2 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

2 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sar ü ee ve—2n MAD aRan Peysir aa Ş onlarla siyasi S Aöir 10 Suyfa Memleket Iıaric İttihat de Terakkide on sene Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? — Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Enver paşa Taşkend'den dağa çekildiği sırada Cemal No. 21 inde ittihatçılar paşa da Sovyetler hududundan içeriye giriyordu O taraf lehcesine göre « genç » ve «tazee manasını ifade eden «yeşil» keli- mesile kendilerine unvanı verilen bu gençliğin içtimai fikir ve akidesi henüz belli değildi. Milli olduğu kadar bey- nelmileli fikirlere de meyieden bu gençlik, henüz her hangi bir ımk:.ımet! veya renkte olgun bir mahiye! almış değildi. Bunlara değil de «Hân» lara, yani es- ki cemiyet tarzında derebeylerine da- yanmıya gelince, bunlar da hem arala- rında ihtilâf ve rekabet içinde bulunu- yorlar, hem de kütle üzerinde üerebey- liği zülmü yapan bu insanları halk kütlesi tutmuyordu. Çarlıkla beraber bunların da nüfuzları kırılmıştı. Basmacılara gelince, bunların adları üstünde idi: Hepsi de bir çapulcu züm- resini teşkil ediyordu. Taşkend ile Et- gan hududu arasında, Rusyanın mer- keri nüfuzundan ötedenberi çok uzakta kalmış olan havalide «Basmacı» namile yadedilen bir çapulcu zümresi vardı ki bunlar ,arada sırada fırsat buldukca et- rafa hücum ederlermiş; son zamanlarda bu hücumlara biraz da milli renk verir- lermiş. Bu nevi şüursuz ve sırf çapulcu kuvvetlerle, Rus inkılâbının artık teş- kilâtlanmıya başladığı bir sırada mer- kezi bolşevik kuvvetine karşı muzaffer bir hareket yapmıya muvaffak olmanın | imkânı yoktu. Nihayet hepsi de eşkıya ve çeteci olan insanlarla ciddi bir mü- Cadeleye girişmenin imkânsız oldu- ğunu ben bir buçuk sene evvel Kocaeli yarımadasında pek güzel gür- müştüm. Fırsat düştükce ufak tefek baskınlar yapmak için çok mahir olan bu nevi adamlar, düşmanla karşı kar- şıya geçip usul dahilinde bir cephe tut- mak İcab ettiği zaman, ilk hamlede da- ğılıp kaçıyorlardı. Hülâsa, hangi taraftan bakılsa Enver paşanın dayanacak hiç bir ciddi kuv- vet bulamıyacağı muhakkaktı. Bunun için, giriştiği hareket, aklın ve man- tığın kabul edebileceği bir teşebbüs ol- maktan çıkıyordu. Enver paşanın bu harekete girişirken düşünmediği şeylerden biri de kendisi isyan eder etmez arkadaşlarını içinde bırakacağı müşkül vaziyet idi. Bu müş- kül vaziyet de gelmekte gecikmedi. Moskovada doktor Nâzım tevk'f edil- di. Halil paşa Batumdan Tillise çağırıl- dı; o, Azerbaycanda bolşeviklere yar- dım etmiş olduğu için, ona karşı daima emniyetle bakıyorlar, fakat, gene bir nevi göz hapsinde tutuyorlardı. Benim münasebetim olmadığı fşikârdı. Bununla beraber, Tiflise git- tiğim ilk zamanlarda arkama lakılmış olan hafiyelerle benim siyasi işlerle uğ- raşmadığıma emniyet hasıl ettikleri i- gin, bir zamandanberi beni takibten vazgeçmişlerken bu vak'adan — sonra benim de peşime tekrar hafiyeler ko- nuldu. Bunlar, beni her gün otelin ka- pısından çıkarken «teslim alırlar», ak- * şama kadar benim peşimde dolaştıktan sonra akşam üzeri otelin kapısında bı- rakırlardı. Önceleri, pencereden onla- rın gece geç vakte kadar otelin karşı- sında durup tarassudla meşgul oldük- larını da görürdüm. Bundan, bunlardan kimsenin şikâye- te hakkı yoktu. Azerbaycanda Halil pa- şa, Taşkendde Enver-paşa, misafirlik kaideleri haricine çıkarak kendilerine gösterilen emniyet ve itimadı bu tarz- da sutistimal ettikten sonra bolşevik- lerin herkesten şüphe etmeğe hakları vardı. Bunun için, bu hâdiseden sanra baftalarca, Ceka memurlarının henim Ev kadınının şek saklayınız. 30 tanesini bir seri halinde derenlere — bir kilo şeker verilecektir. Ev kadını, taze yemiş mevsimi geçmeden kilerin! reçel ve şurupla doldur. Bu kuponları 30 gün neşredeceğiz. Onları hergün — kesiniz, numara vereceğiz. Sonra ulusal — ekonomi ve — arttırma kuru- munün İstanbul şubesi tarafından tayin olunacak bir günde bu numaralar ara- ginda Kur'a çekilecektir. İlk 25 numaraya yirmişer kilo, müteakıp 25 numara- ya onar kilo, bundan sonrakl 50 numaraya beşer kilo, 250 numaraya da ikişer peşimi bırakmamış, her gittiğim yerde beni takib etmiş olmalarından dolayı kendimde hiç şikâyet hakkı görmedim ve şüpheyi artırmamaları için, imuhi- timde yerli unsurla mümkün mertebe az temas ettim. Bir kaç ay bütün mü- nasebetlerim, sefarethane ile, Şeytan- pazarının bazı tüccarlarına ve bir de Tiflisin kendisine Tı.rkıyeılen palamut ri fabrikasına inhisar etti. Bu hal beni sıkıyordu; fakat, tahammül etmek lâ- zımdı; bolşevikler bu tarzda hareket etmekte tamamen haklı idiler, CEMAL PAŞA NASIL ÖLDÜRÜLDÜ? Enver paşa, Taşkend'den dağa çekil- diği sırada Cemal paşa da Sovyetler hududundan içeri giriyordu. O da ha- vadisi Sovyetlerden almıştı. Enver pa- * İşa ona da bir şey söylemiş değildi. Bu- nun için, o da müşkül mevkide kalmış bulunuyordu. Fakat, kendisinin bu iş- lerden hiç haberdar olmayışı, ona kar- şı Moskova hükümetinin eskisi gibi, hiç olmazsa zahiren, dostca muamele gös- termesine kâfi geldi. Cemal paşa, aklı başında, hesab ile hareket eder bir a- dam oduğu için Moskovaya vardığı za- man, gerek kendisini, gerek orada bu- lunan doktor Nâzım ve Halil paşa ile (bir kaç kişiyi tebrie etmenin yolunu buldu ve Ruslar da bunları Sovyet hu- dudlarından çıkmak üzere serbest bı- raktılar. Cemal paşa, Efganistanda ,Emanul- l&h Hân'ın ıslahat müşaviri olmuştu. Efgan devletini yenileştirmek ve ona bir ordu vücuda getirmek için çalışı ya başlamıştı; bu hususla yapılması lâ- zım gelen bazı şeyler için Rusyaya gel- miş ve oradan da Almanyaya kadar gi- dip,tekrar Efganistana dönmek isti- |yordu. Fakat, bu yeni vaziyet karşısın- da her şey değişmişti. Enver paşa ile, İngiliz ve Fransızlar #leyhinde isyan çıkarmak üzere yapılan ittifakın, böy- le bir neticeye varmış olması, bütün plânların bozulması demekti. Zaten, Cemal paşa da Efganistanda İngiltereye karşı muvaffakiyetli bir hareket yap- manın ne kadar müşkül olduğunu an- lamakta gecikmemişti. Uzaktan kolay gelen bir takım şeylerin yakından gö- sünüşleri büsbütün başka idi, (Avluı.n var) a Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlar dır; İstanbul cihetöndekiler: Aksarayda: (Şeref), Alemdarda: (Rsad). Beyazıdda: (Asador), Bamatyada; (Ero- tilos). Eminönünde: (Bensason). Eyüp- te: (Hikmet Atlamaz). Penerde; (Hüsa- Tmettin). Şehremininde: (Hamdi). Şeh- zadebaşında: (İ. Hakkı), Karagümrükte: (Kemal). Küçükpazarda: — (Hikmet Ce- mi). Bakırköyünde; (İstepan), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl enddesinde: (Galatasaray). Tü- nelbaşında: (Matkoviç). Galatada: (İki- yol). Fındıklıda: (Mustafa Nall), Cum- huriyet caddesinde: (Kürkeiyan). Kal- yoncuda: — (Zafiropulos). — Firuzağada: (Ertuğrul. Şişlide; (Asım), Beşiktaşta: (Nall Halid). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalarda: Üsküdarda: (İskelebaşı). Sarıyerde" (A- saf). Kadıköyünde: (Baudet, Osman Hu- lüsD. Büyükadada: (Halk). Heybelide: İ (Tanaş). seresrere AAA AA AA LA AAA AAA _wdcn öğrendiğini söylemi: Dördü de odanın pencerelerine dağılarak karanlıklarda bir gölge aramıya başladılar. Ortalıkta hiçbir şey görünmüyordu Gece yarısına doğ- ” ru, kapı — çalındı. BO Frengis, — cariyeye, kapıyı kimin çaldı - ğını anlaması — için, uyumakta olan u - şaklara sesienmesi - ni söyledi. Cariye çıktığı zaman, oda - ya derin bir süküt yayıldı. Bu vakitsiz ve hiç beklenilmi - yen ziyaretçinin ge- lişi, hepsinin içinde, başka başkâ birer ka ranlık hissi uyandır- dı. Bir müddettenbe- ti, öyle garip hâdi - selerle karşılaşmış « Jardı, ki biraz şüp - heli en küçük bir i- şaretten bile sinirle- ri oynuyordu, Onlar., birbirinin gözlerine — bakarak, kil ın ve ne için gel i anlıyamamak Üzüntüsü içinde bir müddet — beklediler, — Nıhayet, riye — gelince, —meçhul bir — a- damın — şehzade — ile — görüşmek istediğini anladılar. Bu adam, uşağın bütün inkârlarına rağmen, bu evde 0- turan zatın İran şehzadesi ve hüküm- dar Efrâsyabın damadı Siyâveş oldu- ğundan emin olduğunu, onu, bir evvel- ki köyde aradığını, fakat onun kerva la buradaki karısının yanına geldiğini anlayınca burs)n gelerek kabile reisin- şehzade ile mutlaka görüşmekte ısrar ediyormuş. Uzaklardan geldiği anlaşılan bu ge- ce ziyaretcisinin, şehzadenin, hiç şaş- madan izini takib edebilmesi ve niha- yet onun bulunduğu yerleri bilmesi ve böyle esrarengiz bir şekilde gelip gö- rüşmek istemesi, odadakilerin he; hayrete düşürdü. Kimisi, bunun şgehza- denin izini arıyan bir casus olduğuna.. kimisi takibe memur bir süvari müfre- zesi kumandanı bulunduğuna hükme- diyor.. bepsi de, ne yapmak lâzım gel- diğini kestiremiyordu. Zâl, Rüstem, Siyâveş, Frengis.. oda- ların pencerelerine dağıldılar. Karan- lıklarda gölgeler arıyarak evin etrafı- nın abloka edilip edilmediğini anlamak istediler, Karanlik fazla olduğu için bir şey göremediler; fakat evin etrafın- da, insan ve at gibi şeylere delâlet ede- bilecek en küçük bir gürültü, bir kıpır- dama alâmeti de hissedemediler. Zâl. Siyâveşin kapıya çıkmasını muvafık bulmadı: — Gelen adamı, içeriye çağırtalım. Davetimizi kabul edersde, meselenin halli biraz basitleşir, Onu gördükten, söyliyeceği şeylere mana verdikten sonra, vaziyetimizi münakaşa ederi İçeriye gelmezse.. şekil değişir. O za- ;man, ne yapacağımızı düşünürüz. Deyince.. hep birden aşağıya, taşlı- Ra indiler, Uşağı, gelen adamı içeriye |davete gönderdiler, Ziyaretci, tereddüt etmeden kapıdan girdi; fakat taşlıkta, üç adamla ve onların arkasında üç u- şakla karşılaşınca, kime hitab edeceği- ni bilememekten tevellüt eden bir şaş- kınlıkla biraz bakındı. Nihayet, her ü- çünü de, çok hürmetkâr bir tavır ile se- İlâmlıyarak: — Şehzade Siyâveşle teşerrüf etmek istiyorum. Kendilerine pek ehemmiyet- li-ve mahrem şeyler arzedeceğim, Dedi. Zâl ile Rüstem.. kıyafetinden, Midya er kupnnu- biriktirip idaremize getirenlere ve gön- ordusuna mensub bir zabit olduğunu anladıkları bu ziyaretcinin gelişini, pek mühim bir hâdise telâkki etmekle be- raber, eve tereddüdsüz girişini ve bür yük bir hürmetle söz söyleyişini hay- ra yordular. Siyâveşe,, cevab vermesi- ni işaret ettiler, Siyâveş.. şehzadenin, kendisi oldu- ğunu söyleyince, zabit hürmetle iğildi rak: — Ben., bu mıntakanın hudud kuv- vetlerinin kumandanıyım. Vezir Har- Ppağın da yakın akrabasıyım. Sizinle hu- susi görüşmek için müsaadenizi rica e- derim. Dedi. Zabit, bu ricası ile, söyliyeceği yleri, orada bulunanların yanında ha Vezir Harpag ismini işittikleri za- man ferahlamışlardı. Zabiti, büyük bir nezaketle yukarıya,. baba ile oğlun o- turdukları odaya aldılar, ZÂâl ile Rüs- tem, sofada kaldılar, Zabit.. Siyâveşin gösterdiği yere otu runca, bir an, odanın içine göz gezdir- di. Sonra, şehzadenin meraklı bakışla- rile yanan gözlerine bakarak: — Vezir Harpağın efendimize selâm- ları ve hayırlı duğları var. Diyerek söze başladı. Siyâveşin vezi- re teşekkürlerini dinledikten sonra sö- züne şöyle devam etti; — Şehzadem! Bir ay evye!, Ekbatana izinli gitmiştim. Bütün ay, herkesten, sizin esrarengiz maceranızı dinledim. Halk, sizin ne olduğunuzu merak edi- yordu. Kimisi, bir yere misafirliğe git- tiğinizi, fakat bir daha dönmediğinize inanıyor., başınıza bir felâket geldiğine hükmediyordu. Kimisi.. hükümdarın Bgazabma uğradığınıza.. zevceniz ve kı- zınızla beraber esrarengiz bir şekilde katledildiğinize ihtimal veriyordu. Baş- ta hükümdar olmak üzere bir kışım halk da kaçtığınızı biliyordu. Hükümdar.. bir ay kadar, firarınızı hatırına getirmiyerek, misafirliğe gitti- ginizle oyalanmış. Öyle iken, sizi her arafta aratıp durmuş, Vezir Harpag da, kaçtığınızı bilmiyormuş gibi, sizi, fakat yalnız payitahtın etrafında, büyük bir dikkatle araştırmış. Vezir.. bir ay geçince, artık hududu geçtiğinizi tahmin ederek, hükümdara, ne dirinize, ne de ölünüze dair bir ize tesadüf edilemediğini bildirince, hü- kümdar vesveselenmiş, kaçtığınıza ka- nâat getirmiş. O günden sonra, gecesini gündüzünü, firarınızdaki manayı araş- tırmakla geçirmeye haşlamış. Sizin a- ca-Jve şehzaaeyi bir defa daha selâmlıya- |ranmanız ve yakalanmanız için, bütün valilere, hududlardaki kumandanlara e- mirler vermişti, Ben, bu emirler verildiği zaman pa: yitahtta idim. Bir gün, vezir Harpag, beni çağırttı. Bana., size dair haberler aldığını, kervan müsademesinde başı- nıza gelen felâketi.. içinde bulunduğu- nuz tehlikeyi., bu gidişle, behemehal yakalanacağınızı anlattı. Benim kuman- da ettiğim hudud mıntakasında bulu- nuşunuzdan memnun olduğunu.. derhal hareket ederek, sizi, hududun ötesine kadar selâmetle göndermemi emretti. Ben.. on beş günlük yolu, on günde katederek geldim. Bitkin bir halde yor- gunum, fakat vezir Harpağdan aldığım emre göre efendimize hizmete hazırım, Hş! Vezir Harpag, oğlunuzun, her za- man tehlikeden masun bulunduğundan emin olmnnm da söyledi. (Arkası var) Bugünkü program 2 Temmuz 1937 Cuma İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava- dis, 13.08: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,80: Konferans: Türkiye Kızılay cemiyeti namına doktor Süreyya Kadri tarafından, 19: Radyo fonik komedi (Müral), 20: Fasıl saz heyeli, 20,40: Ömer Rıza tarafından a- rapça söylev, 2045, Fasıl saz heyeti (Saat ayarı), 21,15: Orkestra, 22,15: Ajans ve bor- sa haberleri, 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. YARINKİ PROGRAM 3 - Temmuz - 193? - Cumartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk muaikisi. 12$0: Hava- dis. 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşamı neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 1920: Konfe- rans: Türkiye Kızılay Kurümu namına De, Fethi tarafından. 20: Türk musiki heyeti. 20.30: Ömer Riza tarafından arabea söylev. 2045: Türk müsiki heyeti, (saat âyarı). 21.15: Örkestra. 22.15: Ajans ve borsa haberleri, 22.80: Plâkla dans musikisi, opera ve operet parçaları. Muhamnsen bedeli (18360) lira olan 100 ton telgraf ve >ki ton bağ teli 15/7/1937 Perşembe bünü at 15,30 da kapalı zarf usulü ile Ankarada Nafia Vekületi binası içinde toplanacak olan 9 uncu Arttırma ve Eksilime komisyonunca satın alınacaktır. Bu işe girmek ettiği vesikaları, Vüzımdır. Şartname'er para enlerin (1877) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin f gazetenin 7/5/1936 G. ve 3297 No. l miş olan talimatname dairesinde alınmış vesika ve teklifle 14,30 a kadar Ankarada idare binası içindeki ishasında intişar et- ti ayni gün saat Komisyon Rceisliğine vermeleri ız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Haydarpaşada te - sellüm ve sevk şefliğinden dağıtılmaktadır. (8682)

Bu sayıdan diğer sayfalar: