2 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

2 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ü BT 2ıiı L “ Son Posta ,, nın siyasi tefrikası : 18 İTTİHAD » TARAKKİDE ON Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Hu SON POSTA - SENE Bir inkılâbın idaresi, o inkılâbı tasarla- yanlarda bulunmaklâzım gelmez mi ? Talât Paşa diyor ki: — Ben bu inkılâbı düşünmeğe başladığım tarihtenberi hiç bir zaman hükümete geçmeği, nazır olmayı hatırımdan geçirmemiştim. Meğer köpeği öldürenin sürümesi lâzımmış!. Mecburivet hasıl olunca her şeyi yapıyor Üübat ve Terakkindi devlet zaües « —;eıi ve hükümet organı karşısında - k Mevkiüni tetkik etmek de ayrı bir bahis mevzuüudur. İttihat ve Terakki hükümet karsı - muhtelif devirlerden geçmiştir: 'nce, 908 temmuzundan 909 ni » Sanına kadar birinci devre, Abdülha- Tidin tahttan indirilişinden halâskâr 'f'kuitmı ve Balkan harbine kadar i- kinci devre, Balkan harbinden Umumt k'h'! kadar üçüncü devre ve Cihan harbi de dördüncü devredir. Birinci devrede, İttihat ve Terakki, / Btrek ikbal sevdasına düşmekle itham tdilmekten korkmak ve gerek çok ka- i':ll bir iş zannettiği devlet işlerine Nüz akıl erdiremediği fikrinde bu - yavaş hükümete sokulmıya lü - ln_ Börmesi ve buna cesaret güster- ::' ile başlar. 31 marta kadar yapı - T tecrübe isbat etmişti ki İttihat ve Ç-kki bir tarafta gizli ve hâkim bir Vvet, hükümet ötetarafta, resmi ve l.'lllıı ile parlâmento karşısında mes'- bir kuvvet olarak yanyana yaşıya - ları gibi eski meslekten yetiş - :: Babıâli unsurlarının elile bir inkı- h“n“hıkkuk ettirmek de imkânsızdır. lün için hükümete yavaş yavaş 1 unsurlar, ya doğrudan doğruya tihat ve Terakki unsurlarını ve Yahud bunlara yakın olanlarını sokmı- ğ_"hh-ıluııı.ı. Evvelâ Cavid ve Talâttan Yarak İttihat ve Terakki erkâni birer hükümete girmeğe başladı- Ne kadar gariptir ve ©o zaman 4 lekette ne kadar tuhaf bir zihni - », Mevcud olmak lâzım geliyor ki bu ::::lınn hükümete iştirâkleri haki- bir mesele oluyordu. | ü (*7 bizim Tanin, hükümete karışan sırf itiyad sâkifi ve se- © noksanı hasebile, dünkü «hiçp le- NL ün mühim birer «şey» oluşları- İk :’llYlıklı hazmedemiyorlardı. Bir ânının hükümet içine karışmak *%k.l:ndıu cesaretsizliklerinin haklı Tını isbat ettiler. unutamam, Talâtın ilk defa na- n.,.'.'l'""' hükümete iştirâk — ettiği lü; akşam üzeri geç vakit Tanine # Cahid ve Baban zâde ile ko - İ srl e e NL l A Sait Halim Paşa nuşuyorlar, ben de bir iş için yanla - rına gitmiş, onların hararetli konuş - malarında bir fasılayı Talât diyordu ki: — Ben bu inkılâbı düşünmeğe baş- ladığım tarihtenberi hiç bir zaman hü bekliyordum; | kümete geçmeği, nazır olmayı hatırım- | dan geçirmemiştim. Meğerse köpeği öldürenin sürümesi lâzımmiış. Mecbu- riyet hâsıl olunca her şeyi yapılıyor. Bugün nezaret mevkiine geçerken i çimde bir kurbanlık koyun hissi hâsıl oldu. Biliyorum, bizim halk ve efkârı umumiye bu mevkilere gelmiş olan herkesin iki günde paçavrasını çıkar« miya alışmıştır. Benim için de öyle o - lacak, ama no yaparsın, zarüret... Sonradan bütün nazırlığı ve sadrâ- zamlığı müddetince sık sık kendisini gördüğüm bu az akıllı, fakat çok zeki ve çok temiz kalblı telgraf memurun- da en ufak bir mevki ve ikbal arzusu ya yalan söylemek, insanı aldatmayı sevmekle muâheze edilmiş olan bu sonraki İttihat ve Terakki liderinin bul i gibi bahislerde öyle bir safvet ve sa - mimiyet gösterişi vardı ki herkesi tes- hir ederdi ve zaten onun muhitine karşı bütün toplayıcı kuvveti de bu - ; |rada idi: Üçüncü devrinde İttihat ve Terakki, hükümete, münferid bir kaç nazır ola- rak değil, bütün ekibi ile girdi. Yalnız, sadrâzamlığa dokunmadı, bu mevkii daima, Said paşa, Mahmud Şevket pa- şa gibi rütbe itibarile zaten yükselmiş insanlara verdi. Hattâ, Mahmut Şev - ket paşanın katlinden sonra, hükümeti daha sıkı olarak ele almak lâzım ge - lince, gene doğrudan doğruya kendi unsurlarına müracaat etmiyerek, sa - mimi bir ittihatcı, fakat, her şeyden ziyade mevki ve unvan meraklısı, yu- muşak başlı bir «paşa» ya, Said Halim paşaya müracaat etti. O sıralarda ar - tık İttihat ve Terakki içinde, herkesi kendi etrafına toplamış, herkesin re - yini temin etmiş bir şahsiyet olan Ta- lât bey varken sadrâzamın böyle ko - miteciliğe uzak bir aristokrattan inti - hab edilmesi manasız olmakla beraber hep ayni mulâhazalar, ayni hisler ve aa — aa — | Hikâye İ «A, Tehgkhov» tan Akşamın saat altısı.. Tanınmış â lim, - ona sadece âlim diyelim - iş ©- dasında oturmuş, asabi asabi tırnak - larını isırıyor ve mütemadiyen saati - ne bakarak: — Doğrusu, bu kaba ve çirkin bir hareket, diyordu. Başkasının işi ve vakti namına haddi aşan bir hakaret- tir. İngilterede, böyle bir adam bir ka- rış toprak bile kazanamaz ve açlıktan ölür, Bakalım ne, vakit geleceksin? Sabırsızlık ve inkisarını yatıştırmak ihti, 1 duyan âlim, karısının oda - sına yaklaşarak kapıya vurdu ve öfkeli bir sesle: — Katia, dedi. Eğer Piotre Da - nilyteh'i görürsen, ona söyle, ki hakiki insan olanlar böyle hareket etmezler. Bu büyük bir suç ve kabahattir. Bana bir kâtip tavsiye etti. O da kime iş ya- pacağını bilmiyor. Bu genç adam her gün muntazaman iki üç saat geç kalı- yör. Kâtipler böyle mi olur.. Bu iki üç sant, benim için başkalarının iki üç se- nesinden daha kıymetlidir. Gelince o- na, bir köpek muamelesi yapacağım; bir metelik dahi vermiyeceğim. Onu kapı dışarı edeceğim. İnsan, böyleleri- le kendisini rahatsız etmeğe değmez doğrusu!.. — Bunları her gün söylersin ve o dünkü telgrafcı Talâtın yüksek mevki- leri bir türlü kendisine yakıştıramıyan tevazuu ve safveti buna mani olmuş - tu. Bunun için İttihat ve Terakkinin hü- kümet karşısında dördüncü devreye a- yak basması, ve hükümetin tamamen bir İttihat ve Terakki hükümeti olması için Cihan harbinin başlaması, bir ta- raftan Said Halim paşanın, aldığı mes'uliyetin ağırlığını hissederek ara- da bir şikâyet etmesi ve eyni zamanda günden güne nüfuzu ve salâhiyeti ar- tan Enverin karşısına daha kuvvetli bir sadrâzam getirilerek işin sıkı tu tulması zaruretinin meydana çıkması lâzım geldi. (Arkası var) İ BADYO I Bugünkü Program 2 İkinciteşrin 936 İSTANBUL Öğle Neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 12.50: Hava- dis, 13,065: Ptâkla hafif müzik, 13,28: Muhte- Hf plâk neşriyatı, Akşam Neşriyatı: 1830: Caz; Plâkla. 19.30: Çocuklara masal: İ. Galib tarafından. 20: Rifat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20.30: Bafiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları.. 21: Plâkla solo- lar, 21.30: Orkestra. 22.40: Alans havadis « leri. Yarınki prorram . 4 İkinciteşrin 036 İSTANBUL Öğle Neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12.50: Ha- Vadis, 13,05: Plâkla hafif müzik, 13,25: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 18.30; Caz: Plâkla. 19.80: Konferans Ba - yan Suat Derviş tarafından. 20: Vedla Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.80: Türk musiki heyeti. 21: Öperet temsil beyetl. 21-30: Orkestra, 22.30; Ajans haberleri. Emniyet İşleri Umum Müdürlüğünden: 1 — 936 senesi için zabıta memurlarına satın alınacak azı - 4500 çoğu 5419 çift fotin ile azı 4500 çoğu 4960 çift getir yirmi bir gün müddetle ve kapalı zarf usulile eksilmeye 2 — Fotinin beher çiftine 335 ve hammen fiyat konulmuştur. 3 — İhale 16/11/936 - pazartesi mum Müdürlüğü binasında — müteşekkil komisyon getirin beher çiftine 275 kuruş mu- günü saat on beşte Emniyet işleri U- huzurunda yapılacaktır. n 4 — Eksiltmeye girecekler 2384 lira 52 kuruşluk muvakkat teminat mektup ve makbuzu ile ve 2490 sayılı kanunun 2, 3 üncü maddelerinde yazılı belgelerle birlikte teklif mektuplarını ihale vaktinden bir saat evvel komisyona vermeleri. 5 — Bu iş için fazla izahat almak, nümune ve şartnamesini görmek is- teyenlerin hergün sözü geçen komisyona müracaat edebilecekleri. «1558» her gün gene gelir.. — Bugün artık kararımı verdim. Ba- na epey vakit kaybettirdi. Arkasından bir arabacı gibi bağıracağım onun!.. Nihayet zil çaldı. Âlim ciddi ve sert bir çehre takındı; ve başını arkaya ata- rak odadan çıktı. | On sekiz yaşında bıyıksız, ve yüzü yu- tıkanacak gibi yargundu; itinayla ko - | buçlarının deliklerinden görünen be - biraz da gürültülü ve ancak çocukların Kâtibi portmantonun yanında bul - du. İvane Matveitch, genç bir &dam.. |murta gibi uzun.. Üstünde yıpranmış I bir pardesü.. Ayakları kaloşsuz. Nefesi caman pabuçlarımı kurutuyor ve yanı | başında duran oda hizmetçisinden, pa- İyaz yün çoraplarını saklamağa çalışı - yordu. Âlimi görünce, geniş ve uzunca ye basit insanla - rın Ivane Matveitch Çeviren: Faik BERÇMEN tan çıktınız-değil mi? Fakat bunu size dün söylemiştim; Üç sene oluyor. Liseyi dördüncü niftayken biraktım. Âlim, İvane Matveitch'in yazdıkla - rına bir göz gezdirerek sordu; — Niçin? — Ailevi sebeplerden dolayı, — Şunu size söylemeliyim İvane Matveitehl. Böyle gevşek ve seyrek yazmak âdetini ne vakit bırakacaksı - nız? Bir satırda 40 harften daha az ya- zı olmamal: — Siz söy iz. Ben hem çayımı içer, hem de yazabilirim, ne yalan söy- liyeyim karnım açtı.. Onu iyi biliyorum, yayan geldi - nizl, - Evet... Hem de hava ne fenaydı, Şimdi bizim memlekette bahar var... HBer yerde su birikntileri, ve eriyen karlar... y Siz zannedersem nısfinnehar memleketindensiniz? — Don havzasındanım. Martta, biz- de henüz tamamile bahardır. Burada buzlar varken, herkes kürkler içindey- ken orada otlar bulunur.. Her taraf ku- rudur, ve hem insan büyük örümcek - ler de tutabilir. — Niçin? İvane Matveiteh içini çekerek: — Hiç... Çünkü yapılacak iş yo uzun ipliğe bir parça zift yapıştırılır. Ve zift deliğe indirilir. ve örümceğe dikkatle arkasından dokunulur o zaman hayvancağız öfkelenir, zifti ayaklarile yakalar ve yapışır kalır... Onlarla ne yaptığımızı soracaksınız? Bazan on - lardan bir küvet kadar doldururuz ve onların arasına düğümlü büe atarız. — © da nedir ki? — Bir başka çeşit örümcek. Onlarla dövüşerek yüz tanesini öldürebilir. — Ha,. Evet yazalım.. Nerede kal - dik? Âlim yirmi satır kadar dikte etti; sonra yerine oturarak düşüncelere dal- dı. — BSiz çok okur musunuz? Moeselâ Tourguğsnlev'i o- gülüşlerini : d kudunuz mu? andıran, bir gü - | Yarınki nushamızda : Ko Flayiz lüşle güldü. Ve aÜa 86 * — Gogol'u? slanmış büyük | Fatihin sevoilisi — Gogol. Hım., elini Âlime uza - gı 25 Gogol? Hayır o « tarak: . z nu okumadım... . n Tnt dA Yazan: Kadircan Kaflı Te e dedi. — Boğazını kumadınız. — hal,. zın rahatsızlığı geçti mi? Âlim ona doğru yürüyerek omuzun- dan tuttu ve yavaşçacık sarsmağa ça - lıştı. Sonra meyus ve ümitsiz bir sesle: — Ne yapıyorsunuz siz? Fena ço - cuk ne yapıyorsunuz? Benimle alay mı ediyorsunuz? Delikanlı, pis ve top halinde yuvar- lanmış bir mendilin içine sümkürerek ve eski hırkasını çekiştirerek salonu geçti. Oradan yemek odasına ve sonra Âlimin oturduğu odaya girdi. Sandal- yesi, kâğıtlar ve hattâ sigaralar onu e- peydir bekliyorlardı. im ellerini sabırsızlıkla oğuştu - Tarak: — Otcurunuz!. Oturunuz!.. dedi. Ta- hammül edilecek mahlük değilsiniz.. Biliyorsunuz ki müstacel iş var.. Ve böyle olduğu halde geç kalıyorsunuz.. Neredeydin? — Virgül.. Cevheri ve esaslı bazı şe- killer.. Yazdınız mı? Yani yalnız pren- siplerin cevherine taallük eden çekil- ler.. virgül. İvane Matveiteh birden: — Liselilerin şimdi yeni ve gri bir ftüniformaları var.. dedi. Liseli olduğum zamanlarda — Üniformalarımız — daha iyiydi. im hiddetlenerek: — Fakat, rica ederim, şimdi yazı - nızl diye onun sözünü kesti. İstiklâl mefhumunu.. Yazdınız mı? Fakat hü- kümete alt vazife teşekküllerinde bir hattı hareketi olan reformlardan bah - sedip devlet ve milletin yeni teşekkül - lerini bir kenara bırakarak.. virgül.. karakterlerinin milletile temayüz et - tiklerini söyliyemeyiz. Son beş keli - meyi tırnak içine alınız!! Ve. Lise hakkında ne diyordunuz? — Yani ben oradayken başka ünifor- malarımız vardı.. — Öyle ya., Evet,. Siz liseden, çok-İ hikâyelerini Onu okumalı.. Âlim gene mırıldanmağa başladı: ün olmadı bu.. Bana öyle ge- liyor ki İvane Matveiteh siz, kuş tut « masını da seversiniz? — Evet, sonbaharda... Burada hiç tutmadım. Fakat memlekette çok ya- kalardım. — Pekâlâ.. Çok iyi.. Şimdi artık yaz- malıyız.. Âlim yerinden kalkarak dikte etme- ğe başladı. Fakat on satırdan sonra tek- rar yerine oturdu: — Artık bunu, şüphesiz yarına bi « rakalım dedi. Sabahleyin tekrar geli. niz.. Fakat erkenden.. Saat ona doğru.. Sakın geç kalayım demeyin!. İvane Matveiteh, kalemi bıraktı. A « yağa kalktı ve başka bir sandalyeye 0- turdu. Beş dakika sessiz geçti. Artık gitmek zamanının geldiğini hissediyor» dü. Âlim, saatine bakarak eline bir k! « tap aldı. ğ vane Matveitch, ayağa kalkarali sordu: — Demek bana Gogol'u vereceksi « niz? — Müsterih olunuz.. Niçin bu ka « dar acele ediyorsunuz, oğlum? - Biraz daha oturunuz.. Bana bir şeyler anla « tınız. İvane Matveiteh, geniş bir tebessüm- le dudaklarını açarak oturdu. * Şimdi her akşam o bu odadadır; ve her defasında Âlimin sesinde ve ba « kışlarında tatlı ve müşfik ve kendi « gine yakın şeyler hissederdi.. Bazı da- kikalar, Âlimin kendisine adamakıllı bağlı olduğunu görürdü.. Onu geç kaldığı zamanlar azarla - ması da, gırf onun örümcekler hakkın- da ve onları nasıl tuttuğunu anlatan

Bu sayıdan diğer sayfalar: