12 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

12 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MET5 Topkapıda Gülsümü çiğneyerek öldüren şaför mahküm oldu Bir kaç gün evvel Hasan bir şoförün idaresindeki otomnobil Top- kapıdan geçerken, şoförün dikkatsiz ve ' yarak evvelki akşam serbest bır çakır keyif bir halde bulunması yü -| mıştır. Fakat, Mehmet yeni bir zünden, Gülsüm isminde bir kadına| den dolayı dün tekrar adliyeye gön - çarpmıştı. Gülsüm âma olduğundan | derilerek, | inci sorgu hâkiminin hu - apartımanının önünde durduğu sıra -| zuruna çıkarılmıştır. Mehmedin bu ye rada, karşıdan gelen otomobilin bir -| ni suçu da, tersaneden batt denbire kaldırım üzerine çıktığının ds-)gı:,ıı bazı eşya çalmış olm: hi farkına varamamıştır. Çarpışma şid Kendisi ise, bunların İ: detli olmuş ve kaza zavallı kadının Ö- | vat isminde diğer iki arkadaşı taralfın- lümile neticelenmişti. Suçlu şoför der- & lınmış olduğunu iddia etmek - hal yakalanarak adl: Suçlu Mehmedin ilan sorgü- Borgusu yapıldıkları sonra tevkif olun-'su n muştu. Suçlu şoför, dün Asliye 4 üncü ce- za mahkemesinde yapılan duruşm da, kendi: isminde Hayvan » sergileri Kartal sergisi açıldı, Edir- nekapı sergisi de ayın. 19 unda açılacak karşıma bir gazoz Ona çarpmamak için direksiyonu sağa kır- dım. Bu sefer de âma Gülsüm karşıma yeniden tevkifine lü - gıktı. Otomobili âni olarak durdurma - ma da imkân yoktu. 30 kilometre sür- âtle giden bir araba, bir anda durdu - Tulamaz. Duruşma neticesinde — suçun şo! »Hasanda olduğu sabit olduğundan, lunun bir sene müddetle — hapsine ve 30 lira da ağır para cezasıyla tecziye - sine karar verilmiştir. Sahibi olmadığı otomobile tasarruf etmek istemiş Emniyeti suiistimalden suçlu Şük- rü isminde biri adliyeye verilmiş ve sorgusu — yapılması | inci sulh ceza hâkimi Reşidin huzu - Tuna çıkarılmıştır. Şükrünün hakkındaki iddia, ken disine ait olmiyan bir otomobili baş kasına satmış olmasıdır. Suçlu kendini şöyle müdafaa ct miştir: — Ben bu otomobili 200 liraya sa tın almıştım. 100 lirasını verdim, di Ber taksitleri ödeyemeyince, hakkım Ga böyle bir iddia ortaya sürdü! Suçlu, bu sırada hâkimin elindeki dava arzuhalini görünce: — Hah, işte demiştir. Yaptığımız se- net bu olacak.. Ta kendisi... Fakat, bunun dava arzuhali oldu - ğu kendisine söylenince, bu sefer bazı şahitleri olduğunu, onları dinledikten sonra kendisini tevkif etmelerini iste « miştir. Suçlu Şükrü, sorgu sonunda tevkif olunmuştur. Hapishaneden çıkar çıkmaz tekrar hırsızlığa baş!amış Hırsızlıktan 2 ay müddetle hapse ——— GONUL Bir erkek Nümunesi Galatadan postaya atılmış bir mektup #ldım. İmza yerinde Aks.M.S. harfleri var, fik satırında da: — Bayın büyüğüm, hitabı. Yerim müsalt olsaydı bu mektubu oku- yucularıma aynen okuturdum, bu sayede Bt okuyanların gözleri önünde bazan gör- mülye alıştığımız bir erkek tipi beliriverirdi. Çaresiz bunu yapamıyacağım, fakât mek- tup sahibinin karakterini anlatmak için Bir satırımı aynen nakletmek de kâfi; — Bir çok kaz ve kadınlarla daha riyade kendi arzuları ile tanıştım. Son zamanlar- da işlerimin fazla olması beni eldden dert olan bu hâdiselerden kısmen olsun kur - tarmıştı, diyor. Anlattığı hikâyeye gelince, onu'da hü- lâsa edeyim : « Ön gün kadar evvel yolcularını uğuz- lamak için vapura gitmiş, orada ayni maksatla gelen bir kızı görmüş, gönlünü Birden bu kıza kaptırmış, hemen yanaşıp Konuşmuş, randeva istemiş, kiz kalben Tazi fakat tereddüde «yeltenmiş» <imbilir belki de razı ikmış, fakat bir sul te- #adüf mani olmuş, nihayet kım vapurdan çıkmış, bu da nrkasından yürümüş, kız evine girmiş, arâdan bir kaç gün geçince bu genç evin önünden geçiyormuş, kızı pencerede görünce hazırladığı mektubu kapının aralığından atmış, cerap isterim için Sultanahmei | İSLERİK Kartal kazasına mahsus hayvanlar için Pendikte hazırlanan hayvan ser - gisi dün açılmıştır. Serginin açılış me- rasiminde vilâyet baytar müdürü E - tem, Kartal kaymakamı, baytarlar, ka- za ve pârti erkânı köylü hazır bulun- muştur. ğalarının boz ırk İngiliz bayvanların - dan doğan erkek ve dişi — yavruları ile damızlık hükümet aygırlarından men- şe veya sınıf şehadetnamesi olan tay- lar teşhir ettirilmektedir. 'Teşhir edilen laylar için 18, bo; ve dişi düveler için 37 mükâfat var - dır. Kazalardaki hayvan sergilerine an-| cak mıntakalarındaki hayvanlar teşi edilebilmektedir. Asıl büyük ehli hay- | van sergisi ayın 19 unda Edirnekapı dışındaki belediye temizlik iş - arında açılacaklır. On beş gün halka k olacak bu sergi İstanbul ye reisi Muhittin Üstü r himayeleri altındadır, İ Sergide teşhir edilmek istenilen hay vanların kayıt muamelesine dünden | - tibaren sergi yerinde başlanmıştır. At| şubesine, kısrak, erkek — ve dişi taylar, sığır şubesine ise boğa ve inek'er kay- dedilmektedir. Kısraklar için 15 mü « kâfat vardır. Birinciye 80, ikinciye 60, üçüncüye 45 lira mükâfat dağıtılacaktır. Taylar için ise 19 mükâfat vardır. Birinciye 70, ikinciye 50, üçüncüye 35 lira mü - kâfat tevzi olunacaktır. Boğalar için 8, inekler için 19 mükâfat ayrılmıştır. Bir hayvan arka arkaya beş defa sergiye iştirak edip mükâfat alabil - mektedir. şimdi bu genç hayretle: — Evime olsun bir cevap yollamadı, bir hafta bekliyeceğim, cevap gene gelmezse kendisine bir mektup daha yazarak aftık alâkâm kalmadığını söyliyeceğim, ne Gersiniz? diyor. * Allahım, bu ne kadar tenâkus, ne kadar tofahür, ne kadar safsata! * Biz defa tocrübe sahibi olan bir genç lik defa göreceği bir kıza bağlanmaz, der- bal yanına yanaşmaz, konuşmaya teşeb- büs etmez, ederse randevu Wtemez. Genç kız da takdim ödilmeden yanaşan erkekle konuşmaz, kotuşunca bir genç kız değil, bir genç fahişedir, & yavrum bu hikâyenin doğru olduğünu farsedelim, bu kadar tocrübe gören sen, bunu neye anlamadın? Mektubun aynen nakletliğim İlk salır- larından sızan tefahüre gelince, bu bana geçenlerde aldığım bir mektubu hatırlar- tı; o da bir erkek eli ve yazısıt — Geneim, güzelim, yakışıklıyğım, cüm- lelerile başlıyordu. Frenklerin taysız güzel bir erkek tipl vardır ki adına Bollâtre derler. Cidden gözel olduğu ve güzelliğini sun? vasıta- larla da arttırmaya çalıştığı takdirde muhilinde stibfa? uyandırır, kendini gü- #6l sanan ve ona göce hareket eden erke- ğin uyandırdığı his ise sadece tikslume- dir, her iki tip erkeği de hayatta bekliyen hüsrandır. Okuyucuma sözlerinde ve ken- dini ölçmesinde itidal tavsiye edeceğim. Dinlerse ve darılmazsa... “Giye bağırmış, kız menfi işareti yapmış, —— — | Bu sergide hükümet damızlık bo - Plar, kuyuları iyi muhafaza edilemediği SBSON POSTA HÂDİSELER KARSISINDA Z o gün radyonuzu açtığınız nız.. ya din iz, yahut ta dinlemeyüp rad- ayacaksınız. Japonlar buna neye lüzum gördü - ler? İşte benim de bilmediğim cihet bu * Yağmur yağmıyan çöle günün birin- |de yağı yağmış, bir bedevi Arap yağmur suyunu doldurmuş. kendine düşünmüş: — Ben bu suyu halifeye kerhalde memnun olur? Yola çıkmış; desti omuzunda gün - düz yürümüş, gece yürümüş - nihayet sora soruştura Bağdada — vasıl olmuş. götürsem dada gelinceye kadar hiç su yüzü memiş. Dosdoğru saraya gitmiş, h: Yenin yanına çıkmış, destiyi uzatmış: — Ya Emir, demiş, çöle yağmur yağ dı. Yağan yağmurun suyunu topladım. Kendim içmeye kıyamadım, sana ge -| tirdim. Halife destiyi almış, Ara ra vermiş ve adamlarına: — Bu adamı alın ve Diçleyi göste - rin! Demiş. Arabım önüne düşmüşler, yü |rümüşler, Dicleye varmışlar. Arap nehri görür görmez şaşırmı: — Demek Bağdada da yağmur ya; dı ha, hem de çok yağmış ki hâlâ sular gekilmemiş. İşte ben bunu bilmiyor - dum, ba biraz pa- | | * Düşünüyorum: Acaba Japonlar da kendi memleket- lerinden başka yerde kurbağa yok mu lzann!diycrlır da bütün dünyaya kur - |bağa sesi dinletmeğe kalkıyorlar!... İsmet Hulüsi Bigada kar sıkıntısı Biğa (Hususi) — Kıştan gümülen kar- | Fakat-öyle yollardan geçmiş ki Bağ -| Dünyanın en garip tabiatli insanları ve maceraları | Vapurda yaşayan ıddiım-Ağı'Vırçtan inmeyen koca - İnsan sesinden kaçan milyarder - Yiyecek ve giyecek masraflarının on seneliğini birden ödeyen zengin Kaptan Con Milyarder Peruter Tayn isimli İngiliz gemisinde, şimdi- (xı, elektrik yoktur. Kütüphanesinde yabk ye kadar misline rastgelinmemiş bir yole | nız on sekizinci asırdan evvel basılmış kik cu vardır. Zira bu yolcu, hayatı müdde- | taplar vardır. Hattâ, masanın üzerinde, tince kendisine vapurda bir kabine tut. *|mekte gecikmedi. Bir muştur. Yolcu, mütekait bir İngiliz zabididir. On beş senedenberi, kendine ikametgâh olarak bu gemiyi seçmiştir. Kaptan Con islmini taşıyan bu garip ve daimf seyyah diyot ki: — Karada, daima ayni yerde oturan insanları türlü anlıyamıyorum. Bü - tün ömürlerince ayni toprak üzerinde kalıyorlar, Ben değişikliği severim. Bu- gün Fransadayım, yarın Brezilyada, iki ay sonra Sidney veya Bostondayım. Her yerde dostlarım var. Onlarla görüşü - rüm. İki gün sonrâ Allaha ısmarladık. Başka bir iskeleye. Ben bu gemide ken- dime, ölene kadar bir kabine kiraladım. Ve öyle bir yolcuyum ki bir türlü gide- ceğim yere varamıyorum, Her gittiğim yer ,evimdir. Zavallı mütekait, «bir türlü gideceğim yere varamıyorum» — diyor. Biraz daha sabrederse ebediyete intikal edeceği is - keleye varır. Üç defa zengin olmuş fakat... Alınız size bir başka garip adam. Bir Holündalı büyük bir mirasa konmuştu. Biraz sonra servetini kaybetti. Lâkin bir daha zengin oldü, fakat gene iflâs ct - cü defa zen- gin olunca, aklı başına geldi. Ve bir da- ha fakir kalmak ihtimalini düşünerek şöyle bir iş yaptı: Holandalının bütün merakı, Pariste yaşamak idi. Bu meta - kını şimdi tatmin etmiş bulunuyor. Fa - kat arzusu yarıda kalmasın diye bir ted- bir düşündü, hiç olmazsa Pariste on se- ne yaşıyabilmeği temin etti. Tanınmış bir lokantaya gitti, on senede ne kadar yemek yiyecek ise hepsinin birden para- sını verdi. Sonra berberinin, terzisinin, tütüncüsünün, hattâ çiçekçisinin ve gi - deceği tiyatronun bile on senelik mas -« raflarını peşinen ödedi. Şimdi Holandalı, için daha yaz ortasında ve tam sıcakla- tın şiddetle devam ettiği şu mevsimde eriyip bitlmiş ve şehir karsız kalmıştır. Amerikada açılan İkizler kongresi Amerikada İndiana'da millt ikizler cemiyetinin senelik kongresinde, bu yıl tamam 500 ikiz hazır bulunmuştur. Bu münasebetle, şenlikler yapılmış, eğ Jenceler tertip olunmuş ve ilk defa o - larak kongreye iştirak eden bir çift â- zaya da —ön plânda bulunanlar— me- rasimle yemin ettirilmiştir. Bu Iâtif 1- kizlerin isimleri Helen ile Melen'dir, bir daha iflâs etse bile, sevdiği Pariste rahat rahat on sene yaşıyabilecektir. Tuhaf bir koca Bundan bir kaç ay evvel New-Jersey mahkemesi bir talâk kararı verdi. Zengin bir adam aleyhine, karısının açtığı talâk davasını görmüştü. Bu adam, kendini haydutlar tarafından daimi bir takib al- tında zannediyordu. Bir gece, uykusu a- rasında bir gürültü duydu, haydutlar geldi zannile sıçradı, bahçeye koştu, bir ağaca çıkıp yapraklar arasında saklandı. O gündenberi, onu ağaçtan indirmek ka. bil değildir. Orada yatıp kalkıyor. İ Bu kadarı fazla olmakla beraber, ta - bit kendisine ait. Lâkin adam, karısının da ille ağaca çıkıp kendisile beraber o- rada yatmasını istemiş. Ve işte karısı bu yüzden talâk davasi açmış. On sekizinci asırda yaşayan bir adam Londranın tanınmış mimarlarından bi- risi, kendisine Bedfordshire kontluğu dahilinde on sekizinci asır üslübunda bir köşk yaptırmıştır. Lâkin, mimar, bu ka- darla kalmamıştır. Hem bunda bir fev - kalâdelik yoktur. Zira İngilterede iki yüz senelik evler ve köşkler pek çoktur. Mi- mar, köşkün içinde bulunan her şeyin de on sekizinci asırdaki gibi olmasını is- temiş ve öyle yapmıştır. Meselâ, hizmetçiler ve kendisi hep o zamanki gibi giyinirler. Köşkte, hıv'ııı- K LA a on sekizinci asırda çıkan gazeteler bu * lunur ve mimar bu gazetelerden 1780 ih- tilâlinin safahatını merakla takip eder. Garip bir milyarder Dünyada garip insanlar ve garip mil- yarderler azaldı. Zira milyardeler azaldı. Maamafih, hikâyesini anlatacağımız A - merikalı milyarder Edmond Pernter, bir gün hayretle gördü ki, kulakları, insan sesine tahammül edemiyor. İnsan — sesi duydu mu, sinirleri boşanıyor. Derhal bir doktora gideceğine, Pen-« silvanyada hali bir arazi satın aldı. Oras ya, çelikten bir köşk yaptırdı. Öyle bir köşk ki, odalarından ses duymak imkâni yok. Milyarder bu köşke yerleşti. Hizmet- çiler tuttu. Hizmetçiler kendisini gör - müyordu. Milyarder, kahvaltı ettikten sonra, hali bahçeye çıkıyor, hizmetçiler © zaman yukarı kata çıkıp ortalığı te « mizliyorlardı. Her şey riyazi bir kat'iyet- le kesap edilmişti. Milyarderin yemeği, bir asânsörle, kendi dairesine gönderili - yordu. Kimseyi görmüyordu. Bir gün milyarderin yemeği asansörle gene yu- karı çıkarıldı. Fakat yemek, el dokunul- mamış bir halde aşağı indi. Hizmetçiler, efendilerinin korkusundan çıkıp baka - madılar, yemek yemek istemediğini zan- nettiler, Fakat bir kaç gün akşam ve er- tesi sabah ayni şey tekerrür edince, me * rak edip yukarı çıktılar, milyarderi, yer- de, eli, kolu bağlı, bir halde, fakat ölü buldular. Meğer bir hırsız, eve girmiş, onu bağ- lamış, kasayı soyup kaçmıştı. Milyarder bağırmış, çağırmış, lâkin yaptırdığı çe * lik duvarlar dışarıdan ses duyulmasına Mmâni olduğu kadar, içeriden işittirilme- sine de mâni olduğundan, orada halsiz- likten ve açlıktan ölmüştür. Sandıkburnundaki kaza Bölediye “bu kabil bötül gazinoların kontrolünü emretti Sandıkburnunda bir sünnet düğü *” nü esnasında gazinolardan birinin nize çökmesi ve bu yüzden — bir çok kimsenin yaralanması ile neticelenen kaza hakkında belediye fen işleri mü* dürlüğü tahkikata başlamıştır. Mühen- disler vak'a yerine giderek kazanın han gi sebeplerden doğduğunu tesbit etme” ğe başlamışlardır. Ayrıca belediye fen işleri müdüıl_ü' ğü kazalardaki belediye mühendisli) lerine birer tamim yollıyarak bu gazino vesairede yapılmakta olan kol” trotlerin ihmal edimemesini - bildir * miştir. Bir adam, balıktan zehirlerdi Sirkecide İskenderiye otelinde ya ” tan Safi oğlu Eşref dün Balıkpazarın” da bir balıkçıda yedifi palamut bali 4 ğından zehirlenerek Gureba hastane sine kaldırılmışlır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: