye dokuz doğuruyoruz. Müvellit Âti — Dokuz mu doğuruyor- sunuz, şu kadar senedir ebelik ediyorum. dokuz doğuranı hiç görmedim. İyi bir tet- kik mevzuu olur müsaade ederseniz.. Operatör Murad — Dur komşu doğu- ran falan yok. Âtıf — Muzaffer söyledi ya.. Muzafter Şevki — Söylediğime, söy- Byeceğime pişman oldum. Zühtü Riza — Söylediğime söyliyece- #ime pişman oldum... dedin, değil mi şunu deftere kaydedip de besteleyeyim.. «Söyle söyle hiç mi beni sevmedin? » Şarkısına nazire olur. Etem Vassaf — Bay Muzaffer ne söy- liyecektin söyle bakalım, Muzaffer Şevki — Söyliyeceğimi —de unuttum; insanın İâfını inkıbaza uğratıyor- sunuz.. Etem Vassaf — Tavsiya ederim, içme- lere gelin.. beş öon bardak su içtiniz mi pi- rTüpâk olursunuz.. Muzalfer Şevki — Diyeceğim şuydu: Otomobili olan bir doktor reis olsun! Hahız Cemal — Öyle ise yine ben reis eluyorum, Otomobilim var. Muzafler Şevki — Var amma © oto- mobillikten çıkmış bir şey.. otomobilin ilk söz veremem.. Teker teker.. söz sizindir Bay Ali Şük: Yü. Ali Şükrü — Sınıf meselesi bugün tk âlemimizi işgal eden en mühim meseledir., İleri sınıflara çıkmak iyidir. İnsan meşhur x doktor sayılır.. Geri sınıflara düşmek del iyidir vergi az verir. Benim - bir teklifim varı Sınıfları ikiye ayıralım. Biri şöhret sı« fi öteki vergi sınılı olsun. Meselâ bende- niz şöhret itibariyle birinci sınıfta, vergi iti- barile de beşinci sınıfta kalmayı isterim. —| Hep birden — Ali Şükrünün iddiası ye- rindedir kabul ediyoruz. Reis — İkinci maddeye — geçiyorumı. Vizitelerin arttırılmasına taraftar mwanız2 ) Bu hususta söz söylemek isteyen var mı?, Pakize İzzet — Ben varm, , Reis — Buyrun söz sizindir. içadı zamanından kalmış. Halbuki benim- | — Pakize İzzet — Doğrusunu söylemeki ki modern, içinde radyosu da var. lâzım gelirse bir doktorun iki lira, üç lira Sani Yaver — Kulağı rahatsız eder hiç | hattâ on lira vizite alması çirkin bir şeydir.' hoşlanmam. Düşünün baylar. Bir çift iskarpin on ira, Süreyya Hidayet — Bunların hepsi boş! | bir cift çorap üç lira, bir dudak boyası üf Doktorun azameti apartımanının büyüklü- |'dört Hraya alınan bir merglekem _bu hat- Büyle ölçülür. Binaenaleyh riyasete ben |t muayenesi nasl iki üç lira olabilir. Art. gelmeliyim.. tırmak lâzımdır. Fahreddin Kerim — Kabul amma, ge- — Mazhar Osman — Arttırmak lüzımdır, Jecek sene ben reis olacağım.. el elden Üs | Yüz lira olmalı! tün olduğu gibi apartıman da apartıman- || — Cerrabpaşalı Rüştü — Arttıralım amı dan üstün olabilir. | ma ya o kadar paraları yoksa.. Etem Vassaf — Doğru söylüyorsun | — Ya paraları yokan.. amma, ne kadar gayret edille boy boy-| —— Evlerini rehine koysunlar, yahut sat. dan üstün olamaz. sanlar.. Hafız Cemal — Artık kâfi, Bay Süs| —— Satacakları aparlımansa ben hemen rteyya tiyaset mevküne gelsin.. Üa — Hattâ bunu, tek hastalara kolaylıli olmak için bir başka türlü de yapabiliriz. Eski zamandaki gibi mübadele! Meselâ; Bir muayene için bir ev, bir ameliyat için bir apartıman kabul ederiz. silesile bilcümle hata ve savaplarımızı göz önüne koyup pirimiz Lokman Hazretleri misillâ birer tabibi hazik olabilmemiz için bir dua edelim. Bir çok ses birden — Olur, edelim. Halız Cemal — İnna kena ve inna mena, doktorlukta züğürtlük çok fena.. İnna keman ve inna heman, cümlemize ban apartıman ihsan eyle! Hep bir ağızdan — Âmin.. Hafız Cemal — İnna hamızın budur duası hafızın, hastalarımızı kesir, ilâçları- mizıi pürtesir eyle.. Yine hep bir ağızdan — Âmin! — Viziteleri kat kat ziyade vergileri e- lelâde eyle, — Âmin., — Âmin! Dua bittikten sonra Hafız Cemal yeni bir reis seçilmesini söyler ve reis namzedi olarak en ihtiyar doktoru gösterir. Fahreddin Kerim — Ben bu fikre iti- raz ediyorum. Akıl yaşta değil, baştadır. Binaenaleyh en ihtiyar doktoru reis seçme- ge İüzum yoktur. Bendeniz en kısa boylu doktorun reis olmasına taraftarım. Doktor Zati — 'Bendeniz de en uzun boylu doktoru reis yapmayı münasip bulu- yorum. Doktor Naci — Hep kendinize yontu- yorsunuz böyle şey olmaz.. — Peki siz söyleyin kimi reis yapalım? Doktor Naci — En şişman doktoru. Şükrü Hazım — Bay Naci hepimizden sişman olduğu için şişman doktorun — reis olmasını istemesile kendini öne koyuyor — Ya hastaların evleri apartımanları demektir. Ben buna itiraz ederim. Kon- gb ü kı di greleri idare etmek bir sinir meselesidir. — Evleri apartımanları yoksa ne diye hastalanırlar?.. Binaenaleyh sinir hekimi olmak itibarile.. ben kendimi.... Mazhar Osman — Şükrü Hazım hak- hdır fakat reisliğe ondan daha lâyık — biri vaysa © da benim.. Şükrü Hazım — Neye benden oluyorsunuz? Mazhar Osman — Çünkü ben koca bir timarbaneyi idare etmiş bir adamım.. Bir çok sesler — Biz deli değiliz.. Sus- turun bunu, Hahz Cemal — Bay Mazhar Osman zatı âlilerini maa aile ve teferrüat süküta davet ederim. * Mazhar Osman — Davetinize icabet- le kesbi şeref ve her hususta vuku bulan bilcümle kusuratımın affını — istirham — ey- herim. Reis — Maddenin müzakeresi kâfidir, kabul edenler el kaldırsınlar.. Bütün eller kalkar.. Reis — Üçüncü maddeye geçiyorum. Hastaların azlığıyla mücadele — lâzım- dır.. Bu hususu nazarı dikkate — almalıyız. —Herkese hastalık şırınga - edemeyiz yal — Hastalık şarınga telkin yapabiliriz. — Biraz izah ediniz de anlayalım.. — Halk arasına adamlar salarız. Göre düklerine, konuştuklarına, sen hi 2 — Vizitelerin arttırlması. doktora git derler. Böylelikle hası , 3 — Hastalamn azlığıyla mücadele. — |galmaz amma doktora müracaat 4 — Bedava hasta muayene edenlerin | çoğalır. e €emiyetimizden tardı. Z (Lütfen sayfayı çeviriniz) Tâyık edemeyiz. amma Süreyya Hidayet kürsüye çıkar — Sa- Iyın arkadaşlar gimdi İTüznamesini okuyorum: size — müzakerenin 1 — Sınıf meselesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: