8 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

8 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı..'i öi “ Son Posta ,, nın siyasi tefrikası t 24 NTik KULAManA AD TARAKKİDE ON Yazan: Baki Tanin Başmüharriri Muhittin Girgen SON POSTA SENE Enver Paşanın âkıbeti çok feci olmuştu. Baküden geçen bir Türkten bir hayli zaman sonra öğrendik ki Türkistanda Basmacıların başına geçen Enver Paşa her nrı.ıftan .kuşatıhp da kendisini Çeviren ateş arasından çıkamıyacağını görünce birdenbire siperden fırlamış ve kendisini mitralyöz ateşinin içine atmıştı 921 ağustosunda Moskovaya gitti- Zaman o sıralarda onun orada bir Revi karargâh kurmuş olduğunu gör- düm. Bu karargâhta yatıp kalkan Re- #d Kaplanof, şimali Kafkas asilzade - lerinden ve Azerbaycan nazırlarından Hymetli bir Türk - ki İstanbulda tah- il Yapmış ve bir aralık da Tanin'de ça- h_""'lü » bana Enverin Batuma gitti - Eini ve sezdiğine göre Anadoluya geç- Tek istediğini söylediği zaman fena halde camım sıkılmıştı. Moskovada o Zaman menkâb olarak oturan ve genç fikirli, ilim sahibi, iyi ahlâklı ve gö - Tür gözlü bir Türk olmak hasebile gö- Tüşüne çok itimad ettiğim Reşid Kap- ©f bana o mralarda Enver paşanın Sok müteheyyiç olduğunu, —kuvvetli T ihtirasın pençesinde her türlü ma- hasızlıkları yapabilir ruhf bir vaziyette ,!'"'İ'liunu anlatmış ve ikimiz de Mütecssir olmuştuk. Doktor Nâzıma yazdığım mektup Enverin Moskoyadan Batuma, ica- h[“dl, Anadoluya geçmek - niyeti ile #itmiş oldugunu anladığım zaman Ba- 'tumda kendisi ile beraber bulunanlar Zum hissetmiştim. Bu mektubda İtti - hat ve Terakkinin tariht vazifesinin bitmiş olduğunu izah ile onları Mosko- Veya avdet tavsiye ediyordum. Hattâ :îndiluhıi tâmiri kabilsiz bir hataya 'üşmekten men için güya — ba- “ka tarzda bir çalışma yolu varmış da Enver Paşanın Enver Bey iken alınmış bir resmi lar yarı siyasi ve yarı yağmacı çeteler- dir. Bunlara dayanarak Asyada bir Arasında en iyi tanıdığım doktor Nâ-| Türklük hareketine kalkmak, netice - Zıma hitaben, bir mektub yazmıya lü-|siz bir sergüzeşte atılmaktan başka bir şey değildi. Bolşevikler bu harekete karşı hemen tedbirlerini aldılar ve bir müddet sonra işittik ki günün birinde onu pek dik başıbozuk bir kuv - vetin başında, dar bir sahada sıkıştır- mışlardır. Son dakikada yanında bu - lunmuş olup kaçmıya muvaffak olan onu anlatacakmışım ki umumi keli -| ve bir aralık Baküdan geçen bir 'Türk-! Ben, tanıyabildiğim kadar, kendisini | şark rüzgârı, vınlaya, vınlaya ve dur- böyle gördüm. * İşte, İttihat ve Terakki, tarihinin or- ta devresinde böyle bir enerjinin ve «teşebbüsü daima kendi elinde tutmak isteyenv askerin kumandası altına gi- riyordu. Enver bey paşa olduktan ve harbiye nezaretine geçtikten sonra ar- tık İttihat ve Terakki onun emri vâki- lerini tâkib edecekti. Zannedersem itti- hatcılığının ilk devrinde daha ziyade yumuşak başlı, fedakâr, cesur olmakla kendisini muhitine sevdirmiş — olması ondaki bu seri yükselişe yardım et - mişti. Fakat, yükselinceye kadar yu- muşak başlı görünen bu şahsiyet kuv- veti eline aldıktan sonra kolay kolay idare edilir bir insan olmadı. İttihat ve Terakki onunla ordu ya- pip memleketi tutacaktı. Filhakika o bir ordu yaptı, fakat İttihat ve Terak- kiyi kendisi tuttu ve onu istediği ta - rafa sürükleyip götürdü. Benim gö - Tüşüm, benim kanaatim budur. İttihat ve Terakkinin ne olduğunu, rengini, mâhiyetini anlarmak için uğ - raşan bir tetkik gözü, Enver paşanın harbiye nazırlığı devrine geldiği za - man birdenbire orada durmıya mec - burdur. İttihat ve Terakkinin o zama - na kadar boş duran bayrak direğine nihayet Enver paşa kendi bayrağını çekti. Fikir tarafından, liberaller, sos- yaller, demokratlar, yahud feodaller; şahıs tarafından imerkezi umumf? âza- | Beldiğini pek iyi öğrenmişti. Hava ol- | ğukluğundan daha fazla mülâzlın Gre- ları, Talât paşalar, yahud iyetin i- | Payan yerlerde beyaz orta yaz güne-| yi titretli. Zaman kurşun gibi, Hikâye Yük Yazan: Lion Feuchtwanger : Pek sıcak bir gün olan temmuzun ikisinde, mülâzim Viktor Gresi, 11702 metre dünya irtifa rekorünü kırmak için, saat onu yirmi geçe havalandı. Bu ana değin de, beş tayyareci, re- Koru kırmak için sistematik bir suret- te teşebbüste bulunmuşlar, çalışmış - lardı. Mülâzim Gresi de, bu yola atı- lanların altıncısı oluyordu. Mari Lömer (S. A. HI 26) isimli tayyâresi, rüzgürla okşanan havada, | döne döne yükseldi. Uzakta, havasız boşluğun bir köşesinden, kuvvetli bir maksızın esti, ve uzaklaştı. Ufuk ta tayyare ile birlikte yükse - Jiyor, gitgide uzaklaşıyor, silikleşiyor- du, Mülâzimi Gresi, ağır ağır, dikkatle birdenbire çıkarsa vücudünün daya - namıyacağı, çatlıyacağını hesaplıya - yarak, bilerek yükseliyordu. Yükseliş, gayet yavaş görünmekle beraber, mülâzim kısa bir zamanda, esiri yüksekliğin buzlu mıntakasına erişti. Bir kaç bulut kümesi... Nereden geldiği belirsiz. Ve aslâ yere düşmeye- cek olan bir kar fırtınası... Tayyareci, iletleyordu. 280 beygir kuvvetindeki makinesi- nin kolları raksediyor, ve propemlerin kanatları aradasırada görünüyordu. Lâkin mülâzim Gresin'in önündeki alet lerinin üzerinde bulunan o kil gibi ince müş'irlerden başka bir şeyi görecek gö- zü yoktu. Köyler çoktan, bir buğu gibi görü - nüp kaybolmuş, nehirler de, — iğrile böğrüle silinip gitmislerdi... Makinenin gürültüsünden başka bir ses duyulmu- yordu. Boşlukta yalnız kendisi ve mâ- kin ardı. Mülâzi i, yirmi sekiz yaşlarında idi. İki kere Fransız resmi tebliğlerinde fevkalâde hizmetlerinden dolayı, ismi geçmişti. Şimdi de, Paristeki hava fe- derasyonunun mühürlü aletlerile, yeni rekor kırmak gibi bir vazifesi vardı. &* Şimdiye kadar yaptığı yükselme u- çışları ile | azaldığı ro'ntakalarda ne gibi tesirler meydana seklik rökoru Çeviren: İbrahim Heyi — |muyordu. Gözlerinin feri kaçmış, ağ- |zL ve dili kurumuştu. Açlıktan bunal « — mıştı. Hava gitgide kararıyor, neredeya se gece olacaktı. Kendi kendine konüş- Mmaya başladı. Şimdiye kadiğı hiç de böyle bir şey yapmış değildi. 8 Denizin altında 10,982 metroda... — Anam, doğrusunu söylemek lâzım gelire — (se, Habeş değil, kahve rengi hele hiç Fdeğildir. 2900 saatten beri yükselmeye çalışıyorum da daha hâlâ 11 metrede- yim yahu!... Bir büftek olsa da yesem... — Hay Allah cezasını versin. Vakit ne de çabuk geçiyor.. Şu 29 rakamı değil mifi Amma bu vaziyette 92 dir... Tam şuurunu kaybedeceği, bayıla « — cağı sırada, ve güneş ilerideki düzlüli ve alçaklıkta, etrafa garip garip ışıklar bırakarak yayılırken, donmuş olan ga — tomatik şişedeki, oksijenin uçmuş ole duğunun farkına vardı, ve mihaniki bit harcketle ihtiyat şişeyi yakaladı, Yeni ve ani bir emrin icbarile sanj « yenin dörüte biri zamanında, kafasında bulunan o acayip fikirler silinmiş gite Mmişti. Dümenlere bakmalıydı. Güneğ tekrar eski parlaklığını elde eticiş, ma- kine de yine eskisi gibi ahenkle hamur kine de gene eskisi gibi ay- : ni âhenkle homurdanıyordu. Ag hk duymuyordü artık. — Anası « nn kumral olduğunu pek iyi bile liyor, ve saat 10,20 de hareket ettiğint açıkça hatırlayor, ve şimdi de 70 dakia — kadan beri uçmakla olduğunu görüyor. — du. Bu noktaya gelince, mülâzim Gresi dinç ve çınlayan bir kahkaha ile güldü. Güldü amma, bu kahkaha, fezanın bü yüksekliğinde pek de okadar uzaklara yayılmadı. * İrtifa aletine baktı. 11404 metreye yükselmiş olduğunu gördü. 1 Sanki dört bin metrede uçarmış gibi, 11504 metreye ağır, ağır ve emniyetle vardı. Lâkin, bundan sonra iş değişti. Tayyare beşik gibi sallanmaya başlar dı. Ve dümeni hiç de saymaksızın, dile- diği gibi ince hava tabakasında uçmaya koyuldu. Con Makredinin yaptığı 11702 met« relik rekoru aşmak için, oksijenin ye- tişmeyeceği endişesi, boş fezanın so e ikel şinin nasıl insanı yakıp kavurduğunu, | ağır, sürüne sürüne ilerleyordu. Gene — (çinde'dik zamandanberi " &n fsdl rolü kor gibi adığını biliyordu. Yine, | kalbi çarpmaya, solumaya ve nefes al- melerle bazı şeyler de ilâve elmeği ih-|ten bir hayli zaman sonra öğrendik ki Mal eylememiştim. Eealü'dı konuştuğum vakit doktorun çük Talâttan öğrendiğime — nazaran benden böyle bir mektub almadıkları- hi töylediler. Enver bana «sizden mek- *ub geldiğini bilmiyorum. Fakat, bü - tün bu işlerde arkadaşlarla fikir birliği Olmadan her hangi bir teşebbüste bu - Yunmanın gdoğru olmıyacağımı bildiğim yİçin ben de esasen, zaruret halinde ya- _’p'l."lk böyle bir «yardımdan» — sarhı "Bazar ettim. İnşallah, bâdema hep ar - kadaşlar, tam bir fikir - birliği - hare» ket ederiz.» demişti. Hattâ, bu sözlere Bana karşı iltifatkâr kelimeler de ilâve ip bâdema hep birlikte çalışmak mü- Yesserolması temennilerini ilâve et - Miş olmasına rağmen, o zaman çok gü- ze| kissetmiştim ki bir türlü boş dura - Miyan'bu enerji, Batumda kendisinin Ütün teşebbüs kuvvetlerini kırmış o - in döstlarına karşı içinde bir dargınlık issediyordu. Bir kaç hafta sonra Ba- tumda gördüğüm dostlardan öğren - dim ki o, hakikaten Batumdan dargın olarak ayrılmış ve bu defa tamamen _!ll başma, bütün kâr ve zararı ken- isine aid olmak Üzere yeni bir — «te - tebbüsen atılmak fikriledir ki yola çık- "_'f!ln. O zaman Bakü'da iken bana töylediği sözlerin daha ziyade beylik ::lim:klden ibaret olduğunu anlamış- n , Enver baskıncıların başında Enverin tarihi şahsiyetini daha can- ndırmak üzere verdiğim bu tafsilât- rn sonra ona aid olarak ağızdan a- iza bazı haberler aldik. Günün birin- df Enver Taşkend'den kaçıyor, Tür - Standa © sıralarda büsbütün şiddet kesbetmiş olan uBasmacılarn hareke- .'_'"n Başmna geçiyor. «Basmacıları» bi- Zim şivemizce «Baskıncılar» dır. Bun- Enverle bilâhara Enver paşa her taraftan — kuşatılıp da İkendisini çeviren ateş arasında kurtul- fden böyle bir mektub ı!dığıııdn;/ma ümidlerinin kalmamış - olduğunu _’b"i “olmadığını ve daha sonra da görünte birdenbire siperden çıkıp ken- bir aralık Batuimda Halil paşa ve kü'-|disini mitralyöz ateşi içine atmıştır. Enverin naksanları İşte, ateşebbüslerininn zamanını, is-| tikametini ve nisbetini tamamen tayin edemiyen bu enerji böyle söndü. Bir Türk sıfatile ben onun için daha şe -| refli bir âkıbet dilerdim. Bilhassa mi- safir olarak yaşadığı bir memlekette, | kendisine misafirseverlik göstermiş ©-| lanlar aleyhine yaptığı bu teşebbüs ©- nun için şeref verici bir hareket olma- mış ve bu bakımdan biz Türklerin ca- nımızı sıkmıştır. Bütün bu hareketlere baktıktan son- | ra ben onun tarihi şahsiyetini daha iyi| görüyorum: Onda kuvvetli bir yüksel- me ihtirası vardı. Bu, tarih adamları i- çin o kadar fena bir duygu değildir; fakat, bu duyguyu memnun edebil - mek, yani muvaffak olmak bu ibtirasın yanı başında, onun bütün ha reketlerini tanzim ve idare edecek iy: görür gözlere, iyi ölçüp biçer bir kaf. | bulunmak — icab eder. Onda nok-| san olan şey de bu idi. Belki küçük hareketleri ve göze görünen hedefleri | iyi görüyor, iyi idare biliyordu. Ha -| reket büy ve hedefler uzaktan| görülmez hale geldiği zaman, sırf bu| hırsın verdiği enerji ile ileri atılıyor ve| ekseriya mağlüb oluyordu. Cihan Har- binin idaresinde de, zannedersem, ay- nı kusurları yapmıştır. Kendisini yok yere feda eden bu Türk enerjisinde zekâ yok değildi. Fa- kat, onda tarihin büyük insanlarını ya- | ratan ihtirasları muvaffakiyete götüre- | cek yegâne kuvvet olan geniş ve vü - zih görüş, ve icabında ihtiraslara ta » hakküm edecek zekâ kumandası yok- tu, Objektif ve realist değil, sübjektif ve hayali kuvvetli bir insandı. oynamış diğer unsurlar, hiç kimse bay« rağını bu direğin tepesine kadar çıka- ramadı, (Arkası var PASLANMAZ Hasan Tıraş Bıçağı Çeliğin en serti olduğundan çok kolaylıkla ve tatlılıkla bir dakika- da tıraş eder. Dünyanın en kuvvetli ve hassas mikroskop âletile müker- rer surette tetkik olunduktan sonrd piyasaya çıkarılmıştır. Ne fransız - lar, ne İngilizler, ne de Amerikalı- lar,ne de bütün dünya aynını yapa- maz. Alâmeti farikası ile ihtira be- ratı vardır. Paslanmaz Hasan tıraş bıçağı ra - kiplerini şaşırtmış ve her tıraş bıça- &ı fabrikası paslanmaz yapmak iste- miştir. Fakat bu iş kolay olmadığın- dan hiçbir fabrika muvaffak olama- mıştır. Yalnız Almanyada Fazan ve Türkiyede yalnız Hasan tıraş bıça- ği muvaffak olabilmiştir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; israr e- diniz. Fiatı: Paslanmaz Hasan Traş bıçağı 10 adedi 50 kuruşa, Hasan Traş bıçağı 10 adedi 35 kuruşa. Ha- san deposu: Ankara, İslanbul, Bey- # loğlu. | bu mıntak: durucu kış soğuğunu da tatmış'ı. Kürk- lere bürünmüş , ellerine de kalm yün — eli t geçirmişti. - Üste- lik soğuktlan pek müteessir. — olan bir bir bacağını ayaklarının dibi - ne yerleştirdiği e lektrik sobasile ısıttırdı, Yüzüne de bol- ca yağ sürmüştü. Bir tekinde bir mo- nokl çerçeve man gözlükler takmıştı, Aldığı bütün tedbirlere rağmen, s0- Buk kemiklerine kadar işleyordu. Ve âdeta vücudünü teslere gibi kesiyordu. Kalın yağ tübakasına Tağmen yüzü de-çatlarmış gibi yanıyordu.Tayyarenin madeni kısımları soğuktan büz kesmiş, ve makinenin ihtizazı yüzünden, camı andıran parçalar, birbiri arkasına ko- puyor, ve boşlukta savrula savrula göz- | den kayboluyordu. Tayyareci sanki bir pipo çekermiş gibi, vira bir borudan vira oksijan yutuyordu. ... Dokuz bin ile dokuz bin beşyüz met- reye çıktığı zaman mülâzim Viktor Gresi, hiç bir canlı külun, şimdiye ka- dar, fezaniın bu kısmına gelirediği fik- rile neş'elendi. Cesurdu, gerisindeki müthiş düş- manlarla az mı boğuşmuştu?. İnce, hiç bir itiras izi göstermeyen, yüzü fotografçıların neş'e kaynağı, idi. Lâkin 10,300 metroda işte bu yüz, kalın yağ tabakasının altında kaırıştı, ve ağzı istemeksizin bir açıldı ve tek- rar kapandı. Mülâzim artık makinenin seşini düy- | korunu kırmıştı. — Kültür Bakanlığı Erkek Terzilik — Okulu Direktörlüğünden: Yarınki nushamızda : Bir çocukluk hatırası Yazan: Muazzez Tahsin Velteri donmuş; ın temmuz da bile, don- | mak için çırpınmaya başladı. Lâboratuvardaki tecrübelerini ha « Urlamaya savaştı, Bu — vak'anm , , doğrudan doğru- — ya işin evveliyar — tı olduğuna, bi - — naenaleyh tehli -- — kenin bulunma « — dığına - kendisini inandırmak iste « ;. di. ... B lenen gözlerine de, koca-; Çok çok yüksekltiklerde uçtuğunu, kısa sezişlerle anlıyor, ve işin içinde blmyv noğlu da olduğunu — hissediyordu. — ş;fîr bu;r el hareketile bu «tuhafslığı düzeltebilirdi. Zorlaâ ve acı ile şöludu. İç çekti. Lâkin o «el hareketini» yay maya Mmuvaffak olamadı. A Maamafih, kalkmmalı, — bir Şevler — yapmalı, otta dümenle hâkim olmalıysı — dı. Bunun için de elini kaldırdı. Lâkin — geç kalmıştı. Birden dümen eline ÇAf |— kaçtı. Bir sağa, bir sola bir öne — va gidip gelmeğe başladı. Al 'tahın belâsı eline geçmeyordu ki... Da: yanamadı kocaman gözlüklerini ka_! - dırdı. Gözleri meydana çıktı. Sol gö » — zünde bir manokl vardı. AM Birden beynine bir bıçak yemiş Bibi oldu.. Ondan sonra, bir şey d_u)”mB eei Mari Lömer tayyaresi, ayni gün, bir. su tabakasında yüzerken bulundu. Gı-| Ki rip bir tesadüf eseri ohırıılf pe!î_:_e 'öyk_ hasara uğramış değildi. Ölü mülâzimin cesedi, direksiyonun üslüne kakıımı_ı,__ a ve monoklu da — dala âlâ gözünde çergevelcumîş kalmıştı. y ;îîîıüîlenmi' aletler, 121409 mılıı_; kaydediyorlardı. Mülâzim Vlklo_r Gresi — 447 metre farkla dünya yükselme re- a ü 1 — Okul Divanyolunda, Biçki Yurdu sokağındaki «3» mımınlıbi_ı-,_; ya taşmmıştır. 2 — Erkek talebe kaydına devamedilmektedir, Telefon — No. 4224800 —— a «2761»

Bu sayıdan diğer sayfalar: