18 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

18 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ç ile Malkarada, kendi adına da ipsalada birer cami inşa ettirmişti. Bilâhare meşhur Çandarlılı Hayrettin Paşanın İIznikte yaptırdığı cami güzel san'atlarımıza öz biçimin ilk yeni örneğini teşkil eder. x n sonra kardeşi için Gelibolu Selçuk eserlerinden: İspartanın Atabey adı verilen Agrus nahiyesinde Erto- kuş medre sesi ve türbesi 'Türk mimarisinin parlak devri, Türk Selçukilerin Anadoluda yaydıkları kıy metli eserlerle başlar. Selçukilerin, E- mir Süleymandan son Sultan Alâettin Keykubada kadar iki buçuk asra yakın bir devamı vardır. İnkırazları 700) tarihine rastlar. (hieri Selçukiler arkasından, Kayseri, Niğ- de havalisiyle Konya payitahtını elde Ayni za- *İkarşı koyan en kıymetli mimari eser- eden Karamanlılar olmu manda Konyanın garbi sımlarile beraber şimdiki İ: yeti olan kadim Pesidya k ilânı istiklâl eden Selçuk beyleri i ediyordu. Başşehir, Uluburlu olmak ü- zere Karaağaç, Yalvaç, Burdur, Ağrosi, Eğirdir ve Antalyaya kada> olan yerler «Hamitbeyliği» havzasına dâhild'. Ha mit oğullarından Feleküdd'n Dündar Beyin oturduğu Eğirdir şehrine «Fele küddin» adı verilmişti. Eğirdir şehrin- | ni de Dündar Beye ait güzel bir san'at &. seri mevcuttur. Bu eser Selçuk hüküm darı II inci Gıyasettin zamanında (hic ri 632 tarihinde) ilk dela han olarak yapılmıştı. Bilâhara Dündar Bey tara fından (701) de medreseye çevrilnliş- tir. Medresenin ortası açık, etraf: kapal şekildeki plânında, o köye bokan ön ile iki yan kısmında talebe odaları arka yü ze tesadüf eden kısımda da üç büyük dershane vardır. Çok san'atli göl “Orta halli bir Ailenin geliri .. ,, Aldığım mektupların çoğunda te- sadüf ettiğim bir cümle vardır. ki beni dalma müşkülâta düşürür. Alâ- kadar kendilerinin maddi vaziyetle- ri hakkında, muhakemeye yardımı #lur düşüncesile, malümat verirler- ken: — Gelirim veya kazancım orta halli biy aileye yetişir, derler. Bu öyle bir tabirdir ki kullananın hayat seviyesine göre değişir, vük- sek tahsil görmüş, veya işi doalayı - sile ihtiyaçları ile teması az, tahsili kısa birisinin ihtiyaçları çok farkh- dır. Rakam söyliyelim: Ayda otuz kırk lira bir alleyi orta halli sayd: Tabileceği gibi, 300, 400 lira da ada. he göre ayni şeyi ifade ına göre sinema, tiyat- ro, balo, sayfiye bir ihtiyaçuır; ba - len, esas antresi yü zünün mermerden işlenmiş süs motif- leridir. Kapısı, üzerinde kemer teşkilâ tiyle beraber mihrap şeklinde bır niş o- Jup içerisi köşe tesirini hafifleten İs. talaktit kabartma oymalarla zinetlidir. dış tertibatındaki biribirine, zivana ek süretile geçme olan üzengi taşları fev- kalâde itinalı yapılmıştır. Selçük tar. zındaki eski hanlar ve medreseler, de- virlerine mahsus medeni ihliyaçlara lerdi. Dündar Bey medresesinin avlu- su içinde bulunan karşılıklı sıra sütun rakuş» resmi mahküktur. Canlı şekillere karşı taassup bağla - rından bir dereceye kadar kurlular Sel çukiler, mimari eserlerinin bit çoğun- da bilhassa s«arslan, karta'» gibi kuv. vetli mahlükların alagorik tasvirleri - tezyinat olarak kullanmışlardır. Medreselerin ortasında daima mermer bir havuz bulunur. Bu havuzun, üstü- ne tesadüf eden ve şakuli istikametin- de bulunan tepesi açık bir kubbeden uz sularına vuran sema renkle «ilmi heyet> tatbikatı yapılırdı. Ha zun vazifesi budur. Hanlara gelince, ekseriya büyük ti- caret yolları üzerinde bulunan bu bi- naların dış beden duvarları - haric! te cavüze karşı koymak düşüncesile - ga- yet sağlam malzeme ile mazbut ve muh kem yapılmıştır. Hattâ bunlar ic: da askeri (kışla) vazifesin: de zılayına göre ise sefahat sayılır, sile bülçesinde yeri yoktur. 'Tibette bir duvar yapıcısına da yapıcı derler, Amerikada ds, fakat birincisinin bütün gayesi pirinç lâ . pasinı bulabilmektedir, ikincisi ak - şam banyosunu yapmak, raydosunu dinlemek, tiyatrosuna gitmek ister. Bazı ahvalde küçücük bir de ota . mobili vardır. Hayat yuvasını kuran genç, ken- disinin ve müstakbel eşinin irfan se- viyesini gelir seviyesi ile karşılaş - tırmalı, hükmünü ona göre-verme- lidir. * Ankarada Yenişehirde Bay «li. T ye: Kendinize evvelâ başka bir iş te- darik ediniz, teşebbüsü ondan son - raya bırakınız, evlenme - teşebbü - sünün memuriyeti sarstığı yerde İs- tikbal, korku içinde aşk, gizli izdi « vaçta rahat yoklur. TEYZE Niş altına gelen kapı üstü kemerinin a ların başlıklarında mücesşsem «çifte ka | — SON: POSTA h | | Kumandas T ş. Fakat bu ku mandanın ver kli bir tuhaf: Sus! Diye bağırmamış. Bir hademe ile haber göndermemiş. Yahut kendisi kürsüye gidip, profesörü aşağı çekme- miş. Sadece alkışlamış, Profesör de bu alkışın; — Artık yeter. Manasına geldiğini anlayıp konfe - ransın yarısında Süspus olmuş. Lâfm balla kesildiğini duymuştum İtilmesi, istintak dairesine havale edil- amma, alkışla kesildiğini de şimdi|miş, müstantiklik, suçluları geçenler- duydum. Buna lâfın rektörce kesilmesi demek daha doğru olacak. Çünkü benim bildiğim, alkış: — Devam et! — Tekrarla! — Hay yaşıyasın, biraz daha söyle' Manalarına gelirdi. Meğer yanlış biliyormuşum, bilgisi | ler. Celse açildi. Evvelce tevkif olu- t kat ziyade oları üni -|nanlardan Kadir, Süleyman, ün sayesinde alkışm |Hasan Basri, Mustafa doğru manasını çok şükür şimdi öğ -|dan müstantiklikçe — salıverilmişlerdi, benimkinden versite rektöl renebildim. Bugünden tezi yı kenara atıp; yeni deceğim: Tiyatroda hoşuma giden parçaları kat'iyyen alkışlamıyacağım, — Hoşuma gitmiyenleri de tekrarlamamaları, kı « eski bilgimi ime göre amel e- sa kesmeleri için elimin bütün hızile | Yapılması ve ondan sonra duruşmaya alkışlıyacağım. Kapı karşı ben de bizim evden alkışa başlayıp| şarkısını yarıda bıraktıracağım Sokakta bir ağız kavgası mı pencereyi açıp: — Susun ayıptır! Demiyeceğim, Kavga edenleri alkış- lıyacağım.. Tabit onlar da susacaklar. Hele kaynanam konuşmak için ağ - zını açmıya yeltendi mi, hemen bende | de alkış başlıyacak ve bu yüzden kaynanamın konuşmasına vakit bırak- madan sesini keseceğim. Ne o, sayın okuyucum bü yazımı alkışlıyor musun. Öyle ise burada ke- | siyorum. var; İMSET verermneserelneeceneaeenerene erRREnEneEreRenenesLnecn lerdi. Hanlar — içerisinde yolcu ikametine mahsus sedirli, ocaklı odalar, hamam, mescit ve ayrıca cesim kemerli ahırla. |rı, Mağazaları mevcuttu, af 'Türk Selçuk san'ati; kendi devrinden sonra Karamanlılarla birtakım dağınık küçük beylikler elinde kalmakla bera ber özlülüğünü asla kaybelmemiş, en temiz, en seçilmiş unsurlarile Osmanlı | Türklerine eriştiği zaman «Güzel san- atlerimizi» muhtar kılan yeni bir ku- ruluş devri açmıştır. Orhangazi, ilk Bursayı aldığı zaman mimarimize ye ni bir düzen verilmeğe başlanmıştı. Geliboluya, Gazi Süleyman- Paşadan JDün Ağır Ceza hâkyexinde suçluların muhakemesinde9 bir|hepsi gelmişti. komşumun bed sesli ka -| ya, 3 nisan Cumartesi günü saat 10 da ylemiye başlar başlamaz, 'başlanacaktır. (omünistlik- suçluları bazı polis mensupları aleyhine dava açtılar ! sonra bu davanın bakılmasına başlandı 1936 Sonbaharında, bazı kimseler/posta edilip götürüldüğünü gördüm hakkında el altından komünistlik tah-|dedi. Şahit Faruk da, «bana da ortalık rikâtında — bulunmaktan — tahkikatına| süpürttüler. İşimi bitirip dönerketir başlanmış, bunlardan bir kısmı Sultan | Vasıfın ayağını sarılı gördüm.» Selâr Ahmet ikinci sulh ceza hakyerine gön-İhi de, bana şube müdürü Nurinin oda' derilerek, hâkim Salâhattin Demirelli|sında dayak yediğini söyledi. Beni d tarafından tevkif edilmişti. Ondan|merkez memuru Nuri dövdü.» yolui sonra tahkikatın derinleştirilip genişle-|da ifade verdi. d de ağır cezaya vermişti. İstanbul Ağır ceza hakyerinde, dün, bu duruşmaşa başlanacaktı. Cenap Şe- habettin, Zeki, Kemal, Feyzi, Şükrü, İhsan, Salâhattin, Nazım Hikmet, Hik- met Kıvılcım mevkuf olarak getirildi- ğu halde, adliye doktorları uporh* nin sarih olmasa bile, bir izden bulunduğunu ve bir adif tıb raporif nun da dövüldükleri iddialarını kuvvetle teyit ettiğini ortaya attı. lar arasındaki tenakuslara dokundu. / Duruşmanın devamı, bu dıvıd' suçlularin sabikaları ölup olmadığı sorulması için, 24 mart saat 10 na Bf rakıldı. Kumbaracı yokuşu cinayeti — * failleri tevkif edildiler Kumllaracı yoküşmdü” A öldürmekten suçlu Ömerle Bekir, müddeiumuratliğe getirilmişler, ale! lerinde bu suçu önceden tasarlıy müştereken işledikleri şeklinde düfl açılmış ve dördüncü müstantikliğe 5 rilmişlerdir. — Müstantiklik, — suçlu sorguya çekmiş, tevkif etmiştir. Nüfus cüzdanlarındaki kayıtlaff göre, suçlulardan Ömer 28 — yaştı çh dır. Bekir ise, 21 yaşından daha çüktür. Bekir, Refik, sonra- Bunlardan Mustafa Refikten başka Mustafa Refik, evvelce «Süreyya paşay — fabrikasında müstahdemmiş. Sonradan başka bir yere gitmiş. Ken- disine tebliğat yapılamamış. Tebliğat başlanılması kararlaştırıldı. Duruşma- Bu suçlular aleyhinde geçen son baharda takibata girişilirken, araların- da «hücren ler tesis ettikleri, kahve- Jerde masa üstünde duran şapka üze- rine gazete kâğıdı koyarak — işaretleş- tikleri, «kibritin var mı?» gibi sözle- ri parola olarak kullanıp tanıştıkları ve kaldırımlarda rastgele yanyana yürü- yen iki yabancı gibi adım atarken giz- liden gizliye konuştukları vesaire, ta- kibat mevzuunun bir kısmını teşkil e- diyordu. Suçluların açtığı dava Bu dâvanın rüyetinden sonra bu suçlulardan bir kısmının bazı - polis mensupları aleyhine işkence yaptıkla- rı iddiasile açtıkları davaya bakılmış- tır. Davacılar, Dr. Hikmet — Kıvılcım, Eczacı Vasıf ve Salâhidir. Dava ettik- leri de, polis birinci şube sabık müdü- rü Nuri, muavini Sadullah, — komiser Emrullah, Saim, Hüsnü, Ali Rıza ve Nihaddır. Bunlardan Nuri, Sadullah, Saim, Nihad hakyerine gelmemişler- di. Ayni hakyerinde komünistlik tah- rikâtından duruşmaları yapılan üç da- vacı, mevkuf olarak hazırdılar. Dünkü celsede Samatyada oturan sonra (milâdi 1361 tarihinde) birinci Lütfü, Haydarpaşa lisesinden Reha, Muradın kumandasında Türklerin bü- | Tarabyada aturan Hasan, Fen Fakül- yük bir istilâ ordusu geçmişti. Birinci |tesi talebesinden Faruk, şahit — olarak Muradın, Gelboluya geçmeden evvel |dinlenildiler. Bunlar hakkında da 1934 ıilk üssülharekesi, Lâpseki ı::h"ııl_inde :u yıh nisanının 15 inde, komünistlik tah unan (Çardak) şehri idi. Çıhar tak) İrikâtil ü olmadıkları nokta- ın kurulmasından dolayı Çardak adı he BAA ü ö kalmıştı. Burada ilk menzil binası ola ,,, dikleri neticesine varılmış, salive rak tarihi bir kervansaray mevcuttur. b Ş Çardakta, Ece Yakup Beye alı (hicri 867 tarihli) bir cami vardır. Fatihle Şabit Lütfü, beraber Midilli. adasının zaplında bu-| Müdürlüğünde alıkonulduğu gece bir. hunan Ece Yakup Beyin, inşa ettirmiş(aralık Salâhiyi yorgun — vaziyette olduğu bu cami ayni zamanda Midili- | riye getirdiklerini, Hikmetin de :: nin zaptı tarihine rastladığı için meç. | güçlükle ayak bastığın — gördüğünü, bur Amiral Barbarosun babas. olduğu ün hâtıra gelebilir. Birinçi Murat Gelibo| Hikmetin şube müdürünün odasında Tuya geçtikten sonra ilkin kardeşi Ga- “'mh—* yere yatmış vazi- zi Süleyman Paşa için Gelibolu ile Ma alkarada, kendi adına da İpsalada bi- rer cami inşa ettirmişti. Osmanlı tarihinde ilk Sadrâzam olan Rumelide büyük savaşlar yaparak Se- lânik gibi mühim bir şebri zabteden meşhur Çandarlı Hayrettin Paşanın (hicri 774 tarihinde) İznik şehrinde in Şa ettirdiği cami, güze) san'atlerimizde | öz biçimin ilk yeni örneğini teşki, eder. Bundan sonra Bursa ile Edirnede bir çok kiymetli eserlerimiz sıralanmıştır. setti. te ortalık süpürttüklerini, o gün birin- geçerken bir pıtırdı işittiğini, bir kapı olmadığını anlıyamadığını anlattı. Şahit Hasan, hit Reha, kendisine Müdüriyet- |4 bir Şahit isine bi ci şube, üçüncü kısım koridorundan | tir. Sentör kendi tarz kloş veya gödelere çok Taf' I’.hll “nl._ı l W gülden ibarettir. Kollari” ileklere kadar dikiş ı"*:'y kumaşındap, |i ge taşlıdır. Eteğin yalnız arkast # aralığından bir beyazlık farkettiğini, | şağı kısmında kloştur. Bu semt " yıf bunun bir yeri sarılmış bir adam olup| kadar dar ve düz inen etekle

Bu sayıdan diğer sayfalar: