23 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

23 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M AA H 1960 Yılının Evlileri Yazan: İsmet Hulüsi Bayla Bayan salon- da oturuyorlardı. Hizmetçi, elinde bir kartvizitle içeri girer: Bayan — Ne var? Hizmetçi — Efen: dim bir görücü. Kartı uzatır. Karti “bay alır. Kartın bir yanında genç bir er- kek faotoğrafı vardır. Bay — (Kartı ©- kur) Sermed Gülsa ver. ' Bayan — İşi nay- Dur onu da m — Çokur) Evlenmeye talib. Bayan — Şu kartı bana da ver! ay — AL Bay — Var ya. Bayan — Güzel bir gence benziyor. Hizmetçi — Ben görmüsüm, sok güzel delikanli, hani sinamada Moris var san- Sen sus, hem o sinema herifle- rini bırak ta biraz (sesini tatlılaştırır) evdekilerle alâkadar ol.. Yani evin işini gör demek istiyorum. Bayan — Bekletmesek alsak.. Bay — (Hizmetçiye) Ne duruyorsun; buyurun desene.. Bu salona al.. Haydi durma! Hizmetçi çıkar, bayla bayan kalırlar. Bay — Bari bizi beğenecek mi? Bayan — Bilmem ki!.. Bay — Kız nerede? Bayan — Odasında olacak. Bay — Haber versek. Hizmetçi — (Gence) Sizi sok beklet- misiz ama affedersiniz, buyurunuz. Genç — Geliyorum. Senin adın ne ba- kayım? Hizmetçi — Benim adım Marika” Genç — Güzel Marika ha!, Hizmetçinin yanağını okşar, hizmetçi çekinir gibi görünür. Sonra gözlerinin içi gülerek gence bakar: Hizmetçi — Buyurun bay, sizi bekli- yorlar. Küsük bayan görezek sizi, sok beyenezek. Genç — Sen beğendin güliba, ben de seni beğendim çapkın. Hizmetçi — Ben sapkin, siz benden sapkin. Genç — (Elile para işareti yapar) Bay- da çok mu? Hizmetçi — Sok vire, bankada koy- mus hoepsi! Genç — Âlâ, Hizmetçi — Küsük bayan da güzeli Genç — Onu geç şimdi. Salonun kapısına gelirler. Hizmetçi — Burada bekliyoriar. Genç girer, bayla bayan ayağa kal- um zannedersem. Bu kadar genç validem olacağırı tahmin ede- Altmışlık kadın, büyük bir memnuni- yetle güler. Gent, bayın elini sıkar. Bay — Buyurunuz oturunuz. Genç — Teşekkür ederim. Genç — Sebebi ziyaretimi kısaca an- lTatmak isterim. Bay — Buyurun sizi dinliyorum. Genç — Ben bekârım. Evlenmeyi dü- şünüyorum. Bana sizden bahsettiler, Bir kızınız olduğunu söylediler, Bay — Evet Allah bağışlarsa nur topu gibi bir kızım var Bayan — Benim modelim. Genç — Onları bir tarafa birakalım. Ben bu asrın çöcuğuyum. n — Malüm. — Onun için hiçbir vasıta ara- madan doğrudan doğruya kendim geli- yorum. Bay — Daha iyi biz de kızımızı asrın dcab etti. şartlar dahilinde evlendir- mek istiyoruz. Genç — Öyle ise fazla mukaddemeye lüzum kalmadan sorayım.. Ne kadardır? Bay — Kızımın yaşı mı? Genç — Ne münasebet.. Ondan bah- setmiyorum.. Emlâk ve akarınızı soru- yorum. Bay — Bir bu ev, üç tane de apartıma- nımız var, Genç — Güzel mi? Bayan — Kızımızı mı soruyorsunuz, güzel.. Genç — Hayır bayan apartımanlarını- zı soruyorum. Bay — Güzel Genç — Nerede? Bay — Kızım yukarıda.. Hizmetçi — Emredezeksiniz sağırayım. Genç — Zahmet etmeyin, ben apartı- manlarınızın nerede olduğunu sormuş- tum. Bay — Biri Taksimde, ikisi de Cihan- girde.. Genç — Bundan başka servetiniz? Bay — Bankada biraz nakdim var. Genç — Birazın manası yoktur. Ra- kam lâzım. Bay — Yüz bin! Genç — Mükemmel, kızınıza talibim.. Bayan — Görmek istemez misiniz? Genç — Ne olsa birbirimizi göreceğiz.. Şimdilik zahmet etmeyin.. Müssadeniz- le, unutuyordum. Adresimi vereyim... Bayla bayan — Güle güle gene bekle- riz. Genç — Teşekkür ederim. Genç salondan çıkar, hizmetçi önde o arkada yürürler. Genç, hizmetçiye ba- kar: Genç — Doğrusu hoşuma gittın, -Ma- rika. Marika — Bayim.. Genç — Bu akşam seninle bir gezme. ye gitsek.. Marika — Ayıb ya görezek olurlarsa, Genç — Aldırma canım, ben seni ak- şam saat sekizde beklerim.. Gelirsin de- ğil mi? Marika — Siz istiyor, ben gelezek. Kapıdan çıkarken yanağını sıkar.. — Seni çapkın seni.. — Sen benden sapkin. * Bir hafta sonra. Genç kızla, genç erkek buluşurlar. Genç kiz — Sizsiniz değil mi? Genç erkek — Evet benim. Genç kız — İyi tahmin etmişim. Genç erkek — Ben de. Genç kız — Geçen gün babamdan be- ni istemek için evimize gelmişsiniz.. Genç erkek — Evet hakkınızda yaptı- ğım bazı tahkikatın neticesinin doğru olup olmadığını bir kere de babanızdan öğrenmek istemiştim. Genç kız — Nihayet mutabık kalmış- sınız. Genç erkek — Evet! Genç kız — Babam benim fikrimi sor- du. Doğrudan doğruya sizinle görüştük- ten sonra cevab vereceğimi söyledim. Genç erkek — Buyurun görüşelim. Genç kız Hususi bir apartımanım olacak, hususif bir otamobilim ve hususi bir şoförüm. Genç erkek — Hay hay. Genç kız — Bazı ahvalde karı koca ol- duğumuzu herkese bildirmemiz — tizım olduğu gibi bazı ahvalde de birbirimizi hiç tanımamış olmamız da elzemdir. An- liyorsunuz değil mi? Genç erkek — Evet anlıyorum. Genç kız — Muta- bık mıyız? Genç erkek — Mu- tabıkız. * Genç kiz — Örevü. var. Genç erkek — O- Tevuvar, * Bir ay sonra evle. nen erkeğin hatıra defterinden: «Bugün nikâhımız kıyıldı. Ben nikâh dairesine biraz erken gitmiştim, biraz son- ra da karım geldi. Merdivenleri — çıkı- yordu. Gittim, elini öptüm ve beraber salona girdik. Nikâh memuru karşımıza geçti, evvelâ ona sordu: — Bay Sermed Gülseverle evlenmeye talib misiniz? O bana baktı. Adımı bilmiyordu. İşa- retle ben olduğumu anlattım. Sonra ba- na döndü: — Bayan Süheylâ Görenle evlenmeye Biz de talibsiniz.. Değil mi? Dedi, o sırada bir an için müstakbel kayınbabama baktım. Servet, apartıman hepsi haşmetlerile gözümün önüne gel- diler: — Evet! Dedim. Böylece evlendik. Bu gece.ha- yatımın en mes'ut gecesini yaşıyorum. Barda güzel bir kadınla yemek yedim. Onunla bir otomobil gezisini yaptım. Şimdi bir oteldeyim.. Ne mes'udum. Ya- rın balayı seyahatine çıkacağım. Paris, Nis, Budapeşte, Viyanayı dolaşıp döne- ceğim.. Evlilik meğer ne iyi şeymiş.. Ben bu hayata bayıldım, barda tanıştığım güzel kadın şimdi yanı başımda uyuyor. Biraz sonra uyanacak. Onunla güneş doğarken şöyle bir Tarabyaya kadar git- mek hiç te fena değil. ÖOh ne mes'udum. Evlilik ne iyi şeymiş... * Bir âay sonra evlenen kadının hatıra defterinden: «ÂArtık — mes'udum. Nikâhım — kı- yıldı. Genç kızlık yükünden kurtulmuş oldum. Şimdi bana tahsis edilen apartı- mandayım.. Arkadaşlarım, — arkadaşları. mun sevgilileri geç zamana kadar otur- muşlardı. Bol bol dansetmiş, içki içmiş, eğlenmiştik.. Onlar gittiler, ben kaldım, biraz kafa- mı dinlendiriyorum. Evlilik ne iyi şey.. Bugünden sonra istediğim gibi gezer, is- tediğim gibi eğlenirim. Her baloya Hide- ceğim, her eğlencede hazır bulunacağım.. Yarından tezi yok birkaç gün kalmak için Yalovaya hareket oderim, Orada te- nis oynarım. Banyo yaparım. Herhalde, birçok tanıdık bulacağım.. Onlar beni eğlendirirler.» Dört sene sonra: Erkek — Affedersiniz bayan ben sizi bir yerde gördüm gibi geliyor. Kadın — Ben de size demindenberi o- nun için dikkat ediyorum. Erkek — İsminizi sorabilir miyim? Kadın — Süheylâ, sizin isminiz? Erkek — Sermed. a Kadın — İsminiz bana yabancı gel- miyor. Erkek — Evet sizin isminiz de bana yabancı gelmiyor. Kadın — Bir yerde tanışmıştık zanne- derim. Erkek — Buldum. Biz evlenmiştik.. Kadın — A saahi. Erkek — Ne iyi tesadüf. Kadın — Ne iyi. Erkek — Dört sene geçmiş. Kadın — Zaman çabuk geçiyor. Erkek — Siz ayni güzelliği muhafaza ediyorsunuz. Kadın — Siz de.. Erkek — Nasıl memnun musunuz? Kadın — İzdivaçtan mı? Erkek — Evet. Kadın — Fevkalâda memnunum. Erkek — Ben de öyle.. Kadın — Müsaade edin, tanıdıklarım Me> zi y ea —— —a a |— KorkuHikâyeleri | Tren yolcuları Nakleden: Fikret Âdil İsmail Hakkı Efendi, Eskişehirden, ikinci mevki bir vagona gindi, boş bir kompartiman aradı. Bulamadı. En az kalabalık, içinde üç kişi olan bir kom- partimandı. Kapıyı açtı, oradakileri Tahatsız et- mekten çekinen bir halle içeri girdi. Se- lâm verdi. Kompartimandakiler aralarında konu- şuyorlardı. Selâmını aldılar, fakat, sus- tular, İsmail Hakkı Efendi, sıkıldı. Bir şey yapmış olmak için, cebinden tabakasını çıkardı. Sonra düşündü. Belki duman rahatsız eder diye sordu: — Sigara içersem sizi rahatsız eder miyim? Üç yolcudan birisi: — Rica ederim, dedi, keyfinize bakı- nız. Rahatsiz olmayız.- Hattâ... Cebinden uzun, büyük bir tabaka çı- kardı. İçinden bir püro sigarası alarak İsmail Hakkı Efendiye uzatı: — Müsaade ederseniz, size bır takdim edeyim. Ve cevabı beklemeden eline turdu. İsmail Hakkı Efendi teşekkürler keke- ledi, tabakasını cebine yerleştirdi, püro- yu yaktı. Şimdi, üç yolcu, ondan yüzlerini çe- virmişlerdi. Mükâlemelerine de devam etmediklerine göre, İsmail Hakkı Efen- di, bir türlü cesaret edip söz açamadı, lışmadığı kokular neşreden pürosunu çe kerek, yan gözle, onları tetkike koyuldu. İsmail Hakkı Efendi, müdiriyetin- de mümeyyizdi. Bir iş için, daireden onu Eskişehire göndermişlerdi. İşi yapmış, İstanbula dönüyordu. Fakat alelâde bir mümeyyiz olmasına rağmen, İsmail Hak- kı Efendi, ilmisima ile de meşguldi. Bu itibarla karşısındakileri tetkik ediyordu. Üç yolcudan birinin açık bir yüzü var- dı. Dürüst, saf bir adam olduğu belli idi. Ötekiler, ona, sevimsiz göründüler, hem içlerinden biri, saf, açık yüzlü adama tu- haf tuhaf ve âdeta hain hain bakıyordu. Belli idi ki bu adam... Fakat İsmail Hakkı Efendi daha fazla bu iş ile meşgul olamıyacağını anladı, fena halde yorulmuştu. Üzerina biz re- havettir çöktü. Püronun dumanı ve va- goönun sıcaklığı ile gözleri kapandı, kü- gesine büzüldü, daldı. * Gözlerini açtığı zaman gördüğü man- zara damarındaki kanı dondurdu: Kom- partimanın “lâmbaları söndürülmüştü. Lâkin koridordan gelen hafif ışıkla olan, biten — görünüyordu. Üç — yolcudan ikisi, başı ve kolları birer lök gibı sar- kan saf, açık yüzlü adamı kucaklamış- lar, açık pencereden dışarı atmağa ha- zırlanıyorlardı. İsmail Hakkı Efendinin dili tatulmuştu, Bağırmak, bir - şeyler var. Kendilerini fazla ayıb olacak. Erkek — Hay hay buyurun. Birbirlerine ellerini uzatırlar. Kadın — Tekrar görüştüğümüze mem- nun oldum. Erkek — Ben de memnun oldum, Erkek kendi dostlarının, kadın kendi dostlarının yanına gider. Erkek — (Kendi kendine) Evlilik ne iyi şeymii; Kadın — (Kendi kendinej Fvlilik ne İsmet Hulüsi püro tutuş- ihmal edersem İçlerinden biri, daha ufak olanı, köşe- sine büzülmüş olan mümeyyizin korku- dan büyümüş açıkgözlerini görünce: — Vay canına! Moruk uyanmış bel! Diye mirıldandı. İsmalil Hakkı Efendi derhal vaziyeti kavradı. Püroyi kendine veren bu adamdı. Herhalde içinde uyu- tucu bir ilâç vardı. Fakat ilâç tesirini a£ göstermiş olacak ki, vaktinden evvel u- yanmıştı. Herifler plânlarını iyi kur- muşlardı. İşlerini 0, uyurken görecekler, sonra, uyanırsa, arkadaşlarının bir islas- yon evvel indiğini söyliyebileceklerdi. Lâkin... Katillor, bir hamlede üzerine atıldılar. İsmail Hakkı Efendi, canhevlile yalvar- mağa başladı: — Söylemem.. — Vallahi söylemem... Kıymayınız bana... Çoluk çocuk sahibi- yim. Bir an, durakladılar. Birbirlerine ba- kıyorlar ve gözlerile: «Ne yapalım? Ne dersin?» diye soruşturuyorlardı. İçlerinden birisi mütereddid idi. Lâ- kin öteki, İsmall Hakkı Efendiyi boğa” zındanm yakalamış, sıkmağa başlamıştı. Zavallı mümeyyiz, gırtlağını sıkan eli örselemekten çekinerek, İtmeğe çalışt- yor, mütemadiyen: «Kıymayın.. Süyle- mem>» diye yalvarıyordu. Ufak tefek olanı, ötekine: — Dur, dedi, hele bir düşünelim. Dahâ vaktimiz var. Haydud, mümeyyizin gırtlağını birak- tı. Rahat bir nefes alan mümeyyiz derhal onların ayaklarına kapandı ve ne dedi" ğini bilmez bir halde söylenmeğe baş” ladı: — Evlâdlarım... Aslanlarım... Hayâs tımda şimdiye kadar yalan söylemedim- İnanın bana.. Size yemin ederim ki.. Ce nabı kebriya hakkı için... Çocuklarımızl başı için kimseye söylemem... Kıymayıft bana.. Evde bekliyorlar... Hem yarıf öğleyin... Ve derhal, bu şimdiye kader hakikatef yalan söylememiş olan adam, bir yalâf uydurdu: — Yarın öğleyin, daire müdürü mü” fettiş ile beraber bize gelecekler.. Malüfü amma, yarın tatil daire kapalı... Baff mühim bir vazife verdiler, belki de »e terfiime vesile olur. Üç çocuğum Vaf” Karım da ihtiyar.. Benim gibi... AhIf ömrümde, onların sefil olmaman — İ$İİ böyle, yollara, meşakkatlere - katlı Tum... Eh, yarın öbürgün ölürsem, birüf fazlaca maaş verirler... Bütün üm! müdürün yarınki-bize gelişinde... veccühü de var.. Yapmayın ovlâdarımı Haydudlar birbirlerine bakışıyorlâfd” Daha az müerhametsiz olan, adamcal' sarstı, cebinden cüzdanını çıkardı, 'ç;î baktı. Cüzdanda, hüviyet varakasi İj bir de, mümeyyizin vazile ile yi diğine dair vesika vardı. Haydud, ©? yalan söylemediğine kanaat getirdi. kadaşına: i — Tamam ismi İsmall Hakkı, de mümeyyiz. Fındıklıda, Pürteli sanefendi sokağında otluruyormuş M Dedi ve mümeyyize dönetek ilâve © e — Anladık, kes artık. Amma dinl& H resini aldık, eğer birisino bir kelim& T — lersen, karışmam ha. Kodese girsek bir biçimine getirir, seni temizietiriz. * ladın mı? p (Devamı 12 inci sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: