16 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

16 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— CYazan: Muhittin Birgen Viyana, 12 Eylül L— uraya gelir gelmez gördü telüş ve endişe havası, soğuk ve yağmurun yaptığı fena bir hava ile birlikte devam edip gidiyor. Harb za- manından kalma gazeteci dostlarla, Th- racatçılık devrinden kalma ticaret mu- hiti dostları arasında yaptığım temaslar, buraya geldiğim ilk günde görmüş oldu- ğum telâş ve heyecandan daha derin bir endişe ve hattâ tehlike duygusu içinde bulunulduğunu göstermekte gecikmedi. Avusturyalıların, ve bilhassa, büyük bir Yahudi nüfusuna sahib olan Viyananın endişeye düşmekte hakları da var. Av- rupada kopacak ilk fırtınanın yıldırım- ları Avusturya ve Viyana üzerine düşe- cektir. Hududun öbür tarafında Yahudi düşmanlığı İle hareket eden bir - rejim | bulunması ve bu rejimin bu memlckette | büyük taraflarları olduğu kadar tarafta da Avusturya hakkında ilhakçı bir siyaset hüküm sürmesi burada her- kesi ve herkesten ziyade Yahudi muhi- tini fevkalâde hassas bir hale getiriyor. Zannedildiği ve burada izam olundu- ğu kadar büyük"bir tehlike var mıdır? Ben, ötedenberi söylediğim gibi, bu- günden yarına bir tehlike mevcud oldu- ğuna kani değilim. Bununla beraber, ect- rafta fena alâmetler de mebzuldür. Ga- zetelerin borsa sayfalarına bakınız: Her şey ve her taraftâ düşüyor. Bir kere bü- tün esham, derece derece 2zâf alâmetleri ve yahut sukutlar gösteriyor. Yalnız, Nyon konferansı hakkında müsaid ha- berler geldiği —«farzedilmesi» üzerine, dün biraz borsalarda sağlamlık alâmeti göründü. İki günde bize daha kaybedip harbden sanraki en asgari kıymetini de geride bıraktıktan sonra biraz durdu ve yarım puvan kadar kazandı. Fakat, Nev- york borsasında bütün tahviller ve sehimler, bir günde yüzde iki ile yüzde on beş arasında yeni bir sukut kaydetti. Bu sukutların sebebi olmak üzere bir tarafta dahili, öbür tarafta teknik, muh- telif sebebler gösteriliyor. Fakat, kısmen doğru olan bu sebeblerin yamı başında umumi dünya fenalığının tesirleri de apaşikâr göze çarpıyor. Düşmiyen esham, öbür hep harb sanayiine ve buna mülhak o-' lanlara aid şeylerdir! * Dündenberi gazetelerin Nyon konfe- ransının gayet seri ve müsbet neticeler vermekte olduğunu ve yeni siyasi hâdi- seler kaydedilmediğini bildirmekte müt- tehid olmalarına rağmen yeni bir İngiliz gemisinin Frankistler tarafından yaka- lJanarak limana götürmüş olduklarına dair haber gösteriyor ki Akdenizde de Gişmiş bir vaziyet yoktur, İki ideoloji ve iki zümre kuvveti arasındaki gizli mü- cadele öylece dovam ediyor. İşte, Viya- tna muhitini haklı olarak endişeye düşü- ren de budur. Meselâ, İtalya ile Sovyet- Mler arasındaki mddiyet ve san haddine *varmış sinirlilik o tarzda bir takım hâ- diseler doğurabilir ki bunlar, umumi bir telâş ve heyecan içinde bir harb çıkma- sı neticesine kadar varabilir. Faraza, İtalyanın, Rus notalarına karşı aldığı sert vaziyete Ruslar da Karadenizde İ- talyan gemilerine «meçhul bir denizaltı ületi> ile hücum ediverirlerse, acaba o zaman vaziyet ne olur? Burada herkesin aklına bu sual gelmekte ve bu sualin arkasından da fikirler er ye düşmek- tedir. Ayni zamanda, Akdenizde dolaşacak gemilerin yapacakları zabıta vazifesine rağımen, acaba meçhul denizaltıları, faa- liyetlerine tamamen nihayet ven-c(kîct' mi? Avrupada mücadel inde — bulu- nan kuvvetlerin bugünkü vaziyetlerine | bakanlar bu suale müsbet bir cevab ve- | Tmiyorlar. Almanya ile İtalyanın işti- yaki olmaksızın aktedilen Nyon konfe- ransının ittihaz edeceği kararlardan | ameli faydalar elde edilemiyeceği hak- kında iki memleket matbuatı tatafından vaki olan neşriyat ta bu teyid etmektedir. Bur kanaate göre, konfer: yapmış olduğu m yarın yeniden hati n hâdiseler Meydana çıkacak, harb ve sulh bu hâ- diselerin elinde bir oyuncak haline gele- coktir. Bu hâdiselerle harb çıkmasa bile bunların sebeb olacağı telâş ve heyecan, Vaziyetleki kararsızlık, işlerin gidiş tar- zındaki müphemiyet, yarına karşı emni- tarzını üm süren dakikada id sre rağmen, s ON POSTA N İnsan döğüşü, hayvan döğüşü Fransız boksörü Carpantler cihan şampiyonluğu için Ame- rikada dövüştüğü zaman Pariste gazete nünde milyonlarca halk toplanmıştı. İkisi de Amerikalı olan Dempsey ile Tuney maçında bir iskemle 100 liraya satıldı, İngiliz boksürünün yaptığı san maçla ise Londra radyosu durmadan söyledi ve Londrada sokakları gazetelerin ikinci tabı nüshalarını haykıran müvezzilerden geçilmez oldu. r Pariste, patronlar Cemiyeti binasına Yapılan sutkasd İki gün evvel, Pariste bazı meçhul eller tarafından yapılan bir suikasd ne- ticesinde «Fransız Patronlar Cemiyeti»| *t merkezinin bomba ile uçurulduğunu yazmıştık. Yukarıdaki resim, sulkasd- den sonra yıkılan binanın vaziyetini göstermektedir. yetsizlik bütün hayatı kâfidir. berbad etmeğe * Hakikat te şudur ki Avrupada bugün- kü vaziyet, düne nisbetle daha çok ka- rışık ve daha çok berbaddır. Her şey muvakkattir, kararsızlık içindedir. Bu şartlar içinde hayatın inkişafına imkân yoktur. Avrupanın umumi bir hesaplaş- maya, besap tasfiyesine ihtiyacı vardır. Bu yapılamadığı ve bu işi yapacak insan bulunmadığı içindir ki dünya bu karar- sızlık. ve perişanlık içinde bulunuyor. Bolşevizm ile faşizm dünyanın bugünkü gidişinden memnun değildir. Demokrasi de dünyanın maneşi sulhunu iadeye ka- dir görünmüyor. Şu halde, Avrupanın bütün milletleri kararsızlık içinde sürük- lenip gitmekte devam ecdeceklerdir. Hayat, bugün, her zamankinden ziya- adüflerin elinde kalmıştır. Muhittin Birgen de te: ISTER İNAN İSTER Dün İstanbulun ağır başlı gazetelerinden biri memlekette maden kömürü ihtiyacının arttığını — Bunun ıki sebebi vardır, birincisi yeni orman kanunu- nun ormanlardan ağaç kesmeyi tahdid etmiş ve ağaç kömü- rünün yapılmasını güçleştirmiş olmasıdır, ikinci sebebi de halkımızın maden kömürünün ağaç kül anlamış bulunmasıdır, diyordu. 1STER idarehanelerinin ö- İT HERGÖN BİR FIKAA | Kumaş soruyor ! Muharrir Osman Cemal kostüm- lük kumaş arıyordu. Bir mağazaya girdi, Tezgâhtar kumaş çıkardı: — Halis İngiliz kumaşıdır! Dedi. Osman Cemal kumaşa baktı, sonra kumaşı kulağına götürdü. Tez- gühtar şaşırdı: — Kumaşın iyiliği kulağa götürül- mekle anlaşılmaz ki., Osman Cemal cevab verdi: — İyiliğini, fenalığenı anlamak için kulağıma götürmedim. Ben ona bir sual sordum, o da bana cevab verdi. — Siz kumaşa sual sordunuz, o da size cevab mı verdi? — Ben ona, İngiltereden ne zaman [ geldin? dedim, o da bana: Fabrikadan || skalı ön gün oldu. İngiltereye kadar gidectk vakit bulamadım! dedi. A Sofga sokaklarında Dilenciler çok arttı Sofya gazetelerinin yazdıklarına gö- re sön günlerde Sofya sokaklarında di- lenciler o kadar çoğalmış ki nihayet be- lediye meclisi bunlara karşı kat'i ka- rarlar ittihazına mecbur olmuştur. Dilenciliğin ortadan kaldırılması i- çin belediye meclisinin ittihaz ettiği kararlar arasında bir de bilhassa genç lerden mürekkeb olarak teşkil edilen | bir mürakabe heyeti vardır. Bu heyet| Sofyanın bütün fukara mh&llele:ir_il dolaşarak buralarda bulunan mühtaç | ve alil işsizleri tesbit edecektir. Bun- lardan maişet vasıtalarından mahrum olanlar belediye tarafından açılacak sı- ğınma yerine yerleştirilecektir. Beledi- ye kendi bütcesinden bunun için bir mikdar tahsisat ayırdığı gibi zengin- Jerden de muavenet istemiştir. Dilencilerden çalışabilmek kabili tinde olanlara da belediye vasıtasile iş bulunacaktır. AM - 'ede, Amerikada insanın boğu ile dövü: C mesi yasaktır, ve vahşi hayvanları terhbiye ederken işkence yapıldığı iddiasile hayvanları koruma cemiyetleri tarafın- dan at cambazhaneleri aleyhine protesto mektubları yağdı- rılır, fakat Loks namı altında iki adamın dövüşmesi, bazan birinin ölmesi serbesttir ve bu dövüşmeyi seyretmek - için avuç dolu para verilir, 20 inci asır insanlarının iyiyi kötü- den ayırmakta kullandıkları ölçü iki türlüdür. SÖOÖZ ARASINDA Feci bir tayyare Kazasını tesbit eden Fotograf Yukarıdaki resim, fotograf adese - sinin tesbit ettiği fevkalâde bir hâdi - sedir. Gördüğünüz tayyarenin İngille- rede uçarken motörü bozulmuş ve ta- rihi Hill şatosunun duvarlarına çarp - mak üzereyken orada bulunan bir fo- tografçı tarafından resmi alınmıştır. Tayyarenin üstünde kendisini para- şütle boşluğa atan pilot ta görünmek - tedir. Bir kadını hırsızdan kurtaran zehirli yılan Son günlerde Hindistanda görülen şayanı hayret bir hâdise yılanın öyle annedildiği gibi her zaman insanın üşmanı olmadığını ortaya çıkarmış- tir, Hüdise şudur: Büyük ve zehirli bir Engerek yılanı bir kadını bir hırsızın elinden kurtarmıştır . Engerek yılanı bu kadının kapısının önünde yatmakta iken bir hırsız, elin- de tuttuğu bir sopayı yılanın üstüne in- direrek içeriye girmişti. Sopayı yiyen yılan ortadan kaybolmuşken biraz son- ra hırsızın kadını boğmağa teşebbüs et- tiği bir anda hemen saklandığı yerden “|gıkarak ayağını ısırmıştır. Hırsız da al- dığı bu öldürücü şehirin acısile hemen olduğu yere yıkılıvermiştir. D ylüyordu, bulâsaten: mürüne faikiyetini ü İNANMA! Biz bu satırları okurken İstanbulun yaz aylarında olduğu gibi kış aylarında da rağbet görmeye başlıyan bir sayfiye- sinde iş icebı dolaşıyorduk. Tam yedi tane köşkün önünde odun kesildiğini veya taşınmakta olduğunu gördük ve arka- daşımızın bütün iddialarına rağmen memleketimizde taş kö- mürü kullanmak âdetinin kâfi derecede yerleşmediğine ve bunun için de kâfi de propaganda yapılmış olduğuna inan- madık, fakat ey okuyucu sen: İNAN İSTER- İN ANMA! Zamana uygun Bir fıkra E. Talu ektaşinin biri bir sofu ile be- raber yolculuk: ediyorlarmış. Akşam üzeri bir handa konaklamışlar. Sofu namazını kılmış, dağarcığından birkaç hurma çıkarmış, yemeğe hazır- lanıyormuş, Bektaşi ise, artaya mü- kemmel dem sofrasını kurmuş ve ar- kadaşına dönerek buyur etmiş. Sofu sormuş: — Nedir bunlar ? — İşte görüyorsun ya: Rakı, mezt, falan filân.. Sofu: — Haramdır. 'ben içmem! dediyse de, bektaşi ısrar etmiş. sofunun ağzın- dan girip burnundan çıkmış; kandır- mış. Güzel güzel muha etmişler. Er“ tesi akşçam gene solfra başında buluş” tuklarında, sofu dayatmış: — İçmem de, içmemi, u? ce, ben bilirim çektiğimi. — Hayrola? — Sabaha kadar kıvrandım, durdum. Üstelik de rüyamda peygamberi gör- düm, yüzüme tükürdü. Bektaşi gülmüş: — İyi ya, erenler, demiş.. bir gece- cik sözümü dinledin, sana Resulüllaht gösterdim; bu gece de bana uy, seni Zülcelâlin huzuruna çıkarayım! * İspanyada uzayıp giden dahili muha- rebe en ağır başlı, en temkinli devlet- leri, barışı devam ettirmek hususunda” ki bütün hüsnü niyetlerine rağmet bugünkü günde ihtilâfa sürüklemiş bü* lunuyor. Niyon konferansı en mühim bazı devletler arasında âhenk ve vifa “ kın teyidine hizmet etmişse de, diğer bazılarının da menfi bir tavır takınarak ayak diremelerini hayra alâmet sayâ” mayız. Böylece İspanya bektaşi, Avrupa devletlerinin de ekseriyeti sofu rolünü ifa etmiş oluyorlar, Şunu demek isterim ki: İspanya bu- gün, aramıza ihtilâf soktu.. biraz dahâa dahili harb devam eder, ve yeniden ih- tilâtlar da yapacak olursa, harb ilâhi diye tanılan Mars'ın huzuruna çıkaca- |Biz. Hemen, Ulu Tanrı bizlere o günleri göstermesin! L ehi Fabrika ruhsatiyelerini bizzat vali verecek Fabrika, imalâthane ve emsali mü- essese küşat ve işletmesine ruhsat içili müracaat vukuunda bunların evvelct alt olduğu belediye şubesince idari VE mahallf mahzuru tetkik edilip imar bürosunca vaziyeti mevkilyesi tes0 edilecektir. Bu malümat dağrudan dOğ” ruya valiye bildirilecektir. Vali ve lediye reisi Muhittin Üstündağ bu mâ” lâmatı bizzat tetkik edecek, küşat VÜ işletmesine müsaade etmedikçe ruhsâ” tına ait muamele yapılmıyacaktır. Dün hava gene sıcak geçti Kandilli rasat istasyonunun verdiği malümata göre dün hava açık ve $i olarak — gesçmiş « tir. Güneşte ha - raret 60 1 bulmuş, gölgede €en fazla sıcaklık 27, en az - da 17 olarak kay - dedilmiştir. Rüzgâr doğudan saniyede 8 metre sür'atle esmiş, rutubet derecesi d€ bulmuştur. Barometre dün öğleden sonra 159 yükselmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: