27 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- AA Ai eei B /SON POSTA _S—R'ı'f'lı ? h Futbolcularımız sekiz gün sonra sıkı *iT imtihandan geçirileceklerdir. Norveç- *Te karşı nasıl bir takım çıkaracağımız belli değildir. Berline giden futbolcular. - ân en kuvvetli ve makul on bir kişiyi şu tekilde dizebiliriz: ) Bir defa kaleyi hiç düşü_nm:dcn Av - Diye terketmek lâzımdır. Çünkü onun tec-. Tübesi, yer tutuşu, plonjonları, çıkışırıdaki fmniyeti ve fedakârlığı tecrübe edilmiştir. kin Zamorası diye şöhret bulmuş olan İvi Ziya Yenaldan sonra hiç şüphe yok '.Türkiyede en iyi kaleci Avnidir. 935- 936 Hk maçlarında Galatasarayın olduk- Ya zayıf defansı Avniyi bir kaç defa ta - y Sizliğe uğratmış ve efkârı umumiye Ü ç terinde menfi tesir bıraktırmıştı. halbuki Hirhdi Türkiyenin en kuvvetli defansı ar- kasında oynıyacak olan Avni hiç şüphe Yok ki muvaffak olacaktır. Müdafaaya telince: Yaşar ve Hüsnü en küvvetli hat- tr. Hüsnünün kafa çıkışları, top kesişleri Mükemmeldir. Yalnız sür'ati Faruğ'a na- taran azdır. Lâkin bu işte saç beyazlat - Ti oluşu kendisini Faruğ'a tercih ettir - Mektedir. Yaşar gerek Yugoslav maçın- * gerekse ondan evvel oynanan Gala - ray - Fener maçında muvaffak- ola - Mamıştı; lâkin maçlardan sonraki çalışma- larda Yaşarı düzelmiş gördük. Haf hattı- ha gelince: Hiç muvaffak polamadığımız hat haf hattıdır. Bu hat yalnız milli takım- da aksamiyor.. Her takımın haf hattı bo- tuktur. Birinci sınıf takımlara şöyle bir göz a- falim, ne Galatasarayın, ne Beşiktaşın, ne de Fenerin küvvetli bir haf hattı yoktur, Yalnız Fenerin haf hattı bunların hepsin - iyidir. Berline giden oyuncular için - den en kuvvetli haf hattını şöyle düşüne- biliriz, M. Reşad - Lütfü - İbrahim. Bun- in içinde yalnız Lütfinin üzerinde dur- Mak lâîlıiıdn. çünkü senelerdir bek oynı- Zu. bu oyuncunun ancak bek oynarken muva"“k olduğunu gördük, vâkıâ geçen Sa Sovyet sporcularının Türkiyeyi ziya- Tetlerinde Lütfü santr haf oynamış ve mu- | Efak olmuştu amma ondan sonra Ga - taaa'ay takımında (bir iki oyun hariç) *P bek oynamıştı, fakat Yugoslav ma - îından sonraki yapılın çılıgmalnda Lütfi, Hakkıdan daha fazla muvaffak olu - go Lâkin hiç bir vakit bek hattındaki kadar deği... Elde mevcut elemanlar içerisinde — en W:af'i' da odur. M. Reşad top kesişleri, Vuruşları ve nefes fazlalığı ile te - etmiş ve kaç senedir oyun sistemini tecrübeli bir oyuncudur. İb- ':ıîünh:'&;.hlbıtli vuruşlu iyi yer tutan bir h.lh:"hl&n hattına gelince: Üzerinde en Be çık lâzim gelen bir hnttfr. Biz- arılabilecek en kuvvetli muhacim hat- m deü. TÇ DS 3 Ağustosta yapılacak olan“ l_)_u maç î futbol tarihimizde bir dönüm noktası olacakt_ır tı şudur!.. Niyazi - Hakkı - Gündüz - Fik- - Rebii . -. ııetPsli)lîızî fırsattan istifade etmesiîıi b.ile'n. sür'atli bir açıktır, Hakkı atak, şutör bir ıî,'. Gündüz ise temiz kafa oyunları ve ataklığı ile belirmiştir. Sol tarafa gelince: Yekna- zarda soliç mevkiine en iyi oyuncu olarak Şeref hatıra gelirse de bugün. Fikret kadar iyi bir sol açık olan Rebiiyi ziyan cfrncmck her yerde oynamaya müsait bir oyun- ol içe alıp sol açığa Rebüyi Bir de ha- için; cu olan Fikreti s koymak hepsinden "muvafıktır. > ha- tıra şu gelebilir. İbrahimin yerine Fıkretf sol haf oynatmak ve sol iç yerine de Şerefi getirmek, lâkin Fikretin for hattında daha muvaffak olduğunu ileri sürerek for hat- tında oynamak istemesi bu düşünceyi çü- rütmektedir. * Yugoslavlarla yapılan maç hariç uzun zamandır çok ciddi maç yapmamış olan bu takımımızın alacağı netice şimdiden. sonraki futbolumuza bir veçhe verec.ıı:ğı için bu temas futbol tarihimizde bir Slönurfı noktası olacaktır. Futbolcularımız eğer bi- taraf bir hakeme rastgelirler ve şansları da bir parça yardım edip âzimle oynarlarsa ki oynayataklardır o zaman Norveç takımı karşısında iyi bir netice alacağımızı zan- nediyoruz. « “Güreş, binicilik ve basketbole ait yazıyı başka bir güne bırakarak şimdilik futbol- culara başarılar dileriz. Selim Tezcan Galatasaraylı Fethi İngiltereye — gitti Galatasarayın — kiymetli — atletlerinden, Türkiye sırıkla yüksek atlama şampiyonu Fethi tahsil etmek üzere Londraya gitmiş- tir. Fethi pek yaklaşmış olan Berlin olim- piyadında seyirci olarak bulunacaktır. Kendisinin derecesi «3,55» metredir. Bir kaç sene sonra memleketine dönüşünde bu derecesini bir hayli yükselteceğini ümit ediyoruz. Avusturya - Romen boks maçları Evvelce Romanyada yapılması ka- rarlaştırılan Avusturya - Romen boks maçları bir anlaşma üzerine Viyanada yapılacaktır. Romen amatör takımı bu hafta Viyanaya gidecek Avusturya a» matör boksörlerile çarpışacaktır. Ro_ - men boks federasyonu bu işe fazlasile ehemmiyet vermekt_edir. B 1940 Olimpiyatları için 96 (A.A.) — Olimpiyat o - yunları komitesinde Frans.ayı_ tem_ı;ıxl eden eski bahriyenazırı Pietri, dün Ywvon Delbos'u ziyaret ederf:k 1940 se- nesi olimpiyatlarının tertibi maks?dıle yakında Londra, Tokio veya Hf:-lsı_ns a ki'de akdedilecek olan komite içtimal hakkında görüşmüştür. Paris, biinkü at yarışları sî.inük ve alâkasız geçti v tiğiyanş. ve islâh encümeninin tertip et- giı_:len h dü eli efendi at yarışlarının birincisi | mış, Yapıldı. İki gündenberi yağmurlu sılatın te — Yarıştan heyecanlı bir görünliş seyirci adedini hiçe indir - avlî elli lira gibi pek az bir ha- ca Bişi ie edilmesini intaç etmiştir, min Gazeteler bir tarih vesikaları hazinesidir Ş ef u mumi kütüphanelerimizdeki gazete koleksiyonları tarih üzerinde uğraşanlarımız her zaman hisse - derler. Ben bugün bu noksanlığı size de duyurmağa çalışacağım. noksanlığını, Meselâ gazetenin olmadığı bir devre dönelim. Elimizde Silâhtar Fındıklılı Meh- met ağanın tarihi, demek ki on yedinci a- sı rortasındayız. Kitabın şöyle bir yerini a- çıverelim, 730 uncu sahifede bir başlık: «Hicrt 1091 yılı vekayür. Evvelâ bir takım aziller ve nasiplar. Fakat sonra şu satırları okuyun; ben üs « lâübunu sadeleştirerek yazacağım: «Muhar - remin yirmi dördüncü çarşamba günü pa- dişahın emri ile Tersane bahçesi yanında- ki Şahkulu iskelesinden karşı İstanbul sa- hilindeki Fener kapısı kulesine deniz aşırı ipler bağlandı. Bu iplerin hizasında yedi ta- ne kalyon dizilerek bu ipler 6 gemilerin direkleri üzerinde gerilip çarmıhları da ge- milerin arasında bulunan sallar zaptolun - duktan sonra Şahin adındaki bir cambaz .fener tarafından Şahkulu iskelesine ge - milerin direkleri üzerine gerilmiş deniz a- şırı ipler üzerinde terazi ile yürüyerek san'- atini gösterdi. Padişah memnun kaldı. Bir çok ihsanlardan başka cambaz Şahin ile us- tasına hil'ati fahireler giydirdi.» Devam edelim: «İstanbulda Aksarayda Muratpaşa ca - miü yanında oturan bir Yeniçeri mütekai - dinin karısı dükkânı evlerine yakın bir ipekçi yahudiye âşık olmuş. Bir gün gizlice yahudi gencini eve almış amma konu kom- şu duymuşlar, mahalleli toplanıp evi bas - mışlar ve her ikisini de yakalamışlar, gürül- tülü bir alay ile Rumeli kazaskeri Beyazzade Ahmet Efendiye götürmüşler. Ahmet E - fendi şahitlerin ıgöfdükl» demeleri üze - rine kadının taşa tutulup, — yahudinin de boynu vurularak idamına hüccet verip sad- râzama gönderdi. Sadrâzam padişaha ver- di. Dördüncü Mehmet te «mucibince» dedi. İdam hükümleri Sultanahmet meydanın - da icra edildi, padişah oradaki İbrahim Pa- şa sarayına gelerek bizzat seyretti. Bir cu- ma günüydü. Avret ile yahudiyi — siyaset meydanına getirdiler. Yahudiye «müslü - man ol kurtulur, cennete gidersin» dediler. Müslüman oldu. Tunç ejderhanın (burma- h sütunun) dibinde boynu vuruldu. Kadın kazılan bir çukura yarı beline kadar gö - müldü: «İftiradır, şehzadelerinin başı için bana kıyma!» diye bağırıyordu. Evvelâ er- kek kardeşi yerden bir taş alıp attı; sonra binlerce seyirci taş üşürerek kadını keşkek ettiler. Ondan sonra her ikisinin cesetlerini kaldırarak defnettiler». Bu iki vak'adan sonra, şöyle bir düşün- sek: O zamanlar gazete olsaydı, padişahın yanında bulunan bir yazıcının değil, halkin en ufak kımıltılarına şahit olan ve onları daha ne gibi orijinal sahneler naklederdi, on yedinci asırdaki Türk cemiyetini nasıl (anlatırdı. O devir için gazete yokluğu, bu zamanlar için koleksiyon yokluğunun ay- nıdir. 'Alınan neticeler şunlardır: Birinci ko- şu: Üç yaşındaki taylar arasında me- safe 1200.. bu yarışa iki at girdi: Bi - rinci Gülizar, ikinci Geyik. İkinci koşu: Halis kanlara mahsus - mesafe: 1600, Kazbadalya birinci, i- kinci Kupen, üçüncü Sorampo. Üçüncü koşu: Yerli ve yarım kan atları arasında. Mesafe: 1400. Birinci Derviş, ikinci Sada, üçüncü Ejder. Dördüncü koşu: Üç yaşından yu - karı halis kanlar arasında, Mesafe (2000) - birinci Fomar, ikinci Markis, üçüncü Bekâr. Son yarış: 4 yaşından yukarı halis- lere mahsus - mesafe: 1800, - Birinci Ceylân, ikinci Alemdar. ücüncü Bor. tesbit eden bir gazetecinin kayıtları bize | İspanyayı bilirmisiniz ? Yazan: İslâm orduları İspanyayı fethetmekle de kalmamış, Pirene geçitlerinden Galya- ya girmiş, Fransa istilâsına başlamıştı. Fa- kat bu istilâ 732 de Puatiye mağlübiyeti ile neticelenerek İslâmlar İspanyadan çe- kilmişlerdi . Endülüs Emevi Devleti: İspanya kırk sene kadar Emeviye im- paratorluğunun bir eyaleti olarak — kaldı. Milâdın 750 yılında Abbasiler Türklerin yardımı sayesinde Emeviye ailesini — de- virerek İslâm İmparatorluğunu elde etmiş- lerdi. Emevi ailesi azaları her tarafta katli- âm edilirken içlerinden Abdurrahman is- minde bir prens Afrikada Berberi Türkle- rinden Zenate kabilesine iltica etmişti. Abbasilere itaat etmek istemeyen — İs- panya müslümanları tarafından davet edi- len Abdurrahman İspanyaya — geçmişti. (755). Emir ünvanını alan Abdurrahman mer- kezi Kurtaba şehri olmak üzere müstakil bir devlet kurmuşlardı. Haleflerinden çüncü Abdurrahman Emir ünvanını bıra- karak hilâfetini ilân etmiş, bu zatın zama- nında Endülüs Emevi devleti, —en parlak devrini idrak etmişti. Fakat bilâhare sal- tanat kavgalarının başlaması, haris valile- rin isyanları, İspanya müslümanlarını za- yıf düşürmüş, şimaldeki dağlık mıntakada oturan Hıristiyanlara İspanyanın tekrar ele geçirilmesi için ümit vermiş, fırsat hazırla- mıştı. Bilhassa Asturya dağlarında yerleş- miş olan Hhristiyanlar, Milâdın on beşin- ci asrına kadar devam edecek olan bir mü- cadeleye başlamışlardı. İslâm — istilâsının ilk yıllarındaki perişanlıktan kurtulan Hı- ristiyanlar Aragon, Kastil, Leon ve Navar krallıklarını kurmuşlardı. İslâmlar arasın- daki anarşi ise, merkezi hükümetin nüfu- zunu kaybederek bir çok küçük devletle- rin meydana çıkmasını intaç etmişti ki en mühimleri: Kurtaba, Tulaytile, Merida, Saragos, İşbiliye, Malaga, (Cebeli Tarık), Elcezire ve Gırnata devletleridi. (1029) Bunların arasındaki rekabetler, mücadeleler Hiristi- yan krallara yardım — etmiş, Hiristiyanlar bir nevi haçlı seferine başlamışlardı. İlk büyük muvaffakiyet olarak Aragon kralı Tulaytile şehrini zaptetmişti. İspanya müslümanları uğradıkları felâket — üzerine, o sırada Fas ve civarında kuvvetli bir dev- let kurmuş olan Murabit'lerden — istimdat ettiler. İspanyada — Murabitler Devleti: Murabıtlar Berberi Türklerindendi. İs- panya müslümanlarını Hiristiyan taarruz- larından korumağa karar veren Murabıt- lar hükümdarı Yusuf bin Taşfin 1086 sene- sinde İspanyaya geçmiş, Hiristiyan istilâsı- ni durdurmuş, fakat bu sefer - İspanyayı kendi devletine ilhak etmişti. Bu vaziyet Endülüslülerle Murabıtların arasını açmış, Yusufun ölümünden sonra Murabıtların Asyadan çıkarılması, İspanya İslâm âlemi- nin yeni bir anarşiye düşmesini intaç — et- miştir. İspanyada Muvahhidler Devleti: Afrikada Murabıtlar devletini yıkan Muvahhidler, biraz sonra 1147 de İspanya müslümanları tarafından tıpkı Murabıtlar gibi davet olunmuşlar ve İspanyaya geçip bu memlekette yerleşmişlerdi. Ondan son- ra Hiristiyanlarla mücadeleye başlamışlar- dı. Bu sırada Hiristiyan —krallar — içinde müslümanlar için en tehlikelisi — Portekiz kralı olmuştu. Muvahhidler Hiristiyanların ilerlemesine mâni oldular ve Endülüsün es- Ü- İspanyanın yenilmez donanması İngiltere sahillerinde mahvolmuştu. ki parlak devrini ihya ettiler. Fakat Endü-) İspanya Kralı Filip İngiltereye karşı büyük birdon nma gönderdi. Fakat küçük bir İngiliz filosu “ Yenilmez donanma,, ismini alan bu kuvvetı darma dağın etti Reşad Ekrem Koçu AiT S lüs arapları bu devleti de isyanlarla parça: lamağa muvaffak oldular. İspanyada gene küçük küçük İslâm devletleri kuruldu. Muvahhidinin — İspan- yadan el çekmesi, Hiristiyan krallıklar için yeni bir tecavüz devrinin başlangıcı oldu. Bilhassa iki krallık, Aragon ve Kastilya krallıkları, hem müslümanlardan hem de diğer Hiristiyan krallıklardan elde ettikle- ri yerlerle İspanyanın en kuvvetli iki dev- leti olmuşlardı. İslâmların İspanyadan ta- mamen çıkarılmaları yaklaşmıştı. — Fakat Gırnata'da yeni bir İslâm devletinin kuru- luşu bu vak'ayı bir müddet daha geri bı- rakmadı. Gırnatada Beni Ahmer devleti: Muhammedül Ahmer adındaki cesur bir emirin Gırnatada kurmuş olduğu ba devlet, Hiristiyanların hücumlarına karşı kahramanca mükavemet etti. İspanya Müslümanlarına birleşmenin lüzumunu an- lattı. Yüksek idare kabiliyeti ve zekâsile hepsini kendi etrafında toplamağa mu * vaffak oldu. Hiıristiyanların eline geçmiş olan Kurtaba, İşbiliye ve Valânsiya mın - takalarından gelen muhacirleri hüsnü — su- retle kabul etti. Bu çalışkan halk, Gırnata Emirliğinin şevket ve terakkisine hizmet et. tiler, meşhur Elhamra sarayı bu devirda inşa edildi. Nihayet İspanyanın bu son Müslüman devleti de saltanat kavgaları yü- zünden münkariz oldu. İspanya Krallığı : On beşinci asır, İspanya Hıristiyanları i- çin mes'ud bir devir oldu. Evvelâ dahilder Son Müslüman devletine de nihayet ver « diler, ve milli birliklerini vücude getirerek bir İspanya krallığı kuruldt. Sonra hâriçte; Büyük deniz keşiflerile zengin müstemleke- lere sahip oldu. Bu suretle İspanya, bir -ıî denbire Avrupanın en büyük, zengin ve kuvvetli bir devleti oluverdi. Da ; 1469 da Kastilya krallığının vârisesi prenses İzabellâ, Aragun veliahdı — prens Ferdinand ile evlenmişti. On yıl sonra; 1479 da her ikisi de kendi memleketleri« nin hükümdarı oldular, bu suretle, İspan « yanın iki büyük krallığı karı kocanın elinde birleşmiş oldu. Her ikisinin ilk işi son müs: lümanları da İspanyadan çıkarmağa çalışı mak oldu. . i Gırnatanın son günleri : Hiristiyan krallıklar bu suretle birleşir ler, Gırnata Emirleri aile kavgalarile, zevk ve safa ve sefahet içinde yaşıyorlardı. Ce- nuptaki dağlık mıntakada bulunan bu E « mirliğin payitahtı olan Gırnata, 200,000 nüfusile o zaman ÂAvrüpanın en kalabalık ve zengin ve güzel şehri idi. İspanya krallı- ği ile 1481 de başlıyan mücadele on yıl « dan fazla sürdü. İspanyollar bu Emirliğin şehirlerini birer birer aldıktan sonra 1491- de Gırnata önüne geldiler ve şehri muha- sara ettiler. Hattâ şehri almak hüsusundakl kat'i kararlarını göstermek için, karı koca, İspanya kralları, ordugâh yerine (Gırnata- nın karşısında yeni bir şehir kurdular va adına mukaddes iman — Santa - F& dedi:- ler. Sefih bir adam olan son Gırnata Emi: ri 1492 kânunusanisinde şehri teslim ede- rek ailesi ve kendisini takip edenlerle be- aü dd . 5 hxit Ft Aiş ü lll L W e a : n » k U * ç raber Afrikaya gitti. Yolda doğup büyü- — düğü güzel Gırnataya son defa baktığı za- man kendisini tutamıyarak ağlamağa baş- lamış, ve yanında bulunan anası: — Ağla bedbaht! Erkekler gibi müda- — faa edemediğin bir memlekete — kadınlar gibi ağla! - Demişti.

Bu sayıdan diğer sayfalar: