30 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

30 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ş, p halinde kendi eline alıyor. —— güzej tatbik eden insanlardır. Fransa, “. günden güne daha k: Ce — — Tupayı kaybettiren bu ruh, Türkiyede ei — “yanıbaşındaki bu fa İ SÖON POSTA Hergün İki şeyi başka başka Ölçülerle ölçen Fransa Yazan: Muhittin Birgen atay meselesinin hallini takip e- den ilk günlerde üzerine dikka- ti davet ettiğimiz bir nokta vardı: Ha- tay meselesi, prensip olarak, halledi!. mekle beraber bu prensibin tatbika- tında pek çok müşküller çıkacaktır; başta yüksek komiserlik olduğu halde, Fransanın Suriye si in; idare eden ler, Cenevre prens tin tatbikatı esnâasında onları baltalamak için herşe yi yapacaklardır.» diyorduk. O zaman- dan beri, hayli gün geçti, hayli kanu- şuldu ve yazıldı. N: gördük ve görüyoruz ki gerek Sancağa verilecek idare şekli üzerinde, gerek Sancağı alü- kadar eden diğer mesolelerde ileri atıl. mış bir adım yoktur. Her şey, tahmin ve hava için- yeni bir Sar veya yeni (Dançik) meselesi çıkmakta olduğunu göstermektedir. * Hangi taraflan bakılsa, ortada ayni! Maddenin iki türlü ölçü ile ölçüldüğü görülür. Fransa, iki türlü ölçü kullan- mak hususunda emsalsiz b! hibidir. Kendisi için ayrı bir ölç kası için de ayrı bir ölçü. Fransa, Su- Tiye meseleleri karşısında kendisi için ayrı bir ölçü kullanıyor ve yüzde yüz Arap olan Lübnanı Suriyeden ayırip kendisine bağlamak politikasında sür. &tle yürüyüp gidiyor. Çünkü Lübnan, senelerden beri bu maksar; için hazır- hanmış olan katolik Araplarla Fransı- ya sımsıkı bağlanacaktır. Çünkü Fran- Sa, Şarki Akdeniz müstemlekesini lut- mak için Lübnanı kendisine geniş bir kâpı olarak kullanmaya Karar vermiş- tir, Lübnanı, tabif olan en geniş hudu- dundan daha geniş bir sun'i hudut ile Suriyöden ayırıyor, günden güne tr. mamen müstaki| izde! - bir devlet Bunu ya- g:mı de Suriyeliler, Araplar buna m ne derler?» diye zihninden en kü- çük bir mülâhaza geçirmiyoc. Fakat, iş öte tarafa, Hatay meselesine gelince, Fransa cebinden başka bir ölçü çıkaâ. rıyor ve bir taraftan bize, bir taraftan Milletler Cemiyetine, nihayet bir ta- raftan da Suriyeye başka başka sözler söylüyor; haktan, adaletten, ;ttifaktan, — mes'uliyetten bahsediyor. Kimse de o- na sormuyor : — Ya Lübnan? Şimdi, parasın; bile olduğunuz Lübnan ? * Suriyeliler de, yahut Suriyenin bu gdan aldıkları dersi güzol öğrenmiş ve| onu - bittabi Fransa hesabına - gayet onların ellerinden Lübnanı koparıp kendisine bağlıyor. Kitletü niş nin buna kârşı belli başlı hiç bir itira- | zı yoktur. Belki itiraz edivorlar, fakat, neticede, gene olan olup bit ».Hal | buki Lübnan yüzde yüz Araptır; fa. kat, yüzde seksen Türk olun Sancajla ! gelince, o zaman, Ermenilerle kardeş ©- lup Türkiyeye karşı hemen bir husü- | Met cephesi vücüde getiriyorlar, İşte, | bu da ikinci bir ölçüdür. Türkiye, bu iki ölçülü dastları uzak. » tan dikkatle seyrediyor. Fransı siyase tinin bu oyunlarını anlamıyacak kadar Ççocuk veya ahmak değiliz. Fransaya, tedrici sürette Şarki ve Merkezi Av- de tesirlerini yapmaktan hali kalmıya- * gaktır. Türk efkârı umumiyesi, bu <!- yâsetin cilvelerini birer birer gördük- “ çe Frahsa siyaset hudutlarımızın liyetin: ve bu faa.| liyetin hedeflerini not etmesini bile-| cektir. Bunu Fransızlara açıkça söyle- mekte hiç bir mahzur görmüyoruz. Suriyenin Kitletülvatani'lerinin kul. Suriye parasından ayırmakla meşgul | Resimli Makale: Garp memleketlerinde bir tatil gü. nü kahve ve gazinolara uğrayınız, sigara dumanı arasında ciğerlerini zehirlemeyi göze almış tek kimse bu- lamazsınız, herkes kırda, denizde, güneş altındadır. Bütün mahlükların Yavruları Saigon'da — çocuklara mahsus bir bayram yapılmış ve bu bayramda ço-| cüukların eğlenmeleri için her hayvanatın yavruları getirilmiştir. Re- Üi ylalln'TN Yörrasn sabük selir aylıktır. Ve çocuk velilerinin birinden sevdiği şekerlemeleri yemektelir. Vahşi hayvanlar arasında türlü W Bol hava, bol güneş.. Bi Şark memleketlerinde ise - tatil günleri kahve ve gazinolar adam &l maz, sigara ve nargile dumanından içerisi sislenmiştir. Sabahtan akşa - ma kadar buralarda ciğerlerimizi ze- hirleriz, RER GON BİR FKĞA | Çıplâk gezemem Neyzen Tevfik bir gün bir ba - vulcu dükkânmın önünden geçiyor. du. Bavulcu kapının - önündeydi; Neyzene bağırdı: — Bayım buyurun. Neyzen sordu: — Ne olacak? — Buyurun bir valiz vereyim. — Valizi ne yapacağım? — İçine olbiselerinizi koyarsınız. Neyzen güldü: — Olmaz. — Niye bayım? — Çıplak gezemem de! * * Eski boksör gazinocu Olursa ne yapar? Teksaslı eski boks şampiyonların- dan Sam Geraldo, ringde dövüşmek- ten vazgeçip te istirahat etmeğe karar yaşıyan adam Amerikalı âlimlerden William La- | vell Finby, iş hayatının 80 uncu yıl- 'nun da dost ve ahbapları pek fazla ol-|kardeşin servetleri bir milyon dönümünü tes'it etmektedir. Bu adam duğu, ve bunlar da veresiye namı al-|bulmak üzeredir. Bu kızlar dünyanın şimdiye kadar 1000 defa kılık değiş- tında beleşten yiyip içmek istedikleri|en zengin drahomasına sahip olacak- tirmiş olmakla meşhurdur. Fakat bu- için, gazinosunun muhtelif yerlerine|larından, daha üç yaşına evvelki nu fena maksatla yaptığı zannedilme- sin. Hayır o hayvan pisikolojisini tet-| kik etmek için, onların kılığına gir- miş, gâh aslan güb. kartal, gâh at ol- mahrem hayatlarını almağa muvaffak ! olmuştur. Profesör Willam Lavelle şimdiye kadar bu vahşi hayvanların Yağirkea Biç bir Yaman silâh tayımar mıştır. Komünist olan heykel Fransada Chamonix'de otel Rova: yal'ın tam karşısında bronzdan ma- mul Bir beykel vardei Ftansiz kahra” manlarından birine ait olan bu heykel elini — uzatmış ve işaret parmağile Mont - Blanc'ı göstermektedir. Halk cephesi taraftarlarından biri bir gece o uzanan parmağı kırmış, meşhur kahraman bu halile yumruğur nu sıkıp havaya kaldıran bir komünist olmuş. Bu vaziyet sabahleyin gö ir gör rülmez, şehirde galeyan- başlamış Bu- nun üzerine belediye derhal heykelin etrafına tahtaperde çektirerek 12 saat zarfında orta parmağı — yerine taktır- miş, arasında Tandıkları an'anevi Fransız ölçüsüne “gelince, bunlar için şimdiki halde ayrı | bir hüküm vermeğe lüzüm yoktur, Çün / kü, bunlar, halen Fransanın kuklala- | rtından başkâ birşey değildir! Muhitün Birgen -— Zirai kombinalar Ankara 29 (Hususi) — Zirai kom- binalara ait kadro yüksek tasdika | 5y çocuktan aldığını söylüyordu. Çocul hazı bir çöplükte bulduğu cevabını İstanbul zabitası bir müddet evvel Hüseyin isminde | bir leblebicinin elinde kâğıdın mukavemetini ölçmeye | mahsus oldukça kiymetli bir ölçü görmüştü, müsade- re etti. Hüseyin bu ölçüyü 50 kuruş mukabilinde bir verdiği zaman Nevyorkta- bir gazino açtı. Her sporcunun - olduğu — gibi, o- yu leybüaları astırdı: Muamelelerimiz peşindir, veresiye yoktur. Müşteriler eğer hsapları 15 sent o- günkü hükümet mabhafili de, Fransa-|muş ve küçük fotografile onların en lur da bunu ödemezlerse, bir sol kroşe yerler. Eğer hesapları 25 senti geçmemiş- se, çenelerine bir sağ kroşe yerler, Eğer 3Ö sent borçları olur da ver- memeğe kalkarlarsa nakavut olurlar. 50 sentten ötesi için de polise tes- lim edilirler.» Sovyet Rusyada 70 dil için tâtin alfabesi kabul edildi İnkılâptan evvel; Sovyetler Birl ğinde sakin yüzden fazla —muhtelif milletten bir çoğunun cut değildi ve bu milletler, ya Arap alfabesi ve yahut daha başka alfabeler kullanırdı. İnkılâptan sonta ise, 25 milyon ki- şi tarafından konuşulan 70 kadar dil., Lâtin alfabelerine kavuşmuşlardır. Yalnız Özbek Cumhuriyetinde Lâ- tin harflerile 245 gazete neşredilmek- Bugünkü Tataristan halkının ana dillerini okuyup yazmaktadır. Son İSTER İNAN İSTER İNANMA! Makinenin üzerinde bir Alman fabrikasının dam- gası vardı, numarası vardı. Polis oradan sordu, 20 yıl İCdpdal adında bENAREMA söttğ cevgbimi Tikdr. Fabrika 20 yıl önceki müşterisinin adresini de yolla- mıştı. Emniyet direktörlüğü adama yazdı ve öğrendi ki bu zat 20 yıl önce kâğıt ticareti yapıyormuş ve bu | cihazı o vakit kaybetmiş.. “İSTER İNAN İSTER İNANMA! k bulundu, ve ci- verdi. alfabesi mev- | Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı Şu maskaralığa Bakın ! (Baştarafı 1 inci sayfada) lüğü bundan da ibaret değilmiş. Düri matbaada bir arkadaşımız bu mektubu okurken birdenbire kahkahalarla gül- meğe başladı ve: — Yahu, bu cemiyeti ben kurdum! Diye bağırdı. — Hangi cemiyeti? — Üç, dört, sıfır, beş, beş cemiyee Garp havanın ve güneşin hayat demek olduğunu anlamıştır, sokak - larını ve evlerini güneşe ve havaya açmıştır. Biz ise aksini yapmiış, s0- |İtinil kaklarımızı daraltmış, pencereeleri - Önce alay ettiği zannına kapıldığı« mizi küçülttükçe küçültmüşüzdür. (mız için inanmadık. Fakat arkadaşımız Şimdi bu yanlış yoldan geri dönüyo İsözlerini ciddi şekilde — tekrarladıktari ruz. sonra hemen kütüphaneye giderek ce- ki bir resimli gazete koleksiyonu ge- tirdi. Bir müddet karıştırdıktan sonra, bize bu cemiyetin kuruluşundan bahâ seden makaleyi gösterdi. Bu arkadaşi.» mız, Sait Kesler'dir. Hikâyeyi ağzın- dan dinleyelim: «— 340 (1924) senesi mayısının beşinci günü Sirkecide şimdi bir gra- mofon mağazası olan bir pastane vare . |dı. | Beşizlerin serveti Bir milyon Doları buluyor : Mücteba ve Rıza isimli iki arkada: şımla burada oturmuş, kâğıt oynuyor dük. Bir aralık oyun bitti, dereden te: peden könüşmaya başladık.. Bohia 4 zaman gazetelerin sık sık mevzuu bal solarak ele aldıkları Ku - Kluks - Klari cemiyetine intikal etti. Bu cemiyetleriş nasıl olup ta gizli kaldıkları görüşülür - Bilfarz, denildi, şu elimizdeki is: kambil kâğıdını 2 parçaya kessek, Ho | pimiz birer tanesini alıp diğerlerimiziz | llınımıdığı birer arkadaşa versek ve | desek ki: — Biz gizli bir cemiyet teşkil ettik, .Bu cemiyetin âzaları birbirlerini tanıı mazlar. Herkesin elinde böyle bir kâ: * |&t vardır. Bu kâğıdı diğer bir adamıri * elinde görürsen kendi kâğıdınla yan: y v yana koy. Eğer ikisi birbirini tamamı Kanadada bir batında — doğan beş layıp bir kâğıt haline gelirse anla ki © adam da bu cemiyet mensubudurt ve ona açıl. Fakat hüviyetini, kim ol duğunu belli etme, - ; Ve gene denildi ki: eti BK ','hü. benmiş eE PS S Bu cemiyeti adlandırmak lâzımı fnılınıu YS ?ılıplu_ı de çıkmış, sa meselâ ona da şöyle bir remz veri' iş olsun diye şimdiden oğullarını on> lebilir: Bugün 340 senesi mayısının lara nişanlamak — isteyen babalar gö-|keşinci günüdür. Bu tarih — o zaman Tülmüştür. Arap harfleri “ve rakamları vardı — Kanada hükümeti beşizlerin hesap-|şöyle yazılır: 3-4-0- 5 - 5. Bunu larım neşretmiştir. Bu — hesaba naza-|soldan sağa doğru okursak üç, dört, ran şimdiye kadar 573.765 dolar sahi- | sıfır, beş, beş olur, bi elmuşlardır. Bu miktara bunların| — İşte kuruldu sana bir Ka - Kluks « sahip oldukları hisse senetlerile tahvi-|Klan cemiyeti. Eğer bu iş ciddi tutu. lâtta hesaba katılacak olursa 600,000 hursa büyür, şâmil bir vaziyet alır. İdoları bulur; Bu servetin — muhtelif — Tabit bahis havat olduğu için bir merbaları vardır. Paranın idaresini | başka mevzua geçildi ve nihayet dağık devlet üzerine aldığı için hiç bir isra- dık. Arkadaşlarım işlerine gitşiler. Bent fa meydan. verilmemektedir. Paralar, |de resimli gazeteye uğradım. — İfilm şirketlerile, çocuk arahaları yaz| — Resimli gazetenin patronu elinde pan müesseseler, gıda maddeleri sa-|bir takım acayip - resimler tutuyordu. İtan mağazaların, çocukları ileri süre-| İseri girince bana göşterdi: rek yaptıkları reklâmlardan temin edil| , — Bak Sait, dedi. Ku - Kluks « lmchcd&ı. Klan'lılar. Şunlara dair bir yazı yazsa« nn dmsisişin, na.» altı sene zarfında Tatarca 55 milyon|) — Bay Sedat Simavi ısmarlama yazi nüsha kitap tab'edilmiştir. yazdırmaya bayılır. Bu bahse ait fik- Sovyetler Birliğinde yeni alfabe|rim olmadığını söyledim. O: kullanan matbaaların adedi 617 ye| — Canım dedi, Abdülhamit devrin- çıkmıştır. Lâtin harfli binlerce yeni ya-|den, hafiyelerden bahset, bizde de & zi makineleri imal edilmiş ve muhte- |zaman böyle gizli cemiyetler olduğunu gün | de 85 i, yeni alfabeler sayesinde |lif diller için yeni stenografi sistemle- | yaz. Hattâ çullanmak tabirini bu gizli cemiyete mal et. Ku- Kluks - Klan 'lı- lara benzesin diye 3& hani yağmur- larda hamallar başlarına çuvaldan kü- lâh geçirirler, sen de bu cemiyetin baş- larına öyle bir külâh geçir. Patronun dediğini yaptım, muhay- yel cemiyete biraz evvel pastanede uy- durduğumuz 3 - 4-0-5 , 5 ismini de mal ettim. Yazının sonu da şöyle idi: «Bu cemiyetin mensupları hafiye- lerle mücadele ederler, ürkütecekleri hafiyenin başına da kendi başlarına ge çirdikleri çuvallardan bir tanesini atar- lar, onu euıhn; wı:ık bir hale ri vücuda getirilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: