9 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

9 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/SON POSTA Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera KORSANIN KIZ Son Posta'nın tarihi tefrikası Bunu atlılardan biri bağırarak söy- lemişti. İyas: — Bizi gördüler. Dedi. Mansur bunu kabul etmedi: — İkimizi değil, yalnız birimizi gör- düler. Sürüne sürüne geriye doğru çekili- yorlardı. İleriden, sağdan ve soldan başka nal sesleri de duyuluyordu. Aşağı yukarı o taraflardaki karakol- ların hepsi buraya toplanıyorlardı. Mansur mırıldandı: — Yakalandık... Geri çekilseler bile kale kapisi o - raya uzaktı. İpe tırmanarak yukarı çık- mak gerekti. Halbuki o zamana kadar düşman atlıları yetişeceklerdi. İlyas cevap verdi: 1 — Kaleye dönmek gücüme gidiyor. Habik bnke Pa yekli Karakoöl geren düşmüan zildan & - deta oraya üşüşüyorlardı. Yeni gelen- ler daha önce orada bulunanlara soru- yorlardı: — Ne var? Ne oluyor? — Bir karaltı... Şurada... Mansur arkadaşının kolunu dürt - tü: — Gene ikimizi göremediler. Ben | bir kolayını buldum. — Nedir? — Sen geriye çekil ve görünmeme- ge çalış. Ben de hemen meydana çıkar, | İ: teslim olurum. — Seni öldürürler. — Öldürmezler. Kaleden kaçtığımı söylerim,. Buna inanırlar, çünkü birçok emsali var. Fakat sen Türksün, böy - le bir şey gülerler... Bunlar doğru sözlerdi. — Fakat ya sana da inan: — Ben inandırırım, Haydi, çene ça- | İ:cnk zaman değil... Ben ileri, sen ge-| l İ mazlarsal!.. — Olmaz... Her zaman beraber... — Fakat ikimiz de — kurtul | 8 ikimiz de ulamayız. | Halbuki dediğimi yaparsan ikimizin de kurtulacağımıza şüphe — etmiyorum. i, çabuk ol... İkisi de birbirlerini düşünüyorlardı. — Oluri... — Olmaz!... Diye çekiştiler. ğ aranlıkta, düşman atlılarının yak- şul_:l—n. hattâ onlardan birkaçının at- | lıuıı inerek biraz önce gördükleri ka - Taltıyı daha kolay bulmak istedikleri görülüyordu, — İlyas, Allah aşkına git... İkimiz mahvolacağız! lyas ona hak vermiyör de; Fakat kaleye dönmeyi de düşü yordu : — Onlar burada Mansurla uğraşır- ken ben bir taraftan sıyrılıp giderim ve vazifemi yaparım, Diyordu. — Allaha 1ısmarladık, — Gene gi şeceğiz... yas sürüne sürüne geriledi. Mansur artık görmiyerek ilerledi, Athılar onun etrafını aln ve İl- yas çenberin dışarısında kalmıstı, —— Sola döndü. Bi Hızlı hızlı yürüdü. Mansurun olduğu yerde .ea,î konuşmalar vardı. Silâh şakırtıları ve küfürler yoktu. saklanmaya lüzum doğruldu ve sendeliyerek yüksek Yazan : Kadircan Kaflı Doğu tarafı aydınlanıyordu. Ay çıkıyordu. Yüzlerce arap ve İspanyol çadırları, açıkta yatan binlerce arap ve İspanyol askerleri, erzak getiren deve katarları, katırlar, toplar şimdi görülebiliyordu. Yüz adım kadar ötede bir çok atlar ba- $1 boş bırakılmış, otluyorlardı. İlyas sürüne sürüne onlara yaklaş - tı. İçlerinden bir al atı gözüne kestir - mişti. Üç dört adım kaldığı zaman doğ - ruldu, bir hamlede atın sırtına atladı ve sürdü. Uyuyan asker kalabalığı arasından önce bir, sonra birkaç baş doğruldu: — Gene bir atı çaldılar... Onu da o taraflarda dolaşan ve ara sıra başı boş atları çalan serseri arap - lardan biri sanmışlardı. Arkasından koştular, Fakat İlyas çok geçmeden gözden kaybolmuştu. Gece ve gündüz demeden dört nal » yolda iki at değiştirmiş ve Ce-| zayire varmiştı. Babülyehud'da onu gören Türk nö- betçileri merakla sağını ve solunu al - |dılar: Ne haber? Baba Oruç nası!? İs - isten, yoldaşlardan ne haber?... Diye heyecanla soruyorlardı. Fakat onun duracak vakti yoktu. rler. Baba Oruç da İshak Re- Diyerek atını sürdü. Sokakları dolduran esmer bir kala - Balık bir bı ın kestiği hamur gibi ya- rılıyor ve İlyas oradan son hızla ge - çerken atının nallarından kıvılcımlar rdu. Solda ve limana yakın geçen yolda kimseler yoktu. İki levent bu yolun ağzında elleri kılıçlarının saplarına da- yalı olduğu halde bekliyorlardı. İlyas| atını daha serbest ve çabuk sürebilmek için o tarafa dönmüştü. Bu leventler de ona uzaklarda kalan yoldaşlarile Re- islerinden haberler soracaklardı. Lâ - kin bundan önce İlyası yolunmak alı- koymak gerekti. Birisi: — Oradan gitmel... Yasak!... Diye bağırdı. Allelere ve talebelere İlân Tatil zamanları devamınca 20 eylüle kadar 8 Türk Numara : 12 İlyas bütün leventler gibi yasak sö- zü karşısında mum kesilen bir yiğitti. Bir anda durdu. Liman tarafından bir top patladı ve otuz adım kadar ileriye büyük bir gül- le düşerek bir evin çatısını yere ser - di. İlyas sordu: — Niçin yasak? Hızır Reise gidiyo- rum. Kısa yoldan gitmeliyim... Nöbetçi sağdaki işlek sokağı gös - terdi: — Buradan geç... Oraya gülle ve kurşun yağıyor, görmüyor musun? Dedi. Bir top daha patladı ve bir gülle da- ha deminki çatının son kısmına çarpa- rak parçaladı. Onün arkasından üç dört tane tüfek de patladı ve üç beş a- dım ötedeki bir mescidin kırdı . Bunlar Cezayirin karşısında ve kı- yıdan yüz kulaç kadar uzakta bulu - nan (Adakale) den atılıyordu. Bura- sı Cezayir şehrile kendisi arasında iki dam boyunda deniz bulunan k bir kaya parçasıydı. 1516 da Cezayirlilerin çağırmaları üzerine Tu- nustan gelen Oruç Rcis şehri kolaylık- camlarını bir türlü alamamıştı. Çünkü İspanyol-| lar bur: ok kuvvetli bir şe- kilde hemen hemen yeniden yapmış - lar, uzun menzilli yepyeni toplar koy- dan arkebüzcü asker- ler getirtmişlerdi. Deniz tarafından, di- ledikleri zaman yardım ve erzak alı - yorlardı. Vakit vakit de Cezayirin ev - lerile sokaklarına gülle ve kurşun yağı dırıyorlar, r veriyorlardı. Hattâ buraya yeni tayin olünan İe- panyol ku: anı Don Marten Do - varzo eskilerinden daha barbarca ha- reket ediyordu. Hızır Reisle yapılmış olan sözleşmelere aldırmıyor, Cezayir şehrini vakitli vakitsiz gülle ve kurşun yağmuruna tutuyordu. İspanyol askerleri arasında sık sık şöyle konuşmalar olurdu: — Velasko, ne düşünüyorsun? — Sormal... Meteliksizim... Alaylı bir gülüş: — Bu da merak edilecek şey mi, a budala?.. (Arkası var) kaleyi muşlar; İspanyı liraslle 8 la ele geçirdiği halde bu küçük adayı| ”' Ay ışığında Nakleden: Faik Bercmen Semiha, İsviçreden gelecek olan ablası|larımıza binerek gezmeğe çıktık. Köyler.r Melihayı bekliyordu. Meliha, kocasile, üç ay önce gitmiş! di, bu seyahat gezmekten ziyade kocası - min işleri için yapılmıştı. Kadıncağız ora- da saıkılmıştı.. İşler de bitmiyordu bir tür- lü... Şimdi beş on gün kalmak üzere kar- deşinin yanına dönüyordu. Semiha elinde kitap pencerenin kena - yında oturmakta ve ablasını beklemekte idi. Kapıda, bir araba durdu.. Zil çalındı. Gelen Melihaydı. İki kardeş uzun Sonra oturdular yan yana., Konuştular.. Karanlık basınca, Meliha yol elbisele - rini çıkarmağa gitti, döndü. İlk heyecan dakikaları geçmişti artık. Semiha, dikkat edince, ablasının yü - uzun — kucaklaştılar. zünde bir hüzün izi, bir gam dalgası se - ger gibi oldu. Meliha durgundu.. Zorla ko- nuşuyor, buna rağmen hâlâ gençti ve zin- ablasını merak — Nen var ablacığım.. Ha kalık görüyorum. Meliha, yaslı bir gülüşle cevap verdi: — Hiç bir şeyim yok kardeşim.. Emin ol!.. Fakat kardeşi ona inanmadı.. Ablasımı omuzlarından tutarak: — Allah aşkına söyle abla, dedi. Mu - hakkak senin bir derdin var.. Gözlerim de, kalbim de bunu görüyor.. Meliha sarardı biraz.. Kendini tutama- dı. Başladı hıçkırmağa... O vakit Sei ü tün telâşlanarak tekrar sordu: — Neyin var abla.. Of, beni üzüyor - sun.. Meliha ündü.. Derdini söylemeliy - ylerse mutlaka biraz açılacak.. İçini kavuran ateş biraz sönecekti.. ek ve yarı utangaç bir sesle anlat « Birisir miha.. Birini seevdim ben.. Fakat devam edemedi. Hıçkırıklar bo- ğazını tıkadı. u. Bir çeyrek sant son- rya açılınca yerinden kâlktı. Yüzünü yıka - dı. — viyorum.. Evet şaşma Se - Tektar karşı karşıya oturdular. Meliha sözüne devam & — Bilmezsin.. dedi. O gibiyim. Bir türlü kendime gelemiyorum. Ab, biz kadınlar ne kadar zayıf mahlükla- rız.. Çabuk aldanıyoruz. Tatlı bir nüva - ziş, bir küçük arzu, bir heyecan kâfi.. Kocamı ne kadar sevdiğimi hatırlarsın değil mi? Çok iyi ve mutedil bir adam. Fakat nedense bir kadının arzularını, vu- hunu tatmin edecek kabiliyette değil. Lâ- kayt.. Sakin.. Ve daima böyle.. Ah.. Beni, bir gün kollarının almasını, sevmesini ne kadar arzulardım. arasına Onun, benim okşayışlarıma ihtiyaç hi tiğini görmek İsterdim.. Nerde.. Böyle ta- |hassüslerden hep uzakta kalır. | — Bununla beraber hiç bir zaman onu al- İrmaklar.. Dağlar.. Görsen ne manzara « -|lar.. Sevinçten ve neşeden el çırparak kös sama: «Ne güzel dekar değil mi? Beni ku« caklasana!, dedim.» Gayet soğuk bir tavırla omuzlarını kat- dırarak cevap verdi: «Manzaraların gü « zelliği seni kucaklamam için bir sebep teşe kil etmez.. Sen...» Bu sözler beni ne kadar kırdı, tahmin Ş dersin. Bana öyle geliyordu, ki insan deve ve sevildiği zaman, güzel manzaralf karşısında heyecana gelir ve daha çok sâ vişir.. Bir ay bütün iştiyakla kıvrandıtiç Nasiltanlatayım. Bubar dolu bir kazandifi sanki.. Fatlamak üzereydim. Bi dasına çekilmişti. Sıkılıyordum. Dışarı çıkk tım.. el bir geteydi. Gölün kıyısınıt kadar yürüdüm. Ayın on beşi.. Dağlardt kar sanki bir gümüş yığını gibi idi. Havada tatlı Lir ılıklık var şünl!, İnsan bu sırada ne kâdar heyecan » lanır.. Çimenlere oturdum. Hülya Başka ze yapabilirdim ki.. Bir vişme ihtiyacı duyuyordum. Çe raba isyan edeceğim geliyordu. Demek böyle, ay ışıklarında, bir sevgle Hnün oldayı; akşamdı.. Kocam gene erkenden ö« işıklı.. tm artı n nâşi« Bir tatlı ihk yaz ge- kollar li kucaklaşmaları bimi ala tım.. cesinde, baygınlık içinde, kuvvetli ti? Hem böyle düşünüyor ve hem de ağlıyordun Bu sırada arkamda bir hışıltiı duydum.: ayak sesi.. Döndüm birden.. Bir erkek., da duruyordu.. k bir sesle aordu: beni sarmıyaı — Ağlıyor musunuz? Bu bir genç avukattı.. Annesile seyakat ediyordu. Otelde bir çok defalar birbiri « mize rastlamıştık.. Gözlerile hep beni ta kip ederdi. Bu ani vaziyetten © kadar şaşırmıştım, ki ne cevap vereceğimi bilemedim. Ayağa kalktım. O yanımda olduğu halde tabil bir şekilde yürümeye başladık. Hürm di e-A k.. Bütün hişlerimi i |biliyormuş gibi konuşuyordu. Duydukları- mı o da aynen hissetmiş, hattâ benden yi anlamıştı. Bir aralık bana, en sevdiğim bir şörl okudu. İzahı gayri kabil bir heyecana ka- pılmıştim.. Sular, ay işığı dile geliyor ve içli şarkılar söylüyordu —sanki.. Ve bil « mem nasıl oldu.. O zaman... Ertesi gün onu, yola çıkarken bir kerö daha görebildim. O kadar.. * Sözlerini bitirince, Meliha kendini Kars deşinin” kollarına bırakarak gene ağlama- ğa koyuldu. Semiha, ablasının anlattıkla. rını acı ile dinlemişti. Yavaşçacık: — Abla, dedi, sevdiğimiz, bazan bit erkek değildir; aşkın kendisidir. Ve o ge- B E R L l T z! de Her lisan için kurslar B açılmıştır. Hususi derslere bu müddet için mühim tenzilât KAYDA BAŞLANILMIŞTIR İstanbul Ankara İstan| - aa 373, İstiklâl caddesi ammmummamu> Konya caddesi nbul Beledi İlânları Senelik Muhammen muvakkat kirası — teminatı Floryada Florya sokağında İıen'dn deposu yeri teslim tarihinden itibaren 937 senesi mayıs sonuna kadar Beykozda Şahinkaya sokağında 2 N. h dükkân 937 veya 938-939 senesi mayıs sonuna kadar Aksarayda Horhor caddesi Hintler tekkesi 937 veya 938-939 senesi mayısı sonuna kadar 130 10,35 Yukarda semti senelik muhammen kiraları ve teminatları yazılı mahaller kiraya verilmek üzere ayrı ayrı açık arttırmaya konulmuştur. Şartnameleri levazım müdürlüğünde görülür. İstekli olanlar hizaların- da gösterilen muvakkat teminat makbuz veya mektubile beraber . 10 Temmuz 936 Cuma günü saat 15 de daimi encümende bulunmalıdır. 100 7,50 65 4,88 Biraz sonra oradan ayrılan iki atlı- nın ortalarına birisini alarak uzaklaş- tıkları görüldü. ! İlyas merak içindeydi. Fakat bunun zamanı değildi. İş ba- şında bulunuyordu. — Zaten onun ta - rafına doğru gelen hiç kimse yoktu. Bir su yolundan geçti. Bir çalılığın arasına girdi. Sonra küçük bir tepenin yamacını tırmanmağa başladı. (B.) (3536) # V£ Keşif bedeli 3858 lira 25 kuruş olan Karaağaç pay mahalli ahırla- rının ve yine oradaki ot deposu istinat duvarının tamiri açık eksilt - meye konulmuştur. Keşif evrakı ve şartnamesi levazım müdürli de görülür. İstekli olanlar kanunun tayin ettiği vesika ve belediye fen işleri müdürlüğünden tasdikli vesika ve 289,50 liralık muvakkat teminat makbuz veya mektubile beraber 10 Temmuz 936 cuma günü saat 15 de daimi encümende bulunmalıdır. — (3531) |datmağı düşünmedim. Fakat şimdi. Hiç |kuvvetli bir sebep yokken aldatmış bulu - nuyorum. Bir ay ışığı vardı o kadar... Seyahatteydik.. Biliyorsun.. Bir gün at ce senin sevdiğin şey o adam değil, o gük zel dekor, ışıklı sular.. Tabiat.. Daha doğe rTusu ay &— —a Satılık Emlâk Mevkü ve Nev'i İstanbulda Ahırkapı'da Seyit Hasan ma- hallesinde Ahırkapı meydanı sokağında 3/2 No.lı 734 metre murabbaı arsa Kadıköyün'de Osmanağa mahallesinde Saray arkası sokağında eski 11 yeni 41, 43, 45 No.lı iki dükkâmı olan ev. Yukarda tafsilâtı yanlı emlâk peşin para ile satılmak üzere uçık| arttırmağa konulmuştur. İhale 15 Temmuz 1936 tarihine tesadüf eden Çarşamba günü saat onda yapılacaktır. İsteklilerin Şubemize mü- racaatları. 1384) * Pazarlık_fa satılık arsa Mevkiüi ve Nev'i Depozito: Lira — İstanbul'da Divanyolunda Binbirdirekte 1250 Klot Farer Caddesinde Dostluk Yurdu arsasından ayrılma eski 4, 6 yeni 8, 10/1 No.lı 282 metro murabbar arsa, Mevkii yukarda yazılı arsa ilki peşin olmak ve kalan yedi taksiti yedi senevi ve müsavi taksitte alınmak üzere sekiz taksitle ve pazar. lıkla satılacaktır. Geri bırakılan yedi taksit için faiz ve komisyon alınmaz. Taliplerin 13 Temmuz 1936 tarihine tesadüf eden P .ırîelî günü saat onda Şubemize gelmeleri. 1285) Esas No. sı 240 Depozito: Lira —— 440 636 90 Esas No. sı 640

Bu sayıdan diğer sayfalar: