18 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

18 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BON POSTA İSONPosTA | nın | TARİHİ ! | | İttihat ve Terakkide on sene 16 inci kısım No. Memleket haricinde inihat:,:ılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Azerbaycan müsuvatçıları kendilerini şöyle müdafaa edi- yorlardı: “ İngilizlere dayanmak siyasetini güttüğümüzü inkâr etmeyiz o tarihte hangi kuvvete dayanabilirdik ? , TEFRİKASI Z Y W Yazan : | - Kendi babalık uygusunu ikarnette yapılan hareket- de, Azerbaycanı ele almak idi. Enver paşanın bu işlerde ne dere- teye kadar alâkası vardı, bilmeyiz. Fa- kat, Baküda bize misafir olan ve ken -« “dilerine pek mühim işler tevdi etmiş bu- Junduğumuz Türklerin bir kısmı, onun — namına hareket ederler, bir kısmı da kendi kendilerine bir takım gayeler| güderlerdi. Milli Azerbaycanı mağlüp eden kuvvet, bir taraftan bizim içimiz- deki tefrika ise bir taraftan da, öayan- dığımız kuvvetin, Azerbaycanın asıl milli kuvvetini teşkil eden merkez blo- kuna muhalif bir istikamet tutması- dir, ; Her şeye rağmen, biz Azerbaycanı, bütün milli kuvvetleri telif etmek sa- yosinde ayakta tutmaya çalıştık. En - Wwer paşanın nüfuzu altında bulunanlar yahüt onun siyasetini temsil iddiasın- da ölanlar, evvelâ bizim sağımızda bu- lunan ve Karabegol serserisi tarafın - dan sevkedilen zümre ile birleşerek aleyhimizde bulundular. Fakat, o sıra- da Ççok demokralik temayüllerdeki milli kütlenin mukavemeti, onlara bu| taraftan muvaffakiyet imkâni bulun -| madığını gösterdi, O zaman öleki ta- tala geçtiler ve ekseriyeti Türkistan - man göndermiş. Fakat, gönderdiği a- dam henüz İstanbula vardığı - sırada Azerbaycan hükümeti devrilmiş oldu- ğu için bu parayı götüren, bir müddet onu Anadoluya göndermemiş, Bilâha- re, bir rivayete nazaran bunun tama- |mı, bir rivayete nazaran da - bir kısmiı yenilmiş olduğu için - yarısı kadarı, Anadoluya gönderilmiş. Bir milyon franklık ticari dükoman ise, muhatab- ları tarafından tediye edilmemiş oldu- ğundan onu vermeğe imkân olmamış. Bir rivayete göre de, önce tediye edil- memiş ise de bilâhare tediye edilmiş olduğundan bu da Anadoluya, hattâ Ankara hariciyesine teslim edilmiş. Bilmiyorum, bu rivayetler ne derece- ye kadar ve hangi şekilde doğrudur; fakat, Azeri mültecilerinin pek çoğun- dan ben bunları bu tarzda dinledim. Hattâ, teslim makbuzunun da henüz elde bulunduğundan bahsedenler ol- muştur. Bunlar kısmen veya tamamen doğru olduğu takdirde o zamanki Bakü hükümetinin İstannuldaki Babıdli hü- jkümetinden ve yahut, iki kuruş top - layıp Ankaraya gönderdiğinden haber- dar olmadığını münevver mandacı'ar- dan daha vazifeşinas - olduğuna he yoktur. Bence muhakkak oları bir şey dan gönderilmiş komünistleri teşkil| vardır: Bakü hükümeti, hethalde Ana- eden unsurlarla el birliği yaparak| dolu hareketini dostlukla karşılamıştır. Moskova ile temasa başladılar. «Biz, İngılizlere dayanmak siyaseti- ni takip ettiğimizi inkâr elmeyiz. Fa- kat, a tarihte başka hangi kuvvete da- — yanabilirdik?» Bütün müsavatçıların - kendilerini - müdafaa tarzları bu hulâsada toplanır. Bununla beraber müsavat ta o kadar Mmütecanis ve müttehit bir siyasi blok değildi. Onların da aralarında ihtilâf- lar, bilhassa şahsi ihtilâfları ve müna- feretleri vardı. Bunünla beraber — be- nim aldığım intıba şudur ki o zaman- ki Azerbaycan, kendisinden beklenebi- leceğinden çok fazla bir siyasi canlılık göstermiş, fakat, bizim itlihatçı ve ya- hut gayri ittihatçı unsurlar da onun bu canlılığını felce uğratmak için her şeyi yapmıslardır. Ö tarihlerde, Türkiye bakımından, milli Azerbaycanın en büyük günahı ve kusuru, milli Anadolu hareketine karşı bizim bazı İstanbul münevverle- rinden daha fazla bir itimat göslterme- miş olmasıydı. Müsavatçı'ar da, tıpkı İs tanbulun Ba ve sonradan birer kahraman kesilmiş olan mandacıları gibi, Anadolu hareketinden ilk zaman- da çok bir şey ümit etmemişlerdir. Bu- nu bana birçok Müşavatçı itiraf etmiş- tir. Eğer onların bütün kabahatl bundan ibaret ben kendilerini tamamen mazur görürüm, Çünkü, bazı İstanbulluların — düştü, böyle bir hataya onların da düşmüş olmalarını insan'lar ancak tabii bulabilir. Fakat, hiç olmazsa Müsavatçılar, İs- tanbul hükümetinden ve İstanbul mü- nevverlerinden daha fazla bir şey yap- Mmışlardır: Azerbaycana her düşen mu- bhacir ve mülteciyi hükümetin sahabet ve sıyaneti altına almışlar, bu gibilere | «bey gibi bakmışlare dır. İkinci dere- cede, milli mücadelenin paraya ihtiya- « bulunduğundan haberdar oldukları zaman, ona biraz para göndermeğe o!—j sun teşebbüs elm'ışrerdir, Bu hususa dair, ben mühtelif Müsavatçılar “ağzın- dan, bazı noktalarda birbirini tutan ve bazı noktalarında da tutmıyan bazı hi- kâyeler dinledim. Bir rivayete göre, müli mücadele bhareketinin ilk devresinde, Büyük Mil- let Melisinin kurulmasından evvelki zamanlarda Baküde hükümet reisi bu- lunan Nasıpbeyli Nasip Beye Anado- Junun paradan başka bir derdi olma- dığı ve başka bir yardım istemediği, eğer imkân varsa böyle bir yardımın, makbule geçeceği tarzında malümat gelmiş. O da bunun üzerine kendi a- damlarındah birile İstanbula yirmi bin altınla bir milyon franlık ticari dokü- Müsavatçılar bir taraftan İngiliz siy seti yapmakla beraber, içlerinden A- nadolu için muvaffakiyet olsun temen- ni eylemişlerdir. Buna mukabil, bizimkiler, başta, yüksek siyaset yapmakla meşgul itti- hatçılar olduğu halde, ekseriyet itiba- rile Müsavata hücum etmişlerdir. Bu hücumun şekli ve istinat eitiği esaslar hakkında dinlediğim hikâyele- rin bazıları benim yüzümü kızartacak mmahiyettedir. Meselâ, bugün gardiro- bunda bir düzüne bir şapka bulunan - ismi lâzım değil! - bir zat, Nasıpbeyli Nasıp Beye, şapka giydiği — iç Vur!» ve eİngiliz taraftarı» dive i nevverinin büyük bir kısmı Şa yerdi. Bu, Karabegof zümre: tarafın- dan yapılan propaganda nümunesidir. Bunlara göre Müsavat hükür |gâvur hükümetidir, bir İngiliz hükü- meti! Bunu mütlaka al aşağı edip, ye- rine ittihadı islâmcı, yahut ayni mahi- yette Türkiye ittihatçısı olan bir hü- küret getirmelidir. Zaten Enver Paşa başta Halil Paşa olduğu halde, taraf- tarları da bütün meşrutiyet ve cihan harbinde ittihadı islâmcı ve yahut Pan- turanist olarak çalışmış değiller miy- di? Sağdan gelen bu tarzdaki hücumu, İsoldan da başka tü lediyor: Başta İngi bütün dünya emper! cephe almış olan kaol , bütün şark milletlerinin dostudur; (Arkası var) Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler gun- larzdır: İstanbul eihetindekiler; Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Eş ref Neş'et), Beyazıtta: (Belkis), Bamat- yada; (Brofllos), Eminönünde: (A. Mi- nsiya), Eyüpte: (Hikmet Atlamaz), Fe- nerde; (Vitali), Şehremininde: (Ham - di), Şehzadabaşında: (Asaf), Karagüm- rTükte: (Suat), Küçükpazarda. (Yorgi), Bakırköyünde: (HHâD. Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: — (Galatasaray), Tünelbaşında: — (Matkoviç), Galatada: (Yeniyol), Fındıklıda: — (Mustafa Naili, Cumhuriyet —caddesinde: — (Kürkçiyan), Kalyoncukulluğunda: (Zafiropulos), Fi. ruzağada: (Ertuğrul), Şişlide: (Asım), Beşiktaşta: (All Rıza). Boğaziçi, Kadıköy, Adalarda: Üsküdarda: (Selimiye), — Sarıyorde: (Asat), Kadıköyünde; (Sıhhat), (Rifat) Büyükadada: (Halk), Hoybelide" (Ta - AO O — — ST z arbe T aai adE e ürdi vezirine baba şefakatinden bahsediyordu — Ne olmuş, Harpag? Oğlun kaybol-|Tunun mezara indirilişini, rüya görür müuş.. Öyle mi? j seyretti. Avdet ederken, yanında Dedi. hükümdarın damadı şehzade Siyüveşi Vezir.. söz söyliyecek halde değildi. |görmeseydi, dalgınlığı devam edip gi- Güç halle: decekti.. — Evel.. Haşmetlâ hükümdarım, Vezir.. Siyâveşin kendisıine mahzun Diyebildi; fakat başını kaldırıp ta J Ze mahzun baktığını görünce, pek acı bir Efrâsyâbın yüzünde dalgalanan mem- tebessümle güldü ve yavaş bir sesle: nüniyeti görünce beyninde bir şimşek| — Oğlum, Kurusa kurban gitti. çaklı; gözleri parladı. Bu işde, onun parmağı olduğunu anladı. Dünkü ilti- fatları, hususi ziyafeti hatırladı. Bun- larda, oğlunun kayboluşu ile bir mü- naseheat buldu. Hükümdar, Harpağın gözlerinde ya- ban kin alevlerini görünce ©ddileşti ve: — Anlat bakalım.. Oğlun nasıl kay- boldu? Dedi. Harpag.. uzun uzun ta lüzum görmedi. Metin bir sesl — Şehzadeleri ziy: ç dan sonra bir daha görünmedi. Diyerek cevap verdi, Efrâ: * bu kısa cevap & Harpag, muhak Deyince, şehzude şaşırdı. ve bir söz söyliyemiyerek şaşkın şaşkım vezirin ne baku. Harpag: — Ne demek stediğimi anlamadınız değil mi? Anlatayım şehzadem. Dedi ve çocuğunun nasıl öldürüldü- ğünü ve yedirildiğin Sonra, elrafına bakındı. Kendisini kimsenin dinleme- diğinden emin olunca: — Anladınız ya,, Hükümdar, kendi saltanat ve ikhaline taallük eden şey- " İlerde, hissine, ihtirasına mağlüp bir adamdır, Siz de sakınınız. En küçük bir vesile, &izi hayatınızdan edebilir. Diye ilâve etti. Ş Siyâveş. KHarpağı dinlerken büyük çünkü ihân—lındenî'bir ıo_.n ür t'!u_v:ıynrdu. Vezirin son bu suretle (i m aldığını, vez n Sözleri, onu korkuttu. Yüzü, renkten bi'mesini 'ordu. Bumu anla Nnuc.gîd'_'.smi ei drer ae sonra, büyük bir memnüuhiyetle göğ- Pa sünü gerdi ve müstehzi bir efav'a: — Hayret edilecek bir şey! Merâk ettim doğrusu... Bakalım.. haremde kendim de bir tahkikat yaneyım. Dedi ve harem dairesine doğru yü- ırüdü. biraz düşündü. kendisinden şüphelenmişti. Bu Şi (hoşuna gidiyı * İki saat sorira.. Sarayın Her iki dai- resinde acı bir haber dolaştı: — Saray deyi, harem dairesini zerken yakşlamış. Asvaşılmıyın bir sebeple boğup öldürmüş.. Kaba etleri- ni, av eti diye al aşıya — verdikten sonra, çocuğun cesedini bahçetlir iköşesine gömmüş.. Hüzüms yaplığı tahkikalta, bunu me karmış ve'cani uşağın da, |fasını kestirmiş. Havadisin en feci tarafı: Ahçıbaşı, uşağın, av eti diye kendisine — verdiği etten yemek yapmış ve bu yemeği gece hükümdarla beraber çocuğun ba- bası vezir Harpag da yemiş. * Saraydan kaldırılan cenaze alayına, payıtaht halkının çoğu, iştirak - etti. Bütün ahali, vezir Harpağın başına ge- len felâketten müteessirdi. Uşağın, ki: misi delirerek bu işi yaptığını.. kimisi de, vezire karşı beslediği husumet his- sinin sevkiyle bu cinayeti irtikâp etti Rini söylüyordu ve hepsi de, hükümda- rın cinayeti meydana çıkarmaktaki gayretini, zekâsını ve katil uşağı, der- hal, idam etmesini methediyordu. Harpağ.. oğlunun ölüsünü takip e - derken, Efrâsyâbın, bu işde ne kadar kurnazça hareket ettiğini.. kendisin - den, bu kadar zalimecesine intikam al- makla beraber, kendi aleyhinde bir cinayet izi bırakmadığını.. bizzat tah- kikat yapltığını göstererek, cinayetine alet ettiği katilin vücudünü — ortadan kaldırmakla halkın nazarında yüksel- miye de nasıl muvaffak olduğunu dü- şünüyor.. derin bir iztırap duyuyordu. Vezirin kulaklarında, her adımda, Eifrâsyâbın sesi uğulduyordu: — Bu, aşçıbaşımın yeni bir usulde işirdiği bir av eti yemeği.. i ? Nasıl beğendin mi? darın, «nasıl beğendin mi?» deyişindeki telmihi üzerinde, uzun u- zun, duruyor.. Sonra, isyankâr bir ha- reketle kıvramıyor ve içinden: — Evet. Beğendim hükümdarım. Senin de alacağın olsun! Diyordu, Harpağ.. oğlunun acısını yüreğine gömdü. O, yalnız, Efrâsyâbtan — nasıl intikam alacağını düşünüyordu. Me- zarlığa nasıl gittiğini bilmiyordu. Oğ- Ankarada bulunan Tapu ve Kadaştro Hira verilecektir, Mezun olacaklar ilkönce kadastro fen dam olunacaklardır, Talip olanlar: 1 — Nüfus cüzdanı. bi e Slklee Ü bi Gf DGi D ÜD D d — Peki.. Ne yapayun? — Kaçınız! Midya devleti arazisin |de durmayınız da nereye isterseniz Çi” diniz. Hem de kabil ise yarın haretet — Ya zevcem? — Şimdilik onunla meşgul olmayı- nız. Eminim, ki hükümdarın hışmına ilk uğrayacak sizsiniz. Zevcenizi, elim" den geldiği kadar korumaya gayret ©* derim, — Ya çocuğum.. Kurus! — Hükümdar, onu seviyor. Onu, tehlikede görmüyorum, Böyle iken ted- birli dayranacağım, Kurusu, saraydâ, kendilerinden emin olduğum uşaklar n ve cariyelerin himaye ve nezarci” eri altında bulunduracağım, İcab & derse, saraydan kaçırıp hayalını kur- taracağım. veş, mükâlemenin — burasında, 'vezirin yüzüne baktı. Göz yölev aley yanan bal Harpağın bakışları, yüzünün manası, içinde kaynıyan intikam hissinin ate- şini dalgalandırıyordu. Şehzade, büyül |bir emniyetle sordu; | — Nereye kaçayım? t (Arkası var) saşansenarAamt sruananaaamsksAşAnas: ÇOCUĞUM, ARTIK , |>PERLODENTLE 3 DİŞLERİNİ — Tapu Kadastro Umum Müdürlüğünden: Fen Memurü olmak isteyen Lise mezunlarına: metkebine tedris müddeti bir sene mak Üzere bir şube ilâve edilerek 1 Teşrinlevvelde tedrisata başlanılacaktır. Bu şubeye lişe mezunlarından ve lisenin onuncu sınıfından tasdikname almif bulunanlardan müsabaka ile talebe alınacaktır. Müsabaka «hesap, cebir, hendese ve msellesat» dan yapılacaktır. Mektebe kabul edileceklere tahsil müdeti çinde zarur! masrafları için ayda 28 memur muavinliklerinde maaşla islilr 2 — Belediyece musaddak sıhhat raparu, 3 — Polisçe musaddak hüsnühâl mazbatam. 4 — Mezun olduğu Hsenin şehadetnamesi veya onuncu tan çıktığına dair tasdikname. $ — 4x6 eb'adında üç kıt'a fotoğral iliştirilerek bir istidâ 15 Temmuz tarihine kadar Mektep Müdürlüğüne mü melidir. — «1552> — <3390> ginif- ile ev

Bu sayıdan diğer sayfalar: