21 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

21 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— ” v Nasrettin Tarih onu bize n | Yazan:ı Reşad Hocanın hayatı asıl tanıtıyor, biz kendisini nasıl biliyoruz ? Ekrem Koçu SON-POSŞTA Dün yapılan Boğazı yüzerek geçme ya- rışları, vali Muhiddin Üstündağın bile par- mağını ağzında bırakan bir alâka uyan - dirdi. Nitekim, Muhiddin Üstündağ yarışı ka- zananlara mükâfatlarını dağıtırken: Birgün hocanın evine bir alacaklı gelmiş. Hocü karısım öğretip kapıya göndermiş. Kadın; — Hiç merak etmeyin, demiş, Hoca kıra- gll Bitince sürüler geçecek, dikenlere yüzleri ilişecek, onları teplayıp #tıp paramın vereceğiz ! Adamcağız Bü eözlere gölünce, kendilerini kaldırıp : Mi, kervan yoluna deve dikeni dikecek, dikenler iplik eğirecek, pararda pencereden gözetliyen Nasreddin Hoca kafesi e i— gidi költebor demiş, sağlam parayı görünce nasıl da gülersin ! irbesinin tamirimi Biz de Nasreddin Hocaaın deve dikenine bırakmıyalım. AARARARARARARARARARMARA Diın gazeteye uğrayınca yazı işleri di - Tektörümüz Cevat Fehmi: — Haberin var mı, dedi; Hocanın türbesi yanmış! > Dudaklarmızda bir Cevat; — Tuhaltır, dedi, türbesi yandı diyo - Yoz, gene gülüyonuz. - Muhayyilemizde 'Kenkli “zevkimizin çiz, bir Nasreddin Hoca vardır. Bu cana Fakın sima, bizi çocukken güldürmüş, bü- Yüdükçe güldüre güldüre düşündürmeğe irmış, bize hayatın hakikatlerini öğ - Tetet bir mürebbi, bir dost olmuştur. at Fuat Köprülü Nasreddin Hocanın larihi hüviyetini tesbit ederken. bu ano - dostumuzu ne kadar kuvvetle canlan- ; *Nasreddin Hoca çocukluğumuzdan beri Onu Nasreddin tebessüm belirdi. üşina olduğumuz sevimli bir simadır. nasıl, ne vakit, tamıdık bilmeyiz. Yal- Tiz, bu ismi duyunca, dudaklarımızda ken- kendine bir tebessüm belirir. Gülen göz- iz önünde ihtiyar hoca, meşhur Eşeği 48 Mollasile, birdenbire canlanır. Hocanın iraz müpbem, fakat canlı şahsiyelin- :;' hepimize bir şeyler karışmıştır. Bu 'es çe Yostun ince nükteleri, zarif ve sevimli lü- BO mühtelif. münaecbetlerle, ister işip ? hatırımıza gelir.» Hakikaten öyledir. Zülfiyare dokunur: deş — Fincancı katırlarını ürküttün! der - Nıx."" alacaklı gelir. borçlu alacaklıyı ı_'-'dııı. başından savar, alacaklınm da, Ü lünün 'da dudaklarında bir tebessüm & — Ölme eşeğim ölme, yaza sana tirlil Kira bilir kaç kişi, kâm bilir kaç defa: — Ye kürküm ye, sanadır rağbet! Demiştir. .__“-ıa& Hocanın tarihi hüviyeti çok —:—kkuı. Profesör Fuat Köprülünün or. koyduğu vesikalara göre, boca, eski g__dlinıı tamamen hilâfına, Timür ile &9ç © Beyazıdın muasın değildir. — Hicri Ğ ııj—u. Sivrihisar mülhakatından Hor- .._:ıuı—s.a. doğmuştur. Akşehirde ken: * nisbet edilen türbesinin kitabesinde Kaldiı gibi, 603. yılında da vefat "et - tanal, Yalnız bu kitabe, gene Hocaya hâs Kdır ığı:d- olarak tera, yani 386 yazı: " Biri 655, diğeri de 665 te tanzim e- Beri b eSeyit Mahmut Hayranin, di - İti v* *Hacı İbrahim Sultans a ait olan .,_üzhru.-ed. de Nasreddin Hoca şahit | ai bulunmuştur. ki, bu iki vesikanın Müi, ' de yukarıdaki doğum ve ölüm ta. "ne tamamen uymaktadır. Bunlara _:— Nasreddin, — Anadolu Selçukilerinin ._d:_t"_ınlui..dı yaşamıştır ve Sultan A - TDin muasırıdır, Abdullah Elfendi, Hortu kariye- kinin iİmamı imiş. Nasreddin 635 yılına doğru, © aralık büyük bir şöhret kazan » mış olan «xMahmut Hayrante ile aHacı İb- e. rabim Sultans a intisap etmek maksaı babasından miras kalan kariye imamlığını Mebmet adındaki halilesine bırakmış ve Akşehire hicret etmiş, orada yerleşmiş ve orada ölmüştür. Fakat Yunus Emrenin muasırı bir der viş, şair olan Nasreddin Hocanın hatırası, ve onun İnsanı teşrih ve tahlil eden hık » raları, yedi yüz yıldanberi, Türk dünya - sında bütün tazeliği ile yaşamış. yaşamal tadır, yaşıyacaktır. Bilhassa Anadolu köy- lüsü, Hocanın bikmetlerini, kendi haya tırı tanzim eden bir düstür olarak telâkki etmiş, onlarla amel etmiştir Nasreddin Hoca milli hüviyetinin —en «|bariz çizgileri, renkleri ile Türk mizah ve felsefesinin ölmez bir dehası olmuştur. Ni- hayet bu yedi asrın imtidadınca, insa - bir zarif fıkranın çerçevesi içinde hocanın ma- h olmuştur. Nasreddin Hocanın hayatı hakkında yan- hş malümatı ile Beraber Nasreddin Hoca letaifini ilk defa olarak toplıyan ve iki cilt üzerine tab'eden eski #Çaylak Tevfik Beyn üçüncü Murat za * sonlarında rtih ve mütalea eden her yeni görüş, muharrirlerden manında, yani on altıncı asır Nasreddin Hoca torunlarından birinin İs- tanbula geldiğini yazmaktadır. Bir mehez gösterilerek tevsik edilme - imiş olan rivayet şudur: *Nasreddin Hoca evlâdından biri ev - kufı hümayundan muhassas bir miktar nan- parenin kendisine intikali lâzım geldiğini ve © sülüleden bulunduğunu beyan zımnında Babı iye arzubal takdimine geldiği v » rada, hayvanını meydanda bırakılan nö » bet güsuna, yani kebir davula bağlamış. Hayvan davulu sürükleyince ürkmüş, ürk- “İtahsil görmektedirler. Eline ayda yirmi kü- «— Ben, dedi. bu yarışları tertip eder- 'ken, buraya sekiz on kişinin nazlana naz- lana ya geleceğini, ya gelmiyeceğini sanı - yordum, Fakat bugün, yarış başlarken de- nize atbıyanların kalabalığı bana, sevin - cimden büyük bir hayret, ve hayretimden büyük bir sevinç verdi. Etrafı denizle çev- rili alan İstanbul gibi bir şehirde, deniz sporlarının sönük kalışıma ne kadar esef - lensek yeriydi. Fakat bugün, her wene tek- rarlana tekrarlana günün birinde, Manş yarışları gibi beynelmilel bir ehemmiyet |kazanacak olan bu yüzmelerin bu derece alâka uyandırışına da ne kadar sevinsek yeridir. Bugünkü vaziyet, İstanbul belediyesine, deniz sporlarile daha yakından alâkadar olmak cesaretini vermiştirte * Saat on beşe doğru, Galatasaray klü - bünün Bebekteki denizcilik şubesi yükünü iyice almişlı. Yarışa girecek olun yanık İvücutlü yüzücüler, ellerinde deniz don » İlarile telâşlı telüâşh dolaşıyorlar, yarışlara kaçta başlanacağını öğrenmenin yolunu a. İnyarlardı. Galatasaraylı Osman Müayyet, kulağı- ma eğildi ve: — Sana, dedi, enles bir mevzu... — Şu adamı kargıda polislerin yanında duran örüyor musun ? — Şu belediye odacısını mı? — Tamam... Onun adı Mustafadır. Dört |yetişkin evlâr babasıdır. | — Oğullarının dördü de, Türkiyenin en iyi yüzücüleridir. Dördü de mükemmel bir sur lira geçen, okuması, yazması kıt — bir kapıcının, spora, mektebe bu kadar kıyınet vetrişine ne dersin? Hele evlâtlarını yetiş türmekte gösterdiği gayrete, muvalfakiyete? Ve benim çevap vermeme vakit bırak- madan ilâve etti: — Bugünkü yarışları da onun büyük oğlu Halil kazanacak, Enteresan değil mi? j * Vali Muhiddin Üstündağ, yüzecek olan- ların gittikçe kalabalıklaştığını gördükçe, gocuk gibi seviniyor. Atlama yerine çıkan- lara denize dalmalarını işaret ediyor. Ve anların balıklama, çömlekleme suya dalış- larını seyre doyamıyo!ı Arkadaşlardan birisi: — Görüyorsun ya? diyor. Muhiddin Üs- tündağ şimdi de yüzücüleri atlatıyor? Ben: — Bereket! diyorum, onlar olmasa, ge ne bizi atlatırdı! Belediye reis muavini Ekrem Sevenca - nın söylediğine göre, Muhiddin Üstündağ- | da denizcilik sevgisi hayli eskiymiş. Ve o vaktile, bir şampiyon kadar İyi yüzer, iyi atlarmış! Saat on altıya doğru, yüzücüler bir mo-| Boğazı yüzerek dün muvaffakıyetle yapıldı Yarışa tam 88 kız ve erkek girdi, 68 i Boğazı geçti 88 gencin birden denize atılması çok hoş bir manzara idi. Bu manzara karşısında Muhiddin Üstündağ bile kendini tutamamış, “ Ne güzel, ne güzel ,, diyordu DŞ S Yazan: Naci Sadullah Yarışa iştirak edenlerden bir grup Bizim külüstür motörün adıt İşgüzâr.. Motörü hasta bir mabız gibi ikide birde bırıldadıkça; — Eğvah... diyorur... Ya kendi de adı Ribi ise? Fakât o, hiç işgüzarlık etmeden karşı sahile ulaştı. ve çok şükür, yüzümüzü ka- ra çıkardı. Yüzücüler, Anadoluhisan iskelesinin sa- gındaki büyük ahşap bir yalının nhtımina dolmuşlardı. Üçü kız olmak üzere 88 kişi imişler. Hepsinin birden denize atlaması, tükçe sürüklemiş. Bittesadüf © gün. «sra» | öre, hakemler bir mötöre, Muhiddin Üs. |Sörmiye değecek kadar hoş bir manza - katırları dahi orada bulunduğundan anlar da ürküp bir velvelei uzmâ hâsıl olarak, orada bulunanlara «bu nedir? Bunu kim bağladı?» diye sual ölundukta, sülâleden olduğunu, isbata gelen zat idüğü anlaşıl - ması üzerine, umutlaka merhumun evlâ - dından olduğuna şüphe kalmadı. Başka delile hacet yokturs denilerek istidasının is'afına müsaade olunmuş » Nasreddin Hocanın Akşehir kâlkı tara- fından bir nevi kudsiyet atfodilen türbesi, altı mermer sütüna oturtulmuş bir kubbe- tündağ, festival komitesi âzaları, ve biz bir motöre dolduk. Peşimizde, futalar - dan, kayıklardan, sandallardan, padilbot- lardan mürekkep muazzam bir filoyla, Be- hekten karşı sahile doğru açıldık. gözeeüLİyaLln aa SEŞEDüNERŞENEDER AYA ERiGrüLinmnen, unutmazlarmış. Eğer hoca davet edilmez- se, yeni karı koca arasında dirlik olmaz - miş. Kim hocanın kabrini görür de gülmez se, başına bir felüket gelirmiş. Türbesinin toprağından yapılan bir çamurda — «kuru raydı. Bu manzara karşısında Muhiddin Üstündağ bile kendini tutamamış: — Ne güzel,.. Ne güzel... diyordu. Fakat onların denize atlamalarından az sonra, iş karıştı. Çünkü her biri, bir baş- ka istikamete doğru yel almıya başladılar. Ve az evvel, bizim motörden ikişer tahli- siye simidi alan kayıklar, hangi tarafa gi- deceklerini şaşırdılar. Bizim motörde de, konuşmalar, bağnş- malar başladı. Kimisi — Olmaz bu iş... diyor. Bu kargaşalıkta den ibarettin. Etrah tamamen açık olduğu |ağrı» denileni bir nevi göz bastalığına bire- türlü türlü hileler olur. Yanşa bu kadat halde iki sütun arasına yapılmış bir kapısı, kapısında da kocaman bir kikt vardır. Nasreddin Hocanın türbesi Akşehirliler, bir takım an'aneler yaralmış- lardır, rivayetlere Şehirde bir düğün olduğu zaman, tür - beye gidilir ve hoca düğüne davet edilir - mip Hattâ: — Mollalarım da beraber al! demeyi'de bi Asırlatın tesirile pek harap olarak 1323 | haber aldığımız bu türbe, gönül bağladı - Şamız milli bir âbidedir. Onu yakan ate şin yalımı gönlümüzü de kavurmuştur. İlk klüp girdi. Onlardan birisi, kendi yürü cüsünü iple sürükleyip götürse, Tuhumuz etrafında, |de tamir edilmiş olan ve bugün yandığını | bile duymaz! — Başka klüpler boş durmaz a? Onlar da yaparlar ayni şeyil — O zaman da bu yüzme yarişı değil, işimiz bu binayı yeniden yapmak, duvarsız | futa yarışı olur. kapısına gene bir kilit vurmak olmalıdır. Bir. diğeri: — Siz, diyor, onların muhtelif istika * Sayfa eçme yarışı metlere giltliklerine bakmayin. Hepsl de en tmüsait akıntiyı bulmak niyetinde. Derken bir feryat, bu münükaşayı kes- &: — Kurtarın” kızı... “Gidiyor. Sandal... Çabukl.. Az sonra, yarışı ilk birakan Bayan Sehime bir” sandala alındı: Meğer, de- nize atladıkları zamanki kargaşalıkta ya - nındakilerden, bir çimdik, bir tekme, bir de tokat yemiş. -Her şeyde hile sezen - bir zatı — Demek ki diyor, yarışa, tekme, tokat atmak vazifesile sokulanlar da var. Mak « satları bittabi iyi yüzücüleri böylece ıskar- taya çıkarıp, kendi klüplerinin yüzücüsünü birinci çıkarmakl.. Bir diğeri gülüyor: — Gaç canım... Bunlarda © kadar akıl olsa, böyle akıntıya kulaç çekerler mi? Nihayet muvasalat yerine vardık Ve ilk yüzücü, bizden az sonra sahile vardı. İkin- ciden, üçüncü dördüncüden sonra ge- lenlerin halleri görülecek şeydi. Birbirle « rinden haberleri olmadığı için hepsi de hile çıkar çıkmaz merakla soruyorlardı: — Kaçıncıyım? Ben, bizim Osman Müeyyedin — yarıı kazanacağını söylediği Halili aradım: Me- ğer biçare, hepsinin yetmiş metre önünde terk bir < akıntıya kapılmış, gelirken, ve dördüncülüğe kalmış. gelen Galatasarayh Orhanım sözlerinden, bu akıntı hikâyesinin bir bBahane olmadığı (Devamı 8 inci sayfada) Muamafih, birinci

Bu sayıdan diğer sayfalar: