8 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

8 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ;ımrıleıı Iîbgorlallar. 15 Türkçü Necip kimdir? Başının içinde her biri başka dillerle konuşan yedi adam var. Bunların ağırlığı mı onun ak saçlı başının eğilmesine sebep oluyor? Anadolu gaz a oturuyorduk. etesi- nç da bir adam ben de ayâ kimda oturan bir arkadaşa sormuş - Kimdir Necip... radolu gazetesinde hâtı- diyordu. Dikkatle okunu- nin en hararetli bir za- n arap birçok kelimelerin as türkçe mu eserlere dayanarak anlatı Kelimelerden ço mgilizce, almanca, macarca, arap: acemce kar: rıni buluyor, bun- rasında m Jer yaparak hep- sinin bir kökten "r—In—o ne insanı he- merl inandırıyordu. Doğ; bele di nı t tum. Bir yıl kadar sonra Vakit gazetesin- lanan İlk Sevgili, adın daha çök tanışmamıza dar kuvvetli, bahsinde bu li bir anımaktan büyük hâz duy Ş şrine ba: aki romanım sebep oldu Bu sefer onu Hükümet caddesinde yavaş ve dalgın dalgın giderken gördüm. İzmirde sessizce çalışan ilim ve san'at adamlarının piri demek olan bu değerli adamla konuşmak fırsatını kaybetmek istemedim. Havalar çok sıcak... İzmirde otur- k birşey değil Yüzüme tuhaf tuhaf b Sandım ki bana bir Hr.ı îMdîmn tutmuş. Yakındaki ıaıl:ıdıı çift süren bir tanıdığını görmüş ve ona yaklaş rak eMuhsin senin geçen yaz eşeğin sağ mı?» demiş. «Be adam, ölen ek sağ olur mu hiç?» Arkadaşı sirit- ve Muhsin Dayının omuzuna eli- sun diye söyledim. Ver şuradan bir si- Rara'e Üstad böyle yapmadı ve hemen iti- ZaZ etti: — Otuz . beş yıldır İzmirdeyim. Bu- rasını başka yerlerden d.ıha çok be - gendiğime şüphen kaldı n — İzmirin havası, suyu, viqayışı Bi- zin hoşunuza gidebilir. Fakat bir ilim adamı için bunlar ikinci üçüncü dere- cede gelir. O, ilim ve fikir muhiti is- ter, — Bence İzmirde orijinal bir san'at ve fikir hayatı vardır. Muhitin umu- mi tekâmülile âhenkli olarak o da in- kişaf etmektedir. Bundan altmış bir yıl önce Edirne- de doğan üstad Necip kendi kendini yaratan bir adamdır. Fikirlerinin ol- gunlaşmasını asker acağına borçlu ol- uğunu söyler, Fransızca ve almanca rmuş, Bu sırada, sonradan Paşa Sadrâzam olan Talât Bey ve Edirne B ee ee GÖNÜL İŞLERİ' -ayucularıma Cevaplarım Bursada Bayan (H. O. G.) ye: Mektubunuzda, tahsilinizin yarım galdığını söylemenize rağmen, hata #ulamadım. Bu, bana ümit verdi. Bil ginizi ilerletebilirsiniz. Fakat bu yaş- tan sonra mektebe devam etmek güç. Esasen babanızı fikrinden döndür - mek de kolay olmıyacak. Kendisini ikna ediniz, size bir kadın hoca tut sun, akşamları iki saat ders, munla- zam bir program tâkib edilirse, siz lise tahsiline eriştirmeye kâfidir. Bi- raz da musiki öğrenirseniz yetişir. Cemiyet hayatında, her bahse giriş- tiklerini gördüğünüz kadınları daha fazla malâmatlı sanıyorsanız aldanır- sınız. Hepsinin üzerinde altın yal - dızından bir cilâ vardır. Biraz kazır- Türkçü Necip saylavı Bay Faikle birlikte siyast bir sebeple kalebentliğe mahküm olmuş. Hapishanede ingilizce ve yunancayı öğ renmiş. Klâsikleri okumuş. yıl önce hapis cezâsı baııelan-ırak İz- mMmire sürgün edilmiş. Muharrirliğe baş lamış, Eskisine göre İzmirde san'at ve fikir hayatının ileri veya geri olduğunu ta- yin etmekte şüphesiz üstad Necip hej kesten daha salâhiyet sahibidir, — İyi ama, İzmirin gerilediğini söy- leyenler var? Sanmam. İzmir bir felâket geçir- miştir. Şimdiki halde her gün ilerli - yor. Zenginlik ve kıymetinin artması nüfusun bolluğuna bağlıdır. Bu da ar- tıyorl.. — Ya edebiyatımıza «Ölecek, ölüyor, öld madiniz mi? — Bir görüş farkıdır. Edebiyatımız halk dilimizin gelişmesile beraber git- tikçe kuvvetlenecek ve genişliyecektir. — Garptan ve Şarktan en çok kimle- ri seversiniz? — Yenilerle uğraşamıyorum. Benim zamanında en çok sevdiklerim Anatole France, Zola, Paüul Bourget, Marcel Prevost idi. Sosyoloğlardan Spencer, Durkheim ve Fewillet'i ilgi ile okudum ve araştırmalar yaptım. San'at taslayarak ve tabii şekilden, uzaklaşarak yazan Fransız Tromancısı Fevillet'nin sosyoloğlar arasında sayıl- masının bir dalgınlık eseri olduğuna şüphe yok. Elbet üstad Necip te (Fakir bır__dell)mnl;nın romanı) ni okumuştur. ” Üstad Necip bizimkiler hakkında şunları söyledi : Halkın isteklerini, heyecan, ıztı- rap ve sevinçlerini eserlerinde akset- tirenleri severim. Bunları halk diliyle ve güzel bir üslüpla yazmak şarttır, İ- sim saymaya lüzum var mı? Onun kimseyi gücendirmek istemi- yen temiz bir kalbi vardır. Şöhretlerine tapındıkları fçin anılmamalarına kıza- cak olanların bulunabileceğini düşün- Müştür, Zorlamadım ve aşkın ne oldu- ğunu sordum. — Bence aşkı en muvaffakıyetle ve doğru olarak anlatan adam Filozot Rı- l dersiniz? leri duy- ne .e diye banız altından alçı çıkar, Merak et- mı»v—nız_ * Bursada Bayan (M. N.) & Bir genç kız ile evlenmek için 10 senelik karısından, hele iki çocuğun- dan ayrılmak isteyen adam, bence bir ruh hastası, bir ahlâk düşkünü - dür. Tahmin ederim ki yaptığı va- adlere siz de inanmamışsınızdır, Mü- nasebeti derhal kesmenizi tavsiye e- derim. * Şişlide «B. B.» ye: Benden mümkün olmıyacak bir şey istiyorsunuz. Benim gözüm sizin gözünüz, benim hissim sizin hi değildir. Bu hususta kararı kendiniz verebilirsiniz. Mes'uliyeti Je yalnız sizindir. TEYZE SON POSTA İlm-ıuıeçnn 8 (GBütün zahmetler boşuna' “ İstanbulda dilenciliği ortadan kaldırmıya imkân yoktur, olamaz!,, Bunu şehrimizde dilencilikle senelerct mücadele etmiş bir memur söylüyor. İstanbulluların « dikleri tiplerden bir! kü dilencilikten daha aşı renç, daha çirkin bir kazanç savvur edebilmek hayli güçtü sahte sefaletlerini, antipatik bi di aktörü gibi adım başında gi önüne serenler, Memlekete gelen ecnebilere, memle ket hakkında en berbat in! 1, en men. fi fikri, en müthiş kanaati aşılayan on- lardır. Ve yapılan bütün mücadelele- re, alınan bütün tertibata rağ ların, merhameti maden gibi işletme! rine engel olunamaz. Onlar ham, ha - mam, arsa, dükkân, apartıman, hülüsa., kelimenin en geniş m: servet sa- hibi olurlar. Niçin? Niçin en azılı, en yabani dağ haydutları muma çevrildiği halde bu alji, bu cılız istismar ordusunun hak- kından gelinemez? Bunun muühtelif başlıcasının mesuliyeti bizi tahammül edeme sirlimiz- dadır. Çünkü aramızda, dilencinin sah- |.' te sefaletine acıyacak kadar acınacak insanlar vardır. Bir dilenci duasından medet bekleyecek kadar saflar vardır. Ve onların mantığa, şuura dayanmıyan marazi, iptidai merhametl: sayesin- dedir ki, dilenci denilen parazitler bes lenirler! Dilenciden; buna rağmen kurtula- | mâaz mıyız? Bu suale, ben değil, dilen- cilerle, dilencilikle senelerden beri mü- cadele etmiş değerli bir zabıta âmiri ce vap veriyor : Hayır! Bugünkü şerait içind imkân ve ihtimal yoktur! 'e izah ediyor : Bizde iki çeşit dilenci vard kısmı, namuskâr yaşamak, bir bal! sap olmak. için hısvurmiıdıı çare bi- rakmamış, ve nihayet avuç açmaya mahküm kalmış bulunanlardır. Kimse- sizleri, sakatları, çalşamıyacak kadar ihtiyar olanları da bu kısma sokabilir- yle mücadele etmek hiç te güç değiklir. Bunlarin çalışabi- lecek kabiliy olanları, kendilerini geçindirebilecek herhangi bir işe yer- Jeştirilmek mukabilinde, dilencilikten sevine sevine vazgeçebilirler! bot'dur: «Aşk hastalık halini almadık- ça fani Ribot'nun tarifini pek tabii buldum. Çünkü (1839 - 1916) da yaşayan bu Fransız filozofu hep ruh hastalıklarile uğraşmış (hâtıra hastalıkları), - (irade hastalıkları) adındaki eserlerile tanın- mıştır. — Üstad, bu zamana kadar ne gibi eserler yazdınız? Ne ile uğraş — En çok Türk diliyle uğraştım. Es- Yazan: Naci Sadullah Bir cami kapısın Kimsesixler, sakatlar, ve çalışamı- yacak kadar ihtiyar olanlar da zaten ,Darülâcezeye yerleştirilebilmekte, ve ortadan kaldırılmaktadır. Fakat asıl korkunç olanlar, diğerleti. Yani profesyonel dilencilerdir. Avuç açmayı, çok keyifli, ve çok kâr- h bir meslek haline getirmiş olan pro- fesyonel dilencilerdir ki, memleket i- çin, gittikçe büyüyecek bir âfet teşkil ederler, Onların gizli mektepleri vardır. Mer hamet avlamak için akla gelmedik tu- zakları, hileleri vardır. Zabılâ gözün- ,den korunmak için, sığınakları, parola- ları, teşkilâtları vardır. Evvelâ ekserisi, Darülâcezeye kabul şedilmeleri için lâım gelen ev. bulunmazlar. Yani sakat, ih sesiz, hasta, ve çalışamıyacak halde de- gildirler, Hattâ sakat, ihtiyar, kimse- siz, hasta ve çalışamıyacak halde olsâ- Jdâr bile, avuç açmayı, bırakılmaz bir _nr:.'nkıvk haline getirmişlerdir. Ben yetmiş yaşında ihtiyar bilirim ki, Da- rül min yüksek duvarlarından at- Jayıp kaçmışlardır. , Ben iki bacağı kı. kendilerini IJ.uulacov göl 'memurların ellerinden ııaçm şlardır Ve nihayet içlerinde öyleleri v ki, Darülâcezeden çıkmalarına, ve di- lenmelerine daha fazla ve daha şiddet- le mâni olunsa, cinayet işlemeyi göze Bunlardan bazılarını, yani azılıları ,pı memleketin uzak köşelerine sürdür- müştüm. Hepsini de birkaç ay içinde yerlerine dönmüş buldum, Binaenaleyh, bunların huylarımı, can larından evvel çıkarmak ihtimali yök- tur! Hele profesyonellerin diğer kısmiyle, yani sakat, ihtiyar olmayanlarile uğ- raşmak büsbütün zordur: ki «Hizmet» ve «Yeni İzmir» gazetele- rinde dil ve türkçülüğe dair birçok ma kalelerim vardır. Hepsi iki yüz parçayı | boğaz tokluğuna çalışmaya mahküm e- | zim! bulur. Fakat muhitte akisler uyandır- mış olanlar yirmi kadardır. — Yazılarınızı" beğenir misiniz? — Beğendiklerim vardır. — Bundan sonra ne yapacaksınız? — Zaman izin verirse dile ve sosyo« lojiye ait düşüncelerimi yazacağım, Bizde belki aksi vardır ama, Garp- te ilim adamları en olgun ve güzel eser lerini elli ve altmış yaşından sonra ve- riyorlar. Üstad - Necip yedi dil biliyor, Hem de bunlar en canlı dillerdir. Yedi adam demektir, elinde yedi tane anah- tar vardır, dileriz ki zaman bu yedi a- damın bu yedi anahtarla yedi kaynak- tan bize yeni fikirler ve eserler ver- mesine imkân versin! Üstad Necip elimi sıktı ve yavaş ya- vaş kalabalığa karıştı. Başı biraz öne doğru eğilmişti: Bi nın içinde taşıdığı yedi adamın ağırlı- ği mı buna sebep oluyor? Kadircan Kaflı Onları mahkemeye verirsiniz. Ceza olarak belediye ı;.ııırınde üç beş gün da dilenciler çemberi ,dilirle Fakat hepsi de serbest kalır kalmı boş geçen günlerinin ziyanımı telâli & mek hırsile, ve daha büyük bir hıf işlerine devam eylerler! Bu itibarladır ki, bugünün şart altında, profesyonel dilenciler, gittik çe azalmıyacak, bilâkis, gittikçe ço * ğalacak! Ve görülecektir ki, her £| kağın köşesinden bir dilenci türeyfi 1 dilenci yakasından bil © kar gi Muhatabıma ümitsiz ümi — O halde-? dedim! O, bu işte uzun müddet kafa yormü? kimselerin kolaylığiyle eeuıy yepdi: - Gayet basit azizim! Mahkümlel âçin bir İmvali adası var. Dilenciler içif de bir tecrit mahalli bulunabilir P Bence Trahatımızı, emniyetimizi, !© madımızı, merhametimizi, hattâ milf haysiyetimizi çalan, ve bütün - kantfi mü: lerine, bütün kanun maddel” rine açıktan açığa kafa tutan bir d k"î ci, paramızı çalan, paltomuzu, il zi, şapkamizı aşıran, evimizi soy hırsızdan bile daha aşağılık mak 'tur. Bu bakımdandır ki, onun hürriş?) İtini cemiyet namına elinden almak H (bizim en tabii hakkımızdır, Hattâ dahf lileri giderek diyebilirim ki, c« selâmeti namına bu hakkı bir an r kullanmak bizim borcumuzdu: Azılı dilenciler, tayin olunacak a mâahalle sürülürler. Orada,'nezaret £ tnda, tayin edilecek bir işte çal Jırlar. Ve gösterilecek fihml niı n, MCri”) l!(ek konferanslardan, yapılacak t kinlerden müstefit olduklarına kanat getirilecek güne kadar, ora çıkarı'|) İ mazlar! Ben ayrılırken o ilâve etti — Bu fikrin nazarı itibâra alınucağ günden evvel dilencilikle mücade! jmek te, akıntıya kürek çekmektir. Ve /ab a memurunu kürek mal * kümluğundan kurtarmak lâzımdır, a7 Naci Sadullah — niyetir VS| bif| el? İtalyanlar Habeş çocuklarını Faşist yapı yorlar ıvs - TÜ İtalyanlar Habeşistanı işgal ettikten sonra Habeş gençlerini Faş büyütmeğe karar verdikleri için Romadaki Kurt Yavrusu teşkilâtn nen Habeşistanda tatbik etmeğe başlamışlardır. Resim Habeş balilalarını * lim esnasında gösteriyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: