22 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

22 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA 2 İttihad ve Terakkide on sene İkinci kısım No. 3 CİHAN HARBİNE NASIL GİRDİK ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Talât Paşa Türkiyenin harbe girmesini bir türlü istemiyordu Talât Paşa ile konuşuyorduk; o dalgın dalgın düşünüyor ve sonra gülerek, her Şeye rağmen neşeli neşeli yüzüme bakıyor ve ilâve ediyordu: “ Belâya bak ki hangi tarafa baş vursak bize yüz veren olmuyor! ,, Fakat, harb zuhuruna — se - yı, küvvetlenmeği düşünmeli idik. olabilecek hemen hemen - btiç bir Kaybedilecek bir dakika dahi yoktu. göze çarpmıyordu, Bir aralık Bununla beraber, ben Avrupada bir &n büyük mesele Balkan Harbinin bir harb hazırlanmakta olduğu — fikrimde neticesine bağlanması işi olmuş, sâbit idim. Bunun için İstanbula gelir Sonra da bu Ermeni muhtariyeti ile Al- gelmez, yazdığım ilk makalede ihti - Man askeri heyeti işleri hayli hararetle yatlı kelimeler ve Gatü örtülü bir ifade Münakaşalar doğurmuştu. Fakat, bun- ile bu Fikrimi söyledim. O zaman için lar harb çıkarmıya kâfi sebebler olma- “—> |bu bir kehanet idi. Hattâ belki de gö- ği gibi orta yerde bunlardan başka| —— ç. İzü kapalı, karanlığa atılmış bir taştı: Mühim — bir hâdise de görülmüyor-| | * |fakat, pek kısa bir zaman sonra, vuku- du. Bâriz olan yegâne şey, İngiltere ile &t beni teyid etti. Bunun için Talât R"'yınırı anlaşmaları o zamanın ısti- bey, sonraları beni gördükce, arada bir, nca (âtilâfı müselles» namını ta- —* ,|Nasraddin hocanın hikâyesine telmih HYyan itilâfın asamimt itilâf» ismini a eder ve: Tiş bulunması idi. — Mademki harbin çıkacağını bil- Avrupa işlerinin bu zâhiri süküne- idin, ne zaman biteceğini de bilmeli - KEK p tine rağmen beni bir harbin gelmek ü- sinl ;'- olduğu fikrine sevkeden âmil, sırf Diye alay ederdi. i ğ Tayada gördüğümüz — muamele idi. Cihan harbinin ilk mes'uliyetleri Amam altı senedenberi gazetelerinde ü ih ine İi old Ürkiyeye dâir bir tek iyi kelime oku- he Flartimm kim sebeb aida? b a| v sanlığın gördüğü bu büyük felâketin d“'"mı 1 B _h'u'ı"'“d""'" daha düne İbirinci derecede ve doğrudan mes'ul - be bizi bu derece sikiştirmiş'olan lerinin kim olduğunu bilmek yirmi iki Mmemleketin birdenbire, hattâ o ke- _—. ehemmiyet verdiği Ermeni mesele- Tni de bırakarak, yalnız Almanya ve Bi askeri heyeti üzerinde durması ndan bahsederken de artık âmi- a n Büyük harbi beraber yürüten iki mağ Tine ve ıeuü;:s ıbır dil hı"fnvîuv İlüy ha Kayser Vükelm've Başkuman. Y l& d_:;: S ğ; F'V"bt'î' | dan Enver Paşa, Yavuzun güvertesinde l » ı"-“hılıı—mîn anu':ı?dn. T: şaret ederek, böyle bir halde Rusyanın lât beye, bu fikrimi, biraz da korka PiZimle ittifak yapmıya tarafdar ola - korka söylemiş olduğumu çok iyl'lar bileceğini tahmin ettiğimi söylediğim tırlarım. zaman, : Avrupada bir harb hazırlanmakta #Olması fikri ona evvelce garip geldi. Fakat, Rus dostluğunun bu taşkın te- Zahürü için o da başka bir sebeb bula-| — Diye alay etmişti, Panslavist Rusya Madığı için bu nokta üzerinde böiraz|ile ittifakı Talât beyin zihni bir türlü e alamazdı. Fakat, istediği bir şey vardı: Kurt ile kuzunun kardeş — |Avrupa ailesi içine girmek, olmaları — Bu, bize, diyordu; Avrupa hu - k kuku — düveline girmeği temin eder. Avrupada umumi bir harb hazırlan- Şimdiki halde hukuku düvel denilen diğı fikri üzerinde bir müddet durup $ey, eğer varsa, olduğu kadarile, yal - Üşünen Talât bey, bunu olmaması ar-|mz Avrupolilar içindir. Biz, Asyalı, ' Zusunda idi: Afhrikalı, Avusturalyalı, her halde Av-| — Aman, dedi, şu sırada olmasın! |rupa harici ve yabancı bir milletiz. Hu- Sebebini sorduğum zaman bana u-|kuku düvelin esas prensipleri -bizim Zün uzadıya izahat verdi: Avrupada |hakkımızda câri değildir. bir harb olması, dönüp dolaşıp Türki-| — Bunları söyledikten sonra da dalgın Yeyi alâkadar edecek, nihayet kıyamet dalgın düşünüyor ve sonra gülerek, İm yorganın üzerinde kopacaktı.|her şeye rağmen neş'eli, yüzüme ba - Avrupa birbirile kavga halinde bulu -|kıyor ve ilâve ediyordu: senedenberi daima alâkadarlar ara - sında münakaşa mevzuu olmuştur. Hattâ, hâlâ, bugün bile, arada sırada bu mescleden bahsedilir. Bence bu harbi az çok herkes hazır- lamıştır. Panslavistler, Pancermanist- ler, Fransız intizamcıları, İngiltere em- pemyalizmi başta olmak üzere berkes, büyük veya küçük, her millet bu harb için ayrı ayrı çalışmıştır. Hayat bir mü- cadele olduğuna göre bu hali de tabii görmek lâzım gelir. Harb, yarın gene olacaktır; bundan kaçınmanın çaresi yoktur ve yarınki harbin hazırlanışın- dan da derece derece herkes şimdiden mes'üliyet sahbiidir. — Hah! İyte.o zaman kuzu ile kur- dun nasıl kardeş oldukları bir kere da- ha görülür! (Arkası var) Poliklinik — Ayda bir tanımmış doktarla- gamızın çıkarndığı bu Ub mecmuasının ikinci teşrin sayısı çıkmıştır. Havacılık ve Spor — Türk Hava Kurumu tarafından neşredilen bu Havacılık ve Spor mecmuasının 178 inci seyısı çıkmıştır. rılır meslek mecmuasıdır. $ incl sayısı da in- Uşar etmiştir. Ülkü — Ankara Halkevi merkezi tarafın- Gan çıkarılan Ülkünün 46 inci sayısı bir çok Dün çıkan kısmın bnlâsası ©O gün Sedad karısile mahkemede kar- | r gilaşmıylı" Zerrinle üç sene evvel ev - lenmislerdi. Sevişiyorlardı. Bu sevişme epey müddel devam elmişti. Pakat ev- lendiklerinin üçüncü senesinde Zerrin mahkemede Sedad'dan bahsederken: — Üç sene tahammül ettim. Fakat artık dayanamıyacağım; — ben mes'ud olmak, gençliğimi bilmek istiyarum. D Dün, bugün ve yarın... Seni bîr zaman herkesten kıskanacağım küçük karıcığım benim. Allahın açık denizlerinde, — tabiatla karşı karşıya geçen o günler ne güzel- di! Sabah erkenden yemeklerini alıp kotraya binerler, genç vücudlarını ak- şama kadar güneşe, rüzgâra, hattâ ba - zan yağmura bırakırlardı. — Ne kadar yandım görüyor musun Seadad? Vücudüm 'bir bronz heykele döndü. — Öyle güzel aldun ki Zerrin, sana bakmakla doyamıyorum. — Şimdi öyle diyorsun ama, baka - hım kışın salonlarda da beni beğenecek misin?. — Seni her zaman ve her yerde beğe- neceğim karıcığım. Böyle iken nasıl olmuştu da bir kaç ay sonra aralarına isimsiz bir soğuk!luk girmişti? O güne kadar karısının her yaptığı şeyi, her giydiği elbiseyi beğe- nen, seven Sedad yavaş yavaş onda ku- surlar aramağa başlamıştı. — Zerrin, bu gece bu elbiseni giyme- seydin keşki. — Niçin Sedad? Daha geçen gün bu- nu çok beğenmiştin ya! — Yeşil esvabını daha çok seviyo - rum. — Ne tuhafsın.. halbuki o rengin ya- nık derime uymadığını söyleyen sen- din; fakat istersen hemen bunu çıkarır onu giyerim, — Hayır, hayır, vaktimiz yok artık, geç kalırız. Bir başka gece: — Ben "w- ğa gidiyorum Zer Yin. — Niçin Se - dad? Bu gece so- kağa — çıkmıya - cak mıydık? Nes- rin ve Feridun - la bir kare yapa- cağımıza söz vermiştin. — Uykum var.. keyfim yok. Garip Çeviren: 4 Ben sana piyano çalarım. — Ben yatacağım, istersen sen otur. çocuklaşıyordu. müştu: birlikte giderim. Yarınki nushamızda : Yazan: Pierre Mille — Öyle ise ben şimdi telefonla Feri- duna senin biraz hasta olduğunu söyle- rtim, kendi kendimize otururuz; ister- Zavallı Zerrin, gözlerindeki ve yüzün deki acıyı gizlemek isterken ne kadar Sonra bir gün, birdenbire, onun ço- cuk gözlerinde bir isyan ateşi tutuş - — Sen gelmezsen ben Feridunlarla — Bu gece Sabiha ile kocasını ye - mekten sonra bize çağırdım, Feridun Ban bir aile halinde iki parçaya ayrıl « — Belâya bak ki, hangi tarafa baş- Mışti. Türkiyeden bütün milletlerin vürsak bize yüz veren olmuyor. alâkalı yazılarla çıkmıştır. Aylık Mesaplarında Kolaylık — Muhasip- da gelecek, poker oynıyacağız. "akat kibar ve ciddi ta şısında dürürken, bi © akşamı katırlamaktan çok, Genç kadın söylerken, hususi haya« | tından, kendi kadınlığından bir şey vere Jdiğini bildiği için kısık ve boğuk bi? sesle anlatmıştı: ( — Üç senedir evliyiz. İlk zamanlar$ çok iyi geçindik, birbirimizden şikâye ' timiz yoktu; fakat onda birdenbire ame hyamadığım bir değişiklik oldu. O giüle ne kadar evde ve bende her şeyi beğes , nirken sebebsiz titizlikler, hoşnudsuzm luklar bularak her gün benimle kavgg etmek için vesileler aramağa başladı. Aylarca buna tahammül ettim, kurdur ğumuz yuvayı bozmamak için her şeyi , hoş görmeğe çalıştım, fakat sonunda ağ, tık sabrım tükendi, ben de ona karşı ayla ni süretle mükabele etmeğe başladımık ' İşle o günden sonra aramıza bir cehere nem hayatı girdi. Her gün kavga edi « | yorduk. Nihayet isyan ettim, gençliğie * mi böyle lâyıik olmıyan bir adam uğrus na feda edemezdim; ayrılmağa karay verdim, , Sedad yatağından fırlıyarak bir siga- ra yaktı. Alnından terler akıyordu. — Gençliğimi, lâyık olmiyan bır â « dam uğruna feda edemezdiri... Öyle mi? Demek benden ayrılınca, gençliğie ni uğruna feda etmek için Feridunla evlenecek. Güzel Zerrinin faze vücüdü gözünün önünde bir heykel gibi canlanıvermişti, Bir kaç saatlir kalbini kemiren yılanın, dişlerinin acısını duyar gibi oldu ve bi saniye içinde gözlerinin önündeki perde yırtıldı, düştü. — Hep sebeb o... İlk defa olarak, Zerrine karşı olalt huysuzluklarının başladığı günü hatıre 1 Tadi. Avrupadan gelen Amcasının oğlu Feridunu 4 gün Zerrin ye meğe çağırmış « tı ve iki genç, Ses dadı biraz unu « tarak kendi ço e cuklük — ve — illş gençlik hatıralarımı — canlandırmışlar « di: —Birbirimizi çok sevdiğimizi gören ailelerimiz bizi az kalsın evlendirecekr lerdi bile... — Sen tahsil için Avrupaya gitme« seydin belki bu da olurdu. » İki genç, o günleri düşünürken kahe kahalarla gülüyorlardı, fakat Sedadım gülmediğinin farkına varmadılar. Se. dad da ilkin, bu hissetiği şeyin ne ol « duğunu anlıyamamıştı. Ancak Feridum amcasının kızını görmeğe geldikce i « çindeki isimsiz huysuzluğuz arttığını, battâ kendi kendisine bile, belli etmee mek istedikce daha çok ütizlendiğin! biliyordu. — Ona daha ilk günden bunu söyle« meli idim. Her şeye sebeb olatı manasız bir ev Nurullah Ataç Birbirlerile alâkaları, bağları vardı. Ai-| Bununla beraber, Talât bey neş'e- , sirden Briti Zorlu tarafından Aylık he olmıyan, yabancı telâkki edilen li idi. Ermeni meselesi bütün şiddet ve | çaplarında Kolaylık» âdlle - bir kitap noşre- tek bir millet varsa o da bizdik. Bi -eheminiyetini kaybetmişti. — İş yalnız | dümiştir. Zim ne bir müttefikimiz ve ne de hat-| Alman heyetine kalmış olmakla bera-| ,,, kitap 10 Jiradan 100 liraya kadar lira tü hakikt bir dostumuz vardı. Biz Av-|ber Ruslar bu noktada da tazyik yo -|,, beşer kuruşluk küsuratının ve yüz llradan Tupalılar nazarında hasta ve tabit vâ-|lunu bırakmışlardı. Şimdi bir müddet | 1000 liraya kadar da beher bir beş, ve an li- Tisten mahrum, hattâ vasiyet hakkı bi-(için iki tarafla da oynamıya ve vakit ranın vergilerini tevkifat ve tediye miktarı- olmıyan bir memlekettik. kazanmıya imkân vardı. Harp oana na- 'ya göstermektedir. O güne kadar yaşıyabilmiş olmamı- Zaran uzak bir ihtimal idi. Hattâ buna — Teğiye ve bardro tanziminde muhasebe- Zin sebebi de sırf bu iki blok arasında-|pek de ihtimal vermiyordu. Fakat, ben cilere, ita şeflerine tediye ve tevkifatı tetkik anlaşamamazlık ve bundar doğan|ona bizim arkamızdan Çarın hemen Ve tettiş eden mes'ul diğer bütün alâkacarla- Müvazenesizlik idi. «Harb çıkarsa ga-|Romanya kralını da ziyarcte gideceği- © tavsiy edilecek faydalı bir eserdir. olan taraf Türkiyeyi dilediği gibi|ni delil olarak söyledğim — zamau ilk| — Para ve İnkılâp — Ahmet Hamdi Başar Yutmıya kendisini haklı bulacaktır»|defa olarak benden öğrendiği bu hava- | İküsadi Devletçilik» Kitabının üçüncü ell- diyordu. Bizim için, her ne olursa ol -|dis onun da zihnini işgal etti ve o daldini «Para ve İnkılâp> adı allında neşretti tun, bir müttefike ihtiyaç vardı. Tür-|benim gibi etrafta fevkalâde bir şey- ::'h'“'" ““d:" Hsanla yazdığı bu eserde enin mutlaka ya doğrudan doğru -|ler cereyan ettiğine kanaat getirdi. Bu- |"tın esasına day 9” - Dura telükkülerinin Ya, yahud bilvasıta bu iki Avrupa blo- nunla beraber, onun fikrince henüz mmümnrxı::“ FUG kundan birinin ittifakı dairesine gir -|harb o kadar yakın değildi; belki ha -| , F PDT TMesi lâzım idi. Ancak bu sayededir ki |Zırlanıyordu, belki, zannedilebileceği eit kdnm e T aei sani Ği bağln Avrupa ailesine girmiş olabilecek -|kadar uzak da değildi; fakat, her halde |» Ko im, P. Dalsar'n, — Ulak'ın, Yününülü . ortada büyük alâmetler olmadığı için 'yessum İngres üzerine bir tetkik, (Hamanis- Buhis buraya geldiği zaman, eğer|harbin gelmesine henüz vakit vardı. |mus) tefrika, iç, dış, kültür, san'at, ekonaml, Mutlaka bize rastgele bir müttefik lâ-|Dünyayı karıştıracak zaman gelinceye |haberleri, ressam Fikret Muallâ'nın desvenle- ZTimsa, Rusyanın gösterdiği dostluğa i-İkadar biz mutlaka kendimizi toplama-|ri vardır. guruürum ve saçma kıskançlığımdır. Za« vallı günahsız Zerrin, haksızlıklarımaş me kadar büyük bir sabırla tahammül etmişti. Bugün bile bana bakan gözle- rinde düşmanlık yoktu. Anlamadığı bir felüketin güzel yu « vasın: yıktığmı düşünmeden, bir ay ie çinde, taze yanakları birer sarı gül gibi solmuş. Genç adam beyninden ateşler fışkı. rarak yerinden kalktı. — Zerrin.. benim sevgili, temiz karıe cığım... Ben bir alçaklan başka bir şe; değilim. Manasız güururum ve _vcrşii kıskançlığımla seni ve kendimi bed « baht edecektim. Geçimsizlik, kavga ve gürültü böyle başlamıştı. Sedad şimdi yatağında son-günü dü- şünüyordu : Sıklaşan çekişmelerden sonra, bir haftadanberi konuşmuyorlar- dı. Sedad salonda, divan üstünde yatı- yordu. O sabah çay içtikten sonra Zer- rin birdenbire, hiç bir başlangıca lü - zum görmeksizin ona yaklaşmış ve: — Sedad, bir çatı altında Ik! düşman gibi yaşıyacak yerde ayrılalım, demişti. Ve ayrılıyorlardı işte... Bugün karı koca hâkimin karşısında buluşmuşslar- dı. Genç adamı bunu düşünürken, yum- ruklarını sıkarak yaralı bir hayvan gi- bi kıyranıyordu. Zerrinin arkasında çok sade bir kurşuni tayyör vardı. O- nu görür görmez Sodad «bu esvabı ta- nınuyorum» diye düşündüğünü hatır- Jadı. Başındaki şupka da yeni idi. Yal- nız omuzlarını örten kürk Sedada ya - kın bir dost gibi gülmüştü. Bir sene ev- vel bir akşam, karı koca yemek yer - Jerken kapı çalınmış ve bi * Mahkeme koridorlarında mübaşiriğ kalın sesi yükseldi: — Zerrin hanım . Sedad bey... Sıra bekliyerek koridorda konuşam, iki avukat gülerek mahkeme .salonuna girdiler ve ellerindeki kâğılları siyali Cübbeli hâkime uzattılar. Beş dakika sonra, Zerrin hanım « 5e. dad bey boşanma davası, karı kocanımi — ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: