27 Aralık 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

27 Aralık 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA İKi NCI — Peki.. hükümet, ne yapmış?.. —'Onlarda iyi bilmiyorlat'nma.. ge- Kba hükümet; bu sözleri, Çarlığa karşı bir ihanet telâkki etmiş.. Melikofla ar- kadaşları tevkif edileceklermiş. — Sonra?.. —Sonra.. Duma âzalarından bir çokları itiraz etmişler.. şüyet onlar tev- kif edilecek olurlarsa, kendilerinin de meclisi terk edeceklerini söylemişler. — Eh, Maşa.. belâlar, mübareği. Pekâlâ, acaba, halkın fikri ne merkez- de imiş. — İşte, asıl burasi mühim... Meli - kofun bu nutku meçhul bir matbaa ta- rafından yüz binlerce nüsha basılmış.. halka köylere, amelelere, hattâ cep - hedeki askerlere gizlica dağıtılmış.. çok kötü havadis değil mi?.. Cemil; gözlerini, daldığı köşeden güçlükle çevirebildi: — Çak kötü havadis mi, dedin?.. Kim bilir. Belki de, çok iyi havadistir. Sana bunları kim söyledi. — Şato müdürünün karısı... Ku - lağı çok delik bir kadındır. — E.. o, bu meseleyi nasıl telâkki e- diyor?.. — Onun sözlerine bakılırsa; bütün bu gürültülere şimdiki kabine sebebi- yet vermiş.. Şturmer'in kabinesi, ta - mamile Ahlman siyaseti tâkib ediyor « müş. Cophelerdeki askerler beyhudea yere bekliyor, ve kırılıyorlarmış. Hü- kümet; bugüm, yarın Almanlarla mü- tareke yapacakmış. Halbuki Melikoafla arkadaşları, bunu istemiyorlar; a«Har- be girmek, bir.cinnetti, Fakat mademki girdik; sonuna kadar dayanmalı, mu- şartlar altında —Almanlarla mütareke ve sulh yaparsak; bütün Rusya Al - manların esiri olacak.» — diyorlarmış. Vei — Evet.. ve.:. — Ve.. «Büğün Rusya, seller gibi kan ve göz yaşı döküyor. Ortada, ne Çar; ve ne de Rusyaya sadık bir hükü- met gö yor. Bütün idare; Çariçe- nin, Şturmer'in, Rasputin'in kırbaçları altında millet derin bir uçuruma sevke- diliyor.n demel i inmiyorlar- Bir Doktorun Günlük Pazar Notlarından — €) Evlenme işlerinde Sıhhat Şüpbesiz izdivaçla sılhat noktal naza - rından aranadak şey erkekle ve kadın- da sâri hastalık olmamasıdır. Frengi, bel- soğukluğu, açık verem ve bu gibi hasta- lıklar başta gelir. Zaten sağlık raporu a- hntnadan evlenmek kanunen yasaktır. Ancak asabi ve akli hastalıklar meselesi bir dereceye kadar nazarı dikkale alın - mak icab eder. Seyri gayet ağır, zühiren büyük tezahürat göstermiyen ruhi ve a- sabi hastalıklar vardır. Bu gibi vazi - yetlerde ancak çok yakından temas et- Medikve, farkedilmesi kabil değildir. Ma- alesef kırlarının veya oğullarının behe- mehal evlenmelerini isteyen ana ve bü - balar da bu asabi hastâlıkları, gençlik- ven ileri gelmiş addederler ve bir an ev - vel izdivacın vukuunu isterler. Halbuki bu, kat'iyyen doğru değildir. Sâri hasta - liklar kadar bu gibi hastalıklar da evli Ççiltleri felâkete sürükleyebilir. Evlenme işlerinde yalnız zahiri vaziyetlere aldan- mamalı Her iki tarafın alle tabibleri bu en mühim hayat işinde birbirlerile temas ederek hakiki vaziyeli tâyin ve tesbit et- melidirler. () Bü ne'ları kesip satlayınız, yahut Bir albüme yupıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkinti samanınızda bu notlar bir doktor giti imdadınıza yetişebilir. Çâ%'%m ZABiTİ Melikofun nutku meçhul bir matbaa tarafından yüz binlerce nusha basılmış, halka, köylülere amelelere, hatta cephedeki askerlere gizlice dağıtılmıştı... hakkak muzaffer olmalıyız. Bugünkü | Son Posta » mım Tarihi Telrikası ; 10 ÜLKESİNDE Şi KISIM — mış. — E.. şato müdürünün, o kulağı de- lik hanımı ne fikir beyan ediyor?.. — O mu?.. O, «bunlar, inkılâb fer. yadlarıdır. Mühim hâdiselerin zuhu - rundan korkulabilir.» diyor. Bir kaç dakika, süküt ile geçti. Ce- mil, hafifce gülümsedi. — E.. söyle bakalım Maşa?.. Sen, ne dersin bu işlere?.. Altay dağlarının pek çok yerlerin- de daha önceden keşfolunan maden ©- — Ben mi?.. cakları ve demir eritme fırınları, Türk- — Evet. lerin madenlerini kendileri çıkarıp, Maşa, omuzlarını kaldırdı. Önüne| kendileri işlediklerine canlı birer örnek- baktı. tir. Sirtellâ civarında işlenmiş bakır ve demir madenleri bulunmuştur. Bu ha- valide göze çarpan bu madenlerin Su- merliler devrinde işletilmiş olduğu mu- hakkaktır. Elde edilen demir baltalar, miğferler, kargılar, kılıç sapları, kal - kanlar, demir zincirler, büyük başlı çi- viler ve hâlâ şekillerini kaybetmemiş maden kuyuları ve insan elile oyul - muş kayalıklar buralarda Türklerin ne büyük emekler sarfettiğini gösteri - yor. Yalnız Dicle-Fıratta değil, hattâ son yıllar içinde Nilde bulunan demir, bronz ve bakır eşyanın Türkler tarafın- dan yapıldığını bizden ziyade Avru - — Ben, ne diyeyim, bilmem ki... Korkuyorum.. hafiyeler büyük bir fa- aliyete geçecekler.. gene bir çok insan- ların kanlarına girecekler. Diyö'merldendi. Cemil, bir kahkaha bastı. Ayağa kalktı. Maşanın yanına giderek onun ipek gibi yumuşak ve ılık yanaklarını avuçları içine aldı: — Bu cihetten, hiç korkma, Ma - Şa... Hafiyeler, böyle fevkalâde hâdi- selerde, derhal faaliyetlerini tâtil eder- ler. Bilâkis, birer köşeye sinerler. — Niçin?.. — Çünkü 'böylü madtir eli dak ma büyük hâdiselerin birer dönüm nok- Ş tasıdır... Onun için bütün inkılâb baş- | Palılar iddia etmektedir. langıçlarında hafiyeler, neticeyi bekler-| Büyük göçlerden sonra, orta Asya- ler. Eğer inkilâbcilar kazanırlarsa, der- Nn kapıları garbe açıldığı asırlardan - hal onlara iltihak ederler.. hattâ, onlıır—ll'_"i' Türkler nasıl Çine, ön Alyaya, dan bir adım ileri bile geçerler... E - şimali Afrikaya, ve Avîrupıya dalga - ğer bunu yapamazlarsa, bir köşeye çev larını taşıran büyük bir insan denizi kilerek isimlerinin unutulmasını bek-| halinde akıp gittilerse, girdikleri ve derlear yerleştikleri yerlerde de büyük ve yeni Maşanın duru beyaz çehresi, büsbü- medeniyetler yaratmışlar ve bugüne tün donuklaştı. Cemilin hararetli ıvuç—*ka'd'" yaşıyan büyük ve değerli eserler ları içinde, solgun bir gül halini aldı. | Ptrakmışlardır. Uzun ve kıvırcık kirpikleri, yumulan| — Buüdan dokuz bin yıl önce başlı - SÜMERYILDIZI TUNCAY Elamlar uzaktan şehre doğru ilerliyen bir kara bulut gördüler Nabo inatçı, azimkâr ve zeki bir hükümdardı, hasımlarile dövüşmesini de bilirdi. Nabonun kumandanları Sumerliler kadar meşhur değillerdi. Fakat cesaret ve korkaklık nasıl sari ise, Nabonun cesareti de öylece maiyetine sirayet etmiş ve uyuşuk insanları bile kalede dövüşmeğe sevkeimişti. Ü, Yazan : Celâl Cengiz fer olarak dönmemişti! İne sirayet etmiş, en uyuşuk insanlari Nâraş, Nipur şehrinden getirdiği' bile kalede dövüşe sevketmişti. kahraman dövüşcülerle ordunun önün-| — Nâraş, Suz kalesine bir türlü soku - de ilerleyordu. lamıyordu. GCudea: Suz kalesine yaklaşmışlardı. — Ne-duruyorsun, Karakartalım? Elamlar uzaktan şehre doğru ilerli-| Kimden korkuyorsun? m bir kara bulut gördüler. Diye bağırdıkca, Nâraş: — Sumerliler geliyorlar... — Ben korkmuyorum. Kaleyi ele Diye bağrışarak oklarına sarıklılar.. | geçirmek için fırsat bekliyorum. kalenin dört çevresini birden sardılar. Diye cevab veriyordu. Sumer orduları Suz kalesine yakla-| Gudea aceleci, içi tez ve asabi bir şamıyordu. Suzlular ok yağmuru yağ-| hükümdardı. Düşman kalesine bir gün dırmağa başlamışlardı. önce girmek, ve Suz kralının tacını da (Zafer Mâbudunun Oğlu) ndan| Hamat kralının tacı gibi kolayca ele Suzlular da karkarlardı. Fakat, kral| geçirmek istiyordu. Nabo da Nâraş'dan aşağı kalır bir cen-| — Nabo, Sumer kralına: gâver değildi. — Ben adama kolay kolay tacımı Nabo inadcı, azimkâr ve zeki bir hü-| vermem! kümdardı. Hasımlarile dövüşmesini de| Diye haber göndermişti. bilirdi. Nabo'nun kumandanları Su -| — İşte Sumer kralı bu haberi aklıktan merliler kadar meşhur değillerdi. Fa -| sonra büşbütün — sabırsızlanmağa ve kat, cesaret ve korkaklık nasıl sâri ise,| Nâraş'ı sıkıştırmağa başladı. Nabo'nun cesareti de öylece maiyeti- (Arkası var) Bugünkü Program 21 Birincikâknun 936 İSTANBUL Öğle neşriyatı : 12.30: Plâkla Türk musikisi, 1250: Hava- dis. 13.05: Plâkla hafif müzik, 1328: Muhte- lif plâk neşriyatı. yel | * Son Posta © İstanbul Gelir ve Para BORSASI 26-12 . 1936 ——— Türk Devlet Borçları Lira 6 TST.B. 1 22,60 6 TET.B. II 21,25 Kira * 8 Hazine B. 60,00 Dahili istikraz99,05 [öl hpıklnnmn üstünde bi!bilinr. wğyan ıöçlr'ıe 2 y”k'n asııılara kada' İ cu seller, kâh kumlar altında gizli su- | an titremiye mecbur kaldı, Bu sözleri lar gibi yürüyen büyük Türk akınları, söylemekle, Maşanın hassas kalbinde- Türkü, her girdiği ve yaşadığı ülkedeW temdin faaliyetinden geri bırakmamış- ki derin bir yaraya dokunduğundan dolayi utandı. tır. Şu kısa izahatı vermekten maksadı: | mız şudüur: Romanimız kahramanları, yedi bin yıl önce Dicle-Fırat kıyıların - da yaşıyan Sumerliler devrine aiddir. — Maşal.. Niçin kendini de o züm- Okuyucularımıza - bir sinema sür'atile reye katıyorsun?.. Sen bu işe, hâdi - satın zorile sürüklenmişsin. Bunun en büyük şâhidi de benim... Hem artık, sen o zümreden ayrıldın. Hakikati an- ladın. Tabiidir ki, anladıklarını da ya- vaş yavaş başkalarına anlatacak; sen de — onlaşş kurtaracaksın.. mi?.. — Ne zaman?.. — Ne zaman istersen. — Bana kalırsa, geç kalıyorum. — Şu halde, derhal işe başla. — Pekâlâ., artık bana izin veriniz. Buradan gideyim. Halk arasına gire - |yim. — Bir şartla, — Nasıl bir şart... — Evet.. teşebbüslerinde muvaffak olmak için halk arasına gireceksin.. hattâ, bir fabrikaya amele sıfatile gire- ceksin. Fakat; her ay, buradaki maaşı- nın mukabilinde sana göndereceğim parayı da kabul edeceksin. Daha hâlâ, Cemilin ateşli” avuçları içinde bulunan Maşanın bembeyaz |çehresine hafif bir kırmızılık yayıldı, — Buna ne lüzum var), öyle değil — Buna, çok lüzum var, Maşa... Mühim işlere atılan insanlar, bir de ev- lerinin derdile uğraşmıya mecbur kal- mamalıdır. Baban, annen, kardeşlerin; bunlar, senin zihnini karıştırmamalı - dır... Göndereceğim parayı, onlara tah- sis edersin. rıldı. Küçük ve etli dudakları kıpırda- | Kâh önünde durulmaz yakıcı ve yutu- di: — Acaba, benim adım da unutula- cak mı?.. Diye mırıldandı. Bu sâf itiraf karşısında; Cemil bir (Arkası var) ı de olsa - bu devirde yaşıyan insanların başka memleketlerdeki milletler gibi iptidat olmadıklarını, bilâkis büyük ve parlak bir medeniyet - içinde binlerce yıl yaşadıklarını anlatmaktır. Tefrikamızın sonunda Sumerlilerin garba nasıl yayıldıklarını da göreceğiz. Şimdi, bakır, demir, altın madenleri, büyük sarayları ve mâbedleri ile Dic - le-Firat kıyılarında kurulmuş bir me- deniyetin en parlak günlerinde.. Kral Gudea devrindeyiz. Gudea, hasta kızını sihirbazlara ve cariyelerine bırakarak, ordusile bera « ber, Elam kralı Nabo'nun üzerine yü- rüyor. Suz şehri yüksek surlarla çevrilmiç—: tir. Gudeanın bir tek endişesi var: Bu surları nasıl aşacağını düşünüyor.. * ( Zafer mâbudunun oğlu ) Suz kalesi önünde Nipurdan gelen kahramanların ba - şında Sumerlilerin (Karakartal) dedik- leri Nâraş vardı. Kral Gudea yola çıkan | ordunun merkezinde bulunuyordu. Nâraş daha iki yıl önce Hamaltlıları mağlüb ederek, Hamat kralının tacını alıp Sirtellâya getirmişti. Gudea Hamat kralının tacını getiren Nâraş'a çok bağlanmıştı. Nâraş hasta iken sefere çıkmazdı. Nâraş'a Sumerli- ler (Zafer mâbudunun Oğlu) derler - di. Nâraş hangi harbe gitmiş de muzaf- 1! a Yi et Ğİ e. Akşam neşriyatı : 78T.B. ITT 00,00 1830: Ambasadörden naklen varyete mü- ziği, 19.30: Konferans: Suat Derviş tarafın- Devlet Demiryolları Borçlara dan. 20: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından | Lira Kira 'Türk musikisi ve balk şarkıları. 20.30: Belma || Erganl 97.25 || Anadolu Ivelid0.S0 ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve | Sivas Erzurum 95,00 | Anadolu M — W,05 | e halk şarkıları. 21; Sosyeteler Eshamı (Saat Ayarı). Orkestra. 22: Ajans ve borsa baberleri. 2230: Plâkla Lira Lira sololar. (ft B acaL — si.00 | İst. Tramvay 20,50 KAYTAKEEYUR »» HA. — 10,00 || Bomonti 9,50 İ dğyeaşemn ea (2 » Name — 10,00 || Terkos M25 İSTANBUL Merkez B. D. 90,25 Öğle meşriyatı: ——— 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Hava, dis, 19,08: Plâkla hafif müzik. 13.268: Muh- telif plâk neşriyatı, Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.30: Çocuk- lara masal: İ. Galib tarafından. 20: Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20.230: Safiye ve arkadaşları trafından Türk musikisi ve halk garkıları. | 21: (Saat Ayarı). - Şehir Tiyatrosu —Dram kısmı tarafından bir temsil. 22: Ajans ve borsa haberleri. 22.30: Plükla sololar. Nöbetci Eczaneler Ru gece nöbetci olan eczaneler şunlar - dir; İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : (Şeref). Alemdarda : (Sırrı Rasim). Bakırköyünde : (Merkez). Be - yazıdda : (Asador Vahram). Fenerde : (Hüsameddin). Karagümrükte : ( Ke- mal), Küçükpazarda : (Necati). Bamat- ya Kocamuslafapaşada : (Rıdvan). Şeh- Temininde : (A, Hamdi). Şehzadebaşın - da ; tİsmall Hakkı), Beyoğlu cihetindekiler: Galatada : (Sporidis). Hasköyde : (Ni- sim Aseo). Kasımpaşada : (Müeyyed). Merkez nahiyede : (Kanzuk, Güneş). Şişlide : (Halk) . Taksimde : (Taksim, İtimad), Üsküdar - Kadıköy ve Adalardakller: Büyükadada: (Finasl), Heybelide: (Ta- naş), Kadıköy Muvakkithanede : (Saa- det). Kadıköy Böğütlüçeşmede : (Hulüsi Osman). Üsküdar İskelebaşında : (Mer- kez). Kış 20 F. Frangi 117,00|| 1 Mark 1 .Dolar — V60 1 İsterlin — 619,09 |20 Leva 28,05 li 125,00 || 20 Ley W0

Bu sayıdan diğer sayfalar: