1 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

1 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sözüne mukabele etti: — Donanmal dedi; mek lâzım (1) ... mayı İngiltereye hediye ederiz! Her iki tarafın demokrasileri ara -|di. Bizzat merkezden sola doğru giden ltda anlaşiha elünlirina pölnca biz | ve daxyal demekağları merkada Hirt buna inanıyoruz ve düşman memle - küllekleki düactresi MÜbEREMMa yaze | için mübinr bir rol oynamağa, hazırle * larının samimi olduğuna kaniiz. — Onların yazdıkları samimt ola- bilir, fakat, hükümet adamlarının da ayni derecede samimi olabileceklerine emin misiniz? Bu sual önu biraz düşündürdü; fa » kat, ona da cevap buldu: — Hükümet adamları sami: t ol - masalar da kitlelerin samimiyeti kâ -| de eden bir dudak burmasile| işte, Kayserin |ti. tahakküm sevdasının en büyük nişa- nesi! Almanyaya donanma değil, ek- icap ederse donan-| Erçbergeri hiç mantık ikna edemez veı İttihad ve Terakkide on sene Ön ikinel kısım CİHAN HARBİNİN SON PERDESİ| Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Erçbergere göre Rusyanın bolşevik olmasının sebebi Almanya idi Erçberger Türkiye hakkında da şu sözleri söyledi bir gaile olmuştur, Ermeni kıtali etrafında Fransız - İngiliz. ve Amerikan matbuatında yapılmakta olan neşriyatın Alman demokratları için yüz kızartıcı olduğuu elbet hissediyorsunuz ,, bir nevi ikrah| |keşmekeş içinde nihayet “pin ucunu süsbütün ellerinden kaçırdılar ve iş| |büsbütün müfrit unsurların eline geç Fakat, Almanyada demokrasi cere- yanının gidişi o kadar kuvvetli idi ki lııç bir misal, fikrinden geri çeviremez | leştizerek Almanyanın yakın — tarihi nan bu siyaset adamı, kararını vermiş | bir cereyanın kuvvetli bir mümessili idi. Bana şöyle cevap verdi: — Bu meselede Rusya misal ola - maz. Ne orada şuurlu bir millet vardı, İne de onların karşısında garbin demok- 'ıaıik bir rejimi bulunuyordu. Eğer Almanyada bir sene evvel demokratik No. 21 —— : “Türkiye bizim için ayrica |hali kalmadığı malüâmdur. Türkiyenin | fidir. Kitlenin yapacağı tazyik ile on-|bir rejim bulunmuş olsaydı Rusya ile lar da samimf olurlar. Mâamafih, şunu 'hem Ruslar daha müsait bir sulh elde | da bilmek lâzundır skeri muzaf- feriyetle bitirilemiyecek bir harbin çinden silâhı teslim edip çıkmazdan ev vel tecrübe edilecek bir şey varsa o da bu, bizim tasavvur ettiğimiz çıkış yo-| ludur. Biz bunu istiyoruz, isteyeceğiz ve istediğimizi de Kayserden alacağız. Erçbergerin haklı olduğu nokta Erçberger'in haklı olduğu bir nokta | vardı: Davayı askeri bir zaferle halle- demiyecek bir vaziyette olunca silâhı teslim edip çıkmazdan evvel tecrübe | edilebilecek bir şans aramak zaruri idi. Fakat, bu şans, hangisi idi ve kimin eli- le tecrübe edilmek iktiza ederdi? Han- gi yol daha iyi idi? Dahilde f bir gürültü çıkarmıyarak sulh şansını Kay- serin tecrübe etmesi mi daha muvafık- tı, yoksa bu gürültülerle demokratların işi ele almaları mı daha faydalı olabi- Brdi? Bu dahili siyaset gürültüleri a caba, kendilerinin de yorgun oldukları muhakkak bulunan düşmanlara fazla bir şevk verecek değil miydi? Acaba, bu şevk ile cesaretlenen düşman harbe daha şiddetle devam etmeğe kalkamaz mıydı? O tarihe kadar her iki taraf da birbirini alta alıp istediği gibi ezmek için o kadar inad ve ısrar göstermişti ki şimdi hangi taraf zaafını meydana! Vvurursa öbür taraf, ondan azami isti- fade etmek istiyecekti. Bu — noktaya bilhasaa işaret ederek Rusya misalini aldım ve Erçbergere: — Rusyada da öyle olmadı mı? de- dim; Rusyada ihtilâle demokratlar baş- ladılar; müsait bir sulh şartı bulsalardı sulh yapacaklardı. Bulamadıkları tak- dirde harbı, çardan daha iyi idare et « mek istiyorlardı. Bu plânla işe başla- dılar, çarı tahttan indirdiler, sonra da ne sulh yapabildiler, ne de harbı daha idareye muvaffak oldular. Sulh ya- pamadılar; çünkü siz sulh yapmak için evvelâ onları tamamen ezmek istediniz. Harp de yapamadılar, çünkü, her şeye Tağmen, harbi idame eden makineyi bozmuş — bulundular. İçine düştükleri (l)Sınııı-nl-dı Göringin abize tere yağ değil, top lâzum!n sörüne mukabil hngiltere hariciye nazırının «biz tere yağını fopa tercih ederiz!» demesi ile Erçbergerin Bu sözleri arasında ne kadar bir benzerlik Yvardır. 1918 yazının sonlarma doğru Al- Mman demokratları ekmeği donanmaya ter- tih ediyorlardı. 937 de nasyonal sosya - lııhıı-.ıııııyıımıuuümhılııl. :':hıllllıllıdüııkkm ile meşgol- etmiş, hem de bizim tarafımızdan harp |başka türlü idare edilmiş bulunurdu. | Almanyada demokratik bir rejim bu - |kanmaması hem Rusya ile harbı uzun müddet devam ettirmiş, hem de orada bolşevizmin zuhuruna sebep olmuştur. Görülüyor ki Alman demokratları kararlarını vermişler, gemi azıya al - mışlardı. Vaziyet gayet vazih idi. Bu- nun için sözü bir de Almanya ile müt- tefiklerine nekletmek istedim. — Fakat, dedim; Almanyanın müt- |tefikleri var. Siz onlara karşı bir takım taahhütler ve vazifelerle mükellefsiniz. Onlarla temas ettiniz mi? Onlar bu me- selelerde nasıl düşünüyorlar? bu ciheti tetkik ettiniz mi, Erçbergerin bu noktada da cevabı Hayatın da, sıhhatın da, saadetin de temel taşıdır. Çünkü sağlam diş- ler, insana sıhhat, neş'e güzellik ve saadet verir. RADYOLİN Günde iki defa Radyolin ıl. fırçalanan dişler inci gibi ve sağlam olur. Sağlam çler midenin — sağlamlığını, — sağlam mide de vücudün sağlamlığını temin eder. KK A SON POSTA bazırdı. Hiç düşünmedi: — Evet, hakkınız var, dedi; Avus- turya demokratlarile temas ettik. Ön- lar da bizim fikrimizde. Sade onlar da bizim fikrimizde değil, belki Avustur- ya baştanbaşa sulh taraftarıdır. Kral, çoktanberi sulh yapmanın çaresini arıe yor. Bundan başka, Avusturya erkâ- mıharbiyesi önümüzdeki kış için mem- | leketin harbe devam kabiliyeti olmadı- ğını bizimkilere bildirmiştir. bile. Almanyadan sonra Bulgarlarla Tür- kiye gelir. Bulgaristanın harp edecek | de ayni vaziyette bulunduğu muhak- kaktır. Son günlerde İngilizlerin Suri- yede Türkleri kolaylıkla mağlüp ettik- leri göz önünde duruyor. Konuşmak mekelesine gelince, ki- minle temas edelim? Kiminle konuşa- hm? Her iki tarafta da hâkim olan as- s1'bir. oligarçidir. Eğer bu memleketlerde de birer demokrasi ha teketi ve bunların teşkilâtları bulun -« saydı onlarla da temas edip konuşmak bizim keri ve si kem bir vazife, hem de fay- dah bir hareket olurdu. Fakat, bunlar yoktur; oligarşi ile konuşmamıza ise | imkân olamaz, çünkü onlarla biz, bir- birlerimizin dillerinden anlamayız. Erçbergerin bu sözleri — vaziyetteki| son ukdeyi de çözmüş” bülunuyordu. Bununla da, söyliyeceklerini söylemiş idi. Fakat, biraz tereddüt geçirdikten sonra, arkadan şunları da ilâve etti: — Hem, dedi; doğrusunu isterseniz Türkiye bizim için ayrıca bir gaile ok muştur. Ermeni kıtali etrafında Fran- sız, İngiliz ve Amerikan matbuatında yapılmakta olan neşriyatın Alman de- mokratları için yüz kızartıcı olduğunu elbet hissediyorsunuz. Bunun için, düşmanlarla karşı karşıya geçip sulh müzakeresine girmiş Almanya ve bil- hassa biz Alman demokratları — için Türkiyeyi müdafaa etmek güçtür. Türkiye, maalesef, büyük bir yüz ka: rası içindedir. Bunu müdafaa etmek bize düşmez, edemeyiz. Türkiye kendi| başının çaresine bakmalıdır. RADYO Bugünkü Program İSTANBUL 1 Mart 937 - Pazarlesi Öğle neşriyatı: 12,30:; Plâklâ Türk müsikisi, 1250: Hava- GERD Yazan: Fremcis Miomandre Bir zamanlar zengın olup da sonra - dan fakir düşmek kadar Böstermek İsterse. Madame Mathilde Gerbier - Desjoncs lerdendi, Para, mal namına hiç bir şeyleri kal- mamıştı. Bu işin nasıl olduğunu ken - dileri de pek iyi bilmediği için, bizim araşlırmamız iüzumsuz olur. Dünya - da böyle bir türlü anlaşılmadık şey- ler, ne kadar kafa yorsanız halledemi- yeceğiniz. muammalar vardır. Hele « Son Posta,,nın Hikâyeleri iBte böyle kimse-| ANL[K : Nurullah Ataç gösterdi. Az kaldı ağzından kaçırığ acı bir şey|«Ben zümrüt gerdanlık demedim, ya var mıdır? Hele insan kendin! ünü her|kut gerdanlık dedim!» diyecekti. | tarafları tulmuş bir ailenin evlâdı diye Ama karşısındaki ona &Öz söyliye ! cek vakit bırakmadı: Bir otomobilde buldum, dedi, | Prensesin bu gerdanlığa o kadar ehem, miyet vermesine şaşmam doğrusu.., Gayet güzel zümrütler... Öyle değil mi, Madame? Siz de bunlara hayran olmadınız mı? Mathilde .ç.nde değilim yal de-« Adhâ&mar'ın kafası pek yorulmıya da a ne bülmuşsa ö« gelmezdi... Onun kolu kanadı kırık gi- bi, hiç bir taraftan bir ümidi kalma - mış gibi bir hâli vardı ki görenlerin dınlar daha işgüzar, daha becerikli o- r hayli düşündük - İten sönza hallerini iyileştirecek çareyi buldu. Hallerini sadece iyileştirmek mi? Daha da fazlası... Mathilde, bul - duğu çarenin, kendisini de, kocasını da zengin edeceğin na kadar hiç bir sıkmtıya düşürmiye - ceğinden emindi. O günlerde gazetelere, küçük şehir havadisleri arasında çıkacak bir ilân verdi: Bunda, Paristen geçmekte olan bir Hintli prensesin gayet kıymetli bir yakut gerdanlık kaybettiği bulup ge - tirene büyük bir mükâfat verileceği bildi !ı'wnrdı., takat prenses kendisi- ni tanıtmak istemediği için gerdanlı - gın Madame Gerbier Desjones'a geti - rilmesini rica ediyordu. Adh&mar evvelâ şaşkına döndü. Ka- yısına: Ama, güzelim, dedi, sen o kadını tanımıyorsun ki!, tin beni korkutuyor... — Senin de her işte çekingenliğin nim sinirime dokunuyor.,. İşinden çıkarıldığındanheri sürdüğümüz hayat —— |boşuna mı gidiyor? Sen hep bâyle mi kalmak istiyöorsün? İnsanın bazan da pek olması âz:m gelir... n çıktı, demek ki zat bir defa atıl - rtık me desek nafile' Bakalım Aj « lah ne gösterecek'. Ok yayından fir « ladı!. Madame Gerbier Desjones böyle bas- ma kalıp sözleri de, gözü pek insanları sevdiği kadar severdi. kocasına bir s dis, 1305 Mumeu plâk neşriyatı, kisi, 19.30: Çosuk- | lara masal 20: Rifat ve ar-| kadaşları taratından Türk musikisi ve halk | şarkıları, 20,30: Ömer Riza tarzafından Arap- | ça söğler, 20,45; Bafiye ve arkadaşları tara- fından Türk muüsikisi ve halk şarkıları, uat 2115: Şehir Uyatrosu dram - kısmı| (Karmen), 29,15: Afant ve borsa haberleri, 22.30: Plâkla sololar, Opera ve operet parça- ları. 9 Mart 937? — Salı Yarınki Prosram İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi. 1250: Havadis. 1305: Muhtelif plük meşriyatı, Akşam neşriyafı: 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,10: Eminö- nü Halkevi nesriyat Kolü namına Bay Nus- ret Sefa (Yeni çıkan kitaplar), 20: Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 20,30: Ömer Rıya ta- rafından arapça söylev, 2045; Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk mürikisli — ve halk garkıları, Saat ayarı, 21.15: Şehir ti yatrosu oöperel kısmı (Üç Sant) 3 Öncü pı deki, 22,15: Ajans ve borsa haberleri, 22,30: Plükla solular, opera ve operet- parçaları. rü beylik sözler söyliyerek adamcağ zın endişelerini gider oldu; o k.ıde ki Ax!h:ı geçmeden, bil bulup eve y cek adamı sabırsı 'kla beklemeğe ladı. Mafhilde bu husustâ onun e tt Zaten gi dc bir erkek d fevkalüde teri ve nezaketinden görmüş ge ğünu söyledi, anıp hayli Bn mukavva bir çıkarıp açtı. . Madame Gerb leri parladı: örr bu kadar iri zümrüt görmemiş! Gerçi #üdaha giden yol, sabı mış gibi kavgandır ama ne de ol: sanın gözü korkar, tutunup kurtulmeak | ister, Mathilde bir an bir tereddüd yüreğini parçalardı. Çok şükür ki ka-| Doğrusu bu cesare-| ti Zaten|3 İyilik etmek istemiş. Redi dedersem sonra hatırı kalır...e | Kadıncağızın zahmetini boşa çıkarı mak istemedi; hattâ daha ilerisine çit ti; ona, gazetede vadettiğinden de das ha âlâ bir mükâfat vermek istedi: — Vallahi! de ;ımdı ne ver « sem azdır; on bin frank t dece. ğim. Biliyorum ki bu para, bana ettiş gin$z iyâliğin yanında hiçtir... Fakat şimdi yanımda on bin frank da yok, Bir! hafta sonra teşrif edemez misiniz? İhtiyar kızın yüzü, üzerine limon si« kılmış bir istiridyaya döndü. Nihayet: — Bana siz şimdi üç bin frank ver « seniz ben on hinden vaz geçerim, dedi. Bu, doğrusu can sıkacak şeydi; Ma- dame Gerbier-Desjoncs gerdanlığı sat- tan s01 bahşişi vermek niyetinde idi. Fakat elden kaçırmak korkusu da vardı. Bütün çekmclcnı,ı. kocası « nm cüzdanını, ceplerini boşalttı; n. * hayet iki bin altı yüz seksen frank çıks | tı. | fnu getirmiş Mademoiselle de Sainte-Perline bu darla iktifa edeceğini birkaç defa rar etti ama Mathilde razı olmadı, ma and verdi ve bir hafta sonra tek-e İrar gelip paranım üstünü alacağını va- |dettirdi. sabah saat on birde Madame büyük; bir kuyum « cunün mağazasına na pek tahammülü olm i tercih et yrederek bir aşağı, bir yuka« H Üomğya parayı aldiktan sonra kas lokantaya gidip neler yi- eri yaydıkt ymeti hakkında bıı.' « dodi. Va andan bayılacak Bil sün bu hususta Bunlar lı r kuyumcu- o kadar l dildi bile aldatabil ki fazla d& eder... Gerbier-Desjcmes parç gerd İ (Lüfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: