July 15, 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

July 15, 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Çiçek Biyolojisi Meyva ağaçlarının çok mahsul vermesinde, çiçeklerinin |£*76'eci oldum. bu yetişmez mi? eksiksiz aşılanmasının büyük tesiri vardır Kırka yakm mevya çeşitlerile, yeryü- zünün bu bakımdan en zengin bir par- çası olan yurdumuzda, meyvacılığın di- İediğimiz derecede ileri gitmesi sebepleri. ni hazırlarker, köylümüzün de kendi pa- yıra düşen bir takım bilgileri edinmesi ve bunları kusursuz surette gütmesi lâ- zımdır, Bugün Üzerinde durscağım nokta, i bı bilgilerden bir tanesidir ki meyvâcı- hhte k ehemmiyeti olduğu için, ağaç yeitirenletee dalma göz önünde tutulmâ- hdır. Gerip dolaştığım yerlerde daima gör- müşümdür: Bizdeki meyva ağaçları - en verimli yıllarında bile - iktidarları olan mahsul derecesinin, en azmı vermekte- derler. Bilfarz yüz kilo meyva vermesi lâzım gelen bir ağacın, bizde elli kilo ver- dizini görürüz, bunun sebebini ekseriya topraktan, sudan veya noksan bakımda biliriz. Gerçi bu, en göze batan sebeptir, fakat #yni bahçede bir kısım ağaçların meyvadan kuılırken, bi asımlarınm a7 veva hiç meyvasız olmasına, yahut ta verimli bir cipsin bu yıl çok verip te ge- lecek yıl az vermesine ne demelidir? Aşi- kâr ki crlada, gözden kaçan daha başka gebenler vardır. Köylümüz, sürüp gelen bir görenek yü- zünden, ker şeyin Tanrıdan geldiğine nmağa alışkındır, noa sorarsanız, «Al Jah vermedi, tu yıl olmadı işte...» deyip geçer. Halbuki tabiat dalma o cömerttir, sırrına erişince İstediğimizden fazlasını vermekte tereddüt etmez. Böyle ayni şartlar içinde bulunan bir kısım meyva ağaçlarının, döl vermemesi, onların ekseriya çiçeklerindeki bir çift- Jeşme noksanlığında: kösnilmeyen bir hayvan nasıl ki çif mekle gebe kalmazsa, vaktinde açıp vak- tinde (eş tozu) nu bulamayan bir çiçek te mevsim sonunda meyva tutamaz. Bâzı rebatlarda dişi ve erkek uzuvlar, ayni çiçek'e bulunur da, birinin erken büyümesi, ötekinin vaktinde yetişmeme- $i, kısır kalmasını mucip olur, Meselâ ça- üzümünür çiçeği, az sayıda olan er- uyuvlarının €ş tozlarını çabucak tiğinden, mutlak başka bir üzüm çe- şirnin erkek tozlarına muhtaçtır. Belki, bu maksatla çavuş bağlarına (babalık) etsin diye (keçi memesi) gibi tam çavu- CL 44 Zi 4 > j pun çiftleşme çağında erkekleri Kemale gelen bir başka üzüm çeşidi diktiklerini bilirsiniz. Elma, armut, erik ve saire gibi ağaç- Jaria da böyle haller olabilir: Bir cins elma kendi kendini aşılayamaz da, yanı başındaki başka bir cins elma ağacına u- çurduğu eş tozlarile onu mükemmel 'mah- suldar eder. Eğer birbirlerine uygun çe- şitleri, ma çeşitlerini bahçenize doldurü! neticede çoğunun pek az Jerini hayretle görürsünüz ki, bundaki kabshat, tamsmen (çiçek ve telkih biyo- 1oj's') diyebileceğimiz bu bilgiye vâkıf olmavışınızdadır. Yine meselâ diş bademi dediğimiz, ince kabuklu bademin pek a- rardığını, fakat mahsul vermekte de biroz nezlı olduğunu bilirsiniz. Eğer diş badem: ile süslü bir bah, , ara ara, üç beş ane de taş bademi dikilmiş olsa, bu ? ik'nei badem ağaçlarının çiçeklerinde pek bol olan erkek eş tozlarının öteki ba- der'n çiçeklerini bir mahsule yatması temin edilmiş olur. Ru saydıklarım erkek ve dişi uzuvları ayni çiçekte olan meyva ağaçlarına mi- sa'dir, Ceviz gibi, fındık gibi dişisi, erke- ği ayr ayr çiçeklerde olan ağaçlarda bu, büsbütün mühim bir meseledir. Bazı çeşitler erkek sülüklerini çabucak döker. ler, geriden; yetişen dişi çiçeklerin çoğu bu yüzden kısır kalır. Halbuki devamlı surette erkek çiçeği veren çeşitlerin bah- çede bulunması arkadan gelen bütün di- şileri aşlamaya yarayacağından, böyle bir bahçede bol meyva almak mümkün olur. Yabani fındıkları, köylümüz daima sök'ip atar. Halbuki bu fındıkların pek ,İbel olan erkek tozları, bizim iyi fındık. e a ' larınızı sşılamakta O kadar kıymetlidir | kW kurulurken Jikte birinci olan bir! kir sinir buhranı içinde bulunan kız, kı- ki onların bahçede tektük bulunmasına bi'hassa müssade etmelidir. Bu ikinci söylediklerim de dişi ve er- kek çiçek.eri ayrı ayrı olan nebatlara misaldir. Biz'de dişisi erkeği büsbütün ayrı clan meyvalarımız vardır ki, bun- değiliz. O halde neden bu kadar fena | Kumsndana haber verildi, yarası sarı- isrda çiçeklerin aşlanmasına yardım et- memek. mahsulü hepten yok eder, Antep fıstığı bunun en güzel misalidir. Antep havalisinde pek seyrek olan erkek ağaç- dir ederiz ama, bu vaziyetin artik ne) köpü lar yüzünden her yıl yüz binlerce kilo mahsül boşa gidiyor. Eğer erkek ağa çoğaltı'mış olsa veya her ağaca bir erkek —— —— e —e Bir genç Kız temennisi Ankaralı bir okuyucum, Bayan «G. Ç» hayal peşinde koşmayan bir genç Yız olacak, gönül bahsinde isteklerinin hududunu çizerken: — Beğendiğim erkek ne bir Hergül kadar kuvvetli, ne de bir artist kadar güzel, re de bir yıldız kadar uzak ol. Sun. ŞLERİNZ., Vatan sever, yuva sever, beni sever ve kendini bilir ve sever, olgun bir er- kek o'sun, bu yetişir, Benim için bu cürnlelere ilâve edile» eek tek söz, istediğini bulmasını te - ir, dır, Ailenizin muvafakatını alınız, zarar yok Belki biraz gecikir, fakat siz; ettiğim bir genç kızda sabretmesini bilmek kudreti de bulunacaktır sanı- Gm. enn elnekten iberet kalacak. takrrde bu sütunda bahsedilecektir. Mecak etmeyiniz. * Ankarada Bayan B. A. ya: Fikrimde israr ediyorum. Saadetini- xn tam olması için siz mes'ut olurken başkasını bedbaht görmemeniz lâzım- mutlaka olgun olduğunu tahmin * Bandırınada Bay İbrahime: Henöz cevap gelmemişür. Geldiği TEYZE | yanyana dikmeyip te, rastgele ek.) aşılayarak bereketli!” İşin yoksa ol; demişler, hit ol, paran çoksa kefil im çok, param yok ama * İşten artmaz, dişten artar. demişler. Ne yanlış şey... İşten de artar, dişten de artar, yalnız dişiden artmaz! * “Temiz iş altı ayda çıkarmış. Tabii bir şey; herkes temiz işi kirli çamaşır gibi meydana çıkarmayı istemez de... * İş bazan da çığrından çıkarmış. Ka- bahat işi çığrından çıkaranda değil; | Çölde korkunç ve acıkl bir aşk faciası Bir Arap kızını seven Lejiyoh zabitleri düello ettiler, biri öl b sağ kalanı da genç kızı öldürdü Aşk uğrunda ne büvük fedakârlıklar yapılmış, (servetler ksybedilmiş, ocaklar sönmüşlür. Gene aşk uğrunda nice cinayet lerin işlendiğini her zaman okuyoruz. An- latacağımız o hikâye tedir. Ne diye şuna buna uyar da çığ- rından çıkar? z A İş olsa da varsın çocuk oyuncağına çevrilse, o da para ediyor: Hem de çok para... * Hokkaba > — Kutu içinde kutu var! Der.. bu bir hokkabazlık oyunudur. Eğer hokkabaz olmıyan biri de: — İş içinde iş var! Derse, muhakkak o da hokkabazca bir iş görüyor, demektir, * — Bu Kadar yazı yazdın, bu da mı iş? Diyorsunuz hal. Tabii, bu da iş. işi- mi bilirim vesselâm; iş işten geçinceye ğ İMSET Yeni bir Spor dedikodusu (Baş tarafı 1 inci sahifede) lâkadar muhitlerde şiddetli dedikodu- Jar uyandırmıştır. Bu tebliğin mubtevi- yatından bilhassa Galatasarayhiar mü- teessir görünmektedirler, Tanınmış bir i Galata yu dün unlar; söylemiştir: — Çağırılan oyuncular içinde bugün- kü formları itibarile milli takıma nam- zet olamıyacaklar bulunduğu gibi mil- li takım namzedleri haricinde kalmış oyuncular da vardır, Milli küme birin” ciliğini kazanan Fenerbahçenin peşi sı- ra ve iki puvan farkla gelen Galata- saraydan davet edilen oyuncu! kişiden ibare! olması ve milli ki çüncüsü Beşiktaşlan da iki oyuncu a- Immasına mukabij aynı kümede dör- düncü kalan Güneşin altı oyuncu ile milli takım namzedleri arasında yer ak ması hayret edilecek bir iştir. Şampiyon olan Fenerbahçenin bir hayli arkasında gelen Güneşin milli ta- İ bir arkadaşımıza | takımla müsavi bir vaziyette bulunma- sı cidden göze batan bir haksızlıktır. Yarıdan fazla oyuncusunu milli takı-| İma namzed olarak veren Güneş takım:ı| İbu kadar kuvvetli de biz mi farkında! vaziyette kaldı. Futbolda herkesin kendi görüşüne .İiklmsenin duymadığı, duyamıyacağı aşk iİren arkerler, arkasından göre bir hesabi olduğunu bilir ve tak- görülecek ve ne de takdir edilecek bir tarafı vardır. Milli takımımız böyle gelişi güzel he- İsap ve ölçüler üzerine yapılmaktan bu İdefa da kurtulamamış oluyor. Böyle bir vaziyeti kabul edemeyiz!» da" aşılanrış olsa, kaybolup giden mah- gwl kazanılacaktır. İncir ağaçlarına ilek takılması da baş- ka başka ağaçlarda olan dişi ve erkek- leri yakınlaştırmak için değil midir? tulâsa, çiçek ve telkih biyolojisi mey- ılığımızın, üzerinde durulacak bir me- selesidir. Profesör Glaysberg de bu mese- leye geçen seneki bir raporunda ehem- miyetle dokunmuştu. Hükümet kadar, üylü de bu iş üzerinde durur ve daima verilen direktif dairesinde yürürse, mey- vacılığımız devlet için de, köylü için de en kozançlı hir kaynak olur. Tarımman 4 Bay Recep Tekine: Keten ve kendir ziraati hakkında bir kitap vardır: Adı (Lifi nebatlarımızın zi- raat ve sanatları) dır, Yazanı Ali Kemal- dir. İstanbulda Kader matbaasında 1080 da basılmıştır. 120 sayfa ve resimlidir. Fiatı üzerine 100 kuruştur. de bu cinayetlerin en müthişlerinden, ayni zamanda en acıklıla- rından biridir: Çöle mahsus serin bir yaz gecesidir. Tunç renkli çıplak bir genç kız Saharanın daha soğumamış|rulmaz, hesab istenmez. Lejiyo8 kumlarına yalın ayak basarak bir hayalet | bir manastırdır ki, orada mazi bİF gihi süzüldü ve ayın batmasını bekledi. İ-İ fik önceleri, bazı yanlış faraziyel&f* çinde nefret ettiği askerlerin, hele güna- |lanorak, hedeften uzaklaşan f hı kadar sevmediği birisinin uyuduğufalü zab'un kâğıtlarını karıştırdı. Sl harap duvarlara dişi bir kaplan gibi bak-| len mektuplardan, Edinburgdaki ##Üİğİ tw. Burası, Sahara çölünün, şimali garbi- | sının adresini buldu. Ve öğrendi si sine Fasın daha düzelmemiş hududunda | zabitin ismi takmadır, ve kendisi İ baş kaldıran yerli bir kabileyi tenkil et-İmuhsrplerdendir. Büyük harpt€ yi mek için. gönderilen, Fransız Lejiyonla- rmın muvakkat karargâhı idi Tı renkli genç kız hizla ilerledi ve bir düzüne nöbetçiyi atlatarak ileriye v geçti. Çadırlardan birine girdi. Geçen se-| etobdili makam etmek: fer de ayn! yere gelmişti. Fakat o zaman İdi; seviyordu ve şimdi ise çadırın içinden liklar göstermiştir. Mütareke olup #4 hiz e fas e nişanlısına dönmüş, ; tacirile evlenmiş ve geçemiyeceğini ei dense e i 7» etmeği münasip bulmuş ve My ni aramak için de lejyon alayınâ mıştır. Aradan iki sene geçmiştir. iskoçya bit, alayın #n gözde zabitlerinden tur, İşte *am bu sıralarda, gene #yd tarafından aldalılmış, eski Kazak ©“gi mir; mi rı değil, hançerlenmiş bir ada- » hırıltılı sesi yükseliyordu. Karanlıkta bir hançer parladı ve ya- tan kir heyeletin üstüne birkaç defa indi kalktı, Gürültüyü duyup kumların mü- | zabitlerinden biri, buraya düşmüştü saadasi nisbetinde koşuşan askerler ça-| nasipsiz, sıkı fıkı arkadaş olmaktı o dıra yaklaştıkları zaman, buradan elin-| eikmemişlerdir. Harici âlemde mağ de urundan kan damlayan bir kama, tunç | Jan bu oldaş, bu yeni bulunmu$ ğ İ renkli bir kızın çıktığını hayretle gör-| yada sr karlı çarpışmaların en düler, mai Surları şeklinde yükselmişlerdir. A ç! Feleğin sillesini yiye yiye, korku ne-| rından su sızmıyan iki arkadaş resi dir bilmiyen bu kurdlar elbette ki böyle çıplak bir kızdan korkmayacaklardı. He- ten bir dakıka olsun bile ayrı ş halde, birbirlerini korumayı bir pi men üzerine atıldılar. Lâkin o, civa gibi | en kaydı ve uzaklaştı “Bunu gö- telâkki etmişler, ve hep yanyana aleş açtılar. müşlerdir. Yanına varıp ta kızın biçkıra hıçkıra kumlarda debelendiğini görünce, gene de etle baka ka'dılar.. Çünkü kızın ıplak vücudu baştanbaşa yağ içinde idi e kız düşmanlarının, eline geçmemek bövle bir tedbir düşünmüştü. * Çıplek kızı sorguya çektiler. * 2 Bünleri anlıyan kumandanın sz vi şına dank dedi, ve şimdiye kada” buzu ine üzüldü. Es zak zakiti, İskoçyalının öldürülme$; iki hafta evvel birdenbire mey! kaybolmuştu. Ve herkes onun bif tuzeğına kurban gittiğini buki kanın ayağı öyle değildi. Bu Valler yıldır birbirlerile dost Bu iki eriradaşın arasına - bir kadın haya'i girmişti. Ve nasıl nemez, ikisi de ayni, fettan, ci Alnı sevmişierdi. Netice mali ikisi arasında nefret yılanı ve muş, ve ker biri, arkadaşının « ettiğine iaanmıştı. Aşkı daha yar lan, ve bunu damarlarında dahs bir suretle hisseden Kazağın, bunu #hsos etmesi boşuna bir br muşlu. Bir gece, Ayala, başının ağ” ane eflerek, âşığı Kazağın yanit iphe ve kıskançlıkta? İ lan Kazak ta, urkadaşı İskoçyi rını yözeslemeğe b. kızın oraya süzü must... & RR Derin saca: — O, bana kendimden de daha aziz 0- lan birisini öldürdü, şimdi de Allahın yarımile katili öldürdüm, aşkım in- #kamını aldım, dedi ve bayıldı. e - lan kızı giydirerek huzuruna çıkardılar. Kumardan bütün gayretine rağmen genç kızden fazla bir söz alamadı. Kızdı, yumuşak davrandı, olmadı. Tunç renkli kız, saşkımın intikamını al- dım» diyor, başka bir şey söylemiyordu. an nihayet bir insandı. Fazlaca asabiyetine mi kapıldı, nedir, katili aske- ri hapishaneye yolladı. Tahkikat netice- sinde kızın Jejiyonerler arasında hayli de- dikodusy yapılan, tutkunu olan Ayala is- mirdeki civelek taze olduğu anlaşıldı. Kı- zın aflesire de haber gitti. Ve bir sabah, akrabasından biri, ona giyecek elbise ge- tirdi. Öyle ya, Allahın çölünde elbise ne gezerdi, Öyle ki, çıplak yakalanan kıza kumandanın emrile asker üniforması giy- xmizlerdi. Nöbetçiler de bu yeni misa- firlerime acsmış olmeli ki, akrabasının ge- *irdiği elhiseleri şöylece bir muayene et- &ler. yalnız içinde silâh saklı olup olma- dığını araştırdılar, sonra adamı Ayalanın yanına bıraktılar, Bir kaç saat sonra da, Ayalayı yere yığılmış, güzel abanoz saç- ları dağılmış, dudakları aralanmış bir halde ölü olarak buldular. Akrabası kı- 21 öldürmüş ve kaçmıştı. * Kumandan bu muammayı çözmeğe ka- yar verdi. Bir gece evvel yatağında han- çerlenen İskoçyalı zabitten elbette bir ipucu elde edemezdi. Esasen lejiyona gi- ren her hangi bir kimseden maâzisi so « a. vaz ? aa hiç te fena bir niyetle gitmemi e vk onu sevmediğini, aralarındaki nın İamamile bitmiş olduğunu yi için uğramıştı Ertesi sabah iki canciğer arksöfğ ga etmişler ve tunç renkli kız? e düelloya korar vermişlerdi, ve Di alaca karanlıkta, çölün sonsu “yg £ içinde kumlara gömülen iki tabani si işitilmiş, İskoçyalı geri dö zak ta birdenbire #ftadan ka; Bununla Leraber aşktan si İrkoçyahı, arkadaşını öldürmekl€ kızın sevgisini kazanmış bir sark kızı olan Ayala, tabi kendi kanından olan erkeği 8€' »m, görülmemiş, birine gf yeti, belki onu bir a “ei di, İste o kadar. O yat büyüliyen Kazağı” (Devami 12 inci soyjufle

Bu sayıdan diğer sayfalar: