1 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

1 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Tarihi tetkikler: Bir Podişah ölüsü nasıl kaldırılırdı ? İkinci Beyeııttan beri beri dört yüz * yüz küsur yıl ayni yerlerde, ayni şek İde yapı!lan merasime bir bakış Yazan: Bu dünya bir misafirhanedir. gider ve bu kaideden hiç kimse kurtula maz. Ölümün gözünde meteliksiş bir di- lenci ile en büyük imparatorlar ve mil- yönerler arasında fark yoktur. Ölümün önünde müsavi 'olan insanlar cemiyet içinde hiç bir zaman müsav! e- . Bü hal, hayatta olduğu öldükten sonta ebedi istirahat rken ve götürüldük yerlere göre de göze çarpar. Kimi hamal sırtında ve uğurlanmadan gider, binlerce kalabalığın önünde ve el ( tünde götürülür. Kimi soğuk toprağa in- €e bir kefen içinde gömülür; kimi de mühteşem türbelerde abanoz veya ser- vi ağacından altın veya gümüş işlemeli tabutlara girerek yatarlar. Aramızdakilerin nasil öldükleri sıl gömüldüklerini biliriz. Faka: Si ö, na- çimizde bir padişahın ölüsünü görenler, onun yı- | kanmasına, gümülmesine — şahit olanlar pek azdır. Bu yazımızda beşinci Mehmedin ölü- münü anlatacağız. * « 1918 senesinin sıcak bir temmuz gü - nüydü. Ramazandı. Türk çocukları dört senedenberi cephelerde harbediyorlar - dı. Bütün memlekette olduğu gibi İstan - bulda da her çatının altı hasret ve yok - sulluk doluydu. İmparatorluğu idare edenler arasında | i Meh besbelli bir telâş vardı: met Yıldız. sarayını Halbuki her tarafta f görünüyordu: Kır: siyah İstan- bulinli, kaloş kunduralı hademeler kor donlarını çıkarmışlardı. Resmi - elbiseli yaverler, redingotlu ve tesbihli mabe - yinciler, nazırlar... Şurada bir kaç kişi, beyaz sırma işle - meli beyaz seccadelerde akşam ramazı - ni kılarken hademeler gümüş tepsilerde gümüş zarflı“fincanlarda sade kahveler dağıtıyorlardı. Fısılttı halinde konuşanlar vardı. Bır - birlerine, ölen padişaha ait hatırala: a: latıyorlardı. Bunlar — şüphesiz hep şeylerdi. Çünkü meşhür sözdür: Ölüle hayırla anınız! O gece padişahin ölüsü Topkapı sara- yında (Hırkai Saadet) dairesine kaldı - rıldı. Bu daireye Lâle bahçesinden geçi- Terek gidilir. Bir dehlizden sonra sarı bir kapısı vardır. İçeride koyu nefti iki kerevet ve üzerle K hh tahta kollu bir sedye bulunuyordu. Sedyenin yanlarından bürümcekler — ve kaoyu renkli şallar sarkıyordu. Beşinci Mehmet işte bunların altında yalıyordu. Pencereler ve kapılar açılınıştı. Halice bakan balkonun eski malta taşiarı üze - rinde ince odunlar yanıyor; kara bir ka- zandan buğular çıkıyordu. Rugan kayışlı nalınlar giyen hademeler, gatı bakır gü- Beşinci Turan Can | n ğümleri ve beyaz maşrabaları getiriyor- lardı. Geniş ve uzun bir teneşir tahtası deki malta taşlarının üzerine kor İkinci Beyazıttanberi dört y yılda gelip geçen bütün padişahların ö- lüleri burada yıkanmıştı. Dört' hoca kolları sıvalı bel Padişahın ölüsü teneşir tahtasına yak- laştırıldı. Örtüler birer birer kaldırıldık. ça ölünün vücudunun hatları gittikçe be- liriyordu, En sonra krem rengirda pike yüzlü bir şilte üzerindeki beşinci Meh - met göründü. Yüzüne tülbent örtülmüş tü . Hademeler ölüyü teneşire indirdiler. Ölünün üstünde beyaz ve ince bir yün fanilâ vardı. Hademelerden biri onu bir gçükı ile keserek çıkardı. Altında ince do- kumadan bir gömlek göründü, Onu da kestiler ve ölü çıplak kaldı. Balkondaki kazandan sular — alınıyur; güğümlerle taşınarak ölünün üstüne dö- külüyordu. Ölünün her tarafı sabun kö- pükleri içinde kalıyor; sonra bunlar gi - diyor ve gene köpükleniyordu. Yıkama işin bitince hocalar ipek boh - çalardan çıkardıkları ipek işlemeli hav- lularla onu kurulamağa başladılar. Daha sonra oraya orta boylu v ağacından yapılmış bir tabut getirdiler. Padişahın ölüsünü kefenledikten * sonra kliyorlardı. servi bul gülsuları Gümüş buhurdanlarda anberler ve öd ağaçları yarıyor ve bunlar arasıta yeni- rdu. utun kapağını kapadılar, mir Tümcük sardılar. Üstüne de bir ö dilar. Bu örtü tar renginde ipektendi sarı sırma çiçekler, sarı dalla mişti Tabutun en üstünde Küt len a işlen « nin kgpı per- zerinde kalın sarı sırmalarla ayetler iş- lenmişti. Üstüne kıymetli taşlarla süslü ler takildı Başitmam geniş yenli kara cübbesinden tombul ellerini çıkardı ve avuçlarını gö ğe açarak duaya başladı. S atalık verdikçe ağlıyor ve etrafındakiler de - nu taklit ediyorlardı. O sırada yeni padişah altıncı M Topkapı sı vi Vezirler ve dev- letin büyükleri ona biat ettiler. Beşinci Mehmedin tabutu musalla taşı- na götürülmüştü. Yeni padişahla arka - sındakiler tabuta doğru yürüdü!ler, İhti- yar bir hoca tabutu göstererek oradaki - lere sordu: — Merhumu nasıl bilirsiniz? Hazır olanların ağızlarından mırıltıya henziyen sesler çıktı: — İyi bil: (Devamı 8 inci sayfada) kemer- sine ehmet ——— AAA —— TÖNÜL İSLERİÇ, Evlenmede nakdi Cihaz meselesi... Büyükderede oturan bir genç kız benden soruyor — Yoksa drahoma âdeti yavaş yuvaş bizde de tcessüs etmek üzere midir? Bu genç kız rümca bir kellme kullana- rak drahoma dediği şeyin nakdi cihaz ol- duğunu verdiği izahattan anlıyorum, «Yakından tanıdığımız bir. kadın an- neme müraeaât ederek benimle müşterek bir yuva kurmaktan çok mes'ud olacağı- mi, fakat Hcaretine genişlik verebilmek için maddi yardıma mühlaç olduğunu, bizde de bu yardımı bulamıyacağını kes- tiremediği için tersddüd geçirdiğini söy- demiş. Annem ağıt arandığını anlıyarak menfi cevab vermiş. Adı geçen delikanlıyı bir defa bir aile meklisinde görmüş ol- makla tanıdım. Aramızda hiç bir müna- sebet yok, Binaenileyh üzülmedim. Fakat bir müddet zonra başka bir alle tarafın- dan buna benzer bic müracaat yapıldığı- ni işitince düşünmeze başladım. İçime bir korku düştü, © tesirlle size yazmak, sizden sormak istedim, ne dersiniz? * 'Yeni bir vaziyot karşısımda bulunduğu- muzu sanmıyorum, Fakai her şeyden ev. vel her iki müracaateının da görgüsüz Hsanlar olmaları icab ettiğini kaydede- yim. Geçiüme şartlarının bu kâdar güç, ha- yatta muvaffakiyet ihtimallerinin bugün- kü kadar az olmadığı zamanlarda bile: Kadın mali ateşten gömlektir, kal - desine ehemmiyel vermiyenler gene var- dı. Alacakları kadınrı şahsan zengin, ve- ya büyük bir seryete muhtemel varis ol- masını araştırırlardı. Vaziyet bugün de öyledir. Yalnız bu şekilde düşünenlerin nisbeti eskiye nazaran artmiş ve bun- lâarın arasında mülk halinde seryet de- Ki nakid halinde elhaz arıyanlar da gö- rülmiye başlamıştır. Paka: ben genç kız- lar için telâşa muhal gürmüyorum. Nak- di cihaz âdeti Avrupadaki şekli ile bize de elbette gelecektir fakat bugün yarın AŞ yavaş.. belki çeyrek asır sön- ni hissettirerek.. gelecektir, * Aksarayda Bayan Nusrete: «Doğan» güsel bir isimdir, kulağa da güzel gelir. Fakat bu, sizin bileceğiniz hir mescledir. TEYZE delerinden bir parça koydular. Bunun ü-| SON POSTA HÂDİSELER KARSISINDA Sayfiye dönüşü Eylülün biri artik dönelim! Dediler.. — Dönelim. Sa; Kadın düşündü: — Nasıl dönerim. Sırtımda bir bas. mâ entariden başka giyeceğim yok. Şe- hirde böyle gezilmez ki. Genç kız düşündü: — Nasil dönerim. Pijama ile Beyoğlu iyenin tadı kaçtı. . |caddesine de'çıkmak adet olmadı ki! Kadın . gene d — Ne yüzle di leden buraya gelenler oldu. Hiç biri - sini evimizde misafir etmedik. Şimdi hepsi bize dargındırlar. Genç kız genö düşündü : — Ne yüzle dönerim, Süheylâyı, Ja- leyi, Lemanı bir defa olsun buraya ça- ğırmadım. Şimdi onlar da çay verdik. leri zaman beni evletine çağırmıyacak- lardır. Erkek düşündü: 1 — Ne yüzle dönerim.-Buraya gelir- ken bakkala bir miktar bordum vardı. Bir ay sonra vereceğimi vermedim, Ev sahibine üç-aylık »kira birikti. Hizmetçi mutfağın camını kır- mıştı. Dönüşte yaptırırız diye düşün - müştüm, Kadın kocasına baktı: — Bizim salonun perdelerini hani buraya getirmiştik de onları - kâüğıtla örtmüştük, Ha evet! O perdeler güneşten soldular, Zarar yok boyatırız. Yalnız solsalar iyi yırtıldılar da.. Genç kız annesine döndü: — Anne! — Ne var? — Hani benim şiltemi bozmuş, bir uzun minder yapmış buraya getirmiş- tik, bizim mahal- Sahi ondan da hayır yok. Ben nerede yatacağım? — Hatırlıyor musun. Evden çıkaca- Bimiz gece banyo yapmıştık. — Evet! — Odunu sobanın altından çekmeyi hizmetçi unutmuştu. —-Sonra.. — Banyonun kazanı yanmıştı. | — Erkek ayvağa kalktı, duvardaki kı - rtık bir aynanın karşısına geçti. Kadın kızdı: — Sanki şimdi aynaya bakıp tuva- let yapmanın s:rası mı? Erkek cevap verdi: Tuvalet yapmıyorum. - Ya niçin aynanm kal Niçin mi aynanın karşısındayım? m.. Şu üç aylık sayfiy Si m sonunda burhumdan na- S fitil fitil geldiğini görmek için ay- nada burnuma bakıyorum. | İsmet Hulüsi j Grrareeen n e sesdeneesene bene e seneAAAE DAnAARAn İ c0NON ADamı | Sir Hugessen Bir İngiliz, ellinci yaşını henüz geç- mişken Çine sefir tayin edilirse bu zatın bir. kiymet ifade ettiğinden — emin olmak icab eder. Filbakika İngiliz- lerin Çin sefareti derecesinde ehem- miyet — verdikleri pek az mevki var- dır. Japon kurşunla. rı altımda yaralan- mak suretile gü- nün vak'aları ara- sına feci bir şekilde girmiş olan bu diplo- mat meslek hayatında pek sür'atli adım- larla yürümüştür. Meşhur Eton mekte- binde, Baillol kollejinde, Oxford Üni- versitesinde klâsik bir tahsil yapmıştı. Hariciye nezaretine 1908 yılında girdi. Bundan 10 sene sonra Versay sulh kon- feransında İngiliz heyetinin başkâtibi o- larak göründü. Hemen Brüksel, Lâhey, İsveç, Norveç, İran sefirliklerine tayin edildi, derken (Nankin) e sefir oldu. Ja- ,pon kurşunu Sir Hugtes Knatchbul Hu- gessonun hayatına hatime çekseydi İn- gilizler iyi bir diplomat kaybedecekler. di. Kurşun siyasi bir hâdise çıkarmakla iktifa etti. Öyle bir hâdise ki Japonların ginir kuvvetlerinin ölçülmesine de yara- Eylül 1 allilen aa “SonP resimli z Osta,, NIN abıta hikâ yelşrij Kaza mı, cinayet mi? 1 — Bugün Bellanın bütün güzel- liği üstünde idi. Kayığı çeken delikan- hyı süzüyor, gülümsüyor, tavrile cesaretlendiriyordu. olmıyacak arzular uyandıra! her hal ve Delikanlıda n Bella san- ki, yaptıklarının hiç farkında değilmiş gibi, bütün kadınlığı ile ona bakıyordu. 2 — Bulundukları yerden 20 kadem ötede demirli bu- lunan seyyar ve sabih bir kulübeden feryadlar, çığlık- lar koptu. Bir ses (imdad, imdad) diye bağırıyordu. 4 — Delikanlı duba- nın üstündeki kulübeye çıktı. İlk tedavi usulle- rini bildiği için, (koca- nız, nerede, bir şey ya- pabiliriz, belki!) dedi. Kadın, ümidsiz ümidsiz başını salladı ve deli- kanlıya — merdivenleri işaret etti. 8— Delikanli; güvertöde Bellanın meçhul kadını te- selli etmeğe çalışmakta ol. duğunu gördü. Etrafına ba. kındı, görünürde başka bir kayık yoktu, Sahilde de kimseler görünmüyordu. Ve en yakın köy de en aşağı iki kilometre uzakta idi. 3 — Delikanlı, kayığı derhal duba üstündeki kulübeye yanaştırdı. Gü- yertede âdeta bayılmak derecesinde bulunan bir kadın: (Kocam müthiş bir kaza geçirdi. Belki de öldü. Bu- rada yardım edecek kimsem yok) di- B — Merdivenin aşağısında ihtiyarca bir adam uzanmıştı. Delikanlıya yapılacak bir iş kalmamıştı. Zira adam çoktan öl- müş bulunuyordu. Polise haber vermek icab ediyordu. ; |İSukut madam Foster o- lan kadınla kaldı. Delikanlı da sahi- le çıkarak — hızlı hızlı uzaklaştı. Ya- tım saat sonra bir komiser ve dok- torla sabih kulü- beye döndü. adam Foster ko- misere vet - diği ifadede, yarım sa- &t sahile çıkıp biraz dolaşarak — ayakları - nın hamlığını gider - meğo çalıştığını, dön - düğü — vakit, kocasını merdiyen ayağında bey huş veyahut ölmüş bir halde uzanmış buldu- ğünu, hemen güverle- ye fırlayınca, delikan- liyi görüp imdat iste « diğini söyledi. Doktor cesedi mu - ayene etti, ölümün bir veya bir darbe neklcesi kalb durmasi yüründen vukur gel * diğini bildirdi, Komiser de, ölü « mün bir karza netice - S olduğuna İnanır gö- ründü amma şüphe İ- çinda kalmışti. -Onun için, Madam — Foste - re bir kaç mual sordü Kadının yüzü, suçunut belirtti. Evet, o da o küçük noktayı ihmal etmiş ti. Kadın neyi unut müştü, acaba?., Bile mezseniz 9 uncu say faya bakınız,

Bu sayıdan diğer sayfalar: