29 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

29 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mehmedin Yeni Maceraları GİBALİ ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 26 — Haa., şu, uzun sakallı Avram de- ğil mi?.. — Ta kendisi, — O da fena adam değildir. Tebaa- — dan (1) olduğu için, onun da eli kolu b .uııınduı... Anlaşılan, sen onun adamı- sın.. onun için Papaviçi tanımıyorsun. — İşte, şöyle.. uzaktan tanıyordum.. Amma şimdi, iyice öğrendim... — Caliba, sen onun iyi adamısın, A- — lişd. — — Eh. şöyle, böyle... — Kendisine çok pay verir misin?.. — İşine göre.. malına göre... — Meselâ.. şu, zembil dalaveresin- den onun.... Aliş, birdenbire geri çekildi. Gâvur Mehmedin sözünü kesti: — , — Ben, yoruldum artık.. gel baka - hım. Biraz da sen çalış. Dedi. Ve törpüyü, Gâvur Mehmedin — eline verdi. Gâvur Mehmedin bütün — vücudu, sevinçle titredi... İki gündenberi kalbi — mühtelif ıztıraplarin altında ezilen bu — Zabıta memuru, vazife ile intikam his- derinin birleştiği şu günlerde; etrafını alan derin bir karanlık içinde, âdeta yolunu şaşırmış bir yolcuya benzemiş- — ti. Fakat şimdi; Aliş'in bir tek hareketi ona büyük bir ümit vermiş.. o karan - — |ıklar içinde yolunu kaybeden yolcu - — num, ilk ışığı gördüğü zaman duyduğu — Bevinci hissetmişti. * Karakolun koridorundaki asma sa- Bt, gecenin altısını çaldı. Kovuşlarda ve koridorda bir takım ayak sesleri do- laşmaya başladı. Gâvur Mehmet, yanında yere u - zanmış olan Alişin kulağına eğilerek: , — Saat, altı... Nöbet değiştiriyor « lar. iye mırıldandı. Beş on dakika süren ayak patırdı « darından sonra, ortalığı tekrar bir sü- kün kapladı. Gâvur Mehmet, yavaş yavaş ayağa kalktı. Kulağının birini kapıya dayadı. Uzun uzun dinledikten sonra: — Horultudan başka bir şey işitil- “miyor... Hazır mısın, Aliş. Diye homurdandı. Aliş, kaplan gibi çevik bir hareketle — yerinden — sıçradı. Ellerini - kapıya dayadı. — — Evvelâ kim çıkacak, Uskumru Emin?.. — İstersen, sen çık, — Hayır.. sen çık... — Sen niçin çıkmıyorsun7.. ,> — Şayet dışarda nöbetçi varsa, belki ben başa çıkamam. Halbuki sen; ba«- na nazaran güçlü kuvvetlisin. — Bu da doğru... Fakat ben çıkın- — gaya kadar, sen de kapıya kulağını da- ya, Sakın bir yere ayrılma. — Olur. — Gel bakalım.. şimdi, parmaklık- — farı kıralım. — Hhadi, Demir parmaklıkların üç çubuğunu, altlarından ve üstlerinden kesmişler - di. Yalnız, ince birer parça bırakmış - — lardı. Ve şimdi, demirlere asılır ası! — maz, kolaylıkla üçünü de koparmış - lardı. Gâvur Mehmet: — Hadi, Aliş.. kapıyı dinle. Demişti. Ve onu kapıya gönderir ken, oraya sakladığı elbiselerini sür' - “atle alarak pencereden dışarı atmış.. — kendisi de, demir çubukların kesilen sürüne sürüne öbür tarafa uçlarına geçmişti. Karakolun arkası, küçük bir taşlık- tan ibaretti, Bu taşlık; o tarihte orada bulunan gümrük depolarına bitişik yüksekce © bir duvarla çevrilmişti. Baası) değildi. O tarihte, kapitülâsyonlar — dolayisile ecnebi tabüyetinde bulunanla - vın ikametgâh ve Ucarethaneleri zabılanın Karakolun hapishanesi, yalnız maz- nunlar için muvakkat bir nezarethane olduğu için, burada nöbetçi bulundur- mak âdet değildi. Gâvur Mehmet, bu - nu pekâlâ bilmekle beraber, başını pen- cereden içeri sokmuş: — Aliş!,. Nöbetçi falan yok. Artık, kurtulduk, demektir. Hadi, gel. Demişti... Ve sonra, Alişin pencere- den kolayca geçmesine yardım etmiş- ti. İkisi de, bu gibi işlerde mâhir olduk- ları için, duvara kolayca tırmanmış « lar; deponun damını aşmışlar.. dam - dan da, oradaki mescidin dar sokağına atlamışlardı. Serbestliğe kavuşan Aliş, büyük bir heyecana kapılmıştı. — Allah; razı olsun senden Us - kumru Emin... Yoksa, bedâva yere beş on gün içeride yatıp duracaktım. Günün birinde, senin bu hizmetini ö« derim... Şayet bana ihtiyacın olursa, hemen haber ver. Diye mırıldanmıştı. Gâvur Mehmet, Alişin bu heyeca - nındaki manayı hissetmekte de gecik- memişti. — A,, derhal ayrılıyor muyuz?.. Diye cevap vermişti. — Evet, Uskumru.. hemen ayrıla - h. — Nereye gideceğiz?.. — Sen bir tarafa, ben bir tarafa... Ne olur, ne olmaz?.. Şayet bir devri- yeye rastgelirsek, halimizden — şüphe etmesin. — Vallahi, çok usturuplu bir adam- sın; Aliş... Kısmet olursa, seninle iyi arkadaşlık edeceğiz... Hadi, geçmiş ol sun. Şeytan, kısmet açıklığı versin. — Hadi sana da geçmiş olsun.. ha- yıra karşı... Aliş, Eminönüne doğru ilerledi... Artık sabah yaklaştığı için, Eminönü meydanı oldukça kalabalık bir hale gelmişti. Şehrin her tarafından gelen sebze arabaları, bahçıvanlar, kabzımal- lar, esnaflar, tellâllar; orada burada yanan petrol İâmbalarının diplerine birikmişlerdi . (Arkası var) Dünkü kazalar 2291 numaralı taksi otomobili Pan- galtı caddesinden geçerken kunduracı Kirkora çarparak — muhtelif yerlerin- den yaralamıştır . * Kasımpaşada Bedreddin mahalle. sinde oturan 68 yaşında Sünbül kadın kuyudan su çekerken düşmüş, derhal çağırılan itfaiye tarafından ölmeden kurtarılmış ve imdadı sıhhi otomobili ile hastaneye kaldırılmıştır . Kanser bulaşır mı? — Kanser haklanda her kesin bilmesi faydalı olan kWahatı havi operatör Cemil (paşa) Topuzlunun (Kanser bulaşır mı, kanserin ilâcı var mklir?) na - mındaki kıymetli eseri Muallim Ahmet Halit kitapeyi tarafından neşredilmiştir. (30) ku- ruştur. Bağlar arasnda — Maden mühendisi Ni - yazi Durusoyun çok heyecanlı bir aşk ma - cerasını ihtiva eden bu milli romanı Mual - lim Ahmet Halit kitapevi tarafından neşre- dilmiştir. (60) kuruştur. Üzüm nasıl yetiştirilir — Konyalı CGeneral Hamdi Tuğlunun senelerce tetkik ve uzun ça- Uşma neticesinde yazdığı bu faydalı eseri bağ sâhiplerine ve bağcılarımıza ebemmi - yetle tavsiye ederiz. Piati (25) kuruştur. Mu- alilm Ahmet Halit kitapevi tarafından neş - redilmiştir. VARLIK — On beş günde bir çıkan san'a$ ve fikir mecmuası Varlık'ın 73 Üncü sayısı Cemli Sena, Fazıl Hüsnü, Muammer Necip, Halit Pahri; Nahid Sirri, Orhban Alsar, İbra- him Hoyi, Şaziye Berzin, Sabahaddin Ali ve daha başka imzaların makale, hikâye ve şi- irlerile çıkmıştır. HAVACILIK ve SPOR — Havacilık ve (1) (Tebandan) demek, (ecnebi te -'anr'un 15 temmuz Bayısı her samanki gibi temiz ve olgundur. İçinde kaymelli yazılar vardır. Okumiyan Pişman Olur — Yazan A, SON POSTA | İttihatçılar Devrinde / MUHALEFET Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı,Nasıl öldü? T -12— Kurulan teşekküller, fikir ve menfaat ihtilâfları yüzünden sönüyor, fakat müteşebbislerin aleyhindeki dedikodular, uzun müddet devam ediyordu. Son Posta'nın siyasi tefrikası : İbaresini, gazetenize aynen yazdı - nız... İstanbulda, (Baba Tahir) in.. Bu- rada, yani Pariste de (Nikolâidis) in gazeteleri; (Siyaseti hümayun) u - El- hak - şu sizin ibarenizdeki maharet kadar bir maharetle tevil edemez.) Diyerek, Ahmet Rıza Beyi çok müş- kül vaziyetlere düşürüyorlardı. Genç Türkler; hiç bir zaman ara - larında bir vahdet ve tesanüt temin e- dememişlerdi. Ve bunun için de, ilk işe başladıkları günden, vatan haricindeki çalışmalarına nihayet verdikleri güne kadar; millete ve memlekete fayda te- min eden hiç bir iş görememişlerdi. Bütün çalışma programları, başlı - ca iki madde ile hülâsa edilebilirdi. Bu- nun biri; Abdülhamidi ürkütebilecek vasıtalara müracaat etmek.. diğeri de; birbirlerile mücadeleye girişmekten i- baretti. Ahmet Rıza Beyle Murat Bey ara - sında paylaşılamıyan (İttihat - Terak- ki cemiyeti) ile Prens Sabahad - din Beyin (Meşrutiyet - Teşebbüsü şahsi - Ademi merkeziyet) ismindeki cemiyetinden maada; ömürleri pek kı sa olan bir takım fırkalar ve cemiyet. ler teşkil etmişlerdi. Hürriyetperveran - Kanunu esast - Hürriyet - Şafak - İcraat ve saire gibi namlar altında teşekkül eden bu fır - kalar ve cemiyetler, ciddi birer prog- rama bile malik değildiler. Bir fikir taşkınlığı ve günün hâdisele- rinden doğan bir heyecanla üç beş ar- kadaş arasında kuruluveren bu teşek « küller; üç beş gün sonra fikir ve men- faat ihtilâfları yüzünden sönüp gidi - yor; fakat müteşebbislerin birbiri a - leyhindeki dedikodular, uzun müddet devam ediyordu. Bu dedikodulara bazan en ağırbaş- lılar bile karışıyor.. Meselâ, Prens Sa- bahaddin Beyin muhaliflerinden olan (Mithat Paşazade, Ali Haydar Bey) gibi bir zat, prensin (Papa) dan para aldığına dair yazılar yazıyor.. Hele, (Ali Kemal Bey) gibi bir kaç şahsiyet taşıyanlar, genç Türkler arasına mü- temadiyen fesat ve nifak tohumları sa- çıyordu. Ali Kemal Beyin Mısırdan Avru - paya gelmesi, bir çok gürültülü dediko- dulara sebebiyet vermişi Ali Ke - |mal Bey, kurnazlık etmiş; hiç bir fır- kaya intisap eylememişti. Sadece Prens Sabahaddin Bey ile hoş geçindiği hal- de, Ahmet Rıza Bey ile taraftarlarına şiddetle muhalefet etmişti. Fakat bu muhalefet, Ahmet Rıza İBeyin ne meslek ve ne de prensibi ile olâkadar değildi. Sadece şahsına — ve arkadaşlarına yapılan hücumlardan iba- retti. Ali Kemal Bey, en ziyade Ahmet Rıza Beyin gurur ve azametine hü - cum ediyor; onu herkese karşı âciz göstermek, ve küçük düşürmek için hiç bir fırsatı kaçırmıyordu. Meselâ; Jon Türklerin mesaillerini istihfaf için arkadaşlarından Lirine yaz- dığı mektupta; Ahmet Rıza Beyden de şu suretle bahseyliyor: (.. ikinci bahis, yani bahsi umumi; daha ziyade şayanı ehemmiyettir. Fa- kat bu cihet dahi muhakemattan galattır... Ahmet Rızaların, Ahmet Saiplerin ve sairenin muhakemeleri gi- bi galattır. İNe istediğinizi bilmiyorsunuz. Bi- hyorsanız, muhalât ile uğraşıyorsu « nuz. (Ne istiyorsunuz?.. İdarei hâzırayı tebdil etmek mi?.. Hangi kuvvet ile.. hangi silâh ile?... Paris'de Kahire'de; yarım yanlış Fransızca, Türkçe gazete- ler neşretmekle mi? ...Bu vehme, ci - han güler. körlüyorsunuz. Bu hal ile hükümeti mevhümei Osmaniyenin, nâtüvan ve işsiz memurlarına benziyorsunuz. Bu hal ile o emeli kemâle ermek, memle - kete cidden hizmet etmek, muhaldir. Böyle olacaktır.)| Diyordu. Ve bu sözlerle de, Ahmet Rıza beyle arkadaşlarının aczile eğle- niyordu. Ali Kemal bey, bununla da kalmı - yordu. Gezip yürüdüğü yerlerde ve bü- tün ecnebi mahfellerinde: — Türklerin en ileri gelenlerini gördük, Kendilerini, vicedanlarını hü - kümete satmaktan başka bir şey yap- madılar; Demekten de çekinmiyordu. Ahmet Rıza bey de bunlara karşı mukabelede kusur etmiyor; Ali Ke - mal beye hakaret mektupları gönderi- yordu . Fakat Ali Kemal bey, bunlara karşı pişkin davranıyor; arkadaşlarına yaz - dığı mektuplarda: (..« hakikat böyle iken, cihanda öm- rünü Avrupada fesad tohumu dök - mekle geçiren mâhüd dönme, (müna- fik Nâzımın) teşvikile Ahmet Rıza bey geçen hafta bana tahkiri âmiz bir mektup gönderdi... Vaktile sahnei is- tifadeye konulan komedyanın - ikinci perdesini, Mısır'da oynatıyormuşsu - nuz, İNâzım efendiye, sefaret kâtibi ola- cağınızı söylemişsiniz. Fuat beye de; üç ay evvel, gazete çıkaracağınızı yaz- mışsınız... Londra sefaretine, Hâmit bey beni inha ettirdi idi.) Diyor.. bir taraftan doktor Nâzım beye çatarken, diğer taraftan da ken- disine vaadedilmiş olan bir külâhı, baş- Yazan: Ziya Şakir .: İ | İ İ 4 1 j Maamafih; Ali Kemal bey, çarça “ buk yakayı ele vermişti. Aradan çok zaman geçmeden, aleyhinde ağır it * hamlar baş göstermişti. Bu töhmetler, şöylece dizilip dö » külmekte idi: / 1 — Ali Kemal bey; Misırda iken | (müdür) sıfatile (Mahmut Mühtar pa- şa) nın çiftliğine kapılanmıştır... Fa- kat; - çiftlik müdürü sıfatile kendisine emniyet edilen - büyük bir parayı bor- sada kumar öynerken kendinden dahâ açık gözlere kaptırmış... Bunun üzerl: ne kendisi de Avrupaya kaçmıştır. 2 — Paris'e geldiği zaman, — siyasi fırka ve cemiyetlerden birine girmiye- rek, çevirdiği entrikalar sayesinde (Tes avün Cemiyeti) nin riyasetine « miş.. ve, oradan da bir hayli parayi zimmetine geçirerek, nihayet cemiye* tin dağılmasına sebebiyet vermiştir. 3 — Ali Kemal bey, Teavün Cemi- yetinin dağılmasına, kasden sebebiyet vermiştir. Maksadı ise, Yıldız sarayınti ve Abdülhamide hoş görünmektir. Nis tekim, bu hizmetinin mükâfatı olmak üzere (Brüksel) sefareti kâtipliğine ta:s yin edilmiştir. “ 4 — Ali Kemal bey, bir taraftan Te : avün Cemiyeti reisliği yaparken, di « | ğer taraftan da - Abdülhamidin Avru- | padaki en müthiş casuslarından - (Ne — cib Melhame) nin (husust kâtiplik) | vazifesini kabul etmiş.. bu suretle de - hürriyetperverlikle hiç bir alâkasmı ol | madığını göstermiştir. t 5 — Ali Kemal bey, Mısır ve Avrus padaki hayatını sadece para arkı koşmakla geçirmiş.. i Si | (Arkası var) 4 Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Hafif musiki (plâk), 19: Haberler, 19,15: Muhtelif plâklar, 20: Viyolonsel ve piyano: Stüdyo sanatkârları tarafın - dan, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. PRAG 20,20: Askeri bando, 21,051 Çek şar- kıları, 21,30: Radyo piyesi, 22,151 Beet - hovenin eserlerinden yaylı — enstrümanlar konseri, 23,15: Maclenbad'dan dans mu- sikisi nakli, 23,45: Fransızca haberler. BUDAPEŞTE 21: Dans plâkları, 21,30: Stüdyodan piyes, 23: Haberler, 23,25: Plâk, 24,05: Çingene musikisi. BÜKREŞ 18: OÖrkestra - Haberler - Orkestranın devamı, 20: Konferans, 20,20: Plâk (o - peretlerden), 21,15: Konuşmalar, 21,30: Kemanla Çek musilfisi, 22,05: Şarkılar, 22,30: Haberler, 22,45: Salon orkestrası, 23,451: Ecnebi dilile haber, 24: Konser. MOSKOVA 18.30: Şarkılar ve milli danslar, 19,30: Senfonik konser, 20,30: Tenor sexle şarkı- lar, 21: Hafif musiki, 22: Yabancı dillerle neşriyat. VARŞOVA 20: Oda musikisi, 21: Konuşmalar, 22: Şopenin eserlerinden konser, 22.30: Ku- artet könseri, 23: Spor, 23,15: Muhtelif, 24: Dans. VİYANA 20: Haberler, 20,10: Aktüalite, 20,30: Viyananın Heldenaltz mevkiinden raportaj. 22: Çift piyano konseri, 22,40: Eğlenceli musiki, 23: Haberler, 23,10: Konserin de- vamı, 24,25: Oda musikisi, 30 Temmuz Perşembe İSTANBUL 18: Taksim bahçesinden nakil, 20t Sih- hi konferans Dr. Salih Ahmet Çalışkan, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30; Son haberler, BULMACA Soldan sağa: ü | — Bir balık cinsi, ekmek yapılan Ö* #üdülmüş buğday. 2 — Keskin rüzgâr, s*' | zete sayısı. 3 — Tıkamaktan emri bazifı bir çalgı, mef'ulüfih. 4 — Beygir, zahif 5 — Bir adliye dairesi, mülk. 6 — Atâı eğlence yeri. 7 — Heykel, mavi renginit kadınlar tarafından kullanılan şekli. B — Sız manasına gelir, meydan, bir RF ilâ * vesile mektup konur. 9 — Kapılarda bü * lunur, bir men ilâvesile zabit olur. 10 & Dünyanın dörtte üçü, nota, $ Yukarıdan aşağıya: H | — Bir sebze. 2 — Yırtıcı bir hayvat gömülmek üzere olan ölü. 3 — Söz, mA ” | ğara. 4 — Üye, ikinci, 6 — aksi. 7 — Tutmaktan emri hazır, abat * maktan emri hazır. 8 — Bir ırk, uzağı gö — teririz. 9 — Üstünde kelimesinin arapçt * — m, Karadeniz şehirlerimizden biri. 10 ” Arapların chayıre kelimesini telâifuz © * | dişleri, yukarı değil. £| Dünkü bulmacanın halli: t Soldan sağa: 1 — Şapka, fena, 2 — Esir, Alet. 3 * Riyakâr, ma. 4 — Alâmet, $ — Esdilf —| dhu.'6 <— Eyilek, 7 — Er, sirir $ —a TU imlâ, 9 — Al, si, 10 — İbzarat. b Yukarıdan aşağıya: 4 | — Şerbet, taş. 2 — Âzi bal 9ĞĞ Piyade, 4 — Kraliyer. $ — Kaşar, az 6”7 B ut /i Amelk 7 — Fara, esmer. 8 — 9 — Nem. rast. 10 — Atatürk - “Sast 2 sonra Asadola ıı-'"_ gazetelere mahsus bavadis servisi verilt * taharriyatından masun kaldığı için bu şe- Zeki Gülen'dir. Bir çokemekli nesirlerden görler, birer azılı haydut kosilmişlerdi. — |ibaret değerli bir eserdir. (Fakat bu meşgale ile, hüviyetinizi

Bu sayıdan diğer sayfalar: