5 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

5 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA FENNİ BAHİSLER Hasta tedavi eden sun'i adamlar yapılıyor Londra sergisinde teşhir edilen robot elinde tuttuğu dolma kalem gibi bir aleti hasta uzuvların üzerinde dolaştırıyor ve doktorların yanlış teşhislerini düzeltiyor | Bu gidişle insanlar taşlara da can ve receğe benziyorlar. Fen ve ilim yolun- da atılan bi talealar ileri bulmağa imkân olma yapılsa boştur - dendi çok duymuş ve bu söze de hak vermiştik, Geçen se- nel kedilerin Sovyet Rusyada di- riltildiğini, meşhur tayyareci Lindber- gin sun'i kâlpler imal ettiğini işitip du- rüyor, ve vasati insen ömrünün 65 den 130 a kolayca çkarılabileceği hakkın- daki iddialara inanıyorduk. Birkaç seneden beri, Amerika tekni- ği bir de sun'i adam meselesile meşgul olmaktadır. Metropolis ismindeki film ile nazariyatta ve sinema perdesinde görülen sun'i adamlar o tarihten sonra birçok âlimlerin üzerinde çalıştıkları bir mevzu oldu ve Robot tesmiye edilen sun'i adamlar herkesi alâkadar etmeğe başladı. Robotlarla meşgul olan mühen dislerin sayısı pek çoktur. Bunlar, ma- denlerde amele yerine bunların ikame- #i için çalıştıkları gibi, harpte insan za- önüne geçmek için de Robot- iştürmenin yolunu aramışlar- dır. Yürüyen ve kendilerine tevdi edi- len işleri başaran Robotlar çok inşa €- dilmiştir. Amerika burılarla hemen he- men doludur. Yalnız bu Robotlar şu- ur verilmedikçe, makine olmaktan ileri gidemedikleri için, fazla bir işe de ya- râmamaktadırlar. Bir Amerikalı tay- yareci bir Robot icat etmiştir. Bu Ro- bot evvelce tayin edilen program mu- cibince, tayyareyi sevketmekte ve ku- yulduğu şekilde, ellerile diteksiyonu ha rekele getirerek, tayyareye İstikamet vermektedir. Robotlar Amerikada bazı orijinal zen ginlerin evlerine hizmetkâr olarak kul- Jandıkları da vâkidir. Meselâ birçok yer lerde kapıcılık vazifesini omükem- melen görmektedirler, Kapının e- lektrik ziline raptedilen Robotlar sadık bir kapıcı gibi vazife yapmaktadırlar, Ortalığı süpüren sun'i adamlara da rast gelinmiştir. Robot modası Amerikadan İngiltere- ye de sirayet etmiştir. İki arkadaş bir mühendisle bir doktor, geçen hafta dok torluk yapabilecek bir Robot yapmağa muvaffak olmuşlar, ve perşembe günü açılan Londra tababet sergisinde bu €- adımlar hakkında mü- Le | Hatlar “Pali ği masalından bıktım artık!,, diyor “Seksapel Ki Kraliçesi, f , filmlerinde olduğu gibi hususi hayatında da hafif kadın diye tanınmasından şikâyetçi En fazla seks apel'i - cinsi cazibe - bu- lanan sinema yıldızının Jan Harlov ol- duğuna karar verilmişti. Kıvrak vü - cutlu, zarif endamlı, plâtin saçlı, yeşil gözlü, daima mütebessim çehreli bu serlerini teşhir etmeğe muvaffak olmuş lardır. Robot hastarın vücudündeki ak- sülâmelleri en hurda teferrüatına ka- dar tesbit etmekte ve beyin kısmında- ki bir kâğıdın üzerine ârazı yazmakta- dır. Robot elinde dolmakslem gibi bir âlet tutmaktadır. Ufak bir elektrik düğ- mesine basıldıktan sonra, Robot o ka- Jemi insanın muhtelif uzuvları üzerin- de gezdirmekte ve aldığı neticeleri de kaydetmektedir, Muayyen ârâza teka- bül eden muayyen hastalık isimleri de mevcut olduğu için hastalığın mahiye- ti derhal anlaşılmakla imiş. Robot şim- diye kadar yüzlerce hastanın dertlerini teşhis etmiş oktorların hayretle açı lan gözleri önünde, rontken, kulak ve sair şekilde yapılan teşhisleri çürüğe çıkarmağa muvaffak olmuştur. Robot doktor, bilhassa kalp ve ciğer hastalık- ları mütehassısıdır. Kırık, çıkık gibi şeylerden anlamamaktadır, Geçenlerde herkesin grip diye teş- his koydukları bir hastalığı Robot ta dinlemiş, ve zatürree teşhisi koymuş ve filhakika dört gün sonra hastanın zatürreeden öldüğü anlaşılmıştır. Ayni Robot, bir kalp hastasını da dinledikten sonra, kalp hastalığının uzvi olmayıp asabi olduğunu söylemiş ve bu teşhis üzerine yapılan uzun tetkiklerde o has- tanın kalp hastalığına duçar olmadığı anlaşılmıştır. Sergi heyeti bu Robotun mucidine büyük altın madalya vermiştir. Robo- Evlenme bahsinde adımı genç Kız atabilir mi? Bana her hangi bir zaman böyle bir sual sorsalar muhakkak menfi cevab verir, hayır, derim, Fakat bir genç kızın önüme koyduğu sual bu olmakla beraber, hususi bir mahiyeti de hâizdir. Genç kız adının ve oturduğu şehir isminin söylenmesini - istemiyor, bu kısmı geçerek anlattığını kaydede « yim: — «Hem komşum, hemde âile dostumdur. Annelerimiz babaları - mız sık sık buluşurlar, Meclislerinde biz de bulunuruz, konuşuruz. Bana karşı'derin bir sempatisi vardır, şim- diye kadar aşktân “hiç bahsetmedi, amma biliyorum ki - beni içten içe sevmektedir. Nasıl öğrendin, deme - yiniz. Genç kız kalbi bu noktada ya- nılmaz. Evet beni sevmektedir, fa- kat sırrını. içinde saklamaktadır. Bence bunun sebebi red edilmekten korkmakta olmasıdır. Geçen yıl bir kolünu makineye kaptırmıştı, yarım kolla kaldı, bu onun teselli kabul et- “GÖNÜL İŞLERİ! mektedir. Ne dersiniz bu vaziyette ilk adımı ben atayım mı?» * Mahzur görmüyorum. Mademki mez bir derdi. Kendisini âciz gör - i sizi sevdiğinden, evlenmek istedi - ğinden emin bulunuyorsunuz, o hal- de yalnız kaldığınız bir günde, do - lambaçlı yollara sapmaksızın açık - tan açığa sorabilirsiniz. Cevabı müs- bet çıkarsa mesele halledilmiş olur, aksi halde de hayale veda edersiniz. *».. İzmirde Bayan Perihan Sadiye: Mesele bir hayli nâzik, Bir allenin iki kızı varsa örf ve âdet evvelâ bü- yüğünün evlendirilmesini emreder. İlk olarak küçüğüne talib çıktığı tak- dirde bir çok aileler sözü kesmekle beraber düğünün yapilmasını bü - yüğünün de talibi çıkmasına bırakır- lar. Hem faydalı, hem zararlı bir harekettir, Faydası büyük kızı tees- süre sevketmemek noktasındadır. Zararı ise küçük kızın uzun müddet nişanlı kalmasında, nişanlı kaldığı müddet zarfında da nişanlısı ile sık sık konuşmasındadır. Bü İususta hükmü mutlak bir kaldeden bahse- demiyeceğim. Ailenin, kızlârmın, ta- Jiblerinin, muhitin o vaziyetine göre elâstiki olmak lâzım. tun yaptığı marifetler, Londrada her e- vin dedikodu mevzuu olmuştur. *TEYZE güzel yıldız artık «cinsi cazibe» sinden bahsedilmesine tahammül edememek- tedir. Hakikat halde Jan Harlov, hususi ha- yatında gayetle ağır başlı bir genç ka- dındır. Fekat halk onu «daima» perde- de gördüğü gibi sanmaktadır. Her git- tiği yerde seksapelliği mevzuubahs e - dilmesinden bizar olan bu güzel yıldız şu makaleyi yazıp bir Amerikan mec- muasıma göndermiştir: «Bana verilen roller hep erkekleri «kışkırtıcı» rollerdir, Beni tanımıyan - lar beni hakikaten böyle bir kadın san- maktadırlar. Benim gece gündüz er - keklerin peşinden ayrılmadığımı tah min eylemektedirler. Aksini iddia et - sem çok kişi bana inanmaz, Yemin et- sem bile faydasızdır ...Beni her halde «cinsi cazibe kraliçesi» zannediyorlar. Size bu hususta küçük bir misal arze- deceğim: Bundan bir kaç sene evvel bir roman yazmak istedim. Romanın mevzuunu iyice tasarlamıştım. Vakit bulur bulmaz hemen bunu yazmağa koyuldum. Bir çok adamlar benim bu rTomanımla alâkadar olmağa başladılar. Zannediyorlardı ki romanım bir «cin- si cazibe ilimihalis olacaktı ve içinde oldukça açık saçık yazılar bulunacaktı. Romanıma (Günün ekşamı..) adını koymuştum. Bazıları bu romanı okur okumaz taaccüp ettiler... «Nasıl olur yahu... (Jan Harlov) gibi bir kadın aile hayatını, bu haya- tın binbir çeşit saadet ve hüsranlarımı nasıl anlatabilir.. O ne bilir ki. «O» yalnız cinsi cazibeden «bizleri» kışkırt- maktan anlar.» dediler, «O» ben idim. «bizler» erkekler idi! Bu hâle bilmem ağlamalı mıyım, gül meli miyim, Seksapel hakkındaki fikir. lerim gayet basittir. Hiç te «kışkırtıcı» değildir!.. oİnahınız bu meseleye hiç ehemmiyet atteylemem.. Hele hususi hayatımda bundan bahseyle'nemi bile. . Hakikat olan birşey vardır. Onü da bir kaidei külliye ölârak telâkki eyliyo. ! rum ve öyle telâkki edilmelidir de. Kadın cazibesi! Uyku uyumak, ye- mek yemek, su içmek kadar tabii bir şeydir!.. O halde ne diye birçok adamlar «ka- dın cazibesi» ni dallandırıp budaklan- dırıp duruyorlar... «Kadın cazibesi» ne mevkiini vermekle iktifa etsinler... «Cinsiyet» in bir kadının in- de büyük bir rolü olduğuna kaniim!. Cinsiyeti bir motöre benzetirim! Hiş- siyatı, harekâtı tahrik eden şahane bir mwotör...'Sar'at hayatımda ise; çok kere mevcut olmayan bir şahsiyeti yaşatma- mız icap eylediğinden bunu «cazip» göstermemiz için cinsiyet noktasını izam eylememiz gerektir. Yoksa, roller de «cinsiyet» noktasını bir tarafa bıra- kacak olursak roller ruhsuz, cansız 0- Tur. Bu rolleri yapanlar dahi birer man kenden ibaret kahrlar... 3 Bana daima seksapelli roller verdikle rinden dolayı: stüdyo müdürlerini ta- yip etmek :âklımdan: bile “geçmez... Ö- yünmüyorum ama. saçlarım, siluetim; Sİ &, Jan Harloy gençliğim, kıvraklığım bu rolleri büyük «cinsi cazibe» masalından usandım!» bir muvaffakıyetle başrmama saiktir. Bundan dolayıdır ki müdürlerim bana bu gibi rolleri tahsis eylemektedirler.. Halbuki beni yakından tanıyanlü hususi hayatımda rollerimde yaşamak” ta olduğum kadınlardan bambaşka bif hayat sürdüğüme vâkıftırlar. Beni çok üzen nokta halkın beni bu suretle ta” şoımamasıdır... Beni delikanlıları, evi kekleri «kışkırtıcı kadını telâkki ey- icmesidir... Halk benim sadece bir «aktris» oldu gumu, rollerin «rol» den ibaret oldu gunu, hususi hayatımın bunlarla bi4 bir ilişiği olmadığını bilmelidir... Halk inansın ki hakiki ve yaşaya Jan Harlov, sinema perdesinde gölge si seyredilen Jan Harlov'dan bambaş* kadır... Bana haksız yere izafe edilen bu Jan Harlov Kadınlar nasıl elde edilirmiş ! Klerk Geblin Amerika erkeklerine verdiği nasihatlar Kadınların, hele Amerikan kadınla- rının dehşetli «teveccühüne» mazhar olan meşhur Amerikan o sam'atkârı Klerk Gebl «Kadınlar nasıl elde edilir» suali ile karşılaşmıştır. Suali irat eden bir Amerikan kadın muharriridir. San'atkâr bu susle şu cevabı vermiş- tir: Ii — Ey erkek kardeşim! Sevdiğin kadma başlangıçta en kötü taraflarını göster... Bu suretle büyük bir iyilik yapmış olursun. Çünkü bilâhara sevgi- lin «inkisarı hayale nedir bilmez... Son raları İyi taraflarını yavaş yavaş gös- terdikçe sevgilin saadetten saadete u- . Sevgiline çiçekmiş hediye imiş diye. “birşeyler götürme... Bunlar boş yere masraf etmektir «alış» mış kudurmuştan beterdir.» derler. An larsın ya. 3 — Kadınlar ile hiç sıkılganlık tas- lama, Randevun var... değil mi. Halk buki erkek arkadaşların ile hoşça va- kit geçirmek istiyorsun... Hiç umur - lanma! Randevuyu başka vakte talik et! Emin ol kadının nazârinda kıymetin artar” 4- Bu yüzden imes. yahut «Madam» hâzretleri hiddetlenecek © - lursa âldırma sakın!.. Bir hafta sabre- dersen; ilk rast gelişinde, yahut fik fir satta boynuna sarılacağına emin ol.. > 7 Klerk Gebl'in bir karikatürü 5 — Evlenmeden evvel kızın serve" ti hakkında malümattar olmağa bak.» Bütün ömrünce çalışmadan sırf kadının parasi ile geçineceğine kani olursan ev len... 6 — Sikin ha.. Kadın sana red te vabı verdi diye umurlanma! Bir kafr nin «hayır» yahut «olmaz» demesi mu vakkat bir cevaptır. Talebini sık sık ta zele... Yemişler gibi tıpkı... Günün bi- rinde mutlaka «olur» Sovyet o Ermenistanda Filimcilik sanayii Evet! Şaşmayınız. Sovyet Ermeniş » tanda filimcilik sanayii bundan tam 10 sene evvel kurulmuştur. O tarih- tenberi, «Ermenistan» filimeiliği çok ilerlemiştir. Bugün Sovyet Rusyadaki filim sana- yö içinde mühim bir mevkii vardır. 1926 senesinde kurulmuş olan Ar - menlöno şirketi, şimdiye kadar, yani tam 10 sene zarfinda: 28 büyük artistik filim, 37 ilmi fi - lim, bir çok havadis filimleri çevir - miştir, Ermeni rejisörlerinin içinde en mü- him şahsiyet Bek Nazaroftur. Bu muvaffakiyetini ne suretle elde eylediği hakkında kendisine irat olu - nan süsle Bek Nazaföf şu cevabı ver- miştir: «— Gayet basil... Yaşayış tarzımızı aynen-kopye etmekle iktifa eyliyorum. Bunların içine ecnebi. çeşnişi katma - Holivud'da bir telsiz merkezi kuruldu |. Holivutta (Paramount) stüdyojarın* da büyük bir telsiz merkezi kurülmüş” tur. Bu merkezin kuruluşunda (Nev * york) şehrindeki «Radio City» örnek tutulmuştur. Bu telsiz merkezinin kuruluşundan maksat çevrilecek olan büyük bir fil me dekor teşkil eylemektir. Filhakika, (Paramount) şirketi: (K8“ dio - Crochet) adında büyük bir film çevirmiştir. Bu filmin başlıca sahne * leri bir telsiz merkezinde; bir radyö şirketinde cereyan eylemektedir. Amerikada gösterilmeğe başlana bu filim pek büyük bir muvaffakiyet kazanmıştır. mağa gayret ediyorum ve bence bu s&" yede muvaffak oluyorum... Her mil * let, her şeyden evvel kendi milli ha * | yatını canlandırmahdır...» senem meram

Bu sayıdan diğer sayfalar: