3 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

3 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA AA Yeni Sancak Rejiminde ekalliyetler Yazan: Muhittin Birgen atayda kurulan yeni rejimin ruhu şudur: Nüfusunun en büyük kütlesi Türk olan Sancak dahilinde Arap ekalliyetinin Türk ekseriyetine karşı tahakkümüne nihayet vermek ve fakat, aynı zamanda bu memleketi, İsviçre gibi bıtaraf, İsviç- re gibi her milli varlığın hakkını tanıyan mesut bir insanlık yuvası haline getir- mek. Sancağa hâkim olan Türk ekseriyeti- nin, Türklere mahsus bir tlerans ruhile bu işi, medenice ve insanca temin edece- Hi bizce şüphesizdir. Ancak, Hatayda bu- lunan ekalliyetlerin de bu işe yardım et- meleri lâzımdır. Eğer ekalliyetler bu yar- dım vazifesini arzu edilen şekilde ifa ederlerse Hatay, az zamanda şu karışık dünya içinde mesut bir köşe glabilir. * Hatayın şu son rejimi kararlaştırıldığı zamana kadar geçen mücadeleli ve mü- nakaşalı aylar içindeki hâdiselere bakar- sak, Hatayda bu işaret ettiğimiz vazifeyi Servet bir perdedir, €n güzel ifa edecek unsurların Çerkes-| Tebessüm — bir çiçektir, derle Aleviler olduklarını görürüz. Çer-| ler. Söz bir besler, her meselede Türklerin tarafını| avlar, tutmuşlar, Türklerle elele yürümüşler- dir. Bu devrede bu tarzda hareket etmiş olanların bundan böyle de aynı tarzda yürüyecekleri ve Türklerle kuvvetli bir elbirliği yapacakları muhakkaktır. Türk- lerle Çerkesler arasındaki kan karışması, okaz ”eflne âdet, hayat ve kültür birliği zaten çok| Marısını sabana malümdur. Kafkasyanın Ruzlar tarafın- dan istilâmı devirlerinde İstanbul hükü- Koşan köylü metine iltlica etmiş olan bütün Çerkes- leri, Türkler, en samimi dost ve kardeş olarak aralarına kabul etmişler ve onla- ra o zamanki memleketimizin en güzel mıntakalarında güzel yerler göstererek kendilerine serbestçe yaşamak ve inkişaf etmek imkânlarını vermişlerdir. Bir kı-| — sım Çerkeslerle Türkler grasında milli mücadele esnasında zuhur etmiş — olan hödiseler ise sarayla millet arasındaki mücadelenin küçük bir saflasından baş- | Dünyanın bir çok memleketlerinde ka bir şey değildir. Saraya mensup olan kadınlar çifteilik ve rençberlik işlerin- bazı politikacı Çerkesler, sarayın iğvası |de kocalarına yardım ederler. Wood - ve sarayın parasile saray lehinde hare- bury'de John Davis isminde bir adam ketlere girişmişlerdi. Türklerin nazarın- | tasarruf etmek istemiş ve Ööküzünü sa- da bunlar, aynı tarzda hareket eden Türk |larak, sabana karısını koşmuş. itilâfcılardan farklı değildirler. Saray| O gün hava fevkalâde sıcakmış, ka- davası halledildikten sonra da Türkiyede | din sabahtan akşama kadar tarlayı sür« artık Türk ve Çerkes meselesi kalma-|Mek için uğraşmış. John'Davis'in elin- mıştır. Hataydan gelen haberlerden anla- |de bir kırbaç varmış, karısı ağırlaştığı dığımıza göre de orada da bu mesele kal- | Zaman onu kırbaçlıyormuş. mamıştır ve Türklerle Çerkesler, yanya-| Kadın akşam eve dönmüş, derhal ya- na kardeşçe yaşamaktadırlar. Çerkesle- | tağa düşmüş ve tabil ertesi gün ölmüş. rin gösterdikleri bu sadakatin bütün| Komşular Davis'in bu vahşice mua- 'Türklerce şükrana lâyık olduğunu söy- | Melesi karşısında isyan etmişler ve he- lemeğe dahi Hüzum yoktur. rifi müddeilumumiliğe baber vermiş - ler, * Davis cürmünü itiraf etmiş ve karı- Alevilere gelince, Aleviler Türktür- |sının güneşin tesirinden öldüğünü söy- ler. Göçenlerde söylemiş olduğum — gibi,İlemişse de tabib muayenesinde vücu - 'Türklerin de Alevilik karşısındaki vazi-|dünde kırbaç yerleri görünmüş, kol - yetleri onlarınkinden başka bir şey de-|tuklarında sabanın kayışları iz yaptığı ğildir. Alevilik ve Sünnilik eski tarihin İ(tçin Davis mahkemeye verilmiştir. bıraktığı şeylerdir. Esasen bütün tarih- — lerinde Türklerin derece derece Ali dostu olduğu görülür. En halis Sünni o- lan bir Türkün kalbinde duhi bütün ta- rihte Ali muhabbeti yaşamış, yani Şii- den ve Kızılbaştan Bektaşiye ve herhan.- gi bir tarikat ehline kadar bir çoklarında ve nihayet en sağlam Sünnide bile dere- ce derece bir Alevilik bulurmuştur. Bu- nun İçin, Hatayda Alevilerin de Türkler- le elele yürümeleri gayet tabildir. Ora- da bir Alevi ekalliyeti yoktur ve olamaz, i> bu ekalliyet müstemlekeciler tarafından | nan bir kısım Ermenilerden çıkacaktır. icad edilmiştir. Anadolu Türkleri arasın- | Fakat, Türklerin mrasından Sünnilik ve :İ.lnuım;ılıuklfklırı. temizlikleri, dnğml_ukı:Alevüik meselesi kaybolduktan ve Çer- a firperverlikleri ve çalışkanlık- /| kesler de Türklere ellerini uzattıktan ları ile daima dikkatimizi celbeden Alevi | sonra öteki meseleler de elbet tedricen Türkler, hilâlet ve saltanat meselesini | şiddetini kaybedecektir. toptan halletiğimiz zamandarberi artık Muhittin Birgen bütün Türklüğün bir parçası oldukla- | tını pek 1 güzel hissediyorlar — v bunu —her — vesile ile — gösteriyor- lar. Aymı hal, Hatayda di aymı ne- liceye varacaktır ve orada da - Alevilik ve Türklük gibi bir mesele kalmıyacaktır. Çünkü, her Alevi TTürktür. Araplar için. de de bir dereceye kadar Alevilik varsa da, bu, büsbütün başka bir şekildedir, * Asıl müşkülât, bizzat ne — Araplardan ve ne de Ermenilerden gelecektir. Bu müşkülât, bugünkü Araplığın Jakoben- leri olan Vatanilerle Ermeni politikacı- larının tesir ve tahtikleri altında — bulu- çirkinliğin en çirkin Olimpiyatlara ait 400 bin metrelik film Geçen sene Berlinde yapılan olimpi - yat oyunlarını baştan sona kadar tam ©- larak gösterecek film ancak henüz bu -| güklerde tamamlanmıştır. Uzunluğu 400 bin metredir. Bu filmin tam olarak gösterilmesi için 390 saat lüzım olduğu hesap edilmiştir. ——— İSTER Resimli Makale: SOZ ARASINDA İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bu sabah matbaamıza yaşlıca bir zat geldi, bit elile 7, 8 yaşında bir çocuğu tutuyordu, öteki elinde de bir çilt is - karpin taşıyordu, derdini şöyle anlattı: — Bu çocuk için bir çift iskarpin ısmarlamıştım. Bir haf- tada teslim edeceklerdi. Sözlerinde durmadılar, iki üç defa gidip geldim, fakat iş bundan ibaret kalsa gene iyi. Sonun- cu gidişimde şu iskarpini çıkardılar. Çocuk iskemleye otur- N Göz bir aynadır $8 üzerine — örtülür. Aldanmamak mı istiyarsunuz, karşınızdakinin gözlerine dudağı da - süs- bakınız. İnsanın maske altına almamıyacak olan yegâne öksedir, en ihtiyatkâr insanı da — uzvu gözdür, bir aynaya benzer, ruhunun kitabını orada okursunuz. , * Amerikada Arlık ölülerde Linç ediliyor HER GÜN BİR FIKAA HKiç verir miyim? Hokkebaz Zati Sungur. bir gün ti- yatroların birinde hokkabazlık yapı » yordu. Seyireilere: — Bana biriniz beş kuruş verir mi- siniz? dedi, Seyircilerden biri beş ku - Tuşu verdi. Zati Sungur, beş kuruşu eline aldı. Tekrar atmi odamın eline koydu: — Şimdi bakın. Adam, elindeki paraya baktı. Biraz evvel cebinden çıkarıp verdiği beş kuruş, bir gümüş Iira olmuştu. Zati Sungur, — Şimdi o Uram verin! Adam derhal avucunu kepadı: — Haydi, versenize. — Hiç verir miyim?.. Bir kere lira oldu. Bir daha vereyim de tekrar beş kuruş yapasın değil mi? — — ————— . Bayanlara müjde: Çorap kaçıklarına Çare bulundu! Amerikanın Bambriç şehrinde ilk de fa olarak bir ölü linç edilmiştir. Rio iş- minde bir siyahi ik.: kadiın öldürmüş ve takibine başlanmıştı. Kaçarken arka- sından|koşan polis kendisini öldürmüş ere yıkılan sıyahi halk tarafından da parça parça edilmişi S ara hiç, merhameti olm'yan Amerikalılar kolu budu kopmuş o'an zenciyi bir etomobi'e bağlamışlar ve şehrin içinde gezdirdikten sonra, mev- danda yakmışlardır. Bir iskoç hikâyesi İki İskoçyalı nefeslerinin çok oldu - Ründan emin imişser ve suyun altında birbirlerinden daha fazla kalabilecek- lerini iddia ediyorlarmış. fakat beş yüz lira vermektense boğul- Mayı veya suda çatlamayı tercih ettik- leri için, bir müddet sonra her ikisini de ölü olarak sudan çıkarmışlar. YeRaseane e eserrennenaasesaneresrnnseRenEEnaNReeeeeeeanene kalkmak, birisinin ayağının takılması, Çorabı hemen akiliverir. Ozaman, iplik kaçmasın diye der - fal orasını tükrüklüyorlar yahüd da #kşama kadar giltikce büyüyen iplik kaçıntısını sinirlenerek seyrediyorlar.. )'l?!ud da bir arkadaşlarına uğrıyarak dik!yorlar, Gerçi ipliği kaçmış olan ço- rablar şimdi belli belirsiz tamir edili - Yör ama, yolda böyle felâkete maruz kalan kadınların derdlerine deva bu - lumamıyor, Şimdi yeni lâstikli bir madde bulun- mMüştür, Bu madde tüpler içinde imiş. Çantada gezdirmek mümkün imiş ve Çorablar inceldikce bayanların derd-İçorabın ipliğinin kaçtığı yere ondan teri de büyüyor. Öyle yal.. Jartiyenin |biraz sürülünce mesele kalmıyormuş, biraz sıkı olması, biraz hızlıca ayağa'bayanlara müjde! ş du. Ayaklarını uzattı, amma ayuaklarını Iskarpine sokahile- ne aşkolsun, usta çırak kanter içinde kaldılar, çocuğun fer- yadına kulak tıkadılar, fakat ayak iskarpine girmemekte ısrar etti. Netice adam: — Kabahat bende değil, senin çocuğun ayakları büyü - müş, demesin mi? İSTER İNANMA! İNAN i .. *« Sözün Kısası Sinir ilâcı ve Harp havadisi J İs. Hulüsi Kezacı dostum yolumu kesti: — Eh, dedi, harp dedikodusu bu 36 fer çabuk bitti. — Sen de korkmuştun yal, — Başta evct amma, sonra çab“k tar sayınca korkum da zail oldu. — Dediğin gibi. — Yalnız geç zaman çıkan gazeteldi fazla heyocan veriyorlar. — Sabah gazeteleri, sizin gazeteler Ğ& ha mutedil lisan kullamıyorlar. — Evet, orası da üyle, yainız set g liba bütün gazeteleri okuyorsun.. — Ben mi? — Tabii sen! — Ne münascbet, ben hiç gazete okü mam. — Hat... — Hiç gazete okumam. — Üyleyse gazete okuyanlar birer bİ' ter geliyor, sana hangi gazetede, ne oKU duklarını anlatıyorlar. — Yak; öyle bir şey de vaki değil? — Peki o değil, bu değil, gazetel yazdıkları sana bihikmeti Taalâ malüif mu oluyor? — O da değil! — Şimdi çatlıyacağım, o değil, bu d& Bil, şu değil. Ya nodir? , Eczacı güldü: — Deftere bak.. Gösterdiği deftere baktım. Bunlar €© velki akşam, evvelki gece ve dün ııh" yaptığım ilâçlar. Bana ne? Sana ne olur mu? Sordun da göslt riyorum. Ben mi sordum, hâşâ; ben sıhhiyt müfettişi değilim ki senin Gefterinde B” ler olduğunu sorup öğreneyim Gene güldü. — Harp havadisini nereden hüber 8$ dığımı sordun ya! — Sordum, amma bu defterle ne alk kası var, — Çök alâkağı var, Bak bu gösterdi * ğim ilâçlar hep sinir ilâcı. Fvvelki yapmıya başladık. Gündüz biraz azalmif tı. Gece gene çoğaldı. Dün birdenbir? arkası kesildi. ç — *O — Gazetelerin harp olacağından bab * settiklerini ben bundan anlarım. — Hef ne vakit harp havadisi çıksa derhal Si * nirlenen halk eczaneye koşar. Bu haf dixlerle bozulan sinirlerini düzeltmek i$İf sinir ilâcı alırlar. İsmet Hulüst Morfin iptilâsının önüne eçen ilâç ğ ği İngili Margarit Vivian isminde bir kadın doktoru morfinomanları tedâ' Nihayet 500 İngiliz lirasına bahse|için sağlam bir usul bulmuştur. BU tutuşmuşlar, suyun altına girmişler.|sul pek sade imiş. Morfinomanların vür cuduna üç yakı yapıştırmakta, yakluf vyücudda iltihab yaparak su toplıyof lar ve doktor da bu suyu alıp aynı # mın cildine şiringa ediyormuş. Doktüf bu usule ekendi kendini tedavis ismifti vermiştir. ; İlk şiringada hastanın ahvali iyiliğif dönmekte ve morfin arzusu azalmakt? imiş. ü Doktor madam Vivian Ingilletfg en büyük gazetesinde neşrettiği <ü makalede her gün kendilerine dü” defa morfin enjeksiyonu yıpınıl'“ vücudlarına kendi vücudlarından el edilen muameleli bir mayi zerk etme suretile bunun önüne geçtiklerini isbi ediyormuş. aP Biliyor musunuz ? nn Te a iaapre SN eeei AA 1 — İstanbula fik tramvay hangi yilk gelmiştir? 2 — İstanbul ile Üsküdar arasınd” deniz hangi yılda donmuştur? yir 3 — Ayın dünyaya uzaklığı kaç bi lometredir? (Cevapları Yarın) * (Dünkü suallerin ceyabları): 1 — «Allaha sığın şahsı halimin bından, gi ki yumuşak huylu .nt:rw pektir!» mısraları Ziya Paşanındır. 2 — Barut ilk defa 1267 de kullan) ğa başlanmışlır. 3 — Walter Seott meşhur m';,;r mancılarındandır. Edimbergde ' tur, Waverley, Edimburg, hap! Robroy, İvanho& romanlarile muştur. buk ğ 4 *%

Bu sayıdan diğer sayfalar: