29 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

29 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergğün ' İsmet İnönünün spor Hakkındaki beyannamesi Yazan: Muhittin Birgen ' smet İnönünün, Anadolu Ajansı vası- tasile, spor hakkında neşrettirdiği be- 'yanatı okuyanların geniş bir nefes ala- cakları ir. Bu beyanat ile şunu görüyoruz ki, Başvekil bu işe ehemmiyet vermiş ve derdin üzerine açıkça parma- fanı koymuştur. Bu, memleket gençliğini kemiren bir hastalığın radikal bir tarz- da tedavisi yolunun tutulması demektir. İsmet İnönünün mümtaz vasıflarından biri de kendisinde kuvvetle mevcut olan takip fikridir. Bu takip fikri ıyesındı! Başvekilimiz, bundan böyle, spor hare- ketini takip edecek ve ettirecek ve vazi- yeti tetkik ettikçe münasip gördüğü ted- birleri alacak ve aldıracaktır. Ümit ede- biliriz ki, bu suretle, spor hayatımız ya- vaş yavaş yeni bir devreye girecek ve horoz dövüştürücü ruhu, horoz gibi dö- | vüşme psikolojisi sporun hem dahili, hem l de harici muhitinden yavaş yavaş kalka- | caktır. * Bilmiyorum, spor sahalarında sık sık göze çarpan elim hâdiseleri bizzat çıka- ran sporcularla bu nevi hâdiselerin çık- masına yardım ediyormuş gibi tahrikât yapan spor edebiyatçıları, İsmet İnönü- nün acı beyannamesini okurken neler hissetmişlerdir. Ben spor hayatımız na- mına, Başvekilimizin acı sözleri karşı- sında, derin bir hicab ile başırmzı önü- müze iğmek ve uzun uzun düşünmek mecburiyetinde olduğumuzu zannediyo- rum. Çünkü, sporla uğraşanların bu işde muvaffak olmaları ve memleket gençli- fünin bedeni terbiye sahasında ileri git- mesi için fakir bir memleketin cebinden mümkün olan her yardımı yapan hükü- met, neticede, sporculuğumuzun böyle gayrimedeni bir hastalıkla malül oldu- ğuna kanaat getirirse, bunda sporcu için de, spor edebiyatçısı için de mahcubiyeti mucib olacak hayli acıklı noktalar bulun- mak icap eder. Hattâ, sade onların değil, bizim gibi spor yabancılarının da, baba olarak, ana olarak, hattâ umumi terbi- yenin teşekkülünde rolü bulunan bir ga- zete vöya gazeteci olarak, bir takım mes'uliyet hisselerimiz vardır. Hattâ, bu çirkin hâdiselere karşı,gazeteci sıfatile, re- aksiyon yapmak rolümü şahsan vaktinde ve hakkile yapmış olduğuma kani bulun- mama rağmen, İsmet İnönünün- beyan- namesi karşısında ben kendi hesabıma düşen mahcubiyet hissesini tamamile al- dım; © beyannameyi bir taraftan okudum ve bir taraftan da, kendi namıma, genç sporcu namına ve haris edebiyatçı, ya- hut, adları spor muhitlerinde malüm 0o- lan derebeyleri namına bir hayli utan. dim, * İsmet İnönünün sözlerinden sonra bu- Tada tekrar etmeğe lüzum olmasa dahi, bu münasebetle bir kere daha söyleme- Hyiz ki, spor İnsanca, efendice bir mü- | sabakadır. İnsan, bu müsabakada bazan | galip gelir, bazan da mağlüp olur; galip SON'POSTA- Resimli Makale: Her insanın ruhunda bir münakkit yatar, başkalarının ortaya attığı bir fikri, yarattığı bir eseri evvelâ kusur bulmak hevesile tetkik ederiz, gözümüz pertevsiz kesi - lir, güneşte leke arar ve buluruz, bulamadığımız zaman hayailmizde icat ederiz. hatırlamalıyız. 4€ Herkes bir münakkittir. 36 Hiç bir şeyi beğenmiyen insan en büyük zararı da ken- disine yapar: Bütün ömrü yolda susuz kalmış bir seyya- hin iztırabi ile geçecektir. Hayatta mes'ut olmak için be. ğenmemenin değil, beğenmeye çalışmanın esas olduğunu SÖZ ARASINDA - Yirmi dört saat İçin hapishaneden Kaçan mahküm | HERGON BiR: FIKRA | Hastanın dediği gibi Gençliğinde doktor Esad Paşayı bir hastaya çağırmışlardı. Paşa, hastaya me rahatsızlık hissettiğini sordu. Has- ta yatağında doğruldu: — Dün bana birdenbire bir şey ol- du. Karnım mi ağrıdı, başım mi ağrı- dı, bilemiyorum. Şimdi de gene iyi de- gilim asmıma neyim var bir türlü tayin e joTYUM. Paşa bir dakika düşündü: — Şimdi bir reçete yazayım amma ne yazayım bilmiyor: nede yaptı- Tırsınız amma ne yaptırırsınız bilmi- yorum. Günde bir defa mı alırsınız, beş defa mı onu da, bir türlü tayin e- W şehirlerinden birinin hapis-| Sevgililerine Steno hanesinde geçen bir hâdise bize garib bir mahküm tanıtmağa vesile oldu. Bir mahkümun vatanperver olması. tabii- dir, amma vatanperverlik saikasile har pishaneden kaçması ve bir gün sonra avdet etmesi pek de tabil sayılamaz. Güstav isimli mahküm Norvecin milli bayramı sabahı hücresinin pence. re demirlerini sökerek kaçmış ve ma- sası üstüne hapishane müdürüne hila- ben şu mektubu bırakmıştır: «Sayın direktör, «Ben temiz bir Norveçliyim. Memle- ketimin milli bayramı olan böyle bir günde emrinizde kalmağa hissiyatım mani oldu. Şimdilik kaçıyorum. Ve di- ğer vatandaşlarımla birlikte bu şerefli günümü kutlulamağa gidiyorum. Beni merak etmeyiniz, Tanrı sağlık verirse yarın döneceğim. Hoşca kalın!.» İle mektup yazan “Yeryüzü cenneti ,, ni Kuran 85 lik şimaiye kadar yeryüzünde bir çok peygamber mukallidleri türedi amma, biç biri insanları peşlerinde uzun boy- lu sürükliyemedi: İşte bunlardan biri de, İngilterede tıpkı diğerleri gibi bir bamle yapmak istedi ve polisin ağına düştü. 20 nci asrın yeni peygamberi Karol Çe- âr isminde seksen beşlik bir ihtiyardır. Londra civarında bir malikânede otu- rur, Malikânesini «yeryüzünün cenne- ti» ilân etmiş ve bütün kadınları bu cennete davet etmiştir. Mahlükatın en mütecessisi sayılan kadın bu cenneti merak etmez de ne yapar? Bittabi bir çok kadınlar papazın cennetini görme« ğe gelmişler ve gene papasın şayanı |hayret telkini ile oradan bir daha çıka- mamışlardır. Papazın fırsat buldukça muhtelif va- sıtalarla evli kadınlara şu şekilde ha- berler göndermekte olduğu öğrenilmiş- tir: «— Ey melekler, cennete kavuşmak için ölmek lâzımdır. Halbuki ben sizi ölmeden, derhal cennete kavuşturaca- geldiği zaman da, mağlüp olduğu zaman | '©'T " da insanın ne kıymeti artar, ne de kıy- Filhakika mahküm ertesi sabah er- meti eksilir. Sporu böyle anlıyan insan | Kenden, daha hapishane kapısı açılma- sporculuk yapabilir; böyle anlamıyan in- | dan gelmiş, fakat bu namusluluğu mah- sana sporcu denemez. Sporun spor olmak | kemede cezasına iki sene daha zamme- Steno'nun ne olduğunu bilirsiniz. Bim, Kocalarınızı ve çocuklarınızı bıra- kıp, bana, benim «yeryüzü cenneti» me geliniz!,» Papazın davetine bir çok kadınlar Temmuz 29 ! Sözün Kısası i Zorbalık Hortlayor mu? E. Talu — Şrrrank! — Çatl, Pat!. Gümbürrrr!.. — Hasayt! Var mı bana yan bakat Yakın bir mazinin bin bir seyyicsif den biri de bu idi. Namuslu ve saktfi adamların gezip tozmalarına, rahat © fes almalarına engel olan zorba tipi & lence yerlerini haraca keser, bugün bi rada, yarın ötede boy gösterir, İstanbif la, Beyoğlu ile, Galatasile, sayfiyeleril&) mutlak tasarruf iddiasında bulunat##| esnafı da, müşteriyi de bihuzur ederdi Cumhuriyet rejimi, bir aralık, bu baf bis ve küstah zihniyeti sindirdi, z0f balığa hâtime çekti. «Efendi» bir dW İre, ancak «efendi» bir muhit ister. İfendiliğin dışına çıkanlara, külhanbey” İlik taslayanlara tahammülü yoktul: (Ortalığı «kesip almak» iddiası medi bir camianın içerisinde boğulmağ? mahkümdur. Bunun için kanunlarf İhüküm konulur, mani ve adli zabıtayâ direktifler verilir. Biz de, bunu böşlt yapmış idik. , Böyle iken, son günlerde, Boğazilı dinlenmek üzere çekildiğim tanınm$ (ve müteber bir müessesesinde üstüstü' İşahid olduğum bir kaç müessif vak'â bedbinliğimi üuyandırdı. faziletle te” vem olan cumhuriyet rejiminin sindif” miş olduğu zorbanın hortlar gibi oldu" ğunu sezdim. Eskisinden tek bir farkla: Saltanât zorbasının siperi, mazlumunu zatı şir hâne aleyhinde tefevvühatta bulum” makla itham ederdi.. bugünkü, onü Türklüğü tahkir etmiş olmakla ithafil yor. Ve düşünmüyor ki, bizzat ııbebı,ve. verdiği ıskandal'dan Türklük sıfatı hef halde daha çok müteessirdir. Cam, çerçeve, çanak çömlek kırmalı nâra atmak, gecenin geç vaktinde umü* mun istirahatini selbetmek terbiyeli in” ganın harcı değildir. Ferdlerin terbiy€ kıtlığı ize, bizzarur camianin da üzeri* ne sıçrar. Eski devir bu inceliklere ehemmıye' vermemiş olabilir. Fakat biz, bugünkü genç Türkiyenin Türkleri bu husustâ çok hassasız. Bir iki kişinin yüzündeli efendiliğimizi şüpheye düşüremeyiz. . Onun için, nazarı dikkati celbetme” yi millit borç biliyorum: Zorbalık hort- luyor.. dikkat edelim.. buna kat'iyeti meydan vermiyecek tedbirler alalım! ae — Alteşsiz pişen yemek Almanyada bir konserve fabrikasi yeni bir cins konserve kulyları çıkar” mıştır. Bu kutularda çiğ könserve var” mış ve könserve ateşe ihtiyaç kalma” dan pişirilebiliyormuş. Kutu şu tarzdâ yapılmış: Konserveyi muhafaza eden kutu * nun baricinde ikinci bir kutu daha vaf” mış. Her iki kutu arasındaki boşluk d birbirinden ayrı iki dan mürek * kepmiş. Bir tarafında sönmemiş kire$ı öbür tarafında su bulunuyormuş. Ku” tunun dışındakı tertibat sayesinde *Ü ile sönmemiş kireç birleştiriliyormu$ Nutukları, acele söylenen sözleri aynen | koşmuş, fakat bunlar arasına polis de mem | YE hiç kaçırmadan yazmak için bir ta- | karışmıştır. hindilerin karşısına geçip onların hayva- |nirsek ne âlâ, mesele yoktur; öğrenmez- kım hususi ışareı:e”r kullanmaktan ibf' ni mücadele sevki tabülerini tahtik edi- |*ek: bükümet münasip göreceği tedbir-| Te tolan bir usuldür. İşte İngilterede| seĞİ ; a lerle bütün bunları, bizim başımıza vura "dünya stenocuları arasında büyük bir €i neşriyat yapmak ve nihayet klüp ta. ı için birinci şartı budur. Bunun gibi «ka- | dilmesinin önüne geçememiştir. baramazsın kel Fatma!» diye, dövüşen Bu suretle hararet hasıl oluyor ve kon” İngilteredeki canavar yavrulamış Bir zamanlar İngiltere sahillerinde gö e ST vura elbet öğretecektir. İsmet İnönü bu şöhreti olan Miralay Olaf Melin de A ae İ |gençliğinde sevgililerine uzun uzun O, bu sahada ne kadar şiddetli tedbir- mektuplar yazacağına, daima az vaklile ler alırsa alsın, memleketin salim -| ve az kâğıtla bu işi steno vasıtasile te- nen kafaları kendisi ile birliktedir. Hat-|min edermiş. O kadar ki aradan sene- tâ, biz bu tedbirlerin seri, müessir ve ica- | ler geçip evlendikten sonra da in; bında can yakıcı ve ibret verici olması-| yazı yazmayı unutmuş. Şimdi karısile nn taraftarıyız. mektuplaşırken hep steno kullanıyor- muş. seyircilerden olmak dahi sporun nazari amatörlüğü ile telifi kabil şeylerden de- Bildir. t Bir taraftan bizzat spor yapan gençler, spor meydanlarına medeni ve insani bir ruh ile çıkmaya, diğer taraftan spor ede- biyatı ve spor tenkidi yapan nazar'i spor- cular ve amatörler de taşıdıkları kalı içini ayni ruh ile doldurmaya mecbu. lar, Biz, seyirciler de, ana dost, nihayet vatanı olarak, müsabakalarını seyre gi zaman, vazifemizin tahrik ve tahris de Bil, bilâkis teskin ve tadil olduğunu öğ- Tenmeğe mecburuz. Biri efendice spor yapmak, diğeri tavsifi imkânsız bir yarı- şa kalkmak demek olan bu iki nevi spor telâkkisinin Iyf olan tarafımı kendimize * mal edip çirkin tarafını atmayı ya öğre- neceğiz, yahet ta öğrenmiyeceğiz. Öğre- işi elbet yapacaktır. Muhittin Birgen rünerek, bütün dünya efkârı umumiye- işgal eden, ilim ve fen adamlarını bu ere koşturan Loch Ness canavari yavrulamıştır. Gölün ağzında tetkikat yapan bir takım mektep talebeleri, bu | yavruların, 1 metre boyunda olduğunu ve suyun Üstünde görünüp kaybolarak dolaştıklarını görmüşlerdir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Muhterem bir meslekdaşımız tifo salgınının — önüne geçebilecek bir çare keşfetmiş, hülâsater diyor ki: — dİstanbul şehrinin sularında tifo mikrobu bulunma- dığı anlaşıldı, hastalığın genişlemesinde lâğım meselesi- nin de ikinci derecede kaldığı sabit oldu, Tifonun artma- ESTER-'İNA'N «İSTER rini geçirenleri bu una sebep olan şey, ayakta dolaşan hastalar, veya hasta- lığı geçirdikleri halde el'an vücutlarında mikrop taşıyan kimselerdir. Ve mademki böyledir, İstabulün her semtin- de muvakkat bir hastane açmalı, hastalarla nakahat dev- binalara doldurmalı, göz hapsi altın . da bulundurmalıdır,» İNANMA! Bugün hava kısmen bulutlu Dün hava kısmen bulutlu olarak g€8 miştir. Rüzgür sakin esmiş, barometf” 756 yı göstermiştir. En fazla sıcaklık 388 en az sıcaklık 20 olarak kayde- dilmiştir. dünkü gibi kısmen bulutlu — geçmesi, rüzgârların şimal- den sakin olarak esmesi muhtemel. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: