1 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

1 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

&Ö — SAĞ *“Son Posta ,, nın tefrikası: 59 151 numaralı şehit (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan : A.R. Çin sahillerinde başlıyan Kolera Japonyaya kadar sirayet edip Yokohama limanında birdenbire bir âfet kesilivermişti Dİstanbulda, Ermeniler tarafından|san varsa; o da (Suat) dı. bir ihtilâl vukua getirilmiş; bu da bü-| — Suat, bir an durup oturmuyordu. yük bir katliüâm ile neticelenmiştir.| Cözünü açar açmaz, geminin hastane- Bunun üzerine bir İngiliz filosu İs -'sine koşuyordu. Orada, saatlerce has- tanbula girmiş, vaziyeti islâh etmiştir.İtaların başucundan ayrılmıyordu. Ser- Binlerce yaralı ve ölü vardır...| Bu meş'um haber, herkesin tüyleri- ni ürpertmiş; bütün kalblere, büyük ' yorlar; ellerini açarak: bir endişe ve merak vermişti. Bu da| — Allah, şu çocuktan razi olsun. pek tabif idi. Çünkü zabitanın hemen | Hızır gibi imdadımıza yetişti. hepsinin aileleri, İstanbulda idi. Bu| Diye söyleniyorlardı. büyük felâketten, bunların da zarar| Suat, bununla da iktifa etmiyordu. görmeleri çok muhtemeldi. Hastaların başından aynrılır. ayrılmaz, İşte, bu zavallılar bu endişeler için-|meyus ve müteessir gördüğü insanla- de, dünyanın öteki ucundaki ailele -|rın yanına sokuluyor, onlara teselli ve- rinden birer haber almak için çare a “|recek sözler söylüyordu.. maneviyatı Tayıp dururlarken, bunlardan — daha|kırılan kalblere, kuvvet ve cesarct ver- tehdidkâr bir felâket başgöstermişti. |miye çalişıyordu. © da, (kolera) idi. Fakat; günün birinde onun göster- (Çin) sahillerinde başlıyan kolera, |(diği bu harikulâde metanet üzerine de büyük bir sür'atle Japonya sahilleri -|ağır darbe inmişti... Bir sabah. uykur KŞi fendi günde on defa ona tesekkür edi- ne de sirayet etmiş.. bilhassa Yokoha-|dan kalkarak hastaneye gittiği zaman,| düşünmeğe başladı: ma limanında birdenbire bir âfet kesi-|mülâzim Asafı da koleranın korkunç ımbip Hüsnü bey ile doktor Yasef e-|de durdu. *«Son Posta vın Tariht Teirikama : J0Z Yazan : Celâl Cengiz Tanzer rastgeldiği taşların üzerindeki eski yazıları okumıya başladı Tanzer yerinden kalktı.. taşın önün- — Atalarımdan biri dikmiş olsa ge- rek bu taşı.. Diyerek yere oturdu. *Tağıtı süstünde ceki yazılar vardı: Tanzer bu yazıları güçlükle okudu: « Ey yolcu! Yolun Firata dü - şerse, oradaki su aygırlarına biraz kızarmaş av cti vermeyi ilıııılı etme! çünkü onlar göründükleri kadar cesur ve becerikli mahr Kdldar değildir.. bulanık — suyun içindeki balıkları avlamak- | ta güçlük çekerler ve daima aç kalır.» Tanzer hayretle dudağını bükerek — Koskocaman su aygırları demek İivermişti. Bayram şenliklerine hazırlanan Er- tuğrul'un üzerine âdeta bir matem ka- nadı gerilmişti. Gemi, derhal kara ile irtibatını kesmişti. Osman paşa he - men İstanbula hareket etmek istemiş- ti. Fakat, kolera birdenbire her tara- fi sarmış.. bilhassa Ertuğrul'un uğrar mıya mecbur olduğu limanlar, artık ihtilâta imkân olmıyan tehlikeli birer “—amıntaka haline gelmişti. Osman paşa, bir an evvel Yokoha - madan uzaklaşmak.. ve yalnız yelken- le hareket ederek, on beş gün zarfında iç denizleri aşarak temiz bir limana varmak.. artık oradan da büyük avdet yolculuğuna hazırlanmıya karar ver- mişti. Ve bu kararını da, Japonya hü- kümetine bildirmişti. Hattâ, hareket günü bile tekarrür etmişti. Ertuğrul, üç gün sonra, hareket edecekti. Fakat o gün, Ertuğrul ilk felâket darbesini yemişti. Çünkü, gemide de ıztıraplarile kıvranırken görür gör -|bu kadar zavallı ve talihsiz mahlüklar- mez, birdenbire sendelemiş.. kalbinde, |mış. Bense onları nehrin bütün balık- mahiyetini anlıyamadığı bir eza ve ız-|larını yutan müthiş canavarlar sanır- tırap hisseylemişti: dım, Firat kıyılarından geçerken onlara | Mülâzim Asaf, tam sekiz gün, has-|kızarmış av eti vermeyi unutmıyaca - talıkla pençeleşmişti. Bu müddet zar-|ğım. finda da Suat; yememis, içmemiş, ge- ce gündüz onu beklemi: Hattâ, ar- tık ölüm tehlikesinin geçtiği gün, dok- tor Yasef efendi, mülâzim Asafın ku- lağına eğilerek: — Bu delikanlıya teşekkür et. On tane hasta bakıcı olsaydı, sana bu ka- dar bakamazdı. Demişti. Ağaf, teşekkür etmek için elini Su- ada uzatmıştı. Fakat, meçhu! bir hisle, bütün vücudünün sarsıldığını hisset - miş.. buna, hayrette kalmıştı. Bir şeyler söylemek istemişti. Fakat söyliyeceği söçler, dudaklarında dü - gümlenmişti. Onun için, hiç bir şey yı yüksek sesle okudu: memeğe çalışınız! Hatlâ o kadın ka - rınız olsa bile. Beni karım çok sevi « yordu. Ben bir gün nasılsa karıma: (Senin sevginle oğünebilrim!» de - miştim, Karım şımardı.. beni bu iti- rafımdan sonra eskisi kadar candan sevmedi.. ve nikayet çak mühtaç ol - duğum onun bu sevgisinden ebediyen | mahrum kaldım. Siz de benim gibi| yapmayınız., siz de benim gibi, karını- zın ve sevgililerinizin — sevgisinden mabrum kalırsınız 1 şam sonra, eve geldiğim zaman karım gene komşuya gitmiş, hâlâ dönmemiş- ti. Bahçeden seslendim.. geldiğimi gö rünce koşarak geldi. «Gene kuzular mı hasta?» dedim. O: «Hayır, bu sefer komşunun öküzü hastalanmıştı. El bir liğile ona ilâç verdik ve ayaklarını dağladık!» dedi. İçime bir şüphe düş- ken gülerse, mahsuller çabuk yetişir. Ekinler onun neş'esile, şen setile çar- çabuk büyür, Kadın sesi duymıyan tarlalardaki mahsuller alız olur.. ve yaktinden çok sonra derlenir, Kadın gülmeli,. her zaman, her yerde ve mü- ternadiyen gülmelidir! » Tanzer dikkatle karısının ağzından müştü. Bir gün sokağa çıktım.. o ak -| duyduğu bu türküyü, taşın dibinde u- şam Gudeanın yanında gecikeceğimi|zanmış, kendi kendine söylüyordu. söyledim.. halbuki evimizin bahçesin” de saklanmıştım. Bir yere gitmemiş - Baştnı taşa dayadı.. İçini çekerek konuşmasma devam tim. Karım biraz sonra, benim arkam-| etti: dan komşunun evine geçti. Ve ortalık — Ah, o günler.. o kara günler. kararıncıya kadar orada kaldı. Onu bir| Nerden hatırladım, beni boğan, mah- veden o günleri. Karımın sesi birden (Arkası var) aralık genç bir erkekle komşu evinin taraçasından bahçeye bakarken gör -| durmuştu. düm. Karım o delikanlının kucağına atılmış, kendini ona vermiş gibiydi. Bu adam kimdi? Onu ben tanımıyor- dum. Komşumuz ihtiyar bir çadrıcı - di.. karısı ve kendisi namuslu insan - lardı. Ya bu adam...! Karımi bu halde görünce Ür şehrinin bütün kubbesi ba- şıma düştü sandım.. sendeledim. Evi-| Tanzer taşın üstündeki ikinci yazı-|me geldim.. odamdaki sedire uzandım. | Karımı bekledim.. işte bir ses.. şen bir | «Bir kadın tarafından sevildiği -| kadın sesi. Karımın sesiydi bu ses.| nizi histetseniz de, bunu ona sezdir -|Kim bilir, belki de o delikanlının dizi- " ne yatmış.. türküler söylüyordu. O ı nun ilk türküsünü merakla dinledim: «Kadın, bir kuş gibidir.. kadın neş'- € ister.. kuşlar gibi cıvıldaşmak; cey - lânlar gibi, çiçek tarhları arasında koşmak ister, Kadın toprak sürer.. &- kin biçmez. Fakat, o, bu işleri yapar- Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan ecraneler şutılardır! İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuril, — Beyazıtta: (Haydar). Fenerde: (Vitali). Şehremi - ninde; (Nâzun). Karagümrükte: (Arif), Samatyada! (Teofilos) Şehrkadebaşında: (İ. Halib, Kyüpte: (Hükmet Atlamas). Eminönünde: (Mehmet Kâzım'. Küçük- pazarda: (Yorgi), Alemdarda: (Abdül « kadir), Bakırköyünde; (Merkez), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanztık), Galata - da: (İzmeti. Taksimde: — (Nizamöddin). Kurtuluşta: (Needet). Yenişehirde: (Pa- ronakyan), Bostanbaşında: — (İtimat), sA0). Büyükadada; THalk) (Ralk), Tahriren ( Baştarafı 7 inci sayfada ) Meryem ana seni canavardan kurlar Tanzer bu sözleri bir kere değil,| dı, daha ne istiyorsun? söylemeden, gözlerini kapamayı tercih bir kaç kere okudu.. düşünmeğe baş- hastalık başgöstermişti. Bunun üzerine gemi kaldırılmış; Yokohama civarındaki (Nagora) de - nilen karantine mevküne sevkolun - müuştu... Felâket, birdenbire gemiyi sarmıştı. Birbirini müteâkib koleraya tutulanların adedi, bir iki gün zarfın- | ile. derhal kamarasına inmişti. da elliye varmıştı. Burada, on üç arkadaş kurban ve- rilmişti. Tam otuz üç gün kara ile ta- mamile alâka kesilmişti. Başta, ku - mandan Osman paşa olduğu halde gaminin son neferine kadar herkesi derin bir yeis ve fütur istilâ etmişti. Bütün bu felâket havası içinde neş'e ve cevvaliyetini kaybetmiyen bir in - etmişti. Si Suat, birdenbire büyük bir mdioeı — Bu ne doğru oğüdler.. tıpkı ve heyecana kapılarak mülâzim Asa-/yim gibi. Bu zavallı da — icindekileri fın yanından çekilmişti. Hissettiği giz- | karısına: açıvermiş.. ve ebediyen karı- hi ıztırabı dâha iyi duyabilmek ihtiya-| gnn sevgisinden mahrum kalmış. Ben de öyle değil miyim? Tunı Yatağına uzanmış; başını ellerinin |önce genç bir karım vardı.. beni çıl - içine almış.. derin derin düşünmeye | yınca seven karıma, bir gün şarap i - başlamıştı... Uzun düşüncelerden son-Çerken: «Beni sevdiğini gördükce kol- ta: Jarım kabarıyor.. göğsüm kabarıyor. — Bütün hislerim, bir noktada bir-| Artık mes'ud bir erkek gibi, senin sev- leşiyor. Artık, tamamen hükmediyo- | yinle her yerde her zaman öğünebili - rum ki; ben Asafı seviyorum. rim!» demiştim. Aradan üç gün bile Diye mırıldanmıştı. İgeçmedi.. karım bir akşam komşumu- (Arkası var) — İzun evinden çok geç geldi. Neden ge- ——— —e ee P ee e | Ciktiğini sordum, «Komşumuzun ku- çiler gelmişti. |kerek: zuları hastalanmıştı.. onları ilâçladık.. Derviş Paşanın gözleti birdenbire — Sultanım, anın hakkından gelmek |bu yüzden geciktim!» dedi. Bir Eıî_ak-_ bir misli daha büyümüştü. Sanki bü - yük bir fırsatı elde etmişti: — Çevirin şu herifi!.. Diye bağırdı. İhtiyar Süleyman Paşa kendi halin- du. Merdivenin orta yerinde iki ça - vuş yetiştiler: — Gel, seni Derviş Paşa çağırır, Derviş Paşa ona sordu: — Senin oğlun Alâlyede sancak be yi imiş! — Andadır. — Niçin doğru iş görmez ve fakir fTukaraya iziyet eder? Evvelki gün şi- kâyetçiler geldi. Bir çok hallerin şe - Tiate ve kanüna uygun bulmadık. No - den bakkından gelmezsin? Kendisinden günlerce uzak bir yer: de saçlı sakallı, inatçı bir sancak beyi yedi yıldanberi açıkta kalmış alan bir beylerbeyini dinlemezse ne yapılabi - lirdi? Baba olmak bir kuvvet sayılır mıydı? Şi Adamcağız böyle bir sorgu karşısın- da önce hayretle baka kaldı. Her halde ağır bir cevap verecekti. Derviş I-':ışa' ibenim elimde değildir. »| baların çocukları Dedi. Derviş Paşa sanki bu cevabı bekli || Bir Doktorun yordu. Haykırdı: Gün"ık Perşembe —- Bre şu bunağın dediğine bak. Ba- haklamadığı — olur şey midir? Madem ki sen anın hakkın dan gelmezsin; ben elbet senin bak - kından gelirim. Tez, başıa vurun!. Çuvuşlar bir anda adamcağızı kol - tukladılar: — Aman, benim suçum nedir? Al - lahtan korkun!.. Demiye kalmadı; sadrâzam könaği - nın kapısı önünde, başkalarıma ibret ol mak üzere, başını gövdesinden ayırdı . lar. Biraz sonra eski bir tabu:z içinde ve | dört hamalın sırtında kim bilir hangi çukura götürüyorlardı. Derviş Paşa etrafa heybet saçıyor ve yaptığı işlen kurumlanarak kend. Ken- ine şöyle diyordu. — İşler düzelecek!. Yarınki nushamızda : Eniştemin ölümü Notlarından Aiyatik Bu, büyük bir sinirin adıdu. Wakat halk arasında bu sinirin şiddetli ağrımasın - dan mütevellit hastalığa siyatik, has - talığı derler. Siyatik ağrıları hakikaten çok - ztırap veren ve hastaları çok za - manlar âdeta işinden, gücünden, raha - tından edecek kadar müthiş hir hasta - hıktır. Bacağın arka tarafından, kalça- dan ilibaren ağrılar buzlar ve baldırdan sşağıya kadar intişar eder, Biyatik verdi- Bi ıztıraptan başka hasta bacağın kuru- masını bile iİntaç edebilir. Siyatik has - talığının tatıati ekseriya romatimaldir. Romatizmanın bir nevi tezahürü dahi sayılabilir. Pakat tabti diğer sebeplerden de nuhai şevki âteşlerinden, amudu f- kari hastalıklarından dahi siyatiğe ben- ziyen ârâz görülür. Bunların basit mua- yene e hal ve, teşhist münikündür. Başka bir notta siyatiğin tedavisinden bahaederiz. () Bu notları kesip saklaymız, yahut bir albüme yapıştırıp kelleksiyon yapınız. (O) ber lar. Fakat Daryanın kalbinde bir ferah İlk olmadı. Kaltbi ağrıyordu, hep şikâ- İyet ediyordu | yastığ çaydan j —_ı' -buna hak kazanmıştı. Fakat buna rağ-| men kendisini tuttu ve boynunu bü ”| Yazan : Salâhattin Enis Bakaınla samanınızda bu notlar bir dokltar gibi imdadınıza yetişebilir. Kiraz ağaçları tekrar pencerenir. 5- nünde çiçek açtılar, serçeler cıvıldadı- ve uyandığı zamanlar, y gözyaşlarından sırılsıklamdı. | Darya, Sebastiyen ile görüştü. Pılısı İmı, pırtisini toparlıyarak bu pazar o- nun evine taşınmağa karar verdi. An- nesi düşünüyordu: - Oğlan genç ve neşeli. Onun evire gidince kızın aklı, fikri düzeli Pazar günü, Sebastiyen bir e! ara- basile Daryanın evinin önüne geldi. Darya bohçasını hazırlamıştı. Yalnız: — Bir dakika, diye rica etti, bana bir mektupçuk yaz, Darya masaya oturdu. Pencereden sonsuzluğa baktı ve üzerine bir hüzün — Eh, yaz bakalım, «Aziz küçük dos tum Eremey Vasiliç. Beni kimlere ter- | kettiniz ve sensiz nasıl yaşayacağız. Si- zi hâlâ aşk ile, müburek toprak namına ve gökyüzüne kadar selâmlarım. Çiz- meleri dün satın aldım ve doğrusunu ix terseniz geceleri uyumuyorum. Ve ltek rar mübarek toprak namına,..> Sebastiyen, Daryanın bütün emret - tiklerini sonuna kadar yazdı. Bitince mektubu yüksek sesle okudu. Birdenbire Darya ağlamağıa ve ulu - mağa başladı. Uludu, uludu ve Sebas- tiyenin önünde diz çökereç yalvardı: — Savassiyuşka, cicim, Beni Allah aş kına affet. Senin evine gelemem. Ta- hammülüm kalmadı. Kalbim taşıyor. Sibiryaya gideceğim.. Ah bu kadınlar, ne aptal, yarabbim ne aptal şeyler! Ve Sebastiyen el arabasın: gerisin geriye evine götürdü. Ruam mücadelesi bitti Dört ay süren ruam mücadelesinde 8 bin hayvan muayeneden geçirilmiş: tir. Pek az hastalıklı hayvana tesadüf edilmiştir. Bu sene için mücadele bit- miştir. BADYO 1 Nisan 937 : Perşembe İSTANRUL Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk müzikisi. 12,60: Hava- dis, 1306 Muhtelif Plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Konle- rans: Doktor Fahrettin Kerim İrade züfi, 20: Sadi ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 20,30: Ömer Rıza ta- rafından arapça söylev, 2048: Safiye ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi — ve balk şarkıları: Saat ayarı, 21,15: Orkestra, 22,15: Ajans ve borsa haberleri, 22,10; Plâk- la sololar, opera ve öperet parçaları. BUKREŞ 19,290: Muhtelif havalar, 1845: Plâk neş » riyatı, 18,55: Müsahabe, 19,16: Senfomi kon- Ber, 21,15: Plâk neşriyatı, 2145> Haberler. BUDAPESTE 17,30: Ruâ havaları, 18,40: Muhtelif ha - valar, 19,20: Müsahabe, 21,10: Eğlenceli neş- riyat, 22.20: Budapeşte konser — orküstrası, 23,30: Çiğan oörkestrası (şarkılar), 24/05: Ha- berler. PRAG 17 15: Muhtelif hayalar (Bacbdan parça- lar), 17,45: Almanyadan nakü, 19,25: Koro (şarkılar), 19,50: Kasak orkestrası, 21: Filâr- monik konser, 22: Haberler, 22,M den 23 6 kadar dans plâklaf. VİYANA 1740: Müuhtelif havalar, 10 21,90: Konser, 23: Danş havaları, VARSOVA 1635: Muhtelif havular, 17,15: Beethoven, den parçalar, 18,20: Hafif müzik, 18.35: Piâb neşriyatı, 19: Tiyatro, 19.30: Kabare hava - lart, 21: Mühtelif havalar, 2150 Örkesira 2245 det 23,30 a kadar: Dans plâktarı Yarınki Program 2 Nisan 937 : Cuma İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musik!'s. 12.50: Havadia. 18,05: Muhtelif plâk neşriyatı, Akşam Nesriyalı: 18,20: Plâkla dans müsikisi, 19,30: Spor müsahabeleri: Bşref Şefik, 20: Türk ımusl - kisi heyeti, 2030: Ömer Rıza tarafından a- rapça söylev, 2045: Vedia Rizt ve arküdiaşla- m taralından Türk musikisi ve halk şarkı- ları! Saat nyarı, 21,15: Orkestra, 22.15: A - Jans ve borsa haberleri, 23.30 Plüklu sololar, Opera ve öperet parçaları. A Haberler,

Bu sayıdan diğer sayfalar: