10 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

10 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kahramanlık, aşk, heyecan ve KORSANIN Yazan ; Kadircan Katlı Son Posta'nın fariht tefrikası b Küçük Ali onları dikkatle gözden | geniş kırmızı kuşağı ve kısa şalvarile or ve biraz önce Çolak Ahmedin | eskisinden daha yakışıklı, daha dinç, liği «arslan pençesi» sözünün |hattâ genç görünüyordu. Yağız bir anasını şimdi bütün kuvvet ve çıplak- | yüz, uzunca ve kara bıyıklar, çatık kaş- Me anlamış bulunuyordu. lar, geniş omuzlar, geniş ve çıkık bir © Çolak Ahmedin hakkı vardı. göğüs... Küçük Ali bu silâhların arasından) o Ayşe onun karşısında büyük bir " Mn en iyilerini seçmek isti-|hayranlık duyuyor, bakmağa doyamı- Yordu. Çünkü böylelikle kendi tecrü-| yordu. Fakat gözlerinin karşılaşmasın- in mümkün olduğu kadar özt-)dan da ölümle karşılaşacakmış gibi Mek istiyordu. Fakat hangisini seçme-|büyük bir korku duyuyordu. bd kemer elk ik SE) ee elemi Nİ İİyoktu ki... ha esmer, zayıf birisi oturuyordu. Da- Çolak Ahmet önce silâhlara baktı. |ha sonra biri kır, diğeri kara sakallı i- Sonra Küçük Aliyi bir defa daha|ki levent vardı. Solunda ise ikisi de pa- öyle baştan ayağa kadar süzdü. labıyıklı iki yoldaş oturuyorlardı. Tekrar silâhlara döndü. Oradan eğ-| İlyas Reis Koca Aliyi ve onun ar « #*ibir Türk kılıcı, bir bıçak, bir hançer, |dındakileri & görünce gülümseyerek Bi tabanca aldı. Küçük Aliye verdi ve: İdoğruldu: — Bunları al da yukarı çık, kıç ka-| — Yeni leventleri mi getirdin? im önünde beklel... — Evet Reis... © Dedi, — İyi ettin. Ne olur ne olmaz. Bel | Küçük Ali onun dediğini yapmak İsİki biraz sonra bir Venedik Kalyonu - Yürüdü. Bu sırada Çolak Ahmet telna rastlarız yahut bir Malta filosile enn ardından geliyor ve söyleniyor -| karşılaşırız. Bizim yiğitleri bir an ön- da; ce silâhlamak gerek. Gemiye girip te > Bu koca Ali de bunadı mı, ne -İkütüğe yazılmakla hemen levent ola - de Yeni leventlere teker teker silâhlmazlar ki... işin düzeni mi kalır? Ayaklar Onun kalkmasile beraber sağında an mı götürelim?... solunda oturanlar da ayağa kalkmış - Küçük Ali kıç kasaranın önündeljadı. durdu. > İlyas Reis onlara işaret etti. Gemi iyice açılmıştı ve deniz biraz| | pier biri ilerliyerek yeni levntlerin çalı olduğu gibi rüzgâr da sertti | genindeki silâhları aldılar ve eski yer- Kürekçiler küreklerini kadırganın ka- İetine çekiklileri Dat üstlerine çekmişler, ime “İ Miyaz Reler Sin üstüne koyarak oturuyorlar — Haydi Koca Alli, öttür düdüğü de , Çolak Ahmet Ma Ortasına | e veniler toplansınlar. Bu işi de çabuk “Sürü seslendi: bitirelim. eğ Pi ad Koca Ali... Koca Ali kıç kasaranın önüne gel - eyer di. Bir ibrişimle kemerine bağlı olan ine yi rae bir düdüğü kuşağınm ara- i. Ali eliyle Çolak Ahmedi ko » Yar gibi bir işaret yaptı ve cevap ver- 2 me komisyonuodasmda 6937.75 lira e De SON POSTA macera KIZI Numara : 42 sından çıkardı. Ağzına götürdü ve bü- tün kuvvetile üç defa üfürdü. Tiz bir ses bütün gemidekilerin baş- larını elm aya çevirmişti. Koca Ali — Toplanın! Diye bağırdı. Direkte ve provadaki vardiyalarla, forsaların başında bekliyen gardiyan- Do başka hepsi oraya gelmişler - Ne olacağını anlamışlardı. Dikkatle ve büyük sükünetle bekli- yorlardı. Baştan ayağa kadar silâhlı ve ge - rek bakışlarından gerek hallerinden sonsuz bir cesaret, bir büyüklük ak - seden bu Türk yiğitlerinin toplu bir halde görünüşleri Küçük Alinin hay- ranlığıni gittikçe arttırıyordu. Onların aralarında kendisinin ne değeri vardı? Onların aralarına girer girmez sanki kaybolup gidecekti. İlyas Reis Koca Aliye döndü: — Haydi, and ettir. Diye emir verdi. Koca Ali dört yeni levendi, yüzleri güvertede toplanan eski leventlere ge- lecek şekilde sıraladı: — Benim söylediklerimi sesle tekrarlayın! — Başüstüne... — Cezayir ocağına levent olmayı... — Cezayir ocağına levent olmayı... — Kimsenin zoru olmadan ve gö- nülden diledim. — Kimsenin zoru olmadan ve gö- nülden diledim. Koca Ali gür sesile devam ediyor ve gençler onu tekrarlıyorlardı: çe var) yüksek İstanbul Vilâyeti Nafıa müdür irlüğündens 31-8-936 tarih pazartesi günü 11 de İstanbulda Nafin müdürlüğü eksilt. | kobalarla güldü. keşif bedelli İstanbul ceza ve tevkif Bu satılık çiftliğin, çiftlikteki kapalı o- danın, odada ocağın üstünde saplı duran sedef saplı hançerin bütün köylerde kor » kunç hikâyeleri vardır. Vaktile çiftlik o harmancılasından Sar Süleyman isminde genç ve güzel bir deli- kanlı ile çiftlik ağasının kızı sevişmişler.. Sarı Süleyman, ağadan kızı istemiş, alama- mış, çiftlikten kovulmuş, | kırbaçlanmış, jandarma ile hapishaneye atılmış, Aylardan sonra çiftliğe dönen delikanlı, sevgilisinin evlendirildiğini duymuş. Bir gece elinde sedef saplı bir hançerle bu ©- daya girmiş, kızı kocasının önünde kaçır- mak istemiş. Fakat kızın kocası tabanca - sını çekerek Sari Süleymanı üç kurşunda yere yıkmış. Sarı Süleymen, kanlar içinde yerde kıv: ranırken birdenbire doğruknuş. elinde tut- tuğu sapı kıvrım kıvsım sedef hançerini hiz. la savurmuş.. Hançer döne döne gitmiş, o- cağın üstüne saplanmış... O günden sonra hançer, bu çiftliğe şea- met vermiş. Ağanın bütün çoluğu ve ço - cuğu kazalarla, hastalıklarla yavaş yavaş erimiş Nihayet içlerinden biri akıl etmiş. hançeri yerine koymuş, çiftlik, sahip de » öiştirdikçe hançeri yerinden çıkaranlar fe- lüketlere uğramış, ilişmiyenler huzur ve sü- kn içinde kalmışlar. Bize çiftliği gezdiren ihtiyar kâhya, içini çekiyordu: — Rahmetli paşa böyle şeylere çok Yazan: Ragıp Şevki korkunç bir hâdise oldu: Küçük beyle Fransız kadını bir bıldırcın avından dö - merlerken atları azmış, uçuruma yuvar « lanmışlardı.. Bütün köylüler dehşet içinde idi. Uçurumun altında parça parça olan ikisini de çiftliğe getirdikleri zaman bayı lacak gibiydim.. Zavallı küçük beyciğim.. Tanınmyacak bir hale gelmişti. Yüzü yamyassı, parça parça olmuş, gözleri ö « nüne akmıştı.. Vücudu sanki binbir han çerle yaralanmış gibi delik deşik olmuştu... Küçük beyin ölümünden sonra, aradan tem bir yıl geçti. Çiftlikte benden başka kimse kalmamıştı.. Hançeri tekrar yerine saplamış, odayı yeniden kapatmıştım.. Bü- tün eşya olduğu gibi duruyordu. sabahlara kadar uykusuz kalıyordum.. Bir aralık çiflik köpeklerinden biri acı acı w lumağ başlamıştı.. Bir kaç gece hep bu aci ulumayı dinledik, âdeta sıtmalandım.. Son- ra, bütün köpekleri köylere, şehire gön * derdim. Üç yıl evvel, tam bugünlerde çiftliğe İs“ tanbuldan bir telgraf geldi. Küçük hanım» la kocan geliyorlardı. İçime Geceleri © birdenbire büyük bir neşe dolmuştu. Derhal bütün © uşakları, hizmetçileri topladım, çiftliği yes ni baştan temizlettim, eşyayi yerli yerine, küçük hanımcığımın istediği gibi dizdir « dim. Nihayet küçük hanımla kocası geldiler. Asif Bey şen, güzel, zeki bir adamdı. Çifte ri inanırdı. Sağlığında o hançere hiç dokun-İliği çok beğendi. Benden çok hoşlandı. © e Ayağına geçirdiği kilotu, avcı ceketi, ve mamıştı, Oda kapısını çivilemiş, (içeriye hiç kimseyi sokmamış... Fakat,. Ah, paşa ölünce her şey karıştı. Hele hantmefen - dinin göçüşünden sonra çiftliği bir şeamet sardı. Tam 4 gün oluyor. O zamanlar kü- çük hanımı yeni evlendirmiştik. Beyile be- raber İstanbulda oturuyorlardı. Zaten pa- şa efendi öldükten sonra, çiftliğe kimse uğ- ramaz olmuştu. Bir gün küçük bey, kolunda bir Fran wz kadınile çıkageldi. Çiftliği yeni baştan temizletti. İstanbuldan getirttiği yeni yeni, acayip eşyalarla bülün odaları döşetti. Fa- kat bir kaç gün sonra o kadın - ah bütün felâketler onun başı ultından koptu ya - kapalı odayı gördü, Merak etti. Küçük bey sabe- bini söyleyince kah- Galiba - küçük beyle alay etti, Yarınki nushamızda kurşuni kalpağile, civarın bütün kadınları nı kendine çekerdi. Arif Bey, mütemadiyen odayı, hançei görmek istiyordu. Ben öteki felâketlerin dehşetile mütemadiyen onu yatıştırmağa, ikna etmeğe galışıyordum.. Korkum o ka || dar büyüktü ki, ber gece, gizlice odanın pancerelerine yaklaşıyor, ufak fenerimle hançerin yerinde durup durmadığma ba * İkıyordum. Kapı kapalıydı, fakat ufak bir zorlama ile pekâlâ açılabilirdi.. : Nihayet bir gece elimde fener, tekrer © pencereye yaklaştım. Feneri başım üstüne kaldırarak odaya baktım ve dehşetle hay kırdım: Sedef saplı ham © Şer yoktu. Yerinde dım... Bir hayvan di; — Hakkın var. Şimdi yolluyorum. Sen git de hazırlaya dur... Çolak Ahmet hierdivenin aşağısın - da kayboldü. Koca Ali sağa sola sesleniyordu: — Yeni leventler nerede? Yakup... Mehmet... Resul... a delikanlı i üç taraftan koşarak gel- i Ali gene birisini arıyordu: “ — Birisi daha vardı. Küçük Ali... Şa benim küçük edaş... Nerede 02. Küçük Ali çabucak Görümüçyince alağının ardını kaşıdı: > Hal... Hatırladım. Elbise versin Üye Çolak Ahmede yollamıştım. Diye ilâve etti. Ayni zamanda kıç kasaranın önüne u baktı. g, Küçük Ali zaten ona cevap veriyor» — Burada... Buradayım, ağam... » Küçük Ali böyle vakitli vakitsiz ko- < tan çekiniyor, sözü mümkün © "luğu kadar kısa kesiyordu. Çünkü delen sesini kalınlaştırmak lâ- Xm geldiğini unutmamak gerekti. Bir dia mn sonra her zaman kalın konuşacağına şüphe yoktu, fa- mene yi yim mümkün olmiyacaktı, Ali üç yeni levendi ardına ta- Ne kıç kasaraya doğru gelirken kü- | “ük Aliye bakarak şöyle diyordu: k — Sağ ol, e Aliler hep böy- olur zaten. ün omuzuna bir tokot vurarak izne indi. on dakika sonra yeni leventler iz Alinin ardında kıç kasalanın mer- in çıkıyorlar, İlyas Reisin ö - Nüne gidiyorlardı. İlyas Reis kıç kasaranın gerisine ya- Bin olan ve iki taraftan öne doğru in alçak bir sedire bağdaş kurup il Sal Beyaz tülbentten kavuğu, arı sıvanmış olan beyaz gömleği, evleri kovuşlarile tevkif evi revirinde yapılacak tadilât açık usulile eksilt- emye konulmuştur. Mukavele, eksiltme, nafia işleri umumi hususi ve fen- ni şartnameleri, proje, keşif hülâsasile buna müteferri diğer evrak «35» ku. ruş mukabilinde nafia dairesinde verilecektir. İsteklilerin en ez «5000 liralık bu işe benzer iş yaptığına dair nafia müdürlüğünden almış olduğu müteah- bitlik ve ticaret odası vesikalarile 31/8/936 pazartesi günü saat ll e kadar İstanbul nafia müdürlüğüne gelmeleri (o «247» Açık Arttırma ilânı: Belediye Sular İdaresinden: Sular idaresinin Feriköy Fabrikasında mevcut hurda font boru parçalrı açık arttırma ile satılacaktır. 1 — İstekliler satış şartnamesini idare merkezindeki levazım servisinden parasız olarak alabilirler. 2 —Açık arttırma 19/8/936 Çarşamba günü saat 15 de İdare Merkezin- Siyasal Bilgiler Okulu Direktörlüğünden: Siyasal Bilgiler Okuluna girme şartları Okula namzet kaydine 17 Ağustosta başlanacaktır, Girmek için liseyi bitirmiş ve olgunluk imtihanını vermiş olmak lâzım- dır. Bu şartı haiz olanlardan yapılacak müsabaka imtihanında muvaffek olanlar parasiz yatılı olarak almacaktır. Namzet kaydi İstanbulda Yıldızda Siyasal Bilgiler Okulunda, Ankarada Siyasal Bilgiler Okulu için müracaat edildiği tasrih edilmek suretile Dil - Tarih Fakültesinde yapılır. Müsabaka imtihanı ayni zamanda hem İstanbulda, hem Ankarada yapılacaktır. Ka- yit olunmak ve fazla malümat almak için 17 Ağustostan itibaren her pa- zartesi ve perşembe günleri saat on beş buçuğa kadar İstanbulda okula, Ankarada Dil - Tarih Fakültesine müracaat edilmesi. (231) C. H. P. Genel Sekreterliğinden 10 Ağustos tarihinde münakasası ilân edilen Sinema makineleri vesair malzemenin münakasa günü bazı firmalar tarafından bu müd- det zarfında teklif yapılamıyacağı anlaşıldığından ve şartnamede bazı tadilât yapıldığından dolayı 15/9/1936 tarihine kadar temdit edilmiştir. Yeni şartnameler 5/8/1938 tarihinden itibaren Ankarada C.H.P. Genel Sekreterliği ve İstenbulda C.H.P, İlyönkurul Başkanlığı tara- ime bere eee ee in eee e am) Sayfiyede Sefa.. Nakleden : Faik Beremen Ertesi gün öğle- ye doğru küçük bey beni karşıma ça - bulunduğu oda ka- ırdı; Pisina baktım... A. . — Kühya, dedi. O kapalı odayı bugün | çıktı. Kilit kırılmıştı. Ve hançer yerinden açtıracaksın. . çıkarılmıştı. Küçük hanım, hançerden çok Boğuzıma birdenbire büyük bir yüm -İkorkardı., Ona bir şey o söyliyemezdim.. ruk tıkandı. Boğularak: — Siz ne diyorsunuz a küçük beyciğim.. O oda hiç açılır mı?. diye bağırdım. — Nasıl açılır mı?. Sana emrediyorum, | sunda boğuk boğuk bağrışmalar, haykır « > açtıracaksın.. malar işitildi. Bekliyordum, feliketi, fa « Karşısında boynumu büktüm: ciayi bekliyordum. — Bu yaştan sonra beni kov, sokaklara gibi haykırarak se del saplı hançerin «Nereye gitti, nereye gilti?..» diye sabah- me küçük beyciğim.. Paşa efendi bunca|lik deşik edilmiş vücudile karsılaştım.. U- yıl orasını açtırmadı, sen neden bu kadar| şaklar, köylüler hâdiseyi kısaca anlattıları Arif Bey uzun müddettenberi civar köyler den birinde güzel biz kadını seviyormuş, her akşam, Söğüt çayında buluşup, sevişi » © »srar ediyorsun? — Bana oda lâzem.. — Çiliiğin başka odası yok mu a efen- diciğim?.. — Küâhya sana son defa emrediyorum, git, uşaklara söyle © odayı açanlar.. Uşakların hiç biri buna razı olmadılar.. Tılamdan, sedef saplı hançerden korku - yorlardı. Nihayet küçük bey, o gâvur kadınla be- raber eline bir balta aldı. Evvelâ birinci ka- *İpayı kırdı, sonra ikinci kapının kanatlarını söktü, içeri girdi. Kadınla beraber gelen hizmetçi odayı silip süpürdü, temizledi, döşedi, dayadı. Fakat küçük bey, hançeri yetinden çıkart- mak istememişti.. Kadın çikarmağa uğra- üiyor, küçük bey birakmıyordu.. Nihayet bir akşamüstü, çiftliğe bir sürü misafir geldi. Hep beraber gülüşe eğiene! içtiler. Ve nihayet hep birden sedef saplı! hançerin bulunduğu odaya girdiler.. İçle- rinden biri büyük bir cüretle hançeri ye » rinden çekti, çıkardı. Fakat sabahleyin o adam, o, hançeri ye- sinden çıkaran adam, yatağında ölü olarak bulundu. Bunu küçük beyle beraber bütün misa- firler pek tabii buldular.. «Adamcağız kalb sektesinden öldüle dediler.. Fakat küçük bey endişeliydi.. Bir akşam hançeri yerine saplamak istemiş, fakat metresi olan Fran- mz kadını buna mâni olmuştu. « Asadan bir kaç gün geçince, mütbiş yorlarmış.. İşte dün gece ikisi de fena bir yoktu.. Çikarılmış tu. Deli gibi fırla 4 a Fekat Arif Bey de ortada yoktu.. Dehşeth. ladım.. Tam sabaha karşı, çiftliğin avlu « Vehim beni aldatmamıştı. Deli gibi de at, ne yaparsan yap, yalnız bunu teklif et*| şarı fırladım ve Arif Beyin kurşunlarla dee baskına uğramışlar ve ikisinin vücudu da tabancalarla delik deşik edilmişti. si Arif Beyin üstünü temizlerken cebin « den sedef saplı hançer çıktı ve onu tekrar yerine sapladım.. * İhtiyar kâhya âdeta on yaş birden çök: müştü. Omuzları düşmüş kolları halsiz bül enikrirmişiz. Azlakıkd Sdleta gö “101 Bülüri; birbirine çarpiyozdu” Ende uktağı İİ tesbihleri hızla çebine sokarak derin bir nefes aldı: — Zavallı küçük hanımcığım.. On. dan sonra, yatağa düştü., Kaç gece sabah: . İlara kadar hıçkıra hıçkıra ağladı. ce yatağının içinde dövündü, dudu. Gün Kaç ge: i geçtikçe eriyor, avurtları çöküyordu, Dal gibi incelmişti, İkide birde oğlu Muhiddin. Beyi hatırlıyor, beni başucuna çağırarak: — Köhya ona iyice bak, ben ölürsem İstanbula gitl. Onu mektepten çıkarma... Kara haberini geç alsınl, diyordu. a Hiç unutmam bir gece gene elimdeki © fenerle, uğursuz odanın penceresine yak- İaşmıştım.. Uzun uzun sedef saplı hang baktım ve ağladım.. Zavallı paşacığım, zaten bütün feliketi ler hep onun ölümünden sonra olasaimıgaği maydı?.. Gözlerimden yaşlar oks aka pa ya içim yanarak bakıyosdum. al yi Lütfen sayfayı gevirini. )

Bu sayıdan diğer sayfalar: