4 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

4 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

r otob üs ve kamyon müsademesi oldu . Kazanın suçlusu derhal hâkim huzuruna çıkarıldı ve muhakemesine başlanıldı Ftyemezde yon çarpışması — olmuş, Bakırköyün- “den İstanbula gelen 3261 - numaralı Bakırköy - Sirkeci otohbüsüne İstanbul İstikametinden gelen ve Salih isr '>de bir adamın idare ettiği kamyon çarpış- — mıiş, otobüsün camları kırılmıştır. Kı- rılan camlarla Mustafa ve Hasan is- minde iki şahıs yüzlerinden yaralan- — mışlardır. Kamyonun şoförü Salih, dikkat- izlikle yaralanmaza sebebiyet mad- desinden derhal mahkemeye sevko- Tunmuştur. Şoför Salih 4üncü asliye — cezada yapılan muhakemesinde kaba- İ batin kendisinde olmadığını ileri sür- Müştür. z Dinlenen şahitlerden Ahmet Ham- di hâdiseyi şu şekilde anlatmıştır: — Ben otobüste idim. — Otobüsü- müz yolun sağını takip ediyordu. Et- yemez tramvay — istasyonunu henüz geçmiştik, Biraz ilerimizde bir saman arabası gidiyordu. İlerden büyük bir #sür'atle gelen bu kamyon saman ara- bir otobüs - kom -| basının soluna doğru direksiyon kır- dı. Ve hızla yanımızdan — sıynlır! arkası bizim otobüse çarptı. — Size göre kabahat kimdedir? — | — Kabahat kamyonun şoföründe- dir. Kamyon şoförü — Salihin muavini yLütfü o esnada kitap okuduğunu ve bir şey görmediğini yalnız bir takırdı duyarak başını kaldırdığını söyledi: — Senin vazifen etrafına bakmak ve şoföre, görmediği şeyleri — göster- mektir. Şoför muavini kitap okur mu? Bu da bir suç. — Ben kamyonun idaresinden mes- ul değilim ki.. Diğer şahitler de kabahatin kam- yon şoföründe olduğunu söylediler. Yaralı Hasan ile Mustafanın yaraları hakkında verilen rapor okundu. Ra- porda doktor yaraların ne kadar za- manda iyi olacağı hakkında - kat'i bir şey söylemek için 2 gün beklemek lâ- zımgeldiğini bildiriyordu. Bu sebepten duruşma perşembe gününe bırakıldı. Amerika hususi Muhabirimizin mektupları (Baştarafı 8 inel sayfada) — Gdonün, birinin Cumhurreisliğine, diğe finin valiliğe ne zaman, seçildiklerini — ve ne gibi işler yapacaklarını bildiren satırlarla sözlerini görüyoruz. İkinci sayfada ise şunları okuyoruz: , Franklen Ruzveltin nutuklarından; Vaad: Biz hükümet masraflarının bir an H vel, ve zecri bir suretlte indirilmesi- ni müdafaa ediyoruz. Ve yüzde 25 den — az olmamak şartile bir tasarruf yapı- / as: taraflarıyız... Biz, milli yuvamızı bir iatiazma koymamızı, ve varidat büt /Ççemizi düzeltmemizi istiyoruz.. Halbuki ne oldu ? Reisicumhur Ruzvelt, masraflardan /| yüzde yirmi beş kısacağına, aksine A- merika hükümetinin, masraflarını yüz /-de 72 nisbetinde arttırmıştır. Varidat bütçesini düzelteceği yerde ; yeni kurduğu sistemle, ayağını yorgan dan fazla uzatmışlır. Fazla masraf et- miştir. 30 Haziran 1936 sonunda, va- ridattan 4,764,000,000 daha fazla har- Camıştır. Vergileri azaltacağı yerde, yeni sis- tem 14 yeni vergi ihdas etmiştir. Landon ne söylemişti : Vaad; Biz masrafları azaltmayı, azam! ta -| manzara ve sarrufu, ve netice almayı vadediyoruz. **»» arttırılan vergi yükü, memleketi- mizin iktısadi bünyesini ezmekte, ve vatandaşlarımızı iflâsa sürüklemekte- dir. Halkımızı, işimizi ve hükümetimi- zi büsbütün mahvolmaktan kurtarma- nın zamanı çoktan gelmiştir. Neyaptı ? .. Kanzas eyaleti valiliğine seçilen Lan don, vilâyetin masrafını yüzde yirmi i- ki nisbetinde eksiltmiştir. Kanzas eyaletinin bütçesi tam teva- zün arzetmiştir. Bunun neticesi olarak ta, vilâyetin harice olan borcu 20 mil- yon dolar azalmıştır. Landon vergileri yüzde 9 nisbetinde tndirmiştir.s Buna müukabil Nevyork Postun ida- re ettiği Demokrat fırkasi propaganda- cıları da, hususi inhisarların ilgası; va- sıtasız vergilerin lehinde bulunan, Lan donu gayet mantıki suallerle sıkıştırı- yorlar. Dr. Etem Vassaf keğ|'diği Mogoşaya istasyonunda Türkiy - “Son Posta,,nın edebi tefrikası: 20 SON POSTA Mareşal Fevzi Çakmak Dün Bükveşe vardı (Baş tarafı 1 inci sayfada) reisi namına mevki kumandanı, hükü- met namına Köstence prefesi, beledi- ye reisi ve liman amiralı tarafından is- tikbal edilmiş ve bir askeri kıt'a da se- lâm resmini ifa etmiştir. Mareşal Çakmak ve refakatindeki hey'et Köstenceden ekspresle Bükreşe hareket etmişler ve orada büyük bir ihtiram eseri olarak yalnız Kralın vel ecnebi devlet reislerinin istikbal —“dîl'lrıı elçisi Hamdullah 'Tunrüövet' ve Yefika sı ile elçilik erkâmı, umum erkânihar- | biye reisi General Samsonoviç, ordu umum müfettişlerinden General Grö- gan ve General Mano, bahriye 'umum | © müfettişi Amiral Balanesko, Bükre: mevki kumandanı General Kapano, taraflarından merasimle istikbal edil- mişlerdir. Bir sarhoş ve Bir cürüm meşhud (Baştarafı 8 inci sayfada) Şerefimle yaşar... Bir a « eyi rahatsız... Ediyor'- Benim... Zul - . sam... . müm.., ir,.. Ve arkasından gene küfürlerini sa- vuruyordu: — Amma o itoğlu itin... Alacağı... Olsun... Ben... Yarın... Ona gösteri - rim... Bakalım... Benim gibi şerefi - le... Yaşıyan bir adamı tahkir etmek ne demekmiş... Anlasın... Eşşoğlu eş- şek!.. Gece karanlığında, kale dışarısında- ki kara selvilerin karanlıkları ve 1pıs- ında şahit olduğum bu muhavoreyi işte aynen size de naklettim... , Siz diyeceksiniz ki işin sonu ü acaba? Ne olacak, onu bilmi - yecek ne var? Eve gidinciye kadar bir alay düşme, kalkma daha,.. Gece ya - rısı evde karıdan bir alay tekdir, hattâ sille, terlik... Derken karının kafasına rakı şişesini fırlatma... Arkasından bir: — Yangın var! Feryadı... Bir kaç cam şangıttısı... Yataklarından fırlıyan konu komşuda bir telâş... Arkasından kapıya dikilen pölisle bekçi... Daha arkasından, yani ertesi sabah o kazan gibi kafa, aşüre Ribi zihin ve hurdahaş vücutla (meş - hut cüryümler) hâkiminin ka da, hazan yaprağı gibi titriyerek verilecek hükmü bekleme,.. Dahâ arkasından da mahkemeden (taahhütlü) olarak tet- kifhaneye teşrif... ; Osman Cemal Kay, —— sızdır. Büyük bir kusuru var: 'Yanına Ankara (Baştarafı 1 inci sayfada) lenleri hazır bulunmakta idiler. Saat 14,30 da Başvekil İsmet İnönü baraja gelmişler, ve akabinde açılma merasi- mine başlanmıştır. İlk olarak Nafia Su mühendisl. den Namık Barajın hçesini ve afhalarını, izah et- diş ve onu taki Na!fa Vekili Ali Çe- İsmet İnönüne hitaben şunları «Büyük B utn, büyük idealle bi n su davasında bir saf- rak başarılan Ankara Çubuk ba-| u tesisatı tamamen r. Barajın galerisi met| mıma konulmuş olan bu| k eserin hatırasımı gele- e de yaşatacaktır, Barajın rafınızdan açılması Nafia âile ve Türk hendisleri için büyük bir taltif ola- nizdi Başvekilin nutku Nafia Vekilini: İ sözlerinden sonra Başvekil İsmet İnönü şu nutku irat et- köniştir: «Şimdi açacağımız bu mutlu eser ge- lecek nesiller tarafından memnumniyet ve sevinçle karşılanacaktır. Ümit ede- | rim ki bu eseri vücude getirmek İçin | çalışanların hepsini Türk milleti su gi- bi aziz tanıyacaktır. Bu eser de cumhuriyetin sevinilecek |ve öğünülecek bir muvaflakıyetidir. Bunu Cumhuriyet Nafiasına borçluyuz Tebrik ederim. Değerli Vekil Ali Çetinkaya anî.ı—, nın başında daha birçok eserleri başar- | makla memlekete hizmet edecek ve bah | tiyar olacaktır, Müsaade buyurursanız bu güzel ese- ri birlikte açalım ve göndereceği bol sularla Ankarayı şenlendirecek ve ne- şelendirecek olan bu hayırlı eserin işle- mesine yol verelim.» Başvekilimizin bu nutku ile bera- ber galeri methalinin iki tarafındaki plâkları örten bayraklar açılmış ve bu- radan Ankaraya içme suyu sevkeden daireye gidilerek bu kısmın açılması yapılmıştır. Başvekil İsmet İnönü bu kısmı da bizzat açmışlar ve «bunu yapanlar su gibi aziz olsunlar» diyerek kordelâyı kesmişlerdir. Çubuk barajındaki bu merasimden sonra da Ankara Ziraat Enatitüleri ya- nındaki filtre istasyonunun açılış me- rasimi yapılınıştır. Burada, Nafia Vekâleti Müsteşarı Arif Baytın Başvekil İsmet İnönüne hitaben «bir sene evvel temelini at- makla şeref verdiğiniz, bu müesseseyi Gelelim büyük müdüre... Bay Tay- Yazan Vilhassa büyük müdür Bay Taylan bura la olduğu zaman işiniz yüzde elli saktır. Bundan evvel bu işi bir erkek gö » rüyordu. Ancak, direktörler bu memu- Yun intizamsızlığından bıkarak ona yol ' werdiler. Bürolarda daktilo ve dosya işlerini kadınlar çok daha temiz ve in- h göriyorlar diye bu defa mut - Jaka bir bayan angaje etmek istiyor - - Bilhassa büyük patron pek titizdir. Yazılan kâğıtların çok temiz ve itinalı asını ister. — — Bunlar kolay şeyler Bay Öz - kan, ufak bir dikkatle yapılabilecek işlerden korkmuyorum. Siz bana lüt - Fen biraz müstakbel âmirlerimin huy- mdan bahseder misiniz? Bunu bile- çalışmak her halde benim için çok a kolay olacaktır. — — Almanca yazılar için Her Hof- tarm manasile bir Alman tipidir. A- ır, sevimli, nazik bir asker. Soğuk - tanlı, sakin, fakat kızınca kaba söz - anla münasebetiniz olacak. Kendi -| t Muazzez Tahsin Berkand lerle bağırarak ortalığı kırıp geçen bir huyu var. Ancak, pek lüzum olma - dıkça kızmaz, nefsine bâkim olur. Çok konuşmaz, gevezelikten — hiç hoşlanmaz, çalışma saatlerini eğlence saatlerinden ayırır. giren kimseleri lâfa tutar. Bilhassa e -|laân çok kibar, çok dürüst ve malümat- debiyattan, güzel sân'atlardan anladı -|lı bir Türktür. Uzun Avrupa seyahat- ğınızın kokusunu alırsa artık odasın -İleri yapmış ve bu seyahatlerinden çok dan dışarı çıkamazsınız. Fakat 'akşam olunca bunu unutur da günlük işler hazır değil diye çırpınır, telâş eder, kı- zar, bağırır ve saat şekize kâdâr-hem kendisi çalışır, hem de memurlarını çalıştırır. Maamafih bütün bunlara rağmen çok şirin, iyi kalbli ve eli açık bir a - damdır. Her Hofmanla bir düzüye memur maaşları hakkında münakaşa ve kav - Fevkalâde müstesna zamanlardan | ga edip dururlar. Birisi ne kadar ha - başka her gün saat altı buçuk dedi mi|sisse, ötekisi o kadar cömert ve mer- şapkasını alır gider. Sabah ta dokuzla| hametlidir. beraber buradadır. Hem Modadan gel- Taksimde bir apartımanda karısı ve mek şartile. Yazıhane haricinde vaktini — balık avcılığı ve salon balıkları yetiştirmek- le geçirir. Karısı da kendisi gibi balığa ve balıkçılığa meraklıdır. Yazın bir iki defa bizi evine davet etmişti. Bu vesile ile Madam Hofma - nı gördüm.. Alelâde bir kadın.. An - latılmağa değeri olmiyan gündelik bir ev kadını.. geçelim... Fransızca muamelâta gelince, bu - nun için Mösyö Marşalla beraber ça - İlışacaksınız. Bu adam çok sevimli, na- zik, biraz fazla geveze, fakat hakikat- te çok ağır başlı ve namuslu bir Fran- iki çocuğile beraber oturur. Madam Marşalı bir kaç gün geçmeden tanıya- caksınız; çünkü bazan akşamları ko - casını almak için gelir ve kemali sa « bırla onu bekler. Çok okumuş bir ka- dındır. Onu beğeneceğinizi zannede- rim, İngilizce işler pek azdır. Daha zi - yade bazı evrakın türkçeye veya fran- sızcaya çevrilmesinden ibarettir ki bu da sık sık olmaz. İsveç fabrikalarının mümessili senede bir iki defa gelir, bir ay kadar kalır, bu bir ayın çok günrlerini de Ankarada geçirir. istifade ederek tam bir Ayrupalı gör- gü ve bilgisini kendinde toplamıştır. Bütün bunlara rağmen kendisile ça- hışmak bir memur için çok yorucu ve çok güç bir şeydir. Çalışmakta titiz, biraz müstebit ve fazla hodbindir. Me- murlarına karşı haksızlık etmez, bilâ - kis hattâ hususi hayatlarile alâkadar olacak derecede onları himaye ve vi - kaye eder, ancak çalışırken kimseye a- cımaz ve maiyetindeki adamları icap ederse gece yarısına kadar - çalıştırır. Bir kusuru da fazla inatçı ve mağrur olması ve söylediği şeyin yapılmamış olmasına tahammül etmemesidir. Bu hususta mazeret kabul etmez, - itiraz dinlemez, verilen cevabı bile işitmek istemez. Sert ve kırıcı bir bakışla yü- zünüze bakarak kısa bir cümle ile sizi paçavraya çevirir. İşte o günler şirketi bırakıp kaçma- mak için insanın demirden bir iradesi olmalı. Allaha şükür ki daimi surette İstanbulda kalmıyor, vaktinin mühim bir kısıpını -Ankarada ve Avrupada geçiriyor. Ancak, sizin için -bir korku daha var. Bundan evvel sizin yerinizde ça - lışan arkadaşımızı bir iki defa seya - hatlerinde beraber götürmüştü, çünkü kendi memurlarını çok benimsiyen ve bol suya kavuştu bizzat açmakla da bizlere şeref verdi- niz» diyerek kapımın anahtarlarını ver- miş ve Başvekil kordelâyı keserek ka: pıyı bizzat açmışlardır. Filtre istasyo: nunun bütün tesisatını ayrı ayrı göz den geçiren Başvekil muhtelif mese- leler üzerinde alâkadar mühendislerin verdikleri izahatı büyük bir dikkatle takip buyurmuşlardır . Bugün birbiri ardınca açılan bu iki büyük eserle Ankara şehri sıhhi ve bol suya kavuşmuş, Ankara civar çiftçile- ri de bu eserleri tamamlıyan bir sıra kanal ve bentlerden müteşekkil bir su manzumesi sayesinde geniş toprakla- rını sulamak imkânını elde etmiş bu- SIHHİ KANZUK BAL- SAMiN KREMLERi ZV Esmer, sarışın, kumral, her teno tevafuk eden güzellik kremleridir. gn Sıhhi usullerle hazırlandığından cildi ve buruşuklukları kâmilen giderir. 4 Şekilde takdim ediliri için pembe renkli. 2 — Krem Balsamin yağsız güm- 3— EKrem Balsamin — acıbadem ece için gündüz için Kibar mahfellerin takdir ile kullan- INGİLİZ. KANZUK EUZANESİ * Beyoğlu - İstanbul Eminönü eczanesi yanında Tel. 24131 Her gün akşama kadar besler vo bozmaz. Çil, leke, sivilce 1 — Krem Balsamin yağlı gece| düz için beyaz rerikli. m Balsamin — acıbaldem dıkları yegâne sılıhi kremlerdir. H . Dr. HORHORNİ hastalarını kabul eder. itiyadlarından güç ayrılan bir adam - dır. Sizi de bazı seyahatlerinde beraber götüreceği ve yahud gittiği yerden telgraf çekerek sizi istiyeceği muhak: kaktır. Bütün bu söylediğim — kusurlarına rTağmen çok meziyetli, iyi bir centilmen olan Bay Taylanı olduğu gibi kabul e- decek sabır ve kuvveti kendinizde bu- luyorsanız bu müessese sizin için bit cennet olabilir. — Bu söylediğiniz sözler bende bü: yük bir merak uyandırdı; eğer imti- handa muvaffak alursam burada mem- nuniyetle çalışacağımı zannediyorum. — O halde müsaade ediniz de sizi evvelâ Marşal'le, sonra da Hofmanla görüştüreyim. 5 Türkce imtihanı da, âdet yerini bul- sun diye, ben yapacağım. Bu son cümleyi söylerken Bay Öz kanın yeşil gözleri ışıldıyarak gülü « yordu. & Bir saat sonra Muallâdan ayrılınken Bay Özkan onun elini tuttu: — İmtihanınızın çok iyi geçtiğini kuvvetle umuyorum Bayan Dal - men... Bunun neticesini ben size ya - rın telefonla haber vereceğim. Her hal de sizi şimdiden uzun zaman berabet çalışacağım bir arkadaş gibi selâmla - mama izin veriniz. Muallâ kapıdan çıkıyorken birden- bire durdu ve sordu: ÇArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: