31 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

31 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

On Flllmd ve Terakkide on sene No. 13 MÜTAREKE GÜNLERİNDE İTTİHAD VE TERAKKİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Muhalefet bir takım serserilerin üçüncü kısım. SON POSTA yardımile iş görmek istiyordu hakikaten isteyen hükümeti- nce, dedikodu ha. linde, şayia halinde, sonra, gazete sü- Bunlar, İzzet meşrutiyet yapmal ni beğenmiyorlar. paşanın tunlarında, yavaş yavaş, dedikodu ve şayiadan hücuma geçen bir hareket başladı. Bununla beraber, henüz kor ku var. Henüz İttihatçılar orada duru- yorlar; Kabinede dahiliye, Fethi beyin elindedir ve bu zat Enver paşaya, şuna veya buna muhalif de olsa nihayet İt- tihatçıdır. Fakat, mademki hükümet, hürriyet istiyor, zaaftan istifade ede- deklerdir. Yavaş yavaş, hücumun ilk istikşaf hareketleri başlamıştır. Ağızlarda bir isim var: Damat Ferit paşa, Mütemadiyen saraya gidip gelen, her yere girip çıkan bu adam, padişa- hın mutemedidir; mutlaka onun sad- razam ,olması isteniliyor; mutlaka sad- razam olacaktır. Oldu, oluyor, İzzet paşa, etti, ediyor... Ağız- larda dolaşan şayialar bunlardır. s;w,;.y,[ faaliyettedir; her türlü insanlar oraya girip çıkıyor. Hattâ Refi Cevat, Peh -| Kvan Kadri bile. Refi Cevat Saray müdavimlerinin başında Ah- met Riızaxbey de vardır. Abdülhamide karşı mücadele etmiş olan Ahmet Rı- za bey, meşhur İttihatçı Ahmet Rıza bey, düha ilk gününden itibaren mev- istifa ki hırsı ve adım başında bir gafi ile| şöhret bulmuş olan Ahmet Rıza... —| Bu Refi Cevadla Pehlivan Ka hakkında biraz malümat vereyim: Birincisi, eskiden İstanbulda mahal le beyi, külhanbeyi gibi isimlerle yâde- dilen tiplerdendir. Galatasaray Sultani- sinde okumuş, fakat mektebi bitire -| memiştir. Tam manasile sefih ve ser-| seridir. Balkan Harbinden evvel, gü- nün birinde bu, Tanin'e gelerek muh- birlik yapmak istedi. Ben de tecrübe| için aldım. Bir dereceye kadar mekteb görmüş olduğu için alelâde yazabilirdi. Bir müddet sonra, bana Hüseyin Rahmiyi takliden yazılmış bazı yazılar gösterdiği için, yazıya isti- yazılar dadı olduğunu görerek yetiştirmek is tedim. O sıralarda gayet güzel dalka - vukluk ettiği için de evvelâ ahlâkının ne olduğunu anlıyamadım. — Son: gördüm ki, bu cihet tamamen sıfırdı: a ka- Parası İşi, gücü içmek ve geceleri sa dar pis yerlerde yoktur, borç alır; fakat, vermez. H bir borç takar. Bazan da gazetenin ismini kullanarak münase betsizlikler yapar. Uzun zaman sab - rettim, genci kurtarayım, dedim her dolaşmaktır. tastgelene hareketini kontrol altına aldim, fakat, Bir Doktorun Günlük Notlarından ğü .Sarşamtıa ©) tHer e. Y Kuru soğuk, sinirlilere faydalıdır., — Asabilik, dalma değilse bile ekserlya irsidir. Asabiler her şeyden çabuk müteessir olurlar. — Asabiliğin sebeplerini bilmek iiler için olduğu kadar, sinirl! olmuyan için de lâzımdır. — Binir hastalıklarının sebeplerinden bi- ri de kansızlıktır. Asabı pek zayıf olan bazı kimselere denla- havası faydalı olur. Binirli babanın ve sinirli ananın ço - guğu hemen dalma sinirli olur. Yaradı - lişta bü letidadın h sıhha ile ve iyi bir terbiye ile önü abilir. Bu notları kesip şaklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınırda bu notlak bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. |demişlerdi. Mah: |haık. Hırsı kendisini nihayet Vahdettine dostluk göste 'meğe kadar sürükliyen Ahmet Rıza Bey hiç bir şey kâr etmediğini görünce hiz- metine nihayet verdim. O da onun ü- zerine, Pehlivan Kadri ile ortak olarak, Alemdar gazetesini çıkardı ve meşhur bir muhalif oldu! Pehlivan Kadri kimdi ? Pehlivan Kadriye gelince, tam ma - nasile ipten kazıktan kurtulmuş bir sabıkalı idi. Kendisini çocukluğumdan tanırım, bizim mahallede oturur, bedes tan tüccarlarından iyi bir adamın kör tü bir oğlu idi, İşi gücü güreşmek he vesi olduğu için adına Pehlivan Kadri lede herkes bundan bizar olmuştu, Kadri demek, b hallede edabsizliğin Günün den maha mâ- demekti nde, sırf edebsizlik yüzün halkından ve galiba kom şularından. birini vurdü. ve on seneye mahküm oldu. Bu suretle timsal, da ondan kurtulmuş bulunuyor- du. Fakat, meşrutiyet gelip affı umu- mi ilân edilince bu serseri de çıktı ve mahallede ilk İttihat ve Terakki mu - halifi oldu! Damat Feridin hüviyeti İşte, Osmanlı Padişahının — siyaset arkadaşları bunlardı. Fakat, sarayın asıl mütemedi ve gü- nün adamı Damad Ferid paşa idi. Mah mut Şevket vak'asında asılan Damad Salih paşa gibi bu da İttihat ve Terak- kinin ve inkılâbın düşmanı olmuştu. Bu da, öteki gibi, serserilerle düşer kalkardı. Her ikisi de Vahdettin'in gçoktanberi dostları olmuşlardı. Salih şa daha cür'etkâr olduğu ve hariç - ten de teşvik gördüğü için, malüm o - lan suikasdi tertib etmiş, fakat, Damad Ferid, İttihat ve Terakki tarafından uslu oturmıya davet edildiği için, bir kenara çekilerek fırsat beklemeğe mec- ür olmuştu. Beklediği gün nihayet gelmiş olduğu için meydana çıkmış, sadrâzam olmıya karar vermişti. Vah- dettin mutlaka onu sadarete getirecek- ti. İzzet paşa kabinesi teşekkül edince sarayla Babıâli arasında irtibat vazi - fesi onun eline geçmişti. Damad hakkında bizzat İzzet paşadan çok en- Feridin bu esnadaki tolü teresan bazı şeyler dinledim. Bunları nakledeceğim. (Arkası var) Yeni neşriyat __, Yeni Almanya — Maruf coğrafyacı Falk BSabti fından yeni Almanya adiyle gü- | zel bi ydana getirilmiştir. Almanya- muvaffak ta olmuş bulunan bu eseri he refikimiz tertip etmilş ve basmiş- mahalle |? tır. Her Kütüphaneyi süsleyebilecek âyarda İboğrafi bir rövüdür. En boş ve taze meyyvaların üsarelerinden istihsal edilmiş tabil bir mey- va tuzudür. Emsalsiz bir fen harikası olduğunda tamamen taklid edile- bilmesi mümkün değildir. Hazimsizliği, mide yan”alarını ekşiliklerini ve muannid inkıbazları giderir. Ağız kokusunu izale eder.Umumi hayatın in tzamsızlıklarını en emin suretio ırla! h ve insana hayat ve canlılık bahışeder. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ BEYOĞLU - İSTANBUL resimle ifade etmeye çalış- | Pintinin kurnazlığı Yazan: H. Humbaracı Ve Asrımız sür'at asrı olduğu iç ba, her sahada her gün yeni bir rekor | & kırılıyor. Pintilik rekorunun da bu u - n kurtulmasına imkân sinden — kesiliğ daha bulunamadi, var mıydı — Yahu! Şu mübarek momçe de ge« Şimalf İngilterede oturan Efzun e -|lip sanki namusile yerinde ölemeğ tekli, Bulgar gaydalı İskoçya halkı,| miydi? medeni âlemde tâ bilmem hangi za -| Derken beşaretli bir ses yükseldi: mandanberidit, pintilik rekorunu ken.| —© Durun, kardeşli! m, —durunl di inhisarları altında tutuyorlardı. Gayda ile cimriliğin arasında bir mü- nasebet var mıdır, yok mudur? Orası- ni pek bilmem. Boş tuluma üfürerek mizika çaldırmakla sivrisinekten yağ çıkarmak arasında ihtimal ki pek o ka- dar münasel ranamaz. Yalnız, mu.- hakkak olan bir şey var: Gaydacılıkta İskoçyalılardan — hiç Aklıma bir fikir geldi. Akla gelen fikir ortaya konulduğu zaman, cü: cemaat hep bi bunun dâhiyane bir ke; h olduğumu tılar. Aile efradından aklı başında iki ki « şi cesedi Gabrovoya getirmek için Sofk yaya yollandılar. Orada ölüyü giydi « aşağı —kalmıy: Bulgarların, b r te göre hasis -| rip » Sonra bir istasyona likleri Avrupalı İskoçyalıları bastır -| giderek G: > için bir tek gitme bik mışmış. Bul, nin biletleri; esasem basında Gabrovo kasaba rınca bizim «h « elliliklerile şöhret üldüler, Ölüyü koltuklamışlar, sanki sare almış Fakat bahsedeceğimiz alle h rilikte © derece ileriye gitmi: kimselerdi. kı cim - şlerdi ki, onların yanında İskoçyalılar hemen he- men mirasyedi birer müsrilf paşazade mı sürükler gibi götür l 1 sayılabilirlerdi. Günün birinde radından birisinin tanın idare mer ceği tuttu. Ölünün aldı mı size bir dü â Sofya gibi bir kadar ağ şbu tutumlu aile ef. tâ Bulgaris - öle - rabasını ölüyü şidip ylan şile ve ünce! Şim yerden — Gabr kaprları açmadan na ofyadan bir t ölüyü istasyona kadar b nak. cen; maileyhi ğinız Ğ yan yolcuyu mu arıyorsunuz'$ evvelki istasyonlardan birle Matem elbisesi, mezar kazıcıları, pa- araba masrafı... Hey Yarabbi! Ne yapıp ta bu zalim masraflardan tasar - | iki ruf etmeli? Doğrusu, bir ölüye son say- | yi yapmak için bir çok dürilerin bor: ça girmesi, olur şey değildi. Bununla beraber, kendi si lerinden birisine | € son vazifeyi yapmamış olmak ta ele gü- | jne karşı ayıptı. | Her şeyden evvel ölüyü Gabrovoyı kadar getirmek biy mesele idi, Bir ke ölü gelse, elbet elden düşme bir tabut bulunurdu. Ölünün akrabalarından bi İrisi temin ediyordu: Bizim çarşıda öyle enfes tabutlar var ki, üzerle 1 kumaşın ipek 01. İmadığını taş çatlasa kimse farkede - mez. Bir başkası hak verdi: — Öyle, birader. Geçen gün pana - kınlıktan dona kalam, h 'evlerine döne« erine anlattia anlamadı, idı kapıyar Bre aman' Ş klı ba: evraktan ayni kompartımandı yole ta bulunmuştu. Yoleuş culuk eden |komparfmani gird n, — filhal |köşede bir 'gespodin görmüş. Gospodls .| nin'üyumakta — olduğunu lkcnd.—i de tatlı bir . Epey sonra, ansızın ıtısı ile gözlerini açmış ki: Gu rde boylu boyuna rak yatmakta giden yolcu, bir © mekten korkarak cesedi y | W_——m_ıa nikel kulplu bir tabut — gözüme | 5 e ğ İğlişti. Ne olur, ne olmaz diye soruş -| Bünun üzerine, iki cimri akraba, fi 1|urjum Yemin ederim ki Sofyada bir cinayet mevcut ölü bundan daha ucuzu asla bulunai | nakil masrafından “bslte İ Bür üçüncüsü atıl | si ruf yapmak — mevzuubahii B Aasiril |bulunduğunu izah etmişler, turacak bir Yarınki nushamızda : İhtiyar Eeylerbeyi ! n Kufd na Min ar takılhp to & ıskat istiyenleri doyurmaktır. Elhasıl allem edilip, kâllem — edilâ İFakat korkunç surette yüksek bir ye Yazan: Kadir

Bu sayıdan diğer sayfalar: