7 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

7 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

hi SON POSTA 151 numaralı şehit (Ertuğrul faciasıma karışan aşk macerası) Yazan : A.R. Abdülhamidin, bahriye mektebi talebelerini Japonyaya göndermesine herkes hayret etmiş, fakat bu şiddetli Hattâ, biraz da hoşuna gitmişti... Fa- | getirilecekti. kat, coğrafyayı, Esad efendiden daha * iyi bilen Abdülhamid; bu şaklaban| g, 34şazam Kâmil Paşa, saraydan Mekkelirtin ettiği riyâkârüne duaya, | gahığliye gelir gelmez, Bahriye Ne - Cânı gönükden : zaretine şu tezkereyi göndermişti: Bahriye Nezareti celilesine: a x vi <| | Mektebi fünunu bahriyede ikmali Çünkü; Seddi Çin, neresi idi?.. (Nü- | sahsil'eden talebeni b ae fuz ve kudreti şâhâne) denilen mev - İtesibelerini ameliyata tatbik etmeleri, hum kuvvet, oraya nasıl uzıyacak.. 0 | Girei malümatlarını tevsi üüü ha şeddi, nasıl aşacak.. ve (Caponya diya- | gh4 olduğundi Hebil - zimunlaydiki T1) denilen yere nasıl varıp da, ismi şe-| BELAZ ÇS TR KA k ü rifi orada nasıl anılacaktı?... vere eli M Mi di ünük Bu, olacak şey değildi... Fakat böy-|binin talim gemisi ittihazile Hint ve le olmakla beraber, Abdülhamidin kal-|Çin ve Japonya taraflarında gezdiril - bine garib bir arzu girmişti. Hattâ bu|mesi telâkki olunan iradei şifahiyei arzu, birdenbire o kadar kuvvetleni -| hilâfetpenahi — iktizasından olmakla, vermişti ki; o gece sabaha kadar rüya-| donanmayı hümayun meyanında bulu- larında bile onu işgal eylemişti. nan sefaini mevcudeden _hın.i'ııin Ertesi gün Abdülhamid mâbeyn da- 'n.îıı:'-l ıenııın:'m' ,::. ="= iresine çıkar çıkmaz; ilk iş olarak: ünasip olacağına dair mütalcaj dev - — Çabuk sadrâzamı çağırın, letlerinin beyan buyrulması mercu - Diye irade etmişti. dur, olbabta...) * Bahriye nazırı (Bozçaadalı) Hasan Paşa, sadrazam Kâmil Paşanın bu tez- keresini okuduğu zaman gözlerine i- nanmamığtı. Çünkü, her şey akla gele bilirdi. Fakat; Abdülhamidin bütün evhamına rağmen, bahriye mektebi talebelerini buradan bir gemiye doldu- ve, Osmanlı hududu dahilin - — Âmint.. Diyememişti. Sadrâzam Kâmil paşa, sabahleyin erkenden sâdır olan bu iradeye hayret ederek, mühimce bir telâş ile saraya gelmişti. Abdülhamid, akşamki mülâkatı ve Hacı Esad elendinin gördüğü rüyayı anlattıktan sonra: — Paşal.. Gece, bu meseleyi kur -|rarak dukca kurdum. Bir türlü, uyuyama - dim. Derken, aklıma, şöyle bir şey gel di. Acaba, 9ponyaya bir gemi gönde- remez miyiz?.. işte, bu mümkün değildi. Hasan Paşanın aklına, hes şeyden Demişti... Kâmil paşa, şöylece bir|evvel şu gelmişti: düşünmüş; zihninden o koca Hind de-| — — Zati şahane, acaba beni bir imti- nizleri ile Büyük Okyanusu geçirmiş- handan mı, geçiriyor? ti. Bu iş, kendisine pek güç gelmişti. Fakat; Abdülhamidin bu iştihalı ar - züsu karşısında, güçlük göstermek iş- tememiş: imtihandan geçirilmesine lüzum gös - — Ferman ” buyurulursa, bir kere| terebilirlerdi. Bahriye Nazırı Hasan paşa kullarije gö- rüşeyim Abdülhamidin en çok çekindiği kuv- vetlerden biri de (donanmayı hüma - Abdülhamid, arzusunu kuvvetlen -|yun); ve en çok ehemmiyet verdiği diren sebebleri şöylece izah eylemiş -| şahsiyetlerden biri de, (Bolıriye Na - ti: zıri) idi... Çünkü, amcası Abdülâzizin tahttan indirildiği esnada, Dolmabahçe sarayı karşısında bulunan karakol ge- misi, mühim bir rol oynadığı gibi, do- Demekle iktifa etmişti. — Japonlar; geldiler, bizi ziyaret et- â“EY İmparatorlarının kiymetli he iyelerini getirdiler, Şimdi 'onlara bir ? M Te iâdei ziyaret lâzım dcîil mi?.. Tabiid:r'f""m'y" teşkil eden 'm'["xtı _şî:lı ki biz de, İmparatorun” (hediyelerine| ttifaka iştirak etmişlerdi... / Hi mukabele etmeliyiz. Bazı şeyler göne| Mit ise, gerek amcasını ve gehıer bü- dermeliyiz... Oraya gönderecek mü <İyük biraderi sultan Muvndı al'eden nasib bir gemimiz var mı, yok mu?.. kuvvetlerden ve şahsiyetlerden nefret Vâkıa bunu bilmiyorum. Fakat, amca- *derdi. Bunun içindir ki; © tarihte Hasan Paşa'çok iyi biliyordu ki: |p; * Son Posta » nim Tarihi Telrikas : 52 Tunçay bulunduğu yerden kaçmak teklifini reddetmişti? î. Bu küçük mağaraya geldikleri gün -|den de korkuyorum. Eğer gözlerin a denberi Tunçay vefakâr ve sadık dos- tunu derleyip toplar, yanında yatırır, Kolunu (Sumer) in başına uzatır, böy- lece uyurlardı. O gün bu küçük mağaranın önünde İşerip:bir. hüdise. oldu—Nkk besir Ülayan nın hizmetcisi Tunçayla - (Sumer) in sütlerini getirdiği zaman, (Sumer) nasılsa bu cüce uşağın üzerine saldır- mişti. Kısa boylu Çu-Çen birdenbire korktu.. elindeki sütler yere döküldü ve bir kaç adım geriye çekildi. Tunçay olup bitenleri gözile gör - miyor, fakat hissediyordu. O gün içe- cek sütleri yere dökülünce uşak titre- meğe başlamıştı.. Mayaya ne cevab verecekti? Tunçay uşağa sordu: — Sumer bugün neden sana saldır- dı.. ne yaptın ona,.? — Hiç bir şey yapmadım.. her za - man önce onun sütünü uzatırdım. Bu sefer onunkini yere koydum.. sizinkini üzatıyordum.. birdenbire üzerime atıl- dı., az kaldı beni sarıp iki büklüm ya - pacaktı. Zorla kurtuldum elinden, Tunçay güldü: — Sen bana sütü uzatınca, o bunu bana karşı bir tecavüz sandı.. üzerine atıldı. Haydi, onun sütünü ver. Ve bir den çıkararak tâaaa, Çin ve Japonya- | daha bu sıraya dikkat etmeyi ihmal et- ya kadar göndereceğine inanabilmek.. | me! Uşak çok hiddetliydi: — Bir daha bu münasebetsizliği ya- parsa, onu sağ bırakır miyim sanıyor- sun? Kafasını taşla ezip gebertirim.. — Sus! Böyle şeyler söyleme. Maya duyarsa, ondan önce seni gebertir. O- Böyle bir şeyi düşünmek de çok ta- |nun yılanlarının insandan daha çok de- bit idi... Bin bir sebepten dolayı, saray|ğeri olduğunu yeni mi öğreniyorsun hafiyeleri Bahriye Nazırının böyle bir sen? — Ben üsündım artık büu yılanlara süt taşımaktan... — Niçin..? Bu hayvancıkların sana t zarar verdiklerini görmedim şimdi- ye kadar. Eğer şikâyet etmek icab e- derse, bunu senden önce benim yap- mam gerek, Görüyorsun ki yılanlar a- rasında geçiyor bütün ömrüm. — Bu talihsizliğine her zaman acı- yorum, Tunçay! Ve bugün sana sütü uzatırken, yüzündeki Çizgilere dikkat ettim.. ne kadar derinleşmiş.. buraya geldiğin gündenberi, yaban adamları gibi, o kadar vahşileştin. o detece ya-| biıni.le_şrti'n_ ki., artık (Sumer) gibi sen- Bir Doktorun Günlük —— . eh L D” Bahriye Nazırı olan (Kayserili Ahmet mın zamanında (Mühbirisürür) ismin- Pm)’ı__nm İK el bkdore tahi kikata girişmişti. Fakat bu mert ve |kahraman askerin, siyaset işine karış- İmıyarak" bitaraflığını tamamile mu - İhafaza ettiğini öğrenir öğrenmez, ona hürmet göstermiş.. diğer ( hal' etkâ - nı)na tatbik ettiği muameleden, onu istiana etmişti. Ancak şu var ki; böy- )e (hal' ve iclâs) vak'alarında, bahri- de bir geminin mekteb sefnesi haline larak (Basra) ya gönderildiğini.. Hindistan sal ni dolaş - ması için emiş verildiğini iyice hatırlı- yorum... Eğer bu meseleye imkân bu- lun çok memnun olacağım... z, dikkat edilecek bir mesele var. eceğimiz — geminin, İngilizleri kuşkulandırmaması lâzım. Bunun de ben şöyle bir şev düsündüm. Gön - dereceğimiz gemiyi, biz de mekteb ae- finesi namı altında gönderelim... Ma- Tümt ya, doğrudan doğruya bir harb ge- misi gönderecek olursak, belki bir dı dikodu olur. Fakat, mekteb gemisi o- lursaa, kimsenin bir diyeceği kalmı Hele siz, bir kere Hasan paşa ile rüyün, Bakalım, o ne diyecek?.. Kâmil paşa, Abdülhamidin bu söz - lerini büyük - bir dikkatle dinlemişti. Ve dinledikce, vaziyet, zihninde per- de perde inkişaf etmişti. Evet.. eğer, maksadı temin edecek bir gemi bülu- nabilirse; hiç şüphesiz ki Türk gemi- namına şerefli bir iş lecek.. öyle böylerde, Hönd we Çin Müle. lümanları üzerinde, iyi bir tesir husule ©) Notlarından Sokaklara ve Tramvaylara Tükürmek huyu Her gün sabahları büyük Caddelerde 1 « kinel derecede sokaklarda hattâ tram - vayların içinde fena manzaralı, istizrah uyandıracak vaziyette tükürülmüş bal- gamlara tesadüf ediyoruz. Balgam demek ciğerlerin ve üeles boru- larının iltihağının. bir İfrazıdır. — İçinde otrahat höcrelerile nâmütenahi mikrob vardır. Bu mikrobların üserine görmiye- yabileceğine kanaat getirmişti. Bahriye nazırı Bozçaadalı Hasan Pa: a; Abdülhamidin bu fikir ve kanaa- ini bildiği için sadrazam Kümil Paşas min tezkeresini alır almaz, bu tezkere- nin muhteviyatını şüpheli görmekte| haksız değildi. Ancak şu var rek basıldığı vakit onları Ayakkablarla evlerimizin harimine kadar getiriyoruz. Veyahud kuruyan torlarla — karışan bu mikrob yuvaları havaya yayılıyor. Ve bu süretle nefes alırken ciğerlerimize dahil oluyoç.. bunlardan ne kadar mühim haş- talığın sirayet ettiğini düşünmak lözım, Başlıca verem bu auretle sirayet ediyor, Horkesin kendi mendilina tükürmesi en esaslı bir kalde olarak kabul edilmelidir. Yerlere tükürenlerden ne kâdar ağır ceza almak kabilse, döğrusu memleketin ve bütün yurddaşların sıhhatleri ve selâmet- leri namına, sezadır, (*) Hu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız, Sıkınlı zamanınızda bu notlar bir dokter gibi imdadınıza yetişebilir. ki; bu| emrin doğrudan doğruya saraydan gek miyerek,; Kâmil Paşa gibi dürüst ve saray entrikalarına alet olmaktan u - zak bir şahsiyet vasıtasile kendisine tebliği, ilk düşüncesini biraz tâdil et - mişti, b ©O devrin cereyanlarına nazaran; Bahriye nazırı Hasan Paşanın derhal ( şöyle bir cevap vermesi! İ (Arkası var) çık olsa, yanına sokulmaktan çekine - ceğim! — O halde (Sumer) in ikide birde sana saldırmasının sebebine anladım şiöndi: O; Mayanın sadik bir cariyosi'- dir. Maya, beni ona teslim etti. Sen bana dikkatli bakınca, beni korumak için sana saldırdı. Görüyor musun şu hayvanın sadakatini..? — Neye yarar. Hayvan, her zaman hayvandır. İnsan oğlu gibi ıztırab du - yabilir mi. Benim, seni gördüğüm za- man duyduğum — ıztırabi o düysaydı, her şeyden önce seni buradan kaçır - mayı ve bu işkenceden kurtarmayı dü- şünürdü. Tunçay birdenbire içini çekti.. —« — Kaçmak... Bunu hiç düşünme - miştim. Nerden söyledin bu sözü ba - na? Fakat, ben nereye kaçabilirim? İn- san ölümden bir kere, iki kere kurtu - lur. Üçüncüsünde her halde yakayı ele verir. Gudea beni mâbede kurban ola- rak göndermişti.. herkes benim kesil- diğimi ve kanımın mâbed eşiği üstüne akıtıldığını biliyorlar. Eğer meydana çıkarsam, hortlak diye herkes benden korkup kaçar.. yanıma kimseler sokul- maz. Hem ben burada - Nâraş gelin « ciye kadar - bir esir gibi.. bir ölüm mahkümu gibi yaşamağa mecburum. — Beni yilansız bir yere götürsem, gelmez misin benimle? — Hayır. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci elan eczaneler şunlar - dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Portev). Beyamıdda: (Bel- kıs), Fonerde : (Emilyadi). Şehreminin- de : (Nâzim). Karagümrükte : (Suad). Bamatyada : (Rıdvan). Şehzadebaşın - da : (Üniversiter. Eyüple : Eminönünde : (Esad). Küçükpazarda : köyünde : (İstipan! Beyoğtu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde : (Kanzak), Dairede: (Güneş). Topçularda * (Sporidis). Tak- gimde : (Nizameddin). Tarlabaşında : (Nihad). Şişlide ; (Halk). Beşiktaşta :(A- N Riza), Roğaziçi ve Adalarda: Üsküdarda: (İskelebaşi). Sarıyerde : (0s- man), Büyükadada ! (Halk), Heybelide : (Tahaş), RADYO Bugünkü Program ? - Şubat - 1937 - Pazar 1STANBUL Öğle neşriyatı: 1220: Plâkla Türk musikisi. 1250: Mava- dis. 1305 Muhtelif plâk neşriyatı, Akşam neşriyatı: Varyete müziği Ambasadörden naklen. 19. 30: Konferüns: Selim Sırrı Tarcan tarafın - dan. 20: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkiları, 20.30: Bay Ö- mer Risa tarafından Arapça havadis. 2045: Belma ve arkadaşları tarafından Türk mı gikisi ve halk şarkıları; Saat Ayazı. 21.15; Or- kestra, 22.10: Ajans ve borsa haberleri. 22 30; Plâkla sololar, öpera ve öperet parçaları. Yarınki Program $ - Şubat - 1937 - Pazartesi İSTANBUL Ökle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi. 1250 Hava- dis. 13.05: Mühtelif plâik neşriyatı, Akşam neşriyatı: 18.30: Plükla dans-müsikisi. 1930: Çocuk- lara masal: İ. Galib Arcan. 20: Rufat ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 2020: Bay Örmer Rıza tarafından Arabca bavadls, 2045: Bafiye ve urkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. Saat âyari. 21.15: Şehir Tiyatfosu Dram ku- mi tarafından bir temsil. 2210: Ajans ve börsa habarleri. 22.30: Plâkla sololar, opera ve oöperet parçaları. diğini gören sihirbaz Maya merakın- Yazan : Celâl Cengiz — Neden? Bu iztirabtan kurtulmak — istemez misin? ğ — İsterim ama.. daha müthiş bir if' | kence ile karşılaşacağımdan eminim- | Çünkü Maya beni, Ur dağının en gizli kovuklarına da saklansam, gene bulur. — Bön söni Ve dağından: beşka B yere kaçırırım, Tunçay! Sana çok ae | yorum.. haydi gel.. elime fırsat düş * müşken kurtarayım seni bu işkence * den. ' " Bu sırada kamçı şaklamasına ben * ziyen bir gürültü koptu., ve cüce birdenbire yere yuvarlarndı. | — Sumer.. Sumer.. beni boğmal Ben sana bir fenalık yapmadım... 'Tunçay; uşağın sesini işitince telöfli düşmüştü. O da bağırdı: — Sümer., Sümer... 'Tunçay bir kaç dakika sonra yanın” da bir hışırtı duydu. (Sumer) Tunça* yın yanına dönmüştü.. ve kuyruğile Tunçayın dizlerini okşuyordu. Tunçay: — Çu-Çen.. Çu-Çen.. Kaçtın mı..? Diye seslendi.. Bir cevab alamadı. ... “Bir yılan kadar vefali ve sadık olabilsek... , O gün küçük Çu-Çenin eve dönme- nerdesin? dan duramadı.. yanına iki cüce alarak 'Ur dağına çıktı.. mağaraların önüne 'vırıncı küçük Çu-Çeni Tunçayın ma- garası önünde yere serilmiş gördü. Tunçay mağaranın ağzında hazin sesile türküler söylüyor ve (Sumer)in arasıra yükselen ıslıkları işitiliyondu- Maya mağaranın ağzında Tunçaya seslendi (Arkası var) GereseeseanasesaAAAGA beNdEEkEEAReE cENErEmaEdeenenenaaNERE İstanbul Asliye Altıncı Hukuk Mah: kemesinden: Lütfi tarafından Saraç * hanebaşında Kırkçeşme sokak 23 nu * maralı evde iken ikametgühı belli ol mıyan karısı Ayşe aleyhine açılan ber şanmanın tescili davasının icra kılı * tahkikatında — müddeialeyhin nan ikametgâhının — meçhuliyetine — bina" en davetiyenin on beş gün müd* detle ilânen tebliğine ve'tahkikatım 16/ 3/937 salı saat 11 e talikine karaf verilmiş ve davetiyenin bir nüshasi da mahkeme divanhanesine asılmaş but- lunduğundan muayyen gün ve saati€ İstanbul Asliye Altıncı Hukuk Mah * kemesinde bulunmuası aksi takdirde gıyabinda tahkikata devam edileceği tebliğ yerinde olmak üzere ilân olu * nur. — (796) Son Posta Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL tunun iki satırı bir (santim) sayılır. 2 — Sahifesine göre bir santim ilân fiatı şunlardır: 3 — Bir santimde vasati (8) keli- me yardır. 4 — İnce ve kalın yazılar tutacak- ları yere göre santimle ölçülür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: