4 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

4 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K— n gölen:Podleri; zemehresitelelimes'e BO HAD Ü veTARAKKİD İttihatcılar birdenbire ön plâna ' çıkmak istemiyorlardı SON POSTA EONSE NE Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen TW a Hü&eyin Hilmi İ;şa, kabine;inin âzalarını hep yftîğmiş_ ve o zamanın ıstılâhınca “devrisabık , zamanında - mertebe mertebe yükselmiş “ Paşa ,, lardan ve « Beyefendi Hazretlerinden ,, seçerdi. İkinci derecede — Kâmil Paşa o .l,“l"da gözden düşmüş vezirlerden ti bulunuyordu. Abdülhamidin gö- hî"dtn düşmüş olmak ta o tarihlerde ğ"_hîk meziyetlerden biri — sayılırdı. ,j“ıden düşmenin sebebini. aramak Msenin hatırına gelmezdi. Üçüncü Getecede, Kâmil Paşa az söz söyler bir iYardı. Bu da onun derin bir adam oH"ĞHnn alâmetti. Az söz söylemek, lâ, söyliyecek sözü olamamaktan '.m“ gelebilirdi; fakat, bunu da dü- meğe pek lüzum yoktu. Onun ya- bir «pirisiyaset» olduğuna a'ııir'ı *ta umumi bir kanaat vardı. Es - bir Mucibesi yalnız bir duygudan, histen jbaret olan bu garip kanaat, kln.;ı Paşaya önceleri hayli ümitler fanmasının sebebi oldu. Ö zaman : Barip insanlardık! Bir ayağı çukur-| x::’ln böyle bir adam ne yapılabilirdi? “imil Paşaya teveccühün son ve hep- E'?—n mühim bir sebebi daha vardı: gazrak ki iliz siyasetine taraftarlığı! Madem| — Mebusan meclisinde bir koridor Abdülhamidin her yaptığı fena idi| Bunlar arasında takip edilecek siya - —Mmli Abdülhamit Almanya ile|set hususunda uzun boylu fikir mü- İcettu, şu halde Kâmil Paşa da bir İn-|tabakatlarına bakmıya lüzum görül - İz dostu olarak en mühim adam o -|mez, bir sadrâzamın tesbit ve bunun h.y“"“ilıll Fakat, biraz sonra gördüm ki İttihat ve Terakki tarafından kabul e - Kimi Paşa ' meşrutiyetin düşmanı, |dilmesi bir kabine listesinin - derhal Al'İl"ılh.mj.in de dostüdur. Hattâ İn-|meydana gelmesi için kâfi olurdu. İn- Bilerenin de belki lüzumundan fazla|kılâbın meydana çıkardığı yeni adam- Stta idi. lardı. Eskiler - Hüseyin Hilmi Paşanın nezaret sadrazamlığı Kâmil Paşa hükümeti, 31 marttan 4 memleketin büyük bir fikir a - Yisi ve bilhassa sözün ayağa Besi hâdisesi içinde bulunduğu sıra. &ğ lar hükümete girmiy den ise kime bir sandalyesi teklilkedilena; barbam orala Bizumıza hazır bulunuyordu. Bunlar sandalye - ye olururlar, sonra merkezi umumi! onlara bazı ilhamlar yapar, onlar da, yarı anladıkları bu ilbamlarla işleri yoluna koymıya çalışırlardı. Bununla beraber - ikinci Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinden itibaren in- kılâba ve İttihat ve Terakkiye daha d düşü. Yerine gelecek biri aran. | ” zaman evvelce «Vilâyatı selâşe» |Böfettişi umumisi olarak — Selönikte, İa.'*ten daha hürriyetperverane - bir|yakın yeni yeni şahsiyetler kabineye :'"" yapmış olan Hüseyin Hilmi Pa-|girmeğe başladılar. Mahmut Şevket hatıra geldi. Bu, evvelkilere nis -|Paşa, Emrullah Efendi, Talât, Cavit, | dâha genç, daha gürükülü, İtti-İHacı Âdil, Babanzade, Enver ve ilh...| Ve terakkiye daha yakın ve meş-|Fakat, bütün bu işler yavaş yavaş git | Yet prensiplerine karşı daha mü «İti. Yavaş yavaş hükümetlerin teşkili | bir şahsiyet olarak görüldü. An-|esnasında takip edilecek siyaset hak- efkârı umumiye denilen ve o za-|kında müzakereler de yapılmak usulü m bizde pek tuhaf bir mantığı olan|teessüs ediyordu. Meselâ, Hakkı Pa- b bu adamcağız için büyük bir ku-|şa, kabine teşkili için sefir olduğu, Ro- g h'lluyoıdu: «— Düz taban mıdır,|madan İstanbula geldiği zaman, ka - Bedir> diyorlardı, muvaffakıyetsiz,|bine teşkilini kat'i surette deruhte et- tli bir adamdır!» miş değildi. Sirkeci rıhtımına ayak ba- itekim, bilâhare 31 mart hâdisesi |sarken cadli ihsanp diye bir siya - Ha gelince, bunu Hüseyin Hilmi|set şiarı ortaya attı ve sonra bu şiarı in düz tabanlığına atfedenler|o günkü siyasetin esası olarak kabul çok oldu! O zaman pek az insan |ederek onun üzerine bir taraftan mer- 'di ki, bu hâdiselerin şeametlilik ve-| kezi umumi ve bir taraftan da seçece- #eametsizlikle değil, bunları idare ği nazırlarla müzakere yaptı. Yeni un- dahilt kanunlarla idare edildiğini (surlara, gençlere nezaretler teklif et- edebilsin. Hakikaten, Hüseyin |ti. Galiba, Türkiyede meşrutiyet u - Paşanın talihi pek iyi görünmü -|sullerine göre kabine yapmak ve ay-| u, Ancak, on sene içinde bir tek|ni usulleare mümkün mertebe riayet - N talihli sadrâzam çıkmadığına |kâr olarak hükümet yapan ilk sadrâ - bu işlerde talihten başka bir kuv«|zam - ve o zamana kadar gelenlerin en aramak lâzım geldiğini sonraları | genci « Hakkı Paşa idi. Fakat, © da * umumiye yavaş yavaş öğren «|«kayıtsızlık» ve «geniş karınlılık» la Olsa gerektir. itham edilirdi. Nazırlar nasıl seçilirdi Hakkı Paşa kabinesi hç Nözırların intihabına gelince, bun-İ — İbrahim Hakkı ve Küçük Said pa - ':İ. da meşrutiyet usullerine göre |şaların kabineleri zamanında İttihat ve x P garip ölçüler vardı. Kâmil Pa -| Terakki, dahili siyaset bakımından iş- L,.d.' Hüseyin Hilmi paşa da kabine-|leri daha güzel tutmuş görünüyordu. » fin âzalarını hep yetişmiş, ve|Hükümeti tedricen ve cesaret edebil - anın ıstılahınca «devri sabık» |dikleri kadar sür'atle gençleştiriyorlar, Mi 'anında mertebe mettebe yüksel -|milleti Mmeşrutiyete hazırlamak — için cidden büyük bir terbiye hamlesi ya - ıel“dpwııı lardan ve «beyefendi haz- iş C? nden seçerlerdi. - Seçetlerken |pıyorlardı. Ruh itibarile değilse bile, şekil ve kıyafet bakımından memle - 1: dîöıile İttihat ve Terakkiye, diğeri- 'dee vükelânın mümkün mertebe|kette meşrutiyet var denebilirdi. Her Pisliklerine karışmamış|iki paşa da kabineletini teşkil ederler- ':lı VTi sabık» *anlardan olmalarına bakarlardı.|ken bir dereceye kadar- parlmanta - İf g KAti £ 22FEF ——— -3 üüü & YElüLeean rizm merasimine riayet ediyorlar, her ikisi de meşrutiyeti sıkı tutmak husu - sunda itinakâr, fakat eski devirden ge- len menfaatleri bozulduğu için muha - lefete güzel bir tarla teşkil eden unsur- lara karşı yumuşak ve insafli davran» yorlardı. Bu devirde hükümet teşkil edilirken her defasında hükümetin biraz daha ittihatcılaştırılmasına — dikkat edilirdi. Bunun için İttihat ve Terakki, kendi- sine doğrudan doğruya mensub genç ve yeni unsurlardan hangilerini kabi - neye koyacaksa evvelâ buna dikkat e- der, sonra da aradaki boşlukları, mes- lekten yetişmişlerden, yahud onlara yakın olanlardan doldurmıya giderdi. Bunların şahsen mümkün mertebe kuvvetli olmalarına ve İttihat ve Te - rakkiye karşı hiç olmazsa mülâyim bu- lunmalarına ahemmiyet verilirdi. Mahmut Şevket Paşanın idaresi Mahmud Şevket paşa kabinesi hü - kümeti İttihat ve Terakkiye bir adım | daha yaklaştırmış oldu. Hem sadrâ - zamlığı, hem de harbiye nezaretini a- lan Mahmut Şevket paşa, İttihat ve Te- rakkinin erkânından olmamakla bera- ber daha ilk zamanlarda cemiyet tara- fını iltizam etmiş, sonra da hareket or- dusunun başına geçerek cemiyetle a | çıktan açığa birlesmişti. Bunun için o- | nun kabinesine artık bir İttihat ve Te-| » rakki hükümeti gözile bakmak câiz o- labilirdi. Fakat, cemiyetin hükümete daha hâkim ve daha sahib bir halde girmesi, ancak Said Halim paşa hükümeti ile lar. (Arkası var) gakeneAeN Meke sesene e an e eneAAAReREAAre e se n aanase ekerA OĞ gee Ç T TU jlarından ayrılarak sulara doğru iler | sa |bir tavırla Hasan Tıraş Bıçağı Çeliğin en serti olduğundan kolaylıkla ve tatlılıkla bir dakika- da tıraş eder. Dünyanın en kuvvetli ve hassas mikröskop ületile müker- rer surette tetkik olunduktan sonra piyasaya çıkarılmıştır. Ne fransız - lar, ne İngilizler, ne de Amerikah. lar, ne de bütün dünya aynını yapa- maz, Alâmeti farikası ile ihtira be- ratı vardır. Paslanmaz Hasan tıraş bıçağı ra - kiplerini şaşırtmiş ve her tıraş biça- Bi fabrikası paslanmaz yapmak iste. miştir. Fakat bu iş kolay olmadığın- dan hiçbir fabrika muvaffak olama- mıştır. Yalnız Almanyada Fazan ve Türkiyede yalnız Hasan tıraş bıça- ı muvaffak olabilmiştir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; israr e- diniz. Fiatı: Paslanmaz Hasan Traş bıçağı 10 adedi 50 kuruşa, Hasan Traş bıçağı 10 adedi 35 kuruşa. Ha- san deposu: Ankara, İstanbul, Bey- Oğlu, Lübnan hikâyesi Margrit, kendisini beğenmiş, garip ve hercaf bir kadındı. Buna rağmen uy- sal bir hali vardı; ve sanki usta bir ressamın retüşile bütün kusurları ör- tülüyordu. Uzun ve kıvrak bir en - damı, ve şarap gibi mestedici parlak gözleri, gürenleri - cezbederdi, “Ona meftun olanlar o kadar çoktu, ki he- men hepsi bir Buda heykelinin etra - findaki buhurdanlar gibi onu sararlar- di.. Yusuf, onu her gördükçe, gözlerini kendisine çekmek için elinden geleni yapıyor ve her şeye teşebbüs ediyor - du. Fakat ne yaptıysa nafile.. Bununla beraber böyle bir kadın için kendisini feda etmesi de doğru bir hareket sayı- lamazdı. * Yaz gelince, Margrit sayfiye olarak | â —— Nükili: Faik BERCMEN — Maâlese mıyacağı sta gi Diyerek onu bıraktı ve başka bir cin kollarına atıldı.. * Bir sabah,.. Güneş, Falüğanın üze - larını, tath bir tebessüm gibi yıyor ve çam dallarını zümrüt gibi parlatlıyordu.. Margrit gene coşmuştu. Dağ kucaklıyan çamlara be söylendi: — Aman çam ağaçları ne güzel pı - rıldiyor. Onların güzel kokularını kok- lamak için körpe bir dal olsa... Yusuf hemen dağa doğru tırmanm Ba başladı. Oradan sevgilisinin isted ği dalı koparacak getirecekti. Fakat d k çam ağacına yaklaşmıştı ki dı ve müvazenesini kaybede Falüğa (*) yı seçti. Şimdi, orada et - rafındaki erkekler arasında, yanan kalblerin muhiti içinde bir alev gibi ya- nıyordu. Yusuf ta, onu Falüğaya kadar takip etmekte gecikmedi. Onun güzelliğine doğru akan aşk sellerine bizzat ken - disi de şahit oldu. Margriti, bir âşık - lar ordusunun ihata eylediğini gör - dükçe için için kıyranıyordu. Bir gün, bir sürü genç kadın ve erkekle birlikte Hammânâ çağlıyan - larını geze, nıbaşında Z ilişti. ÖO vakit genç kadın oraya doğru bakarak: — Ben cesur insanları ne kadar se verim.. diye bağırdı.. Bu sözü duyan Yusuf hemen yan ledi. Hayatını tehlikeye koyarak sev gilisinin arzuladığı taşı almağa mu - valfak oldu. Yaptığı bu hareketle, sev- gilisini memnun edeceğini düşünüyor Margrit taşı a n, kimseye nasip elini de . mükâ- İat olarak öptür - dü, Fakat taşı evi - rip — çevirdikten müstehzi suya fırlatıverdi. — Bu vaziyet karşısında zavallı Yusuf sarar- dı. Yüreği için için ağrıdı, sızladı. San- ki içinde bir şey kırılmış ve çatlamıştı. Akşam, döndükleri vakit, delikanlı otelin salonunda bir köşeye çekildi. Sevgilisini tetkike koyuldu. Onu gene çok güzel, fakat çok fettan buluyordu. Cazbant çaldıkça bir gencin kolların - dan diğerine atılarak dansediyordu. Bir defacık alsun onu aramıyordu. Ne- den sonra bir aralık, Margrit Yusufu hatırladı ve yanına gelerek sordu: — Niçin dansetmiyorsun? — Muztaribim biraz.. Fakat seni dü- şününce bu ıztırabım azalıyor., — Bak ne güzel bir. tango, Haydi 'Tatlı bir ümide kapılan delikanlı he- men yerinden fırladı. Lâkin iki dakika geçmeden Margrit: (*) Lübnanda bir sayfiye, ra Yarınki nushamızda : Ölüm kutusu Çeviren: İsmet Hulüsi doğru uçtu, Bir tesadüf ki köylülerden biri onu kurta « rarak küçük evine götürdü. Kendisine geldiği zaman Yı . k dini fakir, fakât temiz bir yatakta bul- du. Her tarafında sargılar vardi. Yani ahibinin kızı, müşfik va ona bakıyordu. Yusuf, tedi, genç kız bemen a« yada müşfik ve iyi kadınlar rdı henüz. Yusuf tekrar gözlerini yumdu; fi - kirlerini toplamağa çalıştı. Bu sırad alnında yumuşak ve ılık bir elin diğini hissetti. Fakat davranamı vo; Yatağın yanında çam dalı duruyor- du. Bu dalı onun avucunda bulmuş dı. Yapraklar kanlıydı. Tekrar kendine geldiği vakit genç kız ona dalı göstererek: — Bu sizin kanınızdır, dedi. görmek istersiniz diye saklamıştım. Yusuf kekeliyerek: — Teşekkür ederim, dedi. Bir kaç gün geçince Ma: yoklamağa di; kend fakir evde görün- ce bağırdı: — Neden 1 rada kalryorsun Sana bir otomo - bil yollıyalım da Belki oötele gel... Hem, prada seni sık sık görürüz.. Yusuf cevap vermedi. Onun hakin gördüğü fakir, fakat şefkat ve temizlik dolu evde kaldı. Ve nekahat devresini mümkün mertebe uzatmağa çalıştı. Bir gün küçük evin bahçesinde do« laşırken kendisinde yeni bir hayatın başladığını hisseder gibi oldu. Kendi - sini tutamıyarak cebinde sakladığı çam dalın: çıkardı. Yanında duran genç ki- za onu uzatarak: — Bunu al, dedi, ben sevdiğim bir kadın için bunu koparmağa gitmiştim. Sana öonü aşkımın, kanla bulaşık, çiçe- ği olarak veriyorum. Genç kız birden kızardı. Ve bir teki kelime söylemeden dalı alıp dudakla- rına götürdü. : Fakat Yusuf, dalı onun dudakların- dan yavaşça çekti, genç kızın dudak « Tarını değdirdiği yere — izdivaçlarının mukaddemesi olan ilk buseyi koydu. | İstanbul Belediyesi İlânları | Bir metre murabbama 4 lira kıymet tahmin olunan Aksaray yangın ye- Finde 63 üncü adada bir metre yüzlü 22 metre 44 santim murabbat arsa sa- tılmak üzere açık arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlü- ğünde görülebilir. İstekliler 675 kuruşluk ilk teminat makbuz veya meklu- bile beraber (bir gün evveline kadar ilk teminatın yatırılması daha muva- fik olacağı) 5/11/936 perşembe günü saat 14 de Daimi Encümende bu- lunmalıdırlar. (B.) (2359) * meye konulmuştur. Bu kitapların lunmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. Kira 75 kuruşluk ilk teminat makbuz * tane ciltsiz kitabın teclidi açık eksilt- cililenmesine 1450 lira bedel tahmin ©- İstekliler 108 veya mektubile beraber - 5/11/936 perşembe günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (B) (2366) * * müessesesine lüzumu olan muhtelif boyda kereste açık ek- siltme gününde isteklisi bulunmadığından pazarlığa çevrilmiştir. Bu keres- telerin hepsine 564 lira 20 kuruş fiyat tahmin olunmuştur. Şartnamesi Le- vazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekli olanlar 42 Hira 32 kuruşluk ilk te- minat makbuz veya mektubile beraber 9/11/936 pazartesi günü saat 14.. de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (2480)

Bu sayıdan diğer sayfalar: