23 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

23 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Dinarlı ile Kara Ali bugün karşılaşıyorlar Türkiye ikincisi Cemal pehlivan bize yazdığı mektupta “Cim Londos ile ancak Dinarlı güreşebilir,, diyor, Tekirdağlı ise mektubunda Cim Londos ile ancak kendisinin karşılaşabileceğini söylüyor (Baştarafı 1 inci sayfada) Biz, Tekirdağlının mektubundan, Mü- den, Öyle tayyareye, şimendifere binmeğe | lâyim pehlivana bahsettik: pek idmanlı değilim. Bu itibarla, eğer Di- narlı, Cim Londosun tayyare, — şimendifer oyunlarına güveniyorsa çok aldanıyor. Maamafi, palavra pehlivana yakışmaz. Onun için beni fazla söyletip te Tekirdağ- h Hüseyine çevirmeyin. Bırakın da kozu- muzu gazete sayfalarında değil, minderde paylaşalım! Dinarlı Mehmed de, kendisine Kara — Yazık... dedi, 6 çocuk meydan 0: kuma hastalığına tutulmuş. O beş yüz li rayı bulursa, bankaya koyacağına, bir has- taneye verse de tedavi edilse!.. Ben artık ona: — Seninle her zaman, her yerde güreş- meğe bazırım! demekten de bıktim. Ma- amafi böyle giderse, yakında ” hakikaten Türkiye şampiyonu olacak, çünkü palavra- Aliden az güvenmiyor. O da: larından kurtulmak için hepimiz — kaçaca- — İtiraf ederim 'ki, diyor. Kara Ali,İğız ortadan. Ve onun Başına kalacak! Türkiyenin en kuvvetli pehlivanıdır. — Fa- * kat kuvvet te zekâ gibidir. İşletilmedikçe bir şeye yaramaz. Ben Kara Aliyi, gövdesi sağlam, fakat kökü. çürük bir ağaca benzetirim. Çünkü onun bacakları, kollarından çok zayıftır. Halbuki ben en ayak mas kaslarıma güvenirim. Sonra onun boyundurukları kuvvetli- dir. Halbuki benim sipsivri kafam hiç bo yundurük tutmaz. Daha sonra o, serbesi güreşte benim talebemdir. Hem de fazla istidat göstere- memiş bir talebem, Bu itibarla, götüyorsunuz ki ben kaza- nacağımı iddia ederken, mantığa dayanı- yorum. Eğer, güreş minderlerinden hiç eksik #lmıyan talih, mantığı gene iflâs ettirmez- ve, bugün Alinin âkıbeti de sıfatı gibi «ka- ya> dir, fazla * Tekirdağlı Hüseyin, dün bize Tekirda- #ından bir mektup daha göndermiş. Ber- Mutad atıp tutuyor, ve: — Mülâyim bana yumuşak gelir. Di. narlı bir dinar etmez. Ben: «Yâ Alil» de- dim de saklırdım mıydı Kara Ali kaçacak delik arar! Kabilinden cümleleri tabur halinde n- saya koyduktan sonra: — Ben Cim Londosa meydan okuyo- rum. Onlarla güreşe tenezzül etmem! di- yor, ve ilâve ediyor: — Cim Londos güreşinden sonra, Te- kirdağında, tayyare cemiyeli —menfaatine güreşler yapılacak. Burada, onlara son bir ders vereceğim. Bankaya (500) Era koyacağım, Kaza- nırlarsa alır afiyetle yerler, Ben de ellerini öperim! Fakat şimdi, Cim Londosla —gü- reşmek benim hakkımdır! ——— Dün, Türkiye ikincisi Adapazarlı Ce- mal pehlivandan da uzun bir mektup al- dık O: — Ben, diyor, Dinarlı Mehmedi de, Kara Aliyi de, Tekirdağlı Hüseyini de, Mülâyim pehlivanı da tanırım. Hepsile de güreştim. Bu itibarla, onlar arasında — bir tercih yapmağa en salâhiyetlar adam be- nim. Bugünkü Türkiye pehlivanları arasın- da, Amerikan usulü serbest güreşi Dinar- h Mehmet kadar becerebilecek hiç kimse- nin bulunmadığını söylemeği bir borç bi- liyorum! Ve serbest güreşte, — sisirme dünya tampiyonu Cim Londostan hiç te aşağı olmıyan Dinarlının, ona da galip gelebile- ceğine kim isterse bahse girerim! Selim Tevfik Sındırgıda müsadere edilen gazozlar Sındırgi (Hususi) — Balıkesirden satılmak üzere buraya getirilen ga - zozlar hükümet doktoru — tarafından muayene edilmiş, bin şişe gazozun içi- lemiyecek kadar pis olduğu görülmüş, hepsi müsadere edilmiştir. Gazoz ima- lâthanesi sahibi mahkemeye yeril - miştir. İzmit Halkevi İzmit (Hususi) — İzmit Halkevi mevsim faaliyetine başlamış, yeni bir kadro vücude getirmiştir. Yakında temsillere başlıyacaktır 3 —a —— e— — GÖNÜL İŞLERİ Uç köy Delikanlısının Dertleri «Biri 23, biri 25 diğeri de 28 ya - gında.. Üçü de ayrı ayrı köylerde oturu: yorlar.. Bir gün bir araya gelmiş ve gö- nül sırlarını birbirlerine açmış olacak - lar... Üçü de güzel birer köy kızına vur- gun.. Birincisi, en genci sözlerile demek İstiyor ki: — Sevdiğim beni sevmiyor. Bütün hüsnü niyet taşıyan tekliflerime karşı is- Beni niçin istemiyor, an - lamıyorum?.. Bir genç kığın seviyesi, bir erkeğin seviyesinden yüksek mi - dir? » Bu saf köy delikanlısının seviye far- kı üzerinde saplanan düşüncesini de - ğiştirmek için ona Sympathie ile anli - pathieyi anlatmak lâzım geliyor. Bir in- san bir başkasına hoş, sevimli bilir, fakat ayni insan bir diğeri i yet soğuk ve basittir. Bu yüzden bu de- Kkanlının sevdiği genç kız da ona kar- gı böyle bir antipathie duyuyor. Oğlum, erkeklik izzeti nefsini kul - Tanmasını bilmelisin. Seni sevmek iste - miyen bir genç kaza karşı yapacağın en iyi hareket, ondan uzaklaşmaktır, * 25 yaşında olan, yor ki e— Genç ve güzel bir genç kız ee - yan halinde.. yani ortancası da di- yüzden bir kaç ay evvel ikimiz istedim. virdiler, o da beni İstemiyor. viyorum, o da beni seviyor. Fakat ana- # babası evlenmemize razı değiller. Bu karar verdik ve bir gece sevgilimi kaçırmak Fakat yarı yolda onu elimden aldılar. Şimdi kizı benim aleyhime çe - Ne yapa cağımı bilmiyorum, Yeis içindeyim. Ba- Na bir akıl öğretiniz.» Siz en büyük hatayı, kızı kaçırmak teşebbüsile yapmışsınız. Eğer bu hatayı işlemeseydiniz, kızla evlenmekte urar e- der ve ebeveynini de nihayet razı ode « bilirdiniz. Mademki bağ kopmuştur, ar- tık ondan vaz geçmeniz, talihinizi başka bir genç kızda denemeniz lâzım geli - yor. * Üçüncü köy delikanlısı — çılgıncasına Aşıktır. yana yakıla anlatıyor: — Sevgilim henüz 18 yaşında.. Kö- yün en güzel kızı.. Kendisile uzaklan se- vişiyoruz. Onunla evlenmek, mes'ut bir yuva kurmak gayesile ailesine müracaat ettim ve izdivaç teklifinde bulundum. Fa kat razı olmadılar. Şimdi yax içinde kıv- rTanıyorum. — Teklifimin teddedilmesini muhite yabancı olmamda buluyorum, Ne g, nasıl hareket edeyim?.» Fakat aşkın yap Vaziyetiniz çok müşkül.. elinden hiç bir şey kurtulmaz. Siz de bu kadar çok seviyorsanız, —müracaalınım başkaları vasıtasile yapmağa — çalışınız. Dostlarınız ve tanıdıklarınız sizi bu müş- kül vaziyetten kurtarabilirler, TEYZE SON POSTA Auuloı K | ltfaıyemızın yıldonumu dün parlak merasimle kutlulandı Itfaiye teşkilâtının tarihi sesli ve çok muvaffak bir filim halinde halka gösterildi, yangın tecrubelerı yapıldı Türkiyede itfaiye teşkilâtı ne za - man kuruldu? Eski tulumbacılar naşıl yanıgın söndürürlerdi? Nasıl giyinir - lerdi? Bügün itfaiyeciliğimiz ne hale gelmiştir? Ve bugünkü itfaiyecilerimiz müthiş bir yangını ne kadar zamanda söndürürler? İşte dün, Taksim stadyomunu dol- duran binlerce insan, bütün bu sorgu- ların cevaplarını, heyecanlı, gülünçlü, hareketli, sesli, müzikli ve zeykli bir film halinde aldılar. Denilebilir ki, Taksim — stadyomu; hiç bir müsabakada, dünkü kadar ka- labalık olmamıştı. Ve orayı dolduran- lar içinde geldiğine pişman olan tek kişiye rastlamak imkânı yoktu. Sahanın ortasına idman aletleri, tahta evler kurulmuştu. Merasime İstiklâ! marşiyle başlan - dı. Vali Muhiddin Üstündağ, kısa, fakat çok özlü bir nutuk söyledi. Fa- kat resmigeçidin başlanışından ön - ce, bugünkü modemn itfaiyeciliğin te- melini atan eski vali Haydarın, kahraman itfaiye şehitlerinin anılması nedense unutuldu. İstanbulda kurulan ilk itfaiye, eski tulumbacılar, eski askeri itfaiye bu- günkü itfaiye sırasiyle resmigeçit yap- tılar. Ondan sonra itfaiye neferleri, meş- hur Mazhar Hocanın kumandasında id- mana başladılar, Onların ipe tırmanışları, merdiven« lere çıkıp atlayışları, en güç. idman ha- reketlerini, profesyönel birer cambaz ustalığiyle başarışları görülecek şey - di. Tulumbacıların eski kılıklari, garip garip âdetleri herkese, geriliğin gü - lünçlüklerini seyretmenin keyfini ve - riyordu. İtfaiyecilere idman yaptıran Maz- har Hocanın, yetmişe yaklaşan yaşına rTağmen, yirmilik bir sporcu çevikliği- le hünerler gösterişi de parlakti, Fakat buna rağmen seyirciler, hcr) gördüklerinde tenkit edilecek bir cihet buluyorlardı: | Tulumbacıların aktör Vasfi Rıza ta-| rafından yapılmış makyajlarını beğen- mediler. Mazhar Hocanın yaptığı ve yaptır- dığı akrobatik hareketlerin fazla uza- yışından şikâyet ettiler. Çünkü hepsi de, yangın tecrübesini bekliyorlar, ve birbirlerine, habre soru yorlardı — Şu evler mi tutuşturulacak) — Ya söndüremezlerse? — Fena mı? O sayede gençler bu hakiki yangın yerinde spor yapmaktan kurtulurlar! — Ya itfaiyeciler söndüremezler de tulumbacılar söndürürlerse? — İtfaiye otomobillerinin tekerlek ). ve Dünkü geçit resminden intıbalar: Yeniçeriler zamanında itfaiye, meşrutiyetten snoraki günlerin atlı itfalyesi ve tulumbacıları leri dama atılır. Ve itfaiye müzesin - deki tulumbalar yeniden baş tacı adi- lir, Abidin Daver, bugünkü itfaiyecile- ri de tenkit ediyor: — Beğenmedim... diyor... Yirmin- ci asır bu. Otomobille yangın söndü - rülürmüymüş Bugünün itfaiyecil karada oto - mobille, denizde külüstür motörlerle değil, tayyareyle, tahtelbahirle yapıl - malı... Bir başkası: — Yahu, diyor, Taksim stadyomunda artık danışıklı işler yapmak moda ol - du... Danışıklı futbol ...Danışıklı gü- * Danışıklı yangın... Onlar, yangını beklerken, ben tu - |lumbacı reislerini aramıya koyuldum İFakat mübarekler, sandık taşımıya öyle hasretmişler ki, sahada habıe koşuyorlar, bağrıyorlar, nârâ atıyor - lar. Hem hepsi de sahiden yangına gi- (Devamı 9 uncu sayfada) reş.. Tulumbacılar ve bugünkü itfaiye teşkilâtı yangın söndürürlerken

Bu sayıdan diğer sayfalar: