12 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

12 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Avusturya İmparatorluğunn Yeniden kurmak lâzımdır Yazan: Muhittin Birgen € zaman Merkezi Avrupanın Xa- N pısından içeriye girsem aynı mü- şahedeleri yaparım: Kültür bakımından Avrupanın en eski hazinelerini göğsünde taşıyan, eski insanlığın faziletli ve ne-| zih duygularını yirminci asırda bile hâ- lâ yaşatmıya çalışan bu memleketler, Avrupanın göbeğini teşkil eden bu Tuna havzası, aynı toprak, aym tabiat, aynı et ve aynı içtimai vası içinde birbirine bağlanmış birtakım mil- letlerden mürekkeb bir âlemdir. Ayrı ây- rı varlık ve ayrı ayrtı dil sahibi olan bir- kaç millet, bu sahada birbirine karışmış olarak yaşarlar. Bunlar o kadar karış- mışlardır ki dünyanm bugünkü müna- sib şekillerine göre, ayrılmalarına imkân tasavvur edemiyorum. Dillerinde bile tam bir istiklâl yoktur: Almanca, ıslavca, macarca hep birbirine girmiştir. Arala- rında hayli de türkçe kelime taşıyan bu dillerin zahiri ayrılıklarına rağmen, beraber yaşanmış bir tarih devrinin bü- tün ruhu bunların içinde hâkim bulunu- yor. Vaktile bu sahada Avusturya-Macaris- tan imparatorluğu diye bir devlet ve müşterek bir hudud vardı, Paris ve ci- varının birkaç tarihi ismini taşıyan Üç muahede bu imparatorluğu yıktı ve bu- nun yerine birkaç devlet kurdu. Lehis- tan, Çekoslovakya, Avusturya, Macaris> tan, Romanya, Yugoslavya ve İtalya ara- sında taksim edilen bu imparatorluk, bel- ki de tarihen eskimiş ve yıkılmıya mâah- küm bulunuyordu. Fakat, onun yerine kurulmuş olan bu devletler ve bunların arasındaki paylaşma tarzı, burada yaşı- yan milletler hesabına değil, o üç mua.- hedenin metinlerini hazırlamış ve alt- larını herkese cebren imza ettirmiş olan devletlerin, yani İngiltere ile Fransanın ve daha ziyade Fransanın o tarihteki menfaat telükkilerine göre tanzim edil. miştir. Halbuki, bu milletler arasındaki hayat, o gündenberi perişanlık içinde- dir. * Bir zamanlar İngiliz ve Fransız dev- let adamları arasında <«Eğer Avrupada Orta yaşlı insanlar arası: olmıyan gençliği teessür ile yâd edenler çoktur. bugün ellerinde bulunan tam olgunluüktan istifade edemi - yenler, yarın ihtiyarlığın çökerek bugünü d& düşünemiyenlerdir. SON POSTA Resimli Makale : BE Kıymetsiz zaman yoktur 36 Yaşamasını bilön ve vaktini iyi tanzim eden insan için Bunlar kalmiyacak bir aratacağını etmeliyiz. hayatın her safhasında geçen zamanda bulduğundan aşağı Vk vardır. Dünün bugünden, büugünün yarından kıymetsiz olmadığını bilmeli, ona göre hareket — —. S Londranın hayvanat Bahçesinde bir Aile faclası yukarıacaki resim Lonara nayvanat bahçesinde cereyan eden bir aile faci- asının bir safhasını tesbit etmektedir. Bir Pengoen yumurtladıktan birkaç dakika sonra ölmüştür. Bunun üzeri - ne ölen Pengoen'in bedbaht babası acı Avusturya imparatorluğu mevcud olma- |.0 geryad ettikten sonra henü saydı bunu mutlaka kurmak icab eder- İta halinde olan çocuğunu gö: di.» diyenler pek çoktu. şekilde nüvazişlerle kucaklamış ve ü - . Avusturya imparatorluğu, eski feodal | zerine yatmıştır. Acaba yakında doğa- şeklile dahi:bu memleketlere refah ve |cak çocuğu ile büyük matemini avuta- huzur getirmiş, bir taraftan eski kültü- | bilecek midir? rü muhafaza etmekle beraber, yeni me deniyetin bütün fütuhatımı buralara sok- muş ve yaymıştı. O halile bile bu impara- torluk bu memleketler için bir nevi ni- metti. Fakat, feodal şekli ve Alman hâ miyeti ile muhafazası belki de mümkün İspirtonun oynadığı feci bir oyun Sarhoşluğun insanın aklını başından ne derecede aldığının 'son ve feci bir mi- sali geçen gün Viyanada — görülmüş! olmayan böyle bir imparatorluk yerine | Abrus isminde bir amele arkadaşile bir- tam manasile federatif bir merkezi Av-||ikte akşam işden çıktıktan sonra birkaç rupa varlığı vücuda getirmek, harb so- | meyhaneye uğrayıp. fazlaca sarhoş ol- nu galibleri için işden bile değilken böy- | muştur. İki arkadaşın oturdukları ma- le federatif bir varlık, belki de yarının | halleye gitmek için şimendifer yolundan Avrupa federasyonuna örnek ol korkusile, Fransa, meselâ, bugün Suriye- de yapmakta olduğu gibi, Avrupayı da parçalamıya ehemmiyet verdi. * Hepsi de bir araya gel nâan ÂAv- abilir |Seçmeleri icab ediyordu. İki kaladar is- pirtonun verdiği neş'e ile gülüp oynaya- rak yollarına devam etmekte iken ileri- den bir trenin gelmekte olduğunu gör- müşlerdir. Abrus arkadaşına: — Bak şu treni görüyor musun? Ben rTupanın içinde büyük bir nizam ve inti-| bunun geçeceği yolun üstüne upuzun zam, huzur ve âsâyiş ve belki de sulh ve | Yatar ve tren üstümden geçtikten sonra medeniyet kuvveti vücuda şurebilemk'h'ib" yerim Incinmedeh tekrar ayağa olan bu memleketler bu suretle parça- lanmakla, Avrupanın göbeğine bir peri- şanlık, bir ruh huzursuzluğu ve iktısadi şüriş ve daimi bir mücadele ve husumet | Fit bulmadan ocağı kurulmuş bulundu. Avrupanın bu- önkü ıztırablarında ve yarınki gailele- rinde bu ocağın büyük tesiri vardır ve ©- © lacaktır. Avrupanın en eski ve en fazıl medeni- yet sahasmı teşkil eden bu merkezi Tu- na havzasının bu vaziyetten kurtulması için eski Avusturya - Macaristan hudud- larından daha geniş bir sahada, fakat, fe- odal ruh üzerine değil, büsbütün yeni ve insani medeniyet prensibleri üstüne ye- ni bir federatif teşekkül etmesi lâzım- dır. Böyle bir teşekkül, belki de bütün Avrupa birliğinin bir temeli olabilir. Muhittin Birgen kalkabilirim. Bunun için senin ile iste- diğn bahse tutuşurum. Diyerek arkadaşımın müdahalesine va- pek yaklaşmış olan trenin yolu üzerine serilivermiştir. Mesafe pek az olduğu için trenin dur- Birkaç ay evvel İstanbul gazetelerindi nın düşmüş olduğunu yazmıştı, dün bir miz çıktı, aynı mütaleayı teyid etti. Hal mize göre kâğıd bir sene evvel tonu 8.5 tılıyordu, tedricen çıkmıya başladı, (10) (16) yı, (18) i buldu, ve şimdi gene aymı lecek yıl teslim edilecek kâğıd için (17) lira istenilmekte, İSTER İSTER İNAN İSTER HERGÜN BiR- FIKRA Babanız doğramacı idi değil mi ? İngiliz şairi Jorj Mur'un baban doğramacı — idi. Şair — babasının doğramacı olduğunu kimseden sakla- mazdı. Bir gün bir mecliste bir genç adam şaire sordu: — Sizin babanız doğramacı idi de- Şair de sordu: Sizin babanız kibar bir adamdı değil *hi? Genç koltuklarını kabarttı: — Evet! — Sizi niye kibar yapmadı? * Pariste beyaz kadın Ticareti yapan Bir çete Paris zabıtası, beyaz insan ticareti- Je meşgul olan bir çetenin Üüç âzasını yakalamağa muvaffak olmuştur. Son i. ki hafta içinde Paris ve civarında üç genç kız kaybolmuş ve izleri buluna - mamıştı. Geçen perşembe günü akşam üzeri Versay caddelerinden sür'atle ge Ççen bir otomobil içinden bir kadın se- si işitenler ayni zamanda kadının y: nında bulunan bir adamın bi ağrzını kapamakla uğraştığını da gör - dükleri halde ,otomobilin — sür'atinden * »| yetişip yardım etmeleri mümkün ola - mamıştı. Fakat bu hali görenlerden bazıları canlarını tehlikeye koyarak otomobili durdurdukları sırada yelişen üç kişilik bir polis devriyesi, otomobili bırakıp açmak isteyen haydutları yakalamış » lardır. Genç kızın ve haydutların ifade- lerinden Pariste beyaz kadın ticaretile meşgul bir çetenin mevcut — olduğu anlaşılmıştır. Efradı pek çok olduğu anlaşılan bu çetenin — diğer âzaları da yakalanmak üzere bulunuyorlar. Fakat daha evvel kaçırdıkları kızların henüz izleri bulunamamıştır. durulmasına imkân bulunamamış ve sür'atle gelmekte bulunan tren, Abrusun üstünden geçerek biçareyi param parça etmiştir. Bu hali gören arkadaşı delilik alâmeti — gösterdiğinden — timarhaneye naklolunmuştur. N 16 senedenberi Londranın sokak - larını arşınlıyarak, okuyuculara sabah gazetelerini ulaştıran, 85 yaşlarındaki Fredrick Ashburn, mesleğinden ziya - desile memnundur, Müvezziliğe başla- dığındanberi bir gün olsun, müşterile - rini gazetesiz bırakmıyan müvezziler kralı, bugüne kadar yaya olarak 200 bin kilometreden fazla yol katetmiş bu lunmaktadır. Paraşüt rekorcusu 11,037 metreden atladı Üç tayyareden mürekkeb olan bir Rus filosu kutub tarikile Amerikaya geçer- ken kaybolan Rus tayyarecisi Levanevs- ki ile arkadaşlarını aramak ettikleri sırada bu tayyarelerden bi yer almış olan meşhur Rus paraşütçüsü Kaltovnav 11,037 metre yükseklikten at- lamak süretile yeni bir rekor kırmıştır. Paraşütçü bu' yükseklikte pek fazla o- lan soğuğa dayanmak için kalın yünden ymüteaddid tulumalar giymiş, havasızlı- Ba karşı koymak için de bir hortumla burnuna bağlı olan bir oksijen şişesini boynuna takmıştı. Tayyarenin pilotu 11,037 metreye vardıklarını işaret edin- ce paraşütçü paraşütlerinin mekanizmı sını bir daha gözden geçirmiş, sonra ken- disini boşluğa koyuvermiştir. Paraşütçü boşluğa düşünce saniyeleri saymaya ko- yulmuş, birkaç dakika geçip te aşağısını görmeye başladığı zaman da paraşütünü | harekete getirmiştir. Paraşütçü hızla düşerken paraşütünün açılmasını müteakip düşme yavaşlayınca bazı uzuylarının kırılmaması için para- şüte yaylı bağlarla bağlanmıştı ve para- şütün işlememesi ihtimaline karşı ikinci bir pâaraşütle de techiz edilmişti. eee — e ee —— —— başka meslekdaşı- buki bizim bildiği- İngiliz lirasına sa. u, (12) yi, (14) ü, haldedir, hattâ ge- en biri kâğıd fatı- ı maktadır. Biz bir bu vaziyı cu sen: İNAN 1STER NANMA! buna faliz ve sigorta ücretleri ilâve edilmek ıuuıiiı asıl fi- at 20 liraya getirilmektedir. Hükümetin gümrük resminde yaptığı tenzilâta rağmen kâğıd fiatı inmemiştir, bilâkis çık- düşünüyor, bir de arkadaşlarımızın yazdıklarını okuyor, ve mezelede tam olarak ifade edilme- miş bir hakikat bulunduğuna inanıyoruz, fakat ey okuyu- İNANMA! Sözün Kısası Bir nağme de Benden E. Talu u bahse ben de karışmıyayım de- dim ama.. olmıyacak. Çünkü, or* tada bir anlaşmamazlıktır. gidiyor. Bİ£ tarafta, ekmeklerini ellerinden kaçırmak endişesile, bugünkü vaziyetlerini ısrarla müdafaa eden san'atkârlar, öbür yandâ da Türk musikisini behemehal meyhane- den kurtarmağa çabahyan fikir ve yazi erbabı, ne zamandır, gazele sütunların- ,|da karşı karşıya yarenlik edip duruyor- lar. Bitaraf bir okuyucu bu münakaşayi takib ederken, o gün serdedilen mütalca” nin ve bu mülalcayı izah eden ifadenin kuvvetine göre, bazan birine, bazan öte- kine hâk vermek temayülünde buluna- rak, Nasreddin Hocanın kadılığına nazi- şehir kadısına vekâlet ederken, davacıyl dinlemiş: Haklısın!» demiş. Arkasından müddeialeyhi dinlemiş. Ona da: «Sen de haklısın!» demiş. Bunun üzerine mahke- me mubziri kalkıp da: «Hocafendi. Her hangi bir davada iki tarafa birden hak verilemez..» deyince, hoca düşünmüş, dü- şünmi «Vallahi, muhzirbaşı, sen de haklısın!» demiş, İşte, bu musiki münakaşasında, bi raflar ekseriya böyle hocanın mevk düşüyorlar. Peki mgi taraf haklı? Bunu kesip at- mak biraz güçlür. Her halde, gazinolar- İyerek geçinen halimizden memnu- nuz!» dedikten sonra, bu davanın üzc- da saz çalarak, türkü saân'at erbabı: «Biz rinde bu şekilde ısrar etmeğe, kendi ka- ce muhal görmüyorum. nım her bucağında mevcud kafe- şantanlar'ın, biz de göze batmasını icab lettirecek ne var? Türk musil kurtarmak güzel bir endişedir. Fakat onu kı lım derken, sazile ve sesile hayatı zanan birçok vatandaşı batırmağa lüzum yoktur. Varsın onlar gene bilmem ne bahçesinde «Yanık Ömer» le «Leylâ: yı okuya dursunlar. Bizim zevkimize uy- ni muyorsa, ora kı içecek ve bi ye zorlıyan yök. Beri tarafta konserler tertib etmemi- ze, musikimizi, akşamcılardan uzak, ağır başlı bir muhitte dinlememize mani olan da yok. — Ben okurken, ve çalarken, karşıme da keyif çatan İmsanlar, mahmurlaşmış gözler, çarpılmış ağızlar görmek isterim! Bana, kazal 'a gitmeyiveririz. İlle ra- öyle dinliyeceksiniz! di- şaamaı bunlar temin ediyor.. Diyen adamların hürriyetini tahdid e- demeyiz. Buna asla hakkımız yoktur. İşte beni naatim b de bu bahiste düşüncem, kâ- n başka değildir. Artık bu kakofoniye bir nihayet vere- lim. Ortalıkta mevzu kıtlığı mı var? BU GÜN HAVA TAK Dün hava kısmen bulutlu geçti Dün hava kısmen bulutlu ve çok 4f rüzgârlı geçmiştir. Hararet derecesi & * zami 28, asgari 19 a yükselmiştir. Tazyiki nesimi dün öğleden sonra 729 u göstermiştir. Rutubet — derecesi yüksek olarak kay dedilmiştir. — Rüz- gâr — saniyede 6 Df metre sür'atle esmiştir. Dünkü böra Dün öğleden sonra saat beş raddele * rinde şimalden garbe doğru biraz şid * detli bir bora olmuş; fakat çok sürme ” miştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: