January 28, 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

January 28, 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—e Deniz ve denizcilik: SON POSTA Bir denizaltı gemisi düşmana nasıl saldırır ? Düşmana atılan bir torpido mlî,ooo lira kıymetindedir ve her denizaltı gemisinde bunlardan 10 tane bulunur Ü Yazanı Geçen müsahabemde seninle birlikte son sistem bir denizaltı gemisine şöy- Te kısa bir nazar atmış ve süvarinin: — Dikkat!, Dalacağız!. Kumandası üzerine birkaç saniye zarfında suyun altına inivermiştik de- ğil mi sevgili okuyucu?.. Bu müsahabemde seninle deriizaltı gemisindeki müşahede ve tetkikleri - mize devam edelim: Denizaltı gemisi bir kere denizin sathından kaybolup suyun altına in - dikten sanra süvari motörlere verile - cek sür'ati tayin eder ve geminin ne kadar derinliklerde seyredeceğini bil « dirir. Zaten söylemişti ya... — 12 metre... Şimdi denizin yüzünden tamam 12| metre aşağıda rahat rahat seyrediyo - ruz. Ne yalpa var, ne sallantı... Sanki dümdüz, cam satıhlı bir şose-| rürmeden uçan bir oto için- | y mra elektrik motörleri edi -| Zele motörlerinden daha sessiz olduk - larından makine gürültüsünün rahat- sızlığı da yok. Şayet o kadar tehlike ile çevr olduğumuzu bilmemiş olsak, Ne kadar rahatız, ne kadar asu - bile diyeceğiz. amma, başımızın Ü patl. ik bir su taba' - | daha çük bir arızanın bizi bu çelik nde canlı canlı, bu korkunç derinliklere gömebileceğini düş nce biraz keyfimiz kaçıyor. Yüzün sapsarı oldu azi7 okuyucum Benimki de mi sarardı?., Olura... Ben deniz yazıcısıyım, kırk yıllık tahtel - bahirci değilim ve bu seyahatte senin ibaların kuvvetl kadar heyecan duymam çok tabil bir| işitiyorüz ve balâstlarda suyun ni şey... Hava işgal ediyor ve denizaltı gemimiz 'Top başına!.. beyaz köpükler içinde suyun yüzüne diye Denizaltı gemisinin içinde gözetliyecek dürbününden ayırmıyor ve denizin yüzünü tarassut ediy V ler tıpkı göz nurundan r rum körler gibi, hiç bir şey görm belki de bir tehlikeye belki de ai . Bereket versin harp değiliz ve sulhta, son sistem ltı gemisi ile suların altında tecrübe gezintisi yapıy bire kumandan — priskoptan gözlerini ayırıyor ve şü kumandayı ve- arın suyunu ba: ——— ——— | ONUL İŞLERİ' Masalı andıran Bir aşk macerası H. A, H. imzasile bir mektup al - dıra, ince, fakat gayet işlek bir yazı ile, şu ceseri cedit» denilen büyük kıt'adaki kâğıtlardan tamam olti damdı, Sözünü dinledim. Bir gün biz yaprağını dolduran bir aşk macera- mecliste sevdiğim — kıza ıdisini $1. sevmediğimi söyledim. Kızdı, bana Okuyucum benden tavsiye veya —eserseri» dedi. Hakikaten de şimdi nasihat istemiyor, maksadı kendi ta — serseri oldum. birile, sodece dert yanmaktan ibaret, * Bununla beraber, şayet «farz mu hals kendisi için iyi bir hattı hare - ket bulursam onu da memnuniyetle dinliyecektir. Mektubumu üşenmeksizin, sonuna kadar okudum. Bir kaç satırla hülâ- sa edebilirim. Diyor ki: bir gün hocam geldi, dedi ki, benimr bir oğlum var. bir aile dostumun kı- zile evlenecekti. Fakat tahkik ettim, © kız birisini seviyormuş, o da sen - Mişsin, gel bu kızdan vaz geç! Hocam benim hayatımı kuran a - Bu okuyucuma her şeyden evvel bu mektubunun bana yabancı ge mediğini söylemek isterim. Bu mex- tubu, yahüt çok benzerini, mektup, hikâye veya roman halinde ben bir yerde okudum. Ne vakit, ne müna sebetle bir türlü hatırlıyamıyoru'm — «Çocukken annemi, babamı Bunu kaydettikten sonra, bu aşk kaybettim, lı?de'ykenv ninemi de macerasını bir hayal addettiğim kaybetmek felâketine uğradım, kim- — söylersem, diğer — okuyucularımın sesiz kaldım, aç kaldım, hamallık e- decektim. Bir gün köprüde bekler - ken vapür geldi, koştum. Elime bir bavul tulturdular. Beyazıda götür- düm. Yük cüssemin fevkindeydi, Tam evin önüne gelince düştüm, ba- yıldım. Kendime geldiğim zaman bir sedirde yatıyordum. Karşımda da es- ki mekep hocam vardı. Derdimi ona anlattım. Beni evine aldı, mektebe hayret — etmiyeceklerini — sanırım. Maamafih ister hakikat, ister hayal olsun, böyle bir mumdele karşısında kalınabilir. Okuyucumun suali va - rittir: Böyle bir vaziyette ne vapı - labilir? Hoca ile son mükâlemeye varıncıya kadar yapılatak — bir şey yoktur, bugün, meselenin aldığı san şekilden sonra da yapılacak bir şey olmadığı muhakkaktır. Fakat gencin yerleştirdi. 3 ile sekiz arasında ça - yerdiği karar üzerinde düşünmek hşarak hayatımı kazarımaklığım için mümkündür. Ve sanırım, bu gencin bir de iş buldu, liseyi bitirdim, Üni- — j r hattı hareketi tutacak versiteye devama başladım. Bu sı- — mi'vonda bir kişi bile bulunmaz. Fa- rada bir kızla tanışmıştım, sevisi - - katıbu mütaleam kararın mutlaka yörduk. Bir gün bü kızın, müessese - — yanlış olduğu şeklinde de tofsimedil- makta olduğum milyane- —memelidir, Şövalier ruhu 20 inci a- hığunu öğrendim. Av sırda da bulunur. nmiye başladım. Derhen TEYZE | "İre denizin A. Cemalettin Saraçoğlu Denizin sathına çıkar çıkmaz gemi baş kıç vurmıya, yalpa yapmıya baş- ladı. » Biraz sonra kapaklar açılmış ve top- mıştır. Tıpkı sahra toplarındaki numa- ra efradı gibi telâşsız, heyecansız iş - lerini görüyorlar ve bir makine ıttıradı ile vazifelerini yapıyorlar, Mermiler elden ele geçerek, geminin | cepbaneliğinden top başına kadar ge- liyor. — Doldur! — Hazır.. — Ateş!. İlk mermi gök gürültüsünü andırır bir sesle namludan fırlryor. Üzerinden zırıl zırıl sular akan (7,5) santimetre- dik topumüz vazifesini mükemmelen yapıyor. — Ateş! Üstüste dört beş humbara atıyoruz. Karşımızdaki hedef şayet bir düşman ticaret gemisi kadar çoktan de! olurdu. Yeni bir klâkson işareti, yeniden ka- portaların kapanmasına sebep oluyor. Sarnıçlar yeniden boşaltılıyor ve de - nizaltı gemimiz nası| birdenbire suyun üzerine çıkmı: ene öyle birde mülüyor, Kumandan gene mıştır. Ve denlzalt madeni $ efle kendi ârasın- tur. Sonra tekrar denizin yüzüne çıkıyo: ruz. Hayd; aziz okuyucu! Geminin za- bitan ve efradile birlikte kaptan köş - künde birer sigara tellendirelim. Çünkü bir hayli korktuk, bir hayli terledik ve biraz nefes almayı, deniz - lerin taze havasile ciğerlerimizi şişir- meyi hak ettik değil mi? Torpito hücumu: Düşman nakliyesini temsil eden sa- bih hadefe topla yaptığımız ateş, mu - hayyel bir denizaltı gemisinin müret - 1 için günlük hâdiselerden eh tiyetsiz bir iştir. Asıl mesele ve güçlük torpido hü- tumundadi gemilerinin asıl | icumları karşısındaki dev harp gemileri titrerler. Binaenaleyh bir denizaltı gemisinin cüzseli asıl silâhı, yapılışının hikmeti torpido | " kovanlarında temerküz eder. Bir tayyare bize hücum edeceğimiz düşmanım harp gemisinin Mevkiin! tel- le bildiriyor. Gemimiz şimdi sisten istifade ederek düşmana mümkün olduğu kadar fazla sokuluyoruz ve birdenbire dalıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki düşmana — ne kadar fazla yaklaşırsak endahita isa - bet ihtimali o kadar fazlalaşır. Denizaltı gemimiz süt'atini yavaşla- latıyor ve nihayet büsbü- Kıınran'dar.ı 'gözü priskopta, tipkı a - vini gözliy€n usta bir aver gibi, takri - ben bir mil ötede yatan hedefi kollu - yor. Sert bir kumanda, hafif bir sade- me:.. Ve torpido sessiz sadasız hedefe doğ- ru koşuyor... * Düşmana sahverdiğimiz torpido mi- nimini bir denizaltı gemisinden başka bir şey değildir ve tazyik editmiş hava ile işliyen bir makinesi vardır. Bu ma- kine (300) den (400) beygir kuvvetin- dedir ve iki pervaneyi döndürür. «6» metre uzun'uğunda olan torpi - do otomatik bir surette ve kendi maki- ne kuüvvetile hedefe dağru ilerler. Sevyar torpido atılmadan evvel he defin bulunduğu mesafeye göre üyar (Devamı 12 inci sayfada) .| biraz dinlensin, buz kesilen torpido | Kediniz var mı, bu gÜTA derdiniz var dembti (Kedi meraklıları ile bir Bf Yazan: Osman CEZ St D Kaç gün var ki gözleri dünyayi gör- müyar. Erkeğinde de, dişisinde de ar- ev, bark, yemek, içmek, dinlen - ge, uyku düşüncesi kalmamış; odu - var senin, bu dam benim, şu tahlaper- de senin, bu ağaç benim, habre koşma, tırmanma, habre allalta, üstüste uvarlanma ve habre inceli kalırlı bir sürü haykırma! Hem öyle haykırma ki | yetmiş iki damardan kopup gene yet - | ki damardan süzüle süzüle gelip a nan ve âdeta oradaki süpa- içeriye deh timıya gidiyor Bizde kö dıklığı, köpeğifi Yi etüt edip oNi d anlatanlar g€ kedilerdeki 100 ler! ği dar geldiği için oradan zorla « fırlıyan idgamı maalgünneli acı acı bir haykırma! | Ne yapsınlar çapkınlar, ne yapsın - boru mu bu? Mübarekler, | nyadaki vazifelerinin en Ö- | j apıyor; yani dö) yetiştiri - m, zavallıların hiç birinde, cak ne surat kalmış, ne vü- t, k kıyafet! Erkeği de, dişisi de, yaşlısı da, gen- de, samuru da, tekiri de, sincabı da, pamuğu da, gümüşü de, sarmanı da hep birbirine dönmüş! Zaval n bu önemli, bu hayırlı iş: en ucuz kurtulanı, en az üç dört inden yaralı! Benim tekir ki tam bir kaplan so - | yundan, tam bir kaplan desenli, henüz üç yaşında, çok kuvvetli, çok yaman, çok atılgan ve tuttuğunu hemen kopa- ran eşsiz bir toramandır; o bile şimdi, |sol omuzundan, sırtından, art baca - Bından olmak Üzere Üç yerinden ol - | dukça derin yaralar almıştır. Evvelki geceki kartı, fırtınalı havada ilikleri | biraz ısınsın diye kendisini içeriye ka - patmıştım; fakat külhani, gece yarısı mutfağın düz bacasını tırmanarak gene İkendisini karın, boranin içine atma - mış mı? Berekeş ki bizim altı aylık, küçük (sarı kız) evde... Eğer o da olmasa fa- eler gene tavan arasında ciride baş - Jarlardı! Benim küçük, sarı kız, kaç gün var ki evde mahpus hayatı geçiriyor ve bü hayat, mevsmi tamamile geçinci - ye kadar da sürecektir. Kendisine ka - hrsa © da çocukluğuna filân bakmayıp dışarıdaki bu curcunaya çoktan katı - şacaktı. Fakat, ben bırakmıyorum: — Kız diyorum, otur, oturduğun yer- de! Sen daha ananın memesinden ayrı - lalı dört buçuk ay oldu. Eğer sen de şimdi dışarıdaki bu gürültülü, patırtı- h curcunaya katılacak olursan sonra halin nice olur? Bekle biraz, sabırlı ol, Hkbaharda sizinkilerin bir de (kabak panayırı) vardır; sen de © zamana ka - dar daha büyür, daha gelişir, anne ol- mıya daha hak kazanırsın; ben de seni © zaman sizinkilerin bu kırk gün, kırk gecelik düğünlerine salıveririm! Ne dersiniz, banim çok azılı, çok ya- man ve tultuğunu hemen koparan kaplar oğlu kaplan tekir, evdeki kü - çük sarı kıza başını bile çevirip bak - mıyor. 'Tekir, o kadar zeki bir hayvan ki kü- cük sarı kızın evdeki mevkiini, ken - disinin busünlerde ne için dışarıya sa- hverilmediğini ve boyca posça ken - disinden pvek farkı kalmadığı ha'de vaşça hâlâ çocuklüğünü anlıyor ve o- nun için berikine hiç yüz vermiyor, hat tâ bazan ikisi birlikte yemeklerini ye- | lr canından dikten sonra gene ikisi birlikte dışarıya tan bahçeye GÖ gi ten kuşları penci | masını iyic€ di hi hoşlarına _Kl sesleri Sarı dı; arasıra, odi g dan bir kale ı;# kaleden geçift 4 _ıP'“ şır ve gol rulmazdı. Kaç gündü! Sa benim; bu tah yahut bend'î.r çi nirli yaygara tiştirmeğe c—“"’,_m4 h genç bi !“r“k ları bakalım, Pİ 73 ca bulaca mart ler? Yahu, banâ | — Başın Si Desenize!'.. yaşındaki, b": curcunaya YE Vei Jeri g her halde onun u ğilse bile onuN (gk, koca kafalı, YÜZ kakta yolun IC lik mahut seS' , ruyor. Öte tâ! a tomobil de ©P karna çalıyor: hut kornayi YÜ sin; oradan E' bunağın arb'-"u. attı da onu ©£

Bu sayıdan diğer sayfalar: