1 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

1 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ | | L LEylal —— SON POSTA Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera KORSANIN KIZI Yazan : Kadircan Kaflı Son Posta'nın tarihi tefrikası — Bir fırsat var. Her zaman bu - » Hnmiyan bir fırsat... - Beş arkadaş şimdi daha yavaş konu- — Biyorlardı. “Mansur anlattı: — — Bügün Adakaleye inrdat için ge- İib de elimize düşen esirler sorguya çe- kilmiş. —Bunların anlattıklarına — göre | "l'Pın)'ol kralı Şarlken taç giymek için '#novaya gitmiş. Donanma da onun “Beraberinde imiş. Şimdi İspanya kıyı- höinda bizim karşımıza çıkacak hiç bir üvvet kalmamış. Yarın on beş kadır- Wi ile hemen yola çıkıyoruz. — >Hepsi de birbirlerinin gözlerinin içi- he baktılar. Hepsi de birbirlerine sanki ayni söz- İ sessizce ve bakışlarile sövlüyor - lardı: “— Sahiden bulunmaz bir fırsat Bu, pek yaman ve kârlı bir akın ola - tak Mansur pek sevinçliydi. Bunun da en büyük sebebi Aydın Reisin gemi- ile İspanya kıyılarından Afrikaya Beçmek için fırsat bekleyen bir kısım ilöslüleri kurtarmak için emir al- Miş olmasıydı. O gece İlyas Reis görünmedi. Küçük Alt koğuşun mümkün oldu- Bt kadar kenar bir odasında bir yata- Ba uzanmıştı. Bütün gece uyanıp uya- Mıp dalkdı. O, Cezayire geldiği ilk ge - teyi böyle kimisi yaşlı, kimisi genç, ki- Mi iri ve kimi ince leventler arasında Reçireceğini hiç düşünmemişti. O sa- Tuyordu ki İlyas Reisle her zaman bir Çatı altında veya bir tekne üstünde bu- lunacaktı. . Sabah erkenden Reisin sesi duyul - du: b Heeı...yyl.,. Yoldaşlar... İş başına!... Hepsi de bir tek zenberekle doğru - luyorlarmış gibi ayağa kalktılar. İlyas Reis Uzun Velinin sırtını ok- tadı: — Bacakların gene açıkta mı kal - di? Bu yorganın ayak ucuna bir yor - Ban daha ekle... Ama şimdi havalar o r serin değil... Sonra yaparsın? — Ben bacaklarımdan üşümem. Kırlı Hasan söze kanştı: — Çopur İsmaille ayak ayağa yat- tınlar, Birinin bacakları kısa, diğerinin Uzun... Birinden artan yorganı diğeri örtmeli!... — Fena değil bu... Bu sırada kenarda ve çekinerek gi- Yinen Küçük Ali İlyas Reisin gözüne îı'pmışıı. Onun omuzuna elini koy - Kalkın bakalım — — Nasılsın küçük? Yaran geçti ya... — Geçti... Bir şey kalmadı. — Yann akın var. Sen gelmesen de olur, Yaran tepmesin! Küçük Ali, Reisin kuvvetli avucunu Omuzunda hissettiği zaman derin bir duyuyor, bu hislerini belli etmek korkusile gözlerini kaçırıyordu. Fakat İlyas Reisin sözleri onun hiç hoşuna gitmemişti. Hemen cevap verdi: . — Yaram kalmadı artık... Tepmek korkusu da yok... Sizden ayrı kalmak istemem ben... Ben de giderim... © anda kendisinin bir erkek rolü Yapmağa mecbur olduğunu bile unut- Muş gibiydi. Hattâ az daha: — Sizden ayrı yaşıyamam ben... ğ Diyecekti de dilini hemen çevirmiş- İlyas Reis bunun hiç farkında olmu- Yordu. Oradan ayrılırken: — Peki.. mademki kalmak istemi - Yorsun, gitmek hakkındır. Dedi. Cezayir tersanesinde yarı çıplak le- Ventler ve forsalar barıl haril çalışı - y_“!hıdı. On beş kadırga kızaklara çe- ülmişti. Teknelerin dış tarafları ve su- Yün içinde kalacak olan kısımları don Yağı ile iyice yağlanıyor, ufak tefek — Si düşükleri, çatlakları tıkanıyordu. d İ d 5 dic4 ı Elleri kırbaçlı gardiyanlar, her çe » şitten, boy boy ve her yaşta olmak ü- zere bir yığın kalababğın başında ge - ziyorlardı. İçlerinde işi bırakanlar veya şyavaş davrananları omuzlarına do - (kunan kırbaç onları hemen harekete İgetiriyordu. Reisler gemilerinin yanında yapılan işleri gözden geçiriyorlar, ara sıra ba- İzilarının yanlışlarını düzeltiyorlar, e- mirler veriyorlardı. Hayreddin bey, Salıh Reis ve Ay - dın Reis de gemilerin aralırında do - laşıyorlar, leventleri teşvik ediyorlar- di. Biraz ötede bir cura çalınıyor ve bir kaç levent birden hem çalışıyorlar, hem de yanık seslerile bir. Anadolu türküsü söylüyorlardı. Yelken aralarında, güverte ve kasa- ralarda da çalışanlar vardı. Onlar da ipleri, makaraları, kürekleri, iskarmoz- |ları yokluyorlar, en küçük bir eksik Numara : 61 eaman çuvallar içinde peksimetler ge- milere yerleştiriliyordu. Güneş batarken her şey hazırlanmış- ti 4 Küçük Alibu çalışmalar - sırasında rHikâye " Kordobadaki en büyük caminin ki-| lise yapılması üzerinden çeyrek asır| kadar geçmişti. Kordoba kilisesinin başpapazı Alon- zo kısa boylu, kıvriık burunlu, küçük ve parlak gözlü, şeytan gibi bir adam- dı. Ancak otuz yaşlarında olduğu hal- |de Hardinaldan sonra gelen bu yük - İsek dereceyi ele geçirmiş bulunuyor - kendi payma düşeni fazlasile yapmış - |du. Fakat onun asıl büyük zaferi ayni tı. O, bele yelken tamirinde diğerlerin- | İden daha usta çıkmıştı. Hattâ gemiyi ve | |herkesin yaptığı işi gözden geçiren İl- İyas Reis onun bu ustalığını görünce zamanda Kordoba engizisyon mahke - mesinde müddetumumi olabilmesiydi. Alonzo yaradılış itibarile papazlığa hiç te elverişli değildi. Onda, hayatın her çeşid eğlence ve tadlarına, hele gü- b BZ o.î"mqf. el daniği: zel kadınlara karşı' sonsuz bir arzü tu- — Sağol; Küçük- Ali... Çok güzell.. |fuçuğyorndu. Papazlık bunlara — gizliden Sonra gülümsiyerek şunları ilâve et- | gizliye kavuşmak için engel değilse de, mişti : |bir rezalet çıkmasından — korkuyor - — Seni anan yaniliş doğurmuş ola-|du. Zira herhangi bir kadının ona kar- cak. Erkek değil, kız olacakmışsin sen..|şı sevgi duyabilmesi için lâzım — olan Fakat bu yanlışa can kurban... Bizim | yüz ve boy güzelliğinden ötürü pek işimize yaradin: Gaknkda bu. kâdar gör zel ve iyi yelken onaran kimse yok - tur. Küçük Alinin kalbi hızlı hızlı çarpı- yordu. Fakat bunun sebebi neydi? zügürttü. Kiliseye günah çıkarmak için gelen kadınlar bulunuyordu. Fakat o, yarım zevke razı olmadığı gibi gelenler ara - sında çok güzeller de yoktu. Son günlerde Valansiyadan Kordo- baya bir şarkıcı ve oyuncu kadın gel- |bile kalmamasına dikkat ediyorlardı. Öğleden sonra gemiler denize in - |dirilmişti. Tarba torba barutlar, granitten yu- varlak gülleler, varillerle sular ve ko- ——— — (Arkası var) KN BAYLARA mexaman Devlet Demiryolları tarafından Cer kısmında çalıştırılmak üzere Avrupaya Teknikum tahsili için gönderilecek (20) talebeye ait müsabaka şeraiti: 1 — Türk olmak 2 — Yaşı 18den küçük ve 25 den büyük almamak 3 — Sağlık durumu tahsile engel olacak derecede olmadığına ve memleketin herhangi bir tarafında çalışmağa müsait bulun- duğuna dair Devlet Demiryollarının (Ankara), (Haydarpaşa), (Eskişehir), (İzmir) ve (Adana) daki sıhhi hey'etinden veya Devlet Demiryollarına kabul olumacak memurlarda bulunması lâzımgelen sıhhi şartları gösterir matbu sıhhi rapor muhtevi- yatma uygun olarak (tam teşkilâtlı bir hastaneden) alınmış sıhhat raporu ile anlaşılmak. Devlet hesabına tahsil ettiren mekteplerden müsabakaya girmek isteyenler mekteplerinden bir güna ilişikleri olmadığına dair vesika göstereceklerdir. Askerlik vazifesinin Avrupaya tahsile gitmesine mani olmadığına dair alâkadar askerlik şubesinden vesikayı haiz olmak. Talipler 19.9.936 tarihine kadar istida ile İstanbul Mühendis mektebi müdürlüğüne müracaat edeceklerdir. İstidaya bağlanması lâzımgelen vesaik: A) Nüfus kâğıdı veya musaddak bir sureti B) Gördüğü tahsili tevsik ettirecek evrakı müsbite C) Hüsnühâl varakası (en son mektebinin vereceği hüsnü- hâl varakası ile o tarihten sonra.çalıştığı yerlerden ve aynı zamanda mahalli polis dairesinden almacaktır.) 4 x 6,5 büyüklüğünde 6 fotoğraf Aşı şahadetnamesi 3, 4, ve 5inci maddelerdeki vesaik. Babasının adı? Nerede doğduğu? Sağ ise şimdiki, ölmüş ise ölümden evvelki meslek ve memuriyeti nedir ? Ve nerelerde çalışmıştır ? Şimdiki ve ölmeden evvelki meslek memuriyetinden önce daha nerelerde, ne gibi işlerde ne vakitler bulundu ? Bunları gösterir bir ebeveyn tercümcihal varakası. Müsabaka imtihanı 22.9.936 tarihinde saat 9 İstanbulda Mühendis mektebinde yapılacaktır. Müsabaka imtihanı liselerde tamamen okunan hesap, hendese, cebir, müsellesat, kimya, fizik ve Türkçeden yapılacaktır. imtihanda aynı derecede not alanlardan lisan bilenler tercih edilir. imtihanda muvaffak olanlar Avrupada teknikum tahsili gör- meden evvel Devlet Demiryolları Eskişehir atelyesinde altı ay staj göreceklerdir. Eskişehir atelyesindeki staj müddeti zarfında stajiyerlere iki buçuk lira yevmiye verilecektir. Müsabaka imtihanında kazanan talipler; Avrupadaki tahsillerinin neticesinden sonraki mecburi hizmetleri hakkında Devlet Demiryolları idaresinin isteyeceği şekilde taahhütname vere- ceklerdir. Tahsil plâmı: Altı ay Eskişehir atelyesinde staj, bir buçuk sene Avrupada idarenin göstereceği fabrikalarda staj ve lisan öğrenilmesi. İki buçuk sene de idarenin göstereceği teknikum- larda beş sömestrlik makine şubesini ikmal ve diploma alınmasıdır. Avrupadaki tahsil şeraiti veya diğer hususat hakkında Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğünden ve İşletme — Müdürlük- lerinden ve Mühendis Mektebi Müdürlüğünden isteyenler tafsilâtı lâzime alabilirler. (824) 15 — 1 v Ö See Ğ mişti. Uzun, dalgalı ve kara saçları, iri kara gözleri, pembe yanakları ve kızıl dudaklarile bir günde bütün gönülleri avlamıştı. Düzgün ve uzun boyunu gö- renler, hele kırmızı şalmı omuzuna a- larak ve saçaklı entarisini dalgalandıra- rak dansederken onu seyredenler hay- ran oluyorlardı. Kordoba bahçelerinde öten bülbüller onu duysalardı susar - lardı. Onun şarkıları bir gün içinde Kor- dobanın en tüks kanağından en küçük kulübesine, en büyük meydanından en dar sokağına kadar yayılmıştı. Alonzo bir gün kiliseye gelirken: — Yaşaaaa... Diye haykıran bir halk kalahalığına raslamış ve yakışıklı boğa güreşçileri- nin omuzlarında Dolaresi görmüştü. Halk sarhoş gibiydi ve eğer Alonzo çabucak kenare çekilmeseydi çiğnene- cekti. Halbuki başka Zzaman böy miydi? Dilediğini astıran, dilediğini kestiren ve ortalığı korkudan titreten engizisyon müddeiumumisi — geçerken herkes yol verir, yerlere kadar iğilir - di, Alonzo bu güzel şarkıcı kadının ar- kasından uzun u- zun ve hasretle baktı.. O anda kendisinin de genç kadını ellerinde taşıyan boğa — güreşçile - rinden biri olma - sını islemez miy- di? Kadına baktığı anlarda başka hiç bir şey görmemişti. Fakat o kayboldu- ğu zaman kalabalığın sonundakileri, evlerin kapılarından ve pencerele - yinden bakanları görmeğe başlamıştı. Birdenbire doğruldu. Gözleri hayretle büyümüştü. Çünkü yirmi adım kadar ötesinde Kordoba Kardinali Merkando vardı ve kadının dönüp kayböldüğü köşeye göz- Jerini dikmiş olduğu halde ağzı aç gduruyordu. Alanzo önce korktu. Sonra şöyle düşündü: — O da şarkıcı kadına vurulmuş ol- malı,,, Hakkı da var ya.., Hemen oradan uzaklaştı. Dosdoğru kiliseye gitti. Ayni zamanda kendi kendine soru - yordu u güzel kadını elde etmek için ne yapmalı) Merkando gibi yakışıklı bir adam 0o- Jaydı hiç te zor değildi. * Bu kadın acaba günah muydu? Onun bir günahıni yakalarsa engi - zisyon korkusile Alonzoya teslim ol - maz mıydı? işlemiyor Yarınki nushamızda : Şeyhin kızı Yazan: Faik Beremen Yazan; Kadircan Kaflı Engizisyon korkusile güzel ve şene kadını Alonzonun kolları arasma a - tacak olan günah ise ikisinin arasında kalmalıydı. O halde memurlarından bir veya bir kaçımı yollıyarak gözetlemek — doğru değildi. Bu işi kendisi yapmalıydı Bir mıknatısa yakalanmış gibiydi. Hem gitmek istiyor, hem de gidemi- yordu, Fakat en sonra dayanamadı ve vâk- tin gece yarısına yaklaştığını bilmesi- ne rağmen gitti. ş Tam sokağın köşesine geldiği zaman şarkıcı kadının kapısı açıldi ve Alon- zo hemen kenare çokildi. Yüzünü kara pelerinin bir ucu ile örttü. Gecenin soluk aydınlığında üç ka - raltı onun saklandığı köşeye doğru ye- Hiyorlardı. Bunlardan birisi önde, diğer ikisi ar- kada bulunuyorlardı. Alonzo önde gelene dikkatle bakı « yordu. Onun profilini biraz silik ve karışık ta olsa görebildi. Eğer kendisini tutmamış olaydı hay- retinden rasgele haykıracaktı. Cünkü bu kırmızı ceketli şövalye Kordoba Kardinali Merkandodan başkası de - ğgildi. Kardinal arkasında birlikte geçip gitti. Alonzo hemen onun önüne çıkmayı, yakalatıp zindana attırmayı düşündü,. Çünkü bu işi yapmak için başka a » dam veya atker getirmeğe bile Ji yoktu. Kardinalin en sadık ve şorları olan bu adamlara yüzünü Küs- terdikten sonra: — Bu alçağı tutunuz! Demek yeterdi. Bir engizisyon — müddelumumisinin emri önünde İspanya Kralının bile baş eğdiği, karşı gelmediği zamanlardı. iki silâhşorla — Bir taşla iki kuş vurmalıyım. Bu — fırsat her zaman ele geçmez! dedi. Karanlık ve dar sokaklarda biçimsiz bir karaltı gibi kayboldu. x Bir hafta sonra idi. Kardinal Mer « kando üç suçtan ötürü engizisyon mahkemesine verilmişti. Bunların bi « rincisi şövalye elbisesile gece sokak « larda gezmesi, ikincisi Dolares « Je büuluşması, ü « çüncüsü de ken « di errindeki hâlis hıristiyan iki si « lâhşörü günah iş- lemek için vasıta olarak kullanma« sıydı. Çatır çatır tırnakları sökülen Kar « dinal, suçlarını itiraf etmiş, kol ve a « yakalarından birer atın kuyruğuna buğ- lanarak parçalanmasına karar veril « mişti. Müddeiumumi — Dolares — hakkıinda şöyle demişti: , — ©, suç işlememiş, suç işlemesi i- gin zorlanmıştır. Hattâ içimizdeki ya- lancı hıristiyanlardan birinin. meydu « na çıkarılmasma hizmet ettiği için taka dir edilmesi lâzım gelir. Ertesi gün Merkando parçılanmış « ğ tı. Alonzo ise Kordoba bahçeleri orta « sındaki büyük bir köşkün ateş rengi salonunda ateş rengi tüllere bürüne « rek drnseden ve şarkı söyliyen Dola « İ resi Hsllarının arasında sıkıyordu, Fa- —— kat © Merkando gibi budalalık etme » — mişti. Kadının evine gideceği yerde 0- nu kendi köşküne getirmişti. 4 — Bu kadın burada ne arıyor? Derlerse: — Günahlarını itiraf için gelmiş. Diyecekti. Çünkü bir papazın evi de kilise de- — mektir ve günahını itiraf için kiliseye — gelen bir hıristiyan geri çevrilemez,,, — Burdur Belediye Reisliğinden : Burdur Belediyesine 225 metre 70 lik iki Rekor ve her yirmi beş met. — rede ağızlıklı ve 24 telli en iyi cins bezhortum pazarlıkla almacaktır. Bu gins hortumu bulanların 15/9/936 da yüzde 7,5 kuruş teminat para ve teklifnamelerile veya bizzat saat 14 de Burdur Belediye Encümeninde ha- zır bulunmaları ilân olunur. 46650

Bu sayıdan diğer sayfalar: