31 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

31 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tzt 10 Sayfa '* Son Posta » Nin tefrikası : — IKİNCİ 106 KISIM — A, R. Rasputin nihayet bir Türk elile öldürülmüştü, prens Yusupof Yusuf Bey neslinden halis, muhlis bir Türktü Ve işte görüyorsunuz ya.. Çarlığın / melen tanıdım... mukadderatı, büyük bir tehlikeye gir- di. Bu, biülir... Hâlis Rus kanı taşıyan doktor Lâ- zoverin, söylediği bu büyük hakikat, Cemilin hoşuna gitti: — Evet, aziz doktorum... İkincisi?.. — İkincisi.. Çarlığın en kuvvetli is- tinad noktalarından biri olan (Raapu- tin) de, nihayet bir Türk elile katledil. di ...Vâkıa onu, ben zehirledim. Po - roçkeviç de, son kurşunları attı. Fakat; bu mel'un yılanın başını ezmek şerefi ve iftiharı, bu katil hâdisesini yaratan ve ilk kurşunu kendi elile atan Prens Yusupof'a aiddir. — Hiç şüphesiz. — AÂzizim!.. Çarın amcalarından, Crandük Aleksandr'ın damadı olan Prens Yüsuüpof, hâlis, muhlis Türktür. (Nuani) beylerinden, (Yusuf Bey) in neslindendir. Bu aile, Hıristiyanlığı ka- bul etmekle beraber, hiç bir zaman Türklüklerini unutmamışlardır. Daima Türk kalmışlar; ve Türklükten, daima büyük bir şeref ve gurur duymuşlar - dır... Bu ailede, merdlik ve hakperestlik âdeta bir an'ane haline gelmiştir... Meselâ, bundan bir sene evvel birisi size gelip de, «Çarın amcasının dama- dı, Çarlığın mukadderatını altüst ede- cek olan bir hâdiseye sebebiyet vere -| cek.. Çariçenin yegâne ümid ve isti - natgâhı olan (Rasputin) i öldürecek» | deseydi, bu sözlere inanır mi idiniz), — Ne münasebet?.. Hattâ; açıkça söyliyeyim ki, prenses Emmanın zori- le aranıza karışarak bu işlerle alâkadar, olmıya başladığım zaman bile, prens Yusupofun çarlık hukkındaki fikirleri- iİnanmamıştım... Fakat onun elin- h patlayıp ta Rasputin kanlar içinde yere serilir serilmez, prens Yu- supofun mertliği ve ciddiyeti karşısın: da hürmet ve takdir ile eğilmiye mec: bur kaldım. — Hakkınız var. — Azizim, daoktort.. — Buyrunuz. — Sizden, bir ricada bulunacağım. — Yapabileceğim bir şey ise... — Hay, hay.. sizin için, pek kol: — © halde, emrediniz. — (Çar) ve (çariçe) hakkında pren- ses Emmadan, çok kıymetli malümat aldım. Bu iki tarihi şahsiyeti, mükem- Bir Doktorun Günlük Notlarından PAZAR (*) Küçük çocukların Uyku zamanları Bazı evlerde hattâ bazı umumi mahal- lerde küçük çocukların gece geç vakte kadar kucükta tutulduğunu ve ziyaret- ten ziyarete götürüldüğünü — görüyoruz, Bu çok büyük bir gadirdir. Çocukların uy- ku saatleri akşam nihayet sekizdedir. Do- kurza bile kalmamalıdır. Gece evde misafirlere çocuğun hoşlukla- rını, mâriletlerini göstermek için ve ya- hud ber hangi bir sebeble ana babanın rabalları için çocuğu uykusuz birakrıak asla eâiz değildir. Bu hal çocuğun sinir- leri ümezine fena tesirler yaptığı gibl neş- vüneması üzerine meş'um neticeler mey- dana getirir. Kücük çocukların büyümek için ancak ikl şeye ihtiyaçları vardır: Yemek ve uy- ku, Bunların birisinden bile onları mah- rum etmek çocuğun büyümesine, hasta- hıklara karşı mukavemetlerinin eksilme- sine, asabi olmasına sebebiyet verir. Cocukları erketi yatırınız. Aydmlıkta u - yutmayınız. bir albüme yapıştırıp kolleksiyen yapınız. Sıkmtı zamanınızda bu notlar bir dokter imdadınıza yetişebilir. Bunların mukadde- ratını korkunç bir mecraya çevirmiş olan şu (Rasputin) hakkında da bana siz biraz malümat verebilir misiniz? — Haa.. bu, çok mühimdir... İhti. mal ki, bu adam hakkında, bir çok şey- ler işitmişsinizdir. Fakat bunların çoğu tahminlerden ve hattâ, — masallardan ibarettir. — Ben de öyle zannediyorum... Onun için senelerce çar saraylarının |mukadderatına hâkim olan bu adamı, daha iyi tanımak istiyorum. — Bu malümatı, benden almak is- tediğinize, çok isabet ettiniz dostum... Ben, bir aralık bu adama husus! dok- torluk ettim. Muhtelif zamanlarda, onunla karşı karşıya içki içtim. Onun zayıf damarlarına girdim; vakit vakit, onu söylettim. Tabiatin bu garip mah- | lükunun hayatını, bütün inceliklerile öğrendim... Mademki sizde, şimdi bu-u nu merak ediyorsunuz; şu halde din- | leyin. Cemilin içinde, büyük bir sevinç uyanmıştı, Sür'atle bir sigara yaktık- tan sonra, koltuğunun arkasına da v yanmıştı... Doktor Lâzover de, hâlis bir havana sigarası yakmış; kollarını masaya dayıyarak söylemiye başla - mıştı: — Rasputin... Bu isim ona, son - raları verilmiştir. Ona babası, ilk defa olarak (Noavik) ismini takmıştır. Fa-| kat kendisi, bir müddet sonra, (Gre-| gori Efimoviç) adını almıştır. Ahlâkı- nın düşkünlüğü dolayısile her tarafta (Rasputin) diye tanınmıştır... Ma - nastır ve kiliselerde (Allah adamı) &di verilmiştir. Saraya girdikten sonra da, (Mukaddes adam), (Mukaddes tir. Ve bu üç ünvan, hiç değişmemiş- tir. - — Pardon, Aziz doktor. Manastır- dan bahsettiniz. Demek ki bu adam, manastır hayatı da geçirmiştir. — Hem de, nasıl?.. Öyle âbidane.. öyle zâhidane ki... Dinleyiniz... — Bu ciheti, belki bilirsiniz.. Ras- “|putin, Siberyada (Tobulsk) vilâyetin- de, (Pokroye) isminde bir köyde doğ- muştur. Amma ne zaman?., Bunu, kendisi de bilmiyor. Çünkü, köyün haricinde, hiç kimsenin gözüne gö - rünmiyen bir kulübede dünyaya ge- liyor. Buna sebeh de, babasının ge - çinme tarzı... Babası, köy — halkı ile beraber, Allahın lânetine uğramış bir adam. Bu adam, bir iş için köye geldi- ği zaman, bütün kapılar ve pencereler |kapanıyor. Köpekler, acı acı - uluyor. Hattâ, tavuklar bile haykırıyor, ve şu- raya buraya kaçışıyor. Zira bu adam, bütün o havalinin en şerir, en cür'et- kâr, en azılı bir hırsızı.. en rezil bir sarhoşu.. en belâlh bir adamı... Başlıca san'att hayvan çalmak.. at, inek, eşek köpek, tavuk, ne olursa olsun; bunları çalıp, gecit yerlerinde, yabancı köylere satmak... Evdeki yegâne meşguliyeti ise, sarmısak yeyip, votka içip, k na dayak atmak., ve sonra, körk sarhoş olarak, günlerce yatıp uyumak... Acaba, Rasputinin babası bu mudur?. Bunu, kendisi de iyice kestiremiyor. Yalnız, anasının çok güzel, çok sehhar |ve bilhassa müthiş bir cinsi cazibeye |malik olduğunu söylüyor... Bir gün, İsarhoşken ağzından bir şey — kaçırdı. |O gün, anasından bahsediyordu. Acı acı içini çekti. «Babam, anamı dayak- İtüylerini yoldum.. ve işte şimdi onun peder), (büyük dost) tesmiye edilmiş-| SON POSTA &.Üen Pat& v Te0i Ter li t SUMERYILDIZI TUNÇANY Yazan : Cellı Gudea Samayı hasta kızı İ" evlendirmek için yanına çagrırılı — Uğurunuz belki buraya geldikten sonra doğmuştur, mellâ! — İnsanın uğuru, talihi dünyaya gelirken, kendisile birlikte doğar, U - ran! Bir insan yarı ömrünü uğursuz - luk ve mahrumiyet içinde ğeçirdikten sonra ,diğer yarısını refah ve saadet İ- çinde geçirebilir mi? T — Talih, bir kuşa benzer, mellâl Otuz yıl beklersiniz... Omuzunuza konmaz! Otuz birinci yılda birdenbire başınıza konduğunu görürsünüz! Nice sefil fakir kimseler vardır ki, yarı ö - mürlerinden sonra refah ve saadete ka- vuşmuşlardır. Benim gibi nice insanlar da vardır ki, yarı ömrünü yoksulluk ve ıztırab görmeden geçirmiştir de, di- ğer kısmını da-böyle kölelikle geçirir.. Bir vakitler benim de başıma talih ku şu konmuştu ama.. ben o kuşun kıy - metini bilmedim.. kanadlarını kırdım.. acısını çekiyorum. Fakat siz.. siz öyle mi ya? Siz benim gibi misiniz? Su - merlilere esir düştüğünüz halde, Suz zabitlerinden daha şerefli bir mevki- niz var! Bütün bunların üstünde, tali- hin size gülen bir tarafı daha var ki.. iş- te buna herkes gibi ben de gıpta ediyo- rum doğrusu. — Nedir o bakalım? Ben kendimde hiç de gıpta edilecek bir şey görmiyao - rum. Sirtellâdaki maden ocaklarında daha rahat ve huzur içinde yaşıyor - dum. — Hakikati görelim, mellâ! Güneşi inkâr etmiyelim, Karanlıktan aydınlı-| ğa, mahrumiyetten — varlığa çıktınız! Artık kulaklarınız muztarip insanların iniltilerini duymuyor. Ve umarım ki çok yakında Gudeanın kızına da eş ola- İbileceksiniz. — Ne diyorsun, Uran? Bütün bun- lar tatlı bir rüyadan ibaret. Ben muzta- ribim.. ve Gudeanın kızının henüz gör- mediğim yi e âşık da değilim! — Ya, o sizi seviyorsa..? — Bunu nerden sezdin? — Zenci bir cariye bana bu sabah bir şeyler söyeldi: «Samanın çok yakında (sarı cebken) giymesi muhtemeldir!» dedi. — Bu, ne demek..?! — Şu demek ki, Gudea bir adama (sarı cebken) giydirirse, kızını ona ve- rirmiş, Sama düşünmeğe başladı. — Acaba Özge'nin dediği çıkacak m>? O bana Sirtellâda iken: «Sen sarı tenge kavuşacaksın!» demişti. Ben bunun manasını anlıyamamıştım.. Uran birdenbire Samanın ayakla - rına kapandı: — Sizin başınızda bir değil, sürü ile talih kuşu dolaşıyor, mellâ! Eğer Gu- deanın kızile evlenir ve saraydaki dai- renizi değiştirirseniz, sakın beni unut- mayın! Biliyorsunuz ki, ben size söz verdim.. ölünciye kadar bir köle gibi arkanızdan yürüyeceğim. Beni başka- larının kölesi olmaktan kurtarınız! Size ve eşinize hizmet ederek öleyim..! Bun dan başka bir dileğim yok sizden, mel- Kâr ... “ Bugün Güneş doğdu mu..?,, Gudeanın kızı o sabah gözlerini açar maz, zenci cariyesine sordu: — Bugün güneş doğdu mu..) — Daoğru.. hem de her sabahkinden İtan çürüttü, öldürdü.» dedi. Ve sonra, |daha parlak ve daha sıcak. |birdenbire sarsılarak « Maamafih a - üi da ha yikkları Dü ederdi. Cüm- gelirdi. Bu çiftlik, uzaktan Romanof-| larla akraba olan genç ve güzel bir ka- | miştiyiz! (Arkası var) İ — Haydi aç bakalım, Camal zak zabitinin idi. — Pencereyi neden açmadın? Zenci cariye hayretle gözlerini aç - (*) Bu motları kesip saklayınız, yahut ||kü; gizlice, o civarda bir çiftliğe gider |: — Siz pencereyi açmamı emretme « ve sırtımı onun hararetile ısıtırdım. Fa- kat yedi yıl var ki, onun ne rengini, ne de hararetini görmeden yaşıyorum. gaçların arasında koşuşan ceylânlar ne kadar güzel. Onları uzaktan seyret - mek bile insanın içine ferahlık veri - yor. Camo pencereye genlen kalın halı|yük sevincini duy! parçasının ucunu kaldırdı.. sine vereceğim Odanın içine parlak bir ışık süzüldü. |dünyanın en değerli — Yeter mi? ğim, — Biraz daha aç, Camol Prenses dalgın vu Zenci cariye penceredeki halıyı ya -| — Başını yastıktan rıya kadar kaldırdı. — Bugün Gudea € — Bütün insanlar bu ışık altında ne — kadar şen ve mes'ud yaşıyorlar.. bilse- | PTT — niz! Nöbetci Eczaneler — l Bu gece nöbetci 6147 dır: — Ben de küçükken güneşte oynar Camo sevinç içinde, kalın dudakla- rını sarkıtarak söyleniyordu: gN (Haydar). r—w’ — Öteki pencereyi de açayım mi? || ninde ; (Hamdi). -|Bakınız, dünya ne kadar aydınlık! Bah-|| Samatyada : 'MM çede uçuşan kuşlar, kelebekler.. ve a-!| da : (İ. Hakkı). minönünde: (A (Abdülkadir). KÜF uı" :ı:::;:ı eıııımi"" ğ İstiklâl clddum“ (Cüneş). 'mpcull" | (rizameddt). — Haydi aç öyleyse onu da.. Camo ikinci pencereyi de açtı. ve guicrrk ih"ıve elti' SATIŞ Istanbul dördüncü icra M ğundan: 22689 ikraz numarasiyle Behlül zevcesi Beyzade “"'w (360) Hira mukabilinde Vakıf Paralar İdaresine birinci € hira lup tamamına yeminli üç ehli vukuf tarafından (İm) edilmiş olan Üsküdarda Valdei Atik mahallesinin Tei , eski ve yeni 8 kapı Noı sağ tarafı müteveffa Yorganct EE menzil bahçesi ve sol tarafı Mehmet ağa ve Stıle!l"'n zil ve bahçeleri, arkası jandarma Halil ağa ve Zehra H .& 'Tekke arkası sokağı ile mahdut bir ahşap evin tamam! muştur. Evsafı Umumiyesi: — Bina ahşaptır. Kıphmıııuühıühııılnıııl Zemin kat: Kumııçııınııı,ı&ııülüılnkııpıh' ni kırmızı çini mutfak, birhelâ, merdiven altı, mutfağın kapı zemini kısmen çini. çali Birinci kat: Merdiven başından camekân bölmeli bir iLANl '/X: K AŞ ALLL Ş KP SK Bi e / klâ, Bahçede bir havuz, bir kümes, mulçtelif yemiş ağact *4 de, bir tarafı duvar, Terkos tesisatı. İttisalinde '"“.ııı-" : hır. Zemin kat sokak tarafı pencereleri demir parmaklı ', çıkmayı havidir. ıf' Ölçüsü : Hepsi 342 metre murabbaı oulp 50 bina 22 metre murabbar ahır, geri kalanı ı..ı::_:;. tamamı açık arttırnaya konmuş olup - şat tarihinden itibaren dairemizde herkes tarafından 22/3/937 tarihine —müsadif Pazartesi günü saat | 16 ( on altı ) ya kadar dairemizde açık arttırmâ Arttırma bedeli muhammen kıymetinin yüzde y ğ takdirde en son arttıranın taahhüdü baki l:ı-ll"k y tarihine müsadif Sahı günü saat 14 den 16 ya lıld':.. ç lacak olan ikinci arttırmasında gayrimenkul en edilecektır. Taliplerin muhammen kıymetinin yli* d betinde pey akçesini veya Milli bir Bankanın vlkl y hâmil bulunmaları lâzımdır. Müterakim vergiler ile ve Belediyeye ait tenvirat ve tanzifat rüsumu satif olunacaktır. Taviz bedeli müşteşiye aittir. 2004 NU kanununun (126) ncı maddesinin dördüncü fıkrasın? timenkul üzerinde ipotekli alacaklılar ile diğer alâ' hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz V€ iddialarını, ilân tarihinden itibaren (2)) yizmi İ“"# lerile bildirmeleri, aksi halde hakları tapu sicikerile h'd' satış bedelinin paylaşmasından hariç kalacakları © zb'* işbu maddenin mezkür fıkrasına göre hareket etiP malümat 2lmak isteyenlerin 934/2798 dasya nu 4( ilân olunur. — (591) | | | Ç K Odanın uzun yıllardanberi ışık gör- î:'::m: şişlide * l ” N miyen tavanında şimdi güneşin sarı, (Merkez). Beşiktattü :/ h parlak ziyası dalgalanıyordu. Üsküdar, Beğasidi "” j İ Camo: Üsküdarda : 'S'"'". — Babanıza gideyim, müsaade eder-|| san) Bürwdw belide ; (Halk). 1 N N İ ! N K N

Bu sayıdan diğer sayfalar: