27 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

27 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Eylül 'İngilizler Singapordaki isyanı SON POSTA Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bum Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğlu çıkarmış olmak cürmü yüzünden beni harıl harıl arıyorlardı. Şimdi ise benden Hindistanda büyük bir ihtilâl çıkarmaklığım isteniyordu Batavia'ya —muvasalatımdan biraz kendim İngilizlere gidip kendi kendimi | bana karşı nezaket ve terbiyeden &ayrıl- Sayfa 9 Son Posta,nın Hikâyeleri MAHKEMEDE.. 'Taşrada bir mahkeme salonu. Mütte him sandalyesinde, orlta yaşlı, zayıf yüz- lü bir adam oturmakta... Zayıf bir zabıt Çeviren: Faik Beremen tirince salonda koşuşmağa başlamışlar « £ dir. a Karım bütün bu hallere bakarak idnll kâtibi de, monoton ve sıkıcı bir sesle it-|çeker. Çalışmak, boyuna evin işile uğ « hamnameyi okuyor.. Ne virgüllerde ve (raşmak ne bitmez tükenmez, ne çile!. , ne de noktalarda durmadan cümleleri| Hizmetçiler pilâvı yakmışlar ve pas « anlara teslim etmek sevdasına kapılır- der!,.. . Hey Büyük Tanrım!. Başıma neler gelecekti? Sen benim alnımın yazısını ne kadar uzun yazmışsın!... Çektikle- rim eivermedi mi? Bana daha neler içektireceksin?...... | Ben zihnen böyle karışık düşünece- lerle meşvuldüm ama kalbim ve dilim böyle söylemiyordu. Konsolosun teklifine hemen: — Evet, dedim, evel Bay konsolos. Hindistan sahillerini çok iyi tanıdığım muhakkaktır. Teklifinizi kabul ediyor ve geminin kumandasını der'uhde edi- yorum. * Şehirde baloların ve kabul resimleri- nin birbirini kovaladığı günlerdi. «Har- mile herm-|monia» klübüne devamı itiyad edinmiş edim ama |olduğumdan bu klübde ekserisi Singa- m Bay «Hel-|purlu olmak üzere birçok İngilizlerle sonra umumi valiye takdim edi!ldim. Bu zat bana hakkımda beklenmexte 0- lan kararın Holandadan gelmiş olduğu- nü Ve bu karara göre mahalli kanunla- ra riayet etmekliğim şartile canım ve gönlüm nereye isterse oraya gitmekle tamamile hür ve serbest imişim. Ken- disi hükümetinin bu kararını tebliğ et- tikten sonra dedi ki: — Dünyanın sakin ve rahat bir bah- çesi diyebileceğim bu adada kalmış ol- sanız tabil çok iyi edersiniz. Yalmız bu- rada iken bile kendinize çok dikkat e- din. Zira İngilizlerin vaad etmiş olduk- ları nakdi mükâfatı ele geçirmek isti- yecek - birtakım ipsiz sapsız, südü bo- zukların bir suikasdine uğrıyabilirsi- niz... Bu hususta kendisile fikir olduğumu va ma avdet fikrinde musırdım. Binaen&z leyh «Batavia», dünyanın cennetidir, filân diye kalamazdım, , Bay «Helferih» de evvelâ beni alı - koymak hususunda ısrar etti. Ancak yurduma avdet ederek düşmanla harbİ — Beyoğlu Halkevi spor kolu tarafın- vazifeme devam hususundaki sarsılmaz|dan, dün, Heybeliada plâjı havuzun - kararımı görünce bana pek müessir yar|da, Adalar yüzücüleri arasında terlip dımlarda bulundu. Bu asil ve kibar a-|edilen yüzme yarışları, çok kalabalık dama şükran borçlarımı hiçbir zaman |bir seyirci kütlesi önünde muvaffaki « ödeyemiyeceğim. yetle yapılmıştır. Büyük harbde her iki tarafın da bir| — Alınan neticeler şunlardır: takım casus ve mukabil casus teşkilâ-| — Küçükler: ti vardı. Meselâ biz Almanların İngiliz 50 metre: Birinci Azmi. 100 metre: ve Fransız istihbarat teşkilâtına intisab | Birinci Mehmet, ikinci Nikita. etmiş birtakım casuslarımız vardı. İşte| — Ortancalar: ben, nâçiz şahsımı çepeçevre kuşalan| — 100 metre: Birinci Bülend, ikinci binbir tehlikeden onlardan birisi vası-|Bedri. 100 metre kurbağalama: Birin- tasile haberdar oldum. Meğer ben ne-İci Eftal, ikinci Taci, 100 metre sırt reye gidersem kıyafet değiştirmiş ca-|üstü: Birinci Bülend, ikinci Toma, suslar beni takib ediyorlarmış. Diğer| — Bayanlar: taraftan «Java> da «10.000» İngiliz li-| — 300 metre serbest: Bayan İzalde, ra- rası kazanmıya susamış sürülerle ser-İkipsiz olarak birinci gelmiştir. seri bulunduğu da muhakkaktı. Ben ö-| — Büyükler: lü veya diri ön bin isterlin değerinde bir mata oldukça bu heriflerin pençe- Terinden kendimi asla emin addedemez- dim , Ben «Java» yı hemen terketmek fik- rinde idim ve bu fikrimi de şu vak'a ta- haddüs etmemiş olsaydı hemen kuvve- Gen file çıkaracaktım: Bir gün Alman konsolosu bana müracaat ederek dedi kiz: « — Kaptan Lauterbah, sizin Alman- yaya bir an evvel avdet edip yeniden mücadeleye girişmek hususunda ve ka- dar acele ettiğinizi biliyorum. Ben sizi zorla burada alıkoyamam. Hattâ bu hu- susta sizi teşci etmek bile vazifem ik- tizasındandır. Ancak hususi bir vazife için sizi tehlikeye bırakmak da icab e- diyor. Çünkü aradığımız adam tamam sizsiniz. Bakınız: San Fransiskodan ge- lecek bir vapuru bekliyorum. Bu va- purda silâh ve mühimmat var!... Al- manya imparatoru bu silâhların Hin- distamın muayyen bir noktasında ka- raya çıkarılmasını irade buyurdular. Bir takım tertibat sayesinde Hindista- nın en muharib kabilelerinin isyan et- melerini temin ettik. Bu silâh ve cep- haneler onlara tevzi edilecektir. Siz bu havaliyi herkesten daha iyi bilirsiniz. | Bu geminin kumandasını der'uhde et- menizi arzu ediyorum; ne dersiniz?... ' Bu teklif karşısında doğrusu nefesim tutuldu. İngilizler (Singapur) dak!| Hindli askerler arasında bir isyan çı-| karmış olmak cürmü yüzünden beni fellek fellek arıyorlardı. Şimdi ise ben- den Hindistanda daha büyük mikyasta bir isyan ve ihtilâ) çıkarmaklığım iste- niyordu. Ben bu teşebbüsümde de muvaflak olursam bu sefer İngilizler vaad ettik- leri nakdi mükâfatı kim bilir kaça çı- karırlardı. Hattâ belki o kadar mühim bir para teklif ederlerdi ki bu vaziyet karşısında ben bile bu altın yığınının cazibesine mukavemet edemez, bizzat 200 metre kurbağalama: Birinci Ef- K Kaşelerii Iicabında günde Hepsine 50 lira bedel tahmin Jonadan muamele ediyorlardı. Bir kısmı Yise kibarlık hududunu aşan bir garaz- göstermek küçüklüğünü gösteri- yorlardı. Hattâ bir gece klübde öyle bir vak'a oldu ki bunu elân hatırlamamak benim için mümkün çolmaz. O gece, oturduğum daki masada üç dört İngiliz oturmuş iç- ki içiyorlard. Bunlardan birisi bana Jh;tab ederek seslendi: sanın yanın- — Kapian Lauterbah, siz Singapur- |dan kaçmadan evvel biz İngilizlere pek çok fenalıklar yaptınız. Lâkin biz sizi tekrar ele geçireceğiz ve bilir misiniz Asacağız azizim, evet, Ve siz asılırken :de ben gapurda bulunacak, sizin İp ucun- da sallanmınızı seyredeceğim... Ben de yüksek sesle cevab verdim | Ve bir kahkaha sşlrverdim: (Arkası var) Adalar yüzme Müsabakası Heybellada 177 puvanla birinciliği kazandı tal, ikinci Toma. 400 metre serbest: Bi- rinci Bülend, ikinci Salâhaddin. Dal - ma, yirmi beş metre üzerinden: Birinci |Masun, ikinci İstepan. Bayrak yarışı, Büyükada takımı ile Heybeli takımı arasında yapılmış, mü- sabaka çok güzel ve heyecanlı olmuş, Heybeliada takımı birinci olmuştur. Umumi neticrede Heybellada, ta - kım itibarile 177 puvanla birinci, Bü - yükada 42 puvanla ikinci, Burgaz 6 pu vanla üçüncü, Kınalı sıfır puvanla dör- düncü olmuşlardır. Bu yarışların gelecek sene daha iti- nalı yapılması kararlaştırılmıştır. Akyeşil İzmit şampiyonu oldu İzmit, 26 (Telefonla) — Bugünkü mın- taka liğ şampiyonluğu için İzmit Ak-Ye- şil takımı Adapazarsporu 2-1 yenmiş ve mıntaka şampiyonu olmuştur. endinize Acımıyor musunuz ? Bir tek kaşe NEVROZİiN Alacak yerde bu iztiraba — katlan - mak ne demek ? Baş ağrısı Diş ağrısı Kırıklık Nezle, adale Ağrıları Bütün bunlar en seri ve en kat'i Şekilde le geçer. 3 kaşe alınabilir. İstanbul Belediyesi İlânları len Unkapanında hoca Halil aktar mahallesi- nin Yeniçeşme sokağında eski 3, yeni 20 No. l evin ankazı sat arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi levazım müdürlüğünde liler 375 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubil günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. — (B) — (612D tılmak üzere açık görülebilir. İstek- le beraber 28/9/937 Salı birbiri arkası acele acele söylüyor. Oku- yuşu âdeta bir ırmağın muriltısını veya arıların vıziltisini andırmaktadır. Bü u - yuşturucu vasatta insanın tatlı Tüyalara dalıp kestireceği geliyor. Hâkimler, jüri ve dinleyiciler de sıkın- tılarını yememektedirler, — Arasıra, koridordan muttarit bir ayak sesi bu sü- künu tırmalıyor. Kıvırcık saçlı olan müdafaa vekili, dir- seğini masaya dayamış uyukluyor. Za - bit kâtibinin kıraatine kulak asmağa va- kit kalmadan kendi düşüncelerine dalıp Bitti. *«Acaba karım şimdi ne yapıyor? Kay- nanam, çocuklar ve bütün ev halkı neyle meşgüller? Küçükler, Kolka ile Zinka muhakkak çalışma odamdadırlar. Kolka koltuğa tırınmanarak masanın üstündeki kâğıtları karalıyor. Ya bir at resmi, ya- ıhu: ta düz kollu bir adam veya küçük 'b.'r köy evinin resmini yapmıştır. Zin - ka masaya dirseğini dayamış kardeşi - nin neler yaptığını seyretmekte ve: — Babamızın resmini mi yapıyorsun? diye sormaktadır. Kölka benim resmimi yapmağa başlar: Ahmakça bir çehre... Ve bu ç bir sakal ilâve eder. Bu karıştırırlar, Zinkanın parmakları hok - kaya girer çıkar. Sonra oynarlarken ya bir vazo veya bir lâmba kırınca masanın altına girip korkudan saklanırlar..» Zabıt kâtibinin sesi de berdevam: — Falzler ödenmemiştir. Bu itibarla |borç yekünu, bir yüz liraya baliğ olmuş- tur... Avukat artık bu sesi hiç duymuyor. Kendi düşüncele inde k. atıyor: «Belki, evdekiler bu saatte yemek yi- yorlar. Masada, kaynanam, karım, kar- deşi ve çocuklar.. Kaynanamın suratı ge- ne asıktır. Sıska vücudile karım masaya güçlükle yerleşebi yeme - den duruyor ve hasta siması ilk bakışta göze çarpıyor. Iztırabı, analık wztırabı yüzünden okunmaktadır. Evin bütün İş- leri onun omuzları Üstünde.. Kayınbiraderim de susuyor, Bugün ke- derlidir. Çünkü bir kaç kelime lâtince ez. berliyememistir. Çocuklar da yemeği bi- —- KARYOLALAR | YlDAsANA SURUBU nünma tayı iyi pişlrememişlerdir. Lâhana çore bası da kıvamında almamış.. a Yemekten sonra karımla ka)n:ınn_' fransızca konuşmağa başlarlar. Karıtk benden bahsederek: & — Zavallı Mişel, der, şu saatte mu e — hakkak açtır. Sabahleyin bin fincan çaye la bir Jokma ekmek yedi gitti. Bugünkü mahkeme mühimmiş. Kaynanam cevap verir: i «— Telâş etme çocuğum! Onun gibi |bir adam açlıktan ölmez. Çoktan karnı. — rı doyurmuştur o...> 4 Bu sırada zabıt kâtibi kıraatine devam — eder: j — Müttehim kendisine yükletilmek ise tenen borcü kat'iyyen... Avukat gene kendi âleminde: «Bizim bu hayatımız nedir ki!. Bu sı e kıntılı, bezdirici meşgale ne vakit tükes necek?, İnsan çingene olmalı.. Ne güzel hayat. Mütemadiyen gezmek, dolaşmak, şarkı söylemek, sevişmek... Şu bardaki — çingene kızı ne güzel. Ne temiz ve be « |yaz dişleri, ne kırmızı dudakları var..» Zabıt kâtibi mırıldıyor.. Avukatın gözü önünde her şey dön e meğe başladı. — Müdafaanın mütalcası nedir? Avukat çingene kızının kıvraklığını dü. — şünüyor. Ayni ses tekrarlıyor: — Müdafaanın mütaleası nedir? Avukat aksırarak gözlerini açtı. Reis tekrar sordu: — Müdafaa vekilinin soracak bir şeyi yok mu? — Ha..-Evet!. Şey.. Avukat kafasını şiddetle sallıyarak ce- — vap vermeğe çalıştı. "” — Pardon!. Evet arta yerde bir mese- le var, Onu arzetmek isterdim... Çingene kızına sormalı.. Şey pardon.. Nihayet, avukat bir kaç bardak su iç- tikten sonra kendisine gelebildi. Yarınki nüshamızda: Güzel Daktilo Anlatan: İbrahim Hoyi —— Ğ Fabrika Hatına satılıyor. ASRİ İslanbul Rızapaşa yoküşü No, , MOBİLYA- MAĞAZASI AHMED FEYZİ 86 Tel 23407

Bu sayıdan diğer sayfalar: