19 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

19 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı İ ON VEylör 19 Akdeniz, Ingiltere ile İtalyanın arasını açtı (Baştarafı 1 inci sayfada) hakkındaki müzeyyel itilâfname, İtalyan hariciye mazırı kont Ciano'ya tevdi edil- miştir. | Bu anlaşmayı şiddetle tenkid eden İ- talyan gazeteleri, bu işde İngiliz parma- ği olduğunu ve Fransa, İngiltere ile Sov- yetler birleşerek Akdenizde bir korsan- lik teşkilâtı meydana getirmiş oldukla- rını yazmaktadırlar. , Roma siyasi mehafilinin kanaatine gö- re, Akdeniz anlaşmasından sonra İngi- iz - İtalyan münasebatı tekrar gergin bir safhaya girmiştir. “Akdenizde 26 İngiliz harb gemisi daha resinden bildirildiğine göre, 20 — torpido Ür gönderiyorlar < Londra 18 (Hususi) — Akdeniz anlaş- masından fena halde sinirlenmiş olan İ- talyanlar, her ihtimale karşı hazır bu- dunmak üzere İtalyan Afrikasına mühim takviye kuvvetleri göndermektedirler, . 3000 subayın Libyaya hareket ettiği ve birkaç güne kadar iki gemi dolumu aske- rin de yola çıkacağı haber almmıştır. Tayyareler Londra 18 (A.A.) — Akdenizdeki İn- *Biliz hava kuvvetlerini takviye edecek olııı beş deniz tayyaresinden mürekkeb ,birinci grup, bu sabah Maltaya mütevec- tihen havalanmıştır. Londra 18 (AA.) — Dün Gijon açıkla- rında bir tayyare, Fearless adındaki İn- giliz torpido muhribi yakınına altı ağır 'bomba attıktan sonra Gijona doğru git- Mmiştir. , Telefat ve hasarat yoktur. Bir tekzib Londra 18 (AA.) — Comet atındaki İngiliz muhribi ile Glorluş tayyare gemi- sinin Malta açıklarında torpil tearruzu- na uğramış olduğu haberi kat'i tekzib edilmektedir. İtalyan vapurlarınım Karadeniz seferleri | Roma 18 (A.A.) — İtalyan deniz kum- panyalarına Karadenize olan seferlerini tatil etmeleri için talimat verilmiş oldu- u haberi teeyyüd etmemiştir. Almanlar ne düşünüyorlar? Berlin 18 — (Havas): Fransa ile İngil- ıılDL:lZm edecekti, Baki göründü. Mi- T gidiyorlardı, geçirmesini rica Btti. Gönül kalktı: Birkaç dakika gene başba- trola devam etmemek kararlarını Alman | efkârı umumiyesi pek fena karşılamıştır. Gazeteler, daha açık surette fikirlerini söylemekte ve Fransa ile İngilterenin di- ğer büyük devletlerin ve bilhassa İtalya- nın menafi ve nüfuzunu hesaba katmak- sızın bahri hegemonya tesis etmek arzü- sunda olduklarını yazmaktadırlar, Esrar perdesi Kalkıyor mu? " (Baştarafı 1 iaci sayfada) lâkaydane omuz silkorek böyle — saçma sözlere cevab vermeğe bile JTüzum olma- Atatürk ı Şehrimizde (Baştarafı 1 inci sayfada) yeti erkânı olduğu halde saat yirmide kalkan hususi trenle İstanbula hare- ket etmişlerdir. Atatürk irene Gazi istasyonundan binmiş, alkışlar arasında uğurlan- mıştır. Mebuslar Ankara, 18 (Hususi) — Beclisin fevkalâde toplantısında bulunmak Ü- zere şehrimize gelen mebusların hep- si tarih köngresinde bulunmak üzere bu akşam yirmiyi yirmi geçe kalkan hususi bir trenle İstanbula hateket etmişlerdir. Mareşal Çakmak dün | dığını söylüyor; Francoya sorulsa, o da| Yagoslavyaya j Lundn 18 (Hususi) — Amirallık dai- | bunu ya Rusyaya, yahut Valancla hükü- metine atfediyor. Hulâsa, türlü türlü fa- raziyeler, iddialar arasında tarihin mü- him bir bâdisesi - hiç olmazsa şimdilik - sisten bir perde altında kalıyor. Şimdi yeni bir faraziye daha meydana çıktı. Bu da Nyon konferansında Matin gazetesini temsil eden Stephane Lausanne - Stefan Lozan - ın ortaya attığı bir faraziyedir. Bu maruf muharrir, Nyonda bulunan büyük bahriye mütehassıslarının ifade- lerine atfen, Akdenizdeki geminin veya gemilerin berhangi bir medeni devlete aid bir gemi olamıyacağını söylüyor. Da- ha doğrusu, bu mütehassıslar ona bunu sarih olarak söylemişler ve «hiçbir dev- let kendi bahriyesine mensub bir de- nizaltı gemisini böyle bir korsanlığa sev- kedernez. Olsa olsa, bu, herhangi bir dev- let tarafından kadro harici edilmiş bir gemi olabilir» demişlerdir. T Şu halde, meselâ, Katalonya anarşist- leri, dünyayı birbirine düşürmek için e- lerine böyle bir gemi geçirip ötekine be- rikine saldırmaya niçin teşebbüs etmiş olmasınlar? Matin başmuharriri bu fikre şiddetle kanidir. Katalonyada kuvvetli bir teşkilâta sahib olan ve kapitaliste ol> duğu kadar komüniste de düşman bulu- nan anarşistlerin, ellerine bu tarzda bir gemi geçirip Avrupayı birbirine düşür. meğe teşebbüs etmeleri fikri Stephane Lausanne'a pek tabil ve pek doğru pgeli- yor. Bilhassa Pariste patlıyan bombala- rın da bunlara atfedilmekte oiduğu bir zamanda, muharririn fikrinin bu farazi- yeye kolaylıkla akıvermesini biz de ta- surette İbit buluruz. Hakikat böyle midir, değil midir? Bunu bilmeğe tmkân yoktur. An- veya kat, bir Alman gemisine hücum eder mi? Şu halde, bu denizaltı gemisi, büsbütün | Yazan: SELÂMİ İZZET lünkü, hisst bir şantajdan i : z başka birşey Akşam odamda oturmuş okuyordum. Kapı açıldı, teyzem geldi: — Sevim, biraz annenin odasına ge-| den lir misin, dedi. Ve fazla bir şey söylemeden çıktı. Annemin odasına gittim... Teyzemin kaldık... Ben biraz sonra birdenbire | Halinde bir acaiblik olduğunu odama, girdiği zaman anlamıştım. Annem de — Allah rahatlık in ben gidiyo- | bifaz tuhaftı. O da bir şeyler sezmişti, geldi! dedim. teyzemin bütün kanı başındaydı... An- Elimi uzattım, tuttu, bırakmadı. neme tek kelime söylemek fırsalı ver- İ Cöterilai yeni bazı şeyler söyliyecek, miyor, nefes almadan konuşuyordu: içini dökecek sandım, Gözleri gözle- — Sevim, Sevimciğim, neler olduğu- rimde)ydiq Dudakları kımıldadı... Fa - mu, neler olacağını bir bilsen.. çok mes- kat dığı sözü söylemedi: — Ben de gidiyorum Sevim, dedi, — Daha erken, sen kalabilirsin. — Hayıf;'yarın sabah hastaneye, mu- z evvel söylemek için hazırla- ' udum yavrum... Esasen çoktanberi bu- nu bekliyordum... Gel kızım, gel ca- nım, şöyle yakın, daha yakın gel... Be- ni öp, ben de seni öpeyim, şöyle yanı- ma otur... Düşün bir kere... Ama öyle ayeneye gideceğim. Arada bir, yaralan-|hazin hazin bakma... İyi bir haber ve- dığım yerde bir ağrı duyuyorum... O-|Teceğim... Bilhassa sana... Evet cvet, nun için gideyim. — Öyleyse annelerimizi bulayım. sana iyi bir haberim var. Hareket etti (Baştarafı 1 inci sayfada) refakatinde Harp Akademisi muallim- Jerinden Albay İzzet, Yarbay Cevdet, Milli Müdafaa Vekâleti Hava Müste - şarı Yarbay Şefik olduğu halde dün ak şam saat 20 de Adatepe muhribile hareket etmişlerdir. Mareşal Fevzi Çak mak, Haydarpaşa önlerinde bulunan Adatepeye motörle geçerken askeri me rasimle teşyi edilmiştir. Adatepe, Yugoslavyanın Split lima- mnına gitmektedir. Mareşal Fevzi Çak- mak Ve refakatindeki zovat oradan ma- nevraların yapılacağı Zagreb mıntaka- sına gideceklerdir. Mareşal ay sonunda dönecektir. 16 yaşında bir çocuk Babasını öldürdü (Baştarafı 1 nci sayfada) adam, eşi Bn. Nazlıyı geçimsizlik yüzün- den fena halde dövmüştür. Bayan Nazlıyı bu feci vaziyette gören oğlu Osman, hâmil bulunduğu — bıçakla üvey babası olan Cavid sol memesi al- tından ağır surette yarlamıştır. * Yarah bir saat sonra hayata gözlerini yummuş- tur. Genç katil 16 yaşındadır. Bn. Mazlının ilk kocasından dünyaya gelmiştir. Katil yakalanmıştır. İfadesinde, annesine kar- gı yapılan canavarca taarruzlara son ver- mek için bunu yaptığını söylemiştir. ancak Katalonyadaki bir anargist grupu olabilir. z Bu fikir pek yabana atılır bir fikir dee . |ğüldir. Ancak, muhakkaklır Matin baş- muharririni bu fikirlere sevkeden başlı- ca bir âmil de Fransada, sermayedarlığın bekçiliğini yapan bir gazetede sosyalist. lere ve anarşistlere karşı, bu vesile ile, hakkında Başvekilin Mecliste beyanatı “İmar programına muhalefet eden 'bütün engeller ortadan kaldırıldı ,, Alınan netice Cumhuriyet idaresinin kuvvetli olduğu kadar şefkatli olduğunu da göstermiştir. İsyana iştirak edenlerden 265 i maktül nutkundan sonra Tuncelindeki vaziyet hakkında şu mühim nutku söylemiştir. — Bu toplantıdan istifade ederek bü- yük Meclise dahili bir mesele hakkında da maruzatta bulunmak için izin isterim. Arkadaşlar, faydalı faaliyetinize fasıla verdiğiniz zaman size Tuncelindeki va- ziyetin bir hulâsanı yapmıştım. O günkü vaziyeti tafsilen arzetmiştim. Şimdi size Tuncelindeki vaziyetin bugünkü halini arzetmek isterim. Cumhuriyetin imar ve slah programı- na muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber altı aşirettir. Bugün bu altı aşi- retten müşevvik ve sergerde ne kadar adamlar varsa bunlar reislerile beraber faaliyet imkânından tamamen mahrum bırakılmışlardır (alkışlar). Altı aş'retten birinin reisleri imha edilmiş ve diğerle- rinin relslerinin hepsi yakalanmış, ada- lete teslim edilmiştir. 'Tuncelinde isyan ve ıslahat an'anesi, Dersimin bütün hatıraları, dağları, tepe- lerile bir takım aşılmaz, geçllmez ve bü tün isyanlara mesned olan yuvaların ve istinad noktalarının hikâyelerinden iba- rettir. Orada Kutuderesi, Kalan deresi, Dojik babadağı ve saire gibi isimler var- dır ki, sadece bu isimlerin telâffuzu ve eskiden birçok seferlerin bunlardan biri etrafında kördüğüm olup kaldığını, ba- husus, isyan edenlerin bunlardan biri içinde sığımarak aşılmaz bir melce halin- de maksadlarına muvaffak olduğunu ifa- de ederdi. Cumhuriyet ordusu ve zabıtası, bu hâ- dise esnasında Yaptığı takiblerde hurafe olarak zihinlerde yerleşen ne kalar uçu- rum halinde dere ve ne kadar çıkılmaz dağ varsa hepsini Ankara sokakları gibi baştanbaşa geçmişlerdir. (Alkışlar). Kanun götüren ordu, jandarma nefer- lerinin ve ordudan bir neferin ayak bas- madığı yer, inmediği dere ve çıkmadığı tepe yoktur (bravo sesleri, alkışlar). Cumhuriyetin islaht ve imar progra- mına muhalefet eden bütün engeller or- tadan kaldırılmış ve program bir an fa- sıla vermeksizin ilerletilmekte bulun- güzel bir hücum ve propaganda zemini | muştur. bulmuş olmasıdır. duğu yere sığamıyor, sığdığı yerde du- Tamıyordu. Bir müddet sustu, sonra kemali cid- diyetle anneme döndü: — Kızınız Sevimi oğlum Mazluma is- tiyorum, dedi!.. Bu sözler, derin bir sessizlikle çın- ladı, Annem öyle şaşırmıştı ki, açık ka- Tan ağzını kapay:p bir türlü söz söyle- yemiyordu. Bana gelince, gayet basitti, anlıyamamıştım, teyzemin ne demek istediğini kavrıyamamıştım. Muhak- kak teyzemin söylediğini yanlış işit- miştim, kulaklarıma, anun söylediğin- başka bir şey çarpmıştı. Tey- zem : Hava çok güzel, haydi çıkıp ge- zelim! Demiş olacaktı. Yahud da buna ben- zer bir şey söylemişti de, ben yanlış i- şitmiştim. Her halde teyzem benim ku- laklarıma gelen' şeyleri söylememişti, söyliyemezdi. Söylemesine Emkân yok- tu... Bizim sessiz, afallamış, sersemlemiş duruşumuzu görünce hiddetlenir gibi, öfkelenir gibi, küser gibi oldu: , — Allah Allah, dedi, nutkunuz mu tutuldu? Çeneleriniz mi kısıldı? Dünya başınıza mı yıkıldı?. Bense size müjde vereceğim sammıştım. Yoksa ben mi damdan düşer gibi konuştum?. Yoksa oğlumu damad etmek haysiyetine mi dokunuyor? Kız, oğlumu koca olarak| - Sevincimden hıçkırarak, saadetimi Annemle ben ağzımız açık bekliyor-| kabul etmek izzeti nefsihi mi kırar?.|haykırarak onun ellerini öpmeliydim, Ablamin benim yanımda konuşmuş| duk... Ömrümde teyzemi büu derece| Anlıyamadım, anlıyamıyacağım, anlı-|bunu yapmam gerekti. olmasından utanıyordu. Çünkü Gönü-|heyecanlı, coşkun görmemiştim. Otur- i ea NEL yamıyorum vesselâmi, AO v gİA TÇ AADAK S Bugün orada yapılmakta olan yollar, Demek doğru işitmişim.. demek Maz- lum sahiden benimle evlenmek istiyor- muş... Bunu anlamama rağmen yıldı- rımla vurulmuş gibi olduğuüm yerde kalakaldım. Bereket versin annem ça- bucak kendine geldi, gülümsedi: — Ne mutlu bana, dedi, her zaman Mazlum gibi bir damadım olsun diye dua ederdim. Sevimi Mazluma vetmek benim için büyük nimettir. Oğlunun değerini takdir edenlerdenim... Ne muüutlu bana, ne mutlu bize; kızım da benim fikrimdedir her halde ,buna e- min olduğum için ne mutlu bize diyo- Tum. Teyzem kalbini tuttu, elini sağ göğ- süne götürdü, avucunu bastırdı: — Ödümü patlattınız, dedi, öyle bir susuş sustunuz ki yüreğim ağzıma gel- di, kalbim duracak sandım. Sonra bana döndü: — Ya sen?.. Sen bir şey söylemiyor- sun?.. ÂAsıl söz senin. Yerimden fırlamam, boynuna sarıl- mam, benim dayamı müdafaa ettiği ve kazandığı için onu takdir ve takdis et- mem elzemdi... Bunları söylemedi, söy- lemiyordu ama, ben bilâyor, anlıyor- dum. Bu izdivaç onun sayesinde olu- yordu. Eğer o benim duygularımı anla- mamış ve oğluna anlatmamış olsaydı, bugün gelip anneme: — Kızını oğluma istiyorum! diye- mezdi. (Arkanı var) / zere içtimaına nihayet tir, ğ düştü, 849 u teslim oldu kışlalar ve karakollar, mektebler, hükür met konaklarile memleketin en mamuf ve en ziyade iş içinde bulunan bir muht, tinin manzarasını görmekle size, hepir mize zevk verse gerektir (alkışlar). Arkadaşlar, mukavemet vaziyetini bef” taraf ettikten sonra, halkın refah ve ser” bestisi için takip edilen proğrama devafi ediyoruz. Bu vaziyeti size arzederken yazın bir şındanberi devam eden faaliyette kaşır nılması mümkün olmıyan insan zayiatr nan da neden ibaret olduğunu olduğu g” bi söylemek isterim. Dün akşama kada€ yani 17 eylüle kadar Dersim harekâtınmi başından itibaren verilen zayiat şudur: Subay, bir şebit, dört yaralı. Er, 28 şehid, 46 yaralı, Bekçi, bir şehid, bir yaralı. Arkadaşlar cumhuriyet kanunlarının” hükümlerini/yerine getirmek için azif canlarını severek bu vatan uğrunda fedâ eden subay ve er bütün vatan evlâdların! huzurunuzda hürmetle yâdediyorum. BU vazifeyi ifa etmek için bütün kudretle rini aşkla sarfeden cumhüriyet ordusu" nun ve cumhuriyet jandarmasın:a, kü* mandanlarına, subay ve erlerine takdif ve şükranlarımızı ifade ettiğim zamaf B. M. Meclisinin asil hissiyatını ifade et miş olduğuma eminim (bravo sesleri, ak kışlar). Arkadaşlar, bütün bu hareket osnasıli da isyana iştirak eden, iğfal edilmiş 14* vallılarda vukubulan zayiatı olduğu gibi size söyliyeceğim: İsyana iştirak edenlerden 265 maktul vardır. 20 yaralı ve 27 yakalanmış ve mü> sademe esnasında 849 kişi teslim olmuş” tur. Bunların içinde mücrim olan, bile-' rek fenalık yapmış olan ve birçok zavak lhıların zararına sebeb vermiş olanlar vaf- dir. Fakat bü çalışkan ve istidadlı Türk halkının en çok kısmı, fesadcıların, bu fo* na başların zulmünden zarar görmüşler* dir. Bilerek bilmiyörek, muhalefet yolur na sapıp kanunun şiddetli tedibatına mâ- ruz kalmiş olarak hayatlarını kaybeden” ler hakkında da B. M. Meclisinin tcessür- lerini ve bunun diğer vatandaşlara ibret olması temennilerini ifade ediyorum, zan nediyorum. Arkadaşlar, hakikati Türk milletine ö duğu gibi söylerken bulunduğu gibi, bil kadar uzun süren ve cumhuriyet kanum larını behemehal yürütmek için gösterir len azim, şiddet karşısında bile zayiatı binnetice hafif olmasına dikkatinizi cebk betmek isterim. Silâhlar çok müessir vt silâhları kullanmak için hiçbir tereddâd olmadığı halde isyan edenlere karşı si- lâh kullanan ordu heyetleri ve cumhurt yet jandarması bir hayatı kurtarmak içitl ve korumak için ve içtinabı kabıl olan bir zararı ika etmemek için son derece şef» katle, kuvvet içinde mündemiç olan şef> katledir ki, zayiat böyle mahdud sahay& inhisar etmiştir. : B.M. Meclisinin memnun ola « cağına eminim, İsyana iştirak eden &- şiret reislerinin hepsi mahkemeye ve « rilmişlerdir. Umumi, tabil olan adliye mahkemesine verilmişlerdir. Bunlar hâktmlerin vereceği hükümlere göre, Cumhuriyet kanunlarının kendileri i* Çin işaret ettikleri hükümleri, hâkim- kerin ağızlarından işiteceklerdir. Cumhuriyet — idaresinin kuvveti Arkadaşlar, Cumhüriyet kanunla - rının ancak refahı, umranı, iyi geçin- meyi hedef tutan hükümlerini yürüt- mek için çetin — şartlar içinde alman müsbet neticelere ermek için Cumhu- riyet idaresinin kuvvetli olduğu ka - dar şefkatli ve adaletli olduğunu gös - termek ilibarile Tunceli hâdisesi en son ve en mukni bir misal olmuştur. — Şid detli alkışlar bravo sesleri — Başvekilin nutkunu mütcakıp Teis Abdülhalik Renda yapılan tasnif ne - ticesini bildirdikten sonra meclis ikin- ci teşrinin birinci günü ıwlınmık ü - vie Tuncelinde son vaziyet | w

Bu sayıdan diğer sayfalar: