17 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

17 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa SON POBTA - Tarih kurultayına İştirak edecek genebi âlimler şehrlmizde toplanıyor! (Baştarafı 1inci sayfada) Yarın gelmeleri beklenen âlimler ara- sında tanınmış Yunan müverrihi Prof. Marinatos da bulunmaktadır. Eski eserler sergisi Tarih kurultayı ile beraber pazartesi günü Dolmabahçe sarayında açılacak 'Türk Tarih Kurumu ceski eterler sergisi etrafında yapılan hazırlıklar bitmek ü - zeredir. Eski eserler sergisinin teknik kısmiın - Ha Maarif Vekâleti ilk tedrisat şube mü- dürlerinden Hayrullah, Gazi Tetbiye enstitüsü modelâj muallimi Hakkı İzzet, elişleri muallimi Necdet, ressam Hay « reddin Çizer, ressam Ömer, ressam Uz- Bgü, ressam Davut Akidü, elişi muallim- lerinden Veysel, Şükrü Özaltan, Cengiz, NWasıf çalışmaktadır. Sergi, sarayın muüayede salonunu kâ- milen işgal etmektedir. Teşhir edilecek eserler tanzim edilmiştir. Halen teferrü- at ile meşgul olunmaktadır. Muayede salonunun kapısından giri « Hince ilk olarak Atatürk büstü ile karşı- daşılmaktadır. Bu büst yalnız kafadan ibarettir. Ve şimal memleketlerinde çı « ikan siyah taştan yapılmıştır. Almanyanın €en büyük heykeltraşlarından biri tara - rından yapılmış, Avrupa - sergilerinden birinde çok beğenildiği için Borlin âsarı stika müzesine alınmıştır. Almanya hü- kümeti bu büstü serginin devamı müd - Getince teşhir edilmek Üzere Tarih Kurumuna göndermiştir. Sergi kapanın- ca tekrar Berlin âsarı atika müzesine dade edilecektir. Salonun dört tarafı Türk >ri ile doludur. Kapıdan girilince k olarak tarihten evvelki devirla- eşerler görülmektedir. Bunlar taş nde, cilâlı taş devrinde — yapılmış, kazma, balta ve saire âletlerdir. Bunun yanında M. A. mezarı bulunmaktadır. As- li getirilemediğinden kopyası durmakta- dır. Sorgide duvarı takiben üçüncü ölarak Anadoluda Alacahöyük, Yozgat civarın- Gaki Alişar ve Trakyada Lüleburgar haf- riyatında çıkarılan eserler teşhir edil - mektedir. Bundan sonra sıra ile yakın ta- vihe kadar ölan Türk eserleri salonu baş- tan başa işgal edecek tarzda yerleştiril. rk büstünün önünde yerde serili ya haritası görülmektedir. Büstün ani salonun orta kısmı cutuhuri- Tine tahsis edilmiştir. Burası dai- tevi olmak üzere iki kısıtadır, İç tarafın - da vekâletlerin stantları vardır. Dış tara- fında Zirkat Bankası, Kızılay ve saire müesseseler, kadın, san'at stantları mev- cuttür. Vekâletler köşesinde müuküyese- li levhâlar, grafikler, haritalar ve ista » tistiklerle cumhuriyet devrindeki inkişaf ve terakki gösterilmektedir. Ayrıcâ Avrüpa we bilhassa Alman müzelerinden Türk tarihine ait eserler- den mühim olan bazı parçalar getirilmiş, bir karton üzetinde kısacâ talsilâlı veri- lerek serginin bir köşesino konmuştur. Sergide teşhir edilen eserlerin ayrı ayrı kıymettedir. Ressam Hayreddin Çizerin aynen kop- ya ettiği dörtnala giden bir uygur du- var resmi, ressam Ömerin yaptığı — bir mâbet bayrağı, ressam Hakkı Necdetin yaptıkları Alaca, Alâ Şarın maketleri | beğenilenler arasındadır. Resim ve heykel galerisi Dolmabahçe sarayının veliaht dairesin. de dâlm? sürette kurulacak resim ve hey- |kel galerisi etrafındaki hazırlıklar iler -| lemekte, bu işle Güzel San'atlar Akade- misi müdür ve profesörleri meşgul ol « maktadır. Serginin açılma tarihi henüz malüm değildir. Tarih Kurultayı radyo ile dinlenecek Eminönü Halkevinden: 20/Eylâl/987 ta - rihinde Dolmabahçe sazayında açılacak o - dan 2 'nei Türk Tacih Kurullayının devamı müddetince Evimiz salonunda radyo terti . batı alınacaktır. İsteyen yurddaşların Ku « rultayı Ewimiz salonundan da takit edebi « lecekleri bildirilir. Yeni bir yerli Film yapılıyor Kaç sene var ki yerli bir film gör - raedik, Son olarak çevrilen «Leblebici Horhor ağa» filminden sonra bu hu - susta oldukça ilerlemiş olan fanliyet |birdenbire inkıtaa uğradı. Bu işle meş- gul olanlar yerli filmlerin çok pahalı- ya mal olduğunu, bu yüzden masrafı- nı çıkaramadığını ve stüdyoyu ziyana soktuğunu ileri sürüyorlardı. Bunun neticesi olarak sinemalarda Türkçeyi ancak düblajlarda duyabiliyorduk. Fakat bütün bunlara rağmen İpek film stüdyosunda «Güneşe doğru» is- Mminde yeni bir film çevrilmektedir. Bu filmin en şayanı dikkat tarafı senaryosunu şimdiye kadar muhartir - likle asla meşgul olmamış olan İhsan İpekçinin yazmış olması, rejisörlüğünü şimdiye kadar asla rejisörlük yapmış olmıyan Osman İpekçinin yapması ve artistlerin Feridden maadasının tama- mmen âmatör oluşlarıdar. Baş kadın rolünü yapan Mediha şimdiye kadar sahneye ayak basma - mış bir genç kızdır. Ve filmdeki bes - tekâr rolünü bir bestekâr, heykeltraş rolünü bir heykeltraş yapmaktadır. Filmin şimdiye kadar çevrilen kı - sımlarını görenler eseri çok muvaflfak bulmaktadırlar, hepsi | Akdenizde Kontrol (Baştarafı 1 tnci sayfada) nin het biri üç topu hâmü olacaktır. Londra 16 (Hüsusf) — İspanya sahil- lerinin 35 mil açığında, dün goce, nas- yonalist harb gemilerile tayyareleri ta - rafından bir İngiliz ticaret gemisine kate B ateş açıldığı bildirilmektedir. İngiliz gemisine isabet vaki olmamış » tır, Mesele tahkik edilmektedir. İtalyanın iştiraki meselesi Londra 16 (Reuter muhabirin - den) — Londrada İtalyanın Nyon iti- JAfına iştiraki meselesi hakkında kapı- nn âçık olduğu söylenmektedir. Fransız - İngiliz davetinin bütün konferans namına yapılmış olduğu be- yan edilmektedir. Diğer taraftan, plâna iştirakinin ne gibi şartlara muallak olduğuna dair İ- talya tarafından hiç bir teklif yapıl - mış değildir ve İngillere'nin bu bapta ilk adımı atması kat'iyen mevzuubahs ilk adımı atmak İtalyaya düşer. Şimdiye kadar hiç bir devlet, ade- mi müdahale komitesinin toplanması - nı istememiştir. Ve İtalyanın davetna- meye olan cevabı komiteden bahset - memektedir. —- İngiliz noktai nazarı, korsanlığın bir İspanyol meselesi olmadığı ve binneti- ce bu meselenin ademi müdahale ko - mitesi tarafından tetkiki icap etmiye - ceği şeklindedir ve bu şekilde kalmak- tadır. Romada ne düşünülüyor? Roma 16 (ALA.) — Reuter ajansı mu - habirinden: Cenevredeki bazı mehafilin İtalyanın Nyon itilâfı hakkında yeniden bazı tet- kiklerde bulunacağına dair olarak ileri sürülen mütalcalara Romada kat'iyyen iştirak edilmemektedir. İtalyanın makamatı namına sör söyle- meğe salâhiyettar bir zat, bu sabah Reu- ter ajanmsına şu beyanatta bulunmuş - tur: İtalya, Nyon itilâfini kabul etmesi için Fransa ve İngiltere tarafından yapılan daveti kabul etmemiştir. Şimdi atılması lâzım gelen adımı, İngiltere ve Fransanın atması lâzımdır. İspanyol murahhası İtalyayı ifham ediyor Cenevre 18 (Hususi) — Milletler Ce » miyeti konseyinin bugünkü toplantısın- da söz alan İspanyol murahhası Negrin Akdeniz meselesine temas etmiş ve İs - Ppanyol vapurlarının busust himayeye mazhar olmamasına itiraz eylemiştir. Negrine göre, Akdeniz meselesi Nyon- da ittihaz edilen tarzı haller şeklindeki kararlarla hiç bir vakit halledilemiye - cektir. Böyle bir tarzı hallin elde edile - “bilmesi için yegüne çare meseleyi bütün çıplaklığile ortaya koymaktır. İspanya y ştiraki dostane bir suret- | te kabul edilecektir. Fakat bu bapta | Kadın ve erkek çorapları | Yerli olarak tmal edilen çoraplardan | üzerinde değildir. Erkek çoraplarınım d#? ve bilhassa kadın çoraplarının çörüklü-| yanıksızlığından da gikâyetler çoğalmıf' günden çikâyetlerin çoğalması Üüzerine | tır. Bir kere giyilişte bile yırtılan çorap" İktisat Vokâleti bunlar hakkında (ipek |lar vardır. Buna mukabil kadın çorapl&" ve sun'1 ipek kadın çorapları standar ni-İrınm fiatı 80-100-150-200 kuruş arasın * zamnamesini) tanzim etmiştir. Nizam -|dadır. Erkek çorapları ise 15 den başla * name mer'iyet mevkiine de girmiş bu -| makta, 25-35-40-50-60 kuruşa ve nihay#f lunmaktadır. 80 kuruşa kadar yükselmektedir. Bu p& Memleketimlade senede 2 milyon çift-|raya mukabil çürük mal çıkarılması doğ* ten fazla ipek ve merserize kadın çorabı|ru bulunmamaktadır. Bundan maada bü ve o kadar da iplik çorap sarfedilmekte- | imalâthaneler teşviki sanayiden istifadâ dir. Yalnız İstanbuldaki fabrikalarda se- nede 1,800,000 tabif ve sun'i ipekten ço- rap yapılmaktadır. Bunun haricinde ev- lerdeki tezgühlarda da çorap imal edil - mektedir. * Fakat şikâyetler yalnız kadın çorapları Te dalmaişmiamaia ea Damünşişenae delegesi İtalyayı Akdenizde hakikf bir tedhiş vaziyeti ihdas etmekle itham ey- lemiş ve İtalyanın — tecavüzlerdeki mes'uliyelini isbat için Valensiya hükü- metinin elinde bütün deliller mevcut ol- duğunu beyan etmiştir. Negrin, Akdenizde istisnat tahdidat ko- nulmaksızın taksim kabul etmez bir am- niyetin tesisini istiyerek sözlerini bitir « miştir, Negrinden sonra söz alan Fransa hari- ciye nazırı Delbos Nyön anlaşmasını mü- dafaa etmiş ve her şeyin hep birden el- de edilemiyeceğini söylemiştir. Litvinof, Milletler Cemiyeti asamble - sinde meselenin hey'eti umumiyesini or- taya koyacağını ve konseyden Valensi: hükümetinin müracaati hakkında vazi - yet almasını istemiştir. Fransız filosu Paris 16 (A.A.) — Akdenizdeki Fran sız devriye kolları kumandanlığına ta - in edilen Amiral Esteva tayyare ile şimali Afrikada Oran'a gitmiştir. A - miral üğsülharekesini orada tesiş ede- cektir. * Sot Posta , nin edebi tefrikası : 34 Aaraca sıraca onun da baktığını ve ond. Alıyordu. Ablamın en fazla sakındığı, kayna - nasının tenkidi, yetyüzünde de galiba | © kadından başka kimseye ehemmiyet Vermiyor, kimsenin sözüne kulak as- mıyordu. Ama ne şu ve ne de bu için, Gönülün hayatına imtenmiyorum. Annem — yorgunlüğunu, — kalabalığı, yabancıları sevmediğini unutmuş, ağzı aklarına vararak büyük kızının ev ku ;şrediyordu. n cascavlak kafalı, karı- hretini yapmış olan bi Mazlüm kendi Memindeydi... G tasvipkâr bir nazar beklediğini anlıyordum... Baki Sözer, #rada bir çenesini eğerek, arada sırada Böz kırparak ablamı tasvip ediyor, bu- Hün üzerinhe Gönül daha rahat nefes ahsız yiyor, arada sırada tine yarım ağızla cevap düşüncesinde, kendi le bakarken gözlerini görüyo- rTum ve tanıyorum, hatırlıyorum. Maz- Jümun gözlerinde eski zamanların ifa- desi var. Eskiden de, Gönüle baktığı|davransaydı; Gönül onun için de Yazan: SELÂMİ İZZET Raynanasına| zaman, gözbebeklerinde ayni hayranlı- ğin kıvgicımları belinirdi... Tıpkı es- kisi gibi, gene Mazlümun gözlerinde üfm't var. Bu ümit, kendini Gönüle sev- d.ım_ıek ümidi ile, gözleri eskiden nasıl| gelişini, yürüyüp oturuşunu, hizmetçi- bu ümit ile parlarsa, bu gece de öyle, ayni ışıklarla parlıyordu. viyor... rünüyordu, hayatından r| detiydi. liyen bir peri masalının kahrama bahsediyordu ve her seferinde: ihmal etmiyordu. AMAY A K Kendiz_ıi Gönüle bir gün olup sev - dınnek ümidil. Mazlüm hâlâ bu ümidi|ler geçiyordu?.. Bunu bilmek için çok besliyor... Uçuruma doğru gidiyor;İşey verirdim... İnsan düşüncesi kadar hem de bile bile ve sevine sevine, de- mek Gönülü çok seviyormuş, hâlâ se- Yanımda oturan Berna mes'ut gö » memnundu. Halbuki o da, bir zamanlar esiri olduğu hissiyatını unutmamıştı. Ama onda bu hissiyat yeis haline gelmiş 0 da bu ye- ise bürünmekten, bu hüznü taşımaktan zevk duymağa başlamıştı. İstırap saa- Berna için Gönül, muayyelesini bes- ol » Müştu. Bir masal söyler gibi Gönülden — Onlar ermiş muradına.. demeği de Ne olurdu, Mazlüm da Berna — gibi bit masal kahramanı olsaydı, o da Göni den Berna gibi soğukkanlılıkla bahse- debilseydi. Hattâ ne olurdu, Gönül ile meşgul olmasaydı?. Ben rahat eder, sükün ve huzura kavuşurdum. Saadeti tatardım, Sotradan kalktık, salona geçtik. Kah- velerle likörler geld. Bir müddet daha hep beraber konuşuldu, sonra yavaş yaâvaş, ani sempatilere kapılanlar gru- pu teşekkül etti. Teyzem Bernayı yanına çağırdı. Ben Mazlüma yaklaştım. Bir sigara yak - mış, masaya dayanmış, Gönülün gidip ye, uşağa emirler verişini seyrediyor- du... Bu kafanın içinde neler vardı?. Ne- esrarenğiz ne vardır dünyada?. Kim, kimin aklından geçirdiklerini noksan- sız ve tam olarak bilebilir... Fakat bu bilinecek olsa, o zaman da hayatın bü- yük bir zevki kaybolurdu. Bir sırmı deşmeğe uğraşmak, birinin aklından geçenleri anlamağa çÇalışmak da güzel şey... Hele insan aklından geçirdikleri- ni öğrenmek istediğine âşık olursa.. Mazlum beni görünce tatlı tath gü- lümsedi, yanına bir koltuk çekti: — Otur, dedi. Oturmadım, yanında ayakta durdum ve biraz omuzuna döğru sokuldum, fıs- ladım: — Pek mahzunsun!., Seni bu akşam yeisli görüyorum, - Jyatını kolay kolay gizliyemezsin, Nedir derdin gene?.. —Bir şeyim,/bir derdim yok. — Neden gizliyorsun , Bir şeytan dürtüyor, beni ısrara sev-. kediyordu. Nedense her zamanki kayıt- hlığımı bozuyor, kayıtsız bir kız olu- yor, Mazlumu muhakkak söyletmek ve iraz da canını sıkmak istiyordum. Bs- kiden kimseye böyle bir şeyler sorma- ğa cesaret edemezdim; hele Mazluma bunları 'sormam imkânsızdı. Ben, kim- senin hususi hayatına, gizli düşüncele- rine kârışmak istemezdim. Bu düşün- teleri uzaktan anlamağa çalışır, anladı- ğim kadarla iktifa ederdim... A, dedim ya, bu gece beni şeytan dürtüyor... Bir kere de başlarmıştım, geri dönemezdim. Mazlumun inkârı tecessüsümü bütün. bütün artırdı, beni ısrara teşvik etti: — Geldiğine pişman oldu galiba? etmekte ve hükümetin büyük bimayesini görmektedirler. İstanbul fabrikalarında bir senede ya” pılan iplikten erkek ve çocuk çorabı & milyonu geçmektedir, Hükümet, kadın çoraplarında olduğu gibi erkek çoraplarının da standarda t bi tutulmasına karar vermiştir. Bu mak* satla sanayi birliğince hazırlanan rapofı İlktisat Vekâleti sanayi umum müdürlü” ğünce tasvip edilmiştir. Yakında karaf* name çıkacaktır. Sınıflara ayrılacak olafi çoraplar damgalanacak ve kararname hü kümleri hilâfına hareket edenler — cez8 güreceklerdir. Erkek çorapları kalın, orta, ince sınıf” larına ayrılacaktır. Bu sınıflar ayrıca kâ* İitetere tefrik eğllecektir. Hükümet maliyet fiatlarını da kon * trola tâbi tutacağından ihtikâr da yapılâ* mıyacak ve yeni kararname ile çorap esasından halledilmiş olacaktır. İktisal Vekâletinin bu hususta almakta olduğu tedbirler büyük bir alâka ve memnuni * yetle karşılanmaktadır. İpek kadın çorapları şimdi şu muame” leyi görmektedir: İpek çoraplar, tabii ipeklen veya sun? ipekten yapılır. İpek ve sun'i ipek ka * dın çorapları üç kalınlık sınıfına ayrık mıştır: Kalın, orta, ince, Her sınıf çorap ta ayrı kaliteye ayrılmaktadır. Çorap uzunluğu topuğun alt bitimin * den lâstik- kısmının sonuna kadar olaf mesafedir. Bu uzunluk en az 70 santim 0* lacaktır. Lâstik kısım, çorabın çorap bağınl (Jartiyer) takıldığı parçadır. Bu kısmifi katlarından birinin ikişer telli merse * İrize pamuk ipliğinden, diğerinin - işle * ni ten imali şart konulmuştar. Çorapların Hopuk, burun — ve tabaf kısımlarının takviyesi için topuk ve bü” rün kısımlarının ikişer telli merseriz€ pamukipliği ile çift kat olarak, taban kıs* munin ise bir kat ikişer telli merserizt pamukipliği ve bir kat işlenen ipektefti dokunması mecburidir. Bu çorapları imal eden müecssesclef: damga olarak iptidai mevad cinsini, sınıf, kalite işaretlerini, seçim işaretlerini, boY numarasını ve sicilde yazılı firmaların! silinmiyecek surette çorabın lâstik kıs * mına yazacaklardır. — Bayır, Nizamnamede yazılı hükümlere aykıri — Evet, çünkü Gönülün mes'ud ol | çorap yapınaktan ve damga vurulmas! lün. İşte hayatını istediği | mecburiyeline riayet etmemekten — veyü ği gibi tanzim etmi Malüm| çoraplara yanlış damga vurmaktan fab* ya,-eskidenberi lükse düşkündür... İş-|rika sahibi mes'ul olacaktır. Fabrika V€ te lüks içinde yaşıyor.. mağazalardaki çorapların tasfiyesi içi) Mazlüm dalgım dalgın söylendi: altı ay mühlet bırakılmıştır. Bu müddet — Bu doğru, fakat lüks saadet de-| zarfında bu çaraplar damgalandırılacak” mek değildir. tır. Bunun için ticaret odalarına, yoksö nına göre değildir. Sen ser-| belediyelere beyanname verilecektir. veti saadet telâkki etmiyenlerdensin.| Kararnamenin tatbikatından halk kâ* Halbuki Gönül için sandet lüks demek-| dar müesseseler de memnun olmaktadı!” tir. Para ve refah demektir.. elbisesi|lar. Diyorlar ki: fevkalâde yaraşmış, kadın erkek ber| — Biz hiç bir vakit çürük mal yapmak misafir güzelliğini methetti mi bundan | istemedik. Fakat bazı iptidaf maddeleri başka ne ister . Onun için bundan bü-| bilhassa iyi sun'1 ipoği bulamıyorduk. İt halâtın serbestisi kararnamesi bunu Ve" ÇArkası ver) — min etmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: