30 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

30 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON:POSTA Haberim Var Beni bıraktığını, ttim, haberim var. Bir yürek yaktığını, İşittim, haberim var. Atlayıp daldan dala, Düdüğü çala çala, Nihayet bir budala, Bulmuşsun haberim var Yollarında dolaşıp, Kuş gibi cıvıldaşıp, Onun gönlüne aşıp, Girmişsin, haberim var, Anlarım bu gidişten, Edilen serzeneşten, Olan biten her işten, Benim de haberim var, Ziya Vehbi — Ben yalnız sokağa çıkmaktan çok hâzzederim. — Ben de öyle. — Ne iyi, beraber çıkarız. bi Sarhoş sokakta, ) du., Cebinden tabakasını çı - kardı, bir sigara aldı. Ağzına koydu. Elektrik fenerinin al- tına gitti; fenere selâm ver * di: — Lütfen biraz eğilirseniz bay, sigaramı; sigaranızdan yakacağım! * Tek gözle Hasis sinemaya girecekti; gişeye uğradı: — Kaç para? — Altmış kuruş! — Al şu otuz kuruşu. Tek gözümü bağlayıp gir iki gözle seyretmek altmış ku ruşsa, tek gözle seyretmek o- z karı neredesin? diye bağırdınız da ben | çağırıyorsunuz zannettim, Lüzumu var mı? tuza olur değil mi? Bayan aşcıya darıldı: — Balıkları yıkamından — iskaraya koydun ha! — Lüzum var mıydı bayan, doğ - duğundanberi su içinde kalmış hay * vanları bir kere daha ne diye yıkama- hi ... İstirahat Geveze kadın doktora gitmişti, dok- — Nerede yatıp kalkıyorsun? — Şurada, burada, — Ben de öyke. — Desene, ayni yerdeyiz de bir - birimizden haberimiz.yok. tor; istirahat tavsiye etti: — Nasıl olur doktor. Beni iyi mua« yene etmediniz ki.. hattâ dilime bile Dört yaş bakmadınız. — Senin bir kardeş bere sevindin mi? — Çok sevindim; anneme de söy - Tiyeyim de o da sevinsin! ndakine haber. verdiler: in oldu. Bu ha » — Bakmıya lüzum yok bayan; onu da biliyorum.. © da istirahate müh - Şi Dişler Diş lâfı açılmıştı, çene yoörüp uzun u- zun anlatıyorlar - dı; biri: — Be nim ki ler yir gürümeğe mışlardı. Dedi. söyledi: — Be nim ki ler de on beş yaşımda iken, Daha ötekisi de yaşımda iken başla - Öteki de söze karıştı: — Ben doğdu - N ğum zama nağzım- — Meğer boşuna çenemi yorup şakaetmişim.. da damaklı takma — Şakadan hazetmiyormuş dişler varmış.. — Onu bilmem; fakat kulağı işitmiyormuş — Gazetede bahar modellerine ml — Evet, senin baktığını gürmüş. tüm de, bana kaça malolacağını İndenberi çağırıyorum, niye ses vermiyorsun? hâlâ kirlenmemiş? h h akıyorsun? K İryorum. İki lisaa Papağan alacaktı: — Kaç para? — Elli lira, — Çaok değil mi? t c t y — Evet, biri türkce! — Ya öteki? — Kendi ana Jlisanı! * Evet 'Ticaret hayatından çekil - miş birinden bahsediyorlar * dı: k dürüst bir adam! Dediler. Yakından tanıyan biri tasdik etti: — Evet, ticaret hayatın * n de dan çekildiktenberi öyle! — Sevincin niye? — Otomobilimi çaldılar. — Buma sevinilir mi? — Hiç sevinilmez olur mu., karım da içindeydi. Temizlik — Nasıl ölüyor? Senin eldi lerin — Ben çok dikkaş ederim. Kirli bir utmak lâzım gelse hemen ellerim- El çabukluğu Yankesiciler a - rasında: — Geçen ada -| min gördün mü? kor do nu nu piyonluk maç mac Tavlada olduğu gil oynamak mecburiyeti v vi Ti Tindenmiş... macılığı da varmış? ta turunca, onun meşhur, f: Dama oyuncuları arasında birkaç saat “Damayı 49 senedir oynarım, F (bilixorılm!) Damacıbaşının talebesi “Be: türlü yenme usulu Damacılar arasındaki heyecanlı aincahınç dölü emlik yapan ak oyuna başl imat veriyordu: ları ellerinizle tutabilirsiniz... , el değdirilen taşı yoktur, Fakat erinden kaldırdınız mıydı, yani altı ava aldımıydı, artık &; murabbam arakamazsınız. Başka bit yere nak mecburiyetindesiniz. Az sonra, beni bu müsabakaları sey-| € davet eden arkadaşım, bu izahati L zata sesleniyor: — Bay Muhlis... Sen hakemliğini bi- ne dev h de, biraz konuşsak? Bay Muhlis, kendisine benim niye- imi de kısaca anlutan arkadaşının Ti * asını kırmıyor, Ve kahvenin nisbeten enha bi Oruz. eren ak & K Zürradan olduğunu söyliyen âk $2$-| hirini tutmaz. O zaman oyun, İspanyat — İki lisan konuşur h muhatabım, Abdülâzizin meşhur da- | harbinden uzun sürer. Buna misal o G — İki lisan mı? macibaşısı Bay İbrahimin talebele - ir vak'a anlataa | — Demek, diyorum, Abdülâz Bay Muhlis anlatıyor: — Abdülâziz damanın w sının ındaki kahvede kapışmış e ğil, âdeta delis D -| lar. Üç oyunluk bir maça başlamışlar. — le bir dama hocası bulmuş *| Sa dokuzda başlıyan her sene sarayda dama müsabal kadar sürmüş. K abakalarda | 2 K aşı» sıfatını verir, ve| daml: Bir şeferir n methini duymuşlar. Sorup söruş- çok mü -| d ma uslası tevazi bir d mışlar, ve gi rahim, rda f anında çıraklık — ediyormuş. mçeeburen, fakat sıkıla Padişaliın hocası da © bütün karşısına O - ir bir yor « dabil olmak turanları y - Ahdülâziz â caba? — İbrahim- hoca: «Ben, derdi, Ab - dülâzize yarım daş bile ramadı! Halimden, bü cümleden bir mana çıkaramadığımı sezen muhatabım, izah e damacı başi olmuş. iyi oynar mıymış a" etik — Lisanımızda karmake tabiri, dama 0) madir, Dama, bildiği oynanır, Eğer iki üstalığna güvenir ve eksik bir ta oynayıp ta yenerse, onun İçin: — Rakibine taş çıkardı! denilir. Benim en acıdığım şey İbrahi- min, hazırladığı dama kitabım bastı - adır. Tam 3000 türlü yenme irdi. Bütün bunları, Baba Ta- ar ki - li b bdsmıya vaşladığı «Da tabında ediyordu. Fakat Baba Ta- hir ölünce, eser yarıda kaldı. — Şatrançla dama arasında çok fark var mı? — Tabii var. Dama, evvelleri çok kolaydır. Sonraları gittikçe zorlaşır. Şatranç evvelâ çok zordur, sonra gil . tikçe kolaylaşı Ben şatrancı, on günde öğrendim. Fa - — Güzel miydi? — Fevkalâde gü zel... — Aşmsaydık. — Ben aşırdım bile, cebimde. — Oradan — da ben aşırdım, benim cebimde. — Emin misin? Ben senin den biraz evvel al- mıştım , cebin - kat damayı on dakikada., Şatrarcı allı aydan fazla oynamadığım halde, bu - gün: — Biliyoru bilir, ve istiyenle iddiaya girişebilirim. Fakat damayı tam 49 senedir fasılasız. Oynuyörüm. bugün sorsanız, size: «Biliyorum!» di yemem! — Damada, -diyorum, çok düşünü - Jürmüş. Buna bakılırsa, üç oyunluk bir dama partisinin hayli uzun sür - mesi lâzım? — Bu hiç belli olmaz... Dama, bu ba. y Aılar. akat halâ diyemem ,, nim hocam İbarhim, 3000 — bulmuştu ,, diyor Damacılar faaliyette a maz, bu yüzden, saatlerce güreşirlen —3 rlü yenişemözler, Damada dü dir, Bazı ayuncuların oyunları bimma ım. Çıracıoğlu ile Jay Recep, valte üle İstanbulun en usta damacılarıy » imle açıl « * unmuş. Fakat a — ertesi gece de bitmemiş. Üçüncü gece kahv £ şekilde çıkıp konı g gözüne bir türlü uyku mış, ve oyul gece de, hat u demişş a «D» sini bile bil « hi nla anlat e — miş — Ben şu taşı süreci da karşılıyacak. O ka ine koş. Hemen kalk« sın. Kahveyi açtırıp, oyuna oturalım, Üç di ririm, 1 Ayvaz, derhal bu emri yerine getirs * | miş. Çiracıoğlu, miralayın sözlerini kee — la dinlemiş ve gülmüş: ş lâm söyle, Ben onun — iyorum. Fakat o ta « zaman, ben karşılamıy çıracıoğlunun ev | sın! Verilâve etmiş: — O taşını sürünce, beriyandan ben de taşımı sürüyorum, Ve netice Kay« yuüm (*) oluyor. ü Muhatabım, peygamberane bir ke a —| rametten bahseder gibi, hikâyesini ta « — mamladı: Bi zaman, sabah tekrar - başlanıkları —— oyun hakikaten, Çıracıoğlunun —— dediği şekilde Kayyum olmuş! Aynilırken gülüyorum, v — Anlaşıldı! diyorum. Bu edamas merakı, dünyanın bütün merak urına — | taş çıkarıyor! XÖŞ Selim 'Teyfik (*) Damada, her iki tarafın Lirer, — Kımdan da yağlı güreşe benzer.. Bazı pehlivanların oyunları birbirini tut - yahut ikişer taşı kalması! yani oyumun bağlanıp berabere bitmesi! a

Bu sayıdan diğer sayfalar: