12 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

12 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı “Müsterih Olalım! (Baş tarafı 1 inci sayfada) bir gaile. Çok şükür ki, bu defaki mev- hum ve faraz! bir gailedir ve bunun ha- kikisinin çıkmasını menedecek hazırlık- ların bir parçasını teşkil eden bir galle! Son Posta mu! inin gönderdikle- ri telgraflarla anlıyoruz ki manevralar başlar başlamaz balkta da bu hâdiseyu karşı büyük b anmış, hattâ ba zı yerlerde halk ta, halk sıfatile olan va- zifesini yapmak için kendi kendine ma- nevra emrini vermiştir. Onlar da mavi küvvetleri düşman farzediyorlar ve düş- mâna karşı ne yapmaları mümkünse onu ya : Dükkânlarını kapıyorlar, yi- yeuk.erıni sakl sularını kaçırı - yorlar; sonra ağızdan ötekilere, bi- zim kırmızılara aber — gönderiyorlar. Hattâ atla, ayakla, neyle n—umlünıe ko- Şup maiümat götürüyorlar! Manevrayı sade ordüu kıt'aları yap - miyor; bütün halk, yarınki ordu olan bü- tün millet, manevra yapıyor! * İzmirden ve Kuşadasndan orta Ana - dolu yaylasına doğru aheste aheste yük- selerek giden bu garbi Anadolu kıt'ası, üstünde bilhassa bu mevsimde senelerce dolaştığım bu Aydın ve Menderes ova - sı, tarihin ilk günlerinden itibaren bü - yük medeniyetlere sahne olmuş, canlı, feyizli bir sahadır. Bunun üstünde bu - gün oturan insanlar da Türk milletinin en uyanık, en refahlh ve en canlı insan - larıdır. Bir zamanlar bütün bu sahanın üstünden acıklı bir istilânin yakıcı ve yıkıcı silindiri ge madı; Kuşadası, Söke, Aydın gibi bü - yük kasabalardan ve bunların arasına s#erpilen köylerden hiç biri bu istilânın zulmünden masun kalamadı. Meşhur 'Türk beylerinin eski zengin şehri olan koskoca Aydın, istasyon binası müstes- na kâmilen yandı veya yıkıldı. Bu bir felâketti ki geçti. O geçtikten sonra, birer birer yurdlarıma dönerek o- caklarının enkazından kendi ellerile birer kovuk örüp başını bunun içine sokmuş olan halk, on beş senedir çalışa çalışa, © mübarek toprakların feyzi sayesinde, ye- niden güzel, beyaz ve temiz binalı ka - sabalar vücuda getirdiler. Mes'ut ve fe- yizli seneler gördüler; buhranlara göğüs gerdiler, hülâsa gâh tabiatle, gâh iktı - satla mücadele ederek kendilerine tek - Tar mamur bir yurt yarattılar. Dededen | , ve babadan kalanları toptan kaybedip bugünkünü bizzat, kendi ellerile mey - dana getirmiş olan bu insanlar, eğer bu- gün o topraklar üzerinde kıskanç bir va- tanperverliğin son haddini gösterirle; elbet tabil surette rollerini oynuyorlar, demektir. birle: Tzi * Onlar bir daha bu toprağın Üzerine Mmavi kuüvvetlerin çıktığına razı olamaz - lar; öon beş senelik alın t mahsulü olan bugünkü ocaklarımı, bu insanlar, bir daha düşman ayağının altına düşüremez- ler. Buğünkü muharehe farazi ve mevhutn bir harp, bir hareket tecrübesi olduğu için mavi kuvvet, muvakkalen Sö- keye —kadar — gelebilmiştir. — Haki - Ki bir mavi kuvvet, hiç bir za- man oraya kadar gelemez. Bunun ge- Jemiyeceğinin en büyük delili, işte o hal- kın bu manevraya göstermiş olduğu alâ- ka, milletin manevrayı birdenbire ken- disine malediverişidir. Ben o halkı çok iyi tanırım: Cesur, can- h, üuyanıktır. Onların içinde, hattâ bizim | anladığımız manada münevver olanlar da vardır; aralarında kooperatifçilik yap- *öam sırada şuna dikkat ki o ha - vali köylüsü, bugünkü Aunpı köylüsü bir kooperatif hareketini, ilk hamlede, ne kadar anlıyabilirse onlar da o kadar anlamışlardır. Şu halde bu halkın ma - nevraya bu kadar alâka göstermesi de el- bet tabil olur. Müsterih olabiliriz: Kahraman ordu - da bu teşxilât, halkta da bu alâka, bu va-| tan duygusu oldukça, garbi Anadolunun gerek askerlik ve gerek iktışat bakımın- dan en mühim istrateji sahası, daha mavi kuvvetlerin mahmuz seslerini ve yahut tanklarının ölüm getiren homur - tularını işitecek değildir! - WMuhittin Birgen çti. Tüş taş üstünde kal- | İnsan vahşilikten kurtul: tifâde etmeyi düşündü. nin; enunla çevirdi, ge kuvvetinden ittifade © Evvelâ tabiatin kuvvetlerinden is- rüzgârı kullandı, değirme- ni onunla yürüttü, sonra suyun e koyuldu, daha sonra bu kuv- vetleri kâfi görmedi, buharı, gazı, elektriği buldu. SON POSTA - 96 Medeniyet veterakki ölçüsü.. 38 Bir memnleketin pur, traktör medeniyet sahasında ışgal etmekte oldu- ğu mevkil tayin için medeniyetin bulduğu son kuvvetlerden ne derece istifade etmekte olduğuna bakımnız, yeldeğirmeni, yelkenli gemi, tahta sapan geçen asrın kuvveti idi,dürbün va- bugünün vasıtlası oldu, iki çeşid vasıtanın ara- sında tam bir asırlık terakki farkı vardır. ( SOZ ARASINDA Trakyanın erruzun ve En kısa boylu adamı Bu seneki İzmir fuarında büyük bir takdire mazhar olan Trakya pavyonu- nun kapısında, ziyaretçileri güler yüz- le karşılayan | metre boyundaki AlI, ve 1,90 metre boyundaki Hasan, Trak- yanın en kisa ve en uzun boylu kim - seleridir. İi kafadar, boyları arasındaki bü - yük farka rağmen yekdiğerile çok iyi anlaşmıştır. Dudağa ruj sürmenin faydaları Bir Amerikan gazetesi kadın okü - yucularına dudaklarına antisepnik, ruj sürülmesini tavsiye etmektedir. Bu ga- zete: «Eğer -diyor- kızınız, kız karde- şiniz, karınız dudaklarına ruj sürmek istemezlerse siz kullanmalarını temin ediniz. Çünkü ruj, içlerindeş tehlikeli mikroplar bulunan dudak yarıklarını doldurarak buseyi tehlikesiz bir hale getirir! Her insanın ağzında milyon - larca defa milyon mikrop bulunmakta- dır. Bu mikroplardan bazıları o ka - dar küçük şeylerdir ki bir kilb tart - mak için bunlardan 300, milyar adet lâzımdır!» Bu Amerikan gazetesine göre bu şe kildeki mikroplardan muhafaza edil - n çaresi, yalnız dudaklara ruj sür- imiş! HERGÜN BİR FİKRA Tercümesile karşılaştıralım Bcnebi dillere tercüme edilen eser- lerden telif hakkı almak veya ecnebi dillerden çevrilen eserler için telij hakkı vermek meselesi üzerinde gö - rüşülüyordu. Şair Ahmet Haşim: — Almalı! dedi. Bu fikri garip buldular: — Öyle amma onlar bizden kırk yYılda bir erer tercüme ediyorlar. — İyi ya, kırk yılda bir de olca te- Hf hakkını alırız. — Ya bizim onlardan tercüme et - tiklerimiz? — O da mesele mi canım.. Bizden de telif Hakkı isterlerse, eserin aslı- ma getirin, tercümesile karşılaştıra - lem.. Eğer benziyen bir yerini bula - bilirseniz verelim! Deriz. * a Kocaların ihanetlerine Aarşı garip bir çare Kocalarm hiyanetlerine karşı mü - essir bir çare bulunmuş gibidir. Bunu meydana çıkaran Amerikalı «Düğme Kralı» Christianson'un karısı güzel Ma jdam Christianson'dur. Şayanı dikkat olan hakiki vak'a şudur: Madam Christianson kocasının baş- ka bir kadını sevdiğini, bu kadın uğ - runda binlerce liralar sarfettiğini, vazi yetinin günden güne — müşkülleştiğini görür. Bir hayli düşündükten sonra ko- casının idare ettiği fabrikaya — gider. Tatil zamanını bekler. Amelelerini ba- şına toplar. Onlara şu nutku verir: «— Arkadaşlar! Aldığınız gündelik- ler cidden pek azdır. Hiç gündelik al- mıyorsunuz demek daha doğrudur. Ne için az para alıyorsunuz biliyor musu- nuz? Size anlatayım: Kocam sizden e- sirgediği paraları bir kadına yediri - |lursa yor, Bu kadma bu kadar para sarfetme- diği takdirde gündeliklerinizi yüzde kırk nisbetinde arttırabilir. Bu suretle aile ocaklarınız şenlenir. Esasen sizin gayretle neticesinde «Düğme Kralı» kazanmıştır.» 4 Madamın bu nutku üzerine amele - ler derhal grev ilân ederler. Müdürü görürler. Gündeliklerinin derhal çoğal- tılmasını aksi takdirde fabrikayı terke- deceklerini bildirirler, Nihayet fabrikatör amelelerin iste- diklerini kısmen kabul eder. Maamafih fabrikatörün kâarısının mı, çalışmanız ünvanını Köpek yerine kaplan Kullanmak modası Son zamanlarda Amerikada kadın- lar arasında köpek yerine kaplan kul- lanmak modası hayli taammüm etmiş- tir. Bu tehlikeli modanın bilhassa ba- zı erkeklerin müz'iç takiblerine karşı birebir bir çare olduğu söylenmekte - dir. ikz Hitlere göre kadın nasıl , 27 - mes'ut olabilir ? Son Nürenberg Nazi Hitler kadınların nasıl mes'ut olabile - ceğini şu maddelerle anlatmıştır. Alman Cumhur Reisinin, bekâr ol- duğunu da ayrıca hatırlatalım. 1 — Asıl lâzım olan şey, zekâ, aklı selim, düşünce, ve bütün bunların fev- kinde, tablatın her iki (cinse) bağış - Jadığı bütün meyhibeleri tarımak, ka- bül etmektir. 2 — Mesele, müsavi haklar — değil, müsavi vazifeler meselesidir. 3 —- Her iki cinsin, ârzuları olsun, olma birbirlerile her ne şekilde © - g olsun yaşamaya — mecburdurlar. ftlerin bunu hatırlamaları gayet 4 — Evde kim hâkimdir? Bu mesele teşkil etmez. Kadın, bu noktada zeva - hirin daima aldatıcı olduğunu bilir. A- gsil mesele, bir çiftin beraberce nasıl yaşayacaklarıdır. Kadın da, erkek de, dünyanın bu - günkü kuruluş şeklinden memnundur. Bu dünyada erkekler kadınsız yaşaya- mazlar. Kadınlar da, erkeksiz mes'ut o lamazlar. yoksa metresinin mi bütçesinden ten- kihatta bulunduğu henüz anlaşılma - mıştır. y 5 e- ——— ——— —— —— —— ——— —— İSTER İNAN 'Taksi otomobillerinin Köprü üstünde müşteri indirip bin- dirmeleri yasak edilmişti. Alınan netice pek faydalı görül. müş olacak ki otomobilden inmenin değil, fakat otamobile binmenin yasağa tâbi olduğu saha biraz daha genişletilmiş- İSTER mobili gidip durak İNAN İSTER İSTER İNANMA! tir: Bundan sonra hususi ve resmi otomobiller ile taksiler ana caddelere müşteri çıkarabilecekler, fakat ana caddeden müşteri alamıyacaklardır. Otomobile binmiye ihtiyacı olan liınıı geçen boş otomobili durduramıyacak, fakat boş oto- yerinde bulacaktır. İNANMA! kongresinde, |di. Sözün Kısası hmet Refiğin Arkasından z a —e n defa kendisini gördüğümde, dudaklarının daimi tebessümü daha ziyade bir elem ve ıztırap kıvrımı turp gibiyim; esef eden bu dhniye_i anlamak benim için güç de - , Ahmet Refiğin maddi artık bunalacak v biliyordum. Ki- ziyetini belli etmemeğe ç kat bütün © ıztır çe derinleşen izlerinden abın, sin muntazaman e kaybetmiş- yüzünden kısır olmu Ahmet Refik, her teşkil eden tarihin yorgunluğunu şürl) Kidermeyi seven çok ince duygulu bir in sandı. Adanın kış, yaz, ihtiyarlamasını bür bazı gönüller gibi, tazeliğini ve yeşilliğini muhafaza eden çamlarının al- tında, âçik kalbleri senelerce coşturan şarkı güfteleri söylemiş ve onları besiçe leterek piyasada yaymıştı. Endamının hayalini gözlerinden sile- memi; can vereyim, başka nimet dilemem... bir Kollarında Şarkısı öonun, karşıliık görmiyen sevgisinin içten kopmuş mahsulü dı Ona rastladığım o gün, mahzun Tesinde ulacık -bir neş'e lem'ası parlata- bilir miyim scaba diye kendisine bu şat- kıdan bahsedecek oldum. Bu sefer acı acı güldü. — Gözlerimden o hayal. Gönlümden o emel de silindi, gitti.. dedi. * Ahmet Refik bir yığın eser yazmıştı. Bunların pek çoğunu bugün piyasada a- rasanız, bulamazsınız. Ö derece rağbet görmüş, o kadar çok satılmıştı. O eser- lerin yüzünden bol para kazanan Babıâ- Hinin dimağ ve kültür kabzımalları mariz vücudunu o nankör kaldırımlarda sürü - yen Ahme* Relikten yüz çevirdiler. Eğer, geçen günkü bir makalemde te- şekkülünü temenni ettiğim muharrirler birliği mevcut olsaydı, bu kıymetli fikir adammı bu dünyadan ötekine, gönlünde daha az merzaretle ve insanların nankör - Küğü hakkında daha az kanaatle göçer- * Ahmet Refik, üzerinde, hayatının ay- ni zamanda hem en mes'ut ve hem de en elemli günierini yaşadığı Büyükada top- Tağının, şimdiden sonra da altında ebedi istirahate kavuşmuş bulunuyar, O, Adayı müşfik ve vefakfiır bir ma « Şuka gibi severdi. Haklı imiş: Ona öm« rünün sonunda kucak açan yalnız o oldu.. Zavallı Refik! Dün hava yağmurla geçti Dün hava sabahtan itibâaren fasılalı tasyonu du'ı sa » bah yediye kadar yağan ğmur miktarını 10 mili- metre, 7 den son - ra yağan miktarı 2 mili miştir. “#nubu garbiden cenuba doğ- © T metre sür'atle esrmsişti netre 754 de düşmüş, en fazl: caklık 22, ca az da 12 olarak kaydedil - miştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: