11 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

11 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

———7 eee “__s?"_Poıîı » hin glyııl tefrikası : 27 İİTİHAD »e TARAKKİDEONSENE tt ON POSTA HRRERRREN Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen İttihatçıları birbirlerine tek bir rabıta bağlıyordu: Vatanperverlik Enver Paşa bir hamled;:îışn olunca, Cemal Beyin de Paşa olması icabeder, o bir nişan alınca, ötekinin de bir nişan alması lâzımgelirdi “'0 zamanki üh"of'uk zihniyetlerinin — ve bu > ';yeıleıi temsil —eden — İttihat l ttakkinin böyle bir siyaseti ma * l Fm'muinr esasen imkân olamaz- 4 Sakat, haddi zatında bu fikrin ken- R'rde yanlıştır. Eğer o zaman biz Çder, Türkiyeyi yapmak ve ken- “mizi kurtarmak için böyle bir siya « iltirakçıların istediklerini — yap - Olsaydık sonradan bu iftirakçılar, i hâmilerine güvenerek hep bir - _'.:;crimîu çullanırlar ve bizi yu- beğE Bizim için mücadele ede ede h:;:lıü neticeye varmak tarihen mu- ve bizim mücadele terbiyesi gö- © hayatımız için ateş dersi ala - kaka ııumd'lemııiyeu almamız mut- n 'faıîî,"“" içindir ki İttihat ve Terakki, aj ,” Türk olarak millt bir muhafa- “H“"" l'-'Vkı tabitsi ile ahttihat» çı fak Ve bir araya toplamıya muvaf - ç olamadığı gayri Türk unsurlar Tşıisında Türk hesabına mücadeleyi ADUl etti. İster şuur ile, ister sevki ta- bi Yapmış olsun, İttihat ve Terak- Hin dahili siyaseti bu bakımdan ye- liı_, mümkün ve zaruri olan ::ı'- O, bu rolünü o zamanın a ve imkânlarına göre Yaptı, İttihst ve Terakkinin Dahilt siyase- y iM::'ı'l'ıl_ederkcrı onun bir de kendi mükleki siyasetinc, bünyesindeki tekâ- © bakmak icabeder, ktihat ve Terakki ğ “?"Iğ'î temsil edilen in birbirile va tüşmeden ıhv-ıptıkıın Osmanlı ve im- 'asıta - tamam fçindeki siyasat bir takım fikir- daimi bir sür - j “barettir. Onun içindeki fi - :'Lie'd_" hiç bir suretle tam bir ittihat t’:ııcfıı'n yoktu. Bilhassa ilk zaman- Ve f ı:ç"'dc hiç bir muâyyen içtimaf Ş ekefi fikir zümresi yoktu. O ka - ıünıoktu ki benim kafamın teşekkü hlen dd_'ll Rüşdiye mektebinden iti « tziz h Mütemadiyen tesir yapmış olan %m.““m Hüseyin Cahidin siyasi ve kij llu'ı fikirlerile benim sonraları şe- "lyh 'Vl_ başlıyan fikirlerim arasında hası mühâm ve hattâ esaslı farklar hluhou“ İttihat ve Terakkinin er » Merk "'_bıy—i ve kumanda heyeti olan RH"“I umumide bile türlü türlü fi - Gdelele lunur ve bunlar arasında mü- Vürke T olurdu. Ziya Gökalp orada da k“l'”! yaparken onun yanıbaşın- tar O Vvetli bir de islâmcılık fikri yas * Meselâ, Enver paşa islâğncılık ya * Talât paşa ise muhtelif cere - n bir araya toplamıya çalışan ge- & Yürekli bir oportünist rolü oynar » ı“"lltcılırı birbirine bağlıyan Fabıla: Vatanperverlik '*b'h. kadar fikir karışıklığı arasında ".dul) ve Terakki câmlası nasıl tutu - dan Bu, ayrıca bir meseledir. Şu ka- Tnia a tır ki tutan kuvvet, câ- türk “__'lîıbııi. vatanperverlikti. — İster Ğ cü, İster islâmcı, ister liberal, is- tar, “Yalist, ne olursa olsun bizim a - d, ı%*tîh bir toplanma sevki tabilsi var- - v Terakkiyi toplıyan kuv « ğ ı.q-ıd»" Hattâ, İttihat ve Terakkinin tanla ini beğenmiyen bir takım in - bi T vardı ki bunlar da bir kenarda ılhl Bu :;İ:r. fakat” aynı kuvvetin — tesiri e ouğlkıı;ı muhalefet yapmaz - ı&üı:("n ıçın_de. onu daha iyi yollara d, ek tesirler icrasına çalışırlar « hau. hareketin içindeki insanları bir- Ş 'Ne derece derece yaklaştıran, de- Enver ve Talât Paşaların hazır bu rece derece uzaklaştıran — tesirler de ekseriyetle fikir tesirleri, daha ziyade şahsi sempatiler ve antipatiler idi. Bü- tün #tihatcı hayatımda birbirine kar - şı vaziyet almış ittihatcılar arasında gene birbirlerine karşı muayyen bir fi- kir sistemi koyan hiç kimseye rastgel- miş olduğunmu batırlamıyditün! OBu hal, o zaman bizlerin henüz fikirleri - mizin şekil almamış, billürlaşmamış ve binaenaleyh kültür sev selmemiş olmasından ileri gelir. Filidlerin şekil.elraranış okluğu yor lerde tabiat ile hisler hâkimdirler. İt - that ve Terakki içindeki bütün kay - naşmalarda da fikirlerden ziyade hisle- rin ve hisleri temsil eden şahısların ha- reketleri göze çarpar. Bunun için mer- kezi umuminin de, Talât paşanın da en ziyade meşgul oldukları siyaset bu idi: Şahıslar - arasındaki hareketleri tanzim, bunların hisleri ve bu hislere bağlı bir halde görünen fikirleri te'lif etmek, meselâ, Enver paşa bir hamlede paşa oluverince Cemal beyin de paşa olması icabeder, o bir nişan alınca o - nun da alması lâzım gelirdi.. Bunun gibi, bir tarafta türkcülük hareketi kuvvetlenir de islâmcılar şikâyete başlarlarsa o zaman islâmcılara da bir cemile gösterilirdi. Bir başka bakımdan da, bazı ittihat- cılar vardı ki onlardan arzu edildiği kadar histe, fikirde, maddede fedakâr. lık istenebilirdi. Bazı yarım imanlı ittihatcılar vardı ki onlara karşı da ya mertebe, yahud madde - cemilekârlığı gösterildi. Bu bir oyun, bir spor, bir ekzersis işiydi: Şahısları tutmak, ida- re etmek, bunları birbirile çarpışmak- sızın yanyana ve kabilse elele yürüt- mek için neler yapmak lâzımsa onları | bilmek, bulmak, yapmak. İşte, bu işi| en iyi Talât paşa bilirdi ve en iyi o ya- pabildiği içindir ki lider olmuştu. * İttihat ve Terakkinin kaç rengi vardır Yukardanberi verdiğimiz izahattan anlaşılacağı üzere İttihat ve Terakkiye doğarken bir renk vermek İâzım gelir- se onu şu renklerle süslenmiş görü - rüz: Osmanlıcı, meşrutiyetci, merke- ziyetci, komiteci, orducu, Doğup işe başladıktan sonra İttihat ve Terakki gördü ki kendisi istediğilW kadar Osmanlı olsun, Osmanlıların bir | kısmı kendilerini hiç Osmanlı saymı - yorlar ve gözlerini türlü türlü istika - metlere çevirmiş bulunuyorlar. O za -| man - İttihat ve Terakki türkcü ol - du. Aynı zamanda - İttihat ve Terakki, lundukları bir kabine toplantısı inkılâbın Osmanlı İmparatorluğunda kopardığı fırtınaya dalınca - altındaki meşrutiyet teknesinin dua He yürü - mesi imkânı olmadığını görmekte ge- cikmedi ve dalgalar arasında bocalıyan &âciz ve zayıf tekneyi kurtarmak için onun kıçına bir «idarei örfiye» perva- nesi taktı! (Arkası var) İş arıyor İngilizce, fransınca, türkee daktilo, ve m- Bilizve atenografi bilen bir bayan bir dairede çalışmak istiyor. Ayrıca ingilizce ve fransızca dera verir vo hususi daktilo işleri de yapar. Taşraya gidebilir. Kısa adres Son Postada E. T. rumuzuna mektupla müracaat edile- bilir. Her sabah saat 10-11 kadar 2 - 1064 No.ya telefonla müracaat — (760) KAYIP: Ankara Memurin kooperatif şir- ketinden aldığım hisse senedini zâyi ettim. Yenisini çıkaracağımdan — Gakisinin hükmü olmadığı ilân olunur. 4 Halil oğlp Şükrü (761) HASA YULAF ÖZÜ Çocuklara hayat ve sıhhat ve - ren yegâne neşvü nümalarım te - min eden yegâne gıdadır. Bilhas- sa pirinç, mısır, patates, arpa, mer- elmek, irmik, badem özlerinin ka- bori ve vitaminleri çok ve yüksek olduğundan dünyada mevcud bü- tün gedalar arasında diplomalar ile musaddak birinciliği kazanmış- lardır. Allahın insanlara bahşetti- ği en saf hububattan çıkarılan bu özlü unlara çocuklar bayılıyorlar, Seve seve yiyorlar, Kemikleri küvvetleniyor. Çabuk yürüyor - lar. Çabuk neşvünüma buluyor- lar, Tambul tombul oluyorlar, Ha.- san özlü unlarını mutlak surette çocuklarınıza yediriniz ve Avru - panın terkibi meçhul gıdalarını doktorunuza sormadan yedirme - yiniz. Hasan deposu: İstanbul, Ankara, Beyoğlu. Hukuk Fakültesinden çıkalı tam beş yıl olmuştu. Küçükten beri babası gibi avukat olmayı, en çetin davaları üzerine alarak mahkemelerde parlak sözler söylemeyi, alkışlanmayı ve ka- zanmayı istemişti. Bir yıl staj görmüş, sonra babasının yazıhanesine yerleşmişti. Fakat baba- sı ona büyük ve çetin davaları vermi- yor, ikinci, üçüncü, dördüncü derecede olanları veriyordu. Ahmet Ferit te bun larda muvaffakıyet gösteriyor, çabucak bitiriyordu. Dosyalar arasında bir tanesi vardı ki üzerinde şunlar okunuyordu: Parmaksız çiftliği davası... İşte Ahmet Ferit asıl bu davaya ka- rışmak istiyordu. Çünkü otuz yıldan beri sürüyonmuş, Babası Ferit Remzi ©o dosyayı her zaman kilit altında tutuyordu. Ahmet Feridin eline vermiyor, onun görüş ve düşünüşlerini almıyordu. Ahmet Ferit bir gün: — Baba, bir de ben görsem şunu... Bir davanın otuz yıl sürebileceğine aklım ermiyor. Demişti. O zaman babası biraz sert bir sesle şu cevabı vermişti: — Otuz yıl değil, üçyüz yıl süren da- walar vardır. Sen anlamazsın daha.,.He le bu işte biraz daha pişkin ol, onaan sonra... 'Tuhaf şey.. Halbuki Ahmet Ferit yüz lerle dava üzerinde babasile müşteri- uşurken babasınm yanlış düşü- rastlar, yalnız kaldıkları 2a- man bunu ona söyler, kabul ettirirdi. Parmaksız çiftliği davasında ne var- di ki bilmesin?. Avukat — Ferit Remzi bir akşam tutuldu. | Kıvrandı, — inledi ve yatağa düştü. Lâpalar, ma - sajlar, ilâçlar pa- ra etmedi. Gece yarısına doğru sancıları diner Zibi oldu. Fakat kuvvetten düşmüştü Yarı baygın bir halde uyuya kaldı. Gece sessiz geçti. Sabahleyin ihtiyar avukat uyanma- di. Ahmet Ferit onu çok seviyordu. Za- ten kendi kendine : — Kabahat bende... Artık bütün iş- leri üzerime almalı ve onu dinlendir - meliyim, dodi. Annesine: Babamı uyandırmayın.. Rahat et- Dedikten sonra her günden daha ça |buk gitti. Masasına oturduğu zaman ilk işi tak vim defterine göz atmak oldu.. O gün |üçü (alacak) ve biri (tahkir) olmak ü- zere dört davada bulunacaktı. Kâtibe dosyaları hazırlaması için e- mir verdi. Kâtip bu emri yaptıktan sonra gi - derken: — Bugün Parmaksız çiftliği davası da var.. Dedi. — Parmaksız çiftliği davası mı? — Evet... Babasını hatırladı. Bu yüzden bhastayı yatağından kaldı- rıp mahkemeye götürecek değildi ya.. ktordan rapor alıp ta başka bir güne attırmak uzun bir iş değildi. Fa- kat birdenbire kafasında bir şimşek çaktı: — Acaba bu dava babamın dediği ka dar çapraşık ve çetin bir şey midir? Kendi kendine yaptığı bu sorguyu şöyle bitirdi : — Eğer değilse, tam zamanıdır. Fır- satı kaçırmamalıyım. Otuz yıllık dava.. Ne utanılacak şey... Avukat olup ta bir çiftlik davasını tamam otuz yıl sürün- dürmek!.. Babasının masasındaki takvimin ar- kasını çevirdi. Çiftlik davasının o gü! saat on dörtte görüleceğini anladı. Kâtibi eve kadar yolladı. Babasının Yarınki nushamızda : İdam mahkümu Yazan: «Blasco - İbanez» Çeviren: Faik Beremen Çiftlik davası... Yazan: Kadircan Kaflı cebinde olan yazıhane ve dolap anah- tarlarını getirtti. Dosyayı çıkardı ve kapıyı ktlitledikten sonra dikkatle göz den geçinmeğe başladı. ğ Davayı hiç çetin bulmadı. Yalnız o « tuz yıldanberi her mahkemede üfak | bir şeyin eksikliği yüzünden başka gü-, ne bırakılmış, istinaf ve temyiz mah- kemelerinden de gene küçük eksiklik. ler yüzünden hep geri gönderilmişti. Ahmet Ferit bunlardan hiç şüphelen. medi ve şöyle düşündü : — Babam ne kadar olsa eski adam,. Etraflı görmüyor. Halbuki şu işi bitire sek hiç olmazsa elimize iki üç bin lira geçecek. Bu kadar eski ve mühim bir davayı rmiş olmanın bana ve baba- ma vereceği şeref te caba... Dosyayı dikkatle çantasına koydu va tam dakikasında mahkeme kapısında bulundu. önünde dosyayı açtı. Kı- sa, fakat herşeyi kestirip atan çok gü- zel bir müdafaa yaptı. Yalnız otuz dakika söz söylemiş ve davayı kazanmıştı. Orada bulunan davacının gözleri se- vinçten yaşarmış, dava - edenler aptâl ' aptal bakakalmışlardı. Kapıda Ahmet Feride sokuldular: — Bu davaya Ferit Remzi girecekti. Yanlışlık yaptınız! — Siz karışmayın! Ha o girmiş ha ben girmişim. Bunda fark var mı Ahmet Ferit bunları söyliyerek yü- rüdü. Akşamı beklemedi ve hemen evine koştu. Babası iyiliğe yüz tutmuştu. Bir koltuğa otunmuş, dizlerinde bir battaniye oldu - ğu halde sütünü içiyordu. Ahmet Ferit o- vinç « sun baba.. Sana bir müjde getir - dim. — Hayrola.. — Davayı kazandık!. Ferit Remzinin gözlerinde temiz bir sevinç görükdü: — Afterin... Sen her gün bir 3ki düs va kazanıyorsun. Sağol!.. — Fakat bu dava başka davadır... — Hangi dava?. n — Parmaksız çiftliği davasi... Hani Şu.. Ahmet Feridin sevinçle söylediği bu sözler yarıda kalmıştı. ç Çünkü Ferit anmmğcnk!:ııje Müş, ağzı açı elleri titreyere) dekşi ıî ffn:ılı* yere düşmüş, parça parça olmuştu. : Ahmet Ferit şaşırmıştı. Koltuğun kenarına doğrü baygın gibi düşen babasını tuttu: — Ne oldun babacığım!.. Aldırmal « Büyük birşey değil bu... Sen de olsan yapardın!.. Babasının bu halini sevinçten sarile yordu. Ferit Remzi güçlükle doğruldu. Kole tuğa dayandı, Dudakları morarmış, yüzü mermer gibi olmuştu. Sık sık soluk ılfyur ve burun delikleri hızlı hızlı büyülüp kü- çülüyordu. — O kadar sevinilecek Pek kolay oldu bu... Ahmet Ferit böyle diyordu. Forit Remzi eliyle: — Sus!.. Der gibi bir jest yaptı. Sonra ka'şlı. Tını Çattı. Homurdanır gibi çıkıştı — Aptal!.. Beni bitirdin!.. Ben bits tim artik... —_N'an.'kör çocuk... Beni bunca yıl yaşatan, seni yetiştiren ve adam eden hep © çiftlik davasıydı. Allah cezanı Onun uzaması lâzımdı.; | şey değika, versin senin Ben. Oturduğu koltukta sarsıldı. Başı yanına düştü. Avukat Ferit Remzi artık yaşamı

Bu sayıdan diğer sayfalar: